say hello to my little friend... bu film basindan baslayip sirf su sozun duyulup yine su sozun soylendigi kisim gorulmesi icin bile izlenmelidirbu filme mafya filmi deyip gecenlere de kurtlar vadisi irak tavsiye edilmelidir bir de ikinci grup vardir onlar da abi kv super dizi/film derler ordan etkilenip kahramanlik turkuleri cigirirlar onlara bir sey de tavsiye edilmemelidir cunku onlarin zihni tavsiye alabilecek kadar dahi algidan yoksundur onlar dogrudan havale edilmelidir. elbette tony montana kimsenin idolu olmamalidir kaldi ki fim zaten bir idol cizmez scarface epik bir filmdir cunku zaten kosullarin ve ozellikle de insanin (pirellinin kontrolsuz guc guc degildir sloganinda ozellikle vurgulandigi uzere)hirsina yenik dustugunde en tepeye ulastigini zannettigi anda bile ne derece sefillige dusebilecegini gosterir o bm sekreterini bombalama olayinda da cocuklarin varligi aslinda tony montana nin kendi hirsina yenik dusmenin sonucunda vardigi sefilligi farkettigi noktadir ve iste soze girerken bahsettigim montanaya ait filmdeki son cumlenin gerceklestigi sahne de oyle bir sefillikte yasayacagima olurum ve olurken sizleri de beraberimde gotururum u sahneler...
scarface
kokainin bünye üzerindeki etkilerinin kapsamlı işleyen başyapıt..
franc riberyye galatasaray tribunlerinden bi pankart araciligiyla yapilan benzetme,malum bu arkadasin yuzunde de yara izi var.
182 kez fuck kelimesi kullanilmasi sonucu blink 182 kendine bu ismi vermistir.grubun 182 rakamini bu filmden aldigi soylenir.
(bkz: blink 182)
tony montana efsanesini yaratan filmdir.
1983 yilinda brian de palma tarafindan cekilen ve butun zamanlarin en iyi aktoru al pacino ve michelle pfeifferin oynadigi sadakat,yalan,a$k,nefret ve para ustune kurulu enfes cali$madir ayni zamanda.
1983 yilinda brian de palma tarafindan cekilen ve butun zamanlarin en iyi aktoru al pacino ve michelle pfeifferin oynadigi sadakat,yalan,a$k,nefret ve para ustune kurulu enfes cali$madir ayni zamanda.
amigo! the only thing in this world ,that gives order is bolls.!!!! youve got bolls. hi ihii !!!gibi efsane diyaloglara sahip olan mafya filmi...
al pacinoyu beyaz perdeyle ve seyirciyle tanistiran filmdir.
"yarali yuz" olarak cevrimi yapilabilen kult film.
al pacinonun mafya filmleri doneminin bence sanatsal olarak en silik ancak en etkileyici filmidir. yonetmenligini brian de palma yapmistir bu filmin ve 170 dakika boyunca siddet hic eksik olmaz filmde oyku siradandir ama oyunculuklar ve yonetmenlik her ne kadar epik bir filmde olsa ortalamanin uzerindedir.
bence tek sorun senaryodur bu filmde malumunuz
yazan oliver stone.
(bkz: oliver stone)
(bkz: brian de palma)
(bkz: al pacino)
bence tek sorun senaryodur bu filmde malumunuz
yazan oliver stone.
(bkz: oliver stone)
(bkz: brian de palma)
(bkz: al pacino)
al pacino’nun belkide sinema tarihindeki en karizmatik karakterlerden biri olan tony montana’yi oynadigi mukemmel bir film.bir gangster mafya filmi gibi duruyor olsada aslinda gercekten dramatik bir filmdir.gercekte yasanmis bir olaydan esinlenen oliver stone senaryosunu yazmistir ve yonetmenligini brian de palma yapmistir.ozellikle al pacino’nun kokolarin icine dalip sonra kalktiktan sonra kalkip yuzunu silmesi,kiz kardesini adeta ensest bir iliski icinde asik olmus gibi korumasi,en yakin arkadasi manny ribeira’yi kendini kaybedip oldurmesi,elvira’ya sahip olma hirsi,comezlikten buyuk bir kokain imparatoruna donusmesi,oldurulmesi gereken birlesmis milletler adaminin yaninda cocuklari oldugu icin oldurmemesi ve filmin sonunda onune gelen her seyi tarayip olmesi en akillarda kalan sahnelerdir..
mafya babası al caponeun lakabı.yüzünün sol tarafındaki bıçak yarası izi yüzünden bu lakap verilmiştir.
mersinde yaşayan diyarbakır asıllı mustafa adlı biridir.bi keresinde kafenin önünde arkadaşla şakalaşırken ne bagırıyorsun ulen!bişey konuşuyoz burda deyip oturttu şaplağı bana.sizde içeri girin lan! dedi ötekilere,girdiler.valla tırstım,saygı duydum!(ne alakası var:sağ yanağında bi fermuar var da,o bakımdan)
al pacino nun muhteşem bir performans gösterdiği harika bir film.ayrıca tony montana tommy vercetti nin de esin kaynağıdır.
duyguların paramparça olduğu ve kesinlikle olayı kökünden bitirmiş, bir film. üzerine kurulan kelimeleri o kadar kifayetsiz ve anlamsız bırakıyor ki, yorum yapamıyor insan.al pacino, gelmiş geçmiş tüm dünya sinema oyuncularının eline öyle bir veriyor ki, oyunculuğu ile adamı tam bir ilah yapıyor, poster astırıyor, limited edition dvd’ler aldırıyor. bazı sitelerden okuduğum yorumların %90ı çok güzel. fakat diğer %10 dilimlik benim sinirimi acayip bozdu. çünkü %10luk dilimin %9u filmin müziklerine, diğer %1lik dilim filmin senaryosuna laf atmış. şimdi %90lık bir dilimde, %10luk bir kesim çok komik kalıyor ama yapacak bir şey yok. filmi yeni izlememe rağmen, kendi kendime,10 kere daha izleyeceğim diye söz verdim. filmde çalan soundtrack’ler kesinlikle aşmış ve zamanının en iyi müzikleri. insanı dinlerken, o kadar da güzel eskilere götürüyor ki.
adamlar da işleyecek konu var, biz türk sineması olarak sadece, sınav, 18’ler takımı, o şimdi asker, hababam sınıfının sinema versiyonlar, dabbe, büyü tarzı filmlerden öteye gidemeyeceğimiz için böyle filmleri her zaman izleyeceğiz. hem de tekrar tekrar. dvd bozulana kadar.
burada al pacinonun ellerinden öpmek lazım. çünkü kokain işine girmek çok kolay ama onun için de yaşamak çok zor, hayatı idam ettirmek zor. insanı nasıl da kasıyor o yeraltında dönen işler. bu kokain ticaretinin taşşağını geçenlere tam kapak olsun. ister istemez ekran karşısında, " ulan ben olsam, yok yok ya hayır abi ya, ulan büyüksün be " dedirtiyor.
kısacası bu film gelmiş geçmiş en iyi filmlerden bir tanesi, hatta o bir tanelerin bile başını çekiyor. türk sinemasına değil dünya sinemasına sahip çıkalım.
adamlar da işleyecek konu var, biz türk sineması olarak sadece, sınav, 18’ler takımı, o şimdi asker, hababam sınıfının sinema versiyonlar, dabbe, büyü tarzı filmlerden öteye gidemeyeceğimiz için böyle filmleri her zaman izleyeceğiz. hem de tekrar tekrar. dvd bozulana kadar.
burada al pacinonun ellerinden öpmek lazım. çünkü kokain işine girmek çok kolay ama onun için de yaşamak çok zor, hayatı idam ettirmek zor. insanı nasıl da kasıyor o yeraltında dönen işler. bu kokain ticaretinin taşşağını geçenlere tam kapak olsun. ister istemez ekran karşısında, " ulan ben olsam, yok yok ya hayır abi ya, ulan büyüksün be " dedirtiyor.
kısacası bu film gelmiş geçmiş en iyi filmlerden bir tanesi, hatta o bir tanelerin bile başını çekiyor. türk sinemasına değil dünya sinemasına sahip çıkalım.
imparatorluk gibi anlatılmış bir insan öyküsüdür. mülteci olarak göçtüğü başka topraklarda önce para karşılığı başkalarına çalışarak yükselen, ardından çalıştığı adamları öldürüp kendi imparatorluğunu oluşturmaya başlayan, politik dostlar ve düşmanlar edinen, politik çıkar için zaman zaman başkalarına saldıran, lale devrini bile yaşayan, çöküş döneminin her çöküş gibi dramatikliği yüksek derecede olan, herkesle düşman olmak ve kendini en yüksek zannetmek gibi doğal duygulardan çöküşünü tamamlayan ve sonunda tarihin sayfalarına gömülen bir insanın öyküsü.
aldığım gün üç defa izlemiştim. ilkinde normal altyazılı, ikincide dilini anlamasam da yazıları okumadan, üçüncüdeyse sadece inceleme merakındandı. tabi daha sonraları onlarca kez daha izledim çeşitli arkadaşlara izletme bahanesiyle.
