confessions

delibas

- Yazar -

  1. toplam entry 144
  2. takipçi 1
  3. puan 8570

mutlu çelik

delibas


cevaben

ne işin var tanrı ile aramda
sen kimsin ki orucumu sorarsın
hakikaten gözün yoksa haramda
baş açığa niye türban sorarsın.

rakı, şarap içiyorsam sana ne
yoksa sana bir zararım içerim,
ikimiz de gelsek kıldan köprüye
ben dürüstsem, sarhoşken de geçerim.

sakal, şalvar, gümüş, sarık iş değil
ibadetin reklamına sığınma
inanç varsa inandığına eğil
her tayinde bir camiye sığınma.

esir iken mümkün müdür ibadet
yatıp kalkıp atatürk’e dua et
senin gibi dürzülerin yüzünden
dininden de soğuyacak bu millet.

işgaldeki hali sakın unutma
atatürk’e dil uzatma şerefsiz
sen anandan yine çıkardın amma
baban kimdi bilemezdin şerefsiz.

riyakarsın sakal gizlemez seni
haram ile doldurmuşsun keseni
dokunulmaz sanırsın sana amma,
dokunursa bu millet ……… seni.

mutlu çelik
1994-ankara

mutlu çelik

delibas
mutlu çelik: 1964-

yatılı okullardaki ilk öğretim yıllarından sonra 1981 de polis kolejini1985 de polis akademisini bitirip değişik rütbelerle yurdun pek çok yerinde görevler yaptı.çoğu sürgün şeklideki tayinlerde sadece iki valizi yol arkadaşıydı.çevik kuvvet,özel tim,hırsızlık masası,cinayet masası,gasp masası,terörle mücadele,narkotik şubelerdeki başarılarından dolayı yurtiçi ve yurtdışında pekçok ödül aldı..gençliğin uyuşturucudan korunmasındaki önemli rolü olan ’sokak timleri’ni kurdu.dünyada ilk olan ’çocuk polisi’ni hayata geçirdi.uluslararası ’landmark’
operasyonuyla çocuk pornografisine yönelik en büyük operasyonun mimarı olarak dünyada tanındı.atatürk ve cumhuriyet düşmanlarının korkulu rüyası şair,3 mesleki 3 edebi eser yazdı.bekar olup halen ürgüp emniyet müdürü olarak görev yapmaktadır.’ anlatamadıklarınız anlatabildiklerinizden çoksa mahvolursunuz,ben mahvolmak istemiyorum’(cevaben adlı 3.kitabından-arion yayınları)


eserleri
1.organize suç ve mücadele yöntemleri(mesleki)
2.çevik kuvvet nasıl yönetilmeli(mesleki)
3.çocukları suç ve suçlulardan koruma yöntemleri(mesleki)
4.gücendiğim(şiir)
5.yalnızlık pusuda bekler(şiir)
6.cevaben(şiir-arion yayınları)
7.turuncu yansımalar(yayın aşamasında)


ak yumurta

delibas
4 şubat 2006 tarihli bekir coşkun’un hürriyet’teki yazısı:

ak yumurta...


artik yumurtayı tavanın kenarına vuramayacaksınız ve vurulduğunda duyduğunuz o "culkkk" sesi artık olmayacak.

niçin?..

çünkü akepe’nin istikrarı sayesinde "likit yumurta" piyasaya çıktı. süt gibi karton kutuların içinde sarısı ayrı, beyazı ayrı satılıyor.

isterseniz karışık olanı da var.

bu durumda "culkkk" yerine kutunun deliğini "pırt" diye açacaksınız ve tavaya boşaltacaksınız ak yumurtayı.

markası: unakıtan...

unakıtanlar’ın aile şirketi bandırma’da faaliyete geçti. pastörize edilen yumurta içi ilk adımda 1 milyon kutu sattı diyorlar.

ben kutusuna baktım, turuncu bir kutu, üzerinde bir yumurta sarısının resmi var ve şöyle yazılı:

"unakıtan... pastörize likit yumurta..."

*

markete gidince sorun:

"unakıtan var mı?..."

size sorarlar:

"sarısı mı, ak olanı mı?.."

"karışık olanı yok mu?.. likit unakıtan..."

"unakıtan" markayı aldıktan sonra evde iyice çalkalıyorsunuz. çalkalamasanız da olur.

sonra parmağınızı deliğine bastırınca açılıyor zaten.

*

"hür teşebbüs" dedikleri bu.

herkes ticaret yapabilir, para kazanabilir, zengin olabilir, ala-vere işi ile uğraşabilir.

başbakan nasıl gıda dağıtım işi yaptı da bisküvi, cola dağıttı... yakında kayseri’den "abdullah pastırmaları" çıkabilir piyasaya.

peşinden "ali bebe bezleri", "kültür uyku tulumları", "çiçek oda sprey", "kürşad çekme halatları" duyarsanız koşup alın.

üç hürriyetten söz ederler; hür düşünce, hür inanç, hür teşebbüs...

dedikleri işte bu...

ki size de düşünce hürriyeti olarak her zaman için sahanda mı, tavada mı, yoksa sucuklu yumurta mı yapma hakkı kalıyor.

unutmayın tezgaha gidince "unakıtan yok mu?" diyeceksiniz.

satıcı "karışık mı, sarı mı?" diye sorar.

"ak olanından" dersiniz.

bir de "ak parti"ye oy vermişseniz...

vicdanınız pak...

yumurtanız ak olsun...

ikaros

delibas
yunan mitolojisinde diadalos’un oğludur.
çoğunlukça "ikarus" olarak bilinir ama doğrusu ikaros’tur. zira "ikarus" bir otobüs markasıdır.

diadalos ünlü bir mimardır. vakt-i zamanında sisam adası kralı minos, diadolos’tan mahkumları içine atmak için karmaşık bir labirent yapmasını ister. diadalos öyle bir labirent inşa eder ki çıkışını kendi bile bilmez. günlerden birgün diadalos, kral minos’a bir sebepten karşı gelir ve ceza olarak da kendi yaptığı labirente oğlu ikaros ile beraber atılır. labirentin karmaşık koridorlarında hayli zaman geçiren baba oğul; labirentin tepesine tüneyen kuşaların biriktirdikleri kanatlarını bal mumuyla omuzlarına monte ederler(bal mumunu nerden bulduklarını hep merak etmişimdir). labirentin tepesinden uçmaya hazırlanırken baba diadalos oğlu ikaros’a bir nasihatte bulunur.
"oğul; uçmak çok güzel bir duygudur, çok keyiflidir ama kendini bu keyfe fazla kaptırır kontrolü elden bırakırsan nihai son ölümdür. çok yüksekten uçarsan güneş ısısı bal mumunu eritir ve denize çakılırsın; alçaktan uçarsan da denizin nemi kanatlarını yapıştırır ve kanat çırpamaz düşersin."
tabi ki ikaros’un bir kulağından girer öbür kulağından çıkar bu nasihat. uçamaya başlar; yükselir, yükselir, yükselir ve bal mumu güneş ısısına dayanamayarak erir. ikaros denize çakılarak ölür.

kıssadan hisse; her güzel şeyin bir sonu vardır.

leyla gençer

delibas
10 ekim 1928’de istanbul’da dünyaya gelen ve halen yaşamakta olan ünlü türk soprano. italyanlar ona "la diva turca" demişler ve türk ismini değiştirip italyan ismi almasını istemişlerdir. o ise türk kimliğinden asla vazgeçmeyerek leyla gencer olarak anılmayı tercih etmiştir. buna karşın; o, türkye’yi italya’da başarıyla temsil ederken türk devleti, ankara devlet opera ve balesi’ndeki görevine "görevini aksattığı" gerekçesiyle son vermiştir. maria callas’ın korktuğu tek rakibidir.
(bkz: tutkunun romanı)
(bkz: zeynep oral)

miraz

delibas
mikail aslan’ın 2005’te kalan müzik’ten çıkardığı zazaca albümün adı.

"dağların kayıp anahtarını aramaya çıktığımda, bir eski fotoğrafın içinde, omuz omuza durmuş iki dervişin ellerine dikmiştim gözlerimi. el ele tutunmuş iki derviş, öyle mahzun ve arınmış bir edayla duruyorlardı ki, bütün zamanların en derin hüznü gizliydi bakışlarında ve sanki darmadağın bir kavmin tüm kayıp işaretlerini taşıyorlardı avuçlarında. anladım ki, dağların kaybolan anahtarı onların avuçları içinde saklı!
saygıyla uzandım ellerine; avuçlarındaki anahtarı almak için destur istedim: aralandı önüm sıra görünmez bir kapı, girdim kutsal bir mekâna. duru bir ırmağın kıyısında boş kürsüler duruyordu; dağılmış, tarumar olmuş bir cemaatten arta kalan, sulara yazılmış sözler, bir de...
sönmüş ocaklarda, külün derinliğine çekilmiş ateşin bir anlamı olmalıydı?
dağların anahtarı’yla açılmış kapının beni daha nereye götüreceğini merakla beklerken; gümüş bir sandığa takıldı gözlerim; kapağını kaldırıp baktığımda, içinde demlenen bir topak miraz duruyordu. anlamı neydi bunun; neye işaretti ‘miraz’?
hamurun olgunlaştırılmasında kullanılan özdü ‘miraz’; kök anlamı ‘miracle,’ yani mucizeden geliyordu. bu öz olmaksızın, hamur kamilleşip kıvama gelmez; yaratılış tamamlanamazdı. almam gereken işareti almıştım!.."
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol