bgat

kocaelide’ki büyük fabrikaların sıra halinde dizilmiş olduğu ilçe. kendi deyimleriyle sanayi şehri.

(bkz: sanık)

ülkesi ve insanlık adına, ne boyutta bir suç işlediğinin farkında olduğundan şüphe duyduğum, reşit yaşta olmayan katil.

adam öldürme nedeniyle zan altında bulunan kişi.

nihal atsız eğer yaşasaydı, kendi adıyla kurulan bu sitedeki bilinçsiz-beyinsiz, ne dediklerini bilmeyen, her cümlelerinde küfür olan, böyle bir tiskindirici grubun varlığına kesinlikle izin vermezdi. nihal atsız’ın imajına en büyük zararı verenler, nihal atsız’ın izinden gittiklerini söyleyen, insan vasıflarını kaybetmiş bu kişilerdir.

türkiye’nin toplumsal huzur ve düzenini bozmaya yönelik bir provokasyon suikastidir.

bu cinayetin, yazarın düşüncelerinden dolayı gerçekleştiğini söylemek büyük bir saflık olur. zira hrant dink’in türk-ermeni meselelerinde ne derece ılımlı ve diyalog yanlısı olduğu ortadadır.

olaya sıradan bir şekilde yaklaşıp, milliyetçi bir görüşün sebep olduğunu söylemek de yanlış olur. ama her kötü olayı belli bir kısma faşistlik olarak yoran kişiler, bu cinayeti de kendi kafalarına göre yorumlayacaktır tabii.

bu cinayet sonrası halkımız sağ duyulu olmalıdır. bir kısım ülke ve toplulukların, türkiye’de huzur bozma amaçlarına ulaşmalarına aman vermemeliyiz. gündemimizde ırak gibi önemli bir sorun varken, bu suikastle, ülke gündemini başka yerlere çekme çabasını da önlememiz gereklidir.

genelde hacimli kitapları bile çok uygun fiyata satan, bildiğim kadarıyla sadece klasikleri basan bir yayınevi.

dostoyevski’nin öykünün girişinde harika bir edebi betimleme yaptığı, okuyucuyu sanki kelimelerin içine hapsettiği bir öyküdür. bir kadına aşık olan, ancak aşık olduğu kadının kendisine bir arkadaş gibi yaklaşmasıyla neler hissedeceğini tam olarak kavrayamayan yalnız bir adamın öyküsüdür. güzeldir.

yanlış hatırlamıyorsam kum saati yayınları; beyaz geceler, ev sahibesi, yeraltından notlar gibi ince dostoyevski kitaplarını çok uygun fiyatlara satıyor.

kimsenin kimseyle tokalaşmak gibi bir "medeni" zorunluluğu olmadığı için, saygı gösterilmesi, kibir ve bilmişlikle bağnazlık-cahillik-şu’luk-bu’luk denmemesi gerekilen durumdur. bu durumu anlayabilmek için illa ki bayan olmaya da gerek yoktur.

son yıllarda büyük bir tehlike halini alan, büyük şehirlerde yaşayan vatandaşlarımızı belli bir saat sonra sokağa çıkmaya korkutan, anahaber bültenlerinin hemen hemen yüzde altmış-yetmişine konu olan şiddet ve ahlak çöküntüsünin sebep olduğu olaylardır. gazeteleri açtığınızda karşınıza bir tecevüz ya da onlarca cinayet vakası çıkmaması kaçınılmazıdır. televizyonlarda da aynı şekilde... haberleri izlemek istersiniz ama karşınıza ruhunuzu daraltan görüntüler çıkar. daha ergen yaşa gelmemiş çocuklar bir hiç uğruna insan öldürür, işi gücü olmayan bir takım insan görünümlü caniler keyfe keder seri cinayetler işlerler, akşam vakti yolu kesilen kadınlara önce gasp yapılır ardından ise tecevüz kaçınılmazdır. yılbaşı eğlencesi kisvesi altında istanbul’un en önemli meydanında yapılan ve daha çok varoşlarda yaşayan malum vatandaşların katıldığı eğlencede, hayatı boyunca tatmine ulaşamamış edepsiz kişiler, ortamda bulunan bayanlara utanmadan tacizde bulunurlar. ve bu görüntüler de her yerde karşınıza çıkar. ardından başkentin en iyi okullarından birisinde öğrencilerin madde bağımlılığı özentisi görüntülenir...

siyaseti sadece yabancı ülkelerle olan münasebetleri geliştirme çabası olarak algılayıp ekonomik bakımdan huzura kavuşma hevesiyle birçok zararlı adımlar atan politikacılar, maalesef toplumda meydana gelen ahlak çöküntüsünü ve şiddet olaylarını göremez olmuşlardır. bunun sebebi nedir? yaşananları münferit birer olay olarak nitelendirmek ne derece doğrudur? her şeyden önce, eğitime ve sosyal yaşama önem verilmesi gerektiğini göremeyen bu hükümetler, ne iş yaparlar? sadece zengini daha çok zengin etmek, ülkenin gerçek yüzü olan sokaklardaki şiddeti önlemeye yetmemektir, peki bu siyasetçiler bunu görmüyorlar mı? galiba bu konuda ortaya çıkan gerçek, siyasetçilerin de eğitime ihtiyacı olduğu yönündedir.

gazete okuma alışkanlığı pek bulunmaya, girdiği bir ortamda eline gazete geçince direkt olarak spor sayfalarını açan insan davranışı. ülkenin gerçek gündemi nedir, yazarlar o gün neşer yazmışlar, makaleler ilgi çekici midir, dünyada neler olup bitmiştir soruları önemsenmeyip sunni gündem futbol merak unsuru olur ve bu merak diğer tüm önemli konuların önüne geçer.

sinirleri geren bir durum. bu başıboş köpek takımı sokakta o kadar insan varken tam da sizi bulur, yanınıza yaklaştığı an bunu anlayabilirsiniz zaten, sizi koklar filan sonra da siz nereye gidserseniz oraya gelir. millet sizin köpeğiniz olduğunu sanır. kapalı bir yere girene kadar kurtulmanız zordur.

(bkz: itoğlu it)

saddam’ın sadece bir dosyadan yargılanıp cezalandırıldığı idamdır. ancak bu idamdan sonra herkesin dile getirdiği halepçe katliamından yargılanmadan asılmıştır. saddam’ın idam edilmesindend olayı sevinen halepçe mağdurları yaşadıkları tuhaflığın farkında değiller galiba. kendilerine katliam uygulayan diktatör bu katliam yüzünden yargılanmamıştır bile. ha, diyecekler ki saddam zaten öldü, yargılansaydı da sonuç aynı kapıya çıkacaktı. olsun bir insanın işlediği bir suçtan yargılanarak cezalandırılması başka, o psikoloji içinde cezasını çekecek olmayı kavraması başka, başka sebeplerden dolayı ölmesi başka... bu yargılama aynı zamanda halepçe mağdurlarının da kişisel tatminlerini ve vicdanlarını da daha üst seviyede rahatlatırdı. şimdi sular durulmaya başladığında halepçe mağdurları saddam’ın bu katliam yüzünden neden yargılanmadığını soruşturmaya başlarlarsa hiç şaşırmam.

bir de saddam’ın abd yaptırımıyla asılmasından sonra, bazı kişilerce saddam acınacak bir adam ilan edilmiştir neredeyse. bu davranış son derece yanlıştır. zira türkiye’nin tepkisi çok suçu ve günahı bulunan saddam’ın idam edilmesine değil, bu idamın arkasında her şeye burnunu sokan abd’nin olmasından ötürüdür. eğer saddam kendi bağımsız mahkemeleriyle, kendi halk ve devlet iradesi tarafından asılsaydı, sanırım o zaman bu acıma durumu gündeme gelmeyecekti.

(bkz: vay anasını sayın seyirciler)

okuyup yorum yazmaktan zevk duyduğum e-dergi.

artı ve eksi yüklerin etkileşiminin kavranılabilmesi için ta ilkokuldan itibaren gösterilen elektriklenme türü.

v yerine w kullanmak eyleminde olduğu gibi, anlaşılamayan başka bir davranış biçimi de budur. klavyesinde ş harfi olmayan kişileri anlıyoruz tabii ki... ancak türkçe karakterlerin eksiksiz bulunduğu bir klavyeye sahip olup diğer tüm türkçe karakterleri kullanırken sadece ş harfini dolar işareti olarak kullanmak tuhaf görünüyor. sanırsak ekşi sözlük’ten asimile olmuş bir davranış çeşididir ya da sms kültürü... ne gerek vardır ki, klavyede güzelim ş harfi dururken alt gr ve 4 tuşuna birlikte basmakla uğraşmanın alemi nedir..

bazı kimselerin henüz nedeni anlaşılamamış davranış şekli. bu davranışa sebep olan etkenleri merakla bekliyorum.

türkçe karakter kullanım bakımından ayırt edici bir farkı olan, ayrıca entry yerine girdi kullanalım kampanyası’nı bünyesinde çatlak sesler çıkmadan uygulayan sözlük.

abd’nin dünya üzerindeki taşlarla dilediği gibi oynayabilmesi ve bu duruma hiç bir devlet ya da birleşmiş milletler’in ses çıkaramaması sonucunda, sözde barış ve demokrasi getireceğiz diye girdikleri ülkeleri işgalleri sonucu, bu ülkelerin eski diktatör devlet adamlarını yine kafasına göre yargılaması sonucu gerçekleşmiş hadise. bu kararın aylar öncesinde alındığını zaten biliyoruz. infaz, mahkemenin yapıldığı abd topraklarında kaçınılmazdı. peki bu idam uygulanamsından sonra dünya üzerinde ne değişecek? abd bu sonuçla dünya üzerinde bir demokrasi hareketi gerçekleştirdiklerini mi düşünecek? hiç sanmıyorum. aslında burada verilen gizli mesaj abd’nin sergilediği güç gösterisidir. kendisinden daha fazla sözü geçen hiçbir ülke ya da ülkelerin oluşturduğu kurumların bulunmadığı, tüm önemli kararları kendi düşüncesine göre alıp uygulayabileceklerinin gösterisi sergilenmiştir. bu halde, abd’ye karşı hissedilen antipatik düşünceler daha da kuvvetlenecektir tabii. abd’nin nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunun anlaşılabilmesi için bu gibi bazı olayları az da olsa irdelemek yeterlidir.