meme dokusunun röntgen ışınlarıyla görüntülenmesidir.
genel amaçlı radyoloji tüplerinde değişiklikler yapılarak, hastanın daha az radyasyon alması sağlanmıştır. kullanılan cihaza bağlı olarak otururken veya yatarken memenin değişik yönlerden görüntüleri alınır. çekim esnasında memenin komprese edilmesine bağlı rahatsızlık hissi oluşabilir.
mammografi belli yaştan sonra tarama testi olarak, memede bir kitle ele geldiğinde, meme başında akıntı görüldüğünde, meme başının çekintiye uğramasında, meme derisindeki değişikliklerde, meme biopsisinde lokalizasyon amacıyla kullanılabilir.
kadınların 70 yaşına kadar %13’nde meme kanseri çıkma riski bulunmaktadır. meme kanseri erken teşhis edilirse büyük oranda (%80-90 arası) tedavi edilebilir. bu nedenle mammografinin meme kanserinin erken teşhisinde bir tarama testi olarak önemi büyüktür. amerikan kanser derneği 40 yaşın üzerinde her yıl mammografi çekilmesini önermektedir.
(kaynak: www.turkrad.org.tr)
bünyede bağımlılık yaratmış türküler.
(bkz: çalın davulları)
(bkz: atatürk ün sevdiği türküler)
(bkz: rumeli türküleri)
nakliyatçı olmayan sözlük yazarı. ecnebilere türkiyemizi tanıtma gayreti münasebetiyle fahri turizmci de denebilir kendisine.
battal gazi destanı.
çok güzel mimarisi olan binalara sahiptir.
(bkz: köroğlu)
köroğlu destanı:
bolu beyi, güvendiği seyislerinden biri olan yusuf’a : " çok hünerli ve değerli bir at bul ." emrini verir. seyis yusuf, uzun süre bolu beyinin isteğine uygun bir at arar. büyüdüklerinde istenen niteliklere sahip olacağına inandığı iki tay bulur ve bunları satın alır. bolu beyi bu zayıf tayları görünce çok kızar ve seyis yusuf’un gözlerine mil çekilmesini emreder. gözleri kör edilen ve işinden kovulan yusuf, sıska taylarla birlikte evine döner. oğlu ruşen ali’ye verdiği talimatlarla tayları büyütür. babası kör olduğu için köroğlu takma adıyla anılan ruşen ali, babasının isteğine göre atları yetiştirir. taylardan biri olağanüstü bir at haline gelir ve kırat adı verilir. kırat da destan kahramanı köroğlu kadar ünlenir. seyis yusuf, bolu beyinden intikam almak için gözlerini açacak ve onu güçlü kılacak üç sihirli köpüğü içmek üzere oğlu ile birlikte pınara gider. ancak, köroğlu babasına getirmesi gereken bu köpükleri kendisi içer, yiğitlik, şâirlik ve sonsuz güç kazanır. babası kaderine rıza gösterir ancak oğluna mutlaka intikamını almasını söyler. köroğlu çamlıbel’e yerleşir, çevresine yiğitler toplar ve babasının intikamını alır. hayatını yoksul ve çaresizlere yardım ederek geçirir. halk inancına göre silâh icat edilince mertlik bozuldu demiş kırklara karışmıştır.
bolu beyi, güvendiği seyislerinden biri olan yusuf’a : " çok hünerli ve değerli bir at bul ." emrini verir. seyis yusuf, uzun süre bolu beyinin isteğine uygun bir at arar. büyüdüklerinde istenen niteliklere sahip olacağına inandığı iki tay bulur ve bunları satın alır. bolu beyi bu zayıf tayları görünce çok kızar ve seyis yusuf’un gözlerine mil çekilmesini emreder. gözleri kör edilen ve işinden kovulan yusuf, sıska taylarla birlikte evine döner. oğlu ruşen ali’ye verdiği talimatlarla tayları büyütür. babası kör olduğu için köroğlu takma adıyla anılan ruşen ali, babasının isteğine göre atları yetiştirir. taylardan biri olağanüstü bir at haline gelir ve kırat adı verilir. kırat da destan kahramanı köroğlu kadar ünlenir. seyis yusuf, bolu beyinden intikam almak için gözlerini açacak ve onu güçlü kılacak üç sihirli köpüğü içmek üzere oğlu ile birlikte pınara gider. ancak, köroğlu babasına getirmesi gereken bu köpükleri kendisi içer, yiğitlik, şâirlik ve sonsuz güç kazanır. babası kaderine rıza gösterir ancak oğluna mutlaka intikamını almasını söyler. köroğlu çamlıbel’e yerleşir, çevresine yiğitler toplar ve babasının intikamını alır. hayatını yoksul ve çaresizlere yardım ederek geçirir. halk inancına göre silâh icat edilince mertlik bozuldu demiş kırklara karışmıştır.
edige:
bu destanda xiii yüzyılda hazar denizi kıyısında kurulan altınordu hanlığının xv. yüzyılda timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır. destanın adı, altınordu hanı ve bu destanın kahramanı edige mirza bahadır’a atfen verilmiştir. edige mirza bahadır’ın devletini ayakta tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler, ölümünden sonra xv. yüzyılda destan haline getirilmiştir. 1820’yılından itibaren yazıya geçirilen edige destanının kazak-kırgız, kırım, nogay, türkmen, kara kalpak, başkırt olmak üzere altı rivâyeti tesbit edilmiştir.
bu destanda xiii yüzyılda hazar denizi kıyısında kurulan altınordu hanlığının xv. yüzyılda timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır. destanın adı, altınordu hanı ve bu destanın kahramanı edige mirza bahadır’a atfen verilmiştir. edige mirza bahadır’ın devletini ayakta tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler, ölümünden sonra xv. yüzyılda destan haline getirilmiştir. 1820’yılından itibaren yazıya geçirilen edige destanının kazak-kırgız, kırım, nogay, türkmen, kara kalpak, başkırt olmak üzere altı rivâyeti tesbit edilmiştir.
cengiz-nâme:
ortaasya’da yaşayan türk boyları arasında xiii. yüzyılda doğup gelişmiştir. cengiznâme moğol hükümdarı cengiz’in hayatı, kişiliği ve fetihleri ile ilgili olarak cengiz’in oğulları tarafından idare edilen türkler tarafından meydana getirilmiştir. orta asya’da yaşayan türkler özellikle de başkurd, kazak ve kırgız türkleri, cengiz destanını çok severek günümüze kadar yaşatmışlardır. cengiz-nâme’de, cengiz bir türk kahramanı olarak kabul edilmekte ve hikâye türk tarihi gibi anlatılmaktadır. cengiz, uygur türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile kurt-tanrı’nın çocuğu olarak doğar. cengiz-nâme, moğol hanlarının destanî tarihi olarak kabul edildiğinden tarih araştırıcılarının da dikkatini çekmiştir. xvii. yüzyılda orta asya türkçesinin değerli yazarı ebü’l gâzi bahadır han, "şecere-i türk" adlı eserinde "cengiz-nâme"nin ı7 varyantını tesbit ettiğini söylemektedir. bu bilgi, bu destanın, orta asya’daki türkler arasındaki yaygınlığını göstermektedir. orta asya türkleri, cengiz’i islâm kahramanı olarak da görmüşler ve ona kutsallık atfetmişlerdir. batıdaki türkler tarafından ise cengiz hiç sevilmemiştir. arap tarihçilerinin, bu hükümdarı islâm düşmanı olarak göstermeleri ve tarihî olaylar onun sevilmemesinde etkili olmuştur. moğolların anadoluya saldırgan biçimde gelip ortalığı yakıp yıkmaları, bağdat’ın önce hülâgu daha sonra timurlenk tarafından yakılıp yıkılması, timurlenk’in yıldırım beyazıd’la sebebsiz savaşı gibi tarihi gerçekler, cengiz’in de diğer moğollar gibi sevilmemesine sebeb olmuştur. cengiz-nâme batıda yaşayan türkler’in hafıza ve gönüllerinde yer almamıştır. "cengiz-nâme"nin orta asya türkleri arasında bir diğer adı da " dâstân-ı nesl-i cengiz han"dır.
ortaasya’da yaşayan türk boyları arasında xiii. yüzyılda doğup gelişmiştir. cengiznâme moğol hükümdarı cengiz’in hayatı, kişiliği ve fetihleri ile ilgili olarak cengiz’in oğulları tarafından idare edilen türkler tarafından meydana getirilmiştir. orta asya’da yaşayan türkler özellikle de başkurd, kazak ve kırgız türkleri, cengiz destanını çok severek günümüze kadar yaşatmışlardır. cengiz-nâme’de, cengiz bir türk kahramanı olarak kabul edilmekte ve hikâye türk tarihi gibi anlatılmaktadır. cengiz, uygur türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile kurt-tanrı’nın çocuğu olarak doğar. cengiz-nâme, moğol hanlarının destanî tarihi olarak kabul edildiğinden tarih araştırıcılarının da dikkatini çekmiştir. xvii. yüzyılda orta asya türkçesinin değerli yazarı ebü’l gâzi bahadır han, "şecere-i türk" adlı eserinde "cengiz-nâme"nin ı7 varyantını tesbit ettiğini söylemektedir. bu bilgi, bu destanın, orta asya’daki türkler arasındaki yaygınlığını göstermektedir. orta asya türkleri, cengiz’i islâm kahramanı olarak da görmüşler ve ona kutsallık atfetmişlerdir. batıdaki türkler tarafından ise cengiz hiç sevilmemiştir. arap tarihçilerinin, bu hükümdarı islâm düşmanı olarak göstermeleri ve tarihî olaylar onun sevilmemesinde etkili olmuştur. moğolların anadoluya saldırgan biçimde gelip ortalığı yakıp yıkmaları, bağdat’ın önce hülâgu daha sonra timurlenk tarafından yakılıp yıkılması, timurlenk’in yıldırım beyazıd’la sebebsiz savaşı gibi tarihi gerçekler, cengiz’in de diğer moğollar gibi sevilmemesine sebeb olmuştur. cengiz-nâme batıda yaşayan türkler’in hafıza ve gönüllerinde yer almamıştır. "cengiz-nâme"nin orta asya türkleri arasında bir diğer adı da " dâstân-ı nesl-i cengiz han"dır.
kırgız türkleri arasında doğan manas destanı kazak-kırgız türk kültür dâiresi içinde bugün de bütün canlılığı ile yaşamaktadır. bu destanın xi ile xii. yüzyıllarda meydana geldiği düşünülmektedir. destanın kahramanı manas da, oğuz kağan destanının islâmî rivayetindeki ve satuk buğra han gibi islâmiyeti yaymak için mücadele eden bir kahramandır. böyle olmakla beraber manas destanında islâmiyet öncesi türk kültür , inanç ve kabullerinin tamamını görmek mümkündür. bazı varyantları 4oo.ooo mısra olan manas destanı türk-bozkır medeniyetinin kazak -kırgız dâiresinin kültür belgeseli niteliğindedir.
büyük bir ihtimalle xv. yüzyılda yazıya geçirildiği kabul edilen "dede korkut hikâyeleri" nin hun-oğuz destan dâiresinden ayrılmış destan parçası olduğu görüşü oldukça yaygındır. dede korkut hikâyeleri ve bu hikâyelerin hem anlatıcısı hem de kahramanlarından biri olan dede korkut bütün türk dünyasında ortak olarak tanınan sözlü ve yazılı gelenekte yaşatılan önemli eserlerden biridir.
(bkz: uygur destanları)
(bkz: göç destanı)
(bkz: türeyiş destanı)
uygur destanları
uygurlara âit türeyiş ve göç isimli iki destan parçası tesbit edilmiştir.türeyiş parçası çin kaynaklarından göç ise hem çin hem iran kaynaklarında bulunmaktadır.
türeyiş destanı:
eski hun beylerinden birinin çok güzel iki kızı vardı. bu bey kızları ile ancak tanrıların evlenebileceğini düşünüyordu. bu sebeble ülkesinin kuzey tarafında yüksek bir kule yaptırarak iki güzel kızını tanrılarla evlenmek üzere buraya yerleştirdi. bir süre sonra kuleye gelen bir kurdun tanrı olduğu düşüncesiyle kızlar bu kurtla evlendiler. bu evlenmeden doğan dokuz oğuzların sesi kurt sesine benzerdi.
göç destanı:
uygurların yurdunda "hulin" isimli bir dağ vardı. bu dağdan tuğla ve selenge isimli iki ırmak çıkardı. bir gece oradaki bir ağacın üzerine gökten ilâhi bir ışık indi. iki ırmak arasında yaşayan halk bunu dikkkatle izlediler. ağacın gövdesinde şişkinlik oluştu, ilâhi ışık dokuz ay on gün şişkinlik üzerinde durdu. ağacın gövdesi yarıldı ve içinden beş çocuk göründü. bu ülkenin halkı bu çocukları büyüttü. en küçükleri olan buğu han büyüyünce hükümdar oldu. ülke zengin halk mutlu oldu. çok zaman geçti. yuluğ tiğin isimli bir prens hükümdar oldu. çinlilerle çok savaştı. bu savaşlara son vermek için oğlu galı tigini bir çin prensesi ile evlendirmeğe karar verdi. çinliler , prensese karşılık hükümdardan tanrı dağının eteğindeki kutlu dağ adını taşıyan kayayı istediler. gali tigin kayayı verdi. çinliler kayayı götürmek için kayanın etrafında ateş yaktılar, kaya kızınca üzerine sirke döktüler. ufak parçalara ayrılan kayayı arabalara koyarak çin’e taşıdılar. memleketteki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu kayanın gidişine ağladılar. bundan yedi gün sonra da gali tigin öldü. kıtlık ve kuraklık oldu . yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda kaldılar.
uygurlara âit türeyiş ve göç isimli iki destan parçası tesbit edilmiştir.türeyiş parçası çin kaynaklarından göç ise hem çin hem iran kaynaklarında bulunmaktadır.
türeyiş destanı:
eski hun beylerinden birinin çok güzel iki kızı vardı. bu bey kızları ile ancak tanrıların evlenebileceğini düşünüyordu. bu sebeble ülkesinin kuzey tarafında yüksek bir kule yaptırarak iki güzel kızını tanrılarla evlenmek üzere buraya yerleştirdi. bir süre sonra kuleye gelen bir kurdun tanrı olduğu düşüncesiyle kızlar bu kurtla evlendiler. bu evlenmeden doğan dokuz oğuzların sesi kurt sesine benzerdi.
göç destanı:
uygurların yurdunda "hulin" isimli bir dağ vardı. bu dağdan tuğla ve selenge isimli iki ırmak çıkardı. bir gece oradaki bir ağacın üzerine gökten ilâhi bir ışık indi. iki ırmak arasında yaşayan halk bunu dikkkatle izlediler. ağacın gövdesinde şişkinlik oluştu, ilâhi ışık dokuz ay on gün şişkinlik üzerinde durdu. ağacın gövdesi yarıldı ve içinden beş çocuk göründü. bu ülkenin halkı bu çocukları büyüttü. en küçükleri olan buğu han büyüyünce hükümdar oldu. ülke zengin halk mutlu oldu. çok zaman geçti. yuluğ tiğin isimli bir prens hükümdar oldu. çinlilerle çok savaştı. bu savaşlara son vermek için oğlu galı tigini bir çin prensesi ile evlendirmeğe karar verdi. çinliler , prensese karşılık hükümdardan tanrı dağının eteğindeki kutlu dağ adını taşıyan kayayı istediler. gali tigin kayayı verdi. çinliler kayayı götürmek için kayanın etrafında ateş yaktılar, kaya kızınca üzerine sirke döktüler. ufak parçalara ayrılan kayayı arabalara koyarak çin’e taşıdılar. memleketteki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu kayanın gidişine ağladılar. bundan yedi gün sonra da gali tigin öldü. kıtlık ve kuraklık oldu . yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda kaldılar.
türklerin islâmiyeti kabulünden sonraki türk destanlarındandır.
karahanlı hükümdarı satuk buğra han x. yüzyılda islâmiyeti resmen devlet dini olarak kabul etmiştir. islâmiyetten sonra ilk teşekkül eden destan da bu hükümdarın islâmiyeti kabul ve yaymak için yaptığı mücadelelerin efsanelerle zenginleştirilerek anlatımıyla doğmuştur. bu destanın bir elyazmasında bulunan metni kısaca şöyle özetlenebilir :
satuk buğra han destanı
hz. muhammed kanatlı atı burak’ın sırtında göklere yükseldiği "mirâc gecesinde" gök katlarında kendinden önceki peygamberleri görür. bunlar arasında birini tanıyamaz ve cebrail’e bunun kim olduğunu sorar.
cebrail :
" bu peygamber değildir. bu sizin ölümünüzden üç asır sonra dünyaya inecek olan bir ruhtur. türkistan’da sizin dininizi yayacak olan bu ruh " abdülkerim satuk buğra han" adını alacaktır." hz. muhammed yeryüzüne döndükten sonra hergün islâmiyeti türk ülkesine yayacak olan bu insan için dua etti. hz. muhammed’in arkadaşları da bu ruhu görmek istediler. hz. muhammed dua etti. başlarında türk başlıkları bulunan silâhlı, kırk atlı göründü. satuk buğra han ve arkadaşları selâm verip uzaklaştılar. bu olaydan üç asır sonra satuk buğra han, kaşgar sultanının oğlu olarak dünyaya geldi. satuk buğra hanın doğduğu gün yer sarsılmış, mevsim kış olduğu halde bahçeler , çayırlar çiçeklerle örtülmüştü. falcılar bu çocuğun büyüyünce müslüman olacağını söyleyerek öldürülmesini isterler. satuk buğra hanı, annesi : " müslüman olduğu zaman öldürürsünüz." diyerek ölümden kurtarır.
satuk buğra han ı2 yaşında arkadaşlarıyla birlikte ava çıkmağa başlar. avda oldukları günlerden birinde kaçan bir tavşanın arkasından hızla koşarken arkadaşlarından uzaklaşır. kaçan tavşan durur ve bir ihtiyar insan görünümü kazanır.satuk buğra han’ın sonradan hızır olduğunu anladığı bu yaşlı kişi ona müslüman olmasını öğütler ve islâmiyeti anlatır. satuk buğra, kaşgar hükümdarı olan amcasından islâmiyeti kabul etmesini ister. kaşgar hanı, müslüman olmayacağını söyler. satuk buğra han’ın işaretiyle yer yarılır ve hükümdar toprağa gömülür. satuk buğra han hükümdar olur ve bütün türk ülkeleri onun idaresinde islâmiyeti kabul ederler. satuk buğra han, ömrünü müslümanlığı yaymak için mücadele ile geçirmiştir. menkabelere göre satuk buğra han’ın düşmana uzatıldığında kırk adım uzayan bir kılıcı varmış ve savaşırken etrafına ateşler saçıyormuş. 96 yaşında tanrıdan davet almış bu sebeble kaşgar’a dönmüş ve hastalanarak burada ölmüştür.
karahanlı hükümdarı satuk buğra han x. yüzyılda islâmiyeti resmen devlet dini olarak kabul etmiştir. islâmiyetten sonra ilk teşekkül eden destan da bu hükümdarın islâmiyeti kabul ve yaymak için yaptığı mücadelelerin efsanelerle zenginleştirilerek anlatımıyla doğmuştur. bu destanın bir elyazmasında bulunan metni kısaca şöyle özetlenebilir :
satuk buğra han destanı
hz. muhammed kanatlı atı burak’ın sırtında göklere yükseldiği "mirâc gecesinde" gök katlarında kendinden önceki peygamberleri görür. bunlar arasında birini tanıyamaz ve cebrail’e bunun kim olduğunu sorar.
cebrail :
" bu peygamber değildir. bu sizin ölümünüzden üç asır sonra dünyaya inecek olan bir ruhtur. türkistan’da sizin dininizi yayacak olan bu ruh " abdülkerim satuk buğra han" adını alacaktır." hz. muhammed yeryüzüne döndükten sonra hergün islâmiyeti türk ülkesine yayacak olan bu insan için dua etti. hz. muhammed’in arkadaşları da bu ruhu görmek istediler. hz. muhammed dua etti. başlarında türk başlıkları bulunan silâhlı, kırk atlı göründü. satuk buğra han ve arkadaşları selâm verip uzaklaştılar. bu olaydan üç asır sonra satuk buğra han, kaşgar sultanının oğlu olarak dünyaya geldi. satuk buğra hanın doğduğu gün yer sarsılmış, mevsim kış olduğu halde bahçeler , çayırlar çiçeklerle örtülmüştü. falcılar bu çocuğun büyüyünce müslüman olacağını söyleyerek öldürülmesini isterler. satuk buğra hanı, annesi : " müslüman olduğu zaman öldürürsünüz." diyerek ölümden kurtarır.
satuk buğra han ı2 yaşında arkadaşlarıyla birlikte ava çıkmağa başlar. avda oldukları günlerden birinde kaçan bir tavşanın arkasından hızla koşarken arkadaşlarından uzaklaşır. kaçan tavşan durur ve bir ihtiyar insan görünümü kazanır.satuk buğra han’ın sonradan hızır olduğunu anladığı bu yaşlı kişi ona müslüman olmasını öğütler ve islâmiyeti anlatır. satuk buğra, kaşgar hükümdarı olan amcasından islâmiyeti kabul etmesini ister. kaşgar hanı, müslüman olmayacağını söyler. satuk buğra han’ın işaretiyle yer yarılır ve hükümdar toprağa gömülür. satuk buğra han hükümdar olur ve bütün türk ülkeleri onun idaresinde islâmiyeti kabul ederler. satuk buğra han, ömrünü müslümanlığı yaymak için mücadele ile geçirmiştir. menkabelere göre satuk buğra han’ın düşmana uzatıldığında kırk adım uzayan bir kılıcı varmış ve savaşırken etrafına ateşler saçıyormuş. 96 yaşında tanrıdan davet almış bu sebeble kaşgar’a dönmüş ve hastalanarak burada ölmüştür.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?