hiç bir zaman i$e yaramayan cumledir.
gün itibarıyla sonucları acıklanmı$ ,www.osym.gov.tr adresinden tc kimlik nonuzu girerek puanlarınızı öğrenebilceğiniz ve bir cok ki$iyi hayal kırıklıgına ugratmı$ sınavdır.
son zamanlarda sayıları ikinci nesil bilgi sözlük yazarlarından daha az olan ki$i toplulugudur.
herhangi anlık olayda bile optimistlik gosterebilen,varolma nedenlerinin en ba$ında sevgi gelen ve hatta doyma noktaları olarak sevgiyi gosteren insan tipidir.
konulara dahil olmama özgürlügünü kullanırlar ki, ki$ileri ilgilendirmeyen konularda yorum yapılmasının da bir manası yoktur.korku ile ilgisi olmayan bu durumda, sessiz kalmak ve gozlemlemek en belirgin fiillerdir.zararı yoktur.yapılasıdır.yapılır.
feminist hareketin en belirgin özelligidir. içinde sadistlikte barındırmakla beraber bunu yapan kadın olamaz dedirtircesine atraksiyonlar ile farkedilebilinir.
aralarında yaratacakları sinerjiyi dü$ününce ,ask bocukleri olarak etrafta vizildamalarından korktugum dernek.
(bkz: bunu diyen insan olamaz)
tematik ba$lıkların ve entrylerin girildigi anda ,diğer yazarların hissiyatlarına tercuman olan ba$lıktır ki en uzman ki$i de #204509 ile belirttigi gibi fatendir.
kendi kendine konu$ma yetenegine sahip olan bu üstad hayat konusunda kısa bir gaz verme yazısı ile de beyninizi tamamen mıncıklayabilir ki oyle bir yazı yazmı$tır ki, giden sevgiliye küfredesin bile gelebilir.
(bkz: hayatı ıskalama luksun yok senin)
(bkz: hayatı ıskalama luksun yok senin)
bir nazım hikmet ran eseridir.
"bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.
iki ucu keskin bıçaktır bu işin...
yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman...
bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz.
sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.
üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "peki o ne yaptı" deme. herkes kendinden sorumludur aşkta. sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
hayatı ıskalama lüksün yok senin. onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
her zaman ki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana...
yine içeceksin rakını balığın yanında. üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası...
sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asıl olan yürektir. "yürek sesi ne?" bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu...
elbet bitecek
güneşe hasret günler. ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini..."
.
"bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.
iki ucu keskin bıçaktır bu işin...
yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman...
bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz.
sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.
üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "peki o ne yaptı" deme. herkes kendinden sorumludur aşkta. sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
hayatı ıskalama lüksün yok senin. onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
her zaman ki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana...
yine içeceksin rakını balığın yanında. üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası...
sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asıl olan yürektir. "yürek sesi ne?" bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu...
elbet bitecek
güneşe hasret günler. ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini..."
.
(bkz: askin aci hali)
can dündarın herzamanki gibi muthi$ bir tanımlamasıdır ki, gerceklik payı cokta fazladır.
"tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak...
evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
sokağa fırlayacaksın...
sokaklar da dar gelecek...
tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar
küçüleceksin...
birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"önemli olan sağlık."
"yaşamak güzel."
"boş ver, her şey unutulur."
sen hiçbirini duymayacaksın...
gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin...
hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"ölüme çare bulundu" ya da "yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını kaldırıp "ne dedin?" diye sormayacaksın...
yalnız kalmak isteyeceksin...
hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
ikisi de yetmeyecek...
geçmişi düşüneceksin...
neredeyse dakika dakika...
ama kötüleri atlayarak...
onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
gittiğin yerlere gitmek...
bu sana hiç iyi gelmeyecek...
ama bile bile yapacaksın...
biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...
aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin...
hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin...
aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
herkesi ona benzetip kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
hiçbir şey oyalamayacak seni...
ilaçlara sığınacaksın...
birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan...
sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
sabahı iple çekeceksin...
bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin...
nafile...
düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin...
telefonun çalmasını bekleyeceksin aramayacağını bile bile...
her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
yüreğin burkulacak...
canın yanacak...
bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret edeceksin...
yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
ama bir umut...
onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
gel gitler içinde yaşayacaksın...
buna yaşamak denirse...
razı mısın bütün bunlara...?
hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
o halde aşık olabilirsin ..."
"tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak...
evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
sokağa fırlayacaksın...
sokaklar da dar gelecek...
tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar
küçüleceksin...
birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"önemli olan sağlık."
"yaşamak güzel."
"boş ver, her şey unutulur."
sen hiçbirini duymayacaksın...
gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin...
hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"ölüme çare bulundu" ya da "yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını kaldırıp "ne dedin?" diye sormayacaksın...
yalnız kalmak isteyeceksin...
hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
ikisi de yetmeyecek...
geçmişi düşüneceksin...
neredeyse dakika dakika...
ama kötüleri atlayarak...
onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
gittiğin yerlere gitmek...
bu sana hiç iyi gelmeyecek...
ama bile bile yapacaksın...
biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...
aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin...
hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin...
aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
herkesi ona benzetip kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
hiçbir şey oyalamayacak seni...
ilaçlara sığınacaksın...
birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan...
sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
sabahı iple çekeceksin...
bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin...
nafile...
düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin...
telefonun çalmasını bekleyeceksin aramayacağını bile bile...
her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
yüreğin burkulacak...
canın yanacak...
bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret edeceksin...
yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
ama bir umut...
onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
gel gitler içinde yaşayacaksın...
buna yaşamak denirse...
razı mısın bütün bunlara...?
hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
o halde aşık olabilirsin ..."
garbageın ki ise cok daha farklı $arkısıdır.
love can be so strange
dont it amaze you?
every time you give yourself away
it comes back to haunt you
loves an elusive charm and it can be painful
to understand this crazy world
but youre not gonna crack
no youre never gonna crack
run my baby run my baby run
run from the noise of the street and the loaded gun
too late for solutions to solve in the setting sun
so run my baby run my baby run
life can be so cruel
dont it astound you?
so when nothing seems too certain or safe
let it burn through you
you can keep it pure on the inside
and you know what you believe to be right
so youre not gonna crack
no youre never gonna crack
run my baby run my baby run
run from the noise of the street and the loaded gun
too late for solutions to solve in the setting sun
so run my baby run my baby run
find out who you are before you regret it
cause life is so short theres no time to waste it
so run my baby run my baby run
run from the noise of the street and the loaded gun
too late for solutions to solve in the setting sun
so run my baby run my baby run.
love can be so strange
dont it amaze you?
every time you give yourself away
it comes back to haunt you
loves an elusive charm and it can be painful
to understand this crazy world
but youre not gonna crack
no youre never gonna crack
run my baby run my baby run
run from the noise of the street and the loaded gun
too late for solutions to solve in the setting sun
so run my baby run my baby run
life can be so cruel
dont it astound you?
so when nothing seems too certain or safe
let it burn through you
you can keep it pure on the inside
and you know what you believe to be right
so youre not gonna crack
no youre never gonna crack
run my baby run my baby run
run from the noise of the street and the loaded gun
too late for solutions to solve in the setting sun
so run my baby run my baby run
find out who you are before you regret it
cause life is so short theres no time to waste it
so run my baby run my baby run
run from the noise of the street and the loaded gun
too late for solutions to solve in the setting sun
so run my baby run my baby run.
sherly crowun söylediği $arkının sözleri;
she was born in november 1963
the day aldous huxley died
and her mama believed
that every man could be free
so her mama got high, high, high
and her daddy marched on birmingham
singing mighty protest songs
and he pictured all the places
that he knew that she belonged
but he failed and taught her young
the only thing shes need to carry on
he taught her how to
run baby run baby run baby run
baby run
past the arms of the familiar
and their talk of better days
to the comfort of the strangers
slipping out before they say
so long
baby loves to run
she counts out all her money
in the taxi on the way to meet her plane
stares hopeful out the window
at the workers fighting
through the pouring rain
shes searching through the stations
for an unfamiliar song
and shes pictures all the places
where she knows she still belongs
and she smiles the secret smile
because she knows exactly how
to carry on
so run baby run baby run baby run
baby run
from the old familiar faces and
their old familiar ways
to the comfort of the strangers
slipping out before they say
so long
baby loves to run.
she was born in november 1963
the day aldous huxley died
and her mama believed
that every man could be free
so her mama got high, high, high
and her daddy marched on birmingham
singing mighty protest songs
and he pictured all the places
that he knew that she belonged
but he failed and taught her young
the only thing shes need to carry on
he taught her how to
run baby run baby run baby run
baby run
past the arms of the familiar
and their talk of better days
to the comfort of the strangers
slipping out before they say
so long
baby loves to run
she counts out all her money
in the taxi on the way to meet her plane
stares hopeful out the window
at the workers fighting
through the pouring rain
shes searching through the stations
for an unfamiliar song
and shes pictures all the places
where she knows she still belongs
and she smiles the secret smile
because she knows exactly how
to carry on
so run baby run baby run baby run
baby run
from the old familiar faces and
their old familiar ways
to the comfort of the strangers
slipping out before they say
so long
baby loves to run.
özellikler erkek cinslerinin anlamsızca yaptıgı tum kıskanclıklara kar$ı kullanılan zırva bir savunmadır.
(bkz: her eve lazım)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?