(bkz: world is yours)
aldığım gün üç defa izlemiştim. ilkinde normal altyazılı, ikincide dilini anlamasam da yazıları okumadan, üçüncüdeyse sadece inceleme merakındandı. tabi daha sonraları onlarca kez daha izledim çeşitli arkadaşlara izletme bahanesiyle.
(bkz: world is yours)
küba nın siyasi mülteci diye amerika ya kakaladığı azılı suçlulardan biri olan tony montana nın kokain ticaretiyle sağladığı hızlı yükselişi izlemek oldukça etkileyici.aynı illetin yarattığı paranoyalar ve hızlı yükselişin verdiği hazımsılık sonucu giderek yalnızlaşıp ucubeleşmesini izlemek ise hayat dersi niteliğindedir...
filmin adı ile filmin alakası sadece yüzündeki yara izi neden oldu? sorusundan ibaret, ayrıca kamerada zoom özelliği yeni bulunmuş olacak ki zoom üstüne zoom yapılıyor filmde.
ödevim olarak okula nihayet teslim ettiğim film.
bitmeyen bir hırs ve öfke.. scarface, bunların ikisine de fazlasıyla sahip olan bir adamı anlatıyor. bu adam hayallerine giden yoldaki her engeli aşan, ancak sonunda sahip olduğu herşeyle beraber dibe vuran tony montana’nın dramatik öyküsü..
film boyunca tony montana, dünyayı ve içindeki herşeyi isteyen, yönetilmekten hoşlanmayan, kendinden büyük hiçbir varlığın olduğuna inanmayan bir adam olarak karşımıza çıkıyor. bu yapısıyla kominist rejimin ona verdiği imkanların kısıtlılığıyla yetinemeyen tony, fidel castro’nun rejim muhaliflerine ve suçlulara verdiği izinle kapitalist amerika’ya doğru yola çıkıyor. miami’de alındığı sorguda bir suçlu olduğunun anlaşılması sonucu,sorgu odasında söylediği son sözlerle de kominizm hakkındaki fikirlerini öğreniyoruz.
rebenga cinayeti sonucu yeşil kart alacağını duyduğunda, işi tereddütsüz kabul etmesi ve bitirmesiyle yavaş yavaş korkusuz, hırslı, kendine güvenen tony’i görmeye başlıyoruz. burada hırsının ona yaptırabileceği bir çok şeyin olduğu da anlaşılıyor. büfedeki işine isyan ettiği o gece, omar suarez’den aldığı işi de -herşeye rağmen- başarıyla tamamlaması ve hem parayı hem de kokaini frank lopez’in ellerine bizzat kendi teslim etmesi de bu özelliklerinin bir göstergesi.
frank lopez’le daha yeni çalışmaya başladığı zamanlarda tony, manny’ye arabada yaptığı sohbette dünyadaki herşeyi istediğini söylüyor. hatta lopez’in sevgilisi elvira’da bu istediklerinden biri. manny bunu çok riskli bulurken, her şeyi başarabileceğine inanan tony, geçen zamanda bunu da başarıyor. hatta tony’nin bir zeplinin üzerinde gördüğü ‘the world is yours’ yazısı, tam elvira’yı alıp götürmek için gittiği sahnede karşımıza çıkıyor.
frank lopez’in imparatorluğunun başına geçmesi, elvira’yla evlenmesi, alejandro sosa’la yaptığı büyük ticaretler.. bunlarla beraber tony artık hayatında istediği noktaya erişiyor. yeraltı dünyasında sahip olduğu saygınlık, çuvallarla bankaya götürülen paralar ve tabii ki elvira.. tony filmin bu bölümlerinde artık, istediği hayata çıkan basamakların zirvesine geliyor.
tony’nin çıktığı merdivenleri tepetaklak düşüşünü başlatan en büyük sebep paraya olan aşkı ve hatta narsistliği. film artık bu bölümlerde tony’nin antisosyal kişilik bozukluğunu artık daha fazla gözler önüne seriyor. paraya ve kendine tapan tony bu bölümlerde herkesi yanından uzaklaştıran, hatta herkese hükmedebileceğini düşünen bir hasta olarak karşımıza çıkıyor.
tony’nin en hassas olduğu konulardan biri de hayatındaki en masum kişi olan kızkardeşi gina. filmde ilk karşımıza çıktığı zaman gina, tony’nin dünyasından çok uzaklarda olan bir karakter. ancak tony onunla görüşmeye başladıktan sonra -istemeyerekte olsa- onun hayatını olumsuz etkiliyor. sonunda ölümüne kadar giden bu ilişkide tony, gina’ya yaptığı jestler dışında onun hayatını fazlasıyla kısıtlıyor.
en yakın arkadaşı manny ve kardeşi gina’nın ilişkisini öğrendiği anda çılgına dönen tony’nin, manny’yi öldürmesi de filmin çarpıcı bölümlerinden biri. burada tony’nin herkese hükmedebileceği düşüncesinin tam aksi olarak yaşanan bu olay onu çılgına çeviriyor. bununla beraber kızkardeşine olan sevgisi de buna eklenince tony yine kendi düşüncelerinden başka düşünce tanımayarak, kendine göre en doğru olanı yapıyor ve en yakın arkadaşını öldürüyor.
tony’nin taviz vermediği düşünceleri manny ve gina olayından hemen önce, belkide işlediği en masum cinayetle karşımıza çıkıyor. kadın ve çocukları öldürmemek uğruna alberto’yu öldüren tony, bu hareketiyle kendi sonunu hazırlıyor.
filmin son sahnesinde, sosa adamlarını tony’yi öldürmek için gönderiyor. malikaneye sızmalar başladığında ilk önce kendini kaybeden gina’nın tony’yi vurması ve hemen akabinde suikastçilerden biri tarafından öldürülmesi artık tony’nin tamamıyla çıldırmasına sebep oluyor. artık her anlamda tek başına kalan tony, cephaneliğinden çıkardığı m-16’yla girdiği çatışmada öldürülüyor ve bu dram dolu hikaye sona eriyor. tabi filmin başından beri gösterdiği harika oyunculuk, bu bölümde zirveye çıkıyor.
özetle scarface, yanlızca kübalı bir göçmen olarak amerika’ya gelen ve burda kendi imparatorluğunu kuran bir adamın dram dolu hikayesi.
al pacino’nun oyunculuğu, michelle pfeiffer’ın güzelliği, brian de palma’nın yönetmenliği, albüm haline getirilmemiş soundtrackleri, oliver stone’un dramatik senaryosu ve tony montana karakteriyle film benim izlemekten en çok zevk aldığım filmlerden birisi..
bitmeyen bir hırs ve öfke.. scarface, bunların ikisine de fazlasıyla sahip olan bir adamı anlatıyor. bu adam hayallerine giden yoldaki her engeli aşan, ancak sonunda sahip olduğu herşeyle beraber dibe vuran tony montana’nın dramatik öyküsü..
film boyunca tony montana, dünyayı ve içindeki herşeyi isteyen, yönetilmekten hoşlanmayan, kendinden büyük hiçbir varlığın olduğuna inanmayan bir adam olarak karşımıza çıkıyor. bu yapısıyla kominist rejimin ona verdiği imkanların kısıtlılığıyla yetinemeyen tony, fidel castro’nun rejim muhaliflerine ve suçlulara verdiği izinle kapitalist amerika’ya doğru yola çıkıyor. miami’de alındığı sorguda bir suçlu olduğunun anlaşılması sonucu,sorgu odasında söylediği son sözlerle de kominizm hakkındaki fikirlerini öğreniyoruz.
rebenga cinayeti sonucu yeşil kart alacağını duyduğunda, işi tereddütsüz kabul etmesi ve bitirmesiyle yavaş yavaş korkusuz, hırslı, kendine güvenen tony’i görmeye başlıyoruz. burada hırsının ona yaptırabileceği bir çok şeyin olduğu da anlaşılıyor. büfedeki işine isyan ettiği o gece, omar suarez’den aldığı işi de -herşeye rağmen- başarıyla tamamlaması ve hem parayı hem de kokaini frank lopez’in ellerine bizzat kendi teslim etmesi de bu özelliklerinin bir göstergesi.
frank lopez’le daha yeni çalışmaya başladığı zamanlarda tony, manny’ye arabada yaptığı sohbette dünyadaki herşeyi istediğini söylüyor. hatta lopez’in sevgilisi elvira’da bu istediklerinden biri. manny bunu çok riskli bulurken, her şeyi başarabileceğine inanan tony, geçen zamanda bunu da başarıyor. hatta tony’nin bir zeplinin üzerinde gördüğü ‘the world is yours’ yazısı, tam elvira’yı alıp götürmek için gittiği sahnede karşımıza çıkıyor.
frank lopez’in imparatorluğunun başına geçmesi, elvira’yla evlenmesi, alejandro sosa’la yaptığı büyük ticaretler.. bunlarla beraber tony artık hayatında istediği noktaya erişiyor. yeraltı dünyasında sahip olduğu saygınlık, çuvallarla bankaya götürülen paralar ve tabii ki elvira.. tony filmin bu bölümlerinde artık, istediği hayata çıkan basamakların zirvesine geliyor.
tony’nin çıktığı merdivenleri tepetaklak düşüşünü başlatan en büyük sebep paraya olan aşkı ve hatta narsistliği. film artık bu bölümlerde tony’nin antisosyal kişilik bozukluğunu artık daha fazla gözler önüne seriyor. paraya ve kendine tapan tony bu bölümlerde herkesi yanından uzaklaştıran, hatta herkese hükmedebileceğini düşünen bir hasta olarak karşımıza çıkıyor.
tony’nin en hassas olduğu konulardan biri de hayatındaki en masum kişi olan kızkardeşi gina. filmde ilk karşımıza çıktığı zaman gina, tony’nin dünyasından çok uzaklarda olan bir karakter. ancak tony onunla görüşmeye başladıktan sonra -istemeyerekte olsa- onun hayatını olumsuz etkiliyor. sonunda ölümüne kadar giden bu ilişkide tony, gina’ya yaptığı jestler dışında onun hayatını fazlasıyla kısıtlıyor.
en yakın arkadaşı manny ve kardeşi gina’nın ilişkisini öğrendiği anda çılgına dönen tony’nin, manny’yi öldürmesi de filmin çarpıcı bölümlerinden biri. burada tony’nin herkese hükmedebileceği düşüncesinin tam aksi olarak yaşanan bu olay onu çılgına çeviriyor. bununla beraber kızkardeşine olan sevgisi de buna eklenince tony yine kendi düşüncelerinden başka düşünce tanımayarak, kendine göre en doğru olanı yapıyor ve en yakın arkadaşını öldürüyor.
tony’nin taviz vermediği düşünceleri manny ve gina olayından hemen önce, belkide işlediği en masum cinayetle karşımıza çıkıyor. kadın ve çocukları öldürmemek uğruna alberto’yu öldüren tony, bu hareketiyle kendi sonunu hazırlıyor.
filmin son sahnesinde, sosa adamlarını tony’yi öldürmek için gönderiyor. malikaneye sızmalar başladığında ilk önce kendini kaybeden gina’nın tony’yi vurması ve hemen akabinde suikastçilerden biri tarafından öldürülmesi artık tony’nin tamamıyla çıldırmasına sebep oluyor. artık her anlamda tek başına kalan tony, cephaneliğinden çıkardığı m-16’yla girdiği çatışmada öldürülüyor ve bu dram dolu hikaye sona eriyor. tabi filmin başından beri gösterdiği harika oyunculuk, bu bölümde zirveye çıkıyor.
özetle scarface, yanlızca kübalı bir göçmen olarak amerika’ya gelen ve burda kendi imparatorluğunu kuran bir adamın dram dolu hikayesi.
al pacino’nun oyunculuğu, michelle pfeiffer’ın güzelliği, brian de palma’nın yönetmenliği, albüm haline getirilmemiş soundtrackleri, oliver stone’un dramatik senaryosu ve tony montana karakteriyle film benim izlemekten en çok zevk aldığım filmlerden birisi..
scarface: the world is yours adlı bir oyunu da bulunmaktadır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?