confessions

ersel

- Yazar -

  1. toplam entry 40
  2. takipçi 1
  3. puan 3338

asosyalliğimin sebepleri

ersel
yazıma herkese gönülden bir merhaba diyerek başlamak istiyorum.

öncelikle nedir bu asosyalliğimin derecesi bunu açıklayayım. yakın çevremde anlaşmakta zorlandığım 2-3 arkadaşım var ve şuan aramız iyi değil. ayrıca yeni bir arkadaş daha edindim şu sıralar , tahmin edersiniz ki onunla da çalkantılı her şey. sürekli anlattığı şeylere laf sokmalarımdan dolayı olabilir. sevgili durumum daha iç açıcı gibi gelebilir. seviyorum , seviliyorum. ancak şöyle bir durum var ki o ilişkilerde uzun süreli olmuyor. en uzunu 1 yıl 3 ay sürdü(orta okulda başlayan 6 yıllık aşk maceramı saymazsak).

ayrıca bu sorun için psikiyatra da gidiyorum. o da bana insanın sosyal bir varlık olduğundan bahsedip duruyor tabii ki. ama istediğim sosyallik bu değil. oturup erkeklerle kızlar ve seks hakkında konuşmak yapmak istemediğim bir şey ve galiba insan yapmak istemediği şeyleri yapmamalı. kız arkadaşlarımla da oturup dedikodu yapacak halim yok herhalde.

bölümümün hiçbir yakınlığı olmamasına rağmen geçenlerde acıkakademi.com gibi bi siteden kodlama ve yazılım öğrenmeye çalışıyordum. bunun hakkında sohbet edebileceğim bir kişi bile yokken gidip o yakın arkadaşım dediğim kişiyle kendi aşk hayatından mı sohbet etmeliydim ? kodlamada bazı değişkenleri falan öğrenebiliyorsun ama bu çok havada kalıyor. sen oraya o değişkeni yazdığında ve başka bir yere atadığında onu çalıştıran mekanizmayı bir türlü bilemiyor ve öğrenemiyorsun.

insanoğlu marsa gidecek , farkında mıyız? farklı sebeplerden dolayı yaklaşık 3 aydır bulunduğum şehrin merkezinden bile ayrılamıyorum. durum böyle olunca neye önem verebilir insan? uzay hakkında bilgilerim lise seviyesine , fizik hakkındaki bilgilerim üniversite seviyesine geçememişken soruyorum size a dostlar , bana bir şey katmayacak sosyalliği ben neyleyeyim?

vereceğim örnekler elbette bunlarla sınırlı değil. mesela hukuktan anlayan bir insanla bile oturup konuşabilirim. arkadaşlık kurabilirim. bana bir şey katacak herkesle sosyalliğe varım. ancak oturup boş beleş muhabbetler yapacağım insanla olan sosyallik onlarda kalsın diye düşünüyorum. ve emin olun çevremde bana bir şey katacak insan o kadar az ki! olanların çoğu paçalarımdan tutup aşağı çekiyor gibi hissediyorum. zaten hayatta bilgi olarak eriştiğim seviye yerlerde , tutup yerin diplerine çekmelerine göz yummam mı gerekiyor?

sosyalliğin faydaları yok mu diye soranlarınız olabilir. elbette var , insanı anksiyetelerinden ve obsesyonlarından genellikle kurtarır. kaç senelik ömrümüz var düşünelim bir. içtiğim sigarayı ve kalbimin hizasındaki ağrıyla uyandığımı düşününce (mühim bir şey değil kas ağrısı) önümde 200 yıllık bir hayat görünmüyor. kim yaşıyor 200 yaşına kadar diye soracak olursanız , tıp çok ilerliyor , ortalama yaşam sürenizi günümüze göre odaklamayın.

sonuç olarak durumlar böyle dostlarım. ne kadar çok isterim bilemezsiniz adam akıllı şeylerden sohbet edebileceğim , kendi alanımla ilgili tüm bilgisizliklerine göz yumacağım , aynı zamanda kendi alanlarıyla ilgili bilgisizliklerime göz yumup karşılıklı aydınlanma içine gireceğim insanlarla arkadaşlık kurmayı.

westworld

ersel
izlenilmesi gereken dizidir. bizim ülkeden elbette beklemiyorum ancak keşke böyle içinde bilimsel öngörü bulunan diziler daha çok çekilse. insanlar biraz düşünmeye itilse , insanlar biraz daha ilgi duysa böyle şeylere.

kısacası izleyin , izlettirin.

lazarus refleksi

ersel
Beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerde sarılma veya dua etme şeklinde görülen refleks. çoğu zaman çaylak doktorlar için çok sıkıntılı durum yaratabiliyor. beyin ölümü gerçekleştiği bilinen bir kişinin yanına tecrübesiz bir doktor gittiğinde eğer bu refleks gerçekleşirse doktorun altına sıçma riski bile vardır. hatta kalp krizi ani ölüm. bunun için bilinçlenmekte fayda var.

doktor olmayan kişiler için ise bilinmesi daha önemli. çünkü eğer bir yakınınızın beyin ölümü gerçekleştiğini söylediklerinden sonra sizin yanınızda bu refleks gerçekleşirse kişiyi yaşıyor sana bilirsiniz. hatta 'bak sarılmak istiyor' bile diyenler olabilir.

ayrıca ismini incilde bahsedilen İsa'nın dirilttiği lazarus isimli kişiden almıştır.
isim için (bkz: Lazarus)

ışidin elinde halen 2 askerimizin olması

ersel
elbette devletin kirli bilgilerinden yola çıktığımız için hepimizin yanlışı olabilir.

ancak biraz daha açıklayayım. Fethi şahin isimli şahış , ışid'e kendi isteğiyle katılmış gibi duruyor. ailesinin yaptığı açıklama:
“Fethi Şahin 3 yıl kadar önce ortadan kaybolmuştu. Suriye'ye gittiği IŞİD'e katıldığı iddia ediliyordu. Birkaç ay önce ailesini telefonla arayıp 'pişmanım, beni buradan kurtarın' diye yardım istemiş. Sonra da işte bu görüntü iddiaları ortaya çıktı”

böyle olunca tsk'nın veya bakanın yaptığı açıklamadaki askerlerimiz arasına fethi Şahin'i koymak biraz garip geliyor. yani yakılarak öldürülen bir askerimiz var , sefter taş. 29 kasım tarihinde kaçırılan iki asker ise kafasından vurularak infaz edilmiş olabilir, bu konuda bilgim yoktur. çünkü gündem olmadılar.

ışidin elinde halen 2 askerimizin olması

ersel
ülkenin asıl gündemi olması gereken olaydır. görüyorum ki 3 gün geçmeden son olanları da unutmuşuz. ancak ışid'in elinde halen 2 askerimiz var. nasıl olduğunu anlatacağım ancak nerde kaldı bizim insanlığımız? yalanlanmamış görüntüler hala zihinlerimizde değil mi ? 'anne beni kurtar' diyen erimizin o hali?

derdimiz sitelerin kapanmış veya kapanmamış olması mı?

buyrun anlatayım. görüntülerdeki fethi şahin askerimiz değildir.

(bkz: yakılan askerlerimizin ailelerinin söyledikleri)

görüntülerdeki sefter taş isimli askerimiz ise 1 eylül 2015 tarihinde kaçırılmıştır ve defalarca ailesine beni kurtarın demiştir. onunda ışidli olduğunu söyleyen salak saçma şeyleri okuduk ancak kendisi büyük ihtimalle kürt kökenli ve tsk tarafından kaçırıldığı doğrulanmıştır. ayrıca kilis hudut karakolunda görev yaparken kaçakçılara müdahale ettiği sırada kaçırılmıştır.

tüm bu olanlardan sonra 29 kasım 2016 tarihinde tsk:

"Devam eden Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında, 29 Kasım 2016 Salı günü saat 15.30 sularında iki silah arkadaşımızla irtibat kesilmiş olup, bölgede arama faaliyetleri devam etmektedir"

böyle bir açıklama yapmıştır. yani görüntülerdeki askerimiz sefter taş 1 eylül 2015 tarihinde kaçırılmıştır. tsk'nın yaptığı 29 kasımdaki açıklama gösteriyor ki ışidin elinde halen 2 askerimiz bulunmaktadır.

kimse sormuyor ama sorulması gereken sorular vardır.

1- askerlerimizin kimlik bilgileri nelerdir?
2- şuan nerededirler?
3- ailelerine haber verilmiş midir?
4- askerlerimizi kurtarmak için herhangi bir girişimde bulunuluyor mu?
5- nerde bu medya?
6- nerde bu devlet?
7- nerde bu tsk?
8- nerde bu millet?

yakılan askerlerimizin ailelerinin söyledikleri

ersel

Kaynak : http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/isid-goruntulerindeki-kisilerin-aileleri-konustu-1583444/

22.12.2016 tarihinde gördüğümüz o görüntülerden sonra askerlerin aileleriyle görüşüldüğünü şuan öğrendim. askerlerden Fethi Şahin'in ailesi asker değil IŞİD'liydi demiş.aynı zamanda bu şahış ailesiyle irtibata geçip 'pişmanım, beni burdan kurtarın' demiş. Bundan birçoğumuzun farklı mecralar tarafından haberi olmuştu. Ancak asıl vahim olan 'askerimiz' Sefter Taş'ın ailesinin söyledikleri.Haberde yazıldığı gibi aktarıyorum :

“Eşim ve çocuklarım olayı duydular, sinir krizi geçirdiler. Annesi halen baygın”
“Videoların çıktığını duyduk ama inanmak istemedik. Birçok kişi bize söyledi fakat dedik doğru değildir. Olayı duyan Sefter'in annesi ve kardeşleri sinir krizi geçirdiler. Sefter'in annesi halen baygın. Çok kötüler. Perişan olduk. Hâlâ ölmemiş diye düşünüyoruz. Dua ediyoruz. Olayın doğru olup olmadığını öğrenmek için şimdi Aralık İlçe Jandarma Karakolu'na geldik. Yetkililerden bilgi alacağız. Şimdiye kadar kimse bize resmi bir haber vermedi.”

Bunları söyleyen bir TÜRKİYE CUMHURİYETİ askerinin babası. daha önce de annesi 'iğnelerle ayakta duruyorum' demişti. söylenecek söz bitti.

edit: bazı şeyler yeterince açıklanmamış ya da yeterince haber yapılmamış galiba. tsk'nın yaptığı şu açıklama ''"Devam eden Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında, 29 Kasım 2016 Salı günü saat 15.30 sularında iki silah arkadaşımızla irtibat kesilmiş olup, bölgede arama faaliyetleri devam etmektedir" görüldüğü gibi 29 kasım 2016 tarihine ait. Sefter Taş isimli askerimiz ise 1 eylül 2015 tarihinde kaçırılmış. kaçakçılara müdahale ettiği sırada kaçırıldığını söylemiş ve defalarca beni kurtarın demiş.

''IŞİD, Eylül 2015'te de Suriye'nin Kilis sınırında Sefer Taş isimli bir Türk askerini kaçırmıştı. Taş halen IŞİD'in elinde.''
Kaynak: Al Jazeera

edit2: belki de 29 kasım 2016 tarihinde kaçırılan askerlerimizin kim olduğunu ve akıbetini sorgulamamız lazım. sahi hiç sorgulandı mı? hiç haber yapıldı mı?
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol