sayfalarda gezinirken göz yormaktan başka bi işe yaramayan hede.
yani şey diyen var mı aceba
-aslında buldum yahu dur dur ben bunu oylayayım.
(bkz: yok böyle bişey)
espriden anladıkları şey sadece küfür olan insanların güzel,hoş yada komik buldukları versiyon
isik hizi
viagra
viagra
(bkz: allahın bidonu)
yarsav başkanı eminağaoğlunu ergenekon soruşturmasından uzak durması konusunda içinde asit bulunan abd den gelmiş bulunan tehdit mektubudur. ayrıntılı bilgi için;
http://tinyurl.com/d7eosc
http://tinyurl.com/d7eosc
(bkz: az dekoratif çok hesaplı)
dekoratiflik konusunda hemfikir olduğum ancak hesaplılık konusunda kendisine katılmadığım motto.
(bkz: blume)
(bkz: blume)
türkiyeyi teğet geçen krizdir.
zira eğer teğet geçmemiş olsaydı küçük altın 90 lira, dolar 1.7 lira olur muydu?
insanlar başbakanlığın önünden kırk türlü eylem yapar mıydı?
yok böyle birşey aziz yurttaşlarım.
zira eğer teğet geçmemiş olsaydı küçük altın 90 lira, dolar 1.7 lira olur muydu?
insanlar başbakanlığın önünden kırk türlü eylem yapar mıydı?
yok böyle birşey aziz yurttaşlarım.
torrent kullanıcılarının kolaylıkla ulaşabileceği nadide belgesel seti.
cumhuiyet üniversitesi’nin sözlüğüdür.
yeni açılmıştır.
yeni açılmıştır.
"hiçbir kötülük karşılıksız kalmayacak" sloganıyla yayınlanan cartoon network çizgi filminin baş karakteri.
ve şimdi sen gittin ve geri gelmeyeceksin diyen, ahmet kaya’nın can dostu, şair, insan gibi insan olan ve bugün sabah hayata gözlerini yuman üstat.
(bkz: seninle oyum niye eşit)
(bkz: nutella)
başbakan erdoğan, dış destek aramak için ingiltere’ye ziyarete gitmiş.
ziyareti sırasında kraliçe tarafından çay içmeye
davet edilen erdoğan, kraliçeye kendi liderlik felsefesinin ne
olduğunu sormuş.
kraliçe de "çevremi akıllı insanlarla doldurmak"
cevabını vermiş. erdoğan bunun üzerine kraliçeye çevresindeki
insanların akıllı olup olmadıklarını nasıl ayırt ettiğini
sormuş. kraliçe,onlara doğru soruları sorarak ayırt ediyorum" diye yanıtlamış ve "izin verin göstereyim" demiş.
kraliçe hemen tony blair’ı aramış ve: "sayın başbakan, lütfen bu
soruya cevap verin: "annenizin bir cocuğu var,
babanızın bir çocuğu var ve bu cocuk sizin ne kız ne de erkek kardeşiniz. kimdir bu?" diye sormuş.
tony blair: "bu benim majesteleri" diye yanıtlamış.
kraliçe: "doğru.teşekkürler, iyi çalışmalar blair"
demiş ve erdoğan’a dönerek:"gördünüz mü sayın erdoğan?" "evet
majesteleri, çok teşekkür ederim,bu metodunuzu kesinlikle
kullanacağım" diyerek oradan ayrılmış.
yurda dönüp hemen unakıtan’ı yanına cağıran erdoğan,"kemal abi sana soracağım bir soruyu cevaplamanı istiyorum" demiş.
unakıtan : "tabii efendim, nedir?" erdoğan:"annenin bir çocuğu var,babanın bir çocuğu var, ve bu çocuk senin ne kız ne
de erkek kardeşin.kimdir bu?"
