bir esrarkeşe oynattırılan şeriatçılık oyunudur. bilahare islam a tahammülü olmayan bünye ise, resmi tarihin bu koca yalanını göz göre göre yutmuştur.
dönemin halkı sürekli kandırılmıştır. halkın protestan olması yönündeki değişikliklere gitmek isteyen fethi okyar ın partisi nabız yoklamak amaçlı kurulmuştur. ancak fethi okyar ın düşüncelerinden haberi olmayan halk, inançlarının yaptırımlara maruz kalmasından dolayı onu bir kurtarıcı olarak görmüştür. halkın nabzının yoklanması için kurulan bu yeni parti menemen de yapılan belediye seçimlerinde ezici çoğunluk ile kazanınca, kıyamet kopmuştur. ankara dan seçim sonuçlarını takip eden inönü, hemen kabineyi toplayıp chp ye oy vermeyen halk en ağır şekilde cezaşandırılacaktır. kararını almıştır. menemen de taş taş üstünde kalmaması için kararlar çoktan alınmış, çünkü menemen de halk sistemin partisine oy vermemiştir. halkın bu iradesini yargılamak için irtica oyunu bir numaralı fırsattır, sistem için.
menemen de irtica hortladı bahanesi ile kiralanan mehmet isminde giritli olduğu bilinen bir esrarkeşe, bu mesele para karşılığı ihale ediliyor. mehdi olduğunu iddia eden bu meczup, yanına aldığı 5 kişi ile birlikte menemen in büyük camilerinden birine gelip sabah namazı kılıyorlar ve cemaat camiden çıkarken şeriat isteriz diye nutuk atmaya başlıyorlar. ama kimse bunların tarafına bakmıyor bile. bu kiralık katillerin amacı, halkı peşlerinden sürükleyerek şehirde bir anarşi ve kaos meydana getirmektir. cemaat tarafından ilgi görmeyen bu katiller çetesi, tabiri caizse ortada kalakalmışlardır. mutlaka bir olay çıkartmakla görevlendirilen bu çete, kasabanın içinde seslerini yükselterek sağa sola koşuşmaya başlayınca karşılarına bekçiler çıkmış, bekçileri öldürmüşlerdir. hadiseyi haber alan jandarma olay yerine bir müfreze göndermiştir. birliğin başındaki komutan bir teğmendir ve silahsızdır. erler silahlı fakat yanlarında mermi yoktur - bu bilgiler mahkeme safahatında yer alıyor. isteyen araştırıp bulabilir - . kendilerini savunmaktan mahrum olan erlerin üzerine saldıran mülteciler (!) teğmen kubilayın başını keserek şehit etmişler ve kanından da içmişlerdir. bu olay gerçekten çok büyük bir vahşettir. olay yerine gelen takviye kuvvetler, teröristlerin bir kısmını öldürür, bir kısmını da, tevkif ederler. zaten kendilerinden bu kadarı istenen meczup teröristler, işlerini başarıyla tamamlamışlardır.
menemen olayı adıyla yakın tarihimize geçen bu olay, her sene, gerçeklere ters bir biçimde yad edilerek işin hakikati halktan saklanmaktadır. serbest cumhuriyet fırkası na menemen belediye başkanlığı kazandıran menemen halkı, çok ağır bir şekilde cezalandırılmıştır.
menemen olayı
son dönemdeki ’bilinçsiz bir hareket’ yalanlarına tsk’nın arşiv belgelerini sitesine koyarak cevap verdiği olay...
http://www.tsk.mil.tr/menemen/index.htm
halen çarpıtılmaya çalışılıyor,belli kesimlerce ’şeriat yanlıları değil esrarkeşler yaptı’ deniliyor bu yüz karası olay için.
http://www.tsk.mil.tr/menemen/index.htm
halen çarpıtılmaya çalışılıyor,belli kesimlerce ’şeriat yanlıları değil esrarkeşler yaptı’ deniliyor bu yüz karası olay için.
(bkz: mustafa muğlalı)
(bkz: menemen olayını unutmayın)
ntv’nin online basisinda "polis arşivlerindeki gizli belgeler" isimli dosyasinda incelenmis irticai hareket. bazi alintilari asagidaki gibidir:
bir tarikatın manisa-balıkesir bölgesindeki elebaşısı olan laz ibrahim hoca tarafından kışkırtılanlar, bu tarihte manisa sokaklarında topluca harekete geçerek gösterilere başladılar. başlarındaki derviş mehmet adlı yobaz, menemen’in 72 bin müslüman arap tarafından kuşatıldığını, halkın yeşil bayrak altında toplanması gerektiğini ilan etti. olay kısa zamanda tam bir irtica hareketi niteliğini aldı. menemen’de yedek subaylığını yapan mustafa fehmi kubilay, olayı mangasıyla bastırmak için başkaldıranların üzerine yürüdü. topluluğu korkutarak dağıtmak amacıyla manevra mermisi taşıyan askerlere ateş emrini verdi. asiler kubilay’ı önce yaraladılar, sonra bir caminin musalla taşında başını kesip yeşil bayrağın tepesine takarak bir süre kasaba sokaklarında dolaştırdılar. bu sırada kendilerine engel olmak isteyen şevki ve hasan adlı iki bekçiyi de öldürdüler. ordu birlikleri hemen olay yerine gelerek şeriatçıları dağıttı. bu arada derviş mehmet ve iki adamı öldürüldü. balıkesir, manisa ve menemen’de sıkı yönetim ilan edildi. general mustafa muğlalı başkanlığında kurulan askeri mahkeme 2 bin 200 sanığı yargıladı. bu sanıklardan bazıları beraat etti, bazıları çeşitli cezalara çarptırıldı. 29’u ise kubilay’ın şehit edildiği yerde asıldı.
olayin hemen ardindan tutulan rapor
aşağıda okuyacağınız 13212-5 no’lu belge, kubilay olayı’nın hemen ardından düzenlenen ilk raporlardan birisini oluşturuyor:
“1- vak’a failleri kimlerdir? her birinin muhtasar hüviyetleri, iştigalleri, dervişliğe intisapları, şeyhleri
vak’anın failleri:
a- manisa’nın ebekuyu mahallesi’nden 33 yaşlarında berber maktul hasan oğlu mehmet. giritlidir. altı yedi seneden beri budakçılık ve çapacılıkla iştigal eder. yedi sene evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi alaşehirli şeyh ahmet muhtar efendi’dir. çerkez etem’in kuvayi milliye arkadaşı olup birlikte yunanlılara teslim olmuşlardır.
b- manisa’nın lalapaşa mahallesinde mukim menemen’in bozalan köyü’nden 63 yaşlarında sütçü maktul mehmet dayı (eski sanatı rençberdir) beş sene evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi mehti namını taşıyan giritli hasan oğlu mehmet’tir.
c- manisa’nın ebekuyu mahallesi’nden 319 tevellütlü bağcı maktul şamdan mehmet. üç sene evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi maktul giritli mehti mehmet’tir.
d- manisa’nın ebekuyu mahallesinden 329 tevellütlü bağcı giritli ali oğlu hasan. bir ay evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi maktul giritli mehti mehmet’tir.
e- manisa’nın narlıca mahallesi’nden 318 tevellütlü bağcı emrullah oğlu mehmet emin. üç ay evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi maktul giritli mehti mehmet’tir.
f- manisa’nın aktarhoca mahallesi’nden 326 tevellütlü nalıncılıkla iştigal eden mustafa oğlu hasan. iki sene evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi manisa tabur imamı laz ibrahim efendi’dir. bunun mühim rolleri vardır.
1- ne zaman, nerede içtima ederler ve ne ile meşgul olurlarmış?
vak’anın failleri olan (altı şahıs) mehti ve müritleri üç aydan beri sık sık manisa’nın lalapaşa mahallesi’nde çırak mustafa’nın kahvesiyle tatlıcı hüseyin efendi’nin, manisa’da tabur imamı ilyas efendi’nin hanesinde toplanarak zikir ederler ve görüşürlerdi.
2- harekete geçmeye ne vakit karar verilmiş, kim vermiş, maksat ve hedef ne imiş?
a- 4/kanunuevvel/930 tarihinden 7/12/930 tarihine kadar manisa’nın lalapaşa mahallesi’nde tatlıcı ......... da harekete geçilme kararı verilmiş, mehti denilen maktul derviş mehmed’in bu baştaki teklifi müritlerce kabul edilmiştir.
b- hedef ve maksatları:
menemen’de derviş mehmed’in mehtiliğini ve şeriatı ilan, halkı tevbe ve imana davet ile beraber bu hareketlerini diğer kaza ve vilayetlere de teşmil etmektir.
üç buçuk ay evvel on altıncı fırkadan mütekait imamlardan olup istanbul’dan gelen ibrahim efendi huzuriyle manisa’da elyem tabur imamı ilyas efendi’nin evinde yapılan bir içtimada; mütekait laz ibrahim ibrahim efendi; abdülhamid’in oğlu selim efendi’nin büyük bir kuvvetle bu sene memleketi işgal ve ankara’yı iskat ederek halife ve padişahlığa çıkacağını ve şeriatın tekrar tesis edileceğini ve bu meselelerin istanbul içtimaında görüşüldüğünü huzuruna bildirmiştir.
3- hangi köylere, ne gün uğramışlar, kimlerle görüşmüşler, köylerin muavenetleri:
a- 7/12/930’da manisa’dan çıkan mürtecilerden mehti mehmed, şamdan mehmet, sütçü mehmet aynı günde manisa’ya beş saat mesafede paşa köyü’ne gelerek mehtinin kayınvalidesi rukiye’nin evine misafir olmuşlardır. burada bir gece istirahatla manisa’da bıçakçı mustafa, giritli ismail tarafından tedarik edilerek rukiye’nin evine bırakılan silah ve cephanelerini almışlardır.
8/12/930 tarihinde kendilerine iltihak eden giritli hasan, emrullah oğlu mehmet emin, nalıncı mustafa oğlu hasan, çakır mustafa oğlu ramazan ile birlikte saat 18’de paşa köyü’nden hareketle iki saat yol yürüdükten sonra 9/12/930 tarihinde menemen’in sünbüllü köyü civarında ormana gelmişler ve bir su başında beş altı saat istirahat etmişlerdir.
b- burada çakır mustafa oğlu ramazan bunları bırakarak geriye kaçmıştır. diğer altısı bu ormandan saat 14’te kalkarak saat 22’de menemen’in bozalan köyü’ne gelmişlerdir.
bozalan köyü’nde sütçü mehmed’in kardeşi hacı ismail’in evinde bir hafta misafir kalarak zikir ile meşgul olmuşlardır. bu müddet zarfında gelen gidenin çokluğu zikirlerine mani olmaya başlamış ve mehti ile sütçü mehmed’in teklifi üzerine bir kulübe yapmış ve mürteciler buraya nakletmişlerdir. burada da bir hafta kalarak zikir ve tevhit ile meşgul olmuşlardır.
bunlar paşa köyü’nde kahvede bütün köy halkına (mehtii resul) olduğunu ilan ettiği gibi bozalan köyü’nde de hacı ismail ve büyük oğlu hasan, küçük oğlu hüseyin, koca mustafa, göreceli abdülkerim, köy ihtiyar heyetinden halil oğlu hasan’a ve diğer bütün köy halkına mehtiliğini ilan etmiştir.
c- paşa köyü’nde mehti arkadaşlarına kayınvalidesi rukiye’nin damatları osman, abdurrahman, ahmet ve bozalan’da hacı ismail ve oğullarıyla koca mustafa ve abdülkerim ve diğer bazı köylerden iaşe ve ibate hususunda yardım görmüşler ve bu köylerin ihtiyar heyetlerinden hiç kimse irtica hareketinden hükümeti haberdar etmemişlerdir.
(kuco mustafa mürtecilerin bozalan’da kaldıkları bir hafta zarfında menemen’e gelerek hükümetin kendilerinden haberdar olup olmadığını tetkik ve ihbar etmek vazifesini almış ve ifa etmiştir.)
4- menemen’e hareket:
22/12/930’da saat 17’de bozalan’daki kulübelerinden hareket eden mürtecileri bozalanlı hacı ismail’in küçük oğlu hüseyin ile göreceli abdülkerim kendi merkepleriyle görece kabristanı’na kadar getirmiş ve abdülkerim’in (allah muvaffakiyet versin, şeriatı kurduktan ve bu işi muzarferen başardıktan sonra ben arkadaşlarımla birlikte size iltihak ederiz) demiş. mürteciler menemen’e doğru yola devam ederek gediz nehrini kayıkla geçmişler ve 23/12/930’da saat 6.30’da menemen’e gelmişlerdir. bozalan’da iken emiralem jandarma karakolu’nun basılarak silahlarının alınması konuşulmuş ise tatbik edilmemiştir.
5- saatler tasrih ve tespit edilmek şartıyla menemen’deki hareket ve faaliyetleri:
a- mürteciler evvelce aralarında karar verdikleri veçhile şaban ayı’nın üçüncü gününe müsadif (23/12/930) sabahı saat altı buçukta yahşigedik denilen mahalden menemen kasabası’na dahil olarak zafer ilk mektep binasının önünden müftü namı diğer kise köye mescidine gelmişlerdir.
b- saat yediyi on beş geçe sabah namazını müteakip camiden aldıkları (inna fetehnalek) yazılı bayrakla ve kendilerini 5-10 kişilik bir halk kütlesi takip etmek suretiyle yarım saat zarfında belediye meydanı ile belediye arasındaki sokağı takiben ve hükümet önünden geçerek bergama caddesi’ne dahil ve mezkür caddenin solundaki şeref bey’in un ve yağ fabrikası önünden geçerek krokide oklarla gösterilen yolu takiben pazarbaşı mahallesi’ne dahil olmuşlar ve buradan camikebir mahallesi’nin kılıçaslan sokağı’nda kain saffet hoca’nın hanesine yakın bir köşede tevakkuf etmişlerdir. bu tevakkuf yerinde mehti, arkadaşlarına kendisine intizar etmelerini söyleyerek tek başına zahire mağazalarına çıkan sokağı takiben 68 numaralı doğa köylü ahmed’e ait zahire mağazası önünde saffet hoca’yla mülaki olmuş (saffet efendi balkan harbinde ordu vaizliği etmiş ve mısır’da tahsil görmüş bilahare manisa’da hatuniye camii’nin vaizliğini yapmıştır) ve pek kısa bir tevakkuftan sonra saffet hoca mehtinin geldiği sokağı, mehti de bu sokağa mütenazır bulunan ve diğer arkadaşlarının intizarda bulunduğu sokağa doğru gitmiş ve arkadaşlarını çağırarak saffet hoca’nın evi yakınındaki ve şimdiki belediye reisi idris bey’in pencereleri altındaki yay kaldırımında saf haline sokmuş ve kendisi öne geçerek karşıdan gelen ve evine giren saffet hoca ile uzaktan tekrar karşılaşmışlar ve hoca evine girince belediye meydanı’na doğru yollarına devam etmişlerdir.
c- kafile, camikebir’in önünden geçerek türbe mevkiine, tavuk pazarı, arasta çarşısı, tosun hanı, keçeciler çarşısı başından tekbir ve tehlil getirerek ve sokaklardaki halkı meydana davet ederek 7.4/’ta belediye meydanı’na gelmiş ve bayrağı dikmişlerdir.
bayrağın rekzi hususunda sabık belediye arabacısı filornalı yahya oğlu hüseyin kazmasıyla toprağı kazarak çukur açmaya yardım etmiştir.
katliamı alkışlayan ahali ve kubilay’ın otopsi raporu
6- cami, mescit, saffet efendi, menemen’i dolaşma, belediye meydanı, halk, halkın vaziyeti, methinin ve arkadaşlarının hal ve tavırları, görenler, resmi makamlardan haber verenleri (telgraf müdürü)
a- mürteciler kasabaya nasıl dahil oldukları ve mescide gelerek bayrak aldıkları ve dolaşma esnasında saffet hoca ile ne tarzda görüştükleri ve yarım saat devam eden dolaşmadan sonra belediye önüne hangi yolları takiben geldikleri altıncı maddede yazılmıştır.
b- mürteciler mescitten bayrağı aldıktan ve toplanmaya başlayan cemaatı bekleyerek onları dahi meydana davet eyledikten sonra ve bayrak taşımak vazifesini nalıncı hasan’a vererek altıncı maddede tasrih edilen dolaşma harekatını bitirdikten sonra belediye önüne gelmişler ve dolaşma esnasında mürteciler her mahallede halkın hükümet meydanına toplanmalarını yüksek sesle ilan etmişlerdir. mürtecileri takip eden birkaç kişi ile bunların belediye meydanına tekrar avdetine kadar işbu meydanın muhtelif sokak başlarında toplanan kimselerin mevcudu bu safhada seksene baliğ olmuştur.
c- bayrağın dikilmesinde bu halk arasında altıncı maddede gösterildiği veçhile sabık bir belediye amelesi yardım etmiş, diğerleri seyirci vaziyetinde kalmışlardır. mürteciler çektikleri esrar tesiri ile mütemadiyen (şeriat ve tevhidin bayrağı altına giriniz, kurtulmak isteyen gelir, kalanlar kılınçtan geçecektir. ben metii resul’üm. arkamızdan 60 bin kişi gelmektedir ve sokakları her tarafta silahlı adamlarımız tutmuştur. asker bize silah atmaz, bize top ve mermi tesir etmez) gibi ifadelerle hülasa olunabilen haykırmalarla halkı ayaklandırmaya çalışmakta idiler. bunlardan nalıncı hasan bayrak muhafızlık vazifesini ifa etmekte, ali oğlu hasan, emrullah oğlu mehmet emin silahsız olarak bayrak muhafızına yardım etmekte idiler.
d- bu manzarayı ilk olarak avukat katibi mehmet tevfik efendi, hükümette bulunan jandarma yazıcısı ali’ye haber verince ali hemen topladığı dört neferi silah başı ve hükümetin avlusundaki duvarın arkasına yerleştirerek kendisi bayrak tarafına doğru ve bu adamların içine koşmuş ve bunların emellerini ve çirkin hareketlerini sormuştur.
mehti olan derviş mehmet kendisinin 12. imam olacağını herkesin bayrak altına geçeceğini, yine tekbir alarak söylemesi ve kendisine muhasım bir vaziyet almaları ve halkın toplanması üzerine ürken ali hemen meydandaki otomobillerden biri ile jandarma yüzbaşısı fahri efendi’nin evine gitmiş ve vak’ayı haber vermiştir. yüzbaşı hemen giyinerek ve yaya olarak ali ile doğruca meydana gelmiştir.
yüzbaşı fahri efendi on adım mesafeye yaklaşınca ne için toplandıklarını, bayrağın sebebini sormuş ve toplanmanın yasak olduğunu anlatarak halka dahi (biz konuşuyoruz, siz ne bekliyorsunuz, işinize gidin) hitap ve ihtarı üzerine halk bir şey dememiş, mehti de (şimdi on ikinci imama ve tevhide sizi iman ettireceğim) sözünü söylemiş ve işte bu sözler üzerine halkın bir kısmı el çırpmıştır.
yüzbaşı bundan telaş ederek ve halkın bunlarla birleşerek zehabile çirken bir tecavüze uğramamak ve hükümetin başına bir gaile açarak sonunda milletten birkaç yüz kişinin kırılmasına sebebiyet verilmesi gibi tevehhüm ve endişelerle asker kuvveti istemek için hükümete dönmüş ve evvelce yazıcı ali tarafından mevziye sokulan dört jandarma neferini geriye çekerek hükümete girmiş ve mevki kumandanlığına müracaat etmek üzere hükümet binası içindeki santral odasına gelmiştir. getirdiği jandarmalarla asker gelinceye kadar hükümete bir tecavüz olursa müdafaa etmelerini ve ateş açmalarını emreder ve jandarmalardan ikisini cephe kapısının iki tarafındaki iki pencereye yerleştirir.
yüzbaşı fahri efendi telefonla evvelahır üçüncü alaya ve kaza kaymakamının telefonu işlemeyince telgrafhane telefonu vasıtasıyla kaymakama ve ayrıca vilayete malumat vermiştir.
posta müdürü bizzat kaymakamın evine gitmek suretiyle keyfiyetten kaymakamı haberdar etmiş ve kaymakam da aldığı büyük mikyastaki heyecanlı havadisi tahlil etmeden ve telefonun bozukluğu hasebiyle de jandarma bölük kumandalığıyla muhabere edemeden müşterek tedbir almak ve vilayeti de haberdar etmek amacıyla mevki kumandanın yanına gitmiş ve kışlaya giderken alay kumandanına yolda tesadüf etmiştir.
jandarma yüzbaşısı telefon santraline girer girmez evvela alay nöbetçi zabitini ve alay kumandan muavinlerinden stajyer nedim bey’i haberdar eder ve müfrezenin hükümete yerleştirilmesini ister ve jandarma bölüm kumandanı asker kuvveti istemek üzere hükümet dairesine gelirken yazıcı ali’yi beraberinde getirmeyerek nizamiye müfrezesini beklemek ve beraber gelmek üzere telgrafhane istikametine gönderir. ali, itfaiye merkezine kadar gider, o esnada kubilay bey müfrezesi gelir, fakat telgrafhane ittisalindeki dar sokaktan ve kestirme yoldan girdiği için müfrezeyi göremez.
silahlar patlayınca telgrafhaneye doğru gelir, bu ana kadar dürüst hareket eden yazıcı ali heyecana kapılır, telgrafhaneye girer ve telgrafçıların delaletiyle arka taraftaki odanın penceresinden sarkarak dışarı çıkar. fakat bu müddet zarfında sırasında tafsil edildiği veçhile şehit zabitin başı kesilmek vahşet ve faciası da yapılmış olur ve görmüyor.
jandarma yüzbaşının hükümete girmesini müteakip 4. alay iaşe zabiti ve nöbetçi yüzbaşısı mehmet ali bey de o esnada ve kubilay bey müfrezesinin takip ettiği yoldan ve daha evvel belediye meydanına doğru gelirken mürtecilerle karşılaşır ve mehti derviş mehmet bu zabiti çağırır ve aralarında bir bir mühavere olur. buna da jandarma yüzbaşısına söylendiği gibi yüksek sesle tevhitten ve şeriattan, irşattan bahseder. yüzbaşı bu manzaranın vehametini görünce o da hükümetteki telefon santraline gelir ve mevki kumandanlığından nedim bey’den bir müfreze ister.
mevki kumandanlığı daha evvel jandarma kumandanlığından vaki müracaat üzerine kubilay bey müfrezesinin yola çıktığını ve o müfreze ile irtibatı emreder.
yüzbaşı bey müfrezenin gelmesine intizaren jandarma tavlasındaki emireri vasıtasıyla evinden tabancasını ister ve hükümete girer. jandarma yüzbaşısı ona bir mavzer verir ve hükümette yüzbaşısı ile kalır. irtibat tesis edilemeyen kubilay bey müfrezesi geldikten ve vahşiyane ika edilen şehadet vak’ası camiin iç avlusunda yapıldıktan sonra dahi yine hükümette kalırlar ve orada ikisi zabit olmak üzere herhalde faik bir silah kuvveti vücuda gelmiş bulunur.
kubilay bey müfrezesi saat sekiz buçukta hadise mahalline geliyor. efradı telgrafhane ittisalindeki yolda manga kolu nizamında ve süngü taktırarak bırakıyor. kendisi mürtecilerin yanına gidiyor. mehti mehmed’in yakasına yapışarak çekiyor ve yaptıkları hareketin şeametini (uğursuzluk) anlatıyor ve bunlarla uğraşırken yere düşüyor ve mürtecilerden biri tarafından atılan kurşunla yaralanıyor. fakat derhal ayağa kalkarak camiiye doğru giderken yaranın tesiriyle avluda düşüyor. kahraman kubilay bey’in yaralandığını gören müfreze kolordu kumandanlığı’nca tahkik ve tespit buyurulan amiller altında ateş etmeksizin ve yaralanan zabitlerine hiçbir alaka göstermeksizin vak’a mahallini terk edip dağılıyorlar ve bundan dolayıdır ki zabitlerinin uğradığı feci vahşet ve akibetten dahi haberdar olamıyorlar.
beş on dakika sonra yaralının cami avlusunda olduğunu uzaktan gören mehti mehmet’le şamdan mehmet giderek yanlarındaki bir bıçakla ve pek feci bir surette başını kesiyorlar ve kesilen başı avludaki musalla taşına vurarak silktikten sonra belediye meydanına getirip bayrak direğine takıyorlar. hapishane duvarının beş metre açığında olan bu manzarayı hapisler yalnız fecaatı irtikap eyleyen canavarların “lahavle” seslerini işitmişlerdir. meydandaki elektrik direğine bir kuşakla bağlanan bayrağın direği kırılmak istidadını gösterince mürtecilerin talebi üzerine yanyalı arnavut kamil 70-80 metre mesafedeki dükkanından bir ip getiriyor ve bayrak deyneği elektrik direğine bağlanıyor.
mürteciler kesilen başın etrafından dolaşarak halkın iştirakini temine çalışırken ikinci safhanın müfrezeleri geliyor.
yüzbaşı bari bey’in kumandasında bulunan bir müfreze bir mangası ile ziraat bankası sokağı ile kazar camii civarındaki parmaklıklarda, bir mangası ile de arap hasan fabrikası önünden gelen yolda ve mütebaki kuvvetiyle de eczane sokağında tertibat almış ve yüzbaşı ragıp bey’in kuvvetiyle de eczane sokağında tertibat almış ve yüzbaşı ragıp bey’in müfrezesi de c.halk fırkası mahfelinde mevzi alarak her iki müfreze canavar mürtecilere (halkın dağılmaları hakkındaki ihtarları yaptıktan sonra) ateş açtırmış ve bilindiği veçhile tepelenmiş ve iki silahsız kasap sokağındaki halka karışarak savuşmuşlar ve bir mezarlıkta birleşerek emiralem ve manisa istikametine dağlara kaçmışlardır. bu sırada hapishane yanında silahsız olarak bulunan ve kubilay bey’in şehadetini gören kır bekçisi hasan çavuş beş dakika mesafede ve ahi hızır mahallesindeki evine koşarak oradan silahını alır ve yetişerek ikinci safha müfrezelerinin ateşine iştirak eder ve kendisi de mürtecilerin mukabil ateşiyle ziraat bankası’nın iç avlusunda şehit oluyor. ikinci bekçi de nalıncı ali usta’nın dükkanı önünde bulunmakta iken şehit düşer.
7- halk ve halkın vaziyeti:
toplanan ve neticeye doğru muhtelif köşe ağızlarında ve kısmen de mürtecilerin yakınında 300 kadar tahmin olunan halkın kısmı azamı lakayt ve seyirci mevkiinde kalmış ve harekete kadar vahşet eseri facianın karşısında donuk ve hissiz görünmüş olmaları lisan ve teessürle telif olunamaz.
bunlardan bir kısmının ayrıca el çırpmak suretiyle alakave tasvip göstermiş olması, bir ikisinin hainlere sigara ve sicim getirmesi, bir kaçının da bayrak altında zikre iştiraki ve bir kişinin mahalle arasında o esnada silah atmak suretiyle halkın bu hadiseye dikkatini celbetmesi bir birini tamamlayan ve irtica temayülünü gösteren kul halinde bir hareket çehresi arzeder. bir fark ile ki bu halk müsellah surette ve fiilen iştirak etmemiştir.
8- mehtinin ve arkadaşlarının hal ve tavırları:
aylardan beri politika cereyanları ile çok tahrik edilmiş ve bir kısım matbuatın zalimane safsataları ile hisleri tağyir edilmiş bir muhiti menemen mürteciler ve onları sevk ve idare edenler bilerek intihap eylemişlerdir. bundan dolayıdır ki kafaları ve ruhları taassubun yaman ateşiyle dumanlaşmış mürteci; esrarkeş tarikatçılar daha bidayetten beri endişesiz idiler. gerek meydanda ve gerek kasabanın içinde pervasızca hareket ettiler. ve herhalde sağlam bir noktai istinatları vardık ki muvaffak olmaları halinde askerin de kendilerine silah atmayacağı ve halkın hep iltihak edeceği hakkında ümitlerini besliyorlardı. bu da itirafları ile sabittir.
9- diğer müfrezelerin müsademesi sekizinci maddede ve vak’a sırasında tarih edilmiştir. jandarma yüzbaşısının tenkidi:
yüzbaşı fahri efendi yalnız üç büyük silah taşıyan şakilere silah adedince dahi vedaha ilk andan beri tefevukku var idi. onlar açıkta kendileri duvar arkasında ve pusuda idi. ve jandarma yazıcısı ali efendi kendi tedbiri ile bu vaziyeti fiilen hazırlamıştı. binaenaleyh yapılacak bir teslim ihtarı bir yaylım ateş halkı dağıtmak ve bizzat halk tarafından bunların bağlattırılması mümkündü. ve bunun için de şahsen gösterilecek bir celalet kaf’i gelirdi. bir taraftan da askeri kumandanlığından yardım istenebilirdi. bahusus ki bizzat telefonla kendisne verdiğim emirde bir iki dakika içinde bunlara ateş açarak izale etmediğiniz takdirde bu vaziyetin vahametini ve ağır mesuliyetini düşününüz demiştim. ve bunu deruhte etmişti. buna rağmen yapamadı ve dahiliye vekili beyefendi ile ordu müfettişi hazretlerinin huzurlarında dahi bunu itiraf eyledi. kendisine evvel ve ahir amil ve müessir olan zihniyet en nihayet askeri müfreze ile olan irtibatını bile düşünemeyecek derecede iradesini sarsmış ve sonuna kadar bunu yürüterek elinde daima düşmanı bir hamlede kıracak kuvvetini de mefluç tutmuştur. kendisinin muhafazakar olarak ve halk ile şakilerin birleştikleri fikirlerini dahi doğru telakki etsek yine bunun tarzı halli vardı kuvvetini toplu tutar, hakim ve başlarında bulunur telefondan askeri müfreze ister irtibatını derhal tesis için bir iki bekçi gönderir askeri müfreze ile bir arada hareketini tanzim eder ve buna intizaren daima yine vaziyete hakim olur ve düşmanını göz önünden ayırmaz. bu takdirde müfreze ile irtibatı olsun olmasın kublay bey’in düşmanla temasını görür görmez kendisi dahi müfrezesiyle teşriki mesai eder. ortaya atılır bunları yakalarlardı. müsademe dahi edilse ve zabit yaralansa bile facia böyle vahşet derecesini bulamazdı. binaenaleyh asabı ve iradesi tamamıyla bozuldu. ilk düşüncesinde ihtiyatkar bir mülahaza dahi olsa ve bunda isabet dahi görülse idaresizlik ve iradesizlik bu neticeyi verdi ve jandarma neferleri dahi bu idaresizlik yüzünden binanın içinde mefluç kaldı.
10- kaymakamın tenkidi ve vilayetin tedabiri:
kaymakam bey’in ilk hamlede kulağına sokulan ve şişirilen büyük ve heyecanlı havadis kendisini haddinden fazla tedbir ve ihtiyat ve tevakkiye sevk etmiş ve çarşıda toplanan halkın ve silahlı mürtecilerin hükümet konağının jandarma kuvvetinin vaziyetini tetkik ve bunlara kendi tedbiriyle hakim olabilmek imkanını aramaktan uzak bulundurmuştur.
telefon hattının bozukluğu hasebiyle hemen jandarma ve mevki kumandanlığı ile temas edememesi mürtecilerin ağzından halk arasına yayılan; müsellah kuvvetlerin sıokakları sardığı ve hatların kesildiği ve otomobillerin durdurulduğu şeklindeki heyecan şayiaları, vaziyeti sükünetle tahlil ve buna göre uygun bir tedbir almasına mani olmuş ve tek başına hükümete gitmeyi mahzurlu görünce daha salim telakki ettiği mevki kumandanlığı nezdine bizzat gitmeyi tercih etmiş ve yapmış ve vilayeti de oradan haberdar etmiştir. kaymakam beyden evvel jandarma yüzbaşısı vilayeti haberdar ettiği gibi menemen telgrafhanesi dahi izmir telgrafhanesi vasıtasıyla bu hadiseyi haber vermişti.
kısa ve dakika farklarıyla olan bu malumat üzerine evvela temasında olan jandarma kumandanına şiddetli emir verildiği gibi kaza kaymakamının da hemen kumandanlığın yardımıyla hükümete gidip vaziyeti görmesi ve hakim olması tebliğ edildi. ve mevki kumandanını da bu vaziyete hakim olmak ve mürtecileri tepelemek ve o anda tasvir ettikleri kasaba sokaklarının daha bazı mürteci silahlılarla işgali yolların kesilmesi, otomobillerin durdurulması gibi şayialara karşı müessir ve seri ve kaymakam beyle müşteriken tedbirler almalarını tavsiye eyledim. ve kumandan bey de müfrezelerin bir birini takiben çıkarıldığını, şümullü tertibatın alındığını telefonla bildirdi. kaymakam bey o anda kendisini ihata eden şeraitin tesiri altında kalmıştır. böyle olduğuna göre mevki kumandanlığından bir yardım alarak süratle ve imkan olan ilk müfrezelerle hükümete ve iş başına yetişmesi lazımdı. kumandanlar kışlada askerin başında olduğuna göre alay karargahına giden kaza kaymakamı orada muhabere etmiş ve kumandanlığın gösterdiği yardımla hükümete gitmiştir. ancak saat dokuzda kaza kaymakamı hükümet telefonundan benimle görüşmüş ve vaziyeti hülasa etmiş ve çıkan şayiaların aslı olmadığını ve sükunetin iade edildiğini bildirmiş ve bazı tedbirler üzerine görüşülmüştü. vilayetin ne suretle haberdar edildiği bertafsil izah edilmiş ve oraca alınması lazım gelen tedbirler telefonla gerek kaymakam, gerek mevki kumandanına ve jandarmaya bildirildiği gibi oradaki şeraitin değişmesi ve kespi zaf eylemesi üzerine ayrıca buradan da yerleri müstahkem mevkiden alınan efratla doldurulan ve hapishane muhafızı bulunan izmir bölüğünden de kamyonla ve bölük kumandanıyla beraber bir jandarma müfrezesi resmi ve sivil polis tahkik heyeti sevk edilmiş, hemen müddei umumi beyefendi ile görüşerek iki muavini ve müteakiben kendisi ve vali muavini saip bey mahalline otomobillerle hareket ettirilmiştir. birkaç saat zarfında orada hem adli hem de idari ve hem de jandarma üzerinde olan tetkikat başlamıştır. bir taraftan da telgrafhaneye gidilerek bütün kazalar ve civar vilayetlere makine başında malumat verilmiş ve icaraatın o anda belirmiş olan hülasaları sırasıyla tebliğ edilerek muhittin teyakkuzu celp edilmiştir. menemen’den savuşan iki silahsız mürteci şakilerin nereye gittikleri belli olmadığından kasaba içinde birkaç saat kadar halk evlerinden çıkmamış ve firarilerin manisa istikametinde kaçmaları ihtimaliyle manisa valisi beyefendi ile görüşülerek müşterek takip tertibatı alınmış ve yarasının müsaade ettiği ilk dakikalarda emrullah oğlu mehmet emin’in verdiği malumatlarla firarilerin hüviyeti tesbit ve tamim olunmuş ve bilhassa hayatı tehlikede olan yaralı mehmet emin’in zaman zaman alınan ifadelerinden hadiseye ve şümulüne nüfuz etmek en birinci vazife olmuştur. bilhassa vekaleti celile’nin birkaç ay evvel mahremane tamim eylediği hilafet komitası ve nakşibendi tarikatının harekatı gözönüne getirilerek irtibat aranmıştır.
11- vali muavini ve telgrafla kuşadası’ndan celp ettiğim vilayet jandarma kumandanı idare ve jandarma mesaisi ile müdde-i umumi beyefendi de adli vaziyetle bizzat meşgul olduğu gibi vilayete ait olan devamlı tedabir dair ittihaz olunmuş ve büyük makamlar vaziyet üzerinde tenvir (aydınlatma) edilmişlerdir.”
http://www.ntvmsnbc.com/news/389589.asp
bir tarikatın manisa-balıkesir bölgesindeki elebaşısı olan laz ibrahim hoca tarafından kışkırtılanlar, bu tarihte manisa sokaklarında topluca harekete geçerek gösterilere başladılar. başlarındaki derviş mehmet adlı yobaz, menemen’in 72 bin müslüman arap tarafından kuşatıldığını, halkın yeşil bayrak altında toplanması gerektiğini ilan etti. olay kısa zamanda tam bir irtica hareketi niteliğini aldı. menemen’de yedek subaylığını yapan mustafa fehmi kubilay, olayı mangasıyla bastırmak için başkaldıranların üzerine yürüdü. topluluğu korkutarak dağıtmak amacıyla manevra mermisi taşıyan askerlere ateş emrini verdi. asiler kubilay’ı önce yaraladılar, sonra bir caminin musalla taşında başını kesip yeşil bayrağın tepesine takarak bir süre kasaba sokaklarında dolaştırdılar. bu sırada kendilerine engel olmak isteyen şevki ve hasan adlı iki bekçiyi de öldürdüler. ordu birlikleri hemen olay yerine gelerek şeriatçıları dağıttı. bu arada derviş mehmet ve iki adamı öldürüldü. balıkesir, manisa ve menemen’de sıkı yönetim ilan edildi. general mustafa muğlalı başkanlığında kurulan askeri mahkeme 2 bin 200 sanığı yargıladı. bu sanıklardan bazıları beraat etti, bazıları çeşitli cezalara çarptırıldı. 29’u ise kubilay’ın şehit edildiği yerde asıldı.
olayin hemen ardindan tutulan rapor
aşağıda okuyacağınız 13212-5 no’lu belge, kubilay olayı’nın hemen ardından düzenlenen ilk raporlardan birisini oluşturuyor:
“1- vak’a failleri kimlerdir? her birinin muhtasar hüviyetleri, iştigalleri, dervişliğe intisapları, şeyhleri
vak’anın failleri:
a- manisa’nın ebekuyu mahallesi’nden 33 yaşlarında berber maktul hasan oğlu mehmet. giritlidir. altı yedi seneden beri budakçılık ve çapacılıkla iştigal eder. yedi sene evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi alaşehirli şeyh ahmet muhtar efendi’dir. çerkez etem’in kuvayi milliye arkadaşı olup birlikte yunanlılara teslim olmuşlardır.
b- manisa’nın lalapaşa mahallesinde mukim menemen’in bozalan köyü’nden 63 yaşlarında sütçü maktul mehmet dayı (eski sanatı rençberdir) beş sene evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi mehti namını taşıyan giritli hasan oğlu mehmet’tir.
c- manisa’nın ebekuyu mahallesi’nden 319 tevellütlü bağcı maktul şamdan mehmet. üç sene evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi maktul giritli mehti mehmet’tir.
d- manisa’nın ebekuyu mahallesinden 329 tevellütlü bağcı giritli ali oğlu hasan. bir ay evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi maktul giritli mehti mehmet’tir.
e- manisa’nın narlıca mahallesi’nden 318 tevellütlü bağcı emrullah oğlu mehmet emin. üç ay evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi maktul giritli mehti mehmet’tir.
f- manisa’nın aktarhoca mahallesi’nden 326 tevellütlü nalıncılıkla iştigal eden mustafa oğlu hasan. iki sene evvel nakşibendi tarikatına intisap etmiştir. şeyhi manisa tabur imamı laz ibrahim efendi’dir. bunun mühim rolleri vardır.
1- ne zaman, nerede içtima ederler ve ne ile meşgul olurlarmış?
vak’anın failleri olan (altı şahıs) mehti ve müritleri üç aydan beri sık sık manisa’nın lalapaşa mahallesi’nde çırak mustafa’nın kahvesiyle tatlıcı hüseyin efendi’nin, manisa’da tabur imamı ilyas efendi’nin hanesinde toplanarak zikir ederler ve görüşürlerdi.
2- harekete geçmeye ne vakit karar verilmiş, kim vermiş, maksat ve hedef ne imiş?
a- 4/kanunuevvel/930 tarihinden 7/12/930 tarihine kadar manisa’nın lalapaşa mahallesi’nde tatlıcı ......... da harekete geçilme kararı verilmiş, mehti denilen maktul derviş mehmed’in bu baştaki teklifi müritlerce kabul edilmiştir.
b- hedef ve maksatları:
menemen’de derviş mehmed’in mehtiliğini ve şeriatı ilan, halkı tevbe ve imana davet ile beraber bu hareketlerini diğer kaza ve vilayetlere de teşmil etmektir.
üç buçuk ay evvel on altıncı fırkadan mütekait imamlardan olup istanbul’dan gelen ibrahim efendi huzuriyle manisa’da elyem tabur imamı ilyas efendi’nin evinde yapılan bir içtimada; mütekait laz ibrahim ibrahim efendi; abdülhamid’in oğlu selim efendi’nin büyük bir kuvvetle bu sene memleketi işgal ve ankara’yı iskat ederek halife ve padişahlığa çıkacağını ve şeriatın tekrar tesis edileceğini ve bu meselelerin istanbul içtimaında görüşüldüğünü huzuruna bildirmiştir.
3- hangi köylere, ne gün uğramışlar, kimlerle görüşmüşler, köylerin muavenetleri:
a- 7/12/930’da manisa’dan çıkan mürtecilerden mehti mehmed, şamdan mehmet, sütçü mehmet aynı günde manisa’ya beş saat mesafede paşa köyü’ne gelerek mehtinin kayınvalidesi rukiye’nin evine misafir olmuşlardır. burada bir gece istirahatla manisa’da bıçakçı mustafa, giritli ismail tarafından tedarik edilerek rukiye’nin evine bırakılan silah ve cephanelerini almışlardır.
8/12/930 tarihinde kendilerine iltihak eden giritli hasan, emrullah oğlu mehmet emin, nalıncı mustafa oğlu hasan, çakır mustafa oğlu ramazan ile birlikte saat 18’de paşa köyü’nden hareketle iki saat yol yürüdükten sonra 9/12/930 tarihinde menemen’in sünbüllü köyü civarında ormana gelmişler ve bir su başında beş altı saat istirahat etmişlerdir.
b- burada çakır mustafa oğlu ramazan bunları bırakarak geriye kaçmıştır. diğer altısı bu ormandan saat 14’te kalkarak saat 22’de menemen’in bozalan köyü’ne gelmişlerdir.
bozalan köyü’nde sütçü mehmed’in kardeşi hacı ismail’in evinde bir hafta misafir kalarak zikir ile meşgul olmuşlardır. bu müddet zarfında gelen gidenin çokluğu zikirlerine mani olmaya başlamış ve mehti ile sütçü mehmed’in teklifi üzerine bir kulübe yapmış ve mürteciler buraya nakletmişlerdir. burada da bir hafta kalarak zikir ve tevhit ile meşgul olmuşlardır.
bunlar paşa köyü’nde kahvede bütün köy halkına (mehtii resul) olduğunu ilan ettiği gibi bozalan köyü’nde de hacı ismail ve büyük oğlu hasan, küçük oğlu hüseyin, koca mustafa, göreceli abdülkerim, köy ihtiyar heyetinden halil oğlu hasan’a ve diğer bütün köy halkına mehtiliğini ilan etmiştir.
c- paşa köyü’nde mehti arkadaşlarına kayınvalidesi rukiye’nin damatları osman, abdurrahman, ahmet ve bozalan’da hacı ismail ve oğullarıyla koca mustafa ve abdülkerim ve diğer bazı köylerden iaşe ve ibate hususunda yardım görmüşler ve bu köylerin ihtiyar heyetlerinden hiç kimse irtica hareketinden hükümeti haberdar etmemişlerdir.
(kuco mustafa mürtecilerin bozalan’da kaldıkları bir hafta zarfında menemen’e gelerek hükümetin kendilerinden haberdar olup olmadığını tetkik ve ihbar etmek vazifesini almış ve ifa etmiştir.)
4- menemen’e hareket:
22/12/930’da saat 17’de bozalan’daki kulübelerinden hareket eden mürtecileri bozalanlı hacı ismail’in küçük oğlu hüseyin ile göreceli abdülkerim kendi merkepleriyle görece kabristanı’na kadar getirmiş ve abdülkerim’in (allah muvaffakiyet versin, şeriatı kurduktan ve bu işi muzarferen başardıktan sonra ben arkadaşlarımla birlikte size iltihak ederiz) demiş. mürteciler menemen’e doğru yola devam ederek gediz nehrini kayıkla geçmişler ve 23/12/930’da saat 6.30’da menemen’e gelmişlerdir. bozalan’da iken emiralem jandarma karakolu’nun basılarak silahlarının alınması konuşulmuş ise tatbik edilmemiştir.
5- saatler tasrih ve tespit edilmek şartıyla menemen’deki hareket ve faaliyetleri:
a- mürteciler evvelce aralarında karar verdikleri veçhile şaban ayı’nın üçüncü gününe müsadif (23/12/930) sabahı saat altı buçukta yahşigedik denilen mahalden menemen kasabası’na dahil olarak zafer ilk mektep binasının önünden müftü namı diğer kise köye mescidine gelmişlerdir.
b- saat yediyi on beş geçe sabah namazını müteakip camiden aldıkları (inna fetehnalek) yazılı bayrakla ve kendilerini 5-10 kişilik bir halk kütlesi takip etmek suretiyle yarım saat zarfında belediye meydanı ile belediye arasındaki sokağı takiben ve hükümet önünden geçerek bergama caddesi’ne dahil ve mezkür caddenin solundaki şeref bey’in un ve yağ fabrikası önünden geçerek krokide oklarla gösterilen yolu takiben pazarbaşı mahallesi’ne dahil olmuşlar ve buradan camikebir mahallesi’nin kılıçaslan sokağı’nda kain saffet hoca’nın hanesine yakın bir köşede tevakkuf etmişlerdir. bu tevakkuf yerinde mehti, arkadaşlarına kendisine intizar etmelerini söyleyerek tek başına zahire mağazalarına çıkan sokağı takiben 68 numaralı doğa köylü ahmed’e ait zahire mağazası önünde saffet hoca’yla mülaki olmuş (saffet efendi balkan harbinde ordu vaizliği etmiş ve mısır’da tahsil görmüş bilahare manisa’da hatuniye camii’nin vaizliğini yapmıştır) ve pek kısa bir tevakkuftan sonra saffet hoca mehtinin geldiği sokağı, mehti de bu sokağa mütenazır bulunan ve diğer arkadaşlarının intizarda bulunduğu sokağa doğru gitmiş ve arkadaşlarını çağırarak saffet hoca’nın evi yakınındaki ve şimdiki belediye reisi idris bey’in pencereleri altındaki yay kaldırımında saf haline sokmuş ve kendisi öne geçerek karşıdan gelen ve evine giren saffet hoca ile uzaktan tekrar karşılaşmışlar ve hoca evine girince belediye meydanı’na doğru yollarına devam etmişlerdir.
c- kafile, camikebir’in önünden geçerek türbe mevkiine, tavuk pazarı, arasta çarşısı, tosun hanı, keçeciler çarşısı başından tekbir ve tehlil getirerek ve sokaklardaki halkı meydana davet ederek 7.4/’ta belediye meydanı’na gelmiş ve bayrağı dikmişlerdir.
bayrağın rekzi hususunda sabık belediye arabacısı filornalı yahya oğlu hüseyin kazmasıyla toprağı kazarak çukur açmaya yardım etmiştir.
katliamı alkışlayan ahali ve kubilay’ın otopsi raporu
6- cami, mescit, saffet efendi, menemen’i dolaşma, belediye meydanı, halk, halkın vaziyeti, methinin ve arkadaşlarının hal ve tavırları, görenler, resmi makamlardan haber verenleri (telgraf müdürü)
a- mürteciler kasabaya nasıl dahil oldukları ve mescide gelerek bayrak aldıkları ve dolaşma esnasında saffet hoca ile ne tarzda görüştükleri ve yarım saat devam eden dolaşmadan sonra belediye önüne hangi yolları takiben geldikleri altıncı maddede yazılmıştır.
b- mürteciler mescitten bayrağı aldıktan ve toplanmaya başlayan cemaatı bekleyerek onları dahi meydana davet eyledikten sonra ve bayrak taşımak vazifesini nalıncı hasan’a vererek altıncı maddede tasrih edilen dolaşma harekatını bitirdikten sonra belediye önüne gelmişler ve dolaşma esnasında mürteciler her mahallede halkın hükümet meydanına toplanmalarını yüksek sesle ilan etmişlerdir. mürtecileri takip eden birkaç kişi ile bunların belediye meydanına tekrar avdetine kadar işbu meydanın muhtelif sokak başlarında toplanan kimselerin mevcudu bu safhada seksene baliğ olmuştur.
c- bayrağın dikilmesinde bu halk arasında altıncı maddede gösterildiği veçhile sabık bir belediye amelesi yardım etmiş, diğerleri seyirci vaziyetinde kalmışlardır. mürteciler çektikleri esrar tesiri ile mütemadiyen (şeriat ve tevhidin bayrağı altına giriniz, kurtulmak isteyen gelir, kalanlar kılınçtan geçecektir. ben metii resul’üm. arkamızdan 60 bin kişi gelmektedir ve sokakları her tarafta silahlı adamlarımız tutmuştur. asker bize silah atmaz, bize top ve mermi tesir etmez) gibi ifadelerle hülasa olunabilen haykırmalarla halkı ayaklandırmaya çalışmakta idiler. bunlardan nalıncı hasan bayrak muhafızlık vazifesini ifa etmekte, ali oğlu hasan, emrullah oğlu mehmet emin silahsız olarak bayrak muhafızına yardım etmekte idiler.
d- bu manzarayı ilk olarak avukat katibi mehmet tevfik efendi, hükümette bulunan jandarma yazıcısı ali’ye haber verince ali hemen topladığı dört neferi silah başı ve hükümetin avlusundaki duvarın arkasına yerleştirerek kendisi bayrak tarafına doğru ve bu adamların içine koşmuş ve bunların emellerini ve çirkin hareketlerini sormuştur.
mehti olan derviş mehmet kendisinin 12. imam olacağını herkesin bayrak altına geçeceğini, yine tekbir alarak söylemesi ve kendisine muhasım bir vaziyet almaları ve halkın toplanması üzerine ürken ali hemen meydandaki otomobillerden biri ile jandarma yüzbaşısı fahri efendi’nin evine gitmiş ve vak’ayı haber vermiştir. yüzbaşı hemen giyinerek ve yaya olarak ali ile doğruca meydana gelmiştir.
yüzbaşı fahri efendi on adım mesafeye yaklaşınca ne için toplandıklarını, bayrağın sebebini sormuş ve toplanmanın yasak olduğunu anlatarak halka dahi (biz konuşuyoruz, siz ne bekliyorsunuz, işinize gidin) hitap ve ihtarı üzerine halk bir şey dememiş, mehti de (şimdi on ikinci imama ve tevhide sizi iman ettireceğim) sözünü söylemiş ve işte bu sözler üzerine halkın bir kısmı el çırpmıştır.
yüzbaşı bundan telaş ederek ve halkın bunlarla birleşerek zehabile çirken bir tecavüze uğramamak ve hükümetin başına bir gaile açarak sonunda milletten birkaç yüz kişinin kırılmasına sebebiyet verilmesi gibi tevehhüm ve endişelerle asker kuvveti istemek için hükümete dönmüş ve evvelce yazıcı ali tarafından mevziye sokulan dört jandarma neferini geriye çekerek hükümete girmiş ve mevki kumandanlığına müracaat etmek üzere hükümet binası içindeki santral odasına gelmiştir. getirdiği jandarmalarla asker gelinceye kadar hükümete bir tecavüz olursa müdafaa etmelerini ve ateş açmalarını emreder ve jandarmalardan ikisini cephe kapısının iki tarafındaki iki pencereye yerleştirir.
yüzbaşı fahri efendi telefonla evvelahır üçüncü alaya ve kaza kaymakamının telefonu işlemeyince telgrafhane telefonu vasıtasıyla kaymakama ve ayrıca vilayete malumat vermiştir.
posta müdürü bizzat kaymakamın evine gitmek suretiyle keyfiyetten kaymakamı haberdar etmiş ve kaymakam da aldığı büyük mikyastaki heyecanlı havadisi tahlil etmeden ve telefonun bozukluğu hasebiyle de jandarma bölük kumandalığıyla muhabere edemeden müşterek tedbir almak ve vilayeti de haberdar etmek amacıyla mevki kumandanın yanına gitmiş ve kışlaya giderken alay kumandanına yolda tesadüf etmiştir.
jandarma yüzbaşısı telefon santraline girer girmez evvela alay nöbetçi zabitini ve alay kumandan muavinlerinden stajyer nedim bey’i haberdar eder ve müfrezenin hükümete yerleştirilmesini ister ve jandarma bölüm kumandanı asker kuvveti istemek üzere hükümet dairesine gelirken yazıcı ali’yi beraberinde getirmeyerek nizamiye müfrezesini beklemek ve beraber gelmek üzere telgrafhane istikametine gönderir. ali, itfaiye merkezine kadar gider, o esnada kubilay bey müfrezesi gelir, fakat telgrafhane ittisalindeki dar sokaktan ve kestirme yoldan girdiği için müfrezeyi göremez.
silahlar patlayınca telgrafhaneye doğru gelir, bu ana kadar dürüst hareket eden yazıcı ali heyecana kapılır, telgrafhaneye girer ve telgrafçıların delaletiyle arka taraftaki odanın penceresinden sarkarak dışarı çıkar. fakat bu müddet zarfında sırasında tafsil edildiği veçhile şehit zabitin başı kesilmek vahşet ve faciası da yapılmış olur ve görmüyor.
jandarma yüzbaşının hükümete girmesini müteakip 4. alay iaşe zabiti ve nöbetçi yüzbaşısı mehmet ali bey de o esnada ve kubilay bey müfrezesinin takip ettiği yoldan ve daha evvel belediye meydanına doğru gelirken mürtecilerle karşılaşır ve mehti derviş mehmet bu zabiti çağırır ve aralarında bir bir mühavere olur. buna da jandarma yüzbaşısına söylendiği gibi yüksek sesle tevhitten ve şeriattan, irşattan bahseder. yüzbaşı bu manzaranın vehametini görünce o da hükümetteki telefon santraline gelir ve mevki kumandanlığından nedim bey’den bir müfreze ister.
mevki kumandanlığı daha evvel jandarma kumandanlığından vaki müracaat üzerine kubilay bey müfrezesinin yola çıktığını ve o müfreze ile irtibatı emreder.
yüzbaşı bey müfrezenin gelmesine intizaren jandarma tavlasındaki emireri vasıtasıyla evinden tabancasını ister ve hükümete girer. jandarma yüzbaşısı ona bir mavzer verir ve hükümette yüzbaşısı ile kalır. irtibat tesis edilemeyen kubilay bey müfrezesi geldikten ve vahşiyane ika edilen şehadet vak’ası camiin iç avlusunda yapıldıktan sonra dahi yine hükümette kalırlar ve orada ikisi zabit olmak üzere herhalde faik bir silah kuvveti vücuda gelmiş bulunur.
kubilay bey müfrezesi saat sekiz buçukta hadise mahalline geliyor. efradı telgrafhane ittisalindeki yolda manga kolu nizamında ve süngü taktırarak bırakıyor. kendisi mürtecilerin yanına gidiyor. mehti mehmed’in yakasına yapışarak çekiyor ve yaptıkları hareketin şeametini (uğursuzluk) anlatıyor ve bunlarla uğraşırken yere düşüyor ve mürtecilerden biri tarafından atılan kurşunla yaralanıyor. fakat derhal ayağa kalkarak camiiye doğru giderken yaranın tesiriyle avluda düşüyor. kahraman kubilay bey’in yaralandığını gören müfreze kolordu kumandanlığı’nca tahkik ve tespit buyurulan amiller altında ateş etmeksizin ve yaralanan zabitlerine hiçbir alaka göstermeksizin vak’a mahallini terk edip dağılıyorlar ve bundan dolayıdır ki zabitlerinin uğradığı feci vahşet ve akibetten dahi haberdar olamıyorlar.
beş on dakika sonra yaralının cami avlusunda olduğunu uzaktan gören mehti mehmet’le şamdan mehmet giderek yanlarındaki bir bıçakla ve pek feci bir surette başını kesiyorlar ve kesilen başı avludaki musalla taşına vurarak silktikten sonra belediye meydanına getirip bayrak direğine takıyorlar. hapishane duvarının beş metre açığında olan bu manzarayı hapisler yalnız fecaatı irtikap eyleyen canavarların “lahavle” seslerini işitmişlerdir. meydandaki elektrik direğine bir kuşakla bağlanan bayrağın direği kırılmak istidadını gösterince mürtecilerin talebi üzerine yanyalı arnavut kamil 70-80 metre mesafedeki dükkanından bir ip getiriyor ve bayrak deyneği elektrik direğine bağlanıyor.
mürteciler kesilen başın etrafından dolaşarak halkın iştirakini temine çalışırken ikinci safhanın müfrezeleri geliyor.
yüzbaşı bari bey’in kumandasında bulunan bir müfreze bir mangası ile ziraat bankası sokağı ile kazar camii civarındaki parmaklıklarda, bir mangası ile de arap hasan fabrikası önünden gelen yolda ve mütebaki kuvvetiyle de eczane sokağında tertibat almış ve yüzbaşı ragıp bey’in kuvvetiyle de eczane sokağında tertibat almış ve yüzbaşı ragıp bey’in müfrezesi de c.halk fırkası mahfelinde mevzi alarak her iki müfreze canavar mürtecilere (halkın dağılmaları hakkındaki ihtarları yaptıktan sonra) ateş açtırmış ve bilindiği veçhile tepelenmiş ve iki silahsız kasap sokağındaki halka karışarak savuşmuşlar ve bir mezarlıkta birleşerek emiralem ve manisa istikametine dağlara kaçmışlardır. bu sırