(bkz: yale)
yale üniversiyesinde okuyan öğrenciler.
hüzünlü bir türkü.
bilakis akıllı kızlardır. asıl notları verdiklerinde salak konumuna düşeceklerinden vermemektedirler notlarını, yoksa gıcıklıklarından değil.
yok efendim öyle salla yarim mendilini. hiç bir derse gelmeyin, gelmeyin..orda burda fink atın, o koy senin bu tepe benim gezin dolaşın, keyfinize bakın. sonra final haftası, "notlarını alabilir miyim? fotokobi çektirip getiricem." diye ricada bulunun. bi de geri getirecem diyo. yok getirme anam hepten senin olsun.
sanki biz bilmiyoruz sefa sürmesini, siz de öğrenin ama biraz cefa çekmesini...
yok efendim öyle salla yarim mendilini. hiç bir derse gelmeyin, gelmeyin..orda burda fink atın, o koy senin bu tepe benim gezin dolaşın, keyfinize bakın. sonra final haftası, "notlarını alabilir miyim? fotokobi çektirip getiricem." diye ricada bulunun. bi de geri getirecem diyo. yok getirme anam hepten senin olsun.
sanki biz bilmiyoruz sefa sürmesini, siz de öğrenin ama biraz cefa çekmesini...
yere atılıp parçalanmak suretiyle kırılınca, sahibine inanılmaz rahatlık veren nesne.
amerikan üniversitelerinin bir âdeti var. her yıl, her üniversite kendi
alanında çok sivrilmiş bir önemli ismi mezuniyet konuşması yapmak üzere
davet ediyor. aşağıda, 2000 yılında, yale üniversitesi mezuniyet törenine davet
edilen oracle bilgisayar şirketinin kurucusu ve genel müdürü larry
ellison’un şaşırtıcı, hatta şok edici konuşması var.
’yale üniversitesi mezunları, daha önce böyle bir giriş görmediğiniz için
özür dilerim ama benim için bir şey yapmanızı istiyorum. lütfen, etrafınıza
iyi bir bakın. solunuzdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın. sonra sağınızdaki
sınıf arkadaşınıza bir bakın. ve şimdi şunu aklınıza koyun: bundan beş yıl
sonra, on yıl sonra, hatta otuz yıl sonra, solunuzdaki kişi hiçbir şeyi
başaramamış olacak. sağınızdaki kişi de aslında hiçbir şey başaramamış
olacak. ve siz, ortadaki? ne bekliyorsunuz? siz de başaramayacaksınız.
aslında bugün şöyle bir etrafıma baktığımda parlak gelecek için yüzlerce
umut ışığı göremiyorum. yüzlerce değişik endüstride liderliği ele alacak
kişiler de göremiyorum. görebildiğim tek şey, geleceği başarısızlıktan başka
bir şey olmayacak yüzlerce insan. o kadar.
sinirlendiniz. bu anlaşılabilir bir şey. ben, lawrence ’larry’ ellison
üniversite terk, kim oluyorum ve bu yetkiyi nerden alıyorum ki, ülkenin en
prestijli yükseköğrenim kurumunun bu yılki mezunlarına böyle şeyler
söyleyebiliyorum? bu yetkiyi nereden aldığımı söyleyeyim: çünkü ben,
üniversite terk ve dünyanın en zengin ikinci adamıyım. siz değilsiniz.
çünkü bill gates, o da üniversite terk ve dünyanın -şimdilik- en zengin
adamı. siz değilsiniz. çünkü paul allen, o da üniversite terk ve dünyanın en
zengin üçüncü adamı. siz değilsiniz. başka örnekler de var. mesela michael
dell, o listede 9 numara ve yukarı doğru hızla tırmanıyor, o da üniversite
terk. ve siz o listede hâlâ yoksunuz.
şimdi çok kızdınız. bu da anlaşılabilir. o halde biraz da egolarınızı
okşamama izin verin. pekçoğunuz burada dört ya da beş yıl eğitim gördünüz.
önünüzdeki yıllar için epey iyi bir eğitim aldınız, bilmeniz gereken pekçok
şeyi öğrendiniz. iyi çalışma alışkanlıkları edindiniz. burada size o
önünüzdeki yıllar boyunca yardımcı olacak bir sürü insan tanıdınız, onlarla
bağlantı kurdunuz. ve hayat boyunca yanınızdan ayrılmayacak bir kelimeyle
güçlü bir ilişkiniz oldu burada: terapi. bunların hepsi güzel şeyler. ama
gerçekte, o kurduğunuz arkadaşlık bağlantılarına fena halde ihtiyacınız
olacak. o çalışma alışkanlığına ve ’terapi’ye de ihtiyaç duyacaksınız hayat
boyu. ihtiyacınız olacak, çünkü üniversiteyi terk etmediniz. dolayısıyla
asla dünyanın en zengin insanları arasına katılamayacaksınız.
elbette, belki de listeye 10 ya da 11. sıradan, microsoft yöneticisi steve
ballmer gibi, girebilirsiniz. ama herhalde onun kimin için çalıştığını
söylememe gerek yok, değil mi? sadece kayda geçsin diye söylüyorum, o da
zaten master sınıfından terk. biraz geç kalmış anlayacağınız. son olarak,
herhalde bazılarınız ya da umarım bu konuşmadan sonra çoğunuz kendi
kendinize soruyorsunuz: ’yapabileceğim bir şey var mı? bir umudum var mı?’
maalesef hayır. çok geç kaldınız. içinize çok şey dolduruldu, siz onlara
bakıp çok şey bildiğinizi sanıyorsunuz. artık 19 yaşında değilsiniz.
eveeet, şimdi gerçekten çok kızdınız. bu anlaşılabilir bir şey. belki de şu
an, size bir umut ışığı vermenin, bir çıkış yolu göstermenin tam zamanıdır.
hayır, 2000 mezunları size değil. siz kaybettiniz. sizi, yılda 200 bin
dolarlık komik maaş çeklerinizle baş başa bırakıyorum. üstelik o maaş
çekinin üstünde sizden birkaç yıl önce okulu terketmiş birinin imzası
olacağını söyleyerek. öğütlerim size değil daha alt sınıfta okuyanlara. size
söylüyorum: hemen ayrılın. daha güçlü söyleyemem: ayrılın. hemen toplayın
eşyalarınızı ve fikirlerinizi ve bir daha geri dönmeyin. terkedin. her şeye
yeniden başlayın. size söyleyebileceğim tek şey, o başınızdaki kepler ve
kıyafetin sizi aynen şu güvenlik görevlilerinin beni kürsüden aşağı çektiği
gibi...aşağı çekmesidir... aşağı çekmesidir.’
alıntı
alanında çok sivrilmiş bir önemli ismi mezuniyet konuşması yapmak üzere
davet ediyor. aşağıda, 2000 yılında, yale üniversitesi mezuniyet törenine davet
edilen oracle bilgisayar şirketinin kurucusu ve genel müdürü larry
ellison’un şaşırtıcı, hatta şok edici konuşması var.
’yale üniversitesi mezunları, daha önce böyle bir giriş görmediğiniz için
özür dilerim ama benim için bir şey yapmanızı istiyorum. lütfen, etrafınıza
iyi bir bakın. solunuzdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın. sonra sağınızdaki
sınıf arkadaşınıza bir bakın. ve şimdi şunu aklınıza koyun: bundan beş yıl
sonra, on yıl sonra, hatta otuz yıl sonra, solunuzdaki kişi hiçbir şeyi
başaramamış olacak. sağınızdaki kişi de aslında hiçbir şey başaramamış
olacak. ve siz, ortadaki? ne bekliyorsunuz? siz de başaramayacaksınız.
aslında bugün şöyle bir etrafıma baktığımda parlak gelecek için yüzlerce
umut ışığı göremiyorum. yüzlerce değişik endüstride liderliği ele alacak
kişiler de göremiyorum. görebildiğim tek şey, geleceği başarısızlıktan başka
bir şey olmayacak yüzlerce insan. o kadar.
sinirlendiniz. bu anlaşılabilir bir şey. ben, lawrence ’larry’ ellison
üniversite terk, kim oluyorum ve bu yetkiyi nerden alıyorum ki, ülkenin en
prestijli yükseköğrenim kurumunun bu yılki mezunlarına böyle şeyler
söyleyebiliyorum? bu yetkiyi nereden aldığımı söyleyeyim: çünkü ben,
üniversite terk ve dünyanın en zengin ikinci adamıyım. siz değilsiniz.
çünkü bill gates, o da üniversite terk ve dünyanın -şimdilik- en zengin
adamı. siz değilsiniz. çünkü paul allen, o da üniversite terk ve dünyanın en
zengin üçüncü adamı. siz değilsiniz. başka örnekler de var. mesela michael
dell, o listede 9 numara ve yukarı doğru hızla tırmanıyor, o da üniversite
terk. ve siz o listede hâlâ yoksunuz.
şimdi çok kızdınız. bu da anlaşılabilir. o halde biraz da egolarınızı
okşamama izin verin. pekçoğunuz burada dört ya da beş yıl eğitim gördünüz.
önünüzdeki yıllar için epey iyi bir eğitim aldınız, bilmeniz gereken pekçok
şeyi öğrendiniz. iyi çalışma alışkanlıkları edindiniz. burada size o
önünüzdeki yıllar boyunca yardımcı olacak bir sürü insan tanıdınız, onlarla
bağlantı kurdunuz. ve hayat boyunca yanınızdan ayrılmayacak bir kelimeyle
güçlü bir ilişkiniz oldu burada: terapi. bunların hepsi güzel şeyler. ama
gerçekte, o kurduğunuz arkadaşlık bağlantılarına fena halde ihtiyacınız
olacak. o çalışma alışkanlığına ve ’terapi’ye de ihtiyaç duyacaksınız hayat
boyu. ihtiyacınız olacak, çünkü üniversiteyi terk etmediniz. dolayısıyla
asla dünyanın en zengin insanları arasına katılamayacaksınız.
elbette, belki de listeye 10 ya da 11. sıradan, microsoft yöneticisi steve
ballmer gibi, girebilirsiniz. ama herhalde onun kimin için çalıştığını
söylememe gerek yok, değil mi? sadece kayda geçsin diye söylüyorum, o da
zaten master sınıfından terk. biraz geç kalmış anlayacağınız. son olarak,
herhalde bazılarınız ya da umarım bu konuşmadan sonra çoğunuz kendi
kendinize soruyorsunuz: ’yapabileceğim bir şey var mı? bir umudum var mı?’
maalesef hayır. çok geç kaldınız. içinize çok şey dolduruldu, siz onlara
bakıp çok şey bildiğinizi sanıyorsunuz. artık 19 yaşında değilsiniz.
eveeet, şimdi gerçekten çok kızdınız. bu anlaşılabilir bir şey. belki de şu
an, size bir umut ışığı vermenin, bir çıkış yolu göstermenin tam zamanıdır.
hayır, 2000 mezunları size değil. siz kaybettiniz. sizi, yılda 200 bin
dolarlık komik maaş çeklerinizle baş başa bırakıyorum. üstelik o maaş
çekinin üstünde sizden birkaç yıl önce okulu terketmiş birinin imzası
olacağını söyleyerek. öğütlerim size değil daha alt sınıfta okuyanlara. size
söylüyorum: hemen ayrılın. daha güçlü söyleyemem: ayrılın. hemen toplayın
eşyalarınızı ve fikirlerinizi ve bir daha geri dönmeyin. terkedin. her şeye
yeniden başlayın. size söyleyebileceğim tek şey, o başınızdaki kepler ve
kıyafetin sizi aynen şu güvenlik görevlilerinin beni kürsüden aşağı çektiği
gibi...aşağı çekmesidir... aşağı çekmesidir.’
alıntı
(bkz: yale üniversitesi)
2000 yılında dünyanın ikinci zengini larry ellisonın yale üniversitesi mezunlarına hitaben yaptığı konuşmadır.
#871538
çok takdir ettiğim bir bünye. kendisi imsaktan başlayıp kerahat vaktine kadar tüm sabah ezanlarını tek tek dinliyormuş.ta ki doğudan batıya ses kaybolana dek.
hatta pür dikkat dinleyip arada yanılan imamlar varsa eşlik edip düzelteyim falan diye elinden geleni yapıyormuş. ne ulvi bir davranış.
halbuki ben ve dahi birçok arkadaşım, bu vakitleri gaflet uykularıyla geçiriyoruz. yazık bize, tüh.
çok takdir ettiğim bir bünye. kendisi imsaktan başlayıp kerahat vaktine kadar tüm sabah ezanlarını tek tek dinliyormuş.ta ki doğudan batıya ses kaybolana dek.
hatta pür dikkat dinleyip arada yanılan imamlar varsa eşlik edip düzelteyim falan diye elinden geleni yapıyormuş. ne ulvi bir davranış.
halbuki ben ve dahi birçok arkadaşım, bu vakitleri gaflet uykularıyla geçiriyoruz. yazık bize, tüh.
eğer bir feribottaysanız ve sabahın erken saatleriyse hem de zaten şafakta kalktıysanız müzik dinleyerek uyursunuz. hayır müziğiniz yoksa da müzik dinleyerek uyursunuz. beşik gibi sallanırken feribot bir yandan, etraftaki sesler melodileşir öte yandan. sonra karışır tüm sesler mikserle çırpılıyormuşcasına karışır, sonra uzaklaşır, uzaklaşır, uzaklaşır.
houstonunuzun yeşillenmesine sebebiyet verir allah muhafaza.
düğün gecesi kızın babası damatla dalga geçiyormuş...
-bakalım aslanlar gibi gerdeğe bu gece mi gireceksin? yoksa fareler gibi ertesi geceyi mi bekleyeceksin?
damat cevap verir sırıtarak:
+ben tilki gibiyimdir efendim dün gece girdim.
-bakalım aslanlar gibi gerdeğe bu gece mi gireceksin? yoksa fareler gibi ertesi geceyi mi bekleyeceksin?
damat cevap verir sırıtarak:
+ben tilki gibiyimdir efendim dün gece girdim.
ister yerde ister gökte olsun. elmas her halükarda kıymetlidir.
(bkz: ünzile)
üst notalarında tatlı portakal çiçeğinin kehribar ile çiçeksi uyumu, alt notalarında odunsu kokular, orta notalarında misk kokusu var. ohh miss.
(bkz: küstah)
fiş dosyasını süsleyen fişlerden bir tanesi. diğerleri için bakınız:
(bkz: ali bak)
(bkz: ali ata bak)
(bkz: oya okula koş)
(bkz: kaya okula koş)
(bkz: ömer mısır yer)
(bkz: ömer mısır sever)
(bkz: emel eve gel)
(bkz: emel bal al)
(bkz: ışık ılık süt iç)
(bkz: cemil cici kuş öttü)
(bkz: veli küçük köpek havladı)
(bkz: birol ablan evi süpürmüş mü)
(bkz: ali bak)
(bkz: ali ata bak)
(bkz: oya okula koş)
(bkz: kaya okula koş)
(bkz: ömer mısır yer)
(bkz: ömer mısır sever)
(bkz: emel eve gel)
(bkz: emel bal al)
(bkz: ışık ılık süt iç)
(bkz: cemil cici kuş öttü)
(bkz: veli küçük köpek havladı)
(bkz: birol ablan evi süpürmüş mü)
ilkokul 1. sınıfın resim dersinde sınıf arkadaşım yücel, güneşe göz ağız falan çizerdi. ben de gülüp alay ederek:
-aaa yücel, hiç güneşin ağzı gözü olur mu? sen deli misin? dedim.
+olur tabiimm. sen hiç güneşe dikkatli baktın mı? dedi.
hayır bakmamıştım dikkatli, salaktım, inandım. ilk fırsatta bakacaktım.
sonra baktım baktım bakılmıyo, kör oluyordum az daha.
mal yücel sen bi daha resim yapma
yücel yazı yaz.
-aaa yücel, hiç güneşin ağzı gözü olur mu? sen deli misin? dedim.
+olur tabiimm. sen hiç güneşe dikkatli baktın mı? dedi.
hayır bakmamıştım dikkatli, salaktım, inandım. ilk fırsatta bakacaktım.
sonra baktım baktım bakılmıyo, kör oluyordum az daha.
mal yücel sen bi daha resim yapma
yücel yazı yaz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?