yureginde bir cocuk ve cebinde bir revolver ile yalniz kalirsin. yapacagin yalniz iki sey kalmistir. cebindeki revolverle ya icindeki cocugu ya da kendini vuracaksin. her ikisi de ayni sey degil mi?
hayati acimasiz kılan gerceklerden biridir. yapılan iyiliğin goreve donusmesinin onceki evresidir. hayat insanları iyi veya kotu olmaya zorlar. kimse mutlak iyi ya da mutlak kotu degildir. masum bir bebkten bir katil yaratan herkes bu gunaha ortaktır. ve denir ki hic bir suc da cezasiz kalmaz. vebali soyleyenin boynuna... iyilik bir suc mudur, goreceli de olsa iyiler aslinda birileri icin kotu mudur yoksa?
mukemmel bir kısa film.
http://tinyurl.com/2btd96
http://tinyurl.com/2btd96
hava kararmaya baslamisti.yapacak binlerce sey arasindan birini secmek zorundaydi. gunduzleri gorunmek adeti degilse de gece de iyi goremiyordu. artik yaslanmis ve bu sorumluluga isyan eder hale gelmisti. elindeki degnek eskimis, guzel ve yeni gorunsun diye her gun ufak bir buyu yardimiyla yenilemekteydi. saclarina dusen aklar, yaptiklari iyiliklerin yadigari, yuzundeki kirisiklar, yardim etmek zorunda kaldigi caresiz insanlarin tanigiydi. daha kisa bir zaman once pinokyoya hayat vermis ve geppetto ustayi mutlu etmisti. geppetto da fena adam degildi hani, ama yaptigin iyilik bir sure sonra gorevin olur gercegi ile onunla ilgilenecek zamani bile bulamamisti. zaten tum hayatini kendi sorunlarini goz ardi ederek, insanlarin yardimina kosarak gecirmemis miydi? yasanmamisligin verdigi eksikligi iyilik yaparak kapatıyordu aslında. gercekten iyi biri oldugundan mı peri olmustu yoksa peri olmanın geregi miydi iyilik? her iyilik yapani peri yapmazlar değil mi diye dusundu. bu kaderinin ona hazirladigi bir gorevdi ve gorev beklemezdi. ama ya hayalleri; o da zorluklar içinde ama mutlu yuvasinda esi ve cocuklariyla yasamak istemez miydi? isterdi tabii. bi peri gelsin ona ihtiyaci olani versin diye dualar bile ederdi belki. ama kendisinden biliyordu ki periler ihtiyaci olan herkese yetisemeyecek kadar yogundu. belki ona hicbir zaman ugramayacakti bile. ama perilerin yardim ettigi devirde yasamanin tembelligi ile bunu umut etmekten de kendini alamayacakti.
bunlari dusunurken hava iyice karardi. minik ayaklari usumeye, goz kapaklarindan soguk, bedenini sinsice titretmeye baslamisti. bir parmak siklatmasiyla somineyi yakti. beyaz saclarini sıkıp başını ağrıtan topuzunu saldı ve dusunmeye devam etti. periler devrinde bir peri baska bir periye iyilik yapabilir miydi acaba? ona geride kalmis yillarini verecek bir peri arkadasi yok muydu? normal bir insan gibi aşık olabilse, ona aşık olan biri ile yasasa... sıradan gibi gorunen hatta ayrıntı olarak nitelenen kimi cografyalarda zorunluluk adledilen bu hayat ona o kadar uzaktı ki. uzak oldugu kadar da ozlemini duyuyordu. ozlem uzakla yakından ilgili degil miydi zaten. onun yerinde, sıradısı olmayı isteyecek o kadar cok insan vardı ki. sıradanlığın mükemmelliğini göremiyorlar diye dusunup üzüldü onlar için. "elindekilerin kıymetini bilmiyorlar. " her şeyi bırakıp onlardan herhangi biriyle yer değiştirmek için can atardı oysa. peri olmak yalnız olmayı da gerektirirdi ve o yalnızlığın hakkını vermekteydi. birkaç teşekkür, birkaç minnet göz yaşı, sonra sonsuza kadar mutlu yaşayan insanlar. oysa o tüm bunları yarattıktan sonra yalnız evine gidip, tek kişilik yemeğini yiyip, tek kişilik yatağında uyuyordu. periler uyumaz sanır herkez değil mi? periler yaşlanmamalıydı da o zaman. madem saçlarındaki aklar neden verdı öyleyse? neden yuzunde tonton bir gülümseme ile hayal edilirdi? bu kadar acı çekerken nasıl gülebilirdi?
hayat herkes için aynı hızla geçiyor aslında. kimisi yavaş algılıyor. herkesin yuzune yasadigi aci-tatli her an kaziniyor. iyi olarak bilinmenin agir yuku kotuluk dusundugunde uzerine daha fazla biniyor. oysa o da kıskanıyor herkes gibi, ağlıyor hatta. bazen mutlu olan herkesi ortadan kaldırmak istedigini kendiyle yalnız kaldığı, yani iyilik yapmadığı, yani sihirli değneğini kutusuna koyup, çekmecesine ittiği anlarda kendi kendine yuksek sesle soyluyor. sonra yatağına yatıyor, uyumadan hayatının genel bir muhasebesini yapıyor ve gözünde birkaç damla yaşla uykuya dalıyordu. yine öyle oldu. bu gece her zamankinen biraz daha erken yattı; hayat muhasebesini daha fazla üzülmemek adına sonraya erteledi. ve cehaletin o sorumsuz rahatlığını, o kutsal ferahlığını her zerresinde hissederek uyudu. yapması gereken birşey vardı sanki, yapması gerekeni unuttu.
ülkenn başka bir yerinde aynı saatlerde, uvey annesi ve üvey kardeşi prensin eş bulma davetinde çılgınlar gibi eğlenirken, kulkedisi yorgunluktan ve ugradığını düşündüğü haksızlıktan ağlayarak uyudu. masaldaki perinin insan tarafı bu gece ağır bastı ve bu yuzden hep külkedisi olarak kaldı.
bunlari dusunurken hava iyice karardi. minik ayaklari usumeye, goz kapaklarindan soguk, bedenini sinsice titretmeye baslamisti. bir parmak siklatmasiyla somineyi yakti. beyaz saclarini sıkıp başını ağrıtan topuzunu saldı ve dusunmeye devam etti. periler devrinde bir peri baska bir periye iyilik yapabilir miydi acaba? ona geride kalmis yillarini verecek bir peri arkadasi yok muydu? normal bir insan gibi aşık olabilse, ona aşık olan biri ile yasasa... sıradan gibi gorunen hatta ayrıntı olarak nitelenen kimi cografyalarda zorunluluk adledilen bu hayat ona o kadar uzaktı ki. uzak oldugu kadar da ozlemini duyuyordu. ozlem uzakla yakından ilgili degil miydi zaten. onun yerinde, sıradısı olmayı isteyecek o kadar cok insan vardı ki. sıradanlığın mükemmelliğini göremiyorlar diye dusunup üzüldü onlar için. "elindekilerin kıymetini bilmiyorlar. " her şeyi bırakıp onlardan herhangi biriyle yer değiştirmek için can atardı oysa. peri olmak yalnız olmayı da gerektirirdi ve o yalnızlığın hakkını vermekteydi. birkaç teşekkür, birkaç minnet göz yaşı, sonra sonsuza kadar mutlu yaşayan insanlar. oysa o tüm bunları yarattıktan sonra yalnız evine gidip, tek kişilik yemeğini yiyip, tek kişilik yatağında uyuyordu. periler uyumaz sanır herkez değil mi? periler yaşlanmamalıydı da o zaman. madem saçlarındaki aklar neden verdı öyleyse? neden yuzunde tonton bir gülümseme ile hayal edilirdi? bu kadar acı çekerken nasıl gülebilirdi?
hayat herkes için aynı hızla geçiyor aslında. kimisi yavaş algılıyor. herkesin yuzune yasadigi aci-tatli her an kaziniyor. iyi olarak bilinmenin agir yuku kotuluk dusundugunde uzerine daha fazla biniyor. oysa o da kıskanıyor herkes gibi, ağlıyor hatta. bazen mutlu olan herkesi ortadan kaldırmak istedigini kendiyle yalnız kaldığı, yani iyilik yapmadığı, yani sihirli değneğini kutusuna koyup, çekmecesine ittiği anlarda kendi kendine yuksek sesle soyluyor. sonra yatağına yatıyor, uyumadan hayatının genel bir muhasebesini yapıyor ve gözünde birkaç damla yaşla uykuya dalıyordu. yine öyle oldu. bu gece her zamankinen biraz daha erken yattı; hayat muhasebesini daha fazla üzülmemek adına sonraya erteledi. ve cehaletin o sorumsuz rahatlığını, o kutsal ferahlığını her zerresinde hissederek uyudu. yapması gereken birşey vardı sanki, yapması gerekeni unuttu.
ülkenn başka bir yerinde aynı saatlerde, uvey annesi ve üvey kardeşi prensin eş bulma davetinde çılgınlar gibi eğlenirken, kulkedisi yorgunluktan ve ugradığını düşündüğü haksızlıktan ağlayarak uyudu. masaldaki perinin insan tarafı bu gece ağır bastı ve bu yuzden hep külkedisi olarak kaldı.
inter in yedek denen kadrosunun bildigim kadariyla tamamina yakininin milli takimlarda oynamasindan mutevellit hicbir bahaneye siginamayacagi, iyi futbolcu olduklari icin bu takimda oynadiklari, adriano nun bile listede yer bulamayip teknik direktorun bu futbolculari listeye ekledigine gore kadro iyidir, takim iyidir . fenerbahce bugun beni bile sasirtacak kadar iyiydi. buyuk maclarda oynamıyor denen alex dokturdu. deivid nerede oynadigi belli omasa da cok iyi top sakladi. nihayetinde bugun aldigim keyfin yerini ancak siddetli bir orgazm yasatabilirdi ki spiker bunu kelimelere doktu: hic bu kadar rahatlamamistim, afferin volkan.
her daim efendiligini koruyan zat i muhterem.
http://tinyurl.com/27n3ut
http://tinyurl.com/27n3ut
gun itibari ile ucuncu sezonun ilk bolumu izlenebilen dizi. henuz turkce alt yazi nete verilmemis olsa da ingilizce alt yazidan takip edilebilir. yine kendine hayran birakan dizi olmustur.
-----------------------------spoiler----------------------------:
ibne amerikan hukumeti
-----------------------------spoiler----------------------------
-----------------------------spoiler----------------------------:
ibne amerikan hukumeti
-----------------------------spoiler----------------------------
mumkun oldugu kadar agzimi bozmadan yazmaya calisiyorum. aslinda huyum degildir kufretmek. kufrumu hak eden kisi ayni zamanda kufrumun sebebini anlayacak kisi degildir zaten. o yuzden adab-ı muaşereye uymaya azami özen göstermekteyim.
sanat ın tanımı sınırsız özgürlük değilse de sanatı sınırlandırmak doğru değildir. sanatçı kendi sınırını bilen kişidir. özgürlüğünün nerede biteceğini bilir bir sanatcı. bu baslik altinda adi gecen hiç kimse sanatçı sıfatını hak etmediğinden olsa gerek duracakları yer konusunda kararsızdırlar. türüt denen kişi bildiginiz yerel bir şarkıcıdan farksız, asla bir müzik eğitimi almamış, ne diyafram kullanan ne kafa sesi çıkarabilen, yapabildigi sadece bağırmak ve yüksek sesle armonik! sesler çıkarmak olan bir insancık. söz konusu şarkının yazarı kendine ozan diyen isminin anlamından bihaber, kafiyeli soz yazarı bir adamcagız.veyselin çocuklarına bağırırken savurdugu kufru, onun en begendigi, en sanatsal, en guzel eseri! ne değişmem. söz konusu arife tarif gerektiginden yazmak zorunda kalıyorum bunları.
şimdi denebilir ki iki deli aralarında eğlenirken bir başka deli olaya taraf olup, bu müzikli saçmalığı, temaşaya gövertmiş. yani klip yapmış kendince. iyi de mirim bu adam bunu yaparken bir mesaj verme kaygısında. yani düşündüğümüz kadar da geri zekalı değil. sanıldığı gibi andavallığın sınırında, ne yapsam da eğlensem diye düşünürken, oynadığı beylik tabancasını kenara koyup bilgisayarın karşısına geçtikten sonra "hadi içimdeki zehir, ceraati dökeyim de rahatlayayım. diğer elimle masturbasyon yapıp rahatlarım" diyen bi küçük çocukcağız değil. en azından sadece bu değil. burada bir bölge insanını kalıplaştırma çabası, aynı fikri paylaştığını, çoğunlukta oldugunu, hatta bir gruba dahil oldugunu belli etme çabası ayan şekilde görülmekte. bastırılmış bir çocukluk, aile içi şiddet hatta küçükken geçirdigi bir travma belki bir tecavüz , kendini bir gruba bağlı hissetme ihtiyacı duymaya sebeb olmus olabilir. bu birey olmanın eksiklerini, grup olarak gidermeye çalışan, asosyal ve bundan rahatsız olan ebevenylerin yanlış yönlendirmesi sonucu bir gruba dahil olan, dahil oldukları grubun hareketlerli kalb ile tasdik edip dogrulugunu yorumlamamış, üzerinde düşünmeye üşenmiş nietzsche’nin öngördüğü insan üstününün zıttı az gelişmiş yarı insan olmanın doğal sonucu. hayat sizin sandığınız kadar kolay olsaydı ben bunları size yazmak zorunda kalmazdım, siz bunları okuyunca bir şey anlayabilirdiniz, ümmet olmanın, millet olmanın, devlet olmanın; halk olabilmek yanında ne kadar basit kaldığını anladığınızda muhtemeldir ki ben burada olmayacağım.
sanat ın tanımı sınırsız özgürlük değilse de sanatı sınırlandırmak doğru değildir. sanatçı kendi sınırını bilen kişidir. özgürlüğünün nerede biteceğini bilir bir sanatcı. bu baslik altinda adi gecen hiç kimse sanatçı sıfatını hak etmediğinden olsa gerek duracakları yer konusunda kararsızdırlar. türüt denen kişi bildiginiz yerel bir şarkıcıdan farksız, asla bir müzik eğitimi almamış, ne diyafram kullanan ne kafa sesi çıkarabilen, yapabildigi sadece bağırmak ve yüksek sesle armonik! sesler çıkarmak olan bir insancık. söz konusu şarkının yazarı kendine ozan diyen isminin anlamından bihaber, kafiyeli soz yazarı bir adamcagız.veyselin çocuklarına bağırırken savurdugu kufru, onun en begendigi, en sanatsal, en guzel eseri! ne değişmem. söz konusu arife tarif gerektiginden yazmak zorunda kalıyorum bunları.
şimdi denebilir ki iki deli aralarında eğlenirken bir başka deli olaya taraf olup, bu müzikli saçmalığı, temaşaya gövertmiş. yani klip yapmış kendince. iyi de mirim bu adam bunu yaparken bir mesaj verme kaygısında. yani düşündüğümüz kadar da geri zekalı değil. sanıldığı gibi andavallığın sınırında, ne yapsam da eğlensem diye düşünürken, oynadığı beylik tabancasını kenara koyup bilgisayarın karşısına geçtikten sonra "hadi içimdeki zehir, ceraati dökeyim de rahatlayayım. diğer elimle masturbasyon yapıp rahatlarım" diyen bi küçük çocukcağız değil. en azından sadece bu değil. burada bir bölge insanını kalıplaştırma çabası, aynı fikri paylaştığını, çoğunlukta oldugunu, hatta bir gruba dahil oldugunu belli etme çabası ayan şekilde görülmekte. bastırılmış bir çocukluk, aile içi şiddet hatta küçükken geçirdigi bir travma belki bir tecavüz , kendini bir gruba bağlı hissetme ihtiyacı duymaya sebeb olmus olabilir. bu birey olmanın eksiklerini, grup olarak gidermeye çalışan, asosyal ve bundan rahatsız olan ebevenylerin yanlış yönlendirmesi sonucu bir gruba dahil olan, dahil oldukları grubun hareketlerli kalb ile tasdik edip dogrulugunu yorumlamamış, üzerinde düşünmeye üşenmiş nietzsche’nin öngördüğü insan üstününün zıttı az gelişmiş yarı insan olmanın doğal sonucu. hayat sizin sandığınız kadar kolay olsaydı ben bunları size yazmak zorunda kalmazdım, siz bunları okuyunca bir şey anlayabilirdiniz, ümmet olmanın, millet olmanın, devlet olmanın; halk olabilmek yanında ne kadar basit kaldığını anladığınızda muhtemeldir ki ben burada olmayacağım.
yorgunum,
çünkü yorgunluğumun
yaşamak gibi bir anlamı var.
yine de yaşamaktan aldığım mutlulugun yanına
düşmanlarım ulaşamazlar.
çünkü yorgunluğumun
yaşamak gibi bir anlamı var.
yine de yaşamaktan aldığım mutlulugun yanına
düşmanlarım ulaşamazlar.
içsel karmaşıklığın hesabını dış dünyaya kestigim gün. darbelerin en ağırı kendi yapmadığınızdır. bugün 12 eylül. herkese kutlu olsun.
en uzun günüm buydu
bir günden fazlasıyla uzun
ilk günüydü yaşanacak hasretin
ilk günü, uzun yolculuğumuzun
cam kırıklarıyla doluydu içi
cam kırıklarıyla avucumun
hasretin nazlıymıs sevdigim
anlamı kalmadı var olusumun
21/06/2007 1. gün
bir günden fazlasıyla uzun
ilk günüydü yaşanacak hasretin
ilk günü, uzun yolculuğumuzun
cam kırıklarıyla doluydu içi
cam kırıklarıyla avucumun
hasretin nazlıymıs sevdigim
anlamı kalmadı var olusumun
21/06/2007 1. gün
öykümün ilk harfi senle başlar
heceler sen
harfler sen
cümlem sen
ömrümün son demi seninle biter
ilkler sen
sonlar sen
her şey sen
her şey
ilkler ve sonlar arasındaki
sen
ne kadar sevdigimi anlatan
cümleler kurabilsem
tümleç sen
yüklem sen
öznem sen
her kelimenin sözlük anlamı
sen.
her cümlenin gerçek anlamı
sen.
sen,
her şeyi kendine çeken
b nin gözlüğü,
e nin gülen yüzü,
y nin kuyrugu
sana doğru.
rüzgarın serinliği,
renklerin tonu,
kokuların tadı sen.
sen,
her şeyi içeren,
herşeyden başka.
ne de olsa
mutlulugu çağrıştıran
hafif bir meltem.
sen güler yüzüm,
sen tatlı sözüm,
dünyayı toz pembe gösteren
iki gözüm sen.
sen öykümün ilk harfi,
sen diğer yanım
son nefesime kadar yanımda olacak
karım
sen
hayatı yasanılır kılan tek şeyken
gitme...
01/07/2007 11.gün
heceler sen
harfler sen
cümlem sen
ömrümün son demi seninle biter
ilkler sen
sonlar sen
her şey sen
her şey
ilkler ve sonlar arasındaki
sen
ne kadar sevdigimi anlatan
cümleler kurabilsem
tümleç sen
yüklem sen
öznem sen
her kelimenin sözlük anlamı
sen.
her cümlenin gerçek anlamı
sen.
sen,
her şeyi kendine çeken
b nin gözlüğü,
e nin gülen yüzü,
y nin kuyrugu
sana doğru.
rüzgarın serinliği,
renklerin tonu,
kokuların tadı sen.
sen,
her şeyi içeren,
herşeyden başka.
ne de olsa
mutlulugu çağrıştıran
hafif bir meltem.
sen güler yüzüm,
sen tatlı sözüm,
dünyayı toz pembe gösteren
iki gözüm sen.
sen öykümün ilk harfi,
sen diğer yanım
son nefesime kadar yanımda olacak
karım
sen
hayatı yasanılır kılan tek şeyken
gitme...
01/07/2007 11.gün
kendini tanıtırken adımı soyle
resmimi göster seni özleyenlere
ellerinle tarayayım saçlarımı
nefesini çekeyim içime
sen hastaysan ben öksüreyim
adım soylenince ben değil sen bak
soğukta üzerine ben örtüneyim
boynuna kolye diye bizzat beni tak
senin ellerinle yazılsın adım
imzamda karmaşık bir ismin olsun
beni görenler sen gibi kadın
seni bekleyenler bir erkek bulsun
oturdugum koltugu sen ısıtmıs ol
yemek yedigimde senin karnın doysun
ben uyudugumda sen uykunu al
su vermediginde benim cicegim solsun
tüm hayatım karıssın seninkine
ikimizin ismi tek isim olsun
isminin harfleri karışsın benimkine
geride kalan dünya bir yalan olsun
02/07/2007 12.gün
resmimi göster seni özleyenlere
ellerinle tarayayım saçlarımı
nefesini çekeyim içime
sen hastaysan ben öksüreyim
adım soylenince ben değil sen bak
soğukta üzerine ben örtüneyim
boynuna kolye diye bizzat beni tak
senin ellerinle yazılsın adım
imzamda karmaşık bir ismin olsun
beni görenler sen gibi kadın
seni bekleyenler bir erkek bulsun
oturdugum koltugu sen ısıtmıs ol
yemek yedigimde senin karnın doysun
ben uyudugumda sen uykunu al
su vermediginde benim cicegim solsun
tüm hayatım karıssın seninkine
ikimizin ismi tek isim olsun
isminin harfleri karışsın benimkine
geride kalan dünya bir yalan olsun
02/07/2007 12.gün
el yordamıyla hayattayım
yoklugunda önümü göremiyorum
sanma ki sen yokken ayaktayım
düştüm, yeniden kalkamıyorum
direnmek, yaptığım bu sadece zor
tek başıma yapayalnız bir dünyadayım
yaşaması duymaktan daha sıcak kor
sen olmadan hayatta kalamıyorum
varlığın olurken gönlüme elzem
gidişin ilmiği taktı boynuma
sen yokken bu şehirde yok benim kimsem
her gece hasreti aldım koynuma
düştüm, bundan kimin haberi var
yoksan tutup kaldıracak kollar ne arar
düştün, düşlerime aldım seni yar
farkındayım yoksun, düşlerim kanar
.
.
.
.
.
on üç
nefret ediyorum senden
özüm tükeneli on üç gün oldu
bu yüzden uğursuzsun,
bugün sesini duymamamın sebebi sen
kimse sevmiyor seni
işte bu yüzden
uğurlu sayım bir
bir gün geleceksin diye
sadece bir gün degil,
yakında bir gün
gelmene bir gün kala bayramım olacak
bir günlük değil
03/07/2007 13. gün
yoklugunda önümü göremiyorum
sanma ki sen yokken ayaktayım
düştüm, yeniden kalkamıyorum
direnmek, yaptığım bu sadece zor
tek başıma yapayalnız bir dünyadayım
yaşaması duymaktan daha sıcak kor
sen olmadan hayatta kalamıyorum
varlığın olurken gönlüme elzem
gidişin ilmiği taktı boynuma
sen yokken bu şehirde yok benim kimsem
her gece hasreti aldım koynuma
düştüm, bundan kimin haberi var
yoksan tutup kaldıracak kollar ne arar
düştün, düşlerime aldım seni yar
farkındayım yoksun, düşlerim kanar
.
.
.
.
.
on üç
nefret ediyorum senden
özüm tükeneli on üç gün oldu
bu yüzden uğursuzsun,
bugün sesini duymamamın sebebi sen
kimse sevmiyor seni
işte bu yüzden
uğurlu sayım bir
bir gün geleceksin diye
sadece bir gün degil,
yakında bir gün
gelmene bir gün kala bayramım olacak
bir günlük değil
03/07/2007 13. gün
bir şehrin karmaşasından
bir başkasınınkine geçtin
tek fark
bu karmaşanın içindeydin
bu karmaşa, özledi seni
artık karmaşık olmayacakmış eskisi kadar
bana söz verdi
sen ne kadar istersen karıştırabilecekmişsin
istemezsen, gidecekmiş de,
ben olmadan.
içinde benim oldugum
ne kadar istersen o kadar sakin bir şehir
vaad ediyorum sana.
istersen yağmur yağdırırım,
istesen güneş açar.
oldugun sehir sana aşıktır bu kesin,
lakin
içinde ben olayım sade,
istedigin sehrin...
04/07/2007 14. gün
bir başkasınınkine geçtin
tek fark
bu karmaşanın içindeydin
bu karmaşa, özledi seni
artık karmaşık olmayacakmış eskisi kadar
bana söz verdi
sen ne kadar istersen karıştırabilecekmişsin
istemezsen, gidecekmiş de,
ben olmadan.
içinde benim oldugum
ne kadar istersen o kadar sakin bir şehir
vaad ediyorum sana.
istersen yağmur yağdırırım,
istesen güneş açar.
oldugun sehir sana aşıktır bu kesin,
lakin
içinde ben olayım sade,
istedigin sehrin...
04/07/2007 14. gün
kerpeten arasında sanki başım
bir mengene durmadan sıkmakta
yoklugun yuzumde kanlı gozyasım
her geçen an coğalarak akmakta
karanlık bir odadayım bağlı gözlerim
yoksan gülmek bana suc olmakta
kırılmış yüreğim, tutmaz dizlerim
hayalin karşımda volta atmakta
bitir şu hasreti, bitir sevdiğim
azrail takvimden sayfa yırtmakta
yoklugunda anladığım tek şey sevdiğim
sen olmazsan hayat bana batmakta
05/07/2007 15. gün
bir mengene durmadan sıkmakta
yoklugun yuzumde kanlı gozyasım
her geçen an coğalarak akmakta
karanlık bir odadayım bağlı gözlerim
yoksan gülmek bana suc olmakta
kırılmış yüreğim, tutmaz dizlerim
hayalin karşımda volta atmakta
bitir şu hasreti, bitir sevdiğim
azrail takvimden sayfa yırtmakta
yoklugunda anladığım tek şey sevdiğim
sen olmazsan hayat bana batmakta
05/07/2007 15. gün
her sey yapragin dalindan kopup yere dusmesinden de hizliydi sanki. bahcesinde dal olamayanin biri gelmis bahcenizde agaclik taslamis; bir de yuzsuzce dalinizdan yapraginizi ayirmis gibi. en istisnai durumlar bile akla gelebilirken, bu gelmezdi. tukenmek... tukendik mi diye soramazsınız. alacagınız cevaptan korkarsınız. sizi her bitiş başka bir başlangıç masalıyla uyutmuslardır. oysa ki siz başka bir başlangıç istemezsiniz. illa bir başlangıç gerekiyorsa tekrar sen dersiniz. utanma cebinizde, utangac ve umutsuz konusursunuz, konusabildiginizde. sevgiler yarınlara bırakılmıstır, cekingen, tutuk, saygılı. siz boyle olsun istemezdiniz. insani kaderini bekleme fikri yiyip bitirir. ve tekrar baslarsınız, yenilip bitirilmek icin. siz genis zamanlar umarken, dar vakitlerde yalnız bırakılırsınız. artık odanızda ikinci bir yalnızlıktır ayna, onu gormeyi umarak baktığınız. artık ne giydiginizin onemi yoktur. ya da nasıl gorundugunuzun. aklınızda yalnız o vardır. bitmesin dersiniz hep icinizden. bunu ona soyleyemezsiniz. bitmenin ondaki cagrısımından korkarsınız. oysa ki siz bitmektesinizdir. adetiniz değilken dua etmeye baslarsınız. uzecekse bile o olsun dersiniz. hayırlısı ise demeye korkarsınız. ya uzecek diye size yazılmazsa diye.siz onu tanrıca yaparsınız o sizi soytarıya cevirir. ararım der aramaz, goruselim der ulasılmaz. arada bir kendini gosterir anlarsınız ki var ve hayatta ve hatta mutlu. bu sevinc sizinle eskisi gibi konusmadığında azalır. bitmeyelim, bitmeyelim, bitmeyelim diye defalarca tekrarlarsınız, o duymaz. eger bir yola girdiyse onu cevirmek zordur bilirsiniz. tek umudunuz sizi sevdigidir ki o artık bundan emin degildir. dusunucem der, kendimi tartıcam der. oysa siz onun kus agırlıgını, narin ellerini ozlemissinizdir. sizin bir cingene gibi kara eliniz onun artik umrunda degildir.ve ilmigi bogaziniza kendiniz gecirmissiniz, anlarsınız. oysa tek umudunuz o beyaz elleriyle ilmigi bogazınızdan cıkarmasıdır. yapmaz. artık yasamanız onun umrunda bile degildir. ne kadar cok sevdigine dair mesajları vardır telefonunuzda. bakıp ağlarsınız, ağladım diyemezsiniz. ona hep güçlü görünmek istemiştiniz ya, olmadığınız kadar. bu oyunun altında ezilirsiniz. aylar geçmiştir nefesi yuzunuze vurmayalı. bi sigara yakar içinize derin bir nefes alırsınız, öldüresiye. o defalarca size sigarayı bırakmanızı soylemiştir. beraber geçirecegimiz ömrü kısaltıyorsun fikrini destekleyerek. ama artık beraber geçecek bir ömür kalmamıstır. o var diyene kadar. ona veririm umuduyla, kendi ellerinizle, ömrünüzden ona verilmek üzere saatler ayırarak bir hediye hazırlamışsınızdır. bilmez. bilmek istemez. oysa sizi herseyden cok seviyordu degil mi? herseyden belki ama kendinden degil. iç hesaplarına kurban edebilir sizi. ilerde belki! mutsuz olurum diye ömrünüze nokta koymaktan çekinmez. siz bunun olmayacagını anlatsanız da dinlemez. bitmesin demeye korkarsınız. o bitsin demeye cekinmez. kırılır, sıkılır diye üstüne gidemezsinz. sevgi boyle birşey işte. o üzülmesin diye üzülebilmek. sevgisini binlerce kilometre uzakta bırakmıstır, sizi anlamaz.siz hala ve hala ve hala aşıksınızdır oysa. o sizi severken de, vaz geçtiğinde de. sizinle kendi sevgisini yarıstırdıgını dusunur gülersiniz. aslında sizin de onun getirdigi sebebler gibi sebebleriniz vardır vazgecmek için. konusulmadığı için daha acıdır belki. ama susmaya devam etmek gerektir sizce. üzülebilir. bir ilişkide üzmeyi seçmeyen taraf olmanın ağırlığı omuzunuzdadır. omuzunuzdaki binlerce yükle birlikte. görmez. bitmesin demek istersiniz tüm arsızlığınızla, omuzunuzdaki binlerce artı binlerce yükle. diyemezsiniz.
ne anlattigi konusunda zerre fikrim olmasa da cok sevdigim parcadir. dunyanin nazima dar hejiroke yi dinlerken aglayarak soyledigi gibi; bazen sevmek icin anlamak gerekmiyor. sana ne hissettiriyorsa onu soyluyor. son zamanlarda en fazla ihtiyacim olan seyi yani huzuru yakalamaya calisiyorum sarkida. ne kadar huzur verici olsa da sanki aci tasiyor bi yerlerinde. hani acisiz sevgi, sevgisiz mutluluk ve mutluluk olmadan da huzur olmaz der gibi. selvi bolum al yazmalimda asyanin "elini tuttum, sicakti.sanki yuregi elimdeymis gibi" demesi, bunu hissetmektir huzur. ve sevgi de emektir, verilen emeklerin yok farzedilse de bi yerlerde beklemesidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?