confessions

ankakusu

- Yazar -

  1. toplam entry 7682
  2. takipçi 1
  3. puan 129003

belçika

ankakusu
flamanlarin, valonlardan ayrilmak istedigi ülkedir. flaman bölgesine göre daha fakir olan valon bölgesi flamanlara göre kendilerine ekonomik olarak arti bit yük getirmekteymis. bu istekleri nakörlükten baska bir sey degildir bana kalirsa. sanirim avrupa’nin refah düzeyi en yüksek olan bölgelerinden birinde yasayan flamanlarin burnu büyümüs.

aslinda bu adamlarin sorunlari ekonmiktir. siyasette yasanan kriz bardagi dolduran veya tasiracak olandir.

sivasspor

ankakusu
muazzam bir futbol oynayip lig’de de üst siralarda olmalarina ragmen, sampiyonlugu hedeflemediklerini ileten, ki haklilar, kulüptür. gönül ister ki sampiyon olsunlar amma olmayacak iste...

fikret abdic

ankakusu
aliya izzetbegoviç’e karsi durmus, sirplarla bir olup, onun birliklerine karsi savasmistir. bosna’nin bati’sinda(bihaç) ömrü kisa sürmüs otonom bir cumhuriyet ilan etmistir.

bosna savas’i ortaya çikmadan önce türkiye’nin destekledigi adam idi. aklimda böyle bir bilgi kalmis. savas sirasinda ve sonrasinda ise izzetbegoviç’e destek verilmistir.

mektup yazmak

ankakusu
bilhassa pabucunun dama atildigi su günlerde daha bir degerli ve anlamli oldugunu düsünmekteyim. hangi satirlarda elleri titremis görebilirsiniz mesela. üzerine bir de gözyasi düstümü paha biçilemez olur sanirim.

leila

ankakusu
bosna savasinda leila isimli bir genç kizin yasadiklari anlatilan kitap. yazari alexandra cavelius’tur. türkçede yayinladi mi bilmiyorum, galiba yayinlanmadi.

kitap, leila isimli bosnak bir kizin çocukluktan siyrilip nasil aci bir sekilde olgunlastigini anlatiyor. nitekim 20 yasina geldiginde eski kiz arkadaslarini çocuksu buldugunu, kendisinin onlarin yaninda çok daha olgun oldugunu iletiyor.

gerek uyuyamam sebebiyle, gerekse besiktas’in liverpool hezimetinden biraz olsun uzaklasmak için, haftalardir ve hatta yillardir okumak isteyipte bastan sona bir türlü okuyamadigim bu kitabi 4,5 saatlik bir maraton sonucu okumus vaziyetteyim.

-----------------------------spoiler----------------------------

kizimiz yasadigi yerden pek memnun olan biri degildir. bu yüzden eline firsat geçtiginde, 16 yasinda, hemen yasadigi yerden ayrilir. baska akrabalarinin, dedesinin, yanina gider. bu sirada bosna’da savas çikar. dogal olarak her türlu irtibat kopar. savas siddetlenir. fakat bir süre sonra leila’nin bulundugu yerde savas durulur. bu sirada baska bir sehirden bir akrabasi ziyarete gelir ve onu yaninda götürmek ister. her ne kadar ikinci dünya savasinda yaralanmis dedesi hala hiçbir yerin güvenli olmadigini, temkinli olmak gerektigini iletsede leila teyzesi ile beraber gider.

teyzesiyle sehre geldiklerinden kisa bir süre sonra orada savas siddetlenir. günler bomba ve silah sesleriyle devam ederken kisa bir süre sonra fikret abdic’in adamlari evi basar ve teyseziyle beraber leila’yi karakola götürür. leila kasabanin yerlisi olmadigi için göze batmistir. ama onu asil yaralayan teyzesinin karakolda ’ben onu tanimiyorum’ gibi laflar etmesi ve bir hain oldugunu iletmesidir. kaynak olarakta leila’nin günlügünü memurlara gösterir. günlükte leila akrabalarinin savasta neler yaptiklarindan bahsetmistir. teyzesi serbest birakilir, leila dövülür, tartaklanir...

kisa bir süre sonra, teyzesine gidemeyceginden dolayi, yeni tanistigi yasiti kiz arkadasinin evine gider. kiz arkadasina olanlari anlatir. ikili çatismalarin sürdügü vakit su almak için sokaga çikar. bu onlar için iyi olmaz... kisa bir süre sonra kap kara giyinmis, kara maskeli çetnik’ler evi basar. sorgulama için gelmeleri gerektigi iletilince kiz arkadasi buna karsi çikar. çetniklerden biri onu vurur...

leila sorgulanir. basina bir sey gelmeyecek densede önce sirp kumandan irzina geçer. kumandan iki paket sigaraya leila’yi baskasina verir. o gün tam 7 kisi tecavüz eder leila’yi... sirtinda koca koca kartallar olan, kel, koca biyikli ayilar irzina geçer... ’türk’ diye alay edilir, ’balinkuscha’ diye küçümsenir...

toplama kampina atilir. orada zorla çalistirilir. ve bazen günlerce üst üste bazen ise haftada bir, sirp ve fikret abdic’in adamlari kadin ve kizlardan bir kaçini seçip tecavüz eder. çogu geri dönmez... uzun bir dönem göze batmamistir leila. fakat onun da krutulusu yoktur onu da tecavüz ederler... yine de burada dahi iyi insanlarla, hiç konusmasa bile, tanisir. yemesi için meyve verenler, gizlice ekmek yedirenler...

bu durum bir müddet devam ederken onu bir baska adam seçer. leila artik hissizlesmistir. ne denirse yapar. fakat bu sirp adam. milan, digerlerinden farklidir. onu bu cehennemden kurtarir... bir kaç polis arkadasiyla birlikte kaldigi eve götürür. bu süre zarfinda leila hiç konusmaz ve polisler onu dilsiz felan zannederler. leila burada az da olsa rahat eder. kendine ait bir odasi vardir. kendisini iyi davranilir, polisler yediklerini bile kendileri yikarlar. fakat bu uzun sürmez çünkü milan buradan ayrilmak zorundadir. milan gittikten bir süre sonra diger polisler leila’ya tecavüz eder... yine bir tecavüz olacakken leila kaçmayi basarir ve orada yeni tanisgi, asevinde çalisan bir baska sirp ratko’ya kosar... ratko onu teslim etmez ve saklar.

burada leila prensesler gibi agirlanir. zamanla ratko ve yanindaki sirplara soguk durusu kaybolur. onlarla arkadas olur. hepsi leila’ya diledigi gibi, istedigi gibi seslenir. kimi leila der, kimi suzana, kimi daha baska bir sey... silah kullanmayi ögrenir. oradaki sirplar onu silahlarla bas basa birakacak kadar güvenmektedir. her ne kadar ratko ile bir ask yasamasa bile herkes onun ratko’yla yakistigini söyler. leila gülüp, geçer...

eglenceli ve memnuniyetle zamanini geçirir. fakat hirvatlar sehri kusatmaya baslamistir. kisa süren huzur ve sakin dönem sona ermistir. direnebilmek için su bulmalarinin sart olduguna karr verirler. leila ile bir baska sirp gözlerini karartir ve evden çikar. hemen ates altinda kalirlar. leila ne tarafa gittigini bilmeden hizli kosar. kosarken kazilmis bir sipere rastlar ve oraya kendini atar. bir süre sonra hirvat askerin biri de sipere atlar. fakat hemen yanina bakmadigindan dolayi leila’yi görmeden ilerler. hirvatlar çekilir ve çatismanin siddeti azalir. bu sirada dost oldugu sirplar kendisini hirvat siperlerinde bulur...

asevi harabeye dönmüstür. bu yüzden baska bir yere geçerler. sonunda savas bitmis, geriye harabeye dönmüs sehirler kalmistir. sirp dostlari leila’yi evlerine davet eder. leila birini dahi kirmaz. ratko’da evine davet eder ve annesiyle tanistirir. leila’yi ’gelinim bu demek’ diye karsilar. leila buna sasirir fakat ratko’nun ricasi üzerine bozuntuya vermez. ertesi sabah sirp dostlari kapiya dayanir. hem sirp geleneklerine göre kaynana’nin basörtüsü yakmak için, hemde tebrik için. bunu da bozuntuya vermez leila... oysa leila’nin kafasi karistiktir. yillardir annesini, kardesini ve sevdigi hirvat üvey babasini görmemistir. ratk ile aralarinda uzun súre bir sey olmamistir. fakat ratko sonunda leila’nin arzusu disinda onunla iliskiye girer. leila arkadas olarak ratko’yu çok sever fakat es olarak hiç düsünmemis, onu esi diye tasavur etmemistir. yine de ratko’nun her zaman ona iyi davranmasi, ona hakaretler etse bile güzel davranmasi onu bir nebze olsun yatistirir.... hamiledir ayrica...

bu sirp köyünde leila hiç memnun degildir. sadece bir iki konustugu insan vardir. köy halkinin dedikoducu halini ve sert bakislarina isinamaz. fakat çok zor dogan çocugu ona tekrar güç verir. çocugun ismini hem hirvatlarin hem sirplarin hemde bosnaklarin kullandigi isim olan zoran’i koyarlar. dogumdan sonra kaynanasi ilimli ve olumlu tutumunu degistirir. ’balinkuscha’ diye alay eder, hayati leila’yi zindan eder. bunu yaparken tipik kaynana metodlarini kullanir.

leila artik annesini gidip görmek istedigini açikça ratko’ya anlatir. çünkü artik gizlice kaçma plani çocugun dogmasiyla zorlasmistir. hem bunu ratko’ya da yapmamasi gerektigini düsünmektedir. ratko leila’nin ailesini aramaya baslar. fakat leila, uzun bir süre önce kafasi çok karisikken söyledigi yanlisi düzeltmez ve anne, babasinin isimleri hakkinda yalan söylemek zorunda kalir. haliyle bir sonuç çikmaz... bir tanidiklarina gerçek isimleri söylerek irtibat kurmaya çalismasini iletir. kendisi sirbistan’da oldugu için bu mümkün degildir. irtibat hirvatistan üzerindn yapilir...

ve telefon çalar... telefonla konusmak için leila hemen sevdigi nine’nin evine kosar... fakat irtibat kesilmistir. sonra telefon tekrar çalar ve telefonla konusurken hatirlayamadigi bir akrabasiyla konusur. fakat irtibat kisa bir müddet sonra kesilir. yine telefon çalar... leila annesiyle konusmaya çalisir... cizirtilar arasinda annesi halini sorar, neler yasadigini, dogumun nasil oldugunu sorar... leila fazla cevap veremez... agzindan bir tane dogru laf çikmaz... tek sözï ’anne, anne, anne...’dir... bir saat öyle geçer... telefonu kapattginda yanindaki herkes gözyaslari içersindedir...

telefon konusmalari baska günlerde de devam eder. ratko artik leila’yi annesiyle bulusturmaya kara verir. annesinin ’seni öldürecekler’ demesine dahi aldirmaz. bulusma yerine vardiklarinda ne anne kizini, nede kiz annesini ilk görüste tanimstir... nitekim leila ilk önce üvey babasina sarilmis sonra ona, yarim metre yaninda olmasina ragmen, ’annem nerede?’ diye sormustur... 5 yil içersinde hem leila hemde annesi zayiflamis ve çokmüstür. hasret giderilmistir. fakat ratko tedirgindir ve leila’yi elinden kaçirmaktan korkmaktadir. korktugu basina gelmez...

leila tekrar ratko’ya döner. ama artik hem yasadagi köy, hem kaynanasi, hemde biraz stockholm sendromu yasadigi-kendi ifade etmese bile-ratko, kendisini biktirmistir. ratko ile arasinda sevgi-nefret iliskisi vardir... yine kendi iletmesede ratko’nun leila’yi ister, istemez kötü günleri hatirlattigini görmemek zor degildir.

zoran 1 yasina degecektir. ortam iyice rahatlamistir, bunun üzerine leila’nin annesi zoran’in dogum gününe çagirir. annesi gelir. fakat kaynana leila’nin annesinin yaninda irkçi sag parti hakkinda yasasin der ve tüm müslümanlar ölebilir diye ilave eder. annesinin bu durumuna sahit olmasini istememis olan leila kaynanasinin göründügünden daha iyi biri oldugunu anlatir. annesi yutmaz bunu. kizini yanina almayi kafaya koymustur. bu vaziyetten dolayi, otobüste yer olmadigi için 12 gün kaldigi bu sirp köynde 5 kilo vermistir.

leila annesinin yanina döner. uzun bir süre insan içine çikamaz, bundan çekinir. ratko’nun psikolaga gitmesi gerektigi konusunda hakli oldugunu düsünerek, ilkinde hastaneye gitme amaci o olmus olmasa bile, psikolaga gider. zamanla insanlardan korkan ve çekinen leila her insan gibi sokakta yürümeye, alisveris yapmaya baslar. okumak ister fakat parasi olmadigi için önce çalismasi gerekmektedir. is bulamaz. bulsa bile patronlar hep kenisine sulandigindan kabul etmemistir. bunlar içinde sulanmayan ama bir cafe isleten birinin teklifini, çocugunu ve kardeslerinin buzdolabini açip veryansin etmelerini düsünerek zorda olsa kabul eder. o nefret ettigi erkekler içinde olacaktir yine...

çalisirken korktuklari basina gelmis türlü satasmalar olmustur. leila yilmamis buna ragmen isine devam etmistir. bu sirada digerleri gibi olmayan ibrahim ile tanismistir. ona yakinlasmis ve hatta asik olmustur. bu sirada ratko leila’nin yanina gelmistir. aile bireylerinin çogu ratko’yu daha çok sevsede leila ibrahim’e asik oldugunu iletmistir. leila ratko’nun geldigi gün ibrahim’in yaptigi hareketlere ve anlamsiz gerilimlere kizmistir. ratko’ya, atko’nn leila’yi yanagindan öpmesi üzerine daha eve girer girmez ’o benim sevgilim’ demistir. leila ratko gibi birinin haketmedigini düsünmüstür. iyi kalpli ratko leila’yi sikmamis kendisi mutlu olursa onunda mutlu olacagini söylemistir. her seye ragmen bir gün birlikte olacaklarina inandigini iletmistir. ratko’nun dedigi dogru olmamistir ama ibrahim’le de yollarini ayirmistir...

bu durum efsane film selvi boylum al yazmalim’i hatirlatmistir bana. nitekim kitabin sonunda leila’nin ratko’ya dair kurdugu cümleler bunu tescilliyor.

’herhalde hiç bir erkek beni ratko’nun sevdigi kadar sevemeyecek. ben onu seviyor muyum? bunun öyle oldugunu bilemiyorum. belki onu baska türlü seviyorumdur. ratko’yu düsünmeden bir günüm geçmiyor. her yataga yattgimda ona dua ediyorum. belki bu asktir. bilemiyorum. eskiden beni aradiginda umurumda degildi. simdi ise armasini istiyorum. belki bu asktir. gerçekten baska yerde yasasydik ona hakkimdaki tüm gerçekleri anlatirdim. belki o zaman birbirimize asik olabilirz.’

-----------------------------spoiler----------------------------

kitabi okurken hemcinslerimden tiksindigimi ifade etmek isterim. evet iyi erkeklerde vardi kitapta ama bir çogu sirf kizla iliskiye girmek istedigi için iyi davraniyordu. evet belki sirplarin savas taktiklerinden biri oldugu için bunca tecavüz yasanmis olabilir ama bilmem kaç kisiden 1-2 tanesinin mi sadece insafi var? kitabin içersinde leila’nin annesinin günlügünden sikça notlarin iletilmesi hos olmus. olaylar yasanirken annenin neler yaptigi, yasadigi iletilmis. ayrica kesinlikle filminin, çekilmemisse eger, çekilmesi gerektigini düsündügüm kitaptir. imkanim olsa kitaba yarasir bir film çekerdim.

leila kendisine tecavüz eden komutanin davasina lahey’de tanik olarak katilmak isterken 2000 yilinda bundan vazgeçmistir. buna aldigi tehditler ve sokak ortasinda yedigi dayak etkili olmustur. eger yasiyorsa su an 31 yasindadir.

6 kasım 2007 liverpool beşiktaş maçı

ankakusu
daha ilk 20 dakikada aklima leeds maçinin geldigi, nereden geldi bilmiyorum ama, o maçtan beter olmus maçtir.

su an bile bu maç degilde shorunmu’nun her gol sonrasi siritmasi gözümün önüne geliyor. meger ne büyük travmaymis o maç. meger ne pis bir surati varmis o herifin...

nereden baslasam, neyi anlatsam bilmiyorum. en azindan tarihe geçtik ak. yildirim baskan 8 golün 8’inde de hakemin hatasi var, uyuma sakin, haklarimizi koru.

batı

ankakusu
bireyciligi öne çikarmasinin etkisi var mi bilmiyorum ama, ki bence var, insanlarinda, batili olmayanlarin aksine, daha çok psikolojik sorunlar olan zengin, kapitalist ülkeler toplulugu.

dogu’da ise bati’nin aksine sosyolojik sorunlar daha bir öne çikmaktadir. bu konuda dogu’nun, toplumu bireyin üstünde görmesi en büyük sebeptir.

belkide bunu en iyi gösteren örneklerden biri, biraz garip bir örnek olmasina ragmen, islenen cinayetler ve motifleridir. bati’lilarin isledigi cinayetlerde psikolojik sebepler hemen ortaya çikmaktadir. çünkü isledikleri cinayet vahsicedir ve aslinda her hangi bir motifi de yoktur.

oysa dogu’da cinayet isleme nedenleri psikolojik nedenlerden dolayi degil, sosyolijk nedenlerden dolayi islenmektedir. kan davasi, namus cinayetleri vs. bunlara örnektir mesela.

baktigimizda bati’nin merheminin dogu’da, dogu’nun merheminin bati’da oldugunu görebilmekteyiz.

bati, bireye önem vermekle kalmayip, bireyin basarili olmasinin önemli oldugunu vurgulamakta, bu ugurda çalisilmasi gerektigini savunmaktadir. oysa her insan hayatta basarili olamaz. sistem ne kadar mükemmel olursa olsun bu böyledir. dolayisiyla bati’da bu basarisiz birey mutsuz olacak, depresyona girip psikolojik sorunlarla bogusacaktir. oysa ayni kisi eger dogu’da yasasaydi, bu bireyin basarisizligi bati’da oldugu kadar bir problem olmayacakti. çünkü dogu’da ’toplum’dan biri olmak sizleri aralarina almalarina kafidir. bu nedenle bu kisinin basarisizligi fazla göze batmaycak, kisiyi mutsuz etmeyecekti. bati’nin yapmasi gereken sey, ’birey’in ’toplum’ içinde yasamasini saglamaktir. daha dogrusu, bati tüm ’birey’lerin bir ’bütün’ oldugunu asilamalidir. bugün bati insani, bazi ülkelerde bilhassa, bireysellesmeyi de asmis ’bencil’lesmis vaziyettedir. bencillik bati’lilarin bir özelligi olmustur. bencillik, basariya giden her yolu mübah saymayi beraberinde getirmistir.

dogu’da bireyin toplum karsisinda pek bir önemi yoktur. önemli olan bireyin degil, toplumun kurallaridir. bundan dolayi bir çok birey yapmak istemedigi bir çok isi yapmaktadir. çünkü toplumdan dislanmamak için bu sarttir. dogu’nun bu yanlisinin, bati’daki gibi olmasi illa sart degil, bireye toplumdanda dislamadan bireysellesme imkani sunmasi gerekmektedir. toplumdan gerçekten kopmak isteyen bireyler zaten isterse hemencecik kopar. dogu’nun tarihi ve felsefik altyapisinda bu müsamaha mevcuttur.

benim için ideal olani dogu’nun yapmasi gerekendir. çünkü bireysellesmenin belkide en ileri oldugu hollanda’da bugün bir ’hollanda kültürü’nden bahsetmek zordur. kültürel degerleri bir hayli eksilmis, bir elin parmaklariyla gösterilebilecek kadar azalmis ve ülke neredeyse sadece amerikan kültürünün etkisi altinda kalmistir. oysa türkiye gibi bir ülkenin, bilhassa cografi konumundan dolayi, örtak kültüre, birlige ve beraberlige ihtiyaci vardir. gerçi öyle olmasa bile ben yine tercihimi ayni düzenden yana seçerdim. çünkü bireysellesme sadece topluma degil, isteyerek veya istemeyerek de olsa ortak kültüre de isyandir. her birey kendi kültürünü ortaya çikardigi vakit ortak kültür kaybolur ve bireyler baska kültürlerin etkisi altina kolayca girebilir ve farkinda olmadan ’ortak’ baska bir kültürde bulusur. bati’da bu yeni ’ortak kültür’, ’amerikan kültürü’ olmaktadir. bu durum, bireyin (ortak) bir kültürden yoksun yasayamayacagina delalettir. o halde, baska (emperyalist) kültürlerin ekmegine yag sürmenin bir anlami yoktur.

bati’nin ve dogu’nun bu farkliligi birazda kapitalizm ve komünizm’in farkliliklarindan birini andirmaktadir. çünkü komünizm de aslinda dogu gibi toplumcudur. en azindan iktisatta öyledir. komünizmin yanlisi ise, bilhassa sovyetlerin, bireye ve hatta topluma en ufak ekonomik bagimsizlik vermeden, onlari mutlu edebilecegini savunmasidir. oysa maksat insanlarin huzuru ve mutlulugu ise, ister sosyal olsun, ister ekonomik olsun bireyin özgürlügünü saglamak sarttir. isin komik tarafi, ülkemde özgürlük diye aniran komünistlerin olmasi... bence iktisadi konuda izlenmesi gereken yol, kapitalizmi mümkün oldugu kadar sosyalistlestirmektir...

o halde formül su; sosyal hayat ve düzende dogu’yu, modern olana dek, ’bati’lastiracagiz(ki bu aslinda sadece modernlesme olmalidir, batililasma degil)... iktisatta ise bati’yi mümkün oldugunca dogu’lastiracagiz, evet... yani, dogu azicik ’bireysellesecek’ ve bati’dan aldigi iktisadi sistemi mümkün oldugunca ’toplumcu’ yapacak, ’dogu’lastiracak...
11 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol