greyfurt

(bkz: atam vallahi izindeydik)

"mücadele anlayışı ve hırstan yoksun, karşılaştığı hemen her engelde çevresindekilerden yardım talep eden, çözümün değil problemin parçası olmayı yeğleyen, şikayet fırsatcısı, beyaz bayrak gönüllüsü" kişiler içinde kullanılır.

meslek hastalığıdır. o kadar milletin kahrını çeken insanlar olarak normaldir. gelir, geçer (yani umarım).

kısa yazılışı max’dir.

türkiye demokrasisinin en çok eksikliğini hissettiği öğedir. parti liderleri kamuoyunda "güçlü olmayan" lider durumuna düşme kompleksiyle parti içindeki en ufak muhalif hareketi bile anlayıştan yoksun ve demokratik teamüllere aykırı yöntemlerle sindirmekte yada yok etmektedirler. bu durum en başta partilerin iç zenginliğine, uzlaşmacılığına ve problemlere farklı açılardan yaklaşabilme yetilerine zarar verdiği gibi ülkemiz demokrasisini içi boş, yetersiz partilerin fil mezarlığına çevirmiştir.
muhalefeti parti için bir zenginlik yerine zaafiyet olarak algılayan iktidar tutkunu liderler ancak siktiredilmelerini takiben yarattıkları anarşinin partilerine ve ülkelerine verdiği zararı idrak edebilmekte ama bunu çıkıp kamuoyuna itiraf etmemektedirler.(en azından ben öyle ümit ediyorum. ülkeye verdiği zararlardan, siyasetin dışına ittikleri faydalı insanlardan memnun olan zihniyet zaten haindir)
40 yıldır aktif siyeset yaptığı halde ülkeye değil fidan, ot bile dikmemiş siyasi organizmaların hala utanmadan parti liderliği yapmaları bu teze en belirgin örnek teşkil eder.

öğretmenlerin sık sık mikrofonu alıp "çocuklaar, sessiz olun bakiim. öküzcan, sende geç çabuk yerine" şeklinde müdahale ettikleri "müzikaos" durumlarıdır. birbirini itip kakmakla meşgul öğrenci güruhundan dolayı pek verimli olmaz. konser, konser olmaktan çıkar ve öğrenci güreşlerinin fon müziği görünümüne bürünür.
ama yıllar sonra bile oralara kadar zahmet edip gelmiş, müziği zengin fakir ayırt etmeksizin ayaklarına kadar getirmiş müzisyenleri o minik yumurcaklar kalpten hatırlar ve taktir ederler. o an ilgileri başka yerlerde olabilir ama yürekleri müzik yapanlarladır.
o öğrenci kitlesinin içinde artık 45 yaşına gelip kahvede arkadaşlarına "bu yaşıma geldim, bir konsere bile gitmedim" diyecek birileri çıkmaz. televizyonda gördükleri müzisyenleri artık uzaylı gibi bakmayı bırakırlar ve "aslında bende yapabilirim" deyip müziğe yönelebilirler.
sanatçı insan elbette içten içe taktir edilmeyi ve saygı görmeyi ister ama bazen bu yıllar alabilir.

gelin ve damadın ilk gecesine verilen addır. resmiyet kazanmış birlikteliğin, ilk birlikteliği olmasından dolayı çok özeldir.
(bkz: zifaf gecesi)

pek bir zordur. ona görede para alırlar tabi. simultane tercume eden kişinin çevirdiği dili ve anadilini yalayıp, yutup, bütün olarak çıkartmış olmasını ehemmiyetle gerektirir.
birde bunların anadili dışındaki 2 dili simultane tercume edenleri vardır ki, henüz rastlayıp korkumu yenemediğim canlı formları olmalarından mütevellit aciz bünyemde titreme yaratmaktadırlar.

genç kızlarda kansızlık kaynaklı olması yüksek ihtimaldir.
ülkemizdeki genç kızlarda kansızlığın en yaygın ve en önlenebilir sebepleri; kırmızı etin az tüketilmesi ve şuursuzca çay tüketilmesidir. özellikle yemeklerden sonra içilen çay demir emilimini azaltır ve kansızlığa sebep olur yada arttırır.
eski iş arkadaşlarımdan biriyle aramızda geçen sohbeti aktarayım da tam olsun:
f.hn: bizim kızda da kansızlık var.
grf: çay içiyormu ?
f.hn: ooo hemde nasıl. demlikle...
grf: çay demir emilimini azaltır, kansızlık yapar.
f.hn: doktorda öyle söyledi.
grf: %+^#? ("e o zaman?" bakışlı şaşırma ifadesi)

tüm dönem ordularının temel taşıdır (yapı taşı değil temel taşı). bütün birimler, taktikler ve stratejilerin en nihayet hedefinde rakibin/düşmanın piyadelerini bertaraf etmek (dolayısıyla zafere ulaşmak) vardır. topcu sınıfı piyadenin doğal düşmanıdır. ("modern ordu piyadeleri şehirler yada diğer çok nadir durumlar dışında tüfek atım menziline girmezler" demişti bir subay arkadaşım). hava kuvvetleriyse gelişen teknolojinin etkisiyle sadece topcu keşif kuvveti olmaktan, ana vuruş gücü olma konumuna gelmişlerdir.
sonuç olarak piyade sınıfı tüm dönem ordularının temel gücüdür (eski türkler hariç (bkz: süvari yoğun ordular)).
piyade olmadan zaferler pekiştirilemez yada nihayete erdirilemez.

iğne vurmadan önce kararlılıkla söylenen eczacı/hemşire emir cümlesidir. sizin "hayır bana bunu yapamazsınız" kokan bakışlarınıza aldırmaksızın gözlerinizin içine bakarak söylerler. o iğne göte girecektir bir kere. indirilmesi gereken indirilir, batırılması gereken batırılır. geçmiş olsundur.

beyhude çabadır. zira yazdığı entry’ler sayesinde taktir edilmek yerine aldığı puan ile takdir edilmeyi hedefleyen bilgiclerimizin; "supermi$ bunlar" başlığı, eşin dostun verdiği oylarla içi boş entry’ler yığını haline gelecektir.
sözlükte bilgic olan ve sirf yukaridaki sebepten dolayı "faydalı olayım" derken zarar vermemek için etkilenmediğim/beğenmediğim entry’lerine oy vermediğim en az 10 yıllık arkadaşlarımı saygıyla selamlarım.
edit: ayar değildi. sosyal mesaj vermek istedim. tamam sustum.

bir insan düşüncesini ancak bu kadar kısa ve öz anlatır. fotoğraf gibi entry. 2007 bilgisözlük oskarları adayım.
#550919

maddenin fikri yarattığına inananlar son nefeslerine kadar aramaya devam ederler. fikrin maddeyi yarattığına inananlarsa zaten biliyorlardır.

karşılık bulamadığı halde inatla asılmaya devam eden bünyeyi daha bir şevke getirecek savunmadır. düşünmek için gerekli kan başka uzuvlara hücum etmiş olduğundan ortama limon sıkmaya devam etmesi muhtemeldir.
maalesef güzel yurdumuzda "kız kıza eğlenmek" olgusu yeterli ölçüde yerleşmemiş olması sebebiyle "erkek erkeğe eğlenmek" olgusuda darbe almakta, damsız girilebilen mekanları gaybar yada meyhaneye indirgenmektedir.

yazın daha sık görülen yada sadece yaza bağlı etkilerden dolayı oluşan hastalıklardır.
güneş çarpması, baş ağrıları, yüksek tansiyon, ishal, böcek ısırmalarından oluşan hastalıklar (kırım kongo kanamalı ateşi hastalığı gibi), pişik, güneşten kaynaklanan yanmalar ilk akla gelenlerdir.
koruyucu bir takım önlemleri şu şekilde özetleyebiliriz ;
-vücudun susuz bırakılmaması ve doktor tarafından aksi söylenmedikçe bol bol su içmek, (belediye gazozu. bol bol için)
-börtü böceğin bol olduğu mekanlara cıbıldak şekilde dalmamak (koruyucu spreyler felam var böcekleri uzak tutan ama benim en birinci tavsiyem sarı renk t-shirt giymemeniz. namissiz böcekler pek bi seviyor nedense ?)
-güneşin en etkili olduğu saatlerde mecbur kalmadıkça ortalıkta dolanmamak,(çıkarsanızda gölgeden yürüyün, gölge yoksa edinin (bkz: güneş şemsiyesi) (bkz: şapka) havanız bozuluyorsa gidip havalı bir şapka alın. saçınız bozuluyorsa gündüz hiç çıkartmayın. yok "ben bunların hiç birini yapmicam" diyorsanizda yazinin devamını okumayın)
-aşırı efor gerektiren işleri 12-15 dışındaki saatlerde yapmak, (naim’i öğlen sıcağında halter kaldırırken gördünüzmü?)
-aşırı yağlı, aşırı tuzlu ve/veya hazmı zor şeyler tüketmemek. (bu pek hatırlatılmaz ama ben söyleyeyim yinede; acılı yiyecekler sıcak havalarda tansiyonu yükseltir, baş ağrısı yapar, karaciğere aşırı yük bindirir)
-alkolden uzak durmak (eğer illede içecekseniz yukarıdakilere çok dikkat edin ve az için)

eşi dostu aday yapan siyasi liderin(!) icratıdır. cem uzanın makam şoförü sebahattin tazıcı çanakkale’den 2. sırada aday olmuştur. vatana millete hayırlı olmasını dilerim.

tanım itibariyle boş kümedir.
(bkz: bos küme)
edit: iran’da kadınların sünnet edildiğini okumuştum bir yerlerde.

"bu memleket bir tane adam yetiştirdi. o da dinci çıktı."
ismet inönü

itu’ye 2. sınıftan başladığını öğrendiğimde beni dumura uğratan eski siyasi liderdir. türkiye’ye çok faydalı işler yapmış ancak uzlaşmaz ve tavizsiz politikalarıyla çokca düşman edinip, hedeflediği faydalarından yararlanılamadan postmodern darbe safsatalarıyla sepetlenmiştir. (buna rağmen iktidar olduğu kısa dönemde ekonomiden nasibini almış bilgicleri hayrete zerk edecek başarıları vardır)
dini her fırsatta siyasi söylemlerine sokması ve yıllardır sürdürdüğü taviz vermez tavırları en büyük eleştiri noktalarını oluşturur. doğru yönetilen laik bir düzenin dini yaşama özgürlüğünün teminatı olduğu bilinen bir gerçektir. "akp’ye oy vermek cehenneme bilet almak gibidir" gibi söylemlerle aziz milletimizin aklını karıştırıp, vicdanlarına ve tasarruflarına haksız yoldan müdahale etmek dini siyasete alet etmektir. taviz vermeme eğiliminide bir çoğumuz okuduk, gördük zaten.
sonuç olarak; dünyaca takdir edilen ve sayılan bir bilim adamı ama siyasi geçmişi pek çok açıdan övülüp, sövülecebilecek muhterem bir şahsiyettir.

köftecileri endişeye sevketmiş müteşebbistir. "futbol oynadığı gibi köfte yaparsa işsiz kalırız" yorumlarına yolaçmıştır. jübilesini iple çektiğimiz bu yüce şahsiyete, herşeye rağmen başarılar dileriz.