v for vendetta

2 /
expert3
izlenebilecek onlarca abuk subuk film arasında izlenmesi siddetle tavsiye edilen bir film. guzel bir filmdir gercekten.
zekirbelli
geçmiş asla unutulmaz gazıyla ortalığın tozunu attıran v vendetta filmin sonunda dahi gizem adamı olmakta ısrar edince oldumu şimdi diyesimin geldiği fena gitmeyen filmler kategorisinden son donem vizyon filmi.
stella
(girişi)

remember, remember the 5th of november
the gunpowder treason and plot
i know of no reason
why the gunpowder treason
should ever be forgot
but what of the man?
i know his name was guy fawkes
.. and i know in 1605, he attempted to blox up the houses of parliament
but who was he really?
what was he like?
we are told to remember the idea and not the man.
because a man can fail.
he can be caugt,
he can be killed and forgotten.
but 400 years later
..an idea can stil change the world.
i have witnessed firsthand the power of ideas.
i’ve seen people kill in the name of them
..and die defending them.
but you cannot kiss an idea..
cannot touch it or hold it.
ideas do not bleed.
they do not feel pain.
they do not love.
and it is not an idea that i miss.
it is a man.
a man that made me remember
the 5th of november.
a man that i will never forget.

*

unutma, 5 kasım’ı unutma
barut ihanetini ve komployu
barut ihanetinin unutulması için
hiçbir sebep göremiyorum.
peki ya o adam?
adının guy fawkes olduğunu biliyorum
.. ve 1605 yılında parlamento binası’nı havaya uçurmaya çalıştığını biliyorum.
ama aslında kimdi o?
nasıl biriydi?
bize adamın kendini değil
savunduğu fikri unutmamamız söylendi.
çünkü bir insan başarısız olabilir.
yakalanabilir, öldürülebilir ve unutulabilir.
ama bir fikir 400 yıl sonra bile, dünyayı değiştirebilir.
fikirlerin gücüne doğrudan şahit oldum.
insanların bir fikir uğruna birbirlerini öldürdüklerini
.. hayatlarını feda ettiklerini gördüm
ama bir fikri öpemezsiniz..
ona dokunup sarılamazsınız.
fikirler kanamaz.
onlar acıyı hissedemez.
ve onlar sevemez.
ve özlediğim bir fikir değil..
bir adam.
5 kasım’ı unutmamama neden olan adam.
hiçbir zaman unutmayacağım bir adam.
stella
(toplama kampında v’nin yan hücresindeki kadının, valerie’nin tuvalet kağıdına yazıp ona ulaştırdığı mektuplar.)

1

i know there’s no way i can convince you this is not one of their tricks but i don’t care. i am me. my name is valerie. i don’t think i’ll live much longer. i wanted to tell someone about my life. this is the only autobiography that i will ever write and, god.. i’m writing it on toilet paper.

i was born in nottingham in 1985. i don’t remember much of those early years but i do remember the rain. my grandmother owned a farm in tottle brook and she used to tell me that god was in the rain. i passed my 11 plus and went to girls’ grammar. it was at school that i met my first girlfriend. her name was sarah. it was her wrists. they were beautiful. i thought we would love each other forever. i remember our teacher telling us that it was an adolescent phase that people outgrew. sarah did. i didn’t.

in 2002, i fell in love with a girl named christina. that year i came out to my parents. i couldn’t have done it without chris holding my hand. my father wouldn’t look at me. he told met o go and never come back. my mother said nothing. but i’d only told them the truth. was that so selfish? our integrity sells for so little, but it is all we really have. it is the very last inch of us. but within that inch.. we are free.

2

i’d always known what i wanted to do with my life and in 2015 i starred in my first film, the salt flats. it was the most important role of my life. not because of my career but because that was how i met ruth. the first time we kissed.. i knew i never wanted to kiss any other lips but hers again.

we moved to a small flat in london together. she grew scarlet carsona form e in our window box and our place always smelt of roses. those were the best years of my life. but america’s war grew worse and worse, and eventually came to london.

after that, there were no roses anymore. not for anyone.

3

i remember how the meaning of words began to change. how unfamiliar words like “collateral” and “rendition” became frightening while thins like “norsefire” and the “artickles of allegiance” became powerful. i remember how “differen” became dangerous. i stil don’t understand it .. why ther hate us so much.

they took ruth while she was out buying food. i’ve never cried so hard in my life. it wasn’t long till they cam efor me. it seems strange that my life should end in such a terrible place. but for three years, i had roses anf apologized to no one. i shall die here. every inch of me shall perish. every inch.. but one. an inch. it is small, and it is fragile and it is the only thing in the world worth having. we must never lose it or give it away. we must never let them take it from us. i hope that, whoever you are, you escape this place. i hope that the world turns and that thing get better. but what i hope most of all is that you understand what i mean when i tell you that even though i do not know you and even though i may never meet you, laugh with you, cry with you or kiss you.. i love you. with all my heart i love you.

valerie

*

1

bunun onların oyunlarından biri olmadığına seni ikna etmenin bir yolu yok ama bu umurumda değil. bu benden bir mesaj. adım valerie. çok fazla yaşayacağımı sanmıyorum ve birine hayatımı anlatmak istedim. bu hayatımda yazma şansına sahip olduğum tek otobiyografi ve tanrım, onu bir tuvalet kağıdına yazıyorum.

1985 yılında nottingham’da doğdum. o yılları pek hatırlamıyorum ama yağmuru hatırlıyorum. büyükannemin tottle brook’ta bir çiftliği vardı ve bana tanrı’nın yağmurda saklı olduğunu söylerdi. ortaokul sınavlarını kazandım ve bir kız okuluna gittim. ilk kız arkadaşımla okulda tanıştım. adı sarah’ydı. beni çeken bilekleriydi. çok güzellerdi. birbirimizi ebediyen seveceğimizi sandım. öğretmenimizin insanların ergenlik çağındaki bazı isteklerini geride bıraktıklarını söylediğini hatırlıyorum. sarah öyle yaptı. ben yapmadım.

2002 yılında christina adında bir kıza aşık oldum. o yıl anne ve babama durumu itiraf ettim. chris orada elimi tutmasaydı bunu asla yapamazdım. babam ban bakmıyordu. bana evden gitmemi ve asla geri dönmememi söyledi. annem hiçbir şey söylemedi. ama ben onlara sadece gerçeği söylemiştim. bu çok mu bencilceydi? kişisel bütünlüğümüz, sahip olduğumuz tek şey ama çok az değer görüyor. en önemli yanımız o. ama sadece onun sınırları içinde özgürüz.

2

hayatımı nasıl yaşayacağımı her zaman biliyordum. ve 2015 yılında ilk filmim tuzlu arazi’de oynadım. bu hayatımın en önemli rolüydü, kariyerim açısından değil.. ruth’la orada tanıştığım için. ilk öpüştüğümüzde onun dudaklarından başkasını bir daha öpmek istemediğimi biliyordum.

birlikte, londra’da küçük bir daireye taşındık. pencere önündeki saksımızda benim için scarlet carson gülleri yetiştirirdi. evimiz hep gül kokardı. onlar, hayatımın en güzel yıllarıydı. ama amerika’nın savaşı gittikçe kötüye gitti ve savaş londra’nın kapısına dayandı.

bundan sonra gül olmadı hiç. hiç kimsenin hayatında.

3

kelimelerin anlamlarının nasıl değişmeye başladığını hatırlıyorum. “birliktelik” ve “ifade” gibi artık kullanılmayan kelimelerin tehdit oluşturduğunu ama öte yandan “norsefire” ve “sadakat yasası” gibi kelimelerin güç kazandığını. “farklı”nın nasıl “tehlikeli”ye dönüştüğünü hatırlıyorum. bizden neden bu kadar nefret ettiklerini hala anlamıyorum.

ruth’u alışveriş yaparken götürdüler. hayatımda hiç bu kadar ağladığımı hatırlamıyorum. beni de almak için gelmeleri uzun sürmedi. hayatımın böylesine berbat bir yerde noktalanacak olması garip geliyor ama hayatımın üç yılı güllerle geçti ve kimseden özür dilemedim. burada öleceğim. vücudumun her bir parçası yok olacak. bir parçası hariç hepsi. tek bir parça. küçük ve kırılgan ama dünyada sahip olmaya değen tek parça. onu hiç kaybetmemeli ve vermemeliyiz. onu bizden almalarına izin vermemeliyiz. her kimsen bu yerden kaçmanı dilerim. umarım dünya değişir ve her şey iyiye gider. ama en çok şunu anlamanı umuyorum: seni tanımasam bile ve seninle hiç karşılaşamasak, birlikte gülmesek, ağlamasak, seni öpmesem bile.. seni seviyorum. seni tüm kalbimle seviyorum.

valerie
isimsizkahraman
ne olursa olsun, mütemadiyen kötülenecek bir film. iyi ya, ondan. aman efendim farklı olayım da bok atayım falan.

o küçücük beyinlerin, sürü psikolojisi ile domino taşı tadında yıkılmalarını zevkle takip ediyorum. v’nin fikriydi.
ereshkiga
1982 1985 yılları alan moore tarafından yazılan ve david lloyd tarafından çizilen karikatür dizisi. v adında anarşist idealizmi sembolize eden ve guy fawkes maskesiyle yıllar öncesinin ingiliz faşist parlementosunu kundaklamaya çalışırken yakalanan ve katledilen guy fawkes’un intikamını almaya and içmiş bir adamın, biyolojik iç savaştan kurtulup, yeni dönem faşist ve muhafazakar hükümeti devirme hikayesini anlatır.

müthiş bir potansiyel senaryo oldugu wachowski kardeşler tarafından anlaşılıp (20 yıl sonra!) filme alınmıştır.

aynı zamanda yapıtı en güzel kılan şey shakespeare göndermeleridir, çizgi romanın bölüm başlıkları ve v nin birçok konuşması iambic pentameter (shakespare in en çok kullandıgı) ritmiyle yazılmış olup, zaten v=5=penta gibi bir eşitlik içermektedir.

-remember remember the fifth of november..
sitivreyvaugin
sevgili ile sinemaya gidilecektir bilet alma sırasında sorulur en boş film hangisi diye görevliye görevli v for vendetta der bende tamam süper derim gireriz hakkaten salonda bizim dışımızda 10 kişi ya vardır ya yoktur film başlar ve sinemada sevişme fantazisi birden çöpe atılır çünkü film iki üç sahne içinde dumur yaratır muhteşemdir ikinci bir clockwork orange olmsada bence son yıllarda çekilmiş en baba filmdir fikirlerin kurşun geçirmediğinide göze soka soka anlatır film bittiğinde ise sevdiceğin söylediği söz insanı deli eder
-ya adam o kadar aksiyon yaptı olay yaptı bari yüzünü görseydik
-metriksdeki acan simit oynuyo o karakteri işte
-haa o mu iyiki yüzünü göstermemişler
ophelia
kötünün iyisine boyun eğenlerin, "elimden ne gelir ki" diyenlerin mutlaka izlemesi, hatta arşive eklemesi(tekrar tekrar izlemek için )gereken film.
"hadi canım sen de bu kadar da olur mu" dediğimiz şeylerin ne kadar da mümkün olduğunu gözüne sokup insanda adeta soğuk duş etkisi yaratan,özetle aslında:
"dunyaya bakisi" degistirebilecek derecede etkili ve başarılı nadir filmlerdendir.
hasktir
kesinlikle dublajlı izlenmemesi gereken fimdir. tabii ki herşeyin orjinali ama bu daha bi orjinali çünkü vurgular çok güzel sonra ingiliz aksaanı etkiliyo ilgiyi çekiyo ve v’nin kendini tanıtırken örneğin "v" harfleriyle yaptıı konuşma süperdi. çok etkileyici hatta oturup hüngür hüngür ağlatan film. bazen güçlü olmak için üstüne gitmek gerekir diye gaza gelenler çok sanırsam.
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol