ötekilere bıraktık güneşi karşılamayı nasıl, nasıl ama nasıl isterdik isterdik biz de yaşamayı erken öleceğiz seninle biz şafaktan önce öleceğiz mademki biz partizanız zincirin ilk halkasıyız erken öleceğiz seninle biz şafaktan önce öleceğiz anımsar mısın seninle gece nasıl vedalaşmıştık? silah sesleriyle yüklüydü gece nasıl heyecanlıydık nasıl kulağımız yüreğimizde
verilen teklif 3+3 bence ideal . açlık sınırının altında maaşla geçinen pardon geçinemeyen bir çok insanın varlığı göz önünde bulundurulursa fazla bile . fazlasını istememek gerek ... sürüden ayrılanı kurt kapar.
"sütü çok fazla tüketmedikleri için bu çocuklarımız hastaneye kaldırılıyor" diye bir açıklama yapan hükumet el insaf o çocuğun o yaşına kadar süte bağışıklığı olmadıysa bu da mı senin suçun değil ! eee bizim memlekette de işler artık böyle yürüyor demek ki su yoksa süt için !
fakat emin ol ki sevgili, zavallı bir çingenenin kıllı , siyah bir örümceğe benzeyen eli geçirecekse eğer ipi boğazıma, mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar nazıma !
1902 doğumlu,namı değer mavi gözlü dev türkiye de serbest nazımın ilk uygulayıcısıdır, 3 yaşında halepte paşa torunluğu etmiş 19 unda moskova da komünist üniversite öğrenciliği , 14 yaşından beri şairlik eder.1951 de türk vatandaşlığından çıkarılıp,2009 yılında geri alınmıştır. şiirlerinden kazanç elde etmek istediğinde orhan selim ismini kullanır .
benim sıska benim cılız benim zavallı çocuğum orhan selim! sen benim ne gözüm ne kolum ne kafamsın; sen benim bir kurşun balyası gibi,sıska sırtına bindiğim ve alnının teriyle geçindiğim ilk ve son adamsın !
artık tiraj yapan şeyler bunlar . namus kavramı gelişmemiş insanların özgürlükteki özgürlükleri . hayata dair hiçbir baltaya sap olamamış adamlar . adam dediysem adam gibi adam manasında değil cinsiyet faktörü , insan eşref-i mahlukatmış nerede o günler ... "hakikati bulan ,başkaları farklı düşünüyor diye ,onu haykırmaktan çekiniyorsa hem budala hemde alçaktır. bir adamın benden başka herkes aldanıyor demesi güç şüphesiz;ama sahiden herkes aldanıyorsa o ne yapsın ." daniel de foe
buruk sessiz bir elveda gibi dudaklarımdan düşen satırlarım ,cümlelerim yarım yamalak hüzünlerim vurdulu kırdılı ve umut denen neredeyse yok . demir pencerelerde gördük birbirimizi gözyaşlarımızda kuruttuk gözlerimizi gitme diyemedi ve gittim... şimdi hangi sevmek alır içimdekileri ... korkularım kadar ağırım ve dokundukça çoğalıyor yalnızlıklarım .
çekici kız... hele ki adada onca erkeğin içinde olduğunu düşünürsek.. amma ve lakin içi boş . insanlara tamamıyla et yığını olarak bakacak bir zihniyete sahip olan herkes için ideal en azından...
birine bir gün gideceğini bile bile gel demek ...biteceğini bile bile başlamak , sonunu görerek çabalamak... yalnızlıktan sıkılmak , sadece birini aldatma deneyimine sahip olmak istemek , evde kalmışların duymak isteyeceği cümle yada yalnızca sevmek...
yaşanılası her yerden uzak ,bütün mısralardan soyut , bütün kalabalıklarında yalnız kaldığım ,bütün esaretimde özgür bulduğum , adını anlamında çoğaltan şehir...
memleket için canını dişine takıp 15 ay sabretmek yerine bedeli ödenebilrmiş gibi -parası neyse veririz- düşüncesiyle hizmet süresinin kısaltılması.
hayatımda elimi uzattığımda geri çevirmeyecek tek insana bir gün az bile diyebileceğim , mayısın her 2. pazarı kutlanan köklerinin bir kız çocuğunun amerikada annesinin mezarında bu günü annelere itaf etmesiyle oluşan bir gün...