köktürklerle ilgili tesbit edilen destanın iki farklı rivayeti bulunmaktadır. çin kaynaklarında tesbit edilen varyant "bozkurt", ebül-gâzi bahadır han tarafından tesbit edilen varyant şecere-i türkte ise "ergenekon" adıyla verilmiştir.
ergenekon destanı:
moğol ilinde oğuz han soyundan il han’ın hükümdarlığı sırasında tatarların hükümdarı sevinç han moğol ülkesine savaş açtı. ilhan’ın idaresindeki orduyu kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak yendi. ilhanın ülkesindeki herkesi öldürdüler. yalnız il han’ınn küçük oğlu kıyan ve eşi ile yeğeni nüküz ile eşi kaçıp kurtulmayı başardılar.düşmanın, onları bulamayacağı bir yere gitmeğe karar verdiler. yabanî koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağıda dar bir geçite vardılar. bu geçitten geçerek içinde akar sular,pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyva ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince tanrıya şükrettiler ve burada kalmağa karar verdiler. dağın doruğu olan bu yere dağ kemeri anlamında "ergene" kelimesiyle "dik" anlamındaki "kon" kelimesini birleştirerek "ergenekon" adını verdiler. kıyan ve nüküz’ün oğulları çoğaldı. dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılarki ergenekon’a sığamadılar.atalarının buraya geldiği geçitin yeri unutulmuştu.ergenekon’un çevresindeki dağlarda geçit aradılar. bir demirci, dağın demir kısmı eritirlerse yol açılabileceğini söyledi. demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizdiler ve ateşi yaktılar. yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklediler.demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açıldı.ilhan’ın soyundan gelen türkler yeniden güçlenmiş olarak eski yurtlarına döndüler, atalarının intikamını aldılar. egenekondan çıktıkları gün olan 21 martta her yıl bayram yaptılar. bu bayramda bir demir parçasını kızdırırlar, demir kıpkırmızı olunca önce hakan daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyarak döğerler. bugün hem yeniden özgür hem de bahar bayramı olarak hala kutlanmaktadır.
(bkz: oğuz kağan destanı)
hun - oğuz destanı :
oğuz kağan destanı m.ö. 209-174 tarihleri arasında hükümdarlık yapmış olan hun hükümdarı metenin hayatı etrafında şekillenmiştir. bütün türk destanlarında olduğu gibi bu destanın da ilk şekli günümüze ulaşmamıştır. bugün, elimizde oğuz destanının üç varyantı bulunmaktadır. xiii ile xvi yüzyıllar arasında uygur harfleriyle yazılmış ve islâmiyetten önceki inancı yansıtan varyantın ilk örneği temsil ettiği kabul edilebilir. xiv. yüzyıl başında yazıldığı bilinen reşîdeddînin câmiüt-tevârih adlı eserinde yer alan farsça oğuz kağan destanı islâmî varyantların ilkini temsil etmektedir. oğuz kağan destanının üçüncü varyantı ise xvii. yüzyılda ebül-gazî bahadır han tarafından türkmenler arasındaki sözlü rivayetlerden ve önceki yazmalardan faydalanarak yazılmıştır.
oğuz kağan destanının islâmiyet öncesi rivayeti ay kağanın yüzü gök , ağzı ateş, gözleri elâ ,saçları ve kaşları kara perilerden daha güzel bir oğlu oldu. bu çocuk annesinden ilk sütü emdikten sonra konuştu ve çiğ et ,çorba ve şarap istedi.kırk gün sonra büyüdü ve yürüdü. ayakları öküz ayağı , beli kurt beli, omuzları samur omzu, göğsü ayı göğsü gibiydi. vücudu baştan aşağı tüylüydü. at sürüleri güder ve avlanırdı. oğuzun yaşadığı yerde çok büyük bir orman vardı. bu ormanda çok büyük ve güçlü bir gergedan yaşıyordu. bir canavar gibi olan bu gergedan at sürülerini ve insanları yiyordu. oğuz cesur bir adamdı. günlerden bir gün bu gergadanı avlamağa karar verdi. kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanını aldı ve ormana gitti. bir geyik avladı ve onu söğüt dalı ile ağaca bağladı ve gitti. tan ağarırken geldiğinde gergedanın geyiği almış olduğunu gördü. daha sonra oğuz, avladığı bir ayıyı altın kuşağı ile ağaca bağladı ve gitti. tan ağarırken geldiğinde gergedanın ayıyı da aldığını gördü. bu sefer kendisi ağacın altında bekledi. gergedan geldi ve başı ile oğuzun kalkanına vurdu. oğuz kargı ile gergedanı öldürdü. kılıcı ile başını kesti. gergedanın barsaklarını yiyen ala doğanı da oku ile öldürdü ve başını kesti. günlerden bir gün oğuz kağan tanrıya yalvarırken karanlık bastı. gökten bir gök ışık indi. güneşden ve aydan daha parlaktı. bu ışığın içinde alnında kutup yıldızı gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir kız duruyordu. bu kız gülünce gök tanrı da gülüyor, kız ağlayınca gök tanrı da ağlıyordu.oğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi. günler ve gecelerden sonra bu kız üç oğlan çocuk doğurdu. çocuklara gün, ay ve yıldız isimlerini verdiler. oğuz ormanda ava çıktığı günlerden birinde göl ortasında bir ağaç gördü. ağacın kovuğunda gözü gökten daha gök, saçı ırmak gibi dalgalı, inci gibi dişli bir kız oturuyordu. yeryüzü halkı bu kızın güzelliğini görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi. oğuz bu kızı sevdi ve onunla evlendi. günlerden gecelerden sonra oğuzun bu kızdan da üç oğlu oldu. bu çocuklara gök, dağ ve deniz isimlerini koydular.
oğuz kağan büyük bir toy(şenlik) verdi. kırk masa ve kırk sıra yaptırdı.çeşit çeşit yemekler,şaraplar, tatlılar, kımızlar yediler ve içtiler.toydan sonra beylere ve halka oğuz kağan şunları söyledi:
ben sizlere kağan oldum
alalım yay ile kalkan
nişan olsun bize buyan
bozkurt olsun bize uran
av yerinde yürüsün kulan
dana deniz, daha müren
güneş bayrak gök kurıkan
oğuz kağan bu toydan sonra dünyanın dört bir tarafına elçilerle şu mektubu gönderdi:" ben uygurların kağanıyım ve yeryüzünün dört köşesinin kağanı olmam gerekir. sizden itaat dilerim. kim benim emirlerime baş eğerse, hediyelerini kabul eder ve onu dost edinirim. kim baş eğmezse, gazaba gelirim. onu düşman sayarım. onunla savaşır ve yok ettiririm". yine o zamanlarda sağ yanda bulunan altun kağan, oğuz kağana pek çok altın gümüş ve değerli taşlar hediye etti ve ona itaat ederek dostluk kurdu. oğuz kağanın sol yanında ise askerleri ve şehirleri çok olan urum kağan vardı. urum kağan oğuz kağanı dinlemezdi. oğuz kağanın isteklerini gene kabul etmedi. oğuz kağan gazaba geldi, bayrağını açtı ve askerleriyle birlikte urum kağana doğru yürüdü.kırk gün sonra buz dağın eteklerine geldi. çadırını kurdurdu ve sessizce uyudu. tan ağarınca oğuz kağanın çadırına güneş gibi bir ışık girdi.o ışıktan gök tüylü gök yeleli büyük bir erkek kurt çıktı. kurt: " ey oğuz, sen urum üzerine yürümek istiyorsun; ey oğuz ben senin önünde yürüyeceğim."dedi. bunun üzerine oğuz çadırını toplattırdı ve ordusuyla birlikte kurdu izlediler. gök tüylü gök yeleli büyük erkek kurt itil müren denizi yakınındaki kara dağın eteğinde durdu. urum hanın ordusu ile oğuz kağanın ordusu arasında büyük savaş oldu. oğuz kağan savaşı kazandı, urum hanın hanlığını ve halkını aldı.oğuz kağan ve askerleri gök tüylü ve gök yeleli kurdu izleyerek itil ırmağına geldiler. oğuz kağanın beylerinden uluğ ordu bey itil ırmağını geçmek için ağaçlardan sal yaptı ve böylece karşıya geçtiler. oğuzun bu buluş hoşuna gittiği için bu uluğ ordu beye "kıpçak" adını verdi. gök tüylü gök yeleli kurdu izleyerek yeniden yola devam ettiler. oğuz kağanın çok sevdiği alaca atı buz dağa kaçtı. oğuz kağanın çok üzüldüğünü gören kahraman beylerinden biri buz dağa çıktı ve dokuz gün sonra alaca atı bularak geri döndü. oğuz kağan atını ve karlarla örtünmüş kahraman beyi görünce çok sevindi. atını getiren bu beye: " sen buradaki beylere baş ol. senin adın ebediyen karluk olsun." dedi. bir süre ilerledikten sonra gök tüylü ve gök yeleli erkek kurt durdu. çürçet yurdu adı verilen bu yerde çürçetlerin kağanı ve halkı oğuz kağana boyun eğmeyince büyük savaş oldu. oğuz kağan, çürçet kağını yendi ve halkını kendisine bağladı. oğuz kağan, ordusunun önünde yürüyen bu gök tüylü gök yeleli erkek kurdla hint, tangut, suriye, güneyde barkan gibi pek çok yeri savaşarak kazandı ve yurduna kattı. düşmanları üzüldü, dostları sevindi. pek çok ganimet ve atla evine döndü. günlerden bir gün oğuz kağanın tecrübeli bilge veziri uluğ bey rüyasında bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. altın yay gün doğusundan gün batısına kadar uzanıyordu. üç gümüş ok da kuzeye doğru gidiyordu.oğuz kağan bu rüyayı dinleyince yurdunu oğulları arasında paylaştırdı.
oğuz kağan destanı m.ö. 209-174 tarihleri arasında hükümdarlık yapmış olan hun hükümdarı metenin hayatı etrafında şekillenmiştir. bütün türk destanlarında olduğu gibi bu destanın da ilk şekli günümüze ulaşmamıştır. bugün, elimizde oğuz destanının üç varyantı bulunmaktadır. xiii ile xvi yüzyıllar arasında uygur harfleriyle yazılmış ve islâmiyetten önceki inancı yansıtan varyantın ilk örneği temsil ettiği kabul edilebilir. xiv. yüzyıl başında yazıldığı bilinen reşîdeddînin câmiüt-tevârih adlı eserinde yer alan farsça oğuz kağan destanı islâmî varyantların ilkini temsil etmektedir. oğuz kağan destanının üçüncü varyantı ise xvii. yüzyılda ebül-gazî bahadır han tarafından türkmenler arasındaki sözlü rivayetlerden ve önceki yazmalardan faydalanarak yazılmıştır.
oğuz kağan destanının islâmiyet öncesi rivayeti ay kağanın yüzü gök , ağzı ateş, gözleri elâ ,saçları ve kaşları kara perilerden daha güzel bir oğlu oldu. bu çocuk annesinden ilk sütü emdikten sonra konuştu ve çiğ et ,çorba ve şarap istedi.kırk gün sonra büyüdü ve yürüdü. ayakları öküz ayağı , beli kurt beli, omuzları samur omzu, göğsü ayı göğsü gibiydi. vücudu baştan aşağı tüylüydü. at sürüleri güder ve avlanırdı. oğuzun yaşadığı yerde çok büyük bir orman vardı. bu ormanda çok büyük ve güçlü bir gergedan yaşıyordu. bir canavar gibi olan bu gergedan at sürülerini ve insanları yiyordu. oğuz cesur bir adamdı. günlerden bir gün bu gergadanı avlamağa karar verdi. kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanını aldı ve ormana gitti. bir geyik avladı ve onu söğüt dalı ile ağaca bağladı ve gitti. tan ağarırken geldiğinde gergedanın geyiği almış olduğunu gördü. daha sonra oğuz, avladığı bir ayıyı altın kuşağı ile ağaca bağladı ve gitti. tan ağarırken geldiğinde gergedanın ayıyı da aldığını gördü. bu sefer kendisi ağacın altında bekledi. gergedan geldi ve başı ile oğuzun kalkanına vurdu. oğuz kargı ile gergedanı öldürdü. kılıcı ile başını kesti. gergedanın barsaklarını yiyen ala doğanı da oku ile öldürdü ve başını kesti. günlerden bir gün oğuz kağan tanrıya yalvarırken karanlık bastı. gökten bir gök ışık indi. güneşden ve aydan daha parlaktı. bu ışığın içinde alnında kutup yıldızı gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir kız duruyordu. bu kız gülünce gök tanrı da gülüyor, kız ağlayınca gök tanrı da ağlıyordu.oğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi. günler ve gecelerden sonra bu kız üç oğlan çocuk doğurdu. çocuklara gün, ay ve yıldız isimlerini verdiler. oğuz ormanda ava çıktığı günlerden birinde göl ortasında bir ağaç gördü. ağacın kovuğunda gözü gökten daha gök, saçı ırmak gibi dalgalı, inci gibi dişli bir kız oturuyordu. yeryüzü halkı bu kızın güzelliğini görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi. oğuz bu kızı sevdi ve onunla evlendi. günlerden gecelerden sonra oğuzun bu kızdan da üç oğlu oldu. bu çocuklara gök, dağ ve deniz isimlerini koydular.
oğuz kağan büyük bir toy(şenlik) verdi. kırk masa ve kırk sıra yaptırdı.çeşit çeşit yemekler,şaraplar, tatlılar, kımızlar yediler ve içtiler.toydan sonra beylere ve halka oğuz kağan şunları söyledi:
ben sizlere kağan oldum
alalım yay ile kalkan
nişan olsun bize buyan
bozkurt olsun bize uran
av yerinde yürüsün kulan
dana deniz, daha müren
güneş bayrak gök kurıkan
oğuz kağan bu toydan sonra dünyanın dört bir tarafına elçilerle şu mektubu gönderdi:" ben uygurların kağanıyım ve yeryüzünün dört köşesinin kağanı olmam gerekir. sizden itaat dilerim. kim benim emirlerime baş eğerse, hediyelerini kabul eder ve onu dost edinirim. kim baş eğmezse, gazaba gelirim. onu düşman sayarım. onunla savaşır ve yok ettiririm". yine o zamanlarda sağ yanda bulunan altun kağan, oğuz kağana pek çok altın gümüş ve değerli taşlar hediye etti ve ona itaat ederek dostluk kurdu. oğuz kağanın sol yanında ise askerleri ve şehirleri çok olan urum kağan vardı. urum kağan oğuz kağanı dinlemezdi. oğuz kağanın isteklerini gene kabul etmedi. oğuz kağan gazaba geldi, bayrağını açtı ve askerleriyle birlikte urum kağana doğru yürüdü.kırk gün sonra buz dağın eteklerine geldi. çadırını kurdurdu ve sessizce uyudu. tan ağarınca oğuz kağanın çadırına güneş gibi bir ışık girdi.o ışıktan gök tüylü gök yeleli büyük bir erkek kurt çıktı. kurt: " ey oğuz, sen urum üzerine yürümek istiyorsun; ey oğuz ben senin önünde yürüyeceğim."dedi. bunun üzerine oğuz çadırını toplattırdı ve ordusuyla birlikte kurdu izlediler. gök tüylü gök yeleli büyük erkek kurt itil müren denizi yakınındaki kara dağın eteğinde durdu. urum hanın ordusu ile oğuz kağanın ordusu arasında büyük savaş oldu. oğuz kağan savaşı kazandı, urum hanın hanlığını ve halkını aldı.oğuz kağan ve askerleri gök tüylü ve gök yeleli kurdu izleyerek itil ırmağına geldiler. oğuz kağanın beylerinden uluğ ordu bey itil ırmağını geçmek için ağaçlardan sal yaptı ve böylece karşıya geçtiler. oğuzun bu buluş hoşuna gittiği için bu uluğ ordu beye "kıpçak" adını verdi. gök tüylü gök yeleli kurdu izleyerek yeniden yola devam ettiler. oğuz kağanın çok sevdiği alaca atı buz dağa kaçtı. oğuz kağanın çok üzüldüğünü gören kahraman beylerinden biri buz dağa çıktı ve dokuz gün sonra alaca atı bularak geri döndü. oğuz kağan atını ve karlarla örtünmüş kahraman beyi görünce çok sevindi. atını getiren bu beye: " sen buradaki beylere baş ol. senin adın ebediyen karluk olsun." dedi. bir süre ilerledikten sonra gök tüylü ve gök yeleli erkek kurt durdu. çürçet yurdu adı verilen bu yerde çürçetlerin kağanı ve halkı oğuz kağana boyun eğmeyince büyük savaş oldu. oğuz kağan, çürçet kağını yendi ve halkını kendisine bağladı. oğuz kağan, ordusunun önünde yürüyen bu gök tüylü gök yeleli erkek kurdla hint, tangut, suriye, güneyde barkan gibi pek çok yeri savaşarak kazandı ve yurduna kattı. düşmanları üzüldü, dostları sevindi. pek çok ganimet ve atla evine döndü. günlerden bir gün oğuz kağanın tecrübeli bilge veziri uluğ bey rüyasında bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. altın yay gün doğusundan gün batısına kadar uzanıyordu. üç gümüş ok da kuzeye doğru gidiyordu.oğuz kağan bu rüyayı dinleyince yurdunu oğulları arasında paylaştırdı.
(bkz: su destanı)
şu destanı :
şu destanı m.ö. 330-327 yıllarındaki olaylarla bağlantılıdır. bu tarihlerde makedonyalı iskender, iran’ı ve türkistan’ı istilâ etmişti. bu dönemde saka hükümdarının adı "şu" idi. bu destan türklerin iskender’le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatımaktadır. doğuya çekilmeyen 22 ailenin türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebeb açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır. kaşgarlı mahmud divan ü lügat-it türk’de iskender’den zülkarneyn olarak bahsetmektedir.destanın tesbit edilebilen kısa metni şöyle özetlenebilir: iskender, türk memleketlerini almak üzere harekete geçtiğinde türkistan’da hükümdar şu isminde bir gençti. iskender’in gelip geçici bir akın düzenlediğine inanıyordu.bu sebeble de iskender’le savaşmak yerine doğuya çekilmeği uygun bulmuştu. iskender’in yaklaştığı haberi gelince kendisi önde halkı da onu izleyerek doğuya doğru yol aldılar. yirmi iki aile yurtlarını bırakmak istemedikleri için doğuya gidenlere katılmadılar. giden gurubun izlerini takip ederek onlara katılmaya çalışan iki kişi bu 22 kişiye rastladı. bunlar birbirleriyle görüşüp tartıştılar. 22 kişi bu iki kişiye: "erler iskender gelip geçici bir kişidir. nasıl olsa gelip geçer , o sürekli bir yerde kalamaz. kal aç" dediler. bekle , eğlen, dur anlamına gelen "kalaç" bu iki kişinin soyundan gelen türk boyunun adı oldu. iskender türk yurtlarına geldiğinde bu 22 kişiyi gördü ve türk’e benziyor anlamında " türk maned " dedi.türkmenlerin ataları bu 22 kişidir ve isimleri de iskender’in yukarıdaki sözünden kaynaklanmıştır. aslında türkmenler, kalaçlarla birlikte 24 boydur ama kalaçlar kendilerini ayrı kabul ederler. hükümdar şu uygurların yanına gitti. uygurlar gece baskını yaparak iskender’in öncülerini bozguna uğrattılar.sonra iskender ile şu barıştılar. iskender uygur şehirlerini yaptırdı ve geri döndü. hükümdar şu da balasagun’a dönerek bugün şu adıyla anılan şehri yaptırdı ve buraya bir tılsım koydurttu. bugün de leylekler bu şehrin karşısına kadar gelir, fakat şehri geçip gidemezler. bu tılsımın etkisi hâlâ sürmektedir.
bu destana göre iskender türkistan’a geldiğinde türkmenlerin dışındaki türkler doğuya çekilmişlerdi. iskender türkistanda mukavemetle karşılaşmamış bu sebeble de ilerlememiştir. büyük ölçüde çadırlarda yaşayan türkler iskender’in seferinden sonra şehirler kurmuş ve yerleşik hayatı geliştirmişlerdir.
şu destanı m.ö. 330-327 yıllarındaki olaylarla bağlantılıdır. bu tarihlerde makedonyalı iskender, iran’ı ve türkistan’ı istilâ etmişti. bu dönemde saka hükümdarının adı "şu" idi. bu destan türklerin iskender’le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatımaktadır. doğuya çekilmeyen 22 ailenin türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebeb açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır. kaşgarlı mahmud divan ü lügat-it türk’de iskender’den zülkarneyn olarak bahsetmektedir.destanın tesbit edilebilen kısa metni şöyle özetlenebilir: iskender, türk memleketlerini almak üzere harekete geçtiğinde türkistan’da hükümdar şu isminde bir gençti. iskender’in gelip geçici bir akın düzenlediğine inanıyordu.bu sebeble de iskender’le savaşmak yerine doğuya çekilmeği uygun bulmuştu. iskender’in yaklaştığı haberi gelince kendisi önde halkı da onu izleyerek doğuya doğru yol aldılar. yirmi iki aile yurtlarını bırakmak istemedikleri için doğuya gidenlere katılmadılar. giden gurubun izlerini takip ederek onlara katılmaya çalışan iki kişi bu 22 kişiye rastladı. bunlar birbirleriyle görüşüp tartıştılar. 22 kişi bu iki kişiye: "erler iskender gelip geçici bir kişidir. nasıl olsa gelip geçer , o sürekli bir yerde kalamaz. kal aç" dediler. bekle , eğlen, dur anlamına gelen "kalaç" bu iki kişinin soyundan gelen türk boyunun adı oldu. iskender türk yurtlarına geldiğinde bu 22 kişiyi gördü ve türk’e benziyor anlamında " türk maned " dedi.türkmenlerin ataları bu 22 kişidir ve isimleri de iskender’in yukarıdaki sözünden kaynaklanmıştır. aslında türkmenler, kalaçlarla birlikte 24 boydur ama kalaçlar kendilerini ayrı kabul ederler. hükümdar şu uygurların yanına gitti. uygurlar gece baskını yaparak iskender’in öncülerini bozguna uğrattılar.sonra iskender ile şu barıştılar. iskender uygur şehirlerini yaptırdı ve geri döndü. hükümdar şu da balasagun’a dönerek bugün şu adıyla anılan şehri yaptırdı ve buraya bir tılsım koydurttu. bugün de leylekler bu şehrin karşısına kadar gelir, fakat şehri geçip gidemezler. bu tılsımın etkisi hâlâ sürmektedir.
bu destana göre iskender türkistan’a geldiğinde türkmenlerin dışındaki türkler doğuya çekilmişlerdi. iskender türkistanda mukavemetle karşılaşmamış bu sebeble de ilerlememiştir. büyük ölçüde çadırlarda yaşayan türkler iskender’in seferinden sonra şehirler kurmuş ve yerleşik hayatı geliştirmişlerdir.
alp er tunga
sakalar dönemine âit alp er tunga ve şu olmak üzere iki destan tesbit edilmiştir. alp er tunga, m.ö. vii. yüzyılda yaşamış kahraman ve çok sevilen bir saka hükümdarıdır. alp er tunga orta asya’daki bütün türk boylarını birleştirerek hâkimiyeti altına almış daha sonra kafkasları aşarak anadolu suriye ve mısır’ı fethetmiş ve saka devletini kurmuştur. alp er tunga’nın hayatı savaşlarla geçmiştir. uzun süre mücadele ettiği iranlı medlerin hükümdarı keyhusrev ’in davetinde hile ile öldürülmüştür. alp er tunga ile iranlı med hükümdarları arasındaki bu mücadelelerin hatıraları uzun asırlar hem türkler hem iranlılar arasında yaşatılmıştır. alp er tunga, asur kaynaklarında maduva, heredot’ta madyes, iran ve islâm kaynaklarında efrasyab adlarıyla anılmaktadır.
orhun yazıtlarında "dokuz oğuzlar" arasında "er tunga" adına yapılan "yuğ" merasiminden söz edilmektedir. turfan şehrinin batısında bulunan "bezegelik" mabedinin duvarında da alp er tunga’nın kanlı resmi bulunmaktadır. "divan ü lügat-it türk" ün yazarı kaşgarlı mahmud’a ve " kutadgu bilig" yazarı yusuf has hacip’e göre "alp er tunga" iran destanı "şehname" deki büyük ve efsanevî turan hükümdarı "efrasiyab"dır. divan ü lûgat-it türk’de turan hükümdarlığının merkezi olarak "kaşgar" şehri gösterilmektedir. islâmiyeti kabul etmiş olan karahanlı devleti hükümdarları da kendilerinin "efrasyap" sülalesinden geldiklerine inanmışlar ve bunu ifade etmişlerdir. moğol tarihçisi cüveyni de uygur devletinin hükümdarlarının da efrasyap soyundan olduğunu yazmaktadır. şecere-i terakime’ye göre selçuklu sultanları kendilerini efrasyab soyundan kabul ederlerdi. rusların yakut adını verdiği türk gurup aslında kendilerine saka dediklerini söylemişlerdir. tarihçi mesudî de m.s. 7. yüzyılın başındaki köktürk hakanının "efrasyab" soyundan olduğunu yazmaktadır. bütün bu bilgilerden hareketle "tunga alp" le ilgili efsanelerin kök türklerden önce doğu ve orta tiyanşan alanında yaşayan türkler arasında meydana geldiğini ve bu destanın daha sonraları kök türk ve uygurlar arasında yaşayarak devam ettiğini göstermektedir.alp er tunga destanının metni bu güne ulaşamamıştır. bir kısmından yukarıda bahsettiğimiz kaynaklarda bu değerli saka hükümdarı ve kahramanı hakkında bilgiler ve bir de sagu (ağıt) tesbit edilmiştir:
alp er tunga öldü mü
dünya sahipsiz kaldı mı
korkak öcünü aldı mı
şimdi yürek yırtılır
felek yarar gözetti
gizli tuzak uzattı
beğlerbeyini kaptı
kaçsa nasıl kurtulur
erler kurt gibi uludular
hıçkırıp yaka yırttılar
acı seslerle bağırdılar
ağlamaktan gözleri kapandı
beğler atlarını yordular
kaygı onları durdurdu
benizleri yüzleri sarardı
safran sürülmüş gibi oldular
kutadgu bilig’de "alp er tunga" hakkında şu bilgi verilmektedir: " eğer dikkat edersen görürsün ki dünya beyleri arasında en iyileri türk beyleridir. bu türk beyleri arasında adı meşhur ikbali açık olanı tonga alp er idi. o yüksek bilgiye ve çok faziletlere sahip idi. ne seçkin, ne yüksek, ne yiğit adam idi ; zaten âlemde ferasetli insan bu dünyaya hâkim olur. iranlılar ona efrasiyap derler; bu efrasiyap akınlar hazırlayıp ülkeler zaptetmiştir. dünyaya hâkim olmak ve onu idare etmek için pek çok fazilet, akıl ve bilgi lâzımdır. iranlılar bunu kitaba geçirmişlerdir.kitapta olmasa onu kim tanırdı." bugünkü bilgilerimize göre alp er tunga ile ilgili en geniş bilgi iran destanı şehname’de tesbit edilmiştir. şehname’nin başlıca konularından biri iran -turan savaşlarıdır. bu destana göre en büyük turan kahramanı önce şehzade sonra hükümdar olan efrasyap’tır.şehname’deki alp er tunga ile ilgili bilgiler şöyle özetlenebilir:
"turan şehzadesi efrasyap babasının isteği üzerine iran’a harp açtı. iki ordu dihistan’da karşılaştılar.boyu servi, göğsü ve kolları arslan gibi ve fil kadar kuvvetli olan efrasyap, iranlı’ları yendi. iran padişahı efrasyap’a esir düştü. iran’ın ilk intikamını o zaman iran’a bağlı olan kabil padişahı zal aldı. zal başarılı olmasına rağmen iran şahının öldürülmesini engelleyemedi. efrasyab iran’ı ele geçirmek için yeni bir savaş açtı. iran’ın yetiştirdiği en büyük kahramanlardan zal oğlu rüstem efrasyab’ın üzerine yürüdü.. efrasyab ile zal oğlu rüstem arasında bitmez tükenmez savaşlar yapıldı. iran tahtında bulunan keykâvus, hem oğlu siyavuş’u hem de zal oğlu rüstem’i darılttı. siyavuş efrasyap’a sığındı . siyavuş’un turan’da bulunduğu sırada evlendiği türk beyi piran’ın kızından bir oğlu oldu. siyavuş oğluna babası keyhusrev’in adını verdi. efrasyab uzun yıllar turan’da hükümdarlık etti. iran’lılar siyavuş’un oğlu keyhusrev’i kaçırarark iran tahtına oturttular. keyhusrev zaloğlu rüstem’le işbirliği yaptı ve turan ordularını yendi. keyhusrev ile efrasyap defalarca savaştılar. sonunda ordusuz kalan efrasyap keyhusrev’in adamları tarafından öldürüldü. şehname’de efrasyap adıyla anılan turan hükümdarı alp er tunga’nın iran hükümdarlarına sık sık yenildiği anlatılmaktadır. ancak iran turan savaşlarında iran hükümdarları sürekli değişmiş ı4o yıl yaşadığı rivayet edilen alp er tunga ise mücadeleye devam etmiştir.
sakalar dönemine âit alp er tunga ve şu olmak üzere iki destan tesbit edilmiştir. alp er tunga, m.ö. vii. yüzyılda yaşamış kahraman ve çok sevilen bir saka hükümdarıdır. alp er tunga orta asya’daki bütün türk boylarını birleştirerek hâkimiyeti altına almış daha sonra kafkasları aşarak anadolu suriye ve mısır’ı fethetmiş ve saka devletini kurmuştur. alp er tunga’nın hayatı savaşlarla geçmiştir. uzun süre mücadele ettiği iranlı medlerin hükümdarı keyhusrev ’in davetinde hile ile öldürülmüştür. alp er tunga ile iranlı med hükümdarları arasındaki bu mücadelelerin hatıraları uzun asırlar hem türkler hem iranlılar arasında yaşatılmıştır. alp er tunga, asur kaynaklarında maduva, heredot’ta madyes, iran ve islâm kaynaklarında efrasyab adlarıyla anılmaktadır.
orhun yazıtlarında "dokuz oğuzlar" arasında "er tunga" adına yapılan "yuğ" merasiminden söz edilmektedir. turfan şehrinin batısında bulunan "bezegelik" mabedinin duvarında da alp er tunga’nın kanlı resmi bulunmaktadır. "divan ü lügat-it türk" ün yazarı kaşgarlı mahmud’a ve " kutadgu bilig" yazarı yusuf has hacip’e göre "alp er tunga" iran destanı "şehname" deki büyük ve efsanevî turan hükümdarı "efrasiyab"dır. divan ü lûgat-it türk’de turan hükümdarlığının merkezi olarak "kaşgar" şehri gösterilmektedir. islâmiyeti kabul etmiş olan karahanlı devleti hükümdarları da kendilerinin "efrasyap" sülalesinden geldiklerine inanmışlar ve bunu ifade etmişlerdir. moğol tarihçisi cüveyni de uygur devletinin hükümdarlarının da efrasyap soyundan olduğunu yazmaktadır. şecere-i terakime’ye göre selçuklu sultanları kendilerini efrasyab soyundan kabul ederlerdi. rusların yakut adını verdiği türk gurup aslında kendilerine saka dediklerini söylemişlerdir. tarihçi mesudî de m.s. 7. yüzyılın başındaki köktürk hakanının "efrasyab" soyundan olduğunu yazmaktadır. bütün bu bilgilerden hareketle "tunga alp" le ilgili efsanelerin kök türklerden önce doğu ve orta tiyanşan alanında yaşayan türkler arasında meydana geldiğini ve bu destanın daha sonraları kök türk ve uygurlar arasında yaşayarak devam ettiğini göstermektedir.alp er tunga destanının metni bu güne ulaşamamıştır. bir kısmından yukarıda bahsettiğimiz kaynaklarda bu değerli saka hükümdarı ve kahramanı hakkında bilgiler ve bir de sagu (ağıt) tesbit edilmiştir:
alp er tunga öldü mü
dünya sahipsiz kaldı mı
korkak öcünü aldı mı
şimdi yürek yırtılır
felek yarar gözetti
gizli tuzak uzattı
beğlerbeyini kaptı
kaçsa nasıl kurtulur
erler kurt gibi uludular
hıçkırıp yaka yırttılar
acı seslerle bağırdılar
ağlamaktan gözleri kapandı
beğler atlarını yordular
kaygı onları durdurdu
benizleri yüzleri sarardı
safran sürülmüş gibi oldular
kutadgu bilig’de "alp er tunga" hakkında şu bilgi verilmektedir: " eğer dikkat edersen görürsün ki dünya beyleri arasında en iyileri türk beyleridir. bu türk beyleri arasında adı meşhur ikbali açık olanı tonga alp er idi. o yüksek bilgiye ve çok faziletlere sahip idi. ne seçkin, ne yüksek, ne yiğit adam idi ; zaten âlemde ferasetli insan bu dünyaya hâkim olur. iranlılar ona efrasiyap derler; bu efrasiyap akınlar hazırlayıp ülkeler zaptetmiştir. dünyaya hâkim olmak ve onu idare etmek için pek çok fazilet, akıl ve bilgi lâzımdır. iranlılar bunu kitaba geçirmişlerdir.kitapta olmasa onu kim tanırdı." bugünkü bilgilerimize göre alp er tunga ile ilgili en geniş bilgi iran destanı şehname’de tesbit edilmiştir. şehname’nin başlıca konularından biri iran -turan savaşlarıdır. bu destana göre en büyük turan kahramanı önce şehzade sonra hükümdar olan efrasyap’tır.şehname’deki alp er tunga ile ilgili bilgiler şöyle özetlenebilir:
"turan şehzadesi efrasyap babasının isteği üzerine iran’a harp açtı. iki ordu dihistan’da karşılaştılar.boyu servi, göğsü ve kolları arslan gibi ve fil kadar kuvvetli olan efrasyap, iranlı’ları yendi. iran padişahı efrasyap’a esir düştü. iran’ın ilk intikamını o zaman iran’a bağlı olan kabil padişahı zal aldı. zal başarılı olmasına rağmen iran şahının öldürülmesini engelleyemedi. efrasyab iran’ı ele geçirmek için yeni bir savaş açtı. iran’ın yetiştirdiği en büyük kahramanlardan zal oğlu rüstem efrasyab’ın üzerine yürüdü.. efrasyab ile zal oğlu rüstem arasında bitmez tükenmez savaşlar yapıldı. iran tahtında bulunan keykâvus, hem oğlu siyavuş’u hem de zal oğlu rüstem’i darılttı. siyavuş efrasyap’a sığındı . siyavuş’un turan’da bulunduğu sırada evlendiği türk beyi piran’ın kızından bir oğlu oldu. siyavuş oğluna babası keyhusrev’in adını verdi. efrasyab uzun yıllar turan’da hükümdarlık etti. iran’lılar siyavuş’un oğlu keyhusrev’i kaçırarark iran tahtına oturttular. keyhusrev zaloğlu rüstem’le işbirliği yaptı ve turan ordularını yendi. keyhusrev ile efrasyap defalarca savaştılar. sonunda ordusuz kalan efrasyap keyhusrev’in adamları tarafından öldürüldü. şehname’de efrasyap adıyla anılan turan hükümdarı alp er tunga’nın iran hükümdarlarına sık sık yenildiği anlatılmaktadır. ancak iran turan savaşlarında iran hükümdarları sürekli değişmiş ı4o yıl yaşadığı rivayet edilen alp er tunga ise mücadeleye devam etmiştir.
bu derneklerin saptanabilenleri şunlardır (güncelleme yapılmalıdır):
adana balkan türkleri yardımlaşma ve kültür derneği
akdeniz balkan türkleri federasyonu
ceyhan balkan türkleri yardımlaşma ve kültür derneği
anadolu ve rumeli kırsal kalkınma derneği
balkan barış özgürlükler ve geliştirme derneği
balkan diş hekimleri derneği
balkan türkleri insan hakları derneği
balkanlardan gelen öğrencilere yardım derneği
bulgaristan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
kıbrıs balkanlar avrasya türk edebiyatları kurumu derneği
sığınmacılar ve göçmenlerle dayanışma derneği
antalya trakya ve balkanlar dayanışma ve kültür derneği
balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
didim rumelili romanlar yardımlaşma dayanışma ve kültür derneği
ege balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
balıkesir balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
bandırma rumeli türkleri kültür ve dayanışma derneği
balkan göçmen işkadınları derneği
balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
balkan göçmenleri muhtelif esnaf ve sanatkarları dayanışma derneği
balkan rumeli göçmenleri konfederasyonu
balkan spor kulübü derneği
balkan türkleri göçmen ve mülteci dernekleri federasyonu
balkan türkleri sanayici ve iş adamları derneği
balkaneli gençlik ve spor kulübü derneği
balkangöçmenleri iş adamları derneği
balkanlarda adalet haklar kültür ve dayanışma derneği
bursa kuzey bulgaristan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
bursa rumeli türkleri kültür ve dayanışma derneği
bursa rumelili yönetici ve iş adamları derneği
dobruca göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
girit ve rumeli türkleri kültür ve dayanışma derneği
göçmen türkleri dernekleri federasyonu
hamzabey-muradiye rumeli göçmenleri yardımlaşma kültür derneği
inegöl balkan folklor eğitim merkezi gençlik ve spor kulübü derneği
inegöl rumeli türkleri kültür ve dayanışma derneği
mustafakemalpaşa rumeli halk oyunları ve kültür derneği
mübadele göçmenleri kültür ve yardımlaşma ve dayanışma derneği
orhangazi rumeli göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
osmanpazar ve eskicuma balkan göçmenleri kültür dayanışma derneği
rumeli dernekleri federasyonu (rudef)
rumeli etkin görme engelliler gençlik ve spor kulübü derneği
rumeliler halk dansları derneği
tırnova göçmenleri dayanışma derneği
yenişehir rumeli göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
yeşil bursa rumeli halk oyunlari ve kültür derneği
yıldız rumeli halk oyunlari derneği
balkan göçmenleri kültür ve dayanişma derneği
çataltepeliler ve balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
denizli balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
düzce balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
düzce karadere hasanağa köyü balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
düzce pirpir köyü balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
düzce yeni taşköprü köyü balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
uzun mustafa rumeli camii yaptırma ve yaşatma derneği
balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
balkan iş dünyasi dayanışma derneği
balkan roman dayanışma derneği
balkan türkleri federasyonu
edirne balkan yıldız spor kulübü der
rumeli edirne kültür ve folklor derneği
rumeli gençlik ve spor kulübü derneği
trakya balkan türkleri kültür ve day.der.
balkan göçmenleri kültür ve yardımlaşma derneği
balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
balkan türkleri kültür dayanışma yardımlaşma derneği
500 evler rumeli kültür ve dayanışma derneği
amasya rumeli balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
anadolu yakası rumeliler sosyal ve kültürel dayanışma derneği
avcılar balkan türkleri derneği
balkan kadınlar derneği
balkan spor kulübü derneği
balkan tıp birliği derneği
balkan türkleri camii yaşatma derneği.
adana balkan türkleri yardımlaşma ve kültür derneği
akdeniz balkan türkleri federasyonu
ceyhan balkan türkleri yardımlaşma ve kültür derneği
anadolu ve rumeli kırsal kalkınma derneği
balkan barış özgürlükler ve geliştirme derneği
balkan diş hekimleri derneği
balkan türkleri insan hakları derneği
balkanlardan gelen öğrencilere yardım derneği
bulgaristan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
kıbrıs balkanlar avrasya türk edebiyatları kurumu derneği
sığınmacılar ve göçmenlerle dayanışma derneği
antalya trakya ve balkanlar dayanışma ve kültür derneği
balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
didim rumelili romanlar yardımlaşma dayanışma ve kültür derneği
ege balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
balıkesir balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
bandırma rumeli türkleri kültür ve dayanışma derneği
balkan göçmen işkadınları derneği
balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
balkan göçmenleri muhtelif esnaf ve sanatkarları dayanışma derneği
balkan rumeli göçmenleri konfederasyonu
balkan spor kulübü derneği
balkan türkleri göçmen ve mülteci dernekleri federasyonu
balkan türkleri sanayici ve iş adamları derneği
balkaneli gençlik ve spor kulübü derneği
balkangöçmenleri iş adamları derneği
balkanlarda adalet haklar kültür ve dayanışma derneği
bursa kuzey bulgaristan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
bursa rumeli türkleri kültür ve dayanışma derneği
bursa rumelili yönetici ve iş adamları derneği
dobruca göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
girit ve rumeli türkleri kültür ve dayanışma derneği
göçmen türkleri dernekleri federasyonu
hamzabey-muradiye rumeli göçmenleri yardımlaşma kültür derneği
inegöl balkan folklor eğitim merkezi gençlik ve spor kulübü derneği
inegöl rumeli türkleri kültür ve dayanışma derneği
mustafakemalpaşa rumeli halk oyunları ve kültür derneği
mübadele göçmenleri kültür ve yardımlaşma ve dayanışma derneği
orhangazi rumeli göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
osmanpazar ve eskicuma balkan göçmenleri kültür dayanışma derneği
rumeli dernekleri federasyonu (rudef)
rumeli etkin görme engelliler gençlik ve spor kulübü derneği
rumeliler halk dansları derneği
tırnova göçmenleri dayanışma derneği
yenişehir rumeli göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
yeşil bursa rumeli halk oyunlari ve kültür derneği
yıldız rumeli halk oyunlari derneği
balkan göçmenleri kültür ve dayanişma derneği
çataltepeliler ve balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
denizli balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
düzce balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
düzce karadere hasanağa köyü balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
düzce pirpir köyü balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
düzce yeni taşköprü köyü balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
uzun mustafa rumeli camii yaptırma ve yaşatma derneği
balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
balkan iş dünyasi dayanışma derneği
balkan roman dayanışma derneği
balkan türkleri federasyonu
edirne balkan yıldız spor kulübü der
rumeli edirne kültür ve folklor derneği
rumeli gençlik ve spor kulübü derneği
trakya balkan türkleri kültür ve day.der.
balkan göçmenleri kültür ve yardımlaşma derneği
balkan göçmenleri kültür ve dayanışma derneği
balkan türkleri kültür dayanışma yardımlaşma derneği
500 evler rumeli kültür ve dayanışma derneği
amasya rumeli balkan türkleri kültür ve dayanışma derneği
anadolu yakası rumeliler sosyal ve kültürel dayanışma derneği
avcılar balkan türkleri derneği
balkan kadınlar derneği
balkan spor kulübü derneği
balkan tıp birliği derneği
balkan türkleri camii yaşatma derneği.
türk kozmogonisi-yaradılış destanı:
altaylardan verbitskiyin derlediği yaradılış destanı özetle şöyledir: yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. tanrı ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada durmadan uçuyordu. göklerden gelen bir ses tanrı ülgene denizden çıkan taşı tutmasını söyledi. göğün emri ile oturacak yer bulan tanrı ülgen artık yaratma zamanı geldi diye düşünerek şöyle dedi :
bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım
bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım
bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayımş
su içinde yaşayan ak ana,su yüzünde göründü ve tanrı ülgene şöyle dedi :
yaratmak istiyorsan ülgen, yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren :
de ki hep," yaptım oldu " başka bir şey söyleme.
hele yaratır iken,"yaptım olmadı" deme.
ak ana bunları söyledi ve kayboldu. tanrı ülgenin kulağından bu buyruk hiç gitmedi . insana da bu öğüdü iletmekten bıkmadı : " dinleyin ey insanlar, varı yok demeyin. varlığa yok deyip de, yok olup da gitmeyiniz." tanrı ülgen yere bakarak : " yaratılsın yer!" göğe bakarak "yaratılsın gök!" bu buyruklar verilince yer ve gök yaratılmış. tanrı ülgen çok büyük üç balık yaratmış ve dünya bu balıkların üzerine konmuş. böylece dünya gezer olmamış bir yerde sabit olmuş.tanrı ülgen balıkların kımıldadıklarında dünyaya su kaplamasın diye mandı şireye balıkları denetleme görevi vermiş. tanrı ülgen, dünyayı yarattıktan sonra tepesi aya güneşe değen etekleri dünyaya değmeğen büyük altın dağın başına geçip oturmuş.dünya altı günde yaratılmışdı, yedinci günde ise tanrı ülgen uyumuş kalmışdı. uyandığında neler yarattım diye baktı: ayla güneşden başka fazladan dokuz dünya birer cehennem ile bir de yer yaratmıştı. günlerden bir gün tanrı ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı üzerinde bir parça kil gördü" insanoğlu bu olsun, insana olsun baba." dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. tanrı ülgen bu ilk insana "erlik" adını verdi ve onu kardeşi kabul etti. ancak erlikin yüreği kıskançlık ve hırsla doluydu. tanrı ülgen gibi güçlü ve yaratıcı olmadığı için öfkelendi.
tanrı ülgen, kemikleri kamıştan, etleri topraktan yedi insan yarattı. erlikin yarattığı dünyaya zarar vereceğini düşünerek insanı korumak üzere mandışire adlı bir kahraman yarattıktan sonra yedi insanın kulaklarından üfleyerek can, burunlarından üfleyerek başlarına akıl verdi.tanrı ülgen insanları idare etmek üzere may-tereyi yarattı ve onu insanoğlunun başına han yaptı. yakutlardan (saka) derlenen yaradılış efsaneleri de altay yardılış destanının yakın varyantı niteliğindedir . xix.yüzyılda derlenen bu efsanelerin çeşitli din ve kültürlerin etkilerini taşıdıkları düşünülmektedir.
altaylardan verbitskiyin derlediği yaradılış destanı özetle şöyledir: yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. tanrı ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada durmadan uçuyordu. göklerden gelen bir ses tanrı ülgene denizden çıkan taşı tutmasını söyledi. göğün emri ile oturacak yer bulan tanrı ülgen artık yaratma zamanı geldi diye düşünerek şöyle dedi :
bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım
bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım
bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayımş
su içinde yaşayan ak ana,su yüzünde göründü ve tanrı ülgene şöyle dedi :
yaratmak istiyorsan ülgen, yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren :
de ki hep," yaptım oldu " başka bir şey söyleme.
hele yaratır iken,"yaptım olmadı" deme.
ak ana bunları söyledi ve kayboldu. tanrı ülgenin kulağından bu buyruk hiç gitmedi . insana da bu öğüdü iletmekten bıkmadı : " dinleyin ey insanlar, varı yok demeyin. varlığa yok deyip de, yok olup da gitmeyiniz." tanrı ülgen yere bakarak : " yaratılsın yer!" göğe bakarak "yaratılsın gök!" bu buyruklar verilince yer ve gök yaratılmış. tanrı ülgen çok büyük üç balık yaratmış ve dünya bu balıkların üzerine konmuş. böylece dünya gezer olmamış bir yerde sabit olmuş.tanrı ülgen balıkların kımıldadıklarında dünyaya su kaplamasın diye mandı şireye balıkları denetleme görevi vermiş. tanrı ülgen, dünyayı yarattıktan sonra tepesi aya güneşe değen etekleri dünyaya değmeğen büyük altın dağın başına geçip oturmuş.dünya altı günde yaratılmışdı, yedinci günde ise tanrı ülgen uyumuş kalmışdı. uyandığında neler yarattım diye baktı: ayla güneşden başka fazladan dokuz dünya birer cehennem ile bir de yer yaratmıştı. günlerden bir gün tanrı ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı üzerinde bir parça kil gördü" insanoğlu bu olsun, insana olsun baba." dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. tanrı ülgen bu ilk insana "erlik" adını verdi ve onu kardeşi kabul etti. ancak erlikin yüreği kıskançlık ve hırsla doluydu. tanrı ülgen gibi güçlü ve yaratıcı olmadığı için öfkelendi.
tanrı ülgen, kemikleri kamıştan, etleri topraktan yedi insan yarattı. erlikin yarattığı dünyaya zarar vereceğini düşünerek insanı korumak üzere mandışire adlı bir kahraman yarattıktan sonra yedi insanın kulaklarından üfleyerek can, burunlarından üfleyerek başlarına akıl verdi.tanrı ülgen insanları idare etmek üzere may-tereyi yarattı ve onu insanoğlunun başına han yaptı. yakutlardan (saka) derlenen yaradılış efsaneleri de altay yardılış destanının yakın varyantı niteliğindedir . xix.yüzyılda derlenen bu efsanelerin çeşitli din ve kültürlerin etkilerini taşıdıkları düşünülmektedir.
1980lerin ilk yıllarında trtde yayınlanan, çocukların davranışlarını psikolojik yönden irdeleyen program. programda önce bir skeç izletilir, üzerinde konuşulacak konunun draması profesyonel tiyarocular ve çocuk oyuncular tarafından icra edildikten sonra, hacettepe üniversitesi tıp fakültesi çocuk psikiyatrisi profesörü dr. atalay yörükoğlu hoca, dramadaki sorunlu çocuk davranışının çözümlemesini yapar, anne ve babalara öğütlerde bulunurdu. dramalarda başroldeki çocuk oyuncunun sahnedeki adı ahmetti. çok yararlı bir programdı.
(bkz: ahmetin günlüğü)
hacettepe tıp fakültesi eski öğretim üyesi, çocuk psikiyatrisinin ülkemizdeki duayeni rahmetli prof dr.atalay yörükoğlu’nun çocukların diliyle yazdığı, çocuklarımızın bizlere ne anlatmak istediğini anlatan çok değerli bir yazı:
sevgili anneciğim, babacığım; bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim: sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. beni tanımaya ve anlamaya çalışın. deneme ile öğrenirim. bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşılarımda özgürlük tanıyın. beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. bırakın kendi işimi kendim göreyim. büyüdüğümü başka nasıl anlarım? büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. bunu önemsemeyin. ama siz beni şımartmayın. hep çocuk kalmak isterim sonra. her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. bana yerli yersiz söz de vermeyin. sözünüzü tutmayınca sizlere güvenim azalıyor. bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. ancak, hiç kısıtlamayınca ne yapacağımı şaşrıyorum. tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum. öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. bunları çabuk unuturum. ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder. çok konuşup çok bağırmayın. yüksek sesle söylenenleri pek duymam. yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. "ben senin yaşında iken..." diye başlayan sözleri hep kulak ardına atarım. küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. bana yanılma payı bırakın. beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. yanlış davranışımın üzerinde durup düzeltin. ceza vermeden önce beni dinleyin. suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim. beni dinleyin. öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. bana güvendiğinizi belli edin. beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapanırım. benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın, bana süre tanıyın. yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. beni köşeye sıkıştırmayın, yalana sığınmak zorunda kalırım. sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağlamayın. hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim. bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. özür dileyişiniz siz olan sevgimi azaltmaz, tersine beni size daha çok yakınlaştırır. aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur. biliyorum ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmasığını da biliyorum. yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse birçoğundan vazgeçebilirim. yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın. benden "örnek çocuk" olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz anababa olmanızı beklemem. sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter. sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.
sevgili anneciğim, babacığım; bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim: sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. beni tanımaya ve anlamaya çalışın. deneme ile öğrenirim. bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşılarımda özgürlük tanıyın. beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. bırakın kendi işimi kendim göreyim. büyüdüğümü başka nasıl anlarım? büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. bunu önemsemeyin. ama siz beni şımartmayın. hep çocuk kalmak isterim sonra. her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. bana yerli yersiz söz de vermeyin. sözünüzü tutmayınca sizlere güvenim azalıyor. bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. ancak, hiç kısıtlamayınca ne yapacağımı şaşrıyorum. tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum. öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. bunları çabuk unuturum. ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder. çok konuşup çok bağırmayın. yüksek sesle söylenenleri pek duymam. yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. "ben senin yaşında iken..." diye başlayan sözleri hep kulak ardına atarım. küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. bana yanılma payı bırakın. beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. yanlış davranışımın üzerinde durup düzeltin. ceza vermeden önce beni dinleyin. suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim. beni dinleyin. öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. bana güvendiğinizi belli edin. beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapanırım. benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın, bana süre tanıyın. yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. beni köşeye sıkıştırmayın, yalana sığınmak zorunda kalırım. sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağlamayın. hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim. bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. özür dileyişiniz siz olan sevgimi azaltmaz, tersine beni size daha çok yakınlaştırır. aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur. biliyorum ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmasığını da biliyorum. yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse birçoğundan vazgeçebilirim. yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın. benden "örnek çocuk" olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz anababa olmanızı beklemem. sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter. sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.
rumeli türkülerinin çoğunda hem hüzün, hem de yaşama sevinci aynı anda hissedilir. bazıları hüznün son noktasıdır (bkz: çalın davulları) (bkz: bir fırtına tuttu bizi deryaya kardı)
üsküp.
serez.
(bkz: urumeli türküleri)
(bkz: ağlarım çağlar gibi)
(bkz: ah ne bakarsın hayın hayın)
(bkz: ahmed’in saçları kınalı)
(bkz: ak bakırlar susuz kaldı)
(bkz: ak güvercin olaydım)
(bkz: ak katır tuzdan gelir)
(bkz: aklı da basma giyersin)
(bkz: aksadeler giyer boylu boyunca)
(bkz: akşam oldu yine bastı kareler)
(bkz: alan çayırlarında koyun güdersin)
(bkz: alıda verin püsküllü çantamı)
(bkz: ali’m yatar taş üstüne)
(bkz: ali’m yatır yol üstüne)
(bkz: aliş’imin kaşları kare)
(bkz: alıverin bağlamamı çalayım)
(bkz: altın tabakta vişne)
(bkz: altın yüzük parmağımda)
(bkz: aman huriye’m sen misin)
(bkz: arabamın tekerleği mor boya)
(bkz: arabaya taş koydum)
(bkz: arda boylarında ben kendim gittim)
(bkz: arda boylarında kırmızı erik)
(bkz: arda’ya suya varma)
(bkz: armudumu dişledim)
(bkz: aşık kerem düş eylemiş daylere)
(bkz: ata binesim geldi)
(bkz: atımı bayledim delikli taşa)
(bkz: atladım bahçene girdim)
(bkz: avcı mısın yar ne gezersin)
(bkz: avlu deliğinden boyun gösterir)
(bkz: ay ikindi ikindi)
(bkz: ayağına giymiş sedef nalini)
(bkz: bağdat’tan gelemedim)
(bkz: bağya gittim nar için)
(bkz: bahçe bahçe gezdim nar bulamadım)
(bkz: bahçelerde al kiraz)
(bkz: bahçelerde bal kabak)
(bkz: bahçeye bar diyemem)
(bkz: bahçeye vurdum kazmayı)
(bkz: baltayı vurdum meşeye)
(bkz: be gemici gemici)
(bkz: bekir ağam bağları incir dalları)
(bkz: belgrat yolu uzun urgan)
(bkz: beligrat kal’ası zemlin ovası)
(bkz: ben bir geyik gezer gördüm)
(bkz: ben bir göçmen kızı gördüm)
(bkz: ben bir sabah erken kalktım)
(bkz: ben gül idim bülbül kırdı dalımı)
(bkz: ben islimye’ye varmayayım mı)
(bkz: ben mi dedim sana güzel olasın)
(bkz: ben sana demedim mi)
(bkz: ben yeni pazara varayım)
(bkz: benim bugün ahım var)
(bkz: berber ver aynayı bakayım)
(bkz: beşli martin çay başından patladı)
(bkz: bir ah çektim derinden)
(bkz: bir alçacık gügem dalı)
(bkz: bir evler yaptırdım ramizem)
(bkz: bir fırtına tuttu bizi deryaya kardı)
(bkz: bir sarı yılan kovaladı beni)
(bkz: bizim gelin nazlı gelin)
(bkz: bizim sahraların başı)
(bkz: bu şumnu’nun içlerinde)
(bkz: bugün benim efkarım var)
(bkz: emine)
(bkz: bulut gelir seher ile)
(bkz: buna er meydanı derler)
(bkz: bursa’dan alma tuzu)
(bkz: bülbüller ötüyor seher vaktidir)
(bkz: bülbülüm altın kafeste)
(bkz: çalın davulları)
(bkz: çaldağın kayınları)
(bkz: çaldıralım davulları)
(bkz: çalgılar çalar kibar yarim oynar)
(bkz: çalın davulları çaydan aşağıya)
(bkz: çek efendim hançerini ko işlesin)
(bkz: çekmecemin anahtarı kemikten)
(bkz: çember çember üstüne)
(bkz: çeşme başında yarimi beklerim)
(bkz: çeşmeler yaptırdım remziyem)
(bkz: çık penecereye paşa dudu)
(bkz: çıkayım gideyim urum eline)
(bkz: çıksam a urumelin düzüne)
(bkz: çıksam daylerin başına)
(bkz: çıksana selver’im dam dorasına)
(bkz: çıktım şu rumelu dağına)
(bkz: çıngırdaklı potin ayakta)
(bkz: çobani çobani kirli çobani)
(bkz: çubuğum yok yol üstüne uzatam)
(bkz: çubuğumu saldım ben bir dikene)
(bkz: dağlar dağlar viran dağlar)
(bkz: dama bulgur sererler)
(bkz: daşda fener yanar mı)
(bkz: deli bekir’in avlusunda)
(bkz: demirciler demir döğer tunç olur)
(bkz: demirköy başlarında)
(bkz: denizin dibi derin)
(bkz: dere kenarında vişneler açar)
(bkz: derelerin derini)
(bkz: derinde gedikte durdular)
(bkz: dinleyin kardaşlar benim sözümü)
(bkz: drama köprüsünü gece mi geçtin)
(bkz: drama’nın içinde komit hasan)
(bkz: duman çökmüş yar yolunu seçemem)
(bkz: elma attım denize)
(bkz: elmayı dildim dildim)
(bkz: elveda dost deli gönül elveda)
(bkz: emine’min karda buldum izini)
(bkz: entarin dikildi mi)
(bkz: estergon kal’ası su başı durak)
(bkz: evimizin önü cami)
(bkz: evimizin önü hatice’m)
(bkz: evlerim evlerim yüksek evlerim)
(bkz: evlerimizin önü cami)
(bkz: evlerimizin önü nane maydanoz)
(bkz: refiye’m)
(bkz: evlerine vara gele usandım)
(bkz: evlerinin önü handır)
(bkz: ey benim mestane gözlüm)
(bkz: fatma’nın çiçekleri dallanır açmaz)
(bkz: fındık serdim harmana)
(bkz: fındıklı bizim yolumuz)
(bkz: gel çıkalım dağlara)
(bkz: gemi kalkar sulara akar)
(bkz: getir anam püsküllü çantamı)
(bkz: gide gide gitmez oldu dizlerim)
(bkz: gide gide yarelerim dirildi)
(bkz: gidin sorun babasına)
(bkz: gine de şahlanıyor kolbaşının kır atı)
(bkz: gitme hamdi’m gitme sen bugün oduna)
(bkz: gök güvercin olaydım)
(bkz: sabriye’m)
(bkz: gökte on iki yıldız)
(bkz: göster ey allahım göster)
(bkz: gurbet elin naşapası tunç olur)
(bkz: gurbetlikten gelirdik halil’im)
(bkz: gül ağacı gül ağacı)
(bkz: hacı sarıklı molla)
(bkz: hafızların avlusunda davullar çalar)
(bkz: hanıma bak hanıma)
(bkz: hapishane içinde ben kurdum postu)
(bkz: hasan’ımın kahvesine dayandım)
(bkz: hatice’me varayım)
(bkz: hatice’min pelikleri urgandır urgan)
(bkz: haydi de ramize’m)
(bkz: haydi tina haydi bre pala)
(bkz: hiç olur mu dağlar başı dumansız)
(bkz: hokka hokka lokumları yedirdim sana)
(bkz: hotina’nın ufak taşı)
(bkz: içtim içtim gönlümü verdim)
(bkz: ihtiyatlar silah çatmış yolun üstüne)
(bkz: iki dilber söyleşirler)
(bkz: iki durnam gelir aşeden aklı kareli)
(bkz: imelerin ah imelerin)
(bkz: indim bahçeye durdum)
(bkz: ramize’m)
(bkz: indim yarin bahçesine)
(bkz: ırmak kenarında bir kuru meşe)
(bkz: istanbol saraydan azim ferman geldi)
(bkz: istanbol’dan çıkar da vapur dumanı)
(bkz: kahvenin önünden gelir geçersin)
(bkz: kalk gelin hanım yürü aygın baygın)
(bkz: kalk gidelim o viran bostana)
(bkz: mori şazo)
(bkz: kalk muradiye gidelim bize)
(bkz: kar yağar alçaklara)
(bkz: karşı karşı kurduralım hanları)
(bkz: kekliğim kekliğim kınalı kekliğim)
(bkz: kendim ettim kendim buldum)
(bkz: kim görmüştür güzellerin vefasın)
(bkz: kırcaali’yle arda arası)
(bkz: deryalar)
(bkz: kırım’dan gelirim adım da sinan’dır)
(bkz: kırmızı gülün alı var)
(bkz: kız pınar başında desti doldurur)
(bkz: koşukavak çamları)
(bkz: köprüden geçer iken)
(bkz: köprüden gelin geçti)
(bkz: köselerin evleri)
(bkz: köşküm var deryaya karşı)
(bkz: kumanova yolleri)
(bkz: küçükte beyin avlusunda feride’m)
(bkz: küffar sanur hüccet almış eğri’ye)
(bkz: lofça’nın ardında kaya)
(bkz: maçin dağı maçin dağı)
(bkz: manastır köprüsü dardır geçilmez)
(bkz: manastır’ın ortasında var bir havuz)
(bkz: mavrova’dan aldım bir okka nohut)
(bkz: mayadağ’dan kalkan kazlar)
(bkz: meço ibiram dedikleri)
(bkz: mektup saldım gara’dan)
(bkz: memleketin çayır dikeni)
(bkz: mendilimin ucu pembe)
(bkz: merdivenden insene kamilem)
(bkz: mezarımı kızlar kazsın dar olsun)
(bkz: muradiye gider koştan yolmaya)
(bkz: ne hoş imiş kalkandelen ovası)
(bkz: ne hoş imiş kalkandere ovası)
(bkz: ne istersin be oğlan)
(bkz: ne mahsun durursun)
(bkz: o şumnu’nun taşları)
(bkz: saniye’m)
(bkz: ocak başında kaldım)
(bkz: odalar yaptırdım döşedemedim)
(bkz: gülizar)
(bkz: oduncular dağdan odun indirir)
(bkz: öyledir ey öyledir)
(bkz: pencere açıldı bilal oğlan)
(bkz: pencereden yel gelir)
(bkz: penceresi yola karşı)
(bkz: pıravış’tan çıkardılar kargayı)
(bkz: pirin’in köprüsü dardır geçilmez)
(bkz: pirlepe’nin konakları)
(bkz: portakal oyamadım)
(bkz: potinimin tabanı)
(bkz: radalya minaresi yetmiş basamak)
(bkz: rodop dağları be pakize’m)
(bkz: sabah oldu uyansana)
(bkz: sabah sabah dolaşalım yalıyı)
(bkz: sabahın seher vaktinde)
(bkz: salkım söğüdün altında)
(bkz: sarı tütün yelpaze)
(bkz: sarı zeybek şu dağlara yaslanır)
(bkz: sarı zeybek)
(bkz: sen çeşmeye vardın mı)
(bkz: arzu kamber)
(bkz: sepet sepet yumurta)
(bkz: serez’in başında bir yeşil bostan)
(bkz: sevdiğim küçük yaşta)
(bkz: sıra sıra kazanlar)
(bkz: susuz köy başlarında)
(bkz: şalın bir ucu yerdedir)
(bkz: şanış’ın altından gelir geçersin)
(bkz: şefo’nun evi kaleye karşı)
(bkz: şemsiyemin ucu kare)
(bkz: şimşir pınarın kilidi)
(bkz: şu arda’nın boylarında)
(bkz: rabiye’m)
(bkz: şu dağları aşalım)
(bkz: şu kabak çiçeği ne açar ne kokar)
(bkz: şu karşıdan iniyor sıdıka’m)
(bkz: şu karşıkı dağda bir fener yanar)
(bkz: şu karşıki dağda fenerim yanar)
(bkz: şu vardar’ın suyuna bak)
(bkz: tabaklarda temene)
(bkz: terzi de başında sıdıka’mın altın makası)
(bkz: tuna nehri akmam diyor)
(bkz: osman paşa)
(bkz: tuna tuna şanlı tuna)
(bkz: tuna’nın eser bad-ı saba yeli)
(bkz: tuna’nın etrafı koru)
(bkz: tunca boylarında tozdan dumandan)
(bkz: tutamadım ben bir yerlerde bir vatan)
(bkz: tütün dizdim iğneye)
(bkz: uzun kavak gıcır gıcır gıcırdar)
(bkz: uzun kavak selvi kavak)
(bkz: üç çınar altında lambalar yanar)
(bkz: üç güzeller alları geymiş)
(bkz: üsküp’e varmadan gelir kumanova)
(bkz: üşüdüm emine’m üşüdüm)
(bkz: vardım gittim su başına)
(bkz: ver ateşi yalan da dünya ko yansın)
(bkz: yalı kenarında zülfüm tararım)
(bkz: yar sabah olsun)
(bkz: yaylada gördüm seni)
(bkz: yazan katip kara yazmış yazımı)
(bkz: yemen yemen şanlı yemen)
(bkz: yeni çıkma basmalardan alayım sana)
(bkz: yeni kapının gelini)
(bkz: yeşil kurbağalar öter göllerde)
(bkz: yıkılsaydı meyhaneler)
(bkz: yıldız dağı işte de geldim yanına)
(bkz: yine akşam oldu da bastı kareler)
(bkz: yörük de yaylasında yaylayamadım)
(bkz: yörük hasan’ın çardağı)
(bkz: yüce dağ başında kervanın ucu)
(bkz: yüksek kahvelerde ahmet kahve pişirir)
(bkz: yüksek minareden attım fesimi)
(bkz: yüksek tepede harman tozu savrulur)
(bkz: yüksek yaylalarda kaldım halil’im)
(bkz: zeliha hanımın elindedir altın iğnesi)
(bkz: zemun zemun allı zemun)
(bkz: zeytinyağı şişesi)
(bkz: zilli de maşa darbuka)
(bkz: ağlarım çağlar gibi)
(bkz: ah ne bakarsın hayın hayın)
(bkz: ahmed’in saçları kınalı)
(bkz: ak bakırlar susuz kaldı)
(bkz: ak güvercin olaydım)
(bkz: ak katır tuzdan gelir)
(bkz: aklı da basma giyersin)
(bkz: aksadeler giyer boylu boyunca)
(bkz: akşam oldu yine bastı kareler)
(bkz: alan çayırlarında koyun güdersin)
(bkz: alıda verin püsküllü çantamı)
(bkz: ali’m yatar taş üstüne)
(bkz: ali’m yatır yol üstüne)
(bkz: aliş’imin kaşları kare)
(bkz: alıverin bağlamamı çalayım)
(bkz: altın tabakta vişne)
(bkz: altın yüzük parmağımda)
(bkz: aman huriye’m sen misin)
(bkz: arabamın tekerleği mor boya)
(bkz: arabaya taş koydum)
(bkz: arda boylarında ben kendim gittim)
(bkz: arda boylarında kırmızı erik)
(bkz: arda’ya suya varma)
(bkz: armudumu dişledim)
(bkz: aşık kerem düş eylemiş daylere)
(bkz: ata binesim geldi)
(bkz: atımı bayledim delikli taşa)
(bkz: atladım bahçene girdim)
(bkz: avcı mısın yar ne gezersin)
(bkz: avlu deliğinden boyun gösterir)
(bkz: ay ikindi ikindi)
(bkz: ayağına giymiş sedef nalini)
(bkz: bağdat’tan gelemedim)
(bkz: bağya gittim nar için)
(bkz: bahçe bahçe gezdim nar bulamadım)
(bkz: bahçelerde al kiraz)
(bkz: bahçelerde bal kabak)
(bkz: bahçeye bar diyemem)
(bkz: bahçeye vurdum kazmayı)
(bkz: baltayı vurdum meşeye)
(bkz: be gemici gemici)
(bkz: bekir ağam bağları incir dalları)
(bkz: belgrat yolu uzun urgan)
(bkz: beligrat kal’ası zemlin ovası)
(bkz: ben bir geyik gezer gördüm)
(bkz: ben bir göçmen kızı gördüm)
(bkz: ben bir sabah erken kalktım)
(bkz: ben gül idim bülbül kırdı dalımı)
(bkz: ben islimye’ye varmayayım mı)
(bkz: ben mi dedim sana güzel olasın)
(bkz: ben sana demedim mi)
(bkz: ben yeni pazara varayım)
(bkz: benim bugün ahım var)
(bkz: berber ver aynayı bakayım)
(bkz: beşli martin çay başından patladı)
(bkz: bir ah çektim derinden)
(bkz: bir alçacık gügem dalı)
(bkz: bir evler yaptırdım ramizem)
(bkz: bir fırtına tuttu bizi deryaya kardı)
(bkz: bir sarı yılan kovaladı beni)
(bkz: bizim gelin nazlı gelin)
(bkz: bizim sahraların başı)
(bkz: bu şumnu’nun içlerinde)
(bkz: bugün benim efkarım var)
(bkz: emine)
(bkz: bulut gelir seher ile)
(bkz: buna er meydanı derler)
(bkz: bursa’dan alma tuzu)
(bkz: bülbüller ötüyor seher vaktidir)
(bkz: bülbülüm altın kafeste)
(bkz: çalın davulları)
(bkz: çaldağın kayınları)
(bkz: çaldıralım davulları)
(bkz: çalgılar çalar kibar yarim oynar)
(bkz: çalın davulları çaydan aşağıya)
(bkz: çek efendim hançerini ko işlesin)
(bkz: çekmecemin anahtarı kemikten)
(bkz: çember çember üstüne)
(bkz: çeşme başında yarimi beklerim)
(bkz: çeşmeler yaptırdım remziyem)
(bkz: çık penecereye paşa dudu)
(bkz: çıkayım gideyim urum eline)
(bkz: çıksam a urumelin düzüne)
(bkz: çıksam daylerin başına)
(bkz: çıksana selver’im dam dorasına)
(bkz: çıktım şu rumelu dağına)
(bkz: çıngırdaklı potin ayakta)
(bkz: çobani çobani kirli çobani)
(bkz: çubuğum yok yol üstüne uzatam)
(bkz: çubuğumu saldım ben bir dikene)
(bkz: dağlar dağlar viran dağlar)
(bkz: dama bulgur sererler)
(bkz: daşda fener yanar mı)
(bkz: deli bekir’in avlusunda)
(bkz: demirciler demir döğer tunç olur)
(bkz: demirköy başlarında)
(bkz: denizin dibi derin)
(bkz: dere kenarında vişneler açar)
(bkz: derelerin derini)
(bkz: derinde gedikte durdular)
(bkz: dinleyin kardaşlar benim sözümü)
(bkz: drama köprüsünü gece mi geçtin)
(bkz: drama’nın içinde komit hasan)
(bkz: duman çökmüş yar yolunu seçemem)
(bkz: elma attım denize)
(bkz: elmayı dildim dildim)
(bkz: elveda dost deli gönül elveda)
(bkz: emine’min karda buldum izini)
(bkz: entarin dikildi mi)
(bkz: estergon kal’ası su başı durak)
(bkz: evimizin önü cami)
(bkz: evimizin önü hatice’m)
(bkz: evlerim evlerim yüksek evlerim)
(bkz: evlerimizin önü cami)
(bkz: evlerimizin önü nane maydanoz)
(bkz: refiye’m)
(bkz: evlerine vara gele usandım)
(bkz: evlerinin önü handır)
(bkz: ey benim mestane gözlüm)
(bkz: fatma’nın çiçekleri dallanır açmaz)
(bkz: fındık serdim harmana)
(bkz: fındıklı bizim yolumuz)
(bkz: gel çıkalım dağlara)
(bkz: gemi kalkar sulara akar)
(bkz: getir anam püsküllü çantamı)
(bkz: gide gide gitmez oldu dizlerim)
(bkz: gide gide yarelerim dirildi)
(bkz: gidin sorun babasına)
(bkz: gine de şahlanıyor kolbaşının kır atı)
(bkz: gitme hamdi’m gitme sen bugün oduna)
(bkz: gök güvercin olaydım)
(bkz: sabriye’m)
(bkz: gökte on iki yıldız)
(bkz: göster ey allahım göster)
(bkz: gurbet elin naşapası tunç olur)
(bkz: gurbetlikten gelirdik halil’im)
(bkz: gül ağacı gül ağacı)
(bkz: hacı sarıklı molla)
(bkz: hafızların avlusunda davullar çalar)
(bkz: hanıma bak hanıma)
(bkz: hapishane içinde ben kurdum postu)
(bkz: hasan’ımın kahvesine dayandım)
(bkz: hatice’me varayım)
(bkz: hatice’min pelikleri urgandır urgan)
(bkz: haydi de ramize’m)
(bkz: haydi tina haydi bre pala)
(bkz: hiç olur mu dağlar başı dumansız)
(bkz: hokka hokka lokumları yedirdim sana)
(bkz: hotina’nın ufak taşı)
(bkz: içtim içtim gönlümü verdim)
(bkz: ihtiyatlar silah çatmış yolun üstüne)
(bkz: iki dilber söyleşirler)
(bkz: iki durnam gelir aşeden aklı kareli)
(bkz: imelerin ah imelerin)
(bkz: indim bahçeye durdum)
(bkz: ramize’m)
(bkz: indim yarin bahçesine)
(bkz: ırmak kenarında bir kuru meşe)
(bkz: istanbol saraydan azim ferman geldi)
(bkz: istanbol’dan çıkar da vapur dumanı)
(bkz: kahvenin önünden gelir geçersin)
(bkz: kalk gelin hanım yürü aygın baygın)
(bkz: kalk gidelim o viran bostana)
(bkz: mori şazo)
(bkz: kalk muradiye gidelim bize)
(bkz: kar yağar alçaklara)
(bkz: karşı karşı kurduralım hanları)
(bkz: kekliğim kekliğim kınalı kekliğim)
(bkz: kendim ettim kendim buldum)
(bkz: kim görmüştür güzellerin vefasın)
(bkz: kırcaali’yle arda arası)
(bkz: deryalar)
(bkz: kırım’dan gelirim adım da sinan’dır)
(bkz: kırmızı gülün alı var)
(bkz: kız pınar başında desti doldurur)
(bkz: koşukavak çamları)
(bkz: köprüden geçer iken)
(bkz: köprüden gelin geçti)
(bkz: köselerin evleri)
(bkz: köşküm var deryaya karşı)
(bkz: kumanova yolleri)
(bkz: küçükte beyin avlusunda feride’m)
(bkz: küffar sanur hüccet almış eğri’ye)
(bkz: lofça’nın ardında kaya)
(bkz: maçin dağı maçin dağı)
(bkz: manastır köprüsü dardır geçilmez)
(bkz: manastır’ın ortasında var bir havuz)
(bkz: mavrova’dan aldım bir okka nohut)
(bkz: mayadağ’dan kalkan kazlar)
(bkz: meço ibiram dedikleri)
(bkz: mektup saldım gara’dan)
(bkz: memleketin çayır dikeni)
(bkz: mendilimin ucu pembe)
(bkz: merdivenden insene kamilem)
(bkz: mezarımı kızlar kazsın dar olsun)
(bkz: muradiye gider koştan yolmaya)
(bkz: ne hoş imiş kalkandelen ovası)
(bkz: ne hoş imiş kalkandere ovası)
(bkz: ne istersin be oğlan)
(bkz: ne mahsun durursun)
(bkz: o şumnu’nun taşları)
(bkz: saniye’m)
(bkz: ocak başında kaldım)
(bkz: odalar yaptırdım döşedemedim)
(bkz: gülizar)
(bkz: oduncular dağdan odun indirir)
(bkz: öyledir ey öyledir)
(bkz: pencere açıldı bilal oğlan)
(bkz: pencereden yel gelir)
(bkz: penceresi yola karşı)
(bkz: pıravış’tan çıkardılar kargayı)
(bkz: pirin’in köprüsü dardır geçilmez)
(bkz: pirlepe’nin konakları)
(bkz: portakal oyamadım)
(bkz: potinimin tabanı)
(bkz: radalya minaresi yetmiş basamak)
(bkz: rodop dağları be pakize’m)
(bkz: sabah oldu uyansana)
(bkz: sabah sabah dolaşalım yalıyı)
(bkz: sabahın seher vaktinde)
(bkz: salkım söğüdün altında)
(bkz: sarı tütün yelpaze)
(bkz: sarı zeybek şu dağlara yaslanır)
(bkz: sarı zeybek)
(bkz: sen çeşmeye vardın mı)
(bkz: arzu kamber)
(bkz: sepet sepet yumurta)
(bkz: serez’in başında bir yeşil bostan)
(bkz: sevdiğim küçük yaşta)
(bkz: sıra sıra kazanlar)
(bkz: susuz köy başlarında)
(bkz: şalın bir ucu yerdedir)
(bkz: şanış’ın altından gelir geçersin)
(bkz: şefo’nun evi kaleye karşı)
(bkz: şemsiyemin ucu kare)
(bkz: şimşir pınarın kilidi)
(bkz: şu arda’nın boylarında)
(bkz: rabiye’m)
(bkz: şu dağları aşalım)
(bkz: şu kabak çiçeği ne açar ne kokar)
(bkz: şu karşıdan iniyor sıdıka’m)
(bkz: şu karşıkı dağda bir fener yanar)
(bkz: şu karşıki dağda fenerim yanar)
(bkz: şu vardar’ın suyuna bak)
(bkz: tabaklarda temene)
(bkz: terzi de başında sıdıka’mın altın makası)
(bkz: tuna nehri akmam diyor)
(bkz: osman paşa)
(bkz: tuna tuna şanlı tuna)
(bkz: tuna’nın eser bad-ı saba yeli)
(bkz: tuna’nın etrafı koru)
(bkz: tunca boylarında tozdan dumandan)
(bkz: tutamadım ben bir yerlerde bir vatan)
(bkz: tütün dizdim iğneye)
(bkz: uzun kavak gıcır gıcır gıcırdar)
(bkz: uzun kavak selvi kavak)
(bkz: üç çınar altında lambalar yanar)
(bkz: üç güzeller alları geymiş)
(bkz: üsküp’e varmadan gelir kumanova)
(bkz: üşüdüm emine’m üşüdüm)
(bkz: vardım gittim su başına)
(bkz: ver ateşi yalan da dünya ko yansın)
(bkz: yalı kenarında zülfüm tararım)
(bkz: yar sabah olsun)
(bkz: yaylada gördüm seni)
(bkz: yazan katip kara yazmış yazımı)
(bkz: yemen yemen şanlı yemen)
(bkz: yeni çıkma basmalardan alayım sana)
(bkz: yeni kapının gelini)
(bkz: yeşil kurbağalar öter göllerde)
(bkz: yıkılsaydı meyhaneler)
(bkz: yıldız dağı işte de geldim yanına)
(bkz: yine akşam oldu da bastı kareler)
(bkz: yörük de yaylasında yaylayamadım)
(bkz: yörük hasan’ın çardağı)
(bkz: yüce dağ başında kervanın ucu)
(bkz: yüksek kahvelerde ahmet kahve pişirir)
(bkz: yüksek minareden attım fesimi)
(bkz: yüksek tepede harman tozu savrulur)
(bkz: yüksek yaylalarda kaldım halil’im)
(bkz: zeliha hanımın elindedir altın iğnesi)
(bkz: zemun zemun allı zemun)
(bkz: zeytinyağı şişesi)
(bkz: zilli de maşa darbuka)
şimdiki yunanistan sınırları içinde kalan selanik ve çevresi ile, batı trakya kentleri:
dedeağaç - alexandroupolis (evros ili)
gümülcine - komotini (rodopi ili )
iskeçe - xanthi (iskeçe ili)
kumçiftliği - orestiada (evros ili)
dimetoka - didymoteichon (evros ili)
sofulu - soufli (evros ili)
ferecik / farecik - feres (evros ili)
şapçı - sapes (rodopi ili)
simavna / samavna - kyprinos (evros ili)
dedeağaç - alexandroupolis (evros ili)
gümülcine - komotini (rodopi ili )
iskeçe - xanthi (iskeçe ili)
kumçiftliği - orestiada (evros ili)
dimetoka - didymoteichon (evros ili)
sofulu - soufli (evros ili)
ferecik / farecik - feres (evros ili)
şapçı - sapes (rodopi ili)
simavna / samavna - kyprinos (evros ili)
şimdiki bulgaristan sınırları içinde kalan deliorman, rusçuk, burgaz, eski cuma, filibe, hasköy(haskovo), kırcaali, köstence, razgrad, silistre, şumnu, tırnova, vidin, varna, yanbolu, plevne, pazarcık.
bulgarca (kril alfabesinde) "pyce" yazılır. latin alfabesine "ruse" olarak çevrilir (ama ep gene to bizim "rusçuk"tur ba!).
bulgaristan’da tuna nehri kıyısında bulunan bir şehirdir. tuna nehrinden yaklaşık 20 metre yükseklikteki düzlükte kuruludur. 178.000 nüfusuyla bulgaristan’ın 5. büyük şehridir.
güneyinde, şumen yolu üzerinde bir tepe mevcuttur. tuna’nın karşı kıyısında (romanya’da) osmanlıların yergöğü dedikleri giurgiu şehri vardır.
(kaynak: wikipedia.org)
bulgaristan’da tuna nehri kıyısında bulunan bir şehirdir. tuna nehrinden yaklaşık 20 metre yükseklikteki düzlükte kuruludur. 178.000 nüfusuyla bulgaristan’ın 5. büyük şehridir.
güneyinde, şumen yolu üzerinde bir tepe mevcuttur. tuna’nın karşı kıyısında (romanya’da) osmanlıların yergöğü dedikleri giurgiu şehri vardır.
(kaynak: wikipedia.org)
en eski pil türlerindendir. bildiğim kadarıyla bittikten sonra yeniden doldurulamaz (şarj edilemez) ve bunun yapılması önerilmez. biten çinko karbon piller doğaya karışma tehlikesinden dolayı çöpe atılmamalı, doğaya bırakılmamalıdır. bunun için yapılmış özel toplama kutularına bırakılmalıdır. bu kutular genellikle büyük marketlerin giriş ve çıkış noktalarında bulunabilmektedir.
yeniden ve defalarca doldurulabilir (şarj edilebilir) bir pil türü. cep telefonlarında kullanılmaktadır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?