unakıtan sağa bakmış sola bakmış düşünmüş taşınmış ve en sonunda: "efendim bunu biraz düşünüp sonra size cevap versem?"demiş. erdoğan kabul etmiş ve unakıtan oradan
ayrılmış,vakit kaybetmeden bakanlar kurulunu toplantıya çağırmış,saatlerce bu soru üzerinde düşünmüş, ama kimse bir cevap bulamamış. en sonunda kemal unakıtan kemal derviş’i aramiş ve durumu açıkladıktan sonra:"annenizin bir çocuğu var,babanızın bir çocuğu var, ve bu çocuk sizin ne kız ne de erkek
kardeşiniz. kimdir bu?" derviş: "bunda bilemeyecek ne var, tabii ki
benim!" diye yanitlamiş. cevabı alan unakıtan hemen tayyip’i
arayarak: "cevabı buldum efendim, kim olduğunu biliyorum,sayın kemal derviş" demiş.
tayyip büyük bir hayal kırıklığıyla cevap vermiş:
"yanlış cevap kemal abi,
doğru cevap tony blair’dı."
ziyareti sırasında kraliçe tarafından çay içmeye
davet edilen erdoğan, kraliçeye kendi liderlik felsefesinin ne
olduğunu sormuş.
kraliçe de "çevremi akıllı insanlarla doldurmak"
cevabını vermiş. erdoğan bunun üzerine kraliçeye çevresindeki
insanların akıllı olup olmadıklarını nasıl ayırt ettiğini
sormuş. kraliçe,onlara doğru soruları sorarak ayırt ediyorum" diye yanıtlamış ve "izin verin göstereyim" demiş.
kraliçe hemen tony blair’ı aramış ve: "sayın başbakan, lütfen bu
soruya cevap verin: "annenizin bir cocuğu var,
babanızın bir çocuğu var ve bu cocuk sizin ne kız ne de erkek kardeşiniz. kimdir bu?" diye sormuş.
tony blair: "bu benim majesteleri" diye yanıtlamış.
kraliçe: "doğru.teşekkürler, iyi çalışmalar blair"
demiş ve erdoğan’a dönerek:"gördünüz mü sayın erdoğan?" "evet
majesteleri, çok teşekkür ederim,bu metodunuzu kesinlikle
kullanacağım" diyerek oradan ayrılmış.
yurda dönüp hemen unakıtan’ı yanına cağıran erdoğan,"kemal abi sana soracağım bir soruyu cevaplamanı istiyorum" demiş.
unakıtan : "tabii efendim, nedir?" erdoğan:"annenin bir çocuğu var,babanın bir çocuğu var, ve bu çocuk senin ne kız ne
de erkek kardeşin.kimdir bu?"
unakıtan sağa bakmış sola bakmış düşünmüş taşınmış ve en sonunda: "efendim bunu biraz düşünüp sonra size cevap versem?"demiş. erdoğan kabul etmiş ve unakıtan oradan
ayrılmış,vakit kaybetmeden bakanlar kurulunu toplantıya çağırmış,saatlerce bu soru üzerinde düşünmüş, ama kimse bir cevap bulamamış. en sonunda kemal unakıtan kemal derviş’i aramiş ve durumu açıkladıktan sonra:"annenizin bir çocuğu var,babanızın bir çocuğu var, ve bu çocuk sizin ne kız ne de erkek
kardeşiniz. kimdir bu?" derviş: "bunda bilemeyecek ne var, tabii ki
benim!" diye yanitlamiş. cevabı alan unakıtan hemen tayyip’i
arayarak: "cevabı buldum efendim, kim olduğunu biliyorum,sayın kemal derviş" demiş.
tayyip büyük bir hayal kırıklığıyla cevap vermiş:
"yanlış cevap kemal abi,
doğru cevap tony blair’dı."
öğretmen öğrencilerle sırayla babalarının ne iş yaptığını soruyormuş;
avukat doktor hakim memur derken sıra sessiz ve sıkılgan bir çocuk olan küçük mehmete gelmiş.
öğretmen ona da babasının ne iş yaptığını sormuş,
mehmet anlatmaya baslamiş:
"babam bir gay barda striptizci olarak çalışıyor. herkesin içinde çırılçıplak soyunup, metal direkte şemsiyeyle dans ediyor..."
"eğer çok iyi bahşiş veren birileri olursa onlarla birlikte geceleri evlerine de gidiyor."
öğretmenin rengi atmış. diğer çocuklara oyalanmaları için bir görev verip, mehmeti bir kenara çekmiş:
"mehmet, baban gerçekten bu işi mi yapıyor?"
"hayır öğretmenim, babam aslında tayyip için çalışıyor ama bütün sınıfın içinde söylemeye çok utandım."
avukat doktor hakim memur derken sıra sessiz ve sıkılgan bir çocuk olan küçük mehmete gelmiş.
öğretmen ona da babasının ne iş yaptığını sormuş,
mehmet anlatmaya baslamiş:
"babam bir gay barda striptizci olarak çalışıyor. herkesin içinde çırılçıplak soyunup, metal direkte şemsiyeyle dans ediyor..."
"eğer çok iyi bahşiş veren birileri olursa onlarla birlikte geceleri evlerine de gidiyor."
öğretmenin rengi atmış. diğer çocuklara oyalanmaları için bir görev verip, mehmeti bir kenara çekmiş:
"mehmet, baban gerçekten bu işi mi yapıyor?"
"hayır öğretmenim, babam aslında tayyip için çalışıyor ama bütün sınıfın içinde söylemeye çok utandım."
dışişleri bakanı abdullah gül askeri birliğin teftişini bitirmiş, erlerin genel kültür bilgilerini değerlendiriyordu..
mesafe tahmini, ölçü, ölçü birimlerini sorguluyordu.
abdullah gül, askerlerin arasından bolulu bir ere sordu:
- tahmin et bakalım benim boyum tahminen kaç santimdir?
- asker cevapladı : tıpa tıp 180 cm efendim.
gül şaşırdı, doğruluğunu görünce, ere yanındaki diğer bakanların da
boylarının ne kadar olduğunu sordu, er hayret bir şekilde hepsini doğru cevaplamıştı.
durumu izleyen recep tayyip erdoğan, merakını yenemeyip, o da sordu.
- peki benim boyum ne kadardır?
- sayın başbakanım, sizin de boyunuz 185 cmdir.
erdoğan, kendi boyunu da tıpa tıp doğru bildiğini görünce tekrar sorar:
- sen, hiç yanılmaz mısın. nasıl tahmin ediyorsun?
-başbakanım, ben sivilde kereste uzmanıyım, boludaki kereste fabrikasında kesilen bütün keresteleri uzunluğuna göre ben tasnif ederdim.
mesafe tahmini, ölçü, ölçü birimlerini sorguluyordu.
abdullah gül, askerlerin arasından bolulu bir ere sordu:
- tahmin et bakalım benim boyum tahminen kaç santimdir?
- asker cevapladı : tıpa tıp 180 cm efendim.
gül şaşırdı, doğruluğunu görünce, ere yanındaki diğer bakanların da
boylarının ne kadar olduğunu sordu, er hayret bir şekilde hepsini doğru cevaplamıştı.
durumu izleyen recep tayyip erdoğan, merakını yenemeyip, o da sordu.
- peki benim boyum ne kadardır?
- sayın başbakanım, sizin de boyunuz 185 cmdir.
erdoğan, kendi boyunu da tıpa tıp doğru bildiğini görünce tekrar sorar:
- sen, hiç yanılmaz mısın. nasıl tahmin ediyorsun?
-başbakanım, ben sivilde kereste uzmanıyım, boludaki kereste fabrikasında kesilen bütün keresteleri uzunluğuna göre ben tasnif ederdim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?