agizlarinda papuc buyuklugundeki, cakkidi cukkudu cigendikleri igrenc sakiz.
sozlukten hic cikmadan, bilgisayar basinda yemek yerken, ders calisirken, uyurken(?!), hayatini idame ettirirken devamli entry girmek ya da okumak olarak degerlendirilebilir. bu derece cilginlik, bilgi alisverisi yapma acisindan cok guzel olabilir fakat kalici olmamalidir. soyle olabilir; 5 kir, 1 kirma.
(bkz: kiramam bu sozlugu)
kendisi 12 aralık 1997 tarihinde siirtdeki bir mitingde ziya gökalpin 1912 yılında balkan savaşı için yazdığı asker duasının değiştirilmiş bir versiyonu ile, orduyu öven dizeyi söylemeden, yerine "minareler süngü kubbeler miğfer camiler kışlamız müminler asker" mısralarını eklediği için diyarbakır devlet güvenlik mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı. yargılama sonucu türk ceza kanunu’nun 3122 maddesinden "halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçunu işlediği gerekçesiyle dört ay hapis cezasına çarptırılmıştır. devamlı olarak kendisinin düşünce suçlusu olduğundan hapis yattığını, bir şiir okudu diye hapis yattığını ima etmektedir mitinglerinde. "o zaman demokrasi olmadığından beni hapis yatırttılar" demeye getirmektedir ve mağdur rolü ile saftirikleri kandırmaya çalışmaktadır. bu sebeple de akp tarafından konuşan türkiye sloganı ortaya atılmıştı 2002 genel seçimlerinden önce. şimdi, her zaman laik cumhuriyete karşı savaş başlatacak nitelikteki bu dizeleri söylemesinin demokratik hakkı olduğunu savunan rteye birkaç soru sorulmalı;
1) neden "ampul tayyip" sloganı atan lise öğrencileri demokratik hakları olan konuşma özgürlüğünü kullanmalarına rağmen hapis cezası aldılar?
2) neden "allah cezanızı verecek" diyen çocuk koruma ekipleri tarafından tartaklandı?
3) neden anamız ağladı çiftçisi size soru sorup, derdini anlatırken adamı azarladınız?
4) neden anamız ağladı çiftçisi mersinde mitinge geldiğiniz esnada polis tarafından alıkondu?
5) neden yemekteyiz programının sonucunu öğrenmek için bu vakte kadar ayakata kalan canım annem bana iyi geceler dilerken bilgi sozlukte iktidar aleyhine entry girdiğimi görünce "yavrum iktidar aleyhine mi yazıyorsun?" diye sorarken bana korkulu gözlerle bakıyor?
tabiki de bu soruların cevaplarını vermesi gereken türkiye cumhuriyeti başbakanı değildir ama en azından neden kendisinin söylemindeki demokrasi ile yapılanlar arasındaki çelişkilerin, kendisine kanal 24te canlı yayında sorulmasını istediğim türkiye cumhuriyeti başbakanı.
1) neden "ampul tayyip" sloganı atan lise öğrencileri demokratik hakları olan konuşma özgürlüğünü kullanmalarına rağmen hapis cezası aldılar?
2) neden "allah cezanızı verecek" diyen çocuk koruma ekipleri tarafından tartaklandı?
3) neden anamız ağladı çiftçisi size soru sorup, derdini anlatırken adamı azarladınız?
4) neden anamız ağladı çiftçisi mersinde mitinge geldiğiniz esnada polis tarafından alıkondu?
5) neden yemekteyiz programının sonucunu öğrenmek için bu vakte kadar ayakata kalan canım annem bana iyi geceler dilerken bilgi sozlukte iktidar aleyhine entry girdiğimi görünce "yavrum iktidar aleyhine mi yazıyorsun?" diye sorarken bana korkulu gözlerle bakıyor?
tabiki de bu soruların cevaplarını vermesi gereken türkiye cumhuriyeti başbakanı değildir ama en azından neden kendisinin söylemindeki demokrasi ile yapılanlar arasındaki çelişkilerin, kendisine kanal 24te canlı yayında sorulmasını istediğim türkiye cumhuriyeti başbakanı.
edith piaf - tu es partout
er ryan ı kurtarmak cilginlari hemen hatirliyacaktir bu sarkiyi. ah o upham sarkinin sozlerini ne de guzel cevirmisti ama ingilizceye.
er ryan ı kurtarmak cilginlari hemen hatirliyacaktir bu sarkiyi. ah o upham sarkinin sozlerini ne de guzel cevirmisti ama ingilizceye.
dün yorum farkı programında söyledigi birkac seyden bahsedelim.
1) secim yarisinda vaatlerde bulunmak yerine bok atmak edebiyatından bahsederken kemal kılıçdaroğlu’nun, kadir topbas’ın ve/veya istanbul büyüksehir belediyesi’nin yolsuzluklarını açıklamak içinson ana kadar beklemesinin doğru olmadığını, bu tip yolsuzlukların gerçekten eğer varsa önceden açıklanmasının gerekli olduğunu söyledi. katılıyorum.
2) istanbul ve ankara’da geçen seçim yarışlarında adayların vaat vermekten çok birbirleriyle uğraştığını ve kötülediğini söyledi. bundan farklı olarak izmir’deki chp ve akp adaylarının birbirleriyle uğraşmak yerine vatandaşa vaatlerde bulunduğunu, bunun çok güzel olduğunu söyleyerek şöyle devam etti; "izmir’de akp’nin adayı taha aksoy çok iyi bir rakip, dalaşmıyor halka vaatlerde bulunuyor".
amma ve lakin ikisine de söylenecek birşey var.
1) güzel dedin, hoş dedin üstad. haklısın, vaatlerde bulunmak, icraatlerini söylemek bok atmaktan bin kat iyidir. kemal kılıçdaroğlu belli ki kazanma şansını bir nebze arttırabilmek için son anı bekledi istanbul büyükşehir belediyesi yolsuzluklarını açıklamak için. peki akp’nin açıkladığı ekonomik kriz önlem paketlerinin neden seçimden aylar önce değil de birkaç hafta önce, hatta birkaç gün önce açıklandığını neden izleyicilere hatırlatmadın? bunun son anda açıklanması bir seçim yatırımı değil miydi?
2) akp’nin izmir büyüksehir belediye baskanı adayı taha aksoy’un izmirlilere vaatlerinden bir tanesi;
"izmir’de sevgililerin el ele kol kola dolasmasina hicbir sekilde mudahele etmeyecegiz" böyle vaatte bulunan adama "gerçekten iyi bir rakip" denebilir mi?
biri de çıkıp "be adam neden muhalefete eleştiri yapıp, iktidarı körü körüne destekliyorsun?" demez mi? tamam iki tarafından da yanlışı var, ama ikisinin de kötü yönlerini de iyi yönlerini de söylemek senin işinin gereğidir. birinin kötüsünü görmezden gelerek iyi yanlarını söylemek, diğerinin kötülerini sıralamak yarışta olan iki rakibi seçecek kişileri kandırmaktır. böyle de gazetecilik, siyaset yorumculuğu yapılmaz.
1) secim yarisinda vaatlerde bulunmak yerine bok atmak edebiyatından bahsederken kemal kılıçdaroğlu’nun, kadir topbas’ın ve/veya istanbul büyüksehir belediyesi’nin yolsuzluklarını açıklamak içinson ana kadar beklemesinin doğru olmadığını, bu tip yolsuzlukların gerçekten eğer varsa önceden açıklanmasının gerekli olduğunu söyledi. katılıyorum.
2) istanbul ve ankara’da geçen seçim yarışlarında adayların vaat vermekten çok birbirleriyle uğraştığını ve kötülediğini söyledi. bundan farklı olarak izmir’deki chp ve akp adaylarının birbirleriyle uğraşmak yerine vatandaşa vaatlerde bulunduğunu, bunun çok güzel olduğunu söyleyerek şöyle devam etti; "izmir’de akp’nin adayı taha aksoy çok iyi bir rakip, dalaşmıyor halka vaatlerde bulunuyor".
amma ve lakin ikisine de söylenecek birşey var.
1) güzel dedin, hoş dedin üstad. haklısın, vaatlerde bulunmak, icraatlerini söylemek bok atmaktan bin kat iyidir. kemal kılıçdaroğlu belli ki kazanma şansını bir nebze arttırabilmek için son anı bekledi istanbul büyükşehir belediyesi yolsuzluklarını açıklamak için. peki akp’nin açıkladığı ekonomik kriz önlem paketlerinin neden seçimden aylar önce değil de birkaç hafta önce, hatta birkaç gün önce açıklandığını neden izleyicilere hatırlatmadın? bunun son anda açıklanması bir seçim yatırımı değil miydi?
2) akp’nin izmir büyüksehir belediye baskanı adayı taha aksoy’un izmirlilere vaatlerinden bir tanesi;
"izmir’de sevgililerin el ele kol kola dolasmasina hicbir sekilde mudahele etmeyecegiz" böyle vaatte bulunan adama "gerçekten iyi bir rakip" denebilir mi?
biri de çıkıp "be adam neden muhalefete eleştiri yapıp, iktidarı körü körüne destekliyorsun?" demez mi? tamam iki tarafından da yanlışı var, ama ikisinin de kötü yönlerini de iyi yönlerini de söylemek senin işinin gereğidir. birinin kötüsünü görmezden gelerek iyi yanlarını söylemek, diğerinin kötülerini sıralamak yarışta olan iki rakibi seçecek kişileri kandırmaktır. böyle de gazetecilik, siyaset yorumculuğu yapılmaz.
(bkz: elma sekeriiii)
kendi yaptırdığı ankete göre de 2 puan fark ile kazanacağını açıklamıştı ntv radyoda. fakat ankarada chpnin kalesi çankaya ilçesi ile benim de oyumu kullandığım yenimahalle ilçesindeki oylar ysknın sistemine girilemiyormuş. bunların küçük bir basın toplantısı yaparak açıkladı murat karayalçın.
30 mart 2009 sabahına güzel bir şekilde uyanmamı sağlayacak bir murat karayalçın galibiyetini umutla bekliyorum. kazanması takdirde imgnin 15 yıllık padişahlık devri sona erecek ve yolunmayan bir ankara halkı olacaktır. aynı zamanda kazanırsa arabama atlayıp chp genel merkezine gidicem. beni televizyonda murat karayalcın zorla öpen genç olarak görebilirsiniz.
30 mart 2009 sabahına güzel bir şekilde uyanmamı sağlayacak bir murat karayalçın galibiyetini umutla bekliyorum. kazanması takdirde imgnin 15 yıllık padişahlık devri sona erecek ve yolunmayan bir ankara halkı olacaktır. aynı zamanda kazanırsa arabama atlayıp chp genel merkezine gidicem. beni televizyonda murat karayalcın zorla öpen genç olarak görebilirsiniz.
eski düzen bir sanatçı, daha doğrusu tiyatrocu olduğunu bugün caglayan meydanindaki chp mitinginde göstermiştir. eski düzenin anlamını hemen açalım; yaklaşık 10 senedir hatta daha uzun bir zamandır sanatçı, oyuncu geçinen bir tane adam çıkıp, "ben şunu destekliyorum, bana şunlar yanlış geliyor" demedi. çünkü yemedi. eski sanatçılar özellikle tiyatrocular çatır çatır söylüyorlardı. şimdi bakıyoruz, ya adam yalakalık yapıyor, ya "birkaç kırıntı toplarım nasiplenirim" diyerek peşine takılıyor veyahut hakikaten sinir oluyor ama açık açık söylüyor "yemiyor eleştirmek" diyor. eskiler söylüyordu.
onur akın ve altan erkekli önceden açık açık belirtmişlerdi kemal kılıçdaroğlu’nu desteklediklerini. daha sonra inanılır gibi değil ama mehmet ali erbil bile çıkıp tek partili iktidarı eleştirdi. çünkü o da eski düzen, eski konservatuarcılardan.
aslında entry’nin ana fikri şu; artık "yemiyor". çünkü inanılmaz bir baskı var. levent kırca’nın bülent ecevit, oya basar’ın rahsan ecevit oldugu skeçler eskilerde kaldı. bu sanatçıların yerlerini artık "davos fatihi, işte kasımpaşalı böyle olur" diyerek rte’yi kitap, gazete okumayan ev hanımlarının gözünde yücelten seda sayanlar aldı.
her neyse başlığa dönelim; altan erkekli, siyasi görüşünü açık bir şekilde belirterek ne kadar cesur bir sanatçı olduğunu göstermiştir. aynı zamanda eminim ki sunuculuğundan ya çok az miktarda para almıştır ya da hiç almamıştır.
ek bilgi: vizontele filminde küçük bir binanın tepesinden köylülere, vizontelenin köylerine geldiğini bildirirken "yurttaşlarım" diye seslenmesine ve bunu söylerken de sesinin detone olmasına filmi her izlediğimde gülerim.
onur akın ve altan erkekli önceden açık açık belirtmişlerdi kemal kılıçdaroğlu’nu desteklediklerini. daha sonra inanılır gibi değil ama mehmet ali erbil bile çıkıp tek partili iktidarı eleştirdi. çünkü o da eski düzen, eski konservatuarcılardan.
aslında entry’nin ana fikri şu; artık "yemiyor". çünkü inanılmaz bir baskı var. levent kırca’nın bülent ecevit, oya basar’ın rahsan ecevit oldugu skeçler eskilerde kaldı. bu sanatçıların yerlerini artık "davos fatihi, işte kasımpaşalı böyle olur" diyerek rte’yi kitap, gazete okumayan ev hanımlarının gözünde yücelten seda sayanlar aldı.
her neyse başlığa dönelim; altan erkekli, siyasi görüşünü açık bir şekilde belirterek ne kadar cesur bir sanatçı olduğunu göstermiştir. aynı zamanda eminim ki sunuculuğundan ya çok az miktarda para almıştır ya da hiç almamıştır.
ek bilgi: vizontele filminde küçük bir binanın tepesinden köylülere, vizontelenin köylerine geldiğini bildirirken "yurttaşlarım" diye seslenmesine ve bunu söylerken de sesinin detone olmasına filmi her izlediğimde gülerim.
kemal kilicdaroglu melih gokcek kapismasinin en sonunu hatırlayalım. ne demişti oturumu yöneten uğur dündar?
- "sayın gökçek, şunu da belirtmeliyim ki, bir daha sizin olduğunuz bir programa katılmam"
neden böyle söylemişti? melih gökçekin verecek cevabı olmadığından devamlı bağırıp çağırmasından, oturuma müdahale etmesinden ve kemal kılıçdaroğlunu konuşturmamasından ötürü.
peki img ne demişti? hani mızıkçı veletler olurya "o zaman ben de seni sevmiyorum, o zaman ben de bunu yapmıyorum" falan der.
- "ben de sizin olduğunuz programa katılmıyorum" demişti.
bu ikilinin düşmanlığı artık belli olmuştu bu laflardan sonra. hatta uğur dündar ertesi gün star ana haber bültenine telefonla katılarak imgyi burada da eleştiri topuna tutmuştu.
gelgelelim bugüne; img sincan mitinginde aynen şöyle dedi;
- "uğur dündar ve mehmet ali biranda bu dünyayı dar edeceğim"
nasıl yani? pardon siz belediye başkanı ve adayı değil miydiniz? bu ne ya? ne oluyoruz? kimsin be adam? tabiki de bu kurtlar vadisinden çıkma polat alemdar tehditleri karşısında büyük tepki aldı. ne dedi biliyor musunuz?
- "efendim ben bunu derken sizi emin çölaşana döndüreceğim demek istedim"
çevir kazı yanmasın! hem ne demek şimdi bu? emin çölaşanın nesi var? hala çatır çatır döktürüyor senin hakkında, hem de biz kendisini severek izliyoruz!
tekrar belediye başkanı seçilirse disneyland yapacakmış. bir internet sitesindeki reklamda californiada, tokyoda, pariste var, ankarada da disneyland olacak diyor. arkadaş inşallah sen seçilmezsin, ama seçildin diyelim, umarım yapacağın o disneyland tahmin ettiğin gibi turist çeker de bir boka yarar.
kendisi hakkında çoğunuzun bilmediği birkaç bilgi daha vereyim;
imgnin oğlu benimle aynı sene başkent üniversitesinden mezun oldu. babası, mehmet haberalın yanında protokolde yerini almıştı tabiki. fakat bu güzel günde hesaba katmadığı birşey vardı. o da öğrencilerin kendisini yuhalamaları.
hemen bir bilgi daha; ankara eryamanda oturan arkadaşımın anlattıklarını aktarıyorum. birgün bir bayan ile bir bay, arkadaşın kapısını çalıyorlar. diyorlar ki;
- "efenim biz belediyeden geliyoruz, size sosyal yardım amaçlı şu kadar liralık çek veriyoruz, şayet oyunuzun fotoğrafını çekip imgye oy verdiğinizi kanıtlarsanız ve img tekrar seçilirse size aynı çekten bir tane daha vereceğiz"
kendisi de oyunu kesinlikle imgye vermeyeceğini söylemiş cevap olarak.
dürüstlüğünden şüphe duyduğum fakat oyunu kesinlikle imgye vermeyeceğinden emin olduğum arkadaşıma şöyle dedim.
- "çeki alsaydın sen de"
cevap şöyleydi;
- "çeki alınca da kurana el bastırıp yemin ettiriyorlar"
inanması güç değil mi? bu kadar şeyleri gözüyle gördükten sonra bir insanın oy vermemesi gerekir ama mecbur bırakılıyor bir sadakaya, bir dini istismara.
çok yazık..
- "sayın gökçek, şunu da belirtmeliyim ki, bir daha sizin olduğunuz bir programa katılmam"
neden böyle söylemişti? melih gökçekin verecek cevabı olmadığından devamlı bağırıp çağırmasından, oturuma müdahale etmesinden ve kemal kılıçdaroğlunu konuşturmamasından ötürü.
peki img ne demişti? hani mızıkçı veletler olurya "o zaman ben de seni sevmiyorum, o zaman ben de bunu yapmıyorum" falan der.
- "ben de sizin olduğunuz programa katılmıyorum" demişti.
bu ikilinin düşmanlığı artık belli olmuştu bu laflardan sonra. hatta uğur dündar ertesi gün star ana haber bültenine telefonla katılarak imgyi burada da eleştiri topuna tutmuştu.
gelgelelim bugüne; img sincan mitinginde aynen şöyle dedi;
- "uğur dündar ve mehmet ali biranda bu dünyayı dar edeceğim"
nasıl yani? pardon siz belediye başkanı ve adayı değil miydiniz? bu ne ya? ne oluyoruz? kimsin be adam? tabiki de bu kurtlar vadisinden çıkma polat alemdar tehditleri karşısında büyük tepki aldı. ne dedi biliyor musunuz?
- "efendim ben bunu derken sizi emin çölaşana döndüreceğim demek istedim"
çevir kazı yanmasın! hem ne demek şimdi bu? emin çölaşanın nesi var? hala çatır çatır döktürüyor senin hakkında, hem de biz kendisini severek izliyoruz!
tekrar belediye başkanı seçilirse disneyland yapacakmış. bir internet sitesindeki reklamda californiada, tokyoda, pariste var, ankarada da disneyland olacak diyor. arkadaş inşallah sen seçilmezsin, ama seçildin diyelim, umarım yapacağın o disneyland tahmin ettiğin gibi turist çeker de bir boka yarar.
kendisi hakkında çoğunuzun bilmediği birkaç bilgi daha vereyim;
imgnin oğlu benimle aynı sene başkent üniversitesinden mezun oldu. babası, mehmet haberalın yanında protokolde yerini almıştı tabiki. fakat bu güzel günde hesaba katmadığı birşey vardı. o da öğrencilerin kendisini yuhalamaları.
hemen bir bilgi daha; ankara eryamanda oturan arkadaşımın anlattıklarını aktarıyorum. birgün bir bayan ile bir bay, arkadaşın kapısını çalıyorlar. diyorlar ki;
- "efenim biz belediyeden geliyoruz, size sosyal yardım amaçlı şu kadar liralık çek veriyoruz, şayet oyunuzun fotoğrafını çekip imgye oy verdiğinizi kanıtlarsanız ve img tekrar seçilirse size aynı çekten bir tane daha vereceğiz"
kendisi de oyunu kesinlikle imgye vermeyeceğini söylemiş cevap olarak.
dürüstlüğünden şüphe duyduğum fakat oyunu kesinlikle imgye vermeyeceğinden emin olduğum arkadaşıma şöyle dedim.
