sevilen erkek.
cenab-ı hakkın her zaman her yerde her mahluka, muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye ve tedbir etmesi ve mâlikiyyeti ve besleyiciliği keyfiyyeti.artırmak. ziyade kılmak.(ey gözleri sağlam ve kalbleri kör olmayan insanlar, bakınız! insan âleminde iki daire ve iki levha vardır. birinci daire: rububiyyet dairesidir. ikinci daire: ubudiyyet dairesidir. birinci levha, hüsn-ü sanattır. ikinci levha ise tefekkür ve istihsandır. bu iki daire ile iki levha arasındaki münasebete bakınız ki, ubudiyet dâiresi bütün kuvvetiyle rububiyyet dairesi hesabına çalışıyor. tefekkür, teşekkür, istihsan levhası da bütün işaretleri ile hüsn-ü sanat ve nimet levhasına bakıyor. bu hakikatı gözün ile gördükten sonra rububiyet ve ubudiyyet dairelerinin reisleri arasında en büyük bir münasebetin bulunmamasına aklınca imkân var mıdır? ve sâniin makasıdına kemal-i ihlas ile hizmet eden ubudiyet reisinin sâni ile azîm bir münasebatı ve kavi bir intisabı ve o intisab ile her iki daire reisleri arasında bir muârefe ve mükâleme ve alış verişin olmamasına ihtimal var mıdır? öyle ise, bilbedahe tahakkuk etti ki; ubudiyyet reisi, rububiyyetin hâss mahbub ve makbulüdür.
bendelik, kulluk, kölelik. kul olduğunu bilip allaha itaat etmek. allaha teslim olup, kuran ve peygamber (a.s.m.) vasıtası ile verilen emirleri aynen icra ve tatbike çalışmak.(insanlar kendileri için değil, allaha ubudiyet için yaratılmışlardır.)(ubudiyet, emr-i ilâhîye ve rıza-i ilâhîye bakar. ubudiyetin dâîsi, emr-i ilâhî ve neticesi rıza-i haktır. semeratı ve fevaidi, uhreviyedir. fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasden istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faideler ve kendi kendine terettüb eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubudiyete münafi olmaz. belki zaifler için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. eğer o dünyaya ait faideler ve menfaatler, o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüzü olsa, o ubudiyeti kısmen ibtal eder. belki o hasiyetli virdi akim bırakır, netice vermez. işte bu sırrı anlamıyanlar, mesela yüz hasiyeti ve faidesi bulunan evrad-ı kudsiye-i şah-ı nakşibendîyi veya bin hasiyeti bulunan cevşen-ül kebiri o faidelerin bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar. o faideleri göremiyorlar ve göremiyecekler ve görmeye de hakları yoktur. çünki o faideler, o evradların illeti olamaz ve ondan onlar kasden ve bizzat istenilmeyecek. çünkü onlar fazlî bir surette, o halis virde talebsiz terettüb eder. onları niyet etse, ihlası bir derece bozulur. belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer.yalnız bu kadar var ki; böyle hasiyetli evradı okumak için, zaif insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. o faideleri düşünüp, şevke gelip, evradı sırf rıza-yı ilahî için, âhiret için okusa zarar vermez. hem de makbuldür. bu hikmet anlaşılmadığından; çoklar, aktabdan ve selef-i salihînden mervî olan faideleri görmediklerinden şübheye düşer, hattâ inkar da eder.
(bkz: rububiyet)
(bkz: rububiyet)
yeni olmayan eski kullanilmis anlamina gelen eski arapca kökenli bir kelime.
uzaklaşmış, uzakta kalmış, ayrı düşmüş. bırakılmış, metruk, unutulmuş, gayr-i müstamel . saçma sapan, hezeyan. amel edilmeyen. kullanılmaz olmuş. ayrılmış.
yurdundan çıkarma, hicret ettirme, sürme.öğle vakti bir yere gitme.
göç eden, bir memleketten kalkıp, başka bir yere yerleşen. allahın yasak ettiğinden uzaklaşan.
uzaklaşma. ayrılık. ayrılıktan gelen keder, sızı, acı. dostluğu ve ülfeti kesmek.
ayrılık. başkalarından ayrı fâzıl ve üstün kimse. sayıklama.
insan aklının yetişemediği veya zor yetiştiği yüksek fikir ve derin bilgiler.
"le monde est une comédie pour ceux qui pensent, une tragédie pour ceux qui
sentent."
hayat düşünenler için bir komedı hissedenler için bir trajedidir.
sentent."
hayat düşünenler için bir komedı hissedenler için bir trajedidir.
tarlasindan direk avrupaya veyahut sair yabanci ülkelere göc eden irkdaslarimizin haleti ruhiyelerinin ilk basamagidir ve yasadiklari müskül durumdur.
(bkz: gurbetci)
(bkz: gurbetci)
tahtadan yapilmis uzun bir kutu
bas tarafi genis ayak ucu dar
yapanlar bilmezki bu bos kutuyu
yarinda kendileri dolduracaklar...
(bkz: necip fazil kisakürek)
bas tarafi genis ayak ucu dar
yapanlar bilmezki bu bos kutuyu
yarinda kendileri dolduracaklar...
(bkz: necip fazil kisakürek)
ismi üzerindedir cok fazla abartmaya gerek yoktur ve tanimlanmasi elzem olmayan baslik türüdür.
ayrica biraz eskilere dogru kayarsak...
(bkz: ben )
(bkz: sen )
(bkz: o )
(bkz: biz )
(bkz: siz )
(bkz: onlar)
ayrica biraz eskilere dogru kayarsak...
(bkz: ben )
(bkz: sen )
(bkz: o )
(bkz: biz )
(bkz: siz )
(bkz: onlar)
dayanak.
varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı bulunan, mutlak olmayan, göreli, bağıntılı, izafi, nispi, rölatif.
(bkz: göreceli)
(bkz: göreceli)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?