paranoya gibi görünen, ancak evin hanımının da beyinin de çalıştığı durumda gerçekleşmesi o kadar da hayali olmayan bir olaydır.
bir gün eve geldiğinizde bulgur paketini bulamazsınız. ya da bir de bakarsınız ki geçen gün aldığınız ariel paketinin seviyesi 5 parmak aşağıya inmiş. 12 kişilik yemek takımızın parçaları kaybolmaz tabii, ya da kapının girişindeki tablo aniden uçup gitmez. gittiğinin farkında olmayacağınız şeyler gider evden.
edit:aldığım bir milyon tane ayardan sonra bir açıklama yapma ihtiyacı hissettim. lafım temizlikçilere, hademelere, aşçı ve şöförlere, kısacası hiçbir meslek grubuna değildir. lafım hırsızlığadır. birisinden izinsiz alınan şeyleredir.
lütfen olayı duygusallaştırıp kişisel baza indirmeyelim. (bkz: #236947)
edit2 : saygılı eleştirilerin ve seviye içeren yorumların üzerine entry’i kırpıp biçip düzeltiyorum. üslup hatası diyelim.
ancak konu birşeyi çalmak olduğu zaman fikrimin değişmediğini belirtmeliyim.
hala inatla ayar verme ihtiyacı olan varsa buyursun.
(bkz: hadi gelin üstüme korkmuyorum)
temizlikçi kadının hırsızlık yapması
sadece gıda ve temizlik ihtiyacını karşılayacak şeyleri aldığı müddetçe hırsızlık olarak adlandırılamayacak ve daha çok mecbur kalışla adlandırılabilecek durum.
(bkz: temizlikci kadin)
eger o!temizlikci kadin... sadece bir paket bulguru vb.gibi, kendi butcesiyle alamadigi seyleri yurutmusse ve eger cleptomani gibi bir hastaligi da yoksa... butcenin yeniden kontrol edilip, bu insanin ucretinin artirilmasi konusunda dusunulmesi gereken durumdur.ayiplayip, asagilamak yerine bu daha insani bir yaklasim olacaktir...
hırsızlık her yerde hırsızlıktır.
bu yardımcı kadınlar her geldikleri gün için ne kadar alıyorlar?
50 milyon.
haftanın 5 günü çalışıyorlar. 250 milyon.
bir ayda 4 hafta var. 1 milyar.
1 milyar para kazanan her insan çocuğuna ekmek, bezelye, pirinç alabilmektedir fikrimce.
diyelim ki o kadar aciz ki aylık 1 milyar para kendisine pirinç almak için yetmiyor.
elinde kasesi ile gelip "benim bir kase pirince ihtiyacım var" dese geri mi çevrilecektir?
yiğitçe istemek doğru yol değil midir?
"ihtiyacım vardı aldım" tarzı mantık doğru mudur?
...hırsızlık her yerde hırsızlıktır. ben bakkaldan sakız çalarken de hırsızlıktı, banka soyarken de hırsızlık, ariel doldurup kaçarken de. evet ben bakkaldan sakız da çaldım ama her bakkala girdiğimde bir avuç sakız çalıyor olsaydım bakkalcı amcanın beni kapıda sopayla beklemesi lazımdı.
onların bizden nispeten aciz olmaları bizim eşyalarımızı izinsizce sömürmelerine sebep midir..
bu yardımcı kadınlar her geldikleri gün için ne kadar alıyorlar?
50 milyon.
haftanın 5 günü çalışıyorlar. 250 milyon.
bir ayda 4 hafta var. 1 milyar.
1 milyar para kazanan her insan çocuğuna ekmek, bezelye, pirinç alabilmektedir fikrimce.
diyelim ki o kadar aciz ki aylık 1 milyar para kendisine pirinç almak için yetmiyor.
elinde kasesi ile gelip "benim bir kase pirince ihtiyacım var" dese geri mi çevrilecektir?
yiğitçe istemek doğru yol değil midir?
"ihtiyacım vardı aldım" tarzı mantık doğru mudur?
...hırsızlık her yerde hırsızlıktır. ben bakkaldan sakız çalarken de hırsızlıktı, banka soyarken de hırsızlık, ariel doldurup kaçarken de. evet ben bakkaldan sakız da çaldım ama her bakkala girdiğimde bir avuç sakız çalıyor olsaydım bakkalcı amcanın beni kapıda sopayla beklemesi lazımdı.
onların bizden nispeten aciz olmaları bizim eşyalarımızı izinsizce sömürmelerine sebep midir..
soz konusu temizlikci kadinin ki, litaraturde bu konuda bir yanlislik oldugu kanisindayim...aksi bir turevi yoksa bir meslege ongorulen bu sifat yanlistir...pislikci kadin olamayacagi icin temizlikci kadin sifat tamlamasi da bir meslegin adi olarak yanlistir...bati da bu isleri yapanlar genellikle erkeklerdir, buradan hareketle temizlik calisani demek daha uygun olacaktir savindayim...iste bu insanin ne kadar kazandigini hesaplarken sadece kendi calistigi takdirde aylik asgari gecim standardina uyum verileri alinir boyle hesaplanir...yok efendim bunun kocasi da cocuklari da calisiyormus, kira vermiyormus gecekonduda oturuyormus... bu kimseyi ilgilendirmez. uygar dunya, kisinin konumuna bakmadan tek basina aldigi bu parayla gecim standardini yakalayabiliyor mu diye inceler bu olayi...ayrica hic kimse davranis yanlisligi konusunda kimseyi karsisina alip suclayamaz hukuk vardir onun ilkeleri vardir bu insanin sucu varsa orada yargilanir...oyle supheyle, yakistirmayla insan onuruna zarar vermek cok tehlikelidir...hirsizlik bir suctur bunun hangi sartlarda gerceklestirildigini tartismak ise olayin sosyolojik boyutuyla ilgilenmek demektir...ama meseleyi hukuku birakip kamu vicdaninda tartismaya acarsak bunu butun yonleriyle irdelemek gerekir.o zaman, o kisinin acizligi de dikkate alinmalidir...yoksa hic konusulmamali sonsuza kadar susulmalidir...
bir hırsızın,fakir olmasının ve birkaç nohut tanesi çalmasının hırsızlığını affettiremeyeceği gibi, zengin olup ülkeyi hortumlamasıda affettirmez. yalnız genellikle, bir temizlikçi kadın nezdinde temizlikçi kadınlara, delil yetersizliği ve ispatsızlığı ile aynı zamanda savunma hakkı tanımadan ithamda bulunma- her ne kadar isim verilmemişse de- boştur. tüm hizmetçileri rencide eder ve "ortalama anlayış seviyesinde" tüm temizlikçiler için negatif bir izlenim oluşturur. oysa çaldığı trilyonlarca türk lirasının delili ispatı ortadayken, sosyete gecelerinde dolaşanlar, endam gösterenler,parti kurup %6 oy alanlar, allameymişde bu tarafı pek tanınamamış gibi oturup kitap yazanlar ve iyi tiraj alanlar,köşe kapanlar, saygı görenler için toplumsal suçlamalar üst boyutta olsada, o hizmetçinin haberi olmadan bile yaralandığı kadar o kalantör yaralanmaz. hatta, topluma verdiği acının bir nişanesi görerek simultane olarak orgazm da olabilir. böyle pisliklerin hala göğsünü gere gere dolaşması ise "ar damarı" olayını üzerinde acı acı gülünecek bir efsaneye dönüştürmektedir. sonuçta o temizlikçi, o kalantör olmasaydı, sessiz sessiz izleyen biz olmasaydık, evine bilgisayarı alır internetini kurar burada çatır çatır kendini savunurdu diyeceğim ama biraz fantazi olacak. her neyse,prinç, nohut, evet oh mis, gibi ifadeler yaralayıcı,aynı eskitürk filmlerindeki sahneler kadar yaralayıcı. suçlayan kim, suçlanan kim. ilki önyargılarımız,diğeri ise vicdanlarımız. kurtuluş?
akıllara öyle bir işlenmiştir ki bu yargı; evde bir şey kaybolsa direkt ondan bilinir. eğer suçsuzsa, yazık ki boş yere suçlanır, işinden olur. ne acı...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?