anlat istanbulda buna benzer bir hikaye vardir.
elektrik supurgesi ureticisi olan komsudur zannimca. yoksa neden elektrik supurgesi yapsin, anca evi supurur ya da elektrik supugesi calistirir.
“yalnizca büyükannemi öldürmenin nasil bir his oldugunu merak ettim”
1963 agustos’unda edmud kemper 15 yasindayken, büyükannesinin arkasina geçti ve büyük bir rahatlikla onu basinin arkasindan vurdu. emin olmak için onu birkaç kez de biçakladiktan sonra sakince büyükbabasinin isten dönmesini bekledi ve sonra da onu vurdu. nedeni? polise yaptigi açiklama, “yalnizca büyükannemi öldürmenin nasil bir his oldugunu merak ettim” seklindeydi.
geriye dönüp bakildiginda, bu öldürücü hislerin patlamasi çok sasirtici görünmemektedir. çocuk yaslarindan itibaren kemper, annesinin iyimser bir ifadeyle söyledigi üzere “tam anlamiyla tuhafti.” çocukken en sevdigi oyunlardan biri, gaz odasinda boguluyormus rolü oynamakti. kiz kardesinin bebeklerinin kollarini ve bacaklarini kesmekten de büyük zevk alirdi.
10 yasina geldigi zaman, bir kediyi palayla parçalayip ayirdigi parçalari gardirobuna koyarak hayvanlara iskence yapmaya bayiliyordu. baska bir kediyi de canli canli gömmüs, ardindan –cesedi tekrar çikardiktan sonra –basini kesip onu magrur bir sekilde yatak odasinda sergilemistir.
büyükannesini ve büyükbabasini öldürmesinden sonra akli dengesinin yerinde olmadigina karar verilen kemper, 1963’te maksimum güvenlikli bir akil hastanesine kapatildi. yalnizca 6 yil sonra saliverildi. fiziksel olarak çok çarpici bir degisiklige ugramisti. artik boyu 2.05, kilosu 150 olan bir insan azmaniydi. ancak psikolojik olarak, eskisi gibiydi. nekrofili fantezileriyle dolu, sadist bir psikopat.
akil hastanesinden çiktiktan iki yil sonra kemper, iki üniversiteli otostopçu kizi arabasina aldi ve onlari issiz bir yere götürüp biçaklayarak öldürdü. cesetlerini gizlice eve getirdi ve birkaç saat “ödülleriyle” eglendi. fotograflarini çekti, parçaladi ve iç organlariyla seks yapti. sonunda vücut parçalarini torbalayip gömdü ve kesik baslari da bir çukura atti.
dört ay sonra baska bir otostopçu genç kizi kaçirdi, onu bogdu, cesedine tecavüz etti, sonra da daha fazla eglenip oyunlar oynayabilmek için cesedini eve getirdi. ayni süreç, hepsi de otostop yapan ögrenciler olan 3 kadin kurbanla daha tekrarlanacakti. kemper öldürmekten açikça zevk aliyor olsa da, onu en çok tatmin eden, kurbanlarini öldürdükten sonra gerçeklestirdigi sapikliklardi. bütün kadinlarin basini kesmis ve bassiz vücutlariyla seks yapmisti. ayrica vücutlari parçalayip, bazi “hatiralar” almayi seviyordu. en az iki vakada kurbanlarinin etini yemisti. bacak etlerini kesip firin makarnasi içinde pisirmisti.
1973 yilinin ocak ayi itibariyle santa cruzlu yetkililer “ögrenci katili” adi verilen bir seri katilin serbest dolastigini itiraf etmislerdi, fakat asla yerel polis teskilatindan bir çok arkadas edinen kemper’den süphelenmediler. birkaç ay sonra paskalya tatili sirasinda, kemper, anne katili oldu; uyuyan annesinin basini çekiçle ezdi ve sonra da kesti. bassiz vücuda tecavüz ettikten sonra çöp ögütücüsüne atti. polise daha sonra “yillar boyu bana o kadar çok bagirip çagirdi ve hakaret etti ki bence bu yaptigim çok dogruydu” demistir. bunlarin ardindan annesinin en iyi arkadasina telefon ederek onu aksam yemegine davet etti. kadincagiz geldiginde, onun kafasini bir tuglayla ezdi ve cesedi üzerinde alisildik eylemlerini tekrarladi.
paskalya yortusunun o pazar sabahinda, kemper bir arabaya atladi ve doguya dogru yola çikti. colorado’ya gelince, santa cruz polis teskilatindaki arkadaslarina telefon edip itirafta bulundu. 8 cinayetten hüküm giyen kemper’a kendisine hangi cezanin verilmesinin uygun olacagi soruldu. kulaga makul gelen cevabi,”iskence ile ölüm” olmustu. onun yerine, ömür boyu hapis cezasina çarptirildi.
hakkinda kitap:
the co-ed killer, 1976, margaret chaney
kendisinden kullanilan 9 bin 229 adet kredi kartının kopyalandığı tespit edilen supermarketler zinciri.
fbi, abd adalet bakanlığına bağlı olarak çalışan ve tüm ülke çapında görev yapan, kanun uygulayıcısı bir araştırma örgütüdür. bu örgüt amerika’yı ilgilendiren önemli meselelerde yetki sahibi olup, özellikle organize suçlar, yabancı istihbarat, terörizm ve beyaz yaka suçları üzerinde çalışmaktadır.
abd’de yerel yönetimlere bağlı çeşitli polis güçleri bulunmaktadır. fbi merkeze bağlı olarak başsavcının emrinde sadece federal olaylara bakan bir kuruluştur. bütçesi federal hükümet tarafından ödenir. hiçbir şekilde eyalet hükümetleri ve yerel yönetimlerle idari, mali ve görev yönünden bağlantıları yoktur.
kuruluşu
26 temmuz 1908’de abd başkanı theodere roosvelt döneminde adalet bakanı olan charles j. bonaparte, adalet bakanlığına bağlı olarak çalışacak daimi bir soruşturma ekibi kurulması emrini yayımlamıştır. bu tarihten önce bazı önemli soruşturmalar “adli araştırmalar departmanı” adı verilen federal bürolardan özel olarak seçilen personel vasıtasıyla yürütülmekteydi. 35 kişiden oluşan bu gruba araştırma bürosu adı verildi. 1935 yılında kongre bu büronun “federal araştırma bürosu” adı altında faaliyette bulunmasını kararlaştırmıştır.
görev yasası ve soruşturma yetkisi
fbi esas itibari ile adalet bakanlığının soruşturma koludur. fbi’in temel yetkisi birleşik devletler yasası’nın (usc) 533. maddesinin 28. fıkrasında belirtilmiştir. buna göre “yetkili başkan (fbi başkanı) abd’ye karşı yapılan her tür suçu ortaya çıkarmakla yükümlüdür.” yasanın bu hükmüne göre federal bir suç işlenmiş ya da işlenmek üzereyse fbi ilgili yasaya uygun olarak gerekli araştırmayı yapar.
yine adı geçen yasaya göre federal büro, dava açma durumu söz konusu olmayan durumlarda da araştırma, soruşturma yetkisine sahiptir. örneğin; önemli görevlere getirilecek kişilerin özgeçmişlerinin araştırılması gibi.
federal büro aynı zamanda ülkenin güvenliğinin tehlikede bulunması durumunda bilgi toplamakla yükümlüdür.
fbi’in araştırmaları birleşik devletler temsil heyeti ya da adalet bakanlığına sunulmakta, burada verilecek kararlara göre uygulama yapılabilmektedir.
fbi amerika’yı ilgilendiren tüm meselelerde yetki sahibi olmasına rağmen çalışmalarına altı noktada öncelik vermektedir.
bunlar;
terörle mücadele,
uyuşturucu suçları,
organize suçlar,
casusluk,
vahşet unsuru içeren saldırılar,
kamu personeli suçlarıdır.
kurumsal yapı
fbi çeşitli bölüm ve ofislerden oluşan bir yapıya sahiptir. fbi’in washington d.c.’de bulunan yönetim merkezine bağlı olarak ülke genelinde çeşitli şehirlerde kurulmuş olan saha büroları bulunmaktadır. bu bürolar, bölgenin suç potansiyeli, coğrafik koşulları ve ekonomik olanakları değerlendirilerek kurulmuştur.
new york hariç, her saha bürosu “özel görevli ajan” tarafından yönetilir. bu özel görevli ajanlar geniş kapsamlı soruşturma ve araştırma yapan operasyonları düzenleyen danışmanlar tarafından desteklenir.
her saha bürosunun denetiminde çalışan sayısı farklı olan konut servisleri bulunmaktadır. bunlara uydu büroları da denilmektedir.
ülke dışında ise, haber alma büroları’nın her birine yerli ve amerikan yetkililerle bağlantılı yasal ataşeler başkanlık eder. bu ajanlar ilgili ülke ile ortak ihtiyaçları karşılamak amacıyla yabancı kaynaklı, araştırma, haberleşme ve güvenlik hususlarında sürekli bilgi alışverişi sağlarlar. yasal bağlantı büroları olarak adlandırılan bu bürolar 80’i aşkın ülkede faaliyet yürütmektedir. fbi yasal bağlantı bürosu’nda çalışan ajanlar atandıkları ülkedeki abd elçiliklerinde veya büyükelçiliklerinde bulunurlar ve genelde aktif soruşturma yapamazlar. soruşturmayı bulundukları ülkeden izin alarak bulundukları ülkenin adalet bakanlığı ile abd adalet bakanlığının koordinesi ile yapabilirler. fbi çalışanlarının atanması için ev sahibi ülkenin dışişleri bakanlığı ile abd büyükelçisinin mutabakata varması gerekmektedir.
federal büronun 1989 yılı kaynaklarına göre 9500 özel ajanı ve çeşitli alanlarda çalışan 13.600 dış kaynaklı görevlisi bulunmaktadır.
fbi’in organizasyonunu gösteren şemanın incelenmesinden de anlaşılacağı üzere;
fbi başkanın bir yardımcısı vardır. fbi’in yönetim ve soruşturmasından sorumlu iki yardımcı kurul başkanı vardır. yardımcı başkanlar 10 bölüme ve iş bulma eşitliği ofisi dışında 4 ofisin başkanlığından da ayrı ayrı sorumludur. genel olarak yönetici yardımcılarına yönetici yardımcı asistanları destek olurlar. merkez büroda daireler ve bürolar geniş bir alana yayılmıştır. bunlar da kendi aralarında birim denilen ufak gruplara bölünürler.
meclis işleri ofisi
bu ofisin ana görevi, fbi operasyonlarını etkileyen önerilmiş ya da karara bağlanmış hukuki metinleri analiz etmektir. başka bir deyişle, yasa taslaklarını, kongre etkinliklerini gözlemler ve fbi operasyonlarını etkileyecek herhangi bir durumun muhatabı olarak kayıt tutar.
istihbarat ve ulusal işlemler ofisi
bu ofis birleşik devletlerin dostane ilişkiler içinde olduğu devletlerin ve istihbarat büroları yararına merkez bürosu ve tüm alanlardaki yöneticiler sorumluluğunda etkin, güvenilir ve yaygın bir istihbarat politikası gütmekle yükümlüdür.
iş bulma eşitliği ofisi
söz konusu büro fbi’in eşit şartlarda iş sahası yaratma çabasını yönetmektedir. atama, işten çıkarma, disiplin kurulu işleri, terfi ve diğer başka ayrıcalık hususlarında doğru adımlar atma çabasını gösterir.
halkla ilişkiler ofisi
ofis, fbi’in politikası, programı, servisleri, soruşturmalarıyla ilgilenir; medyayla, yazarlarla ve halkla bağlantı kurmasını sağlar.
halkla ilişkiler ofisi radyo, televizyon ve film organizasyonlarını düzenler, fbi yayınlarını hazırlar, devletin, halkın, basının yazılı ve sözlü gereksinimlerini yanıtlar; fbi’in gezi programlarını düzenler ve ‘uyuşturucuyu bırakma programı’ katılımlarını sağlar.
kimlik tespit bölümü
bu bölümün görevi suçlu kimlik bilgileri ile parmak izi kartlarının kayıt altına alınmasıdır. günümüzde bu bilgiler “otomat kimlik bölüm sistemi”nin kurulması sayesinde federal, eyalet ve yerel suç adalet birimlerine anında aktarılmaktadır. bu bölüm merkez bürosunun en büyük bürosudur. 1986 yılı verilerine göre fbi’in 19 milyon civarında parmak izi kayıtları ve 23 milyon üzerinde suçlu kaydı vardır.
eğitim bölümü
virjinya quantico’da bulunan akademi fbi tüm bürolarının merkez noktası konumundadır. bölüm ülke çapında uzman ve aşamalı polis eğitimi programlarından sorumludur.
yönetim hizmetleri bölümü
bu bölüm fbi’in bütçe, muhasebe, ödeme senet ve kurum ihtiyaçlarını sağlama konularını yönetir. bölüm aynı zamanda atama, işten çıkarma, personel alımı, performans değerlendirmesi, çalışanların sağlık durumları ve yararlı programlar düzenlenmesi gibi personel işlerini yapmakla yükümlüdür. yönetim hizmetleri destek servisi, yayım, merkez, saha ve tabi ki fbi binası ve başkanın güvenliğinden de sorumludur.
kayıt yönetimi bölümü
bu bölüm fbi’in merkez kayıt sisteminde bulunan bilgi ve dokümanların araştırma ve yönetim birimlerine anında aktararak destek sağlamanın yanında kayıtların arşivlenmesinden sorumludur. bilgi alışverişi harekatı, özel harekat, durumların sınıflandırılması, 11652 ve 12065 sayılı kanuna uygun olarak ulusal güvenliği sağlama, 10450 sayılı yönetim kanununa uygun olarak isim kontrol programı adı altında emir çıkartmak, sivil ya da yasal durumlarda birtakım bilgi ve dokümanlara cevap oluşturmak ve suç rapor birimi programı adı altında suç istatistiklerinin analiz ve değerlendirilmesi gibi görevleri yerine getirir.
haber alma bölümü
bu bölüm haber sızdırma ve yabancı haber servislerinin kayıtlarını ulusal güvenliği sağlama amacıyla araştırmakla yükümlüdür.
suç araştırma bölümü
bu bölüm teröre karşı mücadele, uyuşturucu, organize suçlar, vahşet unsuru içeren cinayetler, kamusal suçlar, sivil hakları, firariler, devletlerarası ilişkiler, uluslararası hırsızlık ve vatandaşlık başvurularının soruşturmasını koordine eder.
laboratuar bölümü
fbi laboratuarları günümüzün en gelişmiş bilimsel araştırma birimleridir. yüksek bir disiplin sistemiyle donatılmıştır. üç ana bölümü vardır:
doküman,
bilimsel analiz,
özel proje.
bu bölümler daha ufak birimlere ayrılmıştır.
teknik servisler bölümü
fbi’in saha bürolarının ve merkez bölümünün gerekli teknik desteğini kurar. bölüm ‘fbi otomatik veri tabanı gelişimi’ ve ‘iletişim’ servislerinin soruşturma görevini, kurulum, dağılım, gelişme ve yerleşme destekli yürütmesinden sorumludur.
yasal konsey bölümü
personeli fbi başkanına ve çalışanlarına yasal tavsiyelerde bulunur, yasal sorunları araştırır, sivil halkın ve fbi çalışanlarının problemleri için danışmanlık yapar.
teftiş bölümü
bu bölüm 3 birimden oluşur: teftiş birimi, program değerlendirme ve hesaplama birimi ve profesyonel
sorumluluk birimi.
teftiş birimi, operasyonların soruşturma ve yönetimini derinlemesine inceler. inceleme sırasında
a) yapılan çalışmalar kanun, düzen ve politikalara uygun mudur?
b) kaynaklar etkili, yeterli ve ekonomik kullanılıyor mu?
c) istenilen hedef ve sonuçlara ne ölçüde ulaşılmıştır. fbi müfettişleri bu konulara açıklık getirir.
program değerlendirme birimi fbi araştırma programlarını periyodik değerlendirmesini yürütür, operasyon ve yönetim etkinliğinin geliştirilmesi için çok sayıda öneriler ortaya koyar. hesap birimi ise fbi içerisindeki finansal ve elektronik bilgi işlem hesaplarından sorumludur. diğer kamu kuruluşlarının muhasebe birimleriyle irtibatlı çalışır.
profesyonel sorumluluk biriminin öncelikli amacı; fbi çalışanları hakkında suç iddialarını araştırmaktır. fbi çalışanları içindeki ahlaki çöküş ve mevkiyi yanlış kullanma gibi durumları araştırır. bu konuda yetkililere danışmanlık yapar. çalışanların disiplin ve hareketlerini denetler. gizli alınan istihbaratı adalet bakanlığıyla ortaklaşa yürütür.
çalışma konuları ve alanları
birleşik devletlerle ilgili federal statüde 200’den fazla kategoride deliler toplayarak suç araştırması yapan federal araştırma bürosu ( fbi ) yabancı istihbarat araştırmalarından nadir olarak sorumludur. çalışmalarını kendisine yetki veren ilgili kanunlar veya başkanlık yönetimi tarafından belirlenen kurallara göre yürütür.
fbi çalışmalarını toplumu en çok etkileyen dört konu üzerinde yoğunlaştırmıştır: organize suçlar ( uyuşturucu ticareti dahil ) , yabancı istihbarat, beyaz yaka suçları ve terörizm.
organize suçlar
1986 yılında uygulanan organize suç programı’nın amacı sistematik, koordine ve etkili araştırma programları geliştirerek birleşik devletlerde ortaya çıkan organize suç gruplarının etki alanını azaltmak ve olumsuz etkileri ortadan kaldırmak olmuştur. organize suç programı araştırmasında öncelikli olarak; la cosa nostra işçi mafyasının faaliyetleri, kolombiya ve güney afrika örgütlerinin yer aldığı büyük organize suç gruplarının uyuşturucu kaçakçılık faaliyetleri, meksika şebekeleri, sicilya mafyası, ulusal yasadışı motosiklet gangsterleri ve doğu kökenli organize suç grupları olarak tanımlanmıştır. bu görevlerin yanı sıra yapılan bazı kriminal araştırmalarda resmi kurumlara rüşvet verme, yasal işlerin yasadışı yapılması, kara para aklanması ve çeteler de ele alınmıştır.
adalet bakanlığı’nın fbi’e verdiği yetki ile u.s kanunu’nda yer alan denetim altındaki maddeler konusu madde 21’in ihlali durumunda fbi önemli uyuşturucu suçlularına karşı ayrıcalıklı haklar elde etmiştir. bu yetki verildikten sonraki dört yıl içinde fbi uyuşturucu kaçakçılığına karşı verilen savaşta tecrübeli, etkili ve saygın bir yer almıştır. mayıs 1986’da fbi illegal uyuşturucu ve narkotik pazarlarının önemli bölümünü elinde bulunduran organize gruplar üzerinde yoğunlaşan bir ulusal uyuşturucuyla mücadele stratejisi benimsemiştir. fbi bu stratejileri birleşik devletlere kokain ve eroin ihraç ederek dağıtan kolombiya / güney amerika uyuşturucu kaçakçıları, meksikalı uyuşturucu şebekeleri ve la cosa nostra / sicilya mafyalarına karşı kullanmıştır. 30 eylül 1986 ‘da fbi narkotik programı çerçevesinde incelenen vakaların sayısı 1844 olarak belirtilmiştir. bu vakalardan 603’ü organize suçlar uyuşturucu tatbikatı ile ilgilidir.
kriminal mücadelede kullanılan etkili bir araştırma yöntemi de mahkeme onayıyla yapılan elektronik gizli izleme yöntemidir. oldukça faydalı olmasına rağmen bu yöntem de insan gücü oldukça önemlidir ve genellikle izleme için donanım ve yabancı dilleri çok iyi konuşan uzmanların bulunması gerekir. 1 ocak 1985 ve 31 ağustos 1986 yılları arasında toplam 105 elektronik gizli izleme donanımı kurmuş ve organize suç programı ile ilgili 97 bağlantı elde etmiştir. bu donanımlardan 53 tanesi ve sonraki uzantılardan 30 ‘unun narkotikle ilgili araştırmalar olduğu belirtilmiştir.
organize suç girişimlerinin önlenmesi için kullanılan güçlü silahlardan biri de hükümetlerin mahkeme izni ile illegal yoldan elde edilen varlıklara el koyabilmesidir. 1986 yılında bu nedenle el koyulan varlıkların değeri yaklaşık 45.194.898 dolardır. 38.673.00 doların üstündeki varlıklar için mahkemeye başvurulmaktadır.
1986 yılında organize suç gruplarına karşı yapılan fbi soruşturmalarında çok sayıda organize suç grubu üye ve kurumlarının yer aldığı 3300’den fazla mahkumiyet kararı ve 3900’den fazla suçlama meydana gelmiştir. organize suç soruşturmaları sonucunda 21.366.700 dolar para cezası, 22.063.500 dolar geri ödeme, 5.295.000 dolar tazminat elde edilmiş ve 123.000.000 dolarlık ekonomik kayıp önlenmiştir.
eyalet ve bölge kanunlarını uygulayan fbi ajanları tarafından kullanılan organize suç istihbarat bilgileri sonucunda 455 tutuklama ve 2.618.000 dolar para cezası elde edilmiştir.
aşağıda bahsedilen sonuçlar fbi’ın organize suç programında ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir:
19 aralık 1985 yılında benzin vergisi nedeniyle hükümeti dolandıran colombo, bonanno ve luchese aileleri için yapılan soruşturma sonucunda bir colombo organize suç ailesi üyesi bir kişi ve üç ortağı rica (çıkar amaçlı suç örgütüyle mücadele) kanunu’na göre komplo suçundan yargılanmıştır. temmuz 1986’da 11 federal ve eyalet davası kaydedilmiş ve new york‘da yedi kişi dava edilmiştir. fiziksel takip ve şahitler kullanılarak yapılan araştırmada milyon dolarlık vergi kaçakçılığı ortaya çıkarılmıştır.
30 ağustos 1985 yılında genovese organize suç ailesi için yapılan rico (racketeer ın fluenced and corrupt organization) tatbikatında bir suç girişimi ortaya çıkarılmış ve bir genevose üyesi ve sekiz ortağı new york’taki bar ve restoranlardan haraç alma suçuyla mahkum edilmiştir.
21 ocak 1986 yılında strawman-argent şirketlerinin duruşmasında altı davalının suçluluğu jüri kararı ile iptal edilmiştir. cleveland, milwauke, chicago, las vegas ve kansas city’de yapılan geniş fbi araştırmaları sonucunda 23 eylül 1985 tarihinde argent duruşması başlatılmıştır. central states pension fund ve international brotherhood of teamsters’den kredi alan ve argent şirketini kurarak las vegas casinolarından kar elde eden dört ayrı la cosa nostra örgütü soruşturulmuştur. bu kişiler toplam 129 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve kişi başına 80.000 dolar para cezası, 30.750 dolar tazminat cezası verilmiş, mahkeme ücreti olarak da 175.015 dolar verilmesine karar verilmiştir.
26 şubat 1986 yılında patriarca ailesinin dört üyesi ve bir ortağı boston federal mahkemesinde yargılanmıştır. duruşma 7 haziran 1985 yılında başlatılmış ve bu kişilere dolandırıcılık, kumar ve rico nedeniyle yapılan duruşmada verilen mahkumiyet süreleri massachussets tarihinde verilen en uzun süreli cezalar olmuştur. hapis cezalarının uzunluğunun yanı sıra nakit, menkul kıymet ve emlak olarak talep edilen para cezası yaklaşık 3 milyon dolar olmuştur. daha sonraki duruşmalarda üç kişi daha suçlu bulunurken, altı kişiye rico, adaleti engellemek, komplo kurmak ve kumar suçlarından dolayı dava açılmıştır.
5 mart 1986’da bir gambino ailesi üyesi ve beş sanık komplo, cinayet ve dolandırıcılıktan yargılanmıştır. gambino ailesinin patronu olan davalı paul castellano karardan önce öldürülmüştür. itiraz davaları da dahil olmak üzere 19 mahkumiyet kararı verilmiş, iki davalıya new york tarihinde görülen en uzun hapis cezası ( 165 yıl ) verilmiştir.
5 mart 1986’da st. louis organize suç örgütünün patronu matthew trupiano ve diğer dört kişi illegal kumarhanecilik ve vergi kaçakçılığı suçlarından yargılanmıştır. 23 mayıs 1986’da trupiano dört yıl hapis ve 20.000 dolar para cezasına çarptırılmıştır.
13 haziran 1986’da takip yöntemi ve şahitler kullanılarak colombo la cosa patronu, patron yardımcısı, üç elemanı ve dört ortağı rico, rico komplosu, haraç, resmi kurumlara rüşvet verme ve narkotik suçları ile yargılanmıştır. 19 haziran 1986 ‘da colombo ailesi hiyerarşik suç davalarından yararlanılarak haraç organizasyonunda yer alan 31 davalı için bireysel davalar açılmıştır.
11 temmuz 1986’da las vegas’ta güney nevada işçi sendikasını dolandırmakla suçlanan kişilerden dördü yargılanmış ve cezalandırılmıştır. mahkum edilen kişiler içinde chicago’daki organize suçlarla ilişkisi olan bir işçi sendikası görevlisi, planlama yöneticisi ve bir sigorta şirketi yer almıştır.
1986 yılında chicago’da yapılan act-extortion ( para sızdırma ) soruşturmasında 27 kişi yargılanmış, 16 kişi mahkum edilmiştir. gizli operasyonların yürütüldüğü soruşturmada illinois circuit mahkeme sistemi ele alınmıştır. 27 davalı içinde üç circuit mahkeme hakimi, 15 avukat, bir chicago polis memuru ve 7 cook county deputy şerifi yer almıştır.
19 şubat 1986’da organize suç komisyonunda daha önce şahitlik eden dea (uyuşturucu yönetim birimi) görevlisi adler b. seal lousiana‘da öldürülmüş, fbi ajanları 48 saat içinde cinayette yer alan altı kişiyi tutuklamıştır. 22 temmuz 1986’da kolombiya uyuşturucu kaçakçılık örgütünün üç üyesi seal cinayeti ile ilgili olma suçundan yakalanmıştır. soruşturmada gizli takip ve izleme yöntemleri kullanılmıştır.
üç yıllık bir araştırma sonucunda ağustos 1986’da meksika’da işletildiği bilinen meksikalı narkotik örgüt üyesi 100’den fazla kişi chicago’da ele geçirilmiş ve çeşitli suçlardan dolayı tutuklanmıştır. 41 kişiye dava açılmış veya uzun süren duruşmalardan sonra ceza verilmiştir. gizli takiplerin, izlemelerin, istihbaratçıların ve tercümanların yer aldığı bu araştırma ile birleşik devletler ve meksika arasında illegal işler yapan bu örgütün karmaşıklığı ve büyüklüğü ortaya çıkarılmıştır.
narkotik ticareti, organize suçlar ve terörizm ile ilgili italyan-amerikan gruplarının işbirliği için 23/24 haziran 1986’da italya’da bir toplantı yapılmıştır. bu toplantı resmi olarak yapılan dördüncü grup toplantısı olmuştur. iki gün süren toplantı sonunda başkanlar uluslararası terörizmle mücadelede birlikte çalışacaklarına dair bir anlaşma imzalamışlardır. anlaşmada yer alan diğer konular içinde organize suç ve narkotik ticareti ile ilgili alt gruplar oluşturulmasına ilişkin kararlar yer almıştır.
yabancı istihbarata karşı koyma
fbi’in yabancı istihbarata karşı koyma programı geçen yıllar boyunca, birçok kayda değer başarılar elde edilmesini sağlamıştır. bunlardan bazıları örnek olay olması açısından aşağıda açıklanmıştır.
haziran 1986’da deniz kuvvetlerine bağlı anti- terörizm merkezinde ikk(istihbarata karşı koyma) uzmanı olarak çalışan jay pollard ve karısı anne louis henderson pollard, casusluktan dolayı mahkum edildi. pollard, israil’e 2 buçuk yıl boyunca aylık 2500 dolar karşılığında gizli belgeler sağladığı gerekçesiyle suçlu bulundu. karısı da komşusuna bıraktığı ve içinde gizli belgeler bulunan bir valizle birlikte yakalandı.
cia’de 33 yıl hizmeti olan eski bir asker larry wu-tai chin, 7 şubat 1986’da casusluk yapmak, ispiyon, yanlış gelir beyan etme, eksik vergi ödeme ve yabancı bankalarda hesapları bulunması sebebiyle mahkum edildi. chin, çin’e yabancı yayın bilgi servisi dokümanlarını ve yazışmaları ve yabancı servis elemanlarına bazı özel bilgileri aktarmıştı.
25 kasım 1985’teki tutuklanmasının ardından ronald william pelton, 5 haziran 1986’da birleşik devletlerin sovyetler birliği’ne olan istihbaratlarını da içeren çok hassas gizli belgeleri sovyetler birliği’ne sağladığı için ve casusluk yaptığı için 3 ayrı suçlamadan dolayı tutuklandı.
randy miles jeffries 20 aralık 1985’te tutuklandı. daha önceden washington’da sovyet askeri güçleri ile işbirliği yaptığı ve bazı gizli bilgileri satmak için ele geçirdiği ortaya çıktı. özel bir sovyet ajanıyla buluştu ve üç gizli belge için 5000 dolar talep etti. 23 ocak 1986’da jeffries suçlu bulundu ve 3 yıldan 9 yıla kadar hapse mahkum edildi.
22 şubat 1986’da bruce damian ott, birleşik devletler hava kuvvetleri tarafından casuslukla yapmakla suçlandı ve tutuklandı. ott, fbi ve hava kuvvetleri özel istihbarat birimi işbirliğinde yürütülen bir soruşturmanın içinde bulundu. bu soruşturmada sovyetler birliği’ne konu hakkında bilgi verdiği tespit edildi. 7 ağustos 1986’da, ott, hava kuvvetleri’nden, onursuz davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle atıldı ve 25 yıl hapse mahkum edildi.
terörizm
fbi, istihbarat çalışmalarıyla birlikte terörist eylemleri önlemek ve terörist eylemler olduğunda cinayet soruşturmalarını yapmak gibi çifte sorumluluğa haizdir.
porto riko ve birleşik devletlerde meydana gelen terörist eylemler genellikle askeri, sivil ve sembolik hedeflere karşı bombalamalar şeklinde ortaya çıkmaktadır. diğer terör suçlarının çoğu cinayet, rehin alma ve adam kaçırma şekline olmaktadır.
fbi’in abd’deki terör olayları ile ilgili bazı çalışmaları aşağıda örnekleriyle açıklanmıştır.
14 haziran 1986’da ermenistan’ın özgürlüğü adına çalışan sol görüşlü bir terörist grup olan ermenistan gizli ordusu mensubu 4 kişi, kanada’lı istihbaratçılara suikast düzenlemekten dolayı suçlandı ve 2 yıldan 9 yıla kadar değişen sürelerde hapse mahkum edildiler. bu suçlamalar 1982’deki türkiye büyükelçiliği ataşesine karşı yapılan suikast girişimiyle alakalıydı. bu olaydaki tutuklamalar ve yakalamalar los angeles ve cleveland’daki fbi büroları tarafından gerçekleştirildi.
6 şubat 1986’da, kastro karşıtı omega 7 adlı terörist grubun 3 üyesi, yabancı bir diplomata karşı suikast girişimi ve yabancı bir ülkenin hükümetini etkisiz hale getirmek için yaptığı eylemlerden dolayı suçlu bulundular. her biri 10 yıl hapse mahkum edildiler.
20 mayıs 1986’da, cumhuriyetçi irlanda ordusu mensubu 8 kişi otomatik silahlarla kuzey irlanda’da yasal ordu mensuplarını taradıkları için boston’da tutuklandılar. 4 haziran 1986’da bu 8 kişi otomatik silahlarla yakalandılar.
12 mart 1986’da, 1984’te honduras hükümetine karşı yapılan terörist eylem planını da içeren birçok suçlamaların yapıldığı 5 kişi tutuklandı bunlardan ikisi daha önceden tutuklanmıştı. 13 şubat 1986’da başka biri bu suçlamalardan dolayı tutuklandı.
28 temmuz 1986’da 14 kişi, surinam’ı işgal etme planları içindeyken tutuklandılar. 11 eylül 1986’da 14 kişiden 9’u suçlu bulundu.
19 mart 1986’da “order’’ diye bilinen sağ terörist grup mensubu richard joseph scutari texas san antonio’da yakalandı. scutari’nın 19 temmuz 1984’te california’da zırhlı kamyonla silahlı soygun işine karıştığı belirlendi. 30 nisan 1986’da suçlu bulundu ve toplam 60 sene hapse mahkum edildi.
ağustos 1985’te porto riko’lu 16 terörist tutuklandı ve kendilerine yapılan suçlamalar 12 eylül 1983’te connecticut’taki wells fargo terminal’den silahlı 7,2 milyon dolar çalınması ve ocak 1984’te isail’li 7 yahudi parlamento mensubunu kaçırmayla ilgiliydi.
5 ağustos 1986’da el rukn sokak çetesi mensubu 2 kişi, bir fbi ajanına m–72 hafif makineli silahlarla suikast girişimi sonucu tutuklandı. the el rukn sokak çetesi libya hükümeti’ni şiddete dayalı eylemlerle yıldırmak ve onların etkinliğini sonlandırmak için eylemler yapmaktaydı.
beyaz yaka (memur) suçları
beyaz yaka suçları genellikle varlıklı kişilerin işlediği, çoğunlukla mali konularla ilgili suçlardır. bu suç tipi ileri düzeyde teknik bilgi ve kıvrak bir zeka gerektirir. özellikle gelişmiş ülkelerde teknolojinin çok iyi kullanımıyla oldukça gelişen bu suç türü istatistiklerde fazla yer almaz. abd’de 1986 mali yıl döneminde bu suçla ilgili 4390 suçlama davası açılmış, 24.551.664 dolar tutarında para cezası kesilmiş ve 370.106.137 dolar tutarındaki ekonomik kayıp önlenmiştir.
beyaz yaka suçlarıyla ilgili bazı örnek olaylar aşağıda anlatılmıştır.
1986, 24 temmuz’unda litton systems adlı şirket, amerikan yerel mahkemeleri tarafından suçlu bulunmuş, devletin kayıpları, cezalar ve sivil kayıplarla birlikte 15.698.997 dolar ödemeye mahkum edilmiştir. bu konudaki soruşturma fbi ve savunma bakanlığı ajanları tarafından yürütülmüş ve sonucunda 1975’ ten 1984’ e kadar birleşik devletler ordusuna satılan 45 ayrı malzeme satış sözleşmelerinde usulsüzlük yapıldığı ortaya çıkartılmıştır.
5 mayıs 1986’da, golden gate adlı şirketin başkanı, başkan yardımcısı ve gemilerden sorumlu müdürü san fransisko ve kaliforniya yerel mahkemeleri tarafından, birleşik devletler deniz küvetlerine nükleer denizaltı yapımında kullanılmak üzere sağlanan metalin test raporlarında raporlarını hatalı sundukları gerekçesiyle suçlu bulundular. suçlanan iki yıl hapse ve her biri 10000’er dolar para cezasın çarptırıldılar. golden gate’in gemicilik direktörü 6 ay hapis yatmaya ve serbest kalması için 500 saat devlet için çalışmaya mahkum edilmiştir. bu soruşturma konunun incelenmeden rapor edilmesinin insanları yanıltacağı gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
1986 temmuz 24’te los angeles, california‘da 19 kişi vergi kaçırma, suikast ve haraçla ilgili suçlanmış, soruşturma fbi, mali şube ve cinayet bürosu işbirliğinde yürütülmüş, bu soruşturma sonucunda savunma bakanlığı ve uzay araştırmaları merkezi tarafından yapılan sözleşmelerde para kaçırıldığının ortaya çıktığı belirtilmiştir.
3 şubat 1986’da new york eyalet yüce mahkemesi yargıcı william c. brennan rüşvet suçlamaları sonucu 5 yıl hapse mahkum edilmiş, bir fbi soruşturması yargıç brennan’ın cinayet davalarında nakit rüşvetlerle davaları sattığını ortaya çıkarmıştır.
mali şube ve fbi‘in ortak yürüttükleri uzun süren soruşturma sonucunda, california yerel mahkemeler yargıcı harry eugene claiborne 10 ağustos 1984’te vergi davasında usulsüz kararlar verdiği gerekçesiyle yüce mahkeme tarafından 21 nisan 1986’ ya kadar devam eden yargılama sonucu suçlu bulunmuştur.
31 mart 1986’da güney misissipi baş yargıcı walter louis nixon yalan beyanda bulunma ve cinayet davalarında yardımda bulunup rüşvet aldığı gerekçesiyle 5 yıl hapse mahkum edilmiştir.
1985 yılında fbi’in soruşturması sonucu 80’i aşkın kişinin texas’ta federal sigorta şirketlerinin 400 milyon dolar fazladan ödeme yapmasına sebep olan emlak dolandırıcılığı suçunu işlediği belirlenmiş yargılama sonucunda bir çoğu mahkum olmuşlardır.
güney florida’dan bir grup kişi, 9 büyük şehirde, planlı ve seri banka soygunlarıyla ülke çapında 10 milyon dolar kayba yol açtıkları gerekçesiyle mahkum edilmişlerdir.
abd’de yerel yönetimlere bağlı çeşitli polis güçleri bulunmaktadır. fbi merkeze bağlı olarak başsavcının emrinde sadece federal olaylara bakan bir kuruluştur. bütçesi federal hükümet tarafından ödenir. hiçbir şekilde eyalet hükümetleri ve yerel yönetimlerle idari, mali ve görev yönünden bağlantıları yoktur.
kuruluşu
26 temmuz 1908’de abd başkanı theodere roosvelt döneminde adalet bakanı olan charles j. bonaparte, adalet bakanlığına bağlı olarak çalışacak daimi bir soruşturma ekibi kurulması emrini yayımlamıştır. bu tarihten önce bazı önemli soruşturmalar “adli araştırmalar departmanı” adı verilen federal bürolardan özel olarak seçilen personel vasıtasıyla yürütülmekteydi. 35 kişiden oluşan bu gruba araştırma bürosu adı verildi. 1935 yılında kongre bu büronun “federal araştırma bürosu” adı altında faaliyette bulunmasını kararlaştırmıştır.
görev yasası ve soruşturma yetkisi
fbi esas itibari ile adalet bakanlığının soruşturma koludur. fbi’in temel yetkisi birleşik devletler yasası’nın (usc) 533. maddesinin 28. fıkrasında belirtilmiştir. buna göre “yetkili başkan (fbi başkanı) abd’ye karşı yapılan her tür suçu ortaya çıkarmakla yükümlüdür.” yasanın bu hükmüne göre federal bir suç işlenmiş ya da işlenmek üzereyse fbi ilgili yasaya uygun olarak gerekli araştırmayı yapar.
yine adı geçen yasaya göre federal büro, dava açma durumu söz konusu olmayan durumlarda da araştırma, soruşturma yetkisine sahiptir. örneğin; önemli görevlere getirilecek kişilerin özgeçmişlerinin araştırılması gibi.
federal büro aynı zamanda ülkenin güvenliğinin tehlikede bulunması durumunda bilgi toplamakla yükümlüdür.
fbi’in araştırmaları birleşik devletler temsil heyeti ya da adalet bakanlığına sunulmakta, burada verilecek kararlara göre uygulama yapılabilmektedir.
fbi amerika’yı ilgilendiren tüm meselelerde yetki sahibi olmasına rağmen çalışmalarına altı noktada öncelik vermektedir.
bunlar;
terörle mücadele,
uyuşturucu suçları,
organize suçlar,
casusluk,
vahşet unsuru içeren saldırılar,
kamu personeli suçlarıdır.
kurumsal yapı
fbi çeşitli bölüm ve ofislerden oluşan bir yapıya sahiptir. fbi’in washington d.c.’de bulunan yönetim merkezine bağlı olarak ülke genelinde çeşitli şehirlerde kurulmuş olan saha büroları bulunmaktadır. bu bürolar, bölgenin suç potansiyeli, coğrafik koşulları ve ekonomik olanakları değerlendirilerek kurulmuştur.
new york hariç, her saha bürosu “özel görevli ajan” tarafından yönetilir. bu özel görevli ajanlar geniş kapsamlı soruşturma ve araştırma yapan operasyonları düzenleyen danışmanlar tarafından desteklenir.
her saha bürosunun denetiminde çalışan sayısı farklı olan konut servisleri bulunmaktadır. bunlara uydu büroları da denilmektedir.
ülke dışında ise, haber alma büroları’nın her birine yerli ve amerikan yetkililerle bağlantılı yasal ataşeler başkanlık eder. bu ajanlar ilgili ülke ile ortak ihtiyaçları karşılamak amacıyla yabancı kaynaklı, araştırma, haberleşme ve güvenlik hususlarında sürekli bilgi alışverişi sağlarlar. yasal bağlantı büroları olarak adlandırılan bu bürolar 80’i aşkın ülkede faaliyet yürütmektedir. fbi yasal bağlantı bürosu’nda çalışan ajanlar atandıkları ülkedeki abd elçiliklerinde veya büyükelçiliklerinde bulunurlar ve genelde aktif soruşturma yapamazlar. soruşturmayı bulundukları ülkeden izin alarak bulundukları ülkenin adalet bakanlığı ile abd adalet bakanlığının koordinesi ile yapabilirler. fbi çalışanlarının atanması için ev sahibi ülkenin dışişleri bakanlığı ile abd büyükelçisinin mutabakata varması gerekmektedir.
federal büronun 1989 yılı kaynaklarına göre 9500 özel ajanı ve çeşitli alanlarda çalışan 13.600 dış kaynaklı görevlisi bulunmaktadır.
fbi’in organizasyonunu gösteren şemanın incelenmesinden de anlaşılacağı üzere;
fbi başkanın bir yardımcısı vardır. fbi’in yönetim ve soruşturmasından sorumlu iki yardımcı kurul başkanı vardır. yardımcı başkanlar 10 bölüme ve iş bulma eşitliği ofisi dışında 4 ofisin başkanlığından da ayrı ayrı sorumludur. genel olarak yönetici yardımcılarına yönetici yardımcı asistanları destek olurlar. merkez büroda daireler ve bürolar geniş bir alana yayılmıştır. bunlar da kendi aralarında birim denilen ufak gruplara bölünürler.
meclis işleri ofisi
bu ofisin ana görevi, fbi operasyonlarını etkileyen önerilmiş ya da karara bağlanmış hukuki metinleri analiz etmektir. başka bir deyişle, yasa taslaklarını, kongre etkinliklerini gözlemler ve fbi operasyonlarını etkileyecek herhangi bir durumun muhatabı olarak kayıt tutar.
istihbarat ve ulusal işlemler ofisi
bu ofis birleşik devletlerin dostane ilişkiler içinde olduğu devletlerin ve istihbarat büroları yararına merkez bürosu ve tüm alanlardaki yöneticiler sorumluluğunda etkin, güvenilir ve yaygın bir istihbarat politikası gütmekle yükümlüdür.
iş bulma eşitliği ofisi
söz konusu büro fbi’in eşit şartlarda iş sahası yaratma çabasını yönetmektedir. atama, işten çıkarma, disiplin kurulu işleri, terfi ve diğer başka ayrıcalık hususlarında doğru adımlar atma çabasını gösterir.
halkla ilişkiler ofisi
ofis, fbi’in politikası, programı, servisleri, soruşturmalarıyla ilgilenir; medyayla, yazarlarla ve halkla bağlantı kurmasını sağlar.
halkla ilişkiler ofisi radyo, televizyon ve film organizasyonlarını düzenler, fbi yayınlarını hazırlar, devletin, halkın, basının yazılı ve sözlü gereksinimlerini yanıtlar; fbi’in gezi programlarını düzenler ve ‘uyuşturucuyu bırakma programı’ katılımlarını sağlar.
kimlik tespit bölümü
bu bölümün görevi suçlu kimlik bilgileri ile parmak izi kartlarının kayıt altına alınmasıdır. günümüzde bu bilgiler “otomat kimlik bölüm sistemi”nin kurulması sayesinde federal, eyalet ve yerel suç adalet birimlerine anında aktarılmaktadır. bu bölüm merkez bürosunun en büyük bürosudur. 1986 yılı verilerine göre fbi’in 19 milyon civarında parmak izi kayıtları ve 23 milyon üzerinde suçlu kaydı vardır.
eğitim bölümü
virjinya quantico’da bulunan akademi fbi tüm bürolarının merkez noktası konumundadır. bölüm ülke çapında uzman ve aşamalı polis eğitimi programlarından sorumludur.
yönetim hizmetleri bölümü
bu bölüm fbi’in bütçe, muhasebe, ödeme senet ve kurum ihtiyaçlarını sağlama konularını yönetir. bölüm aynı zamanda atama, işten çıkarma, personel alımı, performans değerlendirmesi, çalışanların sağlık durumları ve yararlı programlar düzenlenmesi gibi personel işlerini yapmakla yükümlüdür. yönetim hizmetleri destek servisi, yayım, merkez, saha ve tabi ki fbi binası ve başkanın güvenliğinden de sorumludur.
kayıt yönetimi bölümü
bu bölüm fbi’in merkez kayıt sisteminde bulunan bilgi ve dokümanların araştırma ve yönetim birimlerine anında aktararak destek sağlamanın yanında kayıtların arşivlenmesinden sorumludur. bilgi alışverişi harekatı, özel harekat, durumların sınıflandırılması, 11652 ve 12065 sayılı kanuna uygun olarak ulusal güvenliği sağlama, 10450 sayılı yönetim kanununa uygun olarak isim kontrol programı adı altında emir çıkartmak, sivil ya da yasal durumlarda birtakım bilgi ve dokümanlara cevap oluşturmak ve suç rapor birimi programı adı altında suç istatistiklerinin analiz ve değerlendirilmesi gibi görevleri yerine getirir.
haber alma bölümü
bu bölüm haber sızdırma ve yabancı haber servislerinin kayıtlarını ulusal güvenliği sağlama amacıyla araştırmakla yükümlüdür.
suç araştırma bölümü
bu bölüm teröre karşı mücadele, uyuşturucu, organize suçlar, vahşet unsuru içeren cinayetler, kamusal suçlar, sivil hakları, firariler, devletlerarası ilişkiler, uluslararası hırsızlık ve vatandaşlık başvurularının soruşturmasını koordine eder.
laboratuar bölümü
fbi laboratuarları günümüzün en gelişmiş bilimsel araştırma birimleridir. yüksek bir disiplin sistemiyle donatılmıştır. üç ana bölümü vardır:
doküman,
bilimsel analiz,
özel proje.
bu bölümler daha ufak birimlere ayrılmıştır.
teknik servisler bölümü
fbi’in saha bürolarının ve merkez bölümünün gerekli teknik desteğini kurar. bölüm ‘fbi otomatik veri tabanı gelişimi’ ve ‘iletişim’ servislerinin soruşturma görevini, kurulum, dağılım, gelişme ve yerleşme destekli yürütmesinden sorumludur.
yasal konsey bölümü
personeli fbi başkanına ve çalışanlarına yasal tavsiyelerde bulunur, yasal sorunları araştırır, sivil halkın ve fbi çalışanlarının problemleri için danışmanlık yapar.
teftiş bölümü
bu bölüm 3 birimden oluşur: teftiş birimi, program değerlendirme ve hesaplama birimi ve profesyonel
sorumluluk birimi.
teftiş birimi, operasyonların soruşturma ve yönetimini derinlemesine inceler. inceleme sırasında
a) yapılan çalışmalar kanun, düzen ve politikalara uygun mudur?
b) kaynaklar etkili, yeterli ve ekonomik kullanılıyor mu?
c) istenilen hedef ve sonuçlara ne ölçüde ulaşılmıştır. fbi müfettişleri bu konulara açıklık getirir.
program değerlendirme birimi fbi araştırma programlarını periyodik değerlendirmesini yürütür, operasyon ve yönetim etkinliğinin geliştirilmesi için çok sayıda öneriler ortaya koyar. hesap birimi ise fbi içerisindeki finansal ve elektronik bilgi işlem hesaplarından sorumludur. diğer kamu kuruluşlarının muhasebe birimleriyle irtibatlı çalışır.
profesyonel sorumluluk biriminin öncelikli amacı; fbi çalışanları hakkında suç iddialarını araştırmaktır. fbi çalışanları içindeki ahlaki çöküş ve mevkiyi yanlış kullanma gibi durumları araştırır. bu konuda yetkililere danışmanlık yapar. çalışanların disiplin ve hareketlerini denetler. gizli alınan istihbaratı adalet bakanlığıyla ortaklaşa yürütür.
çalışma konuları ve alanları
birleşik devletlerle ilgili federal statüde 200’den fazla kategoride deliler toplayarak suç araştırması yapan federal araştırma bürosu ( fbi ) yabancı istihbarat araştırmalarından nadir olarak sorumludur. çalışmalarını kendisine yetki veren ilgili kanunlar veya başkanlık yönetimi tarafından belirlenen kurallara göre yürütür.
fbi çalışmalarını toplumu en çok etkileyen dört konu üzerinde yoğunlaştırmıştır: organize suçlar ( uyuşturucu ticareti dahil ) , yabancı istihbarat, beyaz yaka suçları ve terörizm.
organize suçlar
1986 yılında uygulanan organize suç programı’nın amacı sistematik, koordine ve etkili araştırma programları geliştirerek birleşik devletlerde ortaya çıkan organize suç gruplarının etki alanını azaltmak ve olumsuz etkileri ortadan kaldırmak olmuştur. organize suç programı araştırmasında öncelikli olarak; la cosa nostra işçi mafyasının faaliyetleri, kolombiya ve güney afrika örgütlerinin yer aldığı büyük organize suç gruplarının uyuşturucu kaçakçılık faaliyetleri, meksika şebekeleri, sicilya mafyası, ulusal yasadışı motosiklet gangsterleri ve doğu kökenli organize suç grupları olarak tanımlanmıştır. bu görevlerin yanı sıra yapılan bazı kriminal araştırmalarda resmi kurumlara rüşvet verme, yasal işlerin yasadışı yapılması, kara para aklanması ve çeteler de ele alınmıştır.
adalet bakanlığı’nın fbi’e verdiği yetki ile u.s kanunu’nda yer alan denetim altındaki maddeler konusu madde 21’in ihlali durumunda fbi önemli uyuşturucu suçlularına karşı ayrıcalıklı haklar elde etmiştir. bu yetki verildikten sonraki dört yıl içinde fbi uyuşturucu kaçakçılığına karşı verilen savaşta tecrübeli, etkili ve saygın bir yer almıştır. mayıs 1986’da fbi illegal uyuşturucu ve narkotik pazarlarının önemli bölümünü elinde bulunduran organize gruplar üzerinde yoğunlaşan bir ulusal uyuşturucuyla mücadele stratejisi benimsemiştir. fbi bu stratejileri birleşik devletlere kokain ve eroin ihraç ederek dağıtan kolombiya / güney amerika uyuşturucu kaçakçıları, meksikalı uyuşturucu şebekeleri ve la cosa nostra / sicilya mafyalarına karşı kullanmıştır. 30 eylül 1986 ‘da fbi narkotik programı çerçevesinde incelenen vakaların sayısı 1844 olarak belirtilmiştir. bu vakalardan 603’ü organize suçlar uyuşturucu tatbikatı ile ilgilidir.
kriminal mücadelede kullanılan etkili bir araştırma yöntemi de mahkeme onayıyla yapılan elektronik gizli izleme yöntemidir. oldukça faydalı olmasına rağmen bu yöntem de insan gücü oldukça önemlidir ve genellikle izleme için donanım ve yabancı dilleri çok iyi konuşan uzmanların bulunması gerekir. 1 ocak 1985 ve 31 ağustos 1986 yılları arasında toplam 105 elektronik gizli izleme donanımı kurmuş ve organize suç programı ile ilgili 97 bağlantı elde etmiştir. bu donanımlardan 53 tanesi ve sonraki uzantılardan 30 ‘unun narkotikle ilgili araştırmalar olduğu belirtilmiştir.
organize suç girişimlerinin önlenmesi için kullanılan güçlü silahlardan biri de hükümetlerin mahkeme izni ile illegal yoldan elde edilen varlıklara el koyabilmesidir. 1986 yılında bu nedenle el koyulan varlıkların değeri yaklaşık 45.194.898 dolardır. 38.673.00 doların üstündeki varlıklar için mahkemeye başvurulmaktadır.
1986 yılında organize suç gruplarına karşı yapılan fbi soruşturmalarında çok sayıda organize suç grubu üye ve kurumlarının yer aldığı 3300’den fazla mahkumiyet kararı ve 3900’den fazla suçlama meydana gelmiştir. organize suç soruşturmaları sonucunda 21.366.700 dolar para cezası, 22.063.500 dolar geri ödeme, 5.295.000 dolar tazminat elde edilmiş ve 123.000.000 dolarlık ekonomik kayıp önlenmiştir.
eyalet ve bölge kanunlarını uygulayan fbi ajanları tarafından kullanılan organize suç istihbarat bilgileri sonucunda 455 tutuklama ve 2.618.000 dolar para cezası elde edilmiştir.
aşağıda bahsedilen sonuçlar fbi’ın organize suç programında ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir:
19 aralık 1985 yılında benzin vergisi nedeniyle hükümeti dolandıran colombo, bonanno ve luchese aileleri için yapılan soruşturma sonucunda bir colombo organize suç ailesi üyesi bir kişi ve üç ortağı rica (çıkar amaçlı suç örgütüyle mücadele) kanunu’na göre komplo suçundan yargılanmıştır. temmuz 1986’da 11 federal ve eyalet davası kaydedilmiş ve new york‘da yedi kişi dava edilmiştir. fiziksel takip ve şahitler kullanılarak yapılan araştırmada milyon dolarlık vergi kaçakçılığı ortaya çıkarılmıştır.
30 ağustos 1985 yılında genovese organize suç ailesi için yapılan rico (racketeer ın fluenced and corrupt organization) tatbikatında bir suç girişimi ortaya çıkarılmış ve bir genevose üyesi ve sekiz ortağı new york’taki bar ve restoranlardan haraç alma suçuyla mahkum edilmiştir.
21 ocak 1986 yılında strawman-argent şirketlerinin duruşmasında altı davalının suçluluğu jüri kararı ile iptal edilmiştir. cleveland, milwauke, chicago, las vegas ve kansas city’de yapılan geniş fbi araştırmaları sonucunda 23 eylül 1985 tarihinde argent duruşması başlatılmıştır. central states pension fund ve international brotherhood of teamsters’den kredi alan ve argent şirketini kurarak las vegas casinolarından kar elde eden dört ayrı la cosa nostra örgütü soruşturulmuştur. bu kişiler toplam 129 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve kişi başına 80.000 dolar para cezası, 30.750 dolar tazminat cezası verilmiş, mahkeme ücreti olarak da 175.015 dolar verilmesine karar verilmiştir.
26 şubat 1986 yılında patriarca ailesinin dört üyesi ve bir ortağı boston federal mahkemesinde yargılanmıştır. duruşma 7 haziran 1985 yılında başlatılmış ve bu kişilere dolandırıcılık, kumar ve rico nedeniyle yapılan duruşmada verilen mahkumiyet süreleri massachussets tarihinde verilen en uzun süreli cezalar olmuştur. hapis cezalarının uzunluğunun yanı sıra nakit, menkul kıymet ve emlak olarak talep edilen para cezası yaklaşık 3 milyon dolar olmuştur. daha sonraki duruşmalarda üç kişi daha suçlu bulunurken, altı kişiye rico, adaleti engellemek, komplo kurmak ve kumar suçlarından dolayı dava açılmıştır.
5 mart 1986’da bir gambino ailesi üyesi ve beş sanık komplo, cinayet ve dolandırıcılıktan yargılanmıştır. gambino ailesinin patronu olan davalı paul castellano karardan önce öldürülmüştür. itiraz davaları da dahil olmak üzere 19 mahkumiyet kararı verilmiş, iki davalıya new york tarihinde görülen en uzun hapis cezası ( 165 yıl ) verilmiştir.
5 mart 1986’da st. louis organize suç örgütünün patronu matthew trupiano ve diğer dört kişi illegal kumarhanecilik ve vergi kaçakçılığı suçlarından yargılanmıştır. 23 mayıs 1986’da trupiano dört yıl hapis ve 20.000 dolar para cezasına çarptırılmıştır.
13 haziran 1986’da takip yöntemi ve şahitler kullanılarak colombo la cosa patronu, patron yardımcısı, üç elemanı ve dört ortağı rico, rico komplosu, haraç, resmi kurumlara rüşvet verme ve narkotik suçları ile yargılanmıştır. 19 haziran 1986 ‘da colombo ailesi hiyerarşik suç davalarından yararlanılarak haraç organizasyonunda yer alan 31 davalı için bireysel davalar açılmıştır.
11 temmuz 1986’da las vegas’ta güney nevada işçi sendikasını dolandırmakla suçlanan kişilerden dördü yargılanmış ve cezalandırılmıştır. mahkum edilen kişiler içinde chicago’daki organize suçlarla ilişkisi olan bir işçi sendikası görevlisi, planlama yöneticisi ve bir sigorta şirketi yer almıştır.
1986 yılında chicago’da yapılan act-extortion ( para sızdırma ) soruşturmasında 27 kişi yargılanmış, 16 kişi mahkum edilmiştir. gizli operasyonların yürütüldüğü soruşturmada illinois circuit mahkeme sistemi ele alınmıştır. 27 davalı içinde üç circuit mahkeme hakimi, 15 avukat, bir chicago polis memuru ve 7 cook county deputy şerifi yer almıştır.
19 şubat 1986’da organize suç komisyonunda daha önce şahitlik eden dea (uyuşturucu yönetim birimi) görevlisi adler b. seal lousiana‘da öldürülmüş, fbi ajanları 48 saat içinde cinayette yer alan altı kişiyi tutuklamıştır. 22 temmuz 1986’da kolombiya uyuşturucu kaçakçılık örgütünün üç üyesi seal cinayeti ile ilgili olma suçundan yakalanmıştır. soruşturmada gizli takip ve izleme yöntemleri kullanılmıştır.
üç yıllık bir araştırma sonucunda ağustos 1986’da meksika’da işletildiği bilinen meksikalı narkotik örgüt üyesi 100’den fazla kişi chicago’da ele geçirilmiş ve çeşitli suçlardan dolayı tutuklanmıştır. 41 kişiye dava açılmış veya uzun süren duruşmalardan sonra ceza verilmiştir. gizli takiplerin, izlemelerin, istihbaratçıların ve tercümanların yer aldığı bu araştırma ile birleşik devletler ve meksika arasında illegal işler yapan bu örgütün karmaşıklığı ve büyüklüğü ortaya çıkarılmıştır.
narkotik ticareti, organize suçlar ve terörizm ile ilgili italyan-amerikan gruplarının işbirliği için 23/24 haziran 1986’da italya’da bir toplantı yapılmıştır. bu toplantı resmi olarak yapılan dördüncü grup toplantısı olmuştur. iki gün süren toplantı sonunda başkanlar uluslararası terörizmle mücadelede birlikte çalışacaklarına dair bir anlaşma imzalamışlardır. anlaşmada yer alan diğer konular içinde organize suç ve narkotik ticareti ile ilgili alt gruplar oluşturulmasına ilişkin kararlar yer almıştır.
yabancı istihbarata karşı koyma
fbi’in yabancı istihbarata karşı koyma programı geçen yıllar boyunca, birçok kayda değer başarılar elde edilmesini sağlamıştır. bunlardan bazıları örnek olay olması açısından aşağıda açıklanmıştır.
haziran 1986’da deniz kuvvetlerine bağlı anti- terörizm merkezinde ikk(istihbarata karşı koyma) uzmanı olarak çalışan jay pollard ve karısı anne louis henderson pollard, casusluktan dolayı mahkum edildi. pollard, israil’e 2 buçuk yıl boyunca aylık 2500 dolar karşılığında gizli belgeler sağladığı gerekçesiyle suçlu bulundu. karısı da komşusuna bıraktığı ve içinde gizli belgeler bulunan bir valizle birlikte yakalandı.
cia’de 33 yıl hizmeti olan eski bir asker larry wu-tai chin, 7 şubat 1986’da casusluk yapmak, ispiyon, yanlış gelir beyan etme, eksik vergi ödeme ve yabancı bankalarda hesapları bulunması sebebiyle mahkum edildi. chin, çin’e yabancı yayın bilgi servisi dokümanlarını ve yazışmaları ve yabancı servis elemanlarına bazı özel bilgileri aktarmıştı.
25 kasım 1985’teki tutuklanmasının ardından ronald william pelton, 5 haziran 1986’da birleşik devletlerin sovyetler birliği’ne olan istihbaratlarını da içeren çok hassas gizli belgeleri sovyetler birliği’ne sağladığı için ve casusluk yaptığı için 3 ayrı suçlamadan dolayı tutuklandı.
randy miles jeffries 20 aralık 1985’te tutuklandı. daha önceden washington’da sovyet askeri güçleri ile işbirliği yaptığı ve bazı gizli bilgileri satmak için ele geçirdiği ortaya çıktı. özel bir sovyet ajanıyla buluştu ve üç gizli belge için 5000 dolar talep etti. 23 ocak 1986’da jeffries suçlu bulundu ve 3 yıldan 9 yıla kadar hapse mahkum edildi.
22 şubat 1986’da bruce damian ott, birleşik devletler hava kuvvetleri tarafından casuslukla yapmakla suçlandı ve tutuklandı. ott, fbi ve hava kuvvetleri özel istihbarat birimi işbirliğinde yürütülen bir soruşturmanın içinde bulundu. bu soruşturmada sovyetler birliği’ne konu hakkında bilgi verdiği tespit edildi. 7 ağustos 1986’da, ott, hava kuvvetleri’nden, onursuz davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle atıldı ve 25 yıl hapse mahkum edildi.
terörizm
fbi, istihbarat çalışmalarıyla birlikte terörist eylemleri önlemek ve terörist eylemler olduğunda cinayet soruşturmalarını yapmak gibi çifte sorumluluğa haizdir.
porto riko ve birleşik devletlerde meydana gelen terörist eylemler genellikle askeri, sivil ve sembolik hedeflere karşı bombalamalar şeklinde ortaya çıkmaktadır. diğer terör suçlarının çoğu cinayet, rehin alma ve adam kaçırma şekline olmaktadır.
fbi’in abd’deki terör olayları ile ilgili bazı çalışmaları aşağıda örnekleriyle açıklanmıştır.
14 haziran 1986’da ermenistan’ın özgürlüğü adına çalışan sol görüşlü bir terörist grup olan ermenistan gizli ordusu mensubu 4 kişi, kanada’lı istihbaratçılara suikast düzenlemekten dolayı suçlandı ve 2 yıldan 9 yıla kadar değişen sürelerde hapse mahkum edildiler. bu suçlamalar 1982’deki türkiye büyükelçiliği ataşesine karşı yapılan suikast girişimiyle alakalıydı. bu olaydaki tutuklamalar ve yakalamalar los angeles ve cleveland’daki fbi büroları tarafından gerçekleştirildi.
6 şubat 1986’da, kastro karşıtı omega 7 adlı terörist grubun 3 üyesi, yabancı bir diplomata karşı suikast girişimi ve yabancı bir ülkenin hükümetini etkisiz hale getirmek için yaptığı eylemlerden dolayı suçlu bulundular. her biri 10 yıl hapse mahkum edildiler.
20 mayıs 1986’da, cumhuriyetçi irlanda ordusu mensubu 8 kişi otomatik silahlarla kuzey irlanda’da yasal ordu mensuplarını taradıkları için boston’da tutuklandılar. 4 haziran 1986’da bu 8 kişi otomatik silahlarla yakalandılar.
12 mart 1986’da, 1984’te honduras hükümetine karşı yapılan terörist eylem planını da içeren birçok suçlamaların yapıldığı 5 kişi tutuklandı bunlardan ikisi daha önceden tutuklanmıştı. 13 şubat 1986’da başka biri bu suçlamalardan dolayı tutuklandı.
28 temmuz 1986’da 14 kişi, surinam’ı işgal etme planları içindeyken tutuklandılar. 11 eylül 1986’da 14 kişiden 9’u suçlu bulundu.
19 mart 1986’da “order’’ diye bilinen sağ terörist grup mensubu richard joseph scutari texas san antonio’da yakalandı. scutari’nın 19 temmuz 1984’te california’da zırhlı kamyonla silahlı soygun işine karıştığı belirlendi. 30 nisan 1986’da suçlu bulundu ve toplam 60 sene hapse mahkum edildi.
ağustos 1985’te porto riko’lu 16 terörist tutuklandı ve kendilerine yapılan suçlamalar 12 eylül 1983’te connecticut’taki wells fargo terminal’den silahlı 7,2 milyon dolar çalınması ve ocak 1984’te isail’li 7 yahudi parlamento mensubunu kaçırmayla ilgiliydi.
5 ağustos 1986’da el rukn sokak çetesi mensubu 2 kişi, bir fbi ajanına m–72 hafif makineli silahlarla suikast girişimi sonucu tutuklandı. the el rukn sokak çetesi libya hükümeti’ni şiddete dayalı eylemlerle yıldırmak ve onların etkinliğini sonlandırmak için eylemler yapmaktaydı.
beyaz yaka (memur) suçları
beyaz yaka suçları genellikle varlıklı kişilerin işlediği, çoğunlukla mali konularla ilgili suçlardır. bu suç tipi ileri düzeyde teknik bilgi ve kıvrak bir zeka gerektirir. özellikle gelişmiş ülkelerde teknolojinin çok iyi kullanımıyla oldukça gelişen bu suç türü istatistiklerde fazla yer almaz. abd’de 1986 mali yıl döneminde bu suçla ilgili 4390 suçlama davası açılmış, 24.551.664 dolar tutarında para cezası kesilmiş ve 370.106.137 dolar tutarındaki ekonomik kayıp önlenmiştir.
beyaz yaka suçlarıyla ilgili bazı örnek olaylar aşağıda anlatılmıştır.
1986, 24 temmuz’unda litton systems adlı şirket, amerikan yerel mahkemeleri tarafından suçlu bulunmuş, devletin kayıpları, cezalar ve sivil kayıplarla birlikte 15.698.997 dolar ödemeye mahkum edilmiştir. bu konudaki soruşturma fbi ve savunma bakanlığı ajanları tarafından yürütülmüş ve sonucunda 1975’ ten 1984’ e kadar birleşik devletler ordusuna satılan 45 ayrı malzeme satış sözleşmelerinde usulsüzlük yapıldığı ortaya çıkartılmıştır.
5 mayıs 1986’da, golden gate adlı şirketin başkanı, başkan yardımcısı ve gemilerden sorumlu müdürü san fransisko ve kaliforniya yerel mahkemeleri tarafından, birleşik devletler deniz küvetlerine nükleer denizaltı yapımında kullanılmak üzere sağlanan metalin test raporlarında raporlarını hatalı sundukları gerekçesiyle suçlu bulundular. suçlanan iki yıl hapse ve her biri 10000’er dolar para cezasın çarptırıldılar. golden gate’in gemicilik direktörü 6 ay hapis yatmaya ve serbest kalması için 500 saat devlet için çalışmaya mahkum edilmiştir. bu soruşturma konunun incelenmeden rapor edilmesinin insanları yanıltacağı gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
1986 temmuz 24’te los angeles, california‘da 19 kişi vergi kaçırma, suikast ve haraçla ilgili suçlanmış, soruşturma fbi, mali şube ve cinayet bürosu işbirliğinde yürütülmüş, bu soruşturma sonucunda savunma bakanlığı ve uzay araştırmaları merkezi tarafından yapılan sözleşmelerde para kaçırıldığının ortaya çıktığı belirtilmiştir.
3 şubat 1986’da new york eyalet yüce mahkemesi yargıcı william c. brennan rüşvet suçlamaları sonucu 5 yıl hapse mahkum edilmiş, bir fbi soruşturması yargıç brennan’ın cinayet davalarında nakit rüşvetlerle davaları sattığını ortaya çıkarmıştır.
mali şube ve fbi‘in ortak yürüttükleri uzun süren soruşturma sonucunda, california yerel mahkemeler yargıcı harry eugene claiborne 10 ağustos 1984’te vergi davasında usulsüz kararlar verdiği gerekçesiyle yüce mahkeme tarafından 21 nisan 1986’ ya kadar devam eden yargılama sonucu suçlu bulunmuştur.
31 mart 1986’da güney misissipi baş yargıcı walter louis nixon yalan beyanda bulunma ve cinayet davalarında yardımda bulunup rüşvet aldığı gerekçesiyle 5 yıl hapse mahkum edilmiştir.
1985 yılında fbi’in soruşturması sonucu 80’i aşkın kişinin texas’ta federal sigorta şirketlerinin 400 milyon dolar fazladan ödeme yapmasına sebep olan emlak dolandırıcılığı suçunu işlediği belirlenmiş yargılama sonucunda bir çoğu mahkum olmuşlardır.
güney florida’dan bir grup kişi, 9 büyük şehirde, planlı ve seri banka soygunlarıyla ülke çapında 10 milyon dolar kayba yol açtıkları gerekçesiyle mahkum edilmişlerdir.
fenerbahce ile uc yilligina anlastigi fenerbahcenin resmi sitesinde yayinlanan futbolcu.
insanlık tarihinin her döneminde var olan suçluluğun boyutu günümüzde iletişim ve ulaşım imkanlarındaki teknolojik gelişmelere paralel olarak artmış ve sınır ötesi bir konuma bürünmüştür. buna bağlı olarak ‘uluslararası suç’ ifadesi ortaya çıkmıştır.
ülkeler, 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan uluslararası suç ve suçlularla bilhassa organize suç grupları ile mücadelede başarılı olabilmenin tek şartının aralarında kurulacak işbirliği olduğunu anlamışlar ve bu amacı gerçekleştirmek için de 16/18 nisan 1914 tarihleri arasında monako’da gerçekleştirilen i. uluslararası polis kongresinde bir araya gelerek "uluslararası kriminal polis teşkilatı" interpol’ün temellerini atmışlardır.
i. dünya savaşı sonrasında savaş suçlularının faaliyetlerindeki artış ülke polis teşkilatlarının işbirliği yapmasını kaçınılmaz hale getirmiş ve neticede, 20 ülkenin katılımı ile 1923 yılında viyana’da "2. uluslararası polis kongresi"nde "uluslararası kriminal polis komisyonu" kurulmuş ve 10 maddelik ilk teşkilat tüzüğü’nün kabul edilmesi ile interpol resmi bir statü kazanmıştır.
bundan sonra interpol teşkilatı gün geçtikçe gelişerek, 1955 yılında istanbul’da yapılan genel kurul toplantısında, interpol tüzüğü ve yönetmeliği hazırlanmış ve teşkilatın ismi "uluslararası kriminal polis teşkilatı icpo-interpol" (international criminal police organization) olarak belirlenmiştir.
günümüzde ise genel merkezi fransa/lyon’da bulunan uluslararası kriminal polis teşkilatı – interpol 181 üye ülkesiyle dünyadaki en büyük uluslararası kuruluşlar arasındaki yerini almıştır.
türk polis teşkilatını uluslararası kriminal polis teşkilatı-interpol nezdinde temsil eden birim, interpol daire başkanlığı’dır. ülkemiz interpol teşkilatına, atatürk’ün imzasını taşıyan 08.01.1930 tarih ve 8761 sayılı kararname ile üye olmuştur.
bu tarihten itibaren, önce bir büro, 16.01.1972 tarihinden sonra da şube müdürlüğü statüsünde bir birim olarak görev ifa eden türk interpolü ülkemizin, jeopolitik konumu nedeniyle iş hacminin süratli artış göstermesi neticesinde 01.04. 1988 tarihinde interpol daire başkanlığı’na dönüştürülmüştür.
ankara, istanbul, izmir ve diyarbakır illerinde de birer interpol şube müdürlüğü kurulmuştur.
interpol teşkilatının uluslararası dört resmi dil ingilizce, fransızca, ispanyolca ve arapçadır.
görevler
interpol ana sözleşmesi ve uluslararası ikili ve çok taraflı anlaşmalar çerçevesinde uluslararası seviyede suçların önlenmesi, suçluların izlenmesi, yakalanması ve iadelerinin gerçekleştirilmesi işlemlerini yürütmek,
adli makamlarımızca düzenlenen gıyabi tevkif veya yakalama-tutuklama müzekkerelerine istinaden aranmakta iken yurtdışına kaçan sanık veya hükümlülerin takibi ile yakalanmalarını ve iade edilmelerini sağlamak, çeşitli suçlar nedeniyle yurtdışında hapis cezasını çekmekte olan vatandaşların bakiye cezalarını türkiye’de çekmek istemeleri durumunda ülkemize transferlerini gerçekleştirmek,
uluslararası bir hükümlü veya sanığın iadesi maksadıyla görüldüğü yerde tutuklanması için kırmızı bülten,
uluslararası suçlunun bulunduğu yerin belirlenmesi amacıyla mavi bülten,
sabıkalı ve her an suç işlemeye meyilli bir uluslararası suçlu ile ilgili bilgiler vererek gideceği muhtemel ülkelerin uyarılması amacıyla yeşil bülten,
kayıp çocuk ve şahısların uluslararası düzeyde aranarak bulunabilmesi amacıyla sarı bülten,
buluntu ceset veya üzerinde sahte kimlik çıkan ölmüş kimselerin kimliğini tespit amacıyla siyah bülten,
çalınan sanat eserleri için çalıntı sanat ve tarihi eserler bülteni,
ilginç ve özel bir yöntemle işlenen suçları detayları ile açıklamak için modüs operandi bülteni hazırlamak ve bunların takip ve kontrolünü yapmak.
interpol genel sekreterliği uluslarararası aranan şahıslar (asf) bilgi havuzuna dahil olan 144 ülkeden, çalıntı otolar veri değişimine katılan 41 ülkeden biri olan, uluslararası dijital fotoğraf ve parmakizi gönderme işlemini başlatan ilk 18 ülke arasında yeralan, kendi içerisinde internet tabanlı intranet üzerinde ilk dijital bilgi bankasını kuran sayılı interpollerden birisi olan türk interpolü 1955 yılında istanbul’da 1996 yılında da antalya’da olmak üzere iki kez interpol genel kurul toplantısına ev sahipliği yapmıştır.
interpol genel sekreterliği tarafından ülkelerin milli merkez bürolarınca yürütülen hizmetlerin yerinde incelenmesi, değerlendirmeler yapılması, performansların ve daha önce belirlenen servis standartlarına uyum konusundaki gelişmelerin ölçümü amacıyla zaman zaman üye ülke interpollerine önceden hazırlanmış bir program çerçevesinde değerlendirme ziyaretleri yapılmaktadır.
ülkeler, 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan uluslararası suç ve suçlularla bilhassa organize suç grupları ile mücadelede başarılı olabilmenin tek şartının aralarında kurulacak işbirliği olduğunu anlamışlar ve bu amacı gerçekleştirmek için de 16/18 nisan 1914 tarihleri arasında monako’da gerçekleştirilen i. uluslararası polis kongresinde bir araya gelerek "uluslararası kriminal polis teşkilatı" interpol’ün temellerini atmışlardır.
i. dünya savaşı sonrasında savaş suçlularının faaliyetlerindeki artış ülke polis teşkilatlarının işbirliği yapmasını kaçınılmaz hale getirmiş ve neticede, 20 ülkenin katılımı ile 1923 yılında viyana’da "2. uluslararası polis kongresi"nde "uluslararası kriminal polis komisyonu" kurulmuş ve 10 maddelik ilk teşkilat tüzüğü’nün kabul edilmesi ile interpol resmi bir statü kazanmıştır.
bundan sonra interpol teşkilatı gün geçtikçe gelişerek, 1955 yılında istanbul’da yapılan genel kurul toplantısında, interpol tüzüğü ve yönetmeliği hazırlanmış ve teşkilatın ismi "uluslararası kriminal polis teşkilatı icpo-interpol" (international criminal police organization) olarak belirlenmiştir.
günümüzde ise genel merkezi fransa/lyon’da bulunan uluslararası kriminal polis teşkilatı – interpol 181 üye ülkesiyle dünyadaki en büyük uluslararası kuruluşlar arasındaki yerini almıştır.
türk polis teşkilatını uluslararası kriminal polis teşkilatı-interpol nezdinde temsil eden birim, interpol daire başkanlığı’dır. ülkemiz interpol teşkilatına, atatürk’ün imzasını taşıyan 08.01.1930 tarih ve 8761 sayılı kararname ile üye olmuştur.
bu tarihten itibaren, önce bir büro, 16.01.1972 tarihinden sonra da şube müdürlüğü statüsünde bir birim olarak görev ifa eden türk interpolü ülkemizin, jeopolitik konumu nedeniyle iş hacminin süratli artış göstermesi neticesinde 01.04. 1988 tarihinde interpol daire başkanlığı’na dönüştürülmüştür.
ankara, istanbul, izmir ve diyarbakır illerinde de birer interpol şube müdürlüğü kurulmuştur.
interpol teşkilatının uluslararası dört resmi dil ingilizce, fransızca, ispanyolca ve arapçadır.
görevler
interpol ana sözleşmesi ve uluslararası ikili ve çok taraflı anlaşmalar çerçevesinde uluslararası seviyede suçların önlenmesi, suçluların izlenmesi, yakalanması ve iadelerinin gerçekleştirilmesi işlemlerini yürütmek,
adli makamlarımızca düzenlenen gıyabi tevkif veya yakalama-tutuklama müzekkerelerine istinaden aranmakta iken yurtdışına kaçan sanık veya hükümlülerin takibi ile yakalanmalarını ve iade edilmelerini sağlamak, çeşitli suçlar nedeniyle yurtdışında hapis cezasını çekmekte olan vatandaşların bakiye cezalarını türkiye’de çekmek istemeleri durumunda ülkemize transferlerini gerçekleştirmek,
uluslararası bir hükümlü veya sanığın iadesi maksadıyla görüldüğü yerde tutuklanması için kırmızı bülten,
uluslararası suçlunun bulunduğu yerin belirlenmesi amacıyla mavi bülten,
sabıkalı ve her an suç işlemeye meyilli bir uluslararası suçlu ile ilgili bilgiler vererek gideceği muhtemel ülkelerin uyarılması amacıyla yeşil bülten,
kayıp çocuk ve şahısların uluslararası düzeyde aranarak bulunabilmesi amacıyla sarı bülten,
buluntu ceset veya üzerinde sahte kimlik çıkan ölmüş kimselerin kimliğini tespit amacıyla siyah bülten,
çalınan sanat eserleri için çalıntı sanat ve tarihi eserler bülteni,
ilginç ve özel bir yöntemle işlenen suçları detayları ile açıklamak için modüs operandi bülteni hazırlamak ve bunların takip ve kontrolünü yapmak.
interpol genel sekreterliği uluslarararası aranan şahıslar (asf) bilgi havuzuna dahil olan 144 ülkeden, çalıntı otolar veri değişimine katılan 41 ülkeden biri olan, uluslararası dijital fotoğraf ve parmakizi gönderme işlemini başlatan ilk 18 ülke arasında yeralan, kendi içerisinde internet tabanlı intranet üzerinde ilk dijital bilgi bankasını kuran sayılı interpollerden birisi olan türk interpolü 1955 yılında istanbul’da 1996 yılında da antalya’da olmak üzere iki kez interpol genel kurul toplantısına ev sahipliği yapmıştır.
interpol genel sekreterliği tarafından ülkelerin milli merkez bürolarınca yürütülen hizmetlerin yerinde incelenmesi, değerlendirmeler yapılması, performansların ve daha önce belirlenen servis standartlarına uyum konusundaki gelişmelerin ölçümü amacıyla zaman zaman üye ülke interpollerine önceden hazırlanmış bir program çerçevesinde değerlendirme ziyaretleri yapılmaktadır.
ülke nüfusu 8.9 milyon olup nüfusuna oranla 225 kişiye bir polis karşılık gelmektedir. idari yapısı 24 özerk eyalete ayrılmıştır. tüm eyaletlerin parlamentoları vardır. polis sivil bakanlığına bağlıdır. sivil bakanlığı içişleri bakanlığıdır. polis teşkilatının eyaletlere rağmen merkezi bir yapısı vardır.
polis organları şunlardır:
polis dairesi (rikspolis)(genel müdürlük)
il müdürlükleri ve bağlı birim teşkilatları (länspolis)
polis organları mevcutları:
polis toplam : 16 700
temel polis eğitimi ve üst düzey yönetici eğitimleri:
tekamül ve branş eğitimlerinin periyodik ve düzenli olduğu görülmektedir. temel polis eğitimi üç yıl sürelidir. sandviç modeli bu ülkede de karakteristiktir. kırk haftalık temel teorik eğitim sonrası on sekiz aylık pratik/kadro eğitimi uygulanmaktadır. dört aylık ikinci bir teorik eğitim basamağı ile polis eğitim programı tamamlanır. orta kademe eğitimi on beş hafta süreli bir programdır.
üst düzey yöneticiliğine iki personel kaynağından yükselme uygulanmaktadır. üst düzey polis yöneticileri programında şart hukuk nosyonlu bulunmaktır. ancak meslek içerisinden yükselme de uygulanmaktadır. üst düzey yöneticiliğe geçişte personel kaynağına göre fransa’da uygulanan yaklaşım hakim uygulamadır. adaylar iki aylık temel eğitim sonrası yirmi altı haftalık pratik yönetici eğitimine katılırlar. staj sonrası teorik ve tekrar pratik şeklinde bir modelle otuz üç aylık bir eğitimi üç aylık bir yönetim modülü tamamlar.
rütbeler:
rikspolischef
länspolischef
länspolismästere
polismästere
polisöverintendent
polis’intendent
polis organları şunlardır:
polis dairesi (rikspolis)(genel müdürlük)
il müdürlükleri ve bağlı birim teşkilatları (länspolis)
polis organları mevcutları:
polis toplam : 16 700
temel polis eğitimi ve üst düzey yönetici eğitimleri:
tekamül ve branş eğitimlerinin periyodik ve düzenli olduğu görülmektedir. temel polis eğitimi üç yıl sürelidir. sandviç modeli bu ülkede de karakteristiktir. kırk haftalık temel teorik eğitim sonrası on sekiz aylık pratik/kadro eğitimi uygulanmaktadır. dört aylık ikinci bir teorik eğitim basamağı ile polis eğitim programı tamamlanır. orta kademe eğitimi on beş hafta süreli bir programdır.
üst düzey yöneticiliğine iki personel kaynağından yükselme uygulanmaktadır. üst düzey polis yöneticileri programında şart hukuk nosyonlu bulunmaktır. ancak meslek içerisinden yükselme de uygulanmaktadır. üst düzey yöneticiliğe geçişte personel kaynağına göre fransa’da uygulanan yaklaşım hakim uygulamadır. adaylar iki aylık temel eğitim sonrası yirmi altı haftalık pratik yönetici eğitimine katılırlar. staj sonrası teorik ve tekrar pratik şeklinde bir modelle otuz üç aylık bir eğitimi üç aylık bir yönetim modülü tamamlar.
rütbeler:
rikspolischef
länspolischef
länspolismästere
polismästere
polisöverintendent
polis’intendent
nüfusu 410 bin olan ülkede nüfusuna oranla 375 kişiye bir polis karşılık gelmektedir. idari sisteminde üç büyük bölge ve 12 kanton uygulaması vardır. adli ve yabancılarla ilgili görevlerinde polis adalet bakanına, genel hizmet ve diğer konularda içişleri bakanına bağlıdır. idari polis birimi genel polis’in bir alt birimi olup genel zabıta görevlerini, av ve orman zabıtası hizmetlerini trafik düzenleme görevi yanında gerçekleştirir. jandarma kurumu vardır. ancak iki iç güvenlik kurumun eğitimleri aynı olduğu gibi büyük çaplı olaylarda beraber görev yapmaktadırlar. her iki kurumun karakteri askeridir.
bu model ile iç asayis ve huzur saglayan birimler:
polis teşkilatı (corps de la police)
jandarma teşkilatı (gendermarie grand ducale)
polis organları mevcutları:
ulusal polis : 461
jandarma : 606
temel polis eğitimi ve üst düzey yönetici eğitimleri:
polis’in ve jandarmanın temel eğitimi ordunun karargah birimlerinde polis, ordu, jandarma ve sivil eğiticilerince gerçekleştirilir. polislik mesleği için iki yıl teknik lise öğrenimi veya dengi öğrenim şart koşulmaktadır. lise mezunu adaylar ordudaki düzen hizmetleri eğitimine ve ordusunda düzen ve asayiş hizmetlerinde 3o ay görev yapmış bulunanlar polis okulunda altı aylık bir özel eğitimi tamamlarlar. polis hizmetleri için bu temel eğitim olarak uygulanmakta olup görevlerin uygun hizmete ilişkin tekamül eğitimleri verilerek atanma gerçekleşmektedir. şef memurluk derecesi için beş yıl görev sonrası bir sınavla terfii mümkündür.
üst düzey polis yöneticiliği adaylığı için üniversiteye geçiş seviyesi şartı getirilmiştir. bu adaylar belçika’da (brüksel) iki yıllık kriminoloji öğrenimi görürler. üst düzey yöneticilik öğreniminin son aşaması olarak fransa’da (melun) bir yıl jandarma subay okulundaki eğitimi tamamlamaktadırlar. stratejik yetilerinin eğitimi için bir yıl planlama ve operayasyonel eğitim verilmektedir. bu eğitim modülü de fransa’da (maison-alfort) gerçekleştirilir. adaylar nihayet parça parça görülen bu eğitimler sonunda fransa’daki (paris) institut of high studies of internal safety (iç güvenlik enstitüsü) programını tamamlayarak görev alırlar.
rütbeler:
oberst
oberstleutnant
major
kapitän
oberleutnant
leitnant
kommışsar
chef-inspektor
inspektor
chef brigadier
1.brigadier
brigadier
1.chef agent, chef agent ve agent
bu model ile iç asayis ve huzur saglayan birimler:
polis teşkilatı (corps de la police)
jandarma teşkilatı (gendermarie grand ducale)
polis organları mevcutları:
ulusal polis : 461
jandarma : 606
temel polis eğitimi ve üst düzey yönetici eğitimleri:
polis’in ve jandarmanın temel eğitimi ordunun karargah birimlerinde polis, ordu, jandarma ve sivil eğiticilerince gerçekleştirilir. polislik mesleği için iki yıl teknik lise öğrenimi veya dengi öğrenim şart koşulmaktadır. lise mezunu adaylar ordudaki düzen hizmetleri eğitimine ve ordusunda düzen ve asayiş hizmetlerinde 3o ay görev yapmış bulunanlar polis okulunda altı aylık bir özel eğitimi tamamlarlar. polis hizmetleri için bu temel eğitim olarak uygulanmakta olup görevlerin uygun hizmete ilişkin tekamül eğitimleri verilerek atanma gerçekleşmektedir. şef memurluk derecesi için beş yıl görev sonrası bir sınavla terfii mümkündür.
üst düzey polis yöneticiliği adaylığı için üniversiteye geçiş seviyesi şartı getirilmiştir. bu adaylar belçika’da (brüksel) iki yıllık kriminoloji öğrenimi görürler. üst düzey yöneticilik öğreniminin son aşaması olarak fransa’da (melun) bir yıl jandarma subay okulundaki eğitimi tamamlamaktadırlar. stratejik yetilerinin eğitimi için bir yıl planlama ve operayasyonel eğitim verilmektedir. bu eğitim modülü de fransa’da (maison-alfort) gerçekleştirilir. adaylar nihayet parça parça görülen bu eğitimler sonunda fransa’daki (paris) institut of high studies of internal safety (iç güvenlik enstitüsü) programını tamamlayarak görev alırlar.
rütbeler:
oberst
oberstleutnant
major
kapitän
oberleutnant
leitnant
kommışsar
chef-inspektor
inspektor
chef brigadier
1.brigadier
brigadier
1.chef agent, chef agent ve agent
piramit şeklindeki örgütlenişi, alt üst ilişkisi, insanlara yaklaşımı, katı kuralları, devleti ve ülkeyi her şeyden üstün tutuşu ve görüntüsü ile yakuza, ender bir yapıya sahiptir. siyah takım elbiseli, beyaz kravatlı, güneş gözlüklü, çoğu ustura traşlı, vücudu dövmeli, serçe parmağı kesik japon mafyası, işleyiş tarzıyla, rus ve italyan mafyalarını geride bırakır.
yakuzanın, japonyada saklanma ya da yer altına çekilme gibi bir sorunu yoktur. çünkü her zaman gözler önündedir, alkışlarla siyasal zemindedir, devletin içindedir, polisle kol koladır. devlet görevlileriyle olan bu danışlıklı hareket tarzı, japon mafyasına toplum düzenini koruma misyonu yüklemiştir. suç unsurlarını asgariye indirip çözümü polise havale etmek de, en önemli işlevlerindendir. tamamen geleneksel japon anlayışı üzerine kurulmuş olan yakuza, yaklaşık 20 bin kişilik ordusuyla, ülke genelini en ücra sokaklarına kadar kontrolü altında tutmasıyla meşhurdur. üyelerini aşırı sağcı sokak gençlerinden de seçen japon mafyası, büyük holdinglerden, köşe başlarındaki küçük iş yerlerine, partilerden karakollara kadar geniş bir yelpazede görülür.
en sert katı kurallarla donatılmış japon mafyasının kendi arasında çelişki ya da çıkar hesaplaşmasına girdiği pek nadirdir; aksine son derece uyumlu bir çalışma tarzı vardır. hangi üyenin hangi gruba bağlı olduğu, vücutlarına işlenmiş dövmelerle belirginleşmiştir, hangi mafya grubunun hangi alanı kontrolünde tutacağı da çok önceden beri netleştirilmiş, bölgeler paylaştırılmıştır.
kendi içinde hata yapan üyesinin küçük serçe parmağını keserek cezalandıran yakuza, hataların çoğalması ile diğer parmakları da sırasıyla keser. eğer hata affedilecek ölçüyü zorluyorsa direk polise teslim edilir, birkaç yıl cezaevine gönderilir, kendisini düzelterek gelmişse aynı grup içine terfi edilerek yeniden alınır.