- "çeki alsaydın sen de"
cevap şöyleydi;
- "çeki alınca da kurana el bastırıp yemin ettiriyorlar"
inanması güç değil mi? bu kadar şeyleri gözüyle gördükten sonra bir insanın oy vermemesi gerekir ama mecbur bırakılıyor bir sadakaya, bir dini istismara.
çok yazık..
afişleri canlı canlı gören bir kişi olarak hemen birşeyler söyleyeyim. dün eskisehir yolunda melih gökcekin "ankarada hizmet var ankarada gökcek var" afişlerinin yerini bugün "gokcek gidecek sol gelecek" afişleri aldı. altında "şu kişisi" falan yazmıyordu. simsiyah bir fon, yazının alt kısmında gökçek gidecek yazıyor, üst kısmında ise sol gelecek yazıyordu. bu afişin ilgi çeken kısmı ise "sol" kelimesinin belirgin bir şekilde diğer kelimelerden daha büyük puntolarla yazılmış olmasıydı.
dostlar, hemen hatırlayalım, img ne demişti sincan mitinginde; "sevgili hemşerilerim, oyları bölmeyiniz, sağda birleşelim". bunun meali nedir? "sevgili mhpliler eskiden oyunuz hep bana idi fakat mansur yavas gelince ona oy vereceksiniz, bu da solun tek adayı murat karayalcina yarayacak. sizler oyunuzu bana vermezseniz murat karayalcin gelir başınıza haa!"
vatandaşla röportaj yapıyorlar, "sizce kim yaptırdı bu afişleri?" diye soruyorlar. vatandaş ilk bakışta doğal olarak "murat karayalcin yaptırmıştır" dedi. fakat göremedikleri bir şey var. zamanında dspnin güçlü adaylarının seçime girmesiyle solun oyları bölünmüş murat karayalcin başkanlığı imgye kaptırmıştı. ne kadar ilginçtir ki şimdi aynı şey imgnin başına geliyordu. şimdi enayi olmayalım, muhtemel bir sol galibiyetine karşı bundan korunmak için kim yaptırmış olabilir bu afişleri?
afişlerin son akıbetini de hemen aktarayım; sol yazısının üstüne murat karayalcin resimleri yapıştırıldı. tabi bunun bir cezası vardır, afiş üzerine başka bir afiş yapıştırmak muhakkak yasaktır, para cezası falan vardır. ama kim şikayetçi olacak? afişleri bastıran kişi. e bu kişi kim? taseron bir adam. bu adam şikayetçi olarak ortaya çıkınca img ile bağlantısı sayfa sayfa haber olacak mı? evet. img bu yüzden seçimde puan kaybeder mi? hayır. işte sorun burada zaten.
hakki bashar ankaradan bildirdi, söz merkezde. independence.
dostlar, hemen hatırlayalım, img ne demişti sincan mitinginde; "sevgili hemşerilerim, oyları bölmeyiniz, sağda birleşelim". bunun meali nedir? "sevgili mhpliler eskiden oyunuz hep bana idi fakat mansur yavas gelince ona oy vereceksiniz, bu da solun tek adayı murat karayalcina yarayacak. sizler oyunuzu bana vermezseniz murat karayalcin gelir başınıza haa!"
vatandaşla röportaj yapıyorlar, "sizce kim yaptırdı bu afişleri?" diye soruyorlar. vatandaş ilk bakışta doğal olarak "murat karayalcin yaptırmıştır" dedi. fakat göremedikleri bir şey var. zamanında dspnin güçlü adaylarının seçime girmesiyle solun oyları bölünmüş murat karayalcin başkanlığı imgye kaptırmıştı. ne kadar ilginçtir ki şimdi aynı şey imgnin başına geliyordu. şimdi enayi olmayalım, muhtemel bir sol galibiyetine karşı bundan korunmak için kim yaptırmış olabilir bu afişleri?
afişlerin son akıbetini de hemen aktarayım; sol yazısının üstüne murat karayalcin resimleri yapıştırıldı. tabi bunun bir cezası vardır, afiş üzerine başka bir afiş yapıştırmak muhakkak yasaktır, para cezası falan vardır. ama kim şikayetçi olacak? afişleri bastıran kişi. e bu kişi kim? taseron bir adam. bu adam şikayetçi olarak ortaya çıkınca img ile bağlantısı sayfa sayfa haber olacak mı? evet. img bu yüzden seçimde puan kaybeder mi? hayır. işte sorun burada zaten.
hakki bashar ankaradan bildirdi, söz merkezde. independence.
çılgın gibi entry girilen bir başlık bu dakikalarda. sol framede başlığın yanında, parantez içindeki sayının devamlı arttığını gördükçe zülfü livanelinin mutluluk romanından uyarlanan aynı adlı filmin şu sıra televizyonda gösterildiğini düşündüm. börtü böcek entrylerini görünce "herşey televizyon mudur?" diye sordum kendi kendime.
18 mart çanakkale zaferi ve şehitleri anma gününde bugün dikkat çeken bir kaç şey vardı ülkemizde;
1) çanakkalede yapılan törende, diyarbakırdan gelen lise öğrencilerinin yanlarında getirdikleri türk bayrağını, öğrencilerden birinin öpüp alnına koyduktan sonra genelkurmay başkanı orgeneral ilker başbuğa vermesi, genelkurmay başkanının aynı şekilde bayrağı öpüp alnına koyup kabul etmesi,
2) yine aynı törene genelkurmay başkanının ve kuvvet komutanlarının kara yoluyla, başbakan recep tayyip erdoganin ise helikopter ile gelmesi
3) genelkurmay başkanının çelenk koyarken tezahürat ve alkışlarla bu işlemi gerçekleştirmesi, başbakanın aynı işlemi yaparken kimseden çıt çıkmaması,
4) şehitliklerin birinde anma yapılırken, şehit ailelerinin bu anma törenine hiçbir devlet yetkilisinin katılmaması sonucu dayanamayarak feryad etmesi.
sanırım cumhuriyet tarihinde ilk defa şehitleri anma günü medya tarafından fazla dikkate alınmamış ve geçiştirilmiştir yaklaşan seçimler sebebiyle. hatta yandaş medya olmayan(!) atv ana haber bülteninde ilk haberini başbakana suikast girişimi diye vermiştir. halbuki diğer kanalların yaptığı gibi, pek bir objektif(!) olan atv ilk haberini şehitleri anma günü diye yayınlayabilirdi.
burada amaç iktidarı veya yandaş olmayan(!) medyayı 18 mart şehitleri anma ve çanakkale zaferi günü üzerinden eleştirmek değil. canını, vatanını müdafaa etmek için verenlerin ve biz türk milletini mustafa kemal atatürk ile tanıştırmış olan savaşın zafer gününün yıldönümünün ne kadar geri plana atıldığını ve devlet büyükleri tarafından ne kadar umursanmadığınının üzüntüsünü göstermektir.
1) çanakkalede yapılan törende, diyarbakırdan gelen lise öğrencilerinin yanlarında getirdikleri türk bayrağını, öğrencilerden birinin öpüp alnına koyduktan sonra genelkurmay başkanı orgeneral ilker başbuğa vermesi, genelkurmay başkanının aynı şekilde bayrağı öpüp alnına koyup kabul etmesi,
2) yine aynı törene genelkurmay başkanının ve kuvvet komutanlarının kara yoluyla, başbakan recep tayyip erdoganin ise helikopter ile gelmesi
3) genelkurmay başkanının çelenk koyarken tezahürat ve alkışlarla bu işlemi gerçekleştirmesi, başbakanın aynı işlemi yaparken kimseden çıt çıkmaması,
4) şehitliklerin birinde anma yapılırken, şehit ailelerinin bu anma törenine hiçbir devlet yetkilisinin katılmaması sonucu dayanamayarak feryad etmesi.
sanırım cumhuriyet tarihinde ilk defa şehitleri anma günü medya tarafından fazla dikkate alınmamış ve geçiştirilmiştir yaklaşan seçimler sebebiyle. hatta yandaş medya olmayan(!) atv ana haber bülteninde ilk haberini başbakana suikast girişimi diye vermiştir. halbuki diğer kanalların yaptığı gibi, pek bir objektif(!) olan atv ilk haberini şehitleri anma günü diye yayınlayabilirdi.
burada amaç iktidarı veya yandaş olmayan(!) medyayı 18 mart şehitleri anma ve çanakkale zaferi günü üzerinden eleştirmek değil. canını, vatanını müdafaa etmek için verenlerin ve biz türk milletini mustafa kemal atatürk ile tanıştırmış olan savaşın zafer gününün yıldönümünün ne kadar geri plana atıldığını ve devlet büyükleri tarafından ne kadar umursanmadığınının üzüntüsünü göstermektir.
yilmaz erdoganin her zaman oldugu gibi kendine yonttugu bir film oldugunu dusundugum icin 7,5 ytl vermek istemedigim film.
bu azeri televizyon kanali turkiye televizyonlarinda daha gosterilmemis aviator, new york ceteleri ve uzun zamandir gosterilmeyen guzel filmlerden olan kuzularin sessizligi gibi filmleri yayin akisina koymasiyla beni sasirtmis, bu guzide filmleri izlememi saglamis ve azericemi gelistirmistir.
bakiniz:form yiyip formda kalacagina inandigi icin her turden ikiser paket alan insan.
the new adventures of old christine dizisinde;
christine ve zenci kız arkadaşı, spor merkezi acmak icin bankadan ortak kredi almaya calisiyorlar. bu sırada bankadaki memur adama, zenci kadının amerikan vatandasi olabilmesi ve orada yasayabilmesi icin christine ile gay marriage yaptigini anlatiyorlar.
zenci kadin her defasinda "gay marriage yaptıydık"dediginde altyazilarda "beni nufusuna aldirdi" yaziyordu?!?
christine ve zenci kız arkadaşı, spor merkezi acmak icin bankadan ortak kredi almaya calisiyorlar. bu sırada bankadaki memur adama, zenci kadının amerikan vatandasi olabilmesi ve orada yasayabilmesi icin christine ile gay marriage yaptigini anlatiyorlar.
zenci kadin her defasinda "gay marriage yaptıydık"dediginde altyazilarda "beni nufusuna aldirdi" yaziyordu?!?
ebru salli ile ilgili bir videoda;
muzafferdabak (1 month ago):aslında shes looking like da olur lan, monster gibi bakıyosa looking like olur, monster gibi gözüküyosa looks like olur. ibişaleyhüsselam ne şekil yapıyon elin bellasına.
fransuaking (1 year ago) :looking like olmaz looks like olur turkishbella
turkishbella (1 year ago) :shes looking like a monster!
muzafferdabak (1 month ago):aslında shes looking like da olur lan, monster gibi bakıyosa looking like olur, monster gibi gözüküyosa looks like olur. ibişaleyhüsselam ne şekil yapıyon elin bellasına.
fransuaking (1 year ago) :looking like olmaz looks like olur turkishbella
turkishbella (1 year ago) :shes looking like a monster!
o an kanalda gosterilen haberle ilgili olan altyazilarin yazilirken gorulmesi, yazildiktan sonra imlecin(cursor) hala yazinin sonunda yanip sonmesi ve bayatlayan altyazinin "delete" tusu ile bilgisayarda silinirken harflerin teker teker silindiginin gorulmesi ve yerine yeni yazilan yazinin ayni sekilde gorunmesi gibi ilginc durumlari bunyesinde bulunduran bir kanal.
3 yıl sonra gelen edit: artık bu tip sorunlar yok ama ilk acıldıgı zaman bu tip ilginc seyler oluyordu.
3 yıl sonra gelen edit: artık bu tip sorunlar yok ama ilk acıldıgı zaman bu tip ilginc seyler oluyordu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?