hayır, dolunay da iki gece önceydi, nedir bu üreme hevesi anlamadım ki?
(bkz: ata the wise - dream flower )
öldürmez efenim. ama süründürme katsayısı oldukça yüksektir.
şöyle anlatır isek:
-kişilerden biri emin değildir.
-diğeri oldukça emin fakat çok çok ısrarcı değildir.
-emin olmayan bırakıp gitmek hususunda da emin değildir.
-arada cinsellik vardır.
-arada romantizm vardır.
gider bu böyle listelemeye kalksak. bu ve bunun gibi maddeler delaletinde görülmektedir ki; bir ilişki var ile yok arasıdır. arafat gibidir. ne cennete alırlar seni ne cehenneme atarlar.
öldürmez efenim. ama süründürme katsayısı oldukça yüksektir.
şöyle anlatır isek:
-kişilerden biri emin değildir.
-diğeri oldukça emin fakat çok çok ısrarcı değildir.
-emin olmayan bırakıp gitmek hususunda da emin değildir.
-arada cinsellik vardır.
-arada romantizm vardır.
gider bu böyle listelemeye kalksak. bu ve bunun gibi maddeler delaletinde görülmektedir ki; bir ilişki var ile yok arasıdır. arafat gibidir. ne cennete alırlar seni ne cehenneme atarlar.
evrimin insan ve sütyen üzerinde işleyen mekanizmasıdır.
olay şöyle gelişmekte efenim; dişiler yüksek oranda bu eylemi gerçekleştirebilen erkeklerle üredikleri için, diğer erkekler elemine olmakta ve tarih sahnesinden silinmektedir. biz buna biyolojide cinsel seçilim diyoruz.
öte yandan sütyenler de evrilmeye devam etmektedir zira sadece basit kopçalı sütyenler var olsa idi dişilerin seçimleri sekteye uğrayacak ve sağlıklı gen havuzu tehlikeye düşecekti. bundan dolayı dişiler de daha zor açılabilen kopçalı modelleri tercihe yönelmektedir.
tüm bunlardan dolayı; sütyen ve erkek arasındaki ilişki, çita ve antilop arasındaki ilişkiye denktir. sürekli birbirlerini geliştirmeye devam ederler.
olay şöyle gelişmekte efenim; dişiler yüksek oranda bu eylemi gerçekleştirebilen erkeklerle üredikleri için, diğer erkekler elemine olmakta ve tarih sahnesinden silinmektedir. biz buna biyolojide cinsel seçilim diyoruz.
öte yandan sütyenler de evrilmeye devam etmektedir zira sadece basit kopçalı sütyenler var olsa idi dişilerin seçimleri sekteye uğrayacak ve sağlıklı gen havuzu tehlikeye düşecekti. bundan dolayı dişiler de daha zor açılabilen kopçalı modelleri tercihe yönelmektedir.
tüm bunlardan dolayı; sütyen ve erkek arasındaki ilişki, çita ve antilop arasındaki ilişkiye denktir. sürekli birbirlerini geliştirmeye devam ederler.
nom the wisedan direkt çalıntı. efenim bu nom the wise amca ise yanlış hatırlarmıyorsam edainin tanıştığı ilk elf olan fingolfine verdikleri isimdi.
aynı zamanda ingilizce wise kelimesi iki anlamlıymış; bilge, ukala. sözlük artık sen hangisini münasip görürsen.
aynı zamanda ingilizce wise kelimesi iki anlamlıymış; bilge, ukala. sözlük artık sen hangisini münasip görürsen.
sevdiceğe verilecek en güzel isimlerdendir efenim. ayrıca bakınız: #969097
olgunlaşmamış bir karalamadır efenim. yine de paylaşmak istedim.
sabret
biraz daha dayan
düş çiçeği
açacaksın yine
yeter ki toprağa tohum bırak
yağmurun olup yağacağım
toprağın olup yatacağım
güneşin olup ısıtacağım yaprağını
yine güçlenecek filizlerin
çiçek düşecek dallarına
rüyalarıma düş
çiçek
seveceğim seni...
sabret
biraz daha dayan
düş çiçeği
açacaksın yine
yeter ki toprağa tohum bırak
yağmurun olup yağacağım
toprağın olup yatacağım
güneşin olup ısıtacağım yaprağını
yine güçlenecek filizlerin
çiçek düşecek dallarına
rüyalarıma düş
çiçek
seveceğim seni...
sindarin dilinde bir kelimedir. düş çiçeği anlamına gelir. tolkien’in en güzel anlattığı mekanların başını çeker.
bir mobilet modeli. özellikle anadolunun küçük şehirlerinde sıkça rastlanılan bir modeldir. ekmek dağıtılanından, koltuğunu alçaltıp spor model yapıldığı zannedilen hede. egzosunu çatlatıp, acayip ses çıkarılması da özellikle tatmin edicidir.
hammaddesi kağıt olduğundan dolayı sağlıksız bir taşıma aparatıdır efenim! zira siz iki kilo domatesinizi taşıyocaksınız diye kaç ağaç güme gidiyor farkında mısınız?
ispanya iç savaşıının en kanlı olaylarından biri olan asturias madenleri işçilerinin katliamına ithafen yazılmış parçadır. her notada ateş eden makinalıları duymanız derinden etkiler. fakat iş bankasının bir kaç sene evvel reklamlarında bu parçayı kullanması da nasıl bir kara mizah örneğidir anlayabilmiş değilim.
kılıcın ruhu anlamına gelir. asıl adı shinto olan bir çocuğun hayat hikayesi anlatılır çizgi dizide. ilerleyen yaşlarında shinto isminin çok yakışmayacağını düşünerek bu ismi vermiştir ustası.
özellikle ’i just want to be myself’ ve ’please be there when i’ll arrive, don’t cry... please..’ sözleriyle beni benden almış lacuna coil şarkısı. youtube da kenshin’den sahnelere sahip bir klibi dolanmaktadır. kanımca bu klip ve bu parça inanılmaz bir birliktelik sergiliyor.
izmirde olması dolayısıyla, havanın da hafiften serinlediği şu saatlerde sözlükte ne aradığını kendime sorduğum insandır.
karanlıkta kar yağıyor
ne maveradan ses duymak, ne satırların nescine koymak o "anlaşılmayan şeyi", ne bir kuyumcu merakıyla işlemek kafiyeyi, ne güzel laf, ne derin kelam... çok şükür
hepsinin
hepsinin üstündeyim bu akşam.
bu akşam bir sokak şarkıcısıyım hünersiz bir sesim var; sana, senin işitemeyeceğin bir şarkıyı söyleyen bir ses.
karanlıkta kar yağıyor, sen madrid kapısındasın. karşında en güzel şeylerimizi
ümidi, hasreti, hürriyeti
ve çocukları öldüren bir ordu.
kar yağıyor. ve belki bu akşam ıslak ayakların üşüyordur. kar yağıyor, ve ben şimdi düşünürken seni şurana bir kurşun saplanabilir ve artık bir daha
ne kar, ne rüzgar, ne gece...
kar yağıyor ve sen böyle "no pasaran" deyip
madrid kapısına dikilmeden önce
herhalde vardın.
kimdin, nerden geldin, ne yapardın? ne bileyim,
mesela;
astorya kömür ocaklarından gelmiş olabilirsin. belki alnında kanlı bir sargı vardır ki kuzeyde aldığın yarayı saklamaktadır. ve belki varoşlarda son kurşunu atan sendin "yunkers" motorları yakarken bilbaoyu. veyahut herhangi bir konte fernando valaskerosi de kortobanın çiftliğinde
ırgatlık etmişindir.
belki "plasa da sol" da küçük bir dükkanın vardı, renkli ispanyol yemişleri satardın. belki hiçbir hünerin yoktu, belki gayet güzeldi sesin. belki felsefe talebesi, belki hukuk fakültesindensin ve parçalandı üniversite mahallesinde bir italyan tankının tekerlekleri altında kitapların. belki dinsizsin, belki boynunda bir sicim, bir küçük hac. kimsin, adın ne, tevellüdün kaç? yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim. bilmiyorum belki yüzün hatırlatır sibiryada kolçakı yenenleri belki yüzünün bir tarafı biraz bizim dumlupınarda yatana benziyordur ve belki bir parça hatırlatıyorsun robespiyeri. yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim, adımı duymadın ve hiç duymayacaksın. aramızda denizler, dağlar,
benim kahrolası aczim
ve "ademi müdahale komitesi" var. ben ne senin yanına gelebilir,
ne sana bir kasa kurşun,
bir sandık taze yumurta,
bir çift yün çorap gönderebilirim.
halbuki biliyorum, bu soğuk karlı havalarda iki çıplak çocuk gibi üşümektedir madrid kapısını bekleyen ıslak ayakların. biliyorum, ama dert etme ne kadar büyük, ne kadar güzel şey varsa, insanoğulları daha ne kadar büyük
ne kadar güzel şey yaratacaklarsa,
yani o korkunç hasreti, daüssılası içimin güzel gözlerindedir
madrid kapısındaki nöbetçimin.
ve ben ne yarın, ne dün, ne bu akşam onu sevmekten başka bir şey yapamam.