çünkü japon mafyası yakuza üye olarak arasına aldığı kişilerin akıllı, uyumlu, kuralları bilen, japonyanın birliğine, aileye sadık ve yeri geldiğinde acımasız bir kişiliğe sahip olmasını ister. genellikle devlete ait olmayan özel işyerlerini haraca bağlayan yakuza, para toplama işini aksatmadan, periyodik olarak mükemmel bir şekilde organize eder. japon mafyasının elde ettiği gelir, büyük holdinglerin ülke payına düşen kazancından daha da fazladır. ekonomik işleyiş diğer bazı ülkelerin tersinedir. mafya babasının elemanlarına para vermesi söz konusu değildir. aksine üyeler dostlarını beslerler.
daha önceleri topladığı "vergi"lerle ayakta duran ve insanlarda derin korkulara yol açan japon mafyası yakuza, son yıllarda uyuşturucu ve fuhuş sektörüne yönelince, eski popülaritesini kaybetmeye başladı.
tayland, filipinler, kore gibi bazı güney asya ve kolombiya, arjantin, brezilya gibi güney amerika ülkelerinden getirilen kadınlar, yakuza aracılığıyla, fuhuş merkezlerinde japon erkeklerine bahisle sunularak, herkesin gözü önünde, izleyenlerin alkış temposuyla fuhuş gösterileri yapılır. böylesi yerlere, japon olmayan erkekleri almazlar. japon kadınlarının girmesine izin verilmez. bu sektörden korkunç gelir elde eden yakuzaya, polis hiç bir şekilde müdahale etmez.
kirli işlerde yabancıları kullanmada uzman olan japon mafyasının, özellikle buraya para kazanmak amacıyla gelen başta üçüncü dünya ülkeleri insanı olmak üzere, "gözü kara" kişileri seçmesi de diğer bir noktadır. uyuşturucu trafiğinde çin, iran, pakistan gibi ülkelerin insanlarını taşeron olarak kullanan yakuza, "vizesiz gençlerden seçtikleri kişileri", görevleri bitince paçavra gibi polise teslim eder ve yurtdışı edilmesini sağlar. bu anlamda, japonyaya yıllar önce gelmiş olan başta iranlılar ve çinliler, bu ülkeyi ve insanlarını, yakından tanımak avantajını yakaladılar. yakuza-polis ilişkisini çok iyi bir şekilde çözdüler. çinliler, halen yakuza ile iç içe olmayı sürdürürken, japonlara göre sert yapıya sahip iranlılarla yakuza üyeleri arasında daha önceleri yaşanan yeraltı hesaplaşmaları ise zaman zaman kanlı oldu.
japon mafyasının, toplum düzenini sağlayıp bir anlamda ön kontrolör görevini yapması ve bunu yürütürken polisle olan paralelliği ve danışıklığını söz konusudur.
ayrıca bu yapıdaki elemanların, son derece işlek olan tren istasyonları yakınında, elini ağzına götürüp sesler çıkararak işaretle uyuşturucu satmaları, her gün göz önünde yaşanan bir gerçektir.
japon organize suç örgütü olarak tarif edilse de aslında diğer suç örgütlerinden bir kaç açıdan çok farklı özelliklere sahip olan topluluktur.
ilk olarak yer altında değil sokaklardadır. ikincisi de siyaset ve polis ile açık ilişki içerisindedir.
küçük mahalle derecesinde yaşamlarını sürdüren japonlar, güvenlik teşkilatının da kurumsallaşmaması sebebiyle suça karşı toplumsal boyutta bir korumaya sahip değillerdir. gündüzleri işlettikleri meyhane, bakkal, seyyar arabalı yemek dükkanlarını akşam olunca hırsızlık gibi suçlara karşı koruma, ertesi güne sağlam bir şekilde mallarını çıkarmak sorunu içindedir japonlar. çözüm olarak işsiz suça eğilimli gençlerden, mahalleyi bekleme, gireni çıkanı kollama, malları, dükkanları geceleri korumaları istenir ve bunun karşılığında belirli bir bedel ödenmesi teklif edilir. mahallenin bıçkın delikanlıları bunu kabul ederler.
verilen bu göre fazlasıyla yerine getirilir ve bu oluşum gittikçe teşkilatlaşmaya baslar ve mahalleyi de asarak bulundukları bölgelerin koruma ve güvenliğini zorla ve bedel karşılığında ellerine geçirmeye başlarlar. bu şekilde yakuza denilen kurum oluşmaya baslar. bu gelişmeler özellikle meiji dönemine (1800”lerin ikinci yarısı) kadar bu şekilde sürer. daha sonrasında ise batılılaşma hareketleri, gelişme, ikinci dünya savaşı sonrasında başlayan hızlı sanayileşme suresi ile birlikte bu oluşum kendini daha da farklı boyutlara (holdingler-siyasilerle ile ilişkiler boyutuna) taşır.
işte bu sebepledir ki, halen günümüzde organize japon suç örgütü bu kadar bariz bir şekilde ortada gezebilmektedir. çünkü bu örgütü temelde kuranlar yine bildiğimiz tarlada çalışan japonlardır ve kendileri için kurmuşlardır.
japon gece yaşantısı içerisinde olmazsa olmazlardan birisidir japon organize suç örgütü. bunun bir sebebi de, japon polisinin - özellikle de karakol polislerinin- adres sorma ve yaşlılara yardim etmekten başka bir ise yaramamalarından kaynaklanmaktadır. tüm gece hayatini ayakta tutan da , göreceli olarak güvenliğini sağlayan da söz konusu japon organize suç örgütüdür. elbette ki bu yaptıkları görev karşılığında mekan sahiplerinden belirli bir bedel almaktadırlar bu isleri yani gece hayatini bizzat idare edenler söz konusu japon organize suç örgütünün alt tayfasıdır. bunlara chinpira denilir. büyük babalar ortalarda gözükmez onlar genelde, diğer büyük grup (kumi) babalarıyla vakit geçirirler.
bu japon organize suç örgütünün en kuvvetli olduğu yerler japonya’nın güney batısı diyebileceğimiz(hiroshima-yamaguchi) çin bölgesi’dir.
20.000 küsur üyesi 600.000 yandaşı olduğu tahmin edilmektedir. devlet bu kadar kalabalık, güçlü, onurlu bir örgütle başa çıkamadığı için iş birliğine girişmiştir. çoğu faaliyetine göz yumulur. tabii ki yakuza’nın sadece japonya’da iş yaptığını düşünmek komiktir. bütün uzak doğuda faaliyet gösterir. abd’deki mafyalarla yakın ilişki içindedir. bir yakuza, içinden kesinlikle çıkılamayacak bir duruma düştüğünde, işkence göreceğini ve ağzından zorla laf alınacağını gördüğünde dişleriyle dilinin altındaki damarı sertçe ısırarak intihar eder.
"yakuza" deyimi hanafunda (çiçek kağıtları) adlı bir tür kart oyunundaki en kötü sonuç olan 20 sayısından türetilmiştir.toplamı 20 sayısını veren üçlü kağıt kombinasyonunun (8,9,3) japoncasıdır yakuza.
"yubitsume" denilen serçe parmağını kesme ise bir hata yada suçu affettirmek için yapılır ve bağlılığın simgesidir. vücuda delicesine yapılmış dövmeler ise bir çeşit mertlik ve cesurluk gösterisidir. tamamı aşırı sağcı olan yakuza aileleri çok katı bir şeflik sistemine göre örgütlenir.
yakuzanın, japonyada saklanma ya da yer altına çekilme gibi bir sorunu yoktur. çünkü her zaman gözler önündedir, alkışlarla siyasal zemindedir, devletin içindedir, polisle kol koladır. devlet görevlileriyle olan bu danışlıklı hareket tarzı, japon mafyasına toplum düzenini koruma misyonu yüklemiştir. suç unsurlarını asgariye indirip çözümü polise havale etmek de, en önemli işlevlerindendir. tamamen geleneksel japon anlayışı üzerine kurulmuş olan yakuza, yaklaşık 20 bin kişilik ordusuyla, ülke genelini en ücra sokaklarına kadar kontrolü altında tutmasıyla meşhurdur. üyelerini aşırı sağcı sokak gençlerinden de seçen japon mafyası, büyük holdinglerden, köşe başlarındaki küçük iş yerlerine, partilerden karakollara kadar geniş bir yelpazede görülür.
en sert katı kurallarla donatılmış japon mafyasının kendi arasında çelişki ya da çıkar hesaplaşmasına girdiği pek nadirdir; aksine son derece uyumlu bir çalışma tarzı vardır. hangi üyenin hangi gruba bağlı olduğu, vücutlarına işlenmiş dövmelerle belirginleşmiştir, hangi mafya grubunun hangi alanı kontrolünde tutacağı da çok önceden beri netleştirilmiş, bölgeler paylaştırılmıştır.
kendi içinde hata yapan üyesinin küçük serçe parmağını keserek cezalandıran yakuza, hataların çoğalması ile diğer parmakları da sırasıyla keser. eğer hata affedilecek ölçüyü zorluyorsa direk polise teslim edilir, birkaç yıl cezaevine gönderilir, kendisini düzelterek gelmişse aynı grup içine terfi edilerek yeniden alınır.
çünkü japon mafyası yakuza üye olarak arasına aldığı kişilerin akıllı, uyumlu, kuralları bilen, japonyanın birliğine, aileye sadık ve yeri geldiğinde acımasız bir kişiliğe sahip olmasını ister. genellikle devlete ait olmayan özel işyerlerini haraca bağlayan yakuza, para toplama işini aksatmadan, periyodik olarak mükemmel bir şekilde organize eder. japon mafyasının elde ettiği gelir, büyük holdinglerin ülke payına düşen kazancından daha da fazladır. ekonomik işleyiş diğer bazı ülkelerin tersinedir. mafya babasının elemanlarına para vermesi söz konusu değildir. aksine üyeler dostlarını beslerler.
daha önceleri topladığı "vergi"lerle ayakta duran ve insanlarda derin korkulara yol açan japon mafyası yakuza, son yıllarda uyuşturucu ve fuhuş sektörüne yönelince, eski popülaritesini kaybetmeye başladı.
tayland, filipinler, kore gibi bazı güney asya ve kolombiya, arjantin, brezilya gibi güney amerika ülkelerinden getirilen kadınlar, yakuza aracılığıyla, fuhuş merkezlerinde japon erkeklerine bahisle sunularak, herkesin gözü önünde, izleyenlerin alkış temposuyla fuhuş gösterileri yapılır. böylesi yerlere, japon olmayan erkekleri almazlar. japon kadınlarının girmesine izin verilmez. bu sektörden korkunç gelir elde eden yakuzaya, polis hiç bir şekilde müdahale etmez.
kirli işlerde yabancıları kullanmada uzman olan japon mafyasının, özellikle buraya para kazanmak amacıyla gelen başta üçüncü dünya ülkeleri insanı olmak üzere, "gözü kara" kişileri seçmesi de diğer bir noktadır. uyuşturucu trafiğinde çin, iran, pakistan gibi ülkelerin insanlarını taşeron olarak kullanan yakuza, "vizesiz gençlerden seçtikleri kişileri", görevleri bitince paçavra gibi polise teslim eder ve yurtdışı edilmesini sağlar. bu anlamda, japonyaya yıllar önce gelmiş olan başta iranlılar ve çinliler, bu ülkeyi ve insanlarını, yakından tanımak avantajını yakaladılar. yakuza-polis ilişkisini çok iyi bir şekilde çözdüler. çinliler, halen yakuza ile iç içe olmayı sürdürürken, japonlara göre sert yapıya sahip iranlılarla yakuza üyeleri arasında daha önceleri yaşanan yeraltı hesaplaşmaları ise zaman zaman kanlı oldu.
japon mafyasının, toplum düzenini sağlayıp bir anlamda ön kontrolör görevini yapması ve bunu yürütürken polisle olan paralelliği ve danışıklığını söz konusudur.
ayrıca bu yapıdaki elemanların, son derece işlek olan tren istasyonları yakınında, elini ağzına götürüp sesler çıkararak işaretle uyuşturucu satmaları, her gün göz önünde yaşanan bir gerçektir.
japon organize suç örgütü olarak tarif edilse de aslında diğer suç örgütlerinden bir kaç açıdan çok farklı özelliklere sahip olan topluluktur.
ilk olarak yer altında değil sokaklardadır. ikincisi de siyaset ve polis ile açık ilişki içerisindedir.
küçük mahalle derecesinde yaşamlarını sürdüren japonlar, güvenlik teşkilatının da kurumsallaşmaması sebebiyle suça karşı toplumsal boyutta bir korumaya sahip değillerdir. gündüzleri işlettikleri meyhane, bakkal, seyyar arabalı yemek dükkanlarını akşam olunca hırsızlık gibi suçlara karşı koruma, ertesi güne sağlam bir şekilde mallarını çıkarmak sorunu içindedir japonlar. çözüm olarak işsiz suça eğilimli gençlerden, mahalleyi bekleme, gireni çıkanı kollama, malları, dükkanları geceleri korumaları istenir ve bunun karşılığında belirli bir bedel ödenmesi teklif edilir. mahallenin bıçkın delikanlıları bunu kabul ederler.
verilen bu göre fazlasıyla yerine getirilir ve bu oluşum gittikçe teşkilatlaşmaya baslar ve mahalleyi de asarak bulundukları bölgelerin koruma ve güvenliğini zorla ve bedel karşılığında ellerine geçirmeye başlarlar. bu şekilde yakuza denilen kurum oluşmaya baslar. bu gelişmeler özellikle meiji dönemine (1800”lerin ikinci yarısı) kadar bu şekilde sürer. daha sonrasında ise batılılaşma hareketleri, gelişme, ikinci dünya savaşı sonrasında başlayan hızlı sanayileşme suresi ile birlikte bu oluşum kendini daha da farklı boyutlara (holdingler-siyasilerle ile ilişkiler boyutuna) taşır.
işte bu sebepledir ki, halen günümüzde organize japon suç örgütü bu kadar bariz bir şekilde ortada gezebilmektedir. çünkü bu örgütü temelde kuranlar yine bildiğimiz tarlada çalışan japonlardır ve kendileri için kurmuşlardır.
japon gece yaşantısı içerisinde olmazsa olmazlardan birisidir japon organize suç örgütü. bunun bir sebebi de, japon polisinin - özellikle de karakol polislerinin- adres sorma ve yaşlılara yardim etmekten başka bir ise yaramamalarından kaynaklanmaktadır. tüm gece hayatini ayakta tutan da , göreceli olarak güvenliğini sağlayan da söz konusu japon organize suç örgütüdür. elbette ki bu yaptıkları görev karşılığında mekan sahiplerinden belirli bir bedel almaktadırlar bu isleri yani gece hayatini bizzat idare edenler söz konusu japon organize suç örgütünün alt tayfasıdır. bunlara chinpira denilir. büyük babalar ortalarda gözükmez onlar genelde, diğer büyük grup (kumi) babalarıyla vakit geçirirler.
bu japon organize suç örgütünün en kuvvetli olduğu yerler japonya’nın güney batısı diyebileceğimiz(hiroshima-yamaguchi) çin bölgesi’dir.
20.000 küsur üyesi 600.000 yandaşı olduğu tahmin edilmektedir. devlet bu kadar kalabalık, güçlü, onurlu bir örgütle başa çıkamadığı için iş birliğine girişmiştir. çoğu faaliyetine göz yumulur. tabii ki yakuza’nın sadece japonya’da iş yaptığını düşünmek komiktir. bütün uzak doğuda faaliyet gösterir. abd’deki mafyalarla yakın ilişki içindedir. bir yakuza, içinden kesinlikle çıkılamayacak bir duruma düştüğünde, işkence göreceğini ve ağzından zorla laf alınacağını gördüğünde dişleriyle dilinin altındaki damarı sertçe ısırarak intihar eder.
"yakuza" deyimi hanafunda (çiçek kağıtları) adlı bir tür kart oyunundaki en kötü sonuç olan 20 sayısından türetilmiştir.toplamı 20 sayısını veren üçlü kağıt kombinasyonunun (8,9,3) japoncasıdır yakuza.
"yubitsume" denilen serçe parmağını kesme ise bir hata yada suçu affettirmek için yapılır ve bağlılığın simgesidir. vücuda delicesine yapılmış dövmeler ise bir çeşit mertlik ve cesurluk gösterisidir. tamamı aşırı sağcı olan yakuza aileleri çok katı bir şeflik sistemine göre örgütlenir.
yakuzalarda, sucunu affettirme ve/veya baglilik gostergesi olarak serce parmagini kesme isine verilen ad.
ulkemdeki, bahriye ucoklar, ugur mumcular, cetin emecler, kislalilar ve daha bir cok suikast birkac senede unutulurken, yillardir konusulan ve tum dunyanin merakini ceken suikasttir. madem ki istenen budur, bize de bunun bilgisini vermek duser.
o suikast yapılmasaydı, 22 kasım 1963 günü, dallas halkı için a.b.d. başkanı kennedynin şehri ziyaret ettiği tarih olarak bir süre hatırlanacak, sonunda unutulup gidecekti. ama öyle olmadı. sonucu bugün bile tartışılan suikast nedeniyle, 22 kasım 1963 günü, dallas şehri ve kennedy adiyle birlikte tarihe geçti.
o gün başkan kennedy, beş ay önce tasarlanan bir gezi için, yanında kurulla birlikte teksasın dallas şehrine gelmişti. gezinin amacı, 1960 seçimlerinde karşı parti olan cumhuriyetçilere oy veren bu şehirde, havayı demokrat parti lehine değiştirmekti.
gökyüzü açık ve güneşliydi. saat 11,50 sularında uzun bir araba dizisi, dallas caddelerinde ilerlemeye başlamıştı. başkan kennedy, açık bir otomobilin içindeydi. yanında eşi jagueline kennedy, önünde vali connaly oturuyordu.
otomobil, houston ve elm caddelerinin kesiştiği yere vardığında, saatler 12,30u göstermekteydi. az sonra, bir demiryolu geçidinin altından geçeceklerdi. yolun iki yanında sıralananları selâmlayan başkanın sağında, teksas okul kitapları deposu görülüyordu. suikastçının bu yapıdan ateş ettiği ileri sürülmeseydi, bu yapının başkan kennedynin sağında olmasının hiç bir önemi kalmayacak, öteki yapılar gibi, ondan da söz edilmeyecekti.
o sırada bir amatör sinemacı, 8 milimetrelik makinesiyle, başkan kennedynin dallas sokaklarındaki gezisini filme alıyordu. daha sonraları bu renkli filmin kendisine milyonlarca dolar kazandıracağını düşünmeden düğmeye basıyordu. film birkaç kere eşe dosta gösterildikten sonra bir kıyıya atılacak, belki de bir daha el sürülmeyecekti. filmi çekerken, makinenin vizöründen, kennedynin otomobilinde olağanüstü şeyler olduğunu şaşkınlık içinde gördü. o da, kalabalığın çoğunluğu gibi, silah seslerini duymamıştı ama, film makinesinin penceresinden gördükleri gerçekten heyecan vericiydi; kennedy birden ellerini ensesine götürmüş ve öne doğru eğilmişti. sonradan yapılacak otopside, bu kurşunun kennedynin ensesinden girip omurgasının sağına kadar ilerlediği, kravatının düğümünde bir delik açarak boğazından çıktığı anlaşılmıştı.
bu sırada gürültüyü duyan vali connaly de geriye dönmüş, fakat aynı anda yediği bir kurşunla sırtından yaralanarak, yanında bulunan eşinin kucağına yığılmıştı, üçüncü kurşun da hedefini bulmuş, kennedynin başının arkasından girip büyük bir yara açmıştı. şimdi, başkan da, karısı jacqueline kennedynin kucağında yarı cansız olarak yatıyordu...
ilk şaşkınlık geçip başkan kennedynin bir suikasta uğradığı anlaşılınca, f.b.i. ajanlarından hill, başkanın üstü açık arabasına arkadan atlayarak kendisini kurşunlara siper etmiş, jacqueline kennedyyi de yere yatırmıştı. otomobil bütün hızıyla parkland memorial hastanesine kadar böylece gitti. ama artık her şey için çok geçti...
hastanede, kennedyyi kurtarmak için elden gelen bütün çabalar gösterildi. fakat başkanın nabzı duyulmayacak ölçüde az atıyordu. nefes almasını sağlamak için, boğazının yarılıp bir boru yerleştirilmesi de işe yaramadı. saat 13’te kurtarma çabalarına son verilmiş, bir papazın yaptığı son dini görevden sonra a.b.d. başkanı kennedynin öldüğü resmen açıklanmıştı. vali connaly ise, aldığı ağır yaraya rağmen kurtulacaktı.
bundan sonra başkan yardımcısı johnson, kendisini washingtona götüren uçakta, yargıç bayan saran hughes’in önünde ant içerek 36. cumhurbaşkanı oluyordu. bayan jacqueline kennedy de, uçakta yapılan bu ant içme töreninde hazır bulundu. üzerindeki elbisede, kocası john fitzgerald kennedynin henüz kurumamış kanları, iri lekeler halinde görünüyordu.
bütün bunlar olup biterken, polisin verdiği bilgilere ve daha sonraları hazırlanan rapora göre, lee harvey oswald adlı biri, saat 12,37de teksas okul kitapları deposundan çıkmış, elm sokağındaki duraktan otobüse binmişti, üç ya da dört dakika sonra, suikast yüzünden meydana gelen trafik tıkanıklığı nedeniyle, iki blok ötede otobüsten inmek zorunda kalmıştı.
oswald, bir taksiye atlayarak, şoföre evine pek yakın olan north barkleye gideceğini söyledi. saat 13e doğru, başkan kennedynin can verdiği dakikalarda evindeydi. evde pek az kalmış, aceleyle yeniden dışarı çıkmıştı.
suikasttan aşağı yukarı 45 dakika sonra oswald, evinden on mil uzaktaki 10. caddeyle patton bulvarının kesiştikleri noktada, devriye polisi tippiti dört tabanca kurşunuyla öldürüyordu. daha sonraları düzenlenen rapora göre tippit bu sırada, telsizle kendisine tarif edilen şüpheli birisini aramaktaydı.
suikast sanığıyla polisi vuranın aynı kişi olduğu akla ilk gelen düşünce oldu. aramalar da bu değerlendirme açısından yapılıyordu. ihbar üzerine, polis tippiti vuranın, teksas sinemasına girdiği öğrenilince, yapı kuşatıldı. salonda ışıklar yakılıp oswald silahıyla birlikte sinemada yakalandığında, saatler 14ü gösteriyordu.
sanık hakkındaki soruşturma derinleştirilince, bir ara rusyaya gittiği ve orada bir rus kadınıyla evlendiği, komünist eğilimli olduğu ortaya çıkmıştı. aynı gün polis, sanığın evinde karısı marinaya oswald’ın tüfeği olup olmadığını soruyor, olumlu karşılık alınca da, bütün aramalara rağmen tüfeği bulamıyordu.
24 kasım pazar günü oswald, dallas emniyet müdürlüğünden hapishaneye götürülecekti. sanığın öldürüleceği yolunda polise birçok ihbar yapıldığı halde, oswaldı büyük bir tedbirsizlik içinde, meraklılardan ve gazetecilerden oluşan bir kalabalığın arasından geçirdiler. televizyon da bu sahneyi yayınlıyordu. tam bu sırada, gazetecilerin bulunduğu yerden fırlayan bir adam, elindeki tabancayla oswaldı yaylım ateşine tuttu. yedi dakika sonra parkland hastanesine kaldırılan oswald da kennedy gibi kurtarılamayarak ölüyordu.
başkan kennedyyi öldürmekten sanık oswaldı herkesin gözü önünde vuran jack ruby geçmişi oldukça karanlık ve kirli işlere girip çıkmış bir kişiydi. fakat o, oswaldı, başkan kennedyye yapılan suikast kendisini çok etkilediği için öldürdüğünü ileri sürüyordu. yapılan yargılama sonunda da, 14 mart 1964 yılında ölüme mahkûm edildi.
kennedyye yapılan suikastı incelemek ve karanlık noktaları aydınlatmak için kurulan warren komisyonu şu sonuçlara varıyordu: kennedyyi vuran lee harvey oswald’tı. katil bu cinayeti herhangi bir devlet ya da kuruluş adına işlememiş, kimseden de yardım görmemişti. oswaldı yetişme biçimi ve yaradılışındaki olumsuz yönler bu suikasta itmişti. raporda, polisin ve güvenliği sağlamakla görevli kişilerin tedbirsizliği sorumsuzca davranışları da eleştirilmekteydi .
warren raporu, amerikada olduğu kadar bütün dünyada da yeterli bulunmamıştı. bu rapor dışında da, kennedy olayı üzerine eğilenler oldu. özellikle gazeteci buchananın hazırladığı ve kendi adıyla anılan rapor, bunların arasında en önemlisidir. bu rapor, büyük gürültülere yol açmış, kafalarda zaten var olan kuşkuları daha da arttırmıştır.
akla ilk gelen soru şu oluyordu; kennedyyi gerçekten oswald mı öldürmüştü?
çünkü bazı kimseler tarafından başkana kurşunların kitap deposundan değil, yeraltı geçidinin üzerindeki demiryolundan sıkıldığı ileri sürülüyordu. kurşunların arkadan atıldığı da kesin değildi. çünkü doktorlar, kurşunların giriş yönünü tespit için hiç bir çaba harcamamışlardı.
dallas polis radyosu, suikasttan tam altı dakika sonra, yani 12,36da oswald’ın çok ayrıntılı bir tarifini vermişti. oysa, o sırada kimse katilin kim olduğunu bilmiyordu. polis, radyo aracılığıyla bu ayrıntılı tarifi nasıl ve neye dayanarak vermişti? öte yandan, oswald’ın bindiği ileri sürülen taksinin şoförü, müşterisinin biniş saati olarak defterine 12.30 yazılı olduğunu söylemişti. oswald’ın suikastın işlendiği 12,30da hem kitap deposunda hem de takside olması imkânsızdı. fakat şoför, bu kayıtları seferden sonra yazdığını söylediği için, warren komisyonu oswald’ın, 12,30dan sonra taksiye bindiği kanısına varmıştır.
aradan geçen yıllara rağmen bugün bile gerçek katilin oswald olduğu kesinlikle söylenememektedir.
warren raporu’nun, oswald’ın başkan kennedyyi hiç bir devlet ya da kuruluşun parmağı olmadan, tek başına öldürdüğü yargısı da, bu konuyla ilgili kişilerin arka arkaya öldürülmeleri nedeniyle dayanıksız kalıyordu. dünya kamuoyu da, bu kişilerin eceliyle ölmedikleri kanısındadır. suikastla uzaktan ya da yakından ilgili kişilerin birer birer ölmeleri, başkan kennedynin ölümünün altında başka nedenlerin yattığı kanısını doğrular niteliktedir.
şimdi, kennedynin suikasta kurban gittiği dakikadan sonra meydana gelen zincirleme ölüm olaylarını inceleyelim;
suikast sanığı olarak lee harvey oswald adında bir genç yakalandı. kendisini daha savunma olanağı bulamadan, bar sahibi jack ruby tarafından iki polisin arasında tabancayla vurularak öldürüldü.
suikast olayında görgü tanığı durumunda bulunan ve çok şey bildiği sanılan polis memuru j.p. tippit, kennedyden 45 dakika sonra cadde ortasında öldürüldü. bu cinayet, oswald’ın sırtına yüklendi.
polis tippitin öldürüldüğünü gören ve katilin kaçtığı arabayı bir süre izleyen reynold, iki gün sonra dükkânının önünde tabancayla vurularak can verdi. eski araba alım satımıyla uğraşan reynold, polisi öldüreni gördüğünü, yeniden karşılaşacak olursa tanıyabileceğini komşularına söylemişti. reynoldun katili bulunamadı.
reynoldun bir sevgilisi vardı. nancy adındaki bu kadın jack rubynin barında çalışıyordu. reynoldun kendisine bazı "şeyler" söylediği anlaşılınca, barda olay çıkardığı gerekçesiyle tutuklandı. ertesi gün kapatıldığı hücreden cesedi çıkarılıyordu. polise göre nancy intihar etmişti. fakat hiç kimse bu "intihar" olayına inanmadı.
taninmiş gazetecilerden jim koethe, suikast olayını aydınlatmak için çalışmaya girişmişti. cinayetin üzerindeki karanlık perdeyi kaldıracağını ve yılın gazetecisi seçileceğini umuyordu. bazı önemli ipuçları da ele geçirmişti. fakat bir gün evinin banyosunda, boynundan bıçaklanarak öldürüldü. onun da katili bulunamadı...
gazeteci bill hunter da, kennedy suikastı konusunda delil topluyordu. kendisini görmeye gelen iki polisten birinin eliyle öldürüldü. verilen bilgiye göre, gazeteciyle şakalaşan polis bir ara tabancasını çekmiş ve elinden yere düşürmüştü. tabanca yerde patlamış ve çıkan kurşun, bill hunterı öldürmüştü!..
oswaldı öldürmesinden bir gece önce ruby’nin evinde yapılan önemli bir toplantıya savcı tom howard da katılmıştı. jack rubynin iki polis arasında hapishaneye götürülen oswaldı vurmasından sonra savcı howard, kalp durmasından öldü. otopsi bile yapmadan, savcıyı çabucak gömdüler.
oswaldın kaldığı pansiyonun sahibi bayan earline roberts de birden bire kalp durmasından ölüverdi!.. pansiyoncu kadın, kennedynin ölümünden az sonra, oswaldı otobüse binerken görmüştü. ve bu otobüs, polis memuru tippitin bulunduğu yöne doğru gitmemişti. bayan roberts bu iddiasında direnince ölüm onun da yakasına yapıştı...
boyaci hank killam, kennedy suikastıyla ilgili bazı şeyler biliyordu. çünkü killamın bir arkadaşı, oswaldla aynı pansiyonda kalıyor ve karısı wanda, jack rubynin yanında çalışıyordu. birçok kişiyle birlikte killam da polis tarafından sorguya çekilmişti. bilinmeyen bir nedenle killam, dallastan ayrılmak zorunda kaldı. gittiği pensacola kentinde, boynundan kesilmiş olarak bir kaldırım üzerinde bulundu. polis raporlarında, zavallı killamın bir pencere camı üzerine kaza sonucu düşerek öldüğü yazılıyordu.
suikasttan sonra, rubyyle hücresinde baş başa konuşmak olanağını bulan tek gazeteci, dorothy kigallen’di. fakat o da bir gün ölüverdi. polise göre bayan kigallen çok sayıda uyku hapı yutarak intihar etmişti!..
otobüs şoförü william whaley, suikast günü otobüs durağından oswaldı alarak barkleye götürmüştü. hareket saati 12,30la 12,45ti. şoför bunu hareket defterine yazmıştı. oysa o sırada oswald’ın kennedyye ateş etmesi gerekiyordu. şoför, bu iddiasında direndi. bir gün william whaley’in kullandığı otobüsle direğe çarparak öldü. otuz beş yıllık şoförlük hayatında, bir gün bile kaza yapmayan whaleyin, böyle basit bir kazada can vermesine kimse akıl erdiremedi.
union terminal şirketinin işletme şefi olan tanıklardan lee bowers, kennedyye kitap deposundan değil de, yolun karşı yakasından iki kişinin ateş ettiğini söylemişti. tanıklığından kısa bir süre sonra, bowers de öldü. ölüm nedeniyse bir türlü anlaşılamadı.
polis tippitin öldürüldüğünü gören başka bir tanık da, edward benarides’di o da öldü. hasta filan da değildi. neden öldüğü de bilinemedi.
...ve sonunda jack ruby... ruby 9 aralıkta hapishaneden hastaneye "zafiyet" teşhisiyle götürüldü. bir ay sonra da, hastalığının adı kanser oldu ve ruby hemen öldü. kanser konusunda büyük araştırma ve çalışmaların yapıldığı amerika gibi bir ülkede, rubyyi bir ay içinde öldürecek kadar ilerlemiş hastalığın anlaşılamaması olacak şey değildi. ruby ölümünden önce, yanındaki hastalara şöyle diyordu:
"vücuduma kanser aşıladılar!.."
gizli bir el, kennedyyi yok ettikten sonra, bu olayı aydınlığa kavuşturacak kişileri de sanki birer birer ortadan kaldırmıştı.
aradan yıllar geçtikten sonra bir gün, john fitzgerald kennedynin kardeşi robert kennedy de, 5 haziran 1968de los angelesın ambassador hotelinde düzenlenen bir baloda vurularak öldürülüyordu. katil, sirhan adlı bir filistinli arap göçmeniydi.
robert kennedy, a.b.d. başkanlığına demokrat parti’den adaylığını koymuş ve başkan adayı seçimlerinin altısından beşini kazanınca, bunu kutlamak için los angeleste bir balo düzenlemişti. arap göçmeni tarafından vurulmasaydı, belki de a.b.d. başkanlığına ikinci bir kennedy geçmiş olacaktı.
arap göçmeni sirhana, ambassador hotel salonlarında bu cinayeti işleten, kennedyleri a.b.d. başkanı olarak görmek istemeyen yine o gizli el miydi acaba?
bu soruya verilecek karşılık, hiç olmazsa şimdilik yok.
o suikast yapılmasaydı, 22 kasım 1963 günü, dallas halkı için a.b.d. başkanı kennedynin şehri ziyaret ettiği tarih olarak bir süre hatırlanacak, sonunda unutulup gidecekti. ama öyle olmadı. sonucu bugün bile tartışılan suikast nedeniyle, 22 kasım 1963 günü, dallas şehri ve kennedy adiyle birlikte tarihe geçti.
o gün başkan kennedy, beş ay önce tasarlanan bir gezi için, yanında kurulla birlikte teksasın dallas şehrine gelmişti. gezinin amacı, 1960 seçimlerinde karşı parti olan cumhuriyetçilere oy veren bu şehirde, havayı demokrat parti lehine değiştirmekti.
gökyüzü açık ve güneşliydi. saat 11,50 sularında uzun bir araba dizisi, dallas caddelerinde ilerlemeye başlamıştı. başkan kennedy, açık bir otomobilin içindeydi. yanında eşi jagueline kennedy, önünde vali connaly oturuyordu.
otomobil, houston ve elm caddelerinin kesiştiği yere vardığında, saatler 12,30u göstermekteydi. az sonra, bir demiryolu geçidinin altından geçeceklerdi. yolun iki yanında sıralananları selâmlayan başkanın sağında, teksas okul kitapları deposu görülüyordu. suikastçının bu yapıdan ateş ettiği ileri sürülmeseydi, bu yapının başkan kennedynin sağında olmasının hiç bir önemi kalmayacak, öteki yapılar gibi, ondan da söz edilmeyecekti.
o sırada bir amatör sinemacı, 8 milimetrelik makinesiyle, başkan kennedynin dallas sokaklarındaki gezisini filme alıyordu. daha sonraları bu renkli filmin kendisine milyonlarca dolar kazandıracağını düşünmeden düğmeye basıyordu. film birkaç kere eşe dosta gösterildikten sonra bir kıyıya atılacak, belki de bir daha el sürülmeyecekti. filmi çekerken, makinenin vizöründen, kennedynin otomobilinde olağanüstü şeyler olduğunu şaşkınlık içinde gördü. o da, kalabalığın çoğunluğu gibi, silah seslerini duymamıştı ama, film makinesinin penceresinden gördükleri gerçekten heyecan vericiydi; kennedy birden ellerini ensesine götürmüş ve öne doğru eğilmişti. sonradan yapılacak otopside, bu kurşunun kennedynin ensesinden girip omurgasının sağına kadar ilerlediği, kravatının düğümünde bir delik açarak boğazından çıktığı anlaşılmıştı.
bu sırada gürültüyü duyan vali connaly de geriye dönmüş, fakat aynı anda yediği bir kurşunla sırtından yaralanarak, yanında bulunan eşinin kucağına yığılmıştı, üçüncü kurşun da hedefini bulmuş, kennedynin başının arkasından girip büyük bir yara açmıştı. şimdi, başkan da, karısı jacqueline kennedynin kucağında yarı cansız olarak yatıyordu...
ilk şaşkınlık geçip başkan kennedynin bir suikasta uğradığı anlaşılınca, f.b.i. ajanlarından hill, başkanın üstü açık arabasına arkadan atlayarak kendisini kurşunlara siper etmiş, jacqueline kennedyyi de yere yatırmıştı. otomobil bütün hızıyla parkland memorial hastanesine kadar böylece gitti. ama artık her şey için çok geçti...
hastanede, kennedyyi kurtarmak için elden gelen bütün çabalar gösterildi. fakat başkanın nabzı duyulmayacak ölçüde az atıyordu. nefes almasını sağlamak için, boğazının yarılıp bir boru yerleştirilmesi de işe yaramadı. saat 13’te kurtarma çabalarına son verilmiş, bir papazın yaptığı son dini görevden sonra a.b.d. başkanı kennedynin öldüğü resmen açıklanmıştı. vali connaly ise, aldığı ağır yaraya rağmen kurtulacaktı.
bundan sonra başkan yardımcısı johnson, kendisini washingtona götüren uçakta, yargıç bayan saran hughes’in önünde ant içerek 36. cumhurbaşkanı oluyordu. bayan jacqueline kennedy de, uçakta yapılan bu ant içme töreninde hazır bulundu. üzerindeki elbisede, kocası john fitzgerald kennedynin henüz kurumamış kanları, iri lekeler halinde görünüyordu.
bütün bunlar olup biterken, polisin verdiği bilgilere ve daha sonraları hazırlanan rapora göre, lee harvey oswald adlı biri, saat 12,37de teksas okul kitapları deposundan çıkmış, elm sokağındaki duraktan otobüse binmişti, üç ya da dört dakika sonra, suikast yüzünden meydana gelen trafik tıkanıklığı nedeniyle, iki blok ötede otobüsten inmek zorunda kalmıştı.
oswald, bir taksiye atlayarak, şoföre evine pek yakın olan north barkleye gideceğini söyledi. saat 13e doğru, başkan kennedynin can verdiği dakikalarda evindeydi. evde pek az kalmış, aceleyle yeniden dışarı çıkmıştı.
suikasttan aşağı yukarı 45 dakika sonra oswald, evinden on mil uzaktaki 10. caddeyle patton bulvarının kesiştikleri noktada, devriye polisi tippiti dört tabanca kurşunuyla öldürüyordu. daha sonraları düzenlenen rapora göre tippit bu sırada, telsizle kendisine tarif edilen şüpheli birisini aramaktaydı.
suikast sanığıyla polisi vuranın aynı kişi olduğu akla ilk gelen düşünce oldu. aramalar da bu değerlendirme açısından yapılıyordu. ihbar üzerine, polis tippiti vuranın, teksas sinemasına girdiği öğrenilince, yapı kuşatıldı. salonda ışıklar yakılıp oswald silahıyla birlikte sinemada yakalandığında, saatler 14ü gösteriyordu.
sanık hakkındaki soruşturma derinleştirilince, bir ara rusyaya gittiği ve orada bir rus kadınıyla evlendiği, komünist eğilimli olduğu ortaya çıkmıştı. aynı gün polis, sanığın evinde karısı marinaya oswald’ın tüfeği olup olmadığını soruyor, olumlu karşılık alınca da, bütün aramalara rağmen tüfeği bulamıyordu.
24 kasım pazar günü oswald, dallas emniyet müdürlüğünden hapishaneye götürülecekti. sanığın öldürüleceği yolunda polise birçok ihbar yapıldığı halde, oswaldı büyük bir tedbirsizlik içinde, meraklılardan ve gazetecilerden oluşan bir kalabalığın arasından geçirdiler. televizyon da bu sahneyi yayınlıyordu. tam bu sırada, gazetecilerin bulunduğu yerden fırlayan bir adam, elindeki tabancayla oswaldı yaylım ateşine tuttu. yedi dakika sonra parkland hastanesine kaldırılan oswald da kennedy gibi kurtarılamayarak ölüyordu.
başkan kennedyyi öldürmekten sanık oswaldı herkesin gözü önünde vuran jack ruby geçmişi oldukça karanlık ve kirli işlere girip çıkmış bir kişiydi. fakat o, oswaldı, başkan kennedyye yapılan suikast kendisini çok etkilediği için öldürdüğünü ileri sürüyordu. yapılan yargılama sonunda da, 14 mart 1964 yılında ölüme mahkûm edildi.
kennedyye yapılan suikastı incelemek ve karanlık noktaları aydınlatmak için kurulan warren komisyonu şu sonuçlara varıyordu: kennedyyi vuran lee harvey oswald’tı. katil bu cinayeti herhangi bir devlet ya da kuruluş adına işlememiş, kimseden de yardım görmemişti. oswaldı yetişme biçimi ve yaradılışındaki olumsuz yönler bu suikasta itmişti. raporda, polisin ve güvenliği sağlamakla görevli kişilerin tedbirsizliği sorumsuzca davranışları da eleştirilmekteydi .
warren raporu, amerikada olduğu kadar bütün dünyada da yeterli bulunmamıştı. bu rapor dışında da, kennedy olayı üzerine eğilenler oldu. özellikle gazeteci buchananın hazırladığı ve kendi adıyla anılan rapor, bunların arasında en önemlisidir. bu rapor, büyük gürültülere yol açmış, kafalarda zaten var olan kuşkuları daha da arttırmıştır.
akla ilk gelen soru şu oluyordu; kennedyyi gerçekten oswald mı öldürmüştü?
çünkü bazı kimseler tarafından başkana kurşunların kitap deposundan değil, yeraltı geçidinin üzerindeki demiryolundan sıkıldığı ileri sürülüyordu. kurşunların arkadan atıldığı da kesin değildi. çünkü doktorlar, kurşunların giriş yönünü tespit için hiç bir çaba harcamamışlardı.
dallas polis radyosu, suikasttan tam altı dakika sonra, yani 12,36da oswald’ın çok ayrıntılı bir tarifini vermişti. oysa, o sırada kimse katilin kim olduğunu bilmiyordu. polis, radyo aracılığıyla bu ayrıntılı tarifi nasıl ve neye dayanarak vermişti? öte yandan, oswald’ın bindiği ileri sürülen taksinin şoförü, müşterisinin biniş saati olarak defterine 12.30 yazılı olduğunu söylemişti. oswald’ın suikastın işlendiği 12,30da hem kitap deposunda hem de takside olması imkânsızdı. fakat şoför, bu kayıtları seferden sonra yazdığını söylediği için, warren komisyonu oswald’ın, 12,30dan sonra taksiye bindiği kanısına varmıştır.
aradan geçen yıllara rağmen bugün bile gerçek katilin oswald olduğu kesinlikle söylenememektedir.
warren raporu’nun, oswald’ın başkan kennedyyi hiç bir devlet ya da kuruluşun parmağı olmadan, tek başına öldürdüğü yargısı da, bu konuyla ilgili kişilerin arka arkaya öldürülmeleri nedeniyle dayanıksız kalıyordu. dünya kamuoyu da, bu kişilerin eceliyle ölmedikleri kanısındadır. suikastla uzaktan ya da yakından ilgili kişilerin birer birer ölmeleri, başkan kennedynin ölümünün altında başka nedenlerin yattığı kanısını doğrular niteliktedir.
şimdi, kennedynin suikasta kurban gittiği dakikadan sonra meydana gelen zincirleme ölüm olaylarını inceleyelim;
suikast sanığı olarak lee harvey oswald adında bir genç yakalandı. kendisini daha savunma olanağı bulamadan, bar sahibi jack ruby tarafından iki polisin arasında tabancayla vurularak öldürüldü.
suikast olayında görgü tanığı durumunda bulunan ve çok şey bildiği sanılan polis memuru j.p. tippit, kennedyden 45 dakika sonra cadde ortasında öldürüldü. bu cinayet, oswald’ın sırtına yüklendi.
polis tippitin öldürüldüğünü gören ve katilin kaçtığı arabayı bir süre izleyen reynold, iki gün sonra dükkânının önünde tabancayla vurularak can verdi. eski araba alım satımıyla uğraşan reynold, polisi öldüreni gördüğünü, yeniden karşılaşacak olursa tanıyabileceğini komşularına söylemişti. reynoldun katili bulunamadı.
reynoldun bir sevgilisi vardı. nancy adındaki bu kadın jack rubynin barında çalışıyordu. reynoldun kendisine bazı "şeyler" söylediği anlaşılınca, barda olay çıkardığı gerekçesiyle tutuklandı. ertesi gün kapatıldığı hücreden cesedi çıkarılıyordu. polise göre nancy intihar etmişti. fakat hiç kimse bu "intihar" olayına inanmadı.
taninmiş gazetecilerden jim koethe, suikast olayını aydınlatmak için çalışmaya girişmişti. cinayetin üzerindeki karanlık perdeyi kaldıracağını ve yılın gazetecisi seçileceğini umuyordu. bazı önemli ipuçları da ele geçirmişti. fakat bir gün evinin banyosunda, boynundan bıçaklanarak öldürüldü. onun da katili bulunamadı...
gazeteci bill hunter da, kennedy suikastı konusunda delil topluyordu. kendisini görmeye gelen iki polisten birinin eliyle öldürüldü. verilen bilgiye göre, gazeteciyle şakalaşan polis bir ara tabancasını çekmiş ve elinden yere düşürmüştü. tabanca yerde patlamış ve çıkan kurşun, bill hunterı öldürmüştü!..
oswaldı öldürmesinden bir gece önce ruby’nin evinde yapılan önemli bir toplantıya savcı tom howard da katılmıştı. jack rubynin iki polis arasında hapishaneye götürülen oswaldı vurmasından sonra savcı howard, kalp durmasından öldü. otopsi bile yapmadan, savcıyı çabucak gömdüler.
oswaldın kaldığı pansiyonun sahibi bayan earline roberts de birden bire kalp durmasından ölüverdi!.. pansiyoncu kadın, kennedynin ölümünden az sonra, oswaldı otobüse binerken görmüştü. ve bu otobüs, polis memuru tippitin bulunduğu yöne doğru gitmemişti. bayan roberts bu iddiasında direnince ölüm onun da yakasına yapıştı...
boyaci hank killam, kennedy suikastıyla ilgili bazı şeyler biliyordu. çünkü killamın bir arkadaşı, oswaldla aynı pansiyonda kalıyor ve karısı wanda, jack rubynin yanında çalışıyordu. birçok kişiyle birlikte killam da polis tarafından sorguya çekilmişti. bilinmeyen bir nedenle killam, dallastan ayrılmak zorunda kaldı. gittiği pensacola kentinde, boynundan kesilmiş olarak bir kaldırım üzerinde bulundu. polis raporlarında, zavallı killamın bir pencere camı üzerine kaza sonucu düşerek öldüğü yazılıyordu.
suikasttan sonra, rubyyle hücresinde baş başa konuşmak olanağını bulan tek gazeteci, dorothy kigallen’di. fakat o da bir gün ölüverdi. polise göre bayan kigallen çok sayıda uyku hapı yutarak intihar etmişti!..
otobüs şoförü william whaley, suikast günü otobüs durağından oswaldı alarak barkleye götürmüştü. hareket saati 12,30la 12,45ti. şoför bunu hareket defterine yazmıştı. oysa o sırada oswald’ın kennedyye ateş etmesi gerekiyordu. şoför, bu iddiasında direndi. bir gün william whaley’in kullandığı otobüsle direğe çarparak öldü. otuz beş yıllık şoförlük hayatında, bir gün bile kaza yapmayan whaleyin, böyle basit bir kazada can vermesine kimse akıl erdiremedi.
union terminal şirketinin işletme şefi olan tanıklardan lee bowers, kennedyye kitap deposundan değil de, yolun karşı yakasından iki kişinin ateş ettiğini söylemişti. tanıklığından kısa bir süre sonra, bowers de öldü. ölüm nedeniyse bir türlü anlaşılamadı.
polis tippitin öldürüldüğünü gören başka bir tanık da, edward benarides’di o da öldü. hasta filan da değildi. neden öldüğü de bilinemedi.
...ve sonunda jack ruby... ruby 9 aralıkta hapishaneden hastaneye "zafiyet" teşhisiyle götürüldü. bir ay sonra da, hastalığının adı kanser oldu ve ruby hemen öldü. kanser konusunda büyük araştırma ve çalışmaların yapıldığı amerika gibi bir ülkede, rubyyi bir ay içinde öldürecek kadar ilerlemiş hastalığın anlaşılamaması olacak şey değildi. ruby ölümünden önce, yanındaki hastalara şöyle diyordu:
"vücuduma kanser aşıladılar!.."
gizli bir el, kennedyyi yok ettikten sonra, bu olayı aydınlığa kavuşturacak kişileri de sanki birer birer ortadan kaldırmıştı.
aradan yıllar geçtikten sonra bir gün, john fitzgerald kennedynin kardeşi robert kennedy de, 5 haziran 1968de los angelesın ambassador hotelinde düzenlenen bir baloda vurularak öldürülüyordu. katil, sirhan adlı bir filistinli arap göçmeniydi.
robert kennedy, a.b.d. başkanlığına demokrat parti’den adaylığını koymuş ve başkan adayı seçimlerinin altısından beşini kazanınca, bunu kutlamak için los angeleste bir balo düzenlemişti. arap göçmeni tarafından vurulmasaydı, belki de a.b.d. başkanlığına ikinci bir kennedy geçmiş olacaktı.
arap göçmeni sirhana, ambassador hotel salonlarında bu cinayeti işleten, kennedyleri a.b.d. başkanı olarak görmek istemeyen yine o gizli el miydi acaba?
bu soruya verilecek karşılık, hiç olmazsa şimdilik yok.
litvanyanın 2006 eurovision finallerine katildigi şarkı. kendilerine bu kadar guvenmeleri ilgi cekiciydi. ozellikle sarkinin baslairnda ciddi duran kel amcanin kendini kaybettigi an muhtesemdi.
we are the winners
we are, we are!
we are the winners
we are, we are!
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
so, you gotta vote,
vote, vote for the winners
vote, vote, vote for the winners
we are the winners of eurovision
(de vilnius city a paris)
(lt united ici)
we are the winners of eurovision
(chantons la meme chanson)
(cos we got it goin on)
everyday you hear us on the radio
(thats right)
and everyday you see us on the news
(yeah)
it doesnt matter in mono or in stereo
(its better in stereo)
cos we are here to represent the truth that
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
go baby!
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
we are the winners of eurovision
we are the winners of eurovision
we are the winners of eurovision
we are the winners of eurovision
you gotta vote, vote, vote for the winners
vote, vote, vote for the winners
coz we are the winners of eurovision
vote!
we are the winners
we are, we are!
we are the winners
we are, we are!
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
so, you gotta vote,
vote, vote for the winners
vote, vote, vote for the winners
we are the winners of eurovision
(de vilnius city a paris)
(lt united ici)
we are the winners of eurovision
(chantons la meme chanson)
(cos we got it goin on)
everyday you hear us on the radio
(thats right)
and everyday you see us on the news
(yeah)
it doesnt matter in mono or in stereo
(its better in stereo)
cos we are here to represent the truth that
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
go baby!
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
we are the winners of eurovision
we are, we are! we are, we are!
we are the winners of eurovision
we are the winners of eurovision
we are the winners of eurovision
we are the winners of eurovision
you gotta vote, vote, vote for the winners
vote, vote, vote for the winners
coz we are the winners of eurovision
vote!
(bkz: kaypak)
tenacious d sarkisi.
[spoken]
this is the greatest and best song in the world... tribute.
long time ago me and my brother kyle here,
we was hitchhikin down a long and lonesome road.
all of a sudden, there shined a shiny demon... in the middle... of the road.
and he said:
[sung]
"play the best song in the world, or ill eat your soul." (soul)
[spoken]
well me and kyle, we looked at each other,
and we each said... "okay."
[sung]
and we played the first thing that came to our heads,
just so happened to be,
the best song in the world, it was the best song in the world.
look into my eyes and its easy to see
one and one make two, two and one make three,
it was destiny.
once every hundred-thousand years or so,
when the sun doth shine and the moon doth glow
and the grass doth grow...
needless to say, the beast was stunned.
whip-crack went his whoopy tail,
and the beast was done.
he asked us: "(snort) be you angels?"
and we said, "nay. we are but men."
rock!
ahhh, ahhh, ahhh-ah-ah,
ohhh, whoah, ah-whoah-oh!
this is not the greatest song in the world, no.
this is just a tribute.
couldnt remember the greatest song in the world, no, no.
this is a tribute, oh, to the greatest song in the world,
all right! it was the greatest song in the world,
all right! it was the best muthafuckin song the greatest song in the world.
[2-part skat]
[spoken]
and the peculiar thing is this my friends:
the song we sang on that fateful night it didnt actually sound
anything like this song.
[sung]
this is just a tribute! you gotta believe it!
and i wish you were there! just a matter of opinion.
ah, fuck! good god, god lovin,
so surprised to find you cant stop it.
[skat]
all right! all right!
[spoken]
this is the greatest and best song in the world... tribute.
long time ago me and my brother kyle here,
we was hitchhikin down a long and lonesome road.
all of a sudden, there shined a shiny demon... in the middle... of the road.
and he said:
[sung]
"play the best song in the world, or ill eat your soul." (soul)
[spoken]
well me and kyle, we looked at each other,
and we each said... "okay."
[sung]
and we played the first thing that came to our heads,
just so happened to be,
the best song in the world, it was the best song in the world.
look into my eyes and its easy to see
one and one make two, two and one make three,
it was destiny.
once every hundred-thousand years or so,
when the sun doth shine and the moon doth glow
and the grass doth grow...
needless to say, the beast was stunned.
whip-crack went his whoopy tail,
and the beast was done.
he asked us: "(snort) be you angels?"
and we said, "nay. we are but men."
rock!
ahhh, ahhh, ahhh-ah-ah,
ohhh, whoah, ah-whoah-oh!
this is not the greatest song in the world, no.
this is just a tribute.
couldnt remember the greatest song in the world, no, no.
this is a tribute, oh, to the greatest song in the world,
all right! it was the greatest song in the world,
all right! it was the best muthafuckin song the greatest song in the world.
[2-part skat]
[spoken]
and the peculiar thing is this my friends:
the song we sang on that fateful night it didnt actually sound
anything like this song.
[sung]
this is just a tribute! you gotta believe it!
and i wish you were there! just a matter of opinion.
ah, fuck! good god, god lovin,
so surprised to find you cant stop it.
[skat]
all right! all right!
(bkz: tribute)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?