(bkz: fallogosantrik )
aslolan buyukluk beklentisidir. bu erkekte buyuk gogus beklentisine kadinda buyuk penis beklentisine donusur. kadinin beklentisi bir nebze anlasilabilir. cunku boyutundan endise ettigi organ iliskinin k2 noktasiyla birebir ilgilidir. erkegin beklentisi ise tamamen psikolojik tatmin icindir. bu durumda erkegin beklentisinin temeline inmek mantikli olacaktir. bunun birkac sebebi olabilir. bunlarin bazilari oidipus kompleksi,kendine guvensizlik ya da toplumsal sartlanma olabilir. gunumuzdeki emperyalist mantik bize tek tip dusunceyi, tek tip muzigi, tek tip eglenceyi, tek tip tercihi empoze etmeye calisiyor. bunun sonucu da zevkler ortak bir paydada bulusmaya basliyor. eger bunu basarirsa kucuk goguslu avrupa ve kuzey amerikadaki kadinlar kendilerini daha cok begendirmek icin silikon ameliyatlari olacak ve bu bir sektore donusecek. su andaki gibi. zeki bir insan sunu dusunebilir, gogus sut torbalari ve yagdan mutevellittir. buyuk gogus ve ince bel bir arada istisnalar disinda nadiren biraraya gelebilir. cunku yag vucutta yalnizca goguslerde depolanmaz.ve ikisi de insanlarin geneline empoze edilen guzellik kavramının temel ilkeleridir. bu celiski bile durumu ozetler sanirim. bana kalirsa buyuk gogus yalnizca sirt ve boyun agrisi yapan, vucutta gereksiz yere tasinan yukten baska birsey degildir. ideal gogus boyutuyla ilgili kisisel kistas ve fikirler olsa da yercekimine karsi koyabilecek ve kadin oldugunu hissettirecek boyuttaki gogus yeterlidir ve hatta tadindan yenmez. bu arada kucuk bir not gogus buyudukce hassasiyeti azalir.
26-eş-şuarâ
mekkede nâzil olan bu sûre, 227 (ikiyüzyirmiyedi) âyettir. 224, 225, 226, 227. âyetleri (dört âyet), medinede nâzil olmuştur. "şuarâ", şairler demektir; 224. âyetinde şairlerden sözedildiği için, sûre bu ismi almıştır. muhaliflerin kurana karşı ileri sürdükleri iddialarından biri de, onun bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğu idi. işte kuran, hz. peygamberin irşadı ile daha önceki peygamberlerin irşadlarının özde birleştiğini ve kuranın bir şair eseri olmadığını isbat ederek, bu iddiayı çürütmekte ve reddetmektedir.
rahmân ve rahîm (olan) allahın adıyla.
1. tâ. sîn. mîm.
2. bunlar, apaçık kitabın âyetleridir.
3. (resûlüm!) onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!
4. biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.
5. kendilerine, o çok esirgeyici allahtan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.
6. üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.
7. yeryüzüne bir bakmazlar mı! orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.
8. şüphesiz bunlarda (allahın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler.
9. şüphe yok ki rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
10. hani rabbin musaya: o zalimler güruhuna, firavunun kavmine git. hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.
11. hani rabbin musaya: o zalimler güruhuna, firavunun kavmine git. hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.
12. musa şöyle dedi: rabbim! doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.
13. (bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için haruna da elçilik ver.
14. onların bana isnad ettikleri bir suç da var. bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.
15. allah buyurdu: hayır (seni asla öldüremezler)! ikiniz mucizelerimizle gidin. şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.
16. haydi firavuna gidip deyin ki: gerçekten biz, âlemlerin rabbinin elçisiyiz;
17. israiloğullarını bizimle beraber gönder.
18. (kendisine allahın emri tebliğ edilince firavun) dedi ki: biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?
19. sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. sen nankörün birisin!
20. musa: ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım
21. sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. sonra rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.
22. o nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) israiloğullarını kendine kul köle etmendir.
23. firavun şöyle dedi: âlemlerin rabbi dediğin de nedir?
24. musa cevap verdi: eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) o, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin rabbidir.
25. (firavun) etrafında bulunanlara: işitiyor musunuz? dedi.
26. musa dedi ki: o, sizin de rabbiniz, daha önceki atalarınızın da rabbidir.
27. firavun: size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi.
28. musa devamla şunu söyledi: şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), o, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların rabbidir.
29. firavun: benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi.
30. musa: sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi.
31. firavun: doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi.
32. bunun üzerine musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)!
33. elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!
34. firavun, çevresindeki ileri gelenlere: bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz!
35. sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. şimdi ne buyurursunuz?
36. dediler ki: onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder;
37. ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.
38. böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi.
39. halka: siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi.
40. (firavunun adamları:) eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler.
41. sihirbazlar geldiklerinde firavuna: şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler.
42. firavun cevap verdi: evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.
43. musa onlara: ne atacaksanız atın! dedi.
44. bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: firavunun kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler.
45. sonra musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!
46. (bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
47. "alemlerin rabbine, iman ettik" dediler.
48. "musa ve harunun rabbine iman ettik" .
49. firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!
50. "zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz rabbimize döneceğiz."
51. "biz, ilk iman edenler olduğumuz için rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız."
52. musaya: kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik.
53. firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:
54. "esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır."
55. "(böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir."
56. "biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu).
57. ama (sonunda) biz onları (firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık.
58. hazinelerden ve değerli bir yerlerden.
59. böylece, bunlara israiloğullarını mirasçı yaptık.
60. derken (firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler.
61. iki topluluk birbirini görünce, musanın adamları: işte yakalandık! dediler.
62. musa: asla! dedi, rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.
63. bunun üzerine musaya: asân ile denize vur! diye vahyettik. (vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.
64. ötekilerini de oraya yaklaştırdık.
65. musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.
66. sonra ötekilerini suda boğduk.
67. şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
68. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
69. (resûlüm!) onlara ibrahimin haberini de naklet.
70. hani o, babasına ve kavmine: neye tapıyorsunuz? demişti.
71. "putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler.
72. ibrahim: peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?
73. yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?
74. şöyle cevap verdiler: hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.
75. ibrahim dedi ki: iyi ama, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?
76. ister siz , ister eski atalarınız
77. iyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin rabbi (benim dostumdur);
78. beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren odur.
79. beni yediren, içiren odur.
80. hastalandığım zaman bana şifa veren odur.
81. benim canımı alacak, sonra beni diriltecek odur.
82. ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum odur.
83. rabbim! bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
84. bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!
85. beni, naîm cennetinin vârislerinden kıl.
86. babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). çünkü o sapıklardandır.
87. (insanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme.
88. o gün, ne mal fayda verir ne de evlât.
89. ancak allaha kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).
90. (o gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır.
91. cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.
92. onlara: allahtan gayrı taptıklarınız hani nerede? denilir.
93. size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? .
94. onlar ve azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar.
95. iblis bütün orduları da.
96. orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:
97. vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.
98. çünkü biz sizi âlemlerin rabbi ile eşit tutuyorduk.
99. bizi ancak o günahkârlar saptırdı.
100. şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var.
101. ne de yakın bir dostumuz.
102. ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!
103. bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
104. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
105. nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.
106. kardeşleri nuh onlara şöyle demişti: (allaha karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
107. bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
108. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
109. buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin rabbidir.
110. onun için, allahtan korkun ve bana itaat edin.
111. onlar şöyle cevap verdiler: sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!
112. nuh dedi ki: onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.
113. onların hesabı ancak rabbime aittir. bir düşünseniz!
114. ben iman eden kimseleri kovacak değilim.
115. ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
116. dediler ki: ey nuh! (bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!
117. nuh: rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı.
118. artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.
119. bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.
120. sonra da geri kalanları suda boğduk.
121. doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
122. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
123. âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
124. kardeşleri hûd onlara şöyle demişti: (allaha karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
125. bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
126. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
127. buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin rabbidir.
128. siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz?
129. temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?
130. yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?
131. artık allahtan korkun ve bana itaat edin.
132. bildiğiniz şeyleri size bol bol veren, allahdan korkun.
133. o size verdi : davarlar, oğullar".
134. "bahçeler çeşmeler." (allaha karşı gelmek) den sakının.
135. doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum.
136. (onlar) şöyle dediler: sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.
137. bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.
138. biz azaba uğratılacak da değiliz.
139. böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.
140. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
141. semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
142. kardeşleri sâlih onlara şöyle demişti: (allaha karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
143. bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
144. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
145. buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin rabbidir.
146. siz burada, güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)?
147. "böyle bahçelerde, çeşme başlarında ?"
148. "ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında?"
149. (böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz).
150. artık allahtan korkun ve bana itaat edin.
151. "o aşırıların emrine uymayın."
152. "yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyenler(in sözüyle hareket etmeyin).
153. dediler ki: sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!
154. sen de ancak bizim gibi bir insansın. eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir.
155. salih: işte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi.
156. ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.
157. buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular.
158. bunun üzerine onları azap yakaladı. doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
159. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
160. lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
161. kardeşleri lût onlara şöyle demişti: (allaha karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
162. bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
163. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
164. buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin rabbidir.
165. rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!
166. rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!
167. onlar şöyle dediler: ey lût! (bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın!
168. lût: doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim!
169. rabbim! beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar.
170. bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
171. ancak bir kocakarı müstesna. o, geride kalanlardan (oldu).
172. sonra diğerlerini helâk ettik.
173. üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!
174. elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.
175. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
176. eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı.
177. şuayb onlara şöyle demişti: (allaha karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
178. bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
179. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
180. buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin rabbidir.
181. ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın.
182. doğru terazi ile tartın.
183. insanların hakkı olan şeyleri kısmayın. yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
184. sizi ve önceki nesilleri yaratan (allah) dan korkun.
185. onlar şöyle dediler: sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!
186. sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. bilki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.
187. şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır.
188. şuayb: rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi.
189. velhasıl onu yalancı saydilar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!
190. doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
191. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
192. muhakkak ki o (kuran) âlemlerin rabbinin indirmesidir.
193. (resûlüm!) onu rûhul-emîn (cebrail) indirdi.
194. senin kalbine; uyarıcılardan olman için,
195. apaçık arapça bir dille.
196. o, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
197. benî israil bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
198. biz onu arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,
199. bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.
200. onu günahkârların kalplerine böyle soktuk.
201. onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
202. işte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.
203. o zaman: bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.
204. (durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?
205. ne dersin! eğer biz onları yıllarca yaşatsak.
206.sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!
207. faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.
208. bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.
209. (onlar)ihtar edilmiştir ve biz zülmetmiş değilizdir.
210. onu (kuranı) şeytanlar indirmedi.
211. bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.
212. şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
213. o halde sakın allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!
214. (önce) en yakın akrabanı uyar.
215. sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.
216. şayet sana karşı gelirlerse de ki: ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.
217. sen o mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
218. o ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
219. secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).
220. çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen odur.
221. şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?
222. onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.
223. bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
224. şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.
225. baksana onlar her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar.
226. ve onlar yapamayacakları şeyleri söylerler.
227. ancak iman edip iyi işler yapanlar, allahı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
mekkede nâzil olan bu sûre, 227 (ikiyüzyirmiyedi) âyettir. 224, 225, 226, 227. âyetleri (dört âyet), medinede nâzil olmuştur. "şuarâ", şairler demektir; 224. âyetinde şairlerden sözedildiği için, sûre bu ismi almıştır. muhaliflerin kurana karşı ileri sürdükleri iddialarından biri de, onun bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğu idi. işte kuran, hz. peygamberin irşadı ile daha önceki peygamberlerin irşadlarının özde birleştiğini ve kuranın bir şair eseri olmadığını isbat ederek, bu iddiayı çürütmekte ve reddetmektedir.
rahmân ve rahîm (olan) allahın adıyla.
1. tâ. sîn. mîm.
2. bunlar, apaçık kitabın âyetleridir.
3. (resûlüm!) onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!
4. biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.
5. kendilerine, o çok esirgeyici allahtan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.
6. üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.
7. yeryüzüne bir bakmazlar mı! orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.
8. şüphesiz bunlarda (allahın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler.
9. şüphe yok ki rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
10. hani rabbin musaya: o zalimler güruhuna, firavunun kavmine git. hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.
11. hani rabbin musaya: o zalimler güruhuna, firavunun kavmine git. hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.
12. musa şöyle dedi: rabbim! doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.
13. (bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için haruna da elçilik ver.
14. onların bana isnad ettikleri bir suç da var. bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.
15. allah buyurdu: hayır (seni asla öldüremezler)! ikiniz mucizelerimizle gidin. şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.
16. haydi firavuna gidip deyin ki: gerçekten biz, âlemlerin rabbinin elçisiyiz;
17. israiloğullarını bizimle beraber gönder.
18. (kendisine allahın emri tebliğ edilince firavun) dedi ki: biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?
19. sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. sen nankörün birisin!
20. musa: ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım
21. sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. sonra rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.
22. o nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) israiloğullarını kendine kul köle etmendir.
23. firavun şöyle dedi: âlemlerin rabbi dediğin de nedir?
24. musa cevap verdi: eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) o, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin rabbidir.
25. (firavun) etrafında bulunanlara: işitiyor musunuz? dedi.
26. musa dedi ki: o, sizin de rabbiniz, daha önceki atalarınızın da rabbidir.
27. firavun: size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi.
28. musa devamla şunu söyledi: şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), o, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların rabbidir.
29. firavun: benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi.
30. musa: sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi.
31. firavun: doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi.
32. bunun üzerine musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)!
33. elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!
34. firavun, çevresindeki ileri gelenlere: bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz!
35. sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. şimdi ne buyurursunuz?
36. dediler ki: onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder;
37. ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.
38. böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi.
39. halka: siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi.
40. (firavunun adamları:) eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler.
41. sihirbazlar geldiklerinde firavuna: şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler.
42. firavun cevap verdi: evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.
43. musa onlara: ne atacaksanız atın! dedi.
44. bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: firavunun kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler.
45. sonra musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!
46. (bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
47. "alemlerin rabbine, iman ettik" dediler.
48. "musa ve harunun rabbine iman ettik" .
49. firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!
50. "zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz rabbimize döneceğiz."
51. "biz, ilk iman edenler olduğumuz için rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız."
52. musaya: kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik.
53. firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:
54. "esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır."
55. "(böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir."
56. "biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu).
57. ama (sonunda) biz onları (firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık.
58. hazinelerden ve değerli bir yerlerden.
59. böylece, bunlara israiloğullarını mirasçı yaptık.
60. derken (firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler.
61. iki topluluk birbirini görünce, musanın adamları: işte yakalandık! dediler.
62. musa: asla! dedi, rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.
63. bunun üzerine musaya: asân ile denize vur! diye vahyettik. (vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.
64. ötekilerini de oraya yaklaştırdık.
65. musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.
66. sonra ötekilerini suda boğduk.
67. şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
68. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
69. (resûlüm!) onlara ibrahimin haberini de naklet.
70. hani o, babasına ve kavmine: neye tapıyorsunuz? demişti.
71. "putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler.
72. ibrahim: peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?
73. yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?
74. şöyle cevap verdiler: hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.
75. ibrahim dedi ki: iyi ama, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?
76. ister siz , ister eski atalarınız
77. iyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin rabbi (benim dostumdur);
78. beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren odur.
79. beni yediren, içiren odur.
80. hastalandığım zaman bana şifa veren odur.
81. benim canımı alacak, sonra beni diriltecek odur.
82. ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum odur.
83. rabbim! bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
84. bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!
85. beni, naîm cennetinin vârislerinden kıl.
86. babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). çünkü o sapıklardandır.
87. (insanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme.
88. o gün, ne mal fayda verir ne de evlât.
89. ancak allaha kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).
90. (o gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır.
91. cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.
92. onlara: allahtan gayrı taptıklarınız hani nerede? denilir.
93. size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? .
94. onlar ve azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar.
95. iblis bütün orduları da.
96. orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:
97. vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.
98. çünkü biz sizi âlemlerin rabbi ile eşit tutuyorduk.
99. bizi ancak o günahkârlar saptırdı.
100. şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var.
101. ne de yakın bir dostumuz.
102. ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!
103. bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
104. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
105. nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.
106. kardeşleri nuh onlara şöyle demişti: (allaha karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
107. bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
108. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
109. buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin rabbidir.
110. onun için, allahtan korkun ve bana itaat edin.
111. onlar şöyle cevap verdiler: sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!
112. nuh dedi ki: onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.
113. onların hesabı ancak rabbime aittir. bir düşünseniz!
114. ben iman eden kimseleri kovacak değilim.
115. ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
116. dediler ki: ey nuh! (bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!
117. nuh: rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı.
118. artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.
119. bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.
120. sonra da geri kalanları suda boğduk.
121. doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
122. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
123. âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
124. kardeşleri hûd onlara şöyle demişti: (allaha karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
125. bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
126. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
127. buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin rabbidir.
128. siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz?
129. temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?
130. yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?
131. artık allahtan korkun ve bana itaat edin.
132. bildiğiniz şeyleri size bol bol veren, allahdan korkun.
133. o size verdi : davarlar, oğullar".
134. "bahçeler çeşmeler." (allaha karşı gelmek) den sakının.
135. doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum.
136. (onlar) şöyle dediler: sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.
137. bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.
138. biz azaba uğratılacak da değiliz.
139. böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.
140. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
141. semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
142. kardeşleri sâlih onlara şöyle demişti: (allaha karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
143. bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
144. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
145. buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin rabbidir.
146. siz burada, güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)?
147. "böyle bahçelerde, çeşme başlarında ?"
148. "ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında?"
149. (böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz).
150. artık allahtan korkun ve bana itaat edin.
151. "o aşırıların emrine uymayın."
152. "yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyenler(in sözüyle hareket etmeyin).
153. dediler ki: sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!
154. sen de ancak bizim gibi bir insansın. eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir.
155. salih: işte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi.
156. ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.
157. buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular.
158. bunun üzerine onları azap yakaladı. doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
159. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
160. lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
161. kardeşleri lût onlara şöyle demişti: (allaha karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
162. bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
163. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
164. buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin rabbidir.
165. rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!
166. rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!
167. onlar şöyle dediler: ey lût! (bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın!
168. lût: doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim!
169. rabbim! beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar.
170. bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
171. ancak bir kocakarı müstesna. o, geride kalanlardan (oldu).
172. sonra diğerlerini helâk ettik.
173. üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!
174. elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.
175. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
176. eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı.
177. şuayb onlara şöyle demişti: (allaha karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
178. bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
179. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
180. buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin rabbidir.
181. ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın.
182. doğru terazi ile tartın.
183. insanların hakkı olan şeyleri kısmayın. yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
184. sizi ve önceki nesilleri yaratan (allah) dan korkun.
185. onlar şöyle dediler: sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!
186. sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. bilki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.
187. şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır.
188. şuayb: rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi.
189. velhasıl onu yalancı saydilar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!
190. doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
191. şüphesiz rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
192. muhakkak ki o (kuran) âlemlerin rabbinin indirmesidir.
193. (resûlüm!) onu rûhul-emîn (cebrail) indirdi.
194. senin kalbine; uyarıcılardan olman için,
195. apaçık arapça bir dille.
196. o, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
197. benî israil bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
198. biz onu arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,
199. bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.
200. onu günahkârların kalplerine böyle soktuk.
201. onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
202. işte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.
203. o zaman: bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.
204. (durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?
205. ne dersin! eğer biz onları yıllarca yaşatsak.
206.sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!
207. faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.
208. bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.
209. (onlar)ihtar edilmiştir ve biz zülmetmiş değilizdir.
210. onu (kuranı) şeytanlar indirmedi.
211. bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.
212. şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
213. o halde sakın allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!
214. (önce) en yakın akrabanı uyar.
215. sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.
216. şayet sana karşı gelirlerse de ki: ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.
217. sen o mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
218. o ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
219. secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).
220. çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen odur.
221. şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?
222. onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.
223. bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
224. şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.
225. baksana onlar her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar.
226. ve onlar yapamayacakları şeyleri söylerler.
227. ancak iman edip iyi işler yapanlar, allahı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
sozlugun basindan beri varligiyla bizi mutlu eden, askere gidisiyle ise daha mutlu eden birey. donmesi yaklastikca korkumuz artiyor. askerlik anilarini anlatmamasi icin rusvet verecegim insan evladi.
ucurtmanin aliskin oldugu eylem.
(bkz: aramam seni)
sevdicek hayal kirikligina ugrarken yaninda olmak hem huzur hem huzursuzluk verecetir. zamanla o bu duruma alisir siz de rahat edersiniz.
w4 de kan govdeyi goturmekte. ittifaklar birbirlerine savas ilan ettiler ve yaklasik 300 oyuncu bibirlerine saldirmaya basladi. w5 de ise daha iliman bir iklim surmekte.
eksi sozlukte fanatikleri bulunan fantazidir.
dr oetkerin yeni bir hazır tatlısı. tatli demek haksizlik.muhtesem bisey. inanilmaz.
(bkz: yaseminin penceresi)
son entrysinin uzerinde iki yıl geçmişken tekrar gündeme getirmek istedigim basliktir. soyle ki; hepimizin kullanabilecegi bir forum sayfasında sozluk konseptinden uzak emege saygi ve +rep modunda paylasim yapilabilir. begenilen sarkilar, klipler, oyunlar ya da hernelerse onlar rapid ve benzeri paylasim programlari var oldugu surece serverda fazlaca yer isgal etmeden paylasim surdurulebilir. tek sorun forumlarin genelde php olmalari bizim serverimizin de linux olmamasidir. asp forumlar da olmasina ve hatta olmasa bile yazma kabiliyetine sahip yazarlarimiz da olmasina ragmen linux server bulunsa bugun acilabilecek olsumdur. orada azip cosan yazarlarin sozluk konseptinin icine etmesi engellenmis orada heveslerini almasi saglanmis olur. bizim icin de istedigimiz film, resim ve sarkiya ulasmak icin guzel bir kaynak yaratilmis olur.
iyi diyelim (kisa bi bekleme)
belki iyi oluruz.
belki iyi oluruz.
(bkz: anne ya da leyla)
karşılıksız sevebilmekse sevda
gerçek seven küle dönmüş her çağda
elim kolum bağlanmışsa kıyında
seydunayım gebermişsem kıyında
sana olan sevdamdandır bilesin
gerçek seven küle dönmüş her çağda
elim kolum bağlanmışsa kıyında
seydunayım gebermişsem kıyında
sana olan sevdamdandır bilesin
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?