confessions

bozkircobani

- Yazar -

  1. toplam entry 11
  2. takipçi 1
  3. puan 3167

brno

bozkircobani
2013 yılında yaptığım inter rail turunda tanıştığım güzel şehir.

şehir, eskişehir gibi bünyesinde üniversite(ya da üniversiteler)
bulunduruyor. insanları inanılmaz sıcak kanlı hatta bir festivale
denk geldik domuz çevirme satan yaşlıca bir teyzeden 200 gram et
aldık (şamanistim) kadından çatal bıçak istersen eti eliyle ağzıma
tıktı ve kahkaha attı sonra biz de güldük falan. kızlarını söylemek
bile istemiyorum çünkü inanılmaz güzeller, bu konuda da çok güzel
anılarımız var. sokaklar güzel, insanlar güzel, şehir ucuz, hatta
istiklal caddesinin aynısı var ama brnodaki o kadar kalabalık değil
tabi. gitmek isteyenlere tavsiyeler verebilirim çünkü biz çok kaldık
doyamadık geri dönüp biraz daha kaldık (kız olayları). kesin gidin.

çevre mühendisliği

bozkircobani
özünde doğada geri kazanım, tekarar kullanım, doğru kullanım
ve koruma gibi amaçları öğreten, uygulayan meslektir. ama
burası da türkiye'dir.

benim mezun olduğum üniversite de daha çok çamur(bok) ağırlıklı
eğitim gördük, yani işin kimya kısmıyla ilgilendik. çok yararlı
konular üzerine çalıştık ilerde kendi evime uygulayacağım
geri dönüşüm, tekar kullanım gibi konuları bütün hatlarıyla öğrendik
ama gel gör ki bir(1) sene bu mesleği yaptım ve olayın sadece
rüşvet, görmezden gelme, yandaş olmayanları engelleme, gibi
konulardan ibaret olduğunu görüp yapmamaya karar verdim.
ispanya, fransa, almanya, bütün iskandinav ülkeri, avustralya
bu konularda gelişmiş ülkerlerdir buralarda iş bulabilir çok da
mutlu olabilirsiniz. özellkile ispanya da( gittiğim için söylüyorum).
yani güzel meslek ama türkiye'de değil.

makarna

bozkircobani
toscana fettucinesi tarzı güzel olan yiyecek.

el yapımı hakiki italyan makarnasını evde düzenli yapıp
derin dondurucuya atıyorum, istediğim zaman da haşlayıp
tavuklu mavuklu yiyorum. aşağıya tarifi bırakıp kaçıyorum.

hamuru için:
12 adet orta boy yumurta sarısı
3,5 su bardağı beyaz un

yoğuruyoruz bunu.

sonra bunları pazılar halinde ayırıyoruz. bu tarifte
dört pazı yapsanız yeter. pazıları streçleyip 10 dk
buzdolabında dinlendiriyoruz. sonra çıkarıp çapı 20 cm
olacak şekilde yuvarlak açıyoruz. sonra açtığımız hamuru
rulo şeklinde sarıyoruz. sonra bıçakla 1 cm lik parçalara
ayırıyoruz. parçaları açtığımızda elimizde fettucinelerimize
bakıp mutlu oluyoruz. her pazıyı ayrı poşetleyip derin
dondurucu da saklıyoruz. canımız istediğin de buzluktan çıkarıp
7 dk kaynatıp sosuyla mosuyla yiyoruz.

affiyetler.

pilot

bozkircobani
türkiye de olunması zor olan meslektir.

gidip bir sürü paralar verip lisanlar uçuş belgelerini alıyosun
ama pilot olabilmek için doldurman gereken uçuş saatini dolduramıyorsun
neden uçak az, neden havalanı az, neden olanlar pahalı. uçuş saatiyle
alakalı bilgisi olmayanları bilgilendireyim önce: pilotluk lisanslarını
aldıktan sonra senin iyi bir yerde çalışman içi 3000 saat uçuş yapmış olman gerekiyor
ama türkiye de bu mümkün değil, dev paralar verip yurtdışında yapabiliyorsun ama
o da imkan olayı işte. devletin kendiokulları bile pilot diploması
veriyor ama mezunlar uçuş saatlerini dolduramadıkları için hiç bir yerde çalışamıyorlar.

theodoros angelopoulos

bozkircobani
ömrümüzün yolculuklardan ibaret olduğunu anlatan ulysses gaze filminin yaratıcısı.

bu filmde alışılmışın biraz üzerinde bir durağanlık var ama yolculuklar
da durağandır, her zaman eğlenceli veya olaylı değildir. yolculukların
bu özelliğini teknik olarak yansıtmış sanatçı. olaya biraz da böyle
bakmak lazım. yolculuklar. geçliğinde aşık olduğu ve yıllar geçse de
unutamadığı kadını bir filmle bahane edip kendini yollara atan bir
adamı anlatır bu film. yollarda hep aynı oyuncuyu farklı rollerde
görmemiz de aslında adamın sevdiği kadını başka kadınlarda arayışını
anlatır. daha fazla metafora girmeden bu yol üzerinde izlediğim zaman
bana çok dokunan bir film işte canlar.

recep tayyip erdoğan

bozkircobani
seküler toplum anlayışını benimseyememiş insanıma bal, kaymak gelecek sözlerin yazarıdır.

bildiğiniz gibi bu toplumun aptal olmasını kullanan hatta daha da aptallaştırmaya çalışan, kendinden olmayanları kendinden olmayışını kullanıp bu işi düşmalık seviyesine çıkarmak isteyen akepe'nin artık sonunun geldiğini görebiliyoruz. hayır sonu geldi geçti bile ama adam
hala orda durabiliyor arkadaşlar. devlet battı, şu an görünmez bi devalüasyon var ama nasıl oluyorsa dolar falan düşüyor v.b. isis le olan bağını bütün dünya biliyor ama bizim ülkemizde ki %50 bunu görmüyor.

sakarya'ya iş için düzenli şekilde gidip geliyorum. orda ki insanlar bütün bu olanlardan sonra akepe'ye bi nebze de olsa cephe alır zanneden kadıköy'den çıkmayan (ya da bilimum cihape semtleri) tayfaya seslenerek diyorum ki: yanlış düşünüyorsunuz. aynen aktarıyorum:
b: ben
a: akepeli arkadaşım

b: abi neler oluyor ya adam ışidle beraber çalışıyormuş kamplar falan varmış buralarda.
a: yok ya öyle şey olur mu. bak ben sana bişey diyim mi bu da diğer ülkelerin oyunu şimdi biz israil'le rusya'yla arayı düzelttik ya(burası da komik) bi'yerlerden bi'şeyler çıkarmaya çalışıyorlar (burda elini daireler çizerek sallıyor). bu köprü açılışını (osmangazi köprüsü) falan karalamaya çalışıyorlar. ben ümre'ye gittiğim zaman orada gördüm ki herkes erdoğan hayranı. ışid'le işbirliği yapmak kötü bişey değil ki adam ekonomiyi düzeltiyor ülkeye petrol giriyor, cumhuriyet tarihinde ilk kez petrol de indirim olmuş. nasıl oldu? kim yapabildi? v.b.
.
.
.

konuşmalar aynen bu şekil ilerliyor ve bu adam doç.dr. yani işimiz çok zor. yorum yapmak istemiyorum, çok ama çok üzgünüm.

beşiktaş

bozkircobani
bu sene kadrosunun geçen seneden daha iyi olacağını düşündüğüm takımım.

-gökhan gönül gerçekten ciddi psikolojik galibiyet.
-gomez seneye de burda rahat olun
-fo artık anladı bu işlerin nasıl yürüdüğünü, yıllardır ofansa yapılan bu yatırım bu sene aynı felsefeyle defansa da yapılacak.
-taraftar inanmış durumda
-formalar güzel
-gelirler güzel
-stad full
-stad güzel

ee daha ne olsun?!

yürü güneşe!!

yanlış anlaşılmış şarkı sözleri

bozkircobani
şairlikten ayrılıp son iki yıldır işimin yazmak olduğu şey.

zordur, değişiktir, okulu yoktur.
kendini eğiterek başlıyorsun her şeye
özenerek, saçmalayarak.
bir nevi kendi yolunu yapıp üzerinde yürüyorsun.
öyle çok bu işlere girmiş insanı da çevrende bulamıyorsun.
zorluyorsun.
aşkla deniyorsun oluyor , sonra yine aşkla deniyorsun olmuyor.
akılla deniyorsun oluyor, sonra yine akılla deniyorsun olmuyor.
bazen oluyor, bazen olmuyor yani
bazen bu iş için doğmuşum diyorsun, bazen mesleğini söylemeye utanıyorsun
bazen bir çiçeğe bakıyorsun yazdıklarından utanıyorsun
bazen kalabalıları görüp yaptığın işi seviyorsun.
yapın veya yapmayın diyemem.
ama şu an seviyorum. çünkü yukıarda güzel bi'şeyler yazdım.
5 dk sonra sevemeyeceğim belki :)

leonard cohen

bozkircobani
ömrüme adadığım bir kaç şarkıdan birnin sahibidir.

insan hayatının çok küçük bir bölümünü aşık olarak geçirir. ortalıkta
"aşkla yaşarız" diye gezenleri saymıyorum, zira kendi tercihleri..
ben az önce söylediğim şeye inanıyorum ve aşk dediğimiz şey bütün hatlarıyla
bir takıntıdan ibarettir. bunu eski kendime uzaktan bakarak söylüyorum. ve
bu şarkı aşkın, nasıl da aşık olduğuna koşamayıp onu uzaktan uzaktan, öyle
başkalarından duyduklarınla sevdiğini anlatır. ben bu şarkıyı güzel türkçeme
adapte ettim.

uzun yeşil mumlar yaktım sırf seni kıskandırmak için
ama oda sineklerle doldu beni yalnız sandıkları için
sonra uzun ve uykusuz bir gecenin kumlarını
senin küçük ayakkabına doldurdum
ve itiraf ediyorum elbiseni ben mahvettim
bir daha dünya seni öyle güzel görmesin diye

kalbimi bir doktara gösterdim
yalnızca unutmamı söyledi
ama kendine yazdığı reçetede
senin adın vardı
sonra kendini bir kütüpaneye kapattı
bizim sefil balayımızın anılarıyla
sonra hemşireden kötüleştiğini duydum
bütün çalışmaları boşa giderken

duydum ki bir aziz sana aşıkmış
sonra geceleri onun öğrencisi oldum
aşkın ödevlerini anlatırken
altın kuralı hep karaladı
tam öğrettiklerinin güzelliğini düşünürken
o kendini bir havuzda boğdu
bedeni uçup gitti ama
külleri hala senin için saçmalıyordu.

bir eskimo bir film izletti bana
ve tümüyle tutulmuştu sana
parmakları mavi dudakları mavi
titremeden duramıyordu zavallı adamın elleri
sanırım donmuştu bedeni
rüzgar alınca senin güzel elbiseni
ve sen öyle güzeldin ki
bir kar fırtınasının ortasında

bırak nolur savrulayım rüzgarınla.

l.cohen

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol