şarkıları bile vardır artık, müziği uyumlu olsun diye birebir çalıntıdır hatta (bkz: komple tikiyiz)
(bkz: good night and good luck)
grey s anatomy adlı dizinin 2. sezonunun finalinde çalan, feci akla takılan bir şarkı. müziği de sözleri de epey güzeldir, hatıra çağrıştırıp koyucu cinstendir.
ben de gelebilirim dedirten sabah sabah coşturan organizasyondur.
saat yine 3 olmuş ya ne sabahı. of.
saat yine 3 olmuş ya ne sabahı. of.
hakkındaki ilk entrye bakıp sözleri gördüğümde "a ilk verseün sözlerini yazılmamış buraya" diye düşündürtecek kadar etkileyici bir piano introsu olan şarkı. notalar cümleler kurmuş kafamda, "falling through pages.." den önce bir paragraf duymaya alışık bünye şarkı sözü olarak benimsemiş onları, bir yerde yazılı bulacağını sanmış.
anılar denizine atar, çıkarır, çağrışımlar denizine atar, çıkarır, ıslak ıslak ayazda tutar, öldürmez, süründürür. dinlemek yemez bir zaman sonra. iki buçuk yıldır dinlemediğimdir.
ayrıca müzikle sözlerin eşit derecede vurucu olduğu ve birbirini tamamladığı tek dream theater şarkısıdır sanki.
anılar denizine atar, çıkarır, çağrışımlar denizine atar, çıkarır, ıslak ıslak ayazda tutar, öldürmez, süründürür. dinlemek yemez bir zaman sonra. iki buçuk yıldır dinlemediğimdir.
ayrıca müzikle sözlerin eşit derecede vurucu olduğu ve birbirini tamamladığı tek dream theater şarkısıdır sanki.
kolej ogrencilerinin oss ile sarsılan egolarının biraz olsun toparlanmasını saglayan sınav. derece yapmak össye kıyasla çok daha kolaydır kolay olmasına rağmen az kişinin girmesi nedeniyle , ve gireceğiniz bölümle alakasız bile olsa bir şeyler kazandırır derece yapmak.
puanı össnin 1. bölümü ve dil sınavından gelen sonucun enteresan bir harmanıyla hesaplanır, o yüzden össdeki başarı da kısmen önemlidir. yabancı dille eğitim veren okullardan giren öğrencilerin aman ne uğraşıcam diyip geçmemesi, 1 hafta daha şehirde kalıp bu sınava da girivermesi şiddetle tavsiye edilir. 90dk olduğuna bakmayın, 75 dakika sonra çıkmanıza izin veriliyor. değiyor da çoğu zaman o 75dkyı vermiş olmaya.
puanı össnin 1. bölümü ve dil sınavından gelen sonucun enteresan bir harmanıyla hesaplanır, o yüzden össdeki başarı da kısmen önemlidir. yabancı dille eğitim veren okullardan giren öğrencilerin aman ne uğraşıcam diyip geçmemesi, 1 hafta daha şehirde kalıp bu sınava da girivermesi şiddetle tavsiye edilir. 90dk olduğuna bakmayın, 75 dakika sonra çıkmanıza izin veriliyor. değiyor da çoğu zaman o 75dkyı vermiş olmaya.
göz dağı isimli bir dağın özelleştirmeden nasibini alması sonucu gerçekleşebilecek olay. bir space bar eksik hali ise güzide deyimlerimizden gözdağı vermektir.
kişinin bilgi sozlukte fazla vakit geçirdiğine dalalet olabilir. başka hiç bir komünitede (muhtemelen fan sitelerinde bile) bu kadar büyük bir şebnem ferah lobisi yoktur zira.
hatta aramaya inandım ve şöyle bir şey buldum: (bkz: sozlukteki sebnem ferah sapigi).
hatta aramaya inandım ve şöyle bir şey buldum: (bkz: sozlukteki sebnem ferah sapigi).
arts science and literature anlamına da gelebiliyor zaman zaman. asl den sınavımız, hatta finalimiz olurdu mesela bizim.
normal zamanda acıkmaktan farklıdır, ayarı kaçar insanın. ne bulursam yerim umuduyla buzdolabına gidilir, tuzlu alınır. 5 dk sonra geri gidilir, tatlı alınır. 5 dk sonra susar insan. sonra çişi gelir. sonra tekrar tuzlu yer. tekrar tatlı..
pek mümkün olmayan bir eylemdir. tene giyinilmez efendim. ten çingene gibi de olmaz. türkçe ağlar sonra.
yazın siyah çarşafın ışığı soğurması nedeniyle epey kavrulan kadınlardır aslında.
hiç bir zaman en mutlu kadınlardan olucaklarını da zannetmiyorum. ama nihayetinde görecelidir mutluluk.
hiç bir zaman en mutlu kadınlardan olucaklarını da zannetmiyorum. ama nihayetinde görecelidir mutluluk.
marilyn mansonın yine güzel dokundurduğu şarkılarından. ismi yanlış anlaşılmasın aşkla az alakasız eheh, işte sözleri:
[the bullet:]
"ive got a crush on a pretty pistol
should i tell her that i feel this way?
father told us to be faithful
ive got a crush on a pretty pistol
should i tell her that i feel this way
ive got love songs in my head
that are killing us away"
[the father:]
"do you love your
guns?" (yeah)
"god?"
(yeah)
"your government?"
"do you love your
guns?"
(yeah)
"god?"
(yeah)
"your government?"
(fuck yeah)
[the bullet:]
"she tells me im a pretty bullet
im gonna be a star someday
mother says that we should look away
she tells me im a pretty bullet
an imitation christ
ive got love songs in my head
that are killing us away"
[the father:]
"do you love your
guns?"
(yeah)
"god?"
(yeah)
"your government?"
(fuck yeah)
[the bullet:]
"ive got a crush on a pretty pistol
should i tell her that i feel this way?
father told us to be faithful
ive got a crush on a pretty pistol
should i tell her that i feel this way
ive got love songs in my head
that are killing us away"
[the father:]
"do you love your
guns?" (yeah)
"god?"
(yeah)
"your government?"
"do you love your
guns?"
(yeah)
"god?"
(yeah)
"your government?"
(fuck yeah)
[the bullet:]
"she tells me im a pretty bullet
im gonna be a star someday
mother says that we should look away
she tells me im a pretty bullet
an imitation christ
ive got love songs in my head
that are killing us away"
[the father:]
"do you love your
guns?"
(yeah)
"god?"
(yeah)
"your government?"
(fuck yeah)
nedensizliği nedenin bilinçdışı bir yerlere itilmiş olmasındandır sadece. özleyen köpek gibi bilir neden özlediğini de, zihninin bir köşesine tıkıştırır, düşünmemeye çalışır, başarırsa da "nedensiz özledim" der.
resmen paketleyip göndermişler bunları, hepsi alt altaydı aynı anda.
i. basi sikisinca allah tan yardim dilemek · (1)
basi sikisinca kufur etmek · (1)
ii. (romantik olma çabaları) iseyerek sevdigi kizin adini yazmak · (1)
yilbasi gecesi kirmizi don giymek · (2)
karsiliksiz ask · (1)
i. basi sikisinca allah tan yardim dilemek · (1)
basi sikisinca kufur etmek · (1)
ii. (romantik olma çabaları) iseyerek sevdigi kizin adini yazmak · (1)
yilbasi gecesi kirmizi don giymek · (2)
karsiliksiz ask · (1)
genellikle çıplak ayak/terlikli olduğumuz şu güzelim yaz döneminde beni kara kara düşündüren uzuvcuklar.
şimdi efendim,
ellerimizdeki parmaklar anatomik yapıları itibariyle gayet işlevseldirler. evrim de yardımcı olmuş, tutma, bırakma gibi fasilitelerin daha hızlı gelişmesini sağlamıştır. el parmaklarımızla piyano çalmaktan entry girmeye türlü türlü işler becerebilmekteyizdir.
ayak parmakları kısadır. özellikle o en uçtaki minik serçe parmak, ayağınız küçükse şaka gibi bir şeydir. uzun olsalar belki bir işe yarayabilirlerdi, ama böyleyken sadece "parmak ucunda durmak" olarak bildiğimiz, kısa süre için 10cm daha yüksekten bakabilmemizi sağlayan bir harekete yararlar. geri kalan zamanlarda tembel ve şişko solucanlar gibin dipdibe dururlar.
bu parmaklar konum bakımından da dezavantajlı durumdadır.. ayakların sürekli yere basması icap ettiğinden ayak parmaklarıyla (el parmaklarının aksine) bir yandan yürürken bir yandan farklı aktiviteler gerçekleştirilemez. gerçekleştirilse bile 4 parmak bir parmak, ayak baş parmağı da diğer parmak gibi davranır; zira ayak 4 parmakları aynı anda aynı şekilde hareket etmeyi sever. 5 parmaklı olmasına rağmen 2 parmaklı işi yapan ayakla da en fazla el doluyken kapı açılır, yere düşürülen anahtar vb eşya alınır, atraksiyon olsun diye ışık açılır/kapanır. katiyen 5 parmaklı bir elin performansı elde edilemez.
pek bir işe yaramadıkları gibi sürekli insana köstek de olurlar bunlar efendim. çarparsınız, kırılırlar sonra ayak komple kullanılamaz, üstlerine bir şey düşer, acır, şişer, kokar..
gereksiz olduğu bu kadar aşikar başka bir uzuv az bulunur insanda. yine de ısrarla bakımları yapılır, tırnaklarına oje sürülür. el parmakları hırsla iç geçirir bu duruma, kimse farketmez.
şimdi efendim,
ellerimizdeki parmaklar anatomik yapıları itibariyle gayet işlevseldirler. evrim de yardımcı olmuş, tutma, bırakma gibi fasilitelerin daha hızlı gelişmesini sağlamıştır. el parmaklarımızla piyano çalmaktan entry girmeye türlü türlü işler becerebilmekteyizdir.
ayak parmakları kısadır. özellikle o en uçtaki minik serçe parmak, ayağınız küçükse şaka gibi bir şeydir. uzun olsalar belki bir işe yarayabilirlerdi, ama böyleyken sadece "parmak ucunda durmak" olarak bildiğimiz, kısa süre için 10cm daha yüksekten bakabilmemizi sağlayan bir harekete yararlar. geri kalan zamanlarda tembel ve şişko solucanlar gibin dipdibe dururlar.
bu parmaklar konum bakımından da dezavantajlı durumdadır.. ayakların sürekli yere basması icap ettiğinden ayak parmaklarıyla (el parmaklarının aksine) bir yandan yürürken bir yandan farklı aktiviteler gerçekleştirilemez. gerçekleştirilse bile 4 parmak bir parmak, ayak baş parmağı da diğer parmak gibi davranır; zira ayak 4 parmakları aynı anda aynı şekilde hareket etmeyi sever. 5 parmaklı olmasına rağmen 2 parmaklı işi yapan ayakla da en fazla el doluyken kapı açılır, yere düşürülen anahtar vb eşya alınır, atraksiyon olsun diye ışık açılır/kapanır. katiyen 5 parmaklı bir elin performansı elde edilemez.
pek bir işe yaramadıkları gibi sürekli insana köstek de olurlar bunlar efendim. çarparsınız, kırılırlar sonra ayak komple kullanılamaz, üstlerine bir şey düşer, acır, şişer, kokar..
gereksiz olduğu bu kadar aşikar başka bir uzuv az bulunur insanda. yine de ısrarla bakımları yapılır, tırnaklarına oje sürülür. el parmakları hırsla iç geçirir bu duruma, kimse farketmez.
the perfect element ve undertow un yanına koyulası bir pain of salvation şaheseri. hz. gildenlöw un tüm tanrılara meydan okuduğu albümün vurucu şarkısı. "if you want me dead, im right here, god!" ötesi yok ki..
the perfect element i ye adını veren mükemmel parça. son parçasıdır albümün zaten.
yesterday found him today
caught him at his last breath
these walls built to stand come-what-may
lie shattered in the ashes
his skin against this dirty floor
eyes fixed on the ceiling
he has stretched those chains of sin
far beyond all feelings
still, so still...
in his head a thunderous
cry of desperation
tearing voices from his past
scream for his attention
behind those eyes a world explodes
no one there to save him
all pain that hes been passing on
answers to his craving
once more
i will never leave this shame...
falling beyond the point of no return
nothing to become and nothing left to burn
stealing meaning from this child
we took away his reason
his soul put under lock and key
his heart blackened from treason
but if you take from those you fear
everything they value
you have bred the perfect beast
drained enough to kill you
falling beyond the point of no return
nothing to become and nothing left to burn
watching unseen untouched bleeding
empty exposed dying eyes closed
once he had forests and mountains
that were only his - listening to him
once he would run through the summer days
catching memories for ages to come
now he is dressing this naked floor
with his flesh and blood, and times passes by
his trade of pain might just have lead him
to deal with consequence
for some change as time passes by
i am the waking child
(lingering, climbing, clinging, clutching
craving, clawing, hurting, falling down)
i, the wayward son of a mountain lake
(of icy liquor tears, of a silent earth)
(of a rusty lid, of a wingless wind)
(of an eyeless storm, of fallen gods,
who lost their way)
i set myself on fire
to breed the perfect element
will i ever walk again?
falling far beyond the point of no return
nothing to become and nothing left to burn
(this is the end)
nothing left to say,
the pain will go away
now you must surely see,
that you are killing me
you are killing me
now you are killing me
(you must never leave this shame)
now you are killing me
(you must never leave this shame)
now you are killing me
(you must never leave this shame)
is this more than you want?
pain of salvationındır..
yesterday found him today
caught him at his last breath
these walls built to stand come-what-may
lie shattered in the ashes
his skin against this dirty floor
eyes fixed on the ceiling
he has stretched those chains of sin
far beyond all feelings
still, so still...
in his head a thunderous
cry of desperation
tearing voices from his past
scream for his attention
behind those eyes a world explodes
no one there to save him
all pain that hes been passing on
answers to his craving
once more
i will never leave this shame...
falling beyond the point of no return
nothing to become and nothing left to burn
stealing meaning from this child
we took away his reason
his soul put under lock and key
his heart blackened from treason
but if you take from those you fear
everything they value
you have bred the perfect beast
drained enough to kill you
falling beyond the point of no return
nothing to become and nothing left to burn
watching unseen untouched bleeding
empty exposed dying eyes closed
once he had forests and mountains
that were only his - listening to him
once he would run through the summer days
catching memories for ages to come
now he is dressing this naked floor
with his flesh and blood, and times passes by
his trade of pain might just have lead him
to deal with consequence
for some change as time passes by
i am the waking child
(lingering, climbing, clinging, clutching
craving, clawing, hurting, falling down)
i, the wayward son of a mountain lake
(of icy liquor tears, of a silent earth)
(of a rusty lid, of a wingless wind)
(of an eyeless storm, of fallen gods,
who lost their way)
i set myself on fire
to breed the perfect element
will i ever walk again?
falling far beyond the point of no return
nothing to become and nothing left to burn
(this is the end)
nothing left to say,
the pain will go away
now you must surely see,
that you are killing me
you are killing me
now you are killing me
(you must never leave this shame)
now you are killing me
(you must never leave this shame)
now you are killing me
(you must never leave this shame)
is this more than you want?
pain of salvationındır..
pain of salvation ın the perfect element i albümündeki 10. şarkı.
this world is what we can give
scarred from the way we lived
all those dreams we shared for you
how i wish they could come true
we dreamed of a world in peace
but killed for a life of ease
now we leave the wounds for you
what else can the dying do?
..all those dreams we shared for you
how i wish them to be true...
this world is what we can give
scarred from the way we lived
all those dreams we shared for you
how i wish they could come true
we dreamed of a world in peace
but killed for a life of ease
now we leave the wounds for you
what else can the dying do?
..all those dreams we shared for you
how i wish them to be true...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?