1809da istanbulda doğdu, 1861de yaşamını yitirdi. yenikapı mevlevihanesi kabristanına defnedildiği sanılıyor. mehmed nebil beyin kızı. şairi bol ve kültürlü bir ailenin mensubu. kadirî ve mevlevî tarikatlarına girdiği biliniyor. sıkıntılarla dolu bir yaşam sürdü. padişah ii. mahmud ve valide sultan’a yazdığı şiirlerinde bu sıkıntıları anlatır. geleneksel kalıplar içinde kalan şiirleri sadelikleri ve düzgün anlatımlarıyla dikkat çeker. ilk kez 1867de matbaai âmiranede basılmış bir divanı var.
şeref hanım
kasîde-i bahâriyye der hakk-ı müşâriin-ileyh
- berây-ı âlî paşa -
açıl ey gonce-i zîbâ açıl fasl-ı bahar oldı
hezârın hasret-i dîdâr ile derdi hezâr oldı
donandı her taraf üşkûfe-i elvan ile yer yer
yine sun-ı cenâb-ı kird-gârı aşikâr oldı
takarrub edicek teşrifi sultân-ı gülin nâ-gâh
dikildi tûğ-ı şâhî bağ u sahra kânı-kâr oldı
bahar erdûsını sünbül-teber tebşire geldikde
kurup çadır çiçekle muntazır her kûh-sâr oldı
bu eyyâm-ı ferah-zâye tahassür çekmeden fulya
sarardı sureta bir âşık-ı zar u nizâr oldı
meğer neşv ü nema bulmuş şarâb-ı erguvan ile
anınçün çeşm-i dilber gibi nergis pür-humâr oldı
görüp zülf-i arûsın ziynet ü dârâtını bî-şekk
civan perçem başa çıktıkda gayet dil-figâr oldı
benefşe çıkdı her-câyî deyu ifrât-ı yesinden
olup sünbül perişan lâle yek-ser dâğ-dâr oldı
eder şeb-bû ile ay-çiçeği gece safa, mehtâb
görince fûl-ı bahrî yollar üzre hep nisâr oldı
düzüp zerrin kadehle bezmini çark-ı felek güya
çekildi bir kenâre cümleden sâhib-vakâr oldı
sarıldı nahl-ı leylâk üzre güya bir çiçekli şal
bakup serv u sünûber bîd-i reşkiyle çinâr oldı
şakâyıkda görince revnak ü rengi kemâlinde
hasedle zenbakın hep akl u fikri târ u mâr oldı
bilür erbabı kadrin bak alur göz ile haşhaşa
ki attâr-ı felekden ehl-i keyfe ber-güzâr oldı
karanfil yâsemen aşkile sîne çak çak etdi
ya her dem tazeye meyi etmede bî-ihtiyâr oldı.
ne kabil misk-i rûmî ıtr-ı şâhîyle ola hem-bû
girince araya şimşir bu davâ ber-karâr oldı
bütün ezhâre hâlât-ı hazânı etmeğe ifşa
gelüp kartopu güya tercemân-ı rûzigâr oldı
bahâriyye temam olduysa da ey hâme güya ol
gazel de söylemek şâirlere çünkim şiar oldı
yine ey gül-izâr-ı işve vakt-ı âh u zar oldı
bu davâya delîl ü şâhid istersen hezâr oldı
buyur geşt ü güzâr et cümle ezhârı çemen-zârın
kudûmın öpmeğe hep dîde dûz-ı intizâr oldı
görince bülbülün cûş u hürüsün fart-ı gayretle
benim de seyl-i eşkim ğıbta-bahş-ı cûy-bâr oldı
gelüp bâd-ı sabâ dedi şeref geç bu hevâlardan
bu nazmın gerçi evrâk-ı sipihre yadigâr oldı
ne sarf etdin bahara cevher-i güftârını ancak
sebeb-i asayiş dünyâya bir âlî-tebâr oldı
edersin medh ol zât-ı şerifi et ki âlemde
senası mahz-ı farz u her sağar ü her kibar oldı
bu vasfa hazret-i alî emîn paşa sezadır kim
duây-ı devleti vird-i zeban ü her diyar oldı
makâm-ı âliyi teşrif edelden zât-ı ülyâsı
umûr-ı hâriciyye nâzırıyle pür-vakâr oldı
huzurunda şükûfe şîşesi olmak ümidiyle
ne rütbe şimdi çeşm-i bülbüle bak itibâr oldı
nesîm-i lutfı ğâlibdir bahara ehl-i hâcâtın
nihâl-i maksad u amali hep pür berg ü bâr oldı
nisâr olmakda gerçi cümleye nakd ü inâyâtın
senin hakkında ise şad hezâr u bî-şümâr oldı
düşüp ümmîd-i afv ile der-i ihsanına gönlüm
bilür cürm ü kusûrın pây-mâl-i itizâr oldı
kerem-kârâ şeref-sadrâ sipihr-i devlete bed-râ
eğerçi bunda ıtrâ-ı makâla ibtidâr oldı
vesîle-cûy idim neşr etdim işte bu bahaneyle
bütün ezhâr bûy-i midhatinden hisse-dâr oldı
kıyâs olsa yanında bir içim su gibidir nîsân
ki cûd u şefkatin baranı bahr-ı bî-kenâr oldı
umûrında muvaffaksın o rütbe zanneder herkes
ya zât-ı hızr yâ tevfik-i bari müsteşar oldı
bekây-ı ömr ü ikbâlindir elbet matlabı halkın
vücûdın mutlaka dünyâya lutf-ı gird-gâr oldı.
penâh eden hücûm-ı ceyş-i gamdan olur asude
der-i devlet-meâbın bir hısâr-ı üstüvâr oldı
değil fahriyye yazmak gerçi haddim kendi hakkımda
bana zât-ı şerifin lîk mahz-ı iftihar oldı
ederken âh ü feryâd endelib efsâne dinlemez
şeref, başla duâya gayrı vakt-ı ihtisar oldı.
akîb-i cemrede her sal meymûn fal dendikce
cihâna feyz-i nevrûzın yeter pertev-nisâr oldı
riyâz-ı ömr ü câhı haşre-dek her dem bahar olsun
denildikçe yine vakt-ı safay-ı gül-izâr oldı.
(mefaîlün mefaîlün mefaîlün mefâîlün)
- berây-ı âlî paşa -
açıl ey gonce-i zîbâ açıl fasl-ı bahar oldı
hezârın hasret-i dîdâr ile derdi hezâr oldı
donandı her taraf üşkûfe-i elvan ile yer yer
yine sun-ı cenâb-ı kird-gârı aşikâr oldı
takarrub edicek teşrifi sultân-ı gülin nâ-gâh
dikildi tûğ-ı şâhî bağ u sahra kânı-kâr oldı
bahar erdûsını sünbül-teber tebşire geldikde
kurup çadır çiçekle muntazır her kûh-sâr oldı
bu eyyâm-ı ferah-zâye tahassür çekmeden fulya
sarardı sureta bir âşık-ı zar u nizâr oldı
meğer neşv ü nema bulmuş şarâb-ı erguvan ile
anınçün çeşm-i dilber gibi nergis pür-humâr oldı
görüp zülf-i arûsın ziynet ü dârâtını bî-şekk
civan perçem başa çıktıkda gayet dil-figâr oldı
benefşe çıkdı her-câyî deyu ifrât-ı yesinden
olup sünbül perişan lâle yek-ser dâğ-dâr oldı
eder şeb-bû ile ay-çiçeği gece safa, mehtâb
görince fûl-ı bahrî yollar üzre hep nisâr oldı
düzüp zerrin kadehle bezmini çark-ı felek güya
çekildi bir kenâre cümleden sâhib-vakâr oldı
sarıldı nahl-ı leylâk üzre güya bir çiçekli şal
bakup serv u sünûber bîd-i reşkiyle çinâr oldı
şakâyıkda görince revnak ü rengi kemâlinde
hasedle zenbakın hep akl u fikri târ u mâr oldı
bilür erbabı kadrin bak alur göz ile haşhaşa
ki attâr-ı felekden ehl-i keyfe ber-güzâr oldı
karanfil yâsemen aşkile sîne çak çak etdi
ya her dem tazeye meyi etmede bî-ihtiyâr oldı.
ne kabil misk-i rûmî ıtr-ı şâhîyle ola hem-bû
girince araya şimşir bu davâ ber-karâr oldı
bütün ezhâre hâlât-ı hazânı etmeğe ifşa
gelüp kartopu güya tercemân-ı rûzigâr oldı
bahâriyye temam olduysa da ey hâme güya ol
gazel de söylemek şâirlere çünkim şiar oldı
yine ey gül-izâr-ı işve vakt-ı âh u zar oldı
bu davâya delîl ü şâhid istersen hezâr oldı
buyur geşt ü güzâr et cümle ezhârı çemen-zârın
kudûmın öpmeğe hep dîde dûz-ı intizâr oldı
görince bülbülün cûş u hürüsün fart-ı gayretle
benim de seyl-i eşkim ğıbta-bahş-ı cûy-bâr oldı
gelüp bâd-ı sabâ dedi şeref geç bu hevâlardan
bu nazmın gerçi evrâk-ı sipihre yadigâr oldı
ne sarf etdin bahara cevher-i güftârını ancak
sebeb-i asayiş dünyâya bir âlî-tebâr oldı
edersin medh ol zât-ı şerifi et ki âlemde
senası mahz-ı farz u her sağar ü her kibar oldı
bu vasfa hazret-i alî emîn paşa sezadır kim
duây-ı devleti vird-i zeban ü her diyar oldı
makâm-ı âliyi teşrif edelden zât-ı ülyâsı
umûr-ı hâriciyye nâzırıyle pür-vakâr oldı
huzurunda şükûfe şîşesi olmak ümidiyle
ne rütbe şimdi çeşm-i bülbüle bak itibâr oldı
nesîm-i lutfı ğâlibdir bahara ehl-i hâcâtın
nihâl-i maksad u amali hep pür berg ü bâr oldı
nisâr olmakda gerçi cümleye nakd ü inâyâtın
senin hakkında ise şad hezâr u bî-şümâr oldı
düşüp ümmîd-i afv ile der-i ihsanına gönlüm
bilür cürm ü kusûrın pây-mâl-i itizâr oldı
kerem-kârâ şeref-sadrâ sipihr-i devlete bed-râ
eğerçi bunda ıtrâ-ı makâla ibtidâr oldı
vesîle-cûy idim neşr etdim işte bu bahaneyle
bütün ezhâr bûy-i midhatinden hisse-dâr oldı
kıyâs olsa yanında bir içim su gibidir nîsân
ki cûd u şefkatin baranı bahr-ı bî-kenâr oldı
umûrında muvaffaksın o rütbe zanneder herkes
ya zât-ı hızr yâ tevfik-i bari müsteşar oldı
bekây-ı ömr ü ikbâlindir elbet matlabı halkın
vücûdın mutlaka dünyâya lutf-ı gird-gâr oldı.
penâh eden hücûm-ı ceyş-i gamdan olur asude
der-i devlet-meâbın bir hısâr-ı üstüvâr oldı
değil fahriyye yazmak gerçi haddim kendi hakkımda
bana zât-ı şerifin lîk mahz-ı iftihar oldı
ederken âh ü feryâd endelib efsâne dinlemez
şeref, başla duâya gayrı vakt-ı ihtisar oldı.
akîb-i cemrede her sal meymûn fal dendikce
cihâna feyz-i nevrûzın yeter pertev-nisâr oldı
riyâz-ı ömr ü câhı haşre-dek her dem bahar olsun
denildikçe yine vakt-ı safay-ı gül-izâr oldı.
(mefaîlün mefaîlün mefaîlün mefâîlün)
dildeki dag-i füruzanım ile eğlenirim
geceler kendi çerağınım ile eğlenirim
ederim züver-i aguse-i hayalim yâri
daima hidmet-i mihmanım ile eğlenirim
söyletip çektiğini şuh-i cefakarından
sergüzeşt-i dil-i nalanım ile eğlenirim
komaz avare vü tenha beni manend-i safa
yine derd-ü gam-i cananım ile eğlenirim
dest-i ahım dokunup saz-i derunun teline
nağme-i nale vü efganım ile eğlenirim
söyleyip serd-i mihmetle nice taze gazal
şeref eşar-i perişanım ile eğlenirim
geceler kendi çerağınım ile eğlenirim
ederim züver-i aguse-i hayalim yâri
daima hidmet-i mihmanım ile eğlenirim
söyletip çektiğini şuh-i cefakarından
sergüzeşt-i dil-i nalanım ile eğlenirim
komaz avare vü tenha beni manend-i safa
yine derd-ü gam-i cananım ile eğlenirim
dest-i ahım dokunup saz-i derunun teline
nağme-i nale vü efganım ile eğlenirim
söyleyip serd-i mihmetle nice taze gazal
şeref eşar-i perişanım ile eğlenirim
dili şuride hayfa yâre, yâr ağyare maildir
bilinmez hikmeti bülbül güle, gül hare maildir
olursun pür gadab ben arzıhal etdikçe sen emma
cefakârım, mizacın çare ne ağyare maildir
şikâyet sanma rencü zahmi aşk eyler isem izhar
tabibe haste elbet derdini işare maildir
kaçınmaz şulei didarı yâre can atar daim
benim mürgi dilim pervane âsa nare maildir
ider tahsin nazmı dilküşasın eylesen tanzir
şeref tabı selisim böyle hoş küftare maildir
bilinmez hikmeti bülbül güle, gül hare maildir
olursun pür gadab ben arzıhal etdikçe sen emma
cefakârım, mizacın çare ne ağyare maildir
şikâyet sanma rencü zahmi aşk eyler isem izhar
tabibe haste elbet derdini işare maildir
kaçınmaz şulei didarı yâre can atar daim
benim mürgi dilim pervane âsa nare maildir
ider tahsin nazmı dilküşasın eylesen tanzir
şeref tabı selisim böyle hoş küftare maildir
bir vech ile kabil değil icrayı teşekkür
şâdoldu şeref zar iki yüzden agâh
eüdi beni teltif reis oldu efendim
hem kıldı iki yüz kuruş ita bana her mah
...
keramet tâ ezelden dadı hakmış zatına bildim
benim keşfeyledin arzetmeden hali perişanım
ikişer yüz kuruş mahiye ihsan eyledin hakka
şeref bir akçeye şayan değilken ey keremkânım
...
kemalü ömrünü lûtfundan efzun eylesün mevlâ
cihan durdukça dur sadrında sen ey himmeti âli
şeref zatın maaş tahsisi ile şimdi sayende
değildi habbeye malik pür oldu ceybi amali
...
şâdoldu şeref zar iki yüzden agâh
eüdi beni teltif reis oldu efendim
hem kıldı iki yüz kuruş ita bana her mah
...
keramet tâ ezelden dadı hakmış zatına bildim
benim keşfeyledin arzetmeden hali perişanım
ikişer yüz kuruş mahiye ihsan eyledin hakka
şeref bir akçeye şayan değilken ey keremkânım
...
kemalü ömrünü lûtfundan efzun eylesün mevlâ
cihan durdukça dur sadrında sen ey himmeti âli
şeref zatın maaş tahsisi ile şimdi sayende
değildi habbeye malik pür oldu ceybi amali
...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?