25.12.1937
ne maveradan ses duymak, ne satırların nescine koymak o "anlaşılmayan şeyi", ne bir kuyumcu merakıyla işlemek kafiyeyi, ne güzel laf, ne derin kelam... çok şükür
hepsinin
hepsinin üstündeyim bu akşam.
bu akşam bir sokak şarkıcısıyım hünersiz bir sesim var; sana, senin işitemeyeceğin bir şarkıyı söyleyen bir ses.
karanlıkta kar yağıyor, sen madrid kapısındasın. karşında en güzel şeylerimizi
ümidi, hasreti, hürriyeti
ve çocukları öldüren bir ordu.
kar yağıyor. ve belki bu akşam ıslak ayakların üşüyordur. kar yağıyor, ve ben şimdi düşünürken seni şurana bir kurşun saplanabilir ve artık bir daha
ne kar, ne rüzgar, ne gece...
kar yağıyor ve sen böyle "no pasaran" deyip
madrid kapısına dikilmeden önce
herhalde vardın.
kimdin, nerden geldin, ne yapardın? ne bileyim,
mesela;
astorya kömür ocaklarından gelmiş olabilirsin. belki alnında kanlı bir sargı vardır ki kuzeyde aldığın yarayı saklamaktadır. ve belki varoşlarda son kurşunu atan sendin "yunkers" motorları yakarken bilbaoyu. veyahut herhangi bir konte fernando valaskerosi de kortobanın çiftliğinde
ırgatlık etmişindir.
belki "plasa da sol" da küçük bir dükkanın vardı, renkli ispanyol yemişleri satardın. belki hiçbir hünerin yoktu, belki gayet güzeldi sesin. belki felsefe talebesi, belki hukuk fakültesindensin ve parçalandı üniversite mahallesinde bir italyan tankının tekerlekleri altında kitapların. belki dinsizsin, belki boynunda bir sicim, bir küçük hac. kimsin, adın ne, tevellüdün kaç? yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim. bilmiyorum belki yüzün hatırlatır sibiryada kolçakı yenenleri belki yüzünün bir tarafı biraz bizim dumlupınarda yatana benziyordur ve belki bir parça hatırlatıyorsun robespiyeri. yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim, adımı duymadın ve hiç duymayacaksın. aramızda denizler, dağlar,
benim kahrolası aczim
ve "ademi müdahale komitesi" var. ben ne senin yanına gelebilir,
ne sana bir kasa kurşun,
bir sandık taze yumurta,
bir çift yün çorap gönderebilirim.
halbuki biliyorum, bu soğuk karlı havalarda iki çıplak çocuk gibi üşümektedir madrid kapısını bekleyen ıslak ayakların. biliyorum, ama dert etme ne kadar büyük, ne kadar güzel şey varsa, insanoğulları daha ne kadar büyük
ne kadar güzel şey yaratacaklarsa,
yani o korkunç hasreti, daüssılası içimin güzel gözlerindedir
madrid kapısındaki nöbetçimin.
ve ben ne yarın, ne dün, ne bu akşam onu sevmekten başka bir şey yapamam.
25.12.1937
1936-1939 yılları arasında, milliyetçiler ve askerlerin oluşturduğu orduyla, cumhuriyetçiler ile hükümetin savaştığı insanlık ayıbı. bir çok sanayileşmiş devlet burada 2.dünya savaşı önce silahlarını deneme şansı bulmuşlardır.
(bkz: fransisco franko)
(bkz: yasımı tutacaksın)
(bkz: panın labirenti)
(bkz: asturias)
(bkz: çanlar kimin için çalıyor)
(bkz: goya)
(bkz: picasso)
(bkz: fransisco franko)
(bkz: yasımı tutacaksın)
(bkz: panın labirenti)
(bkz: asturias)
(bkz: çanlar kimin için çalıyor)
(bkz: goya)
(bkz: picasso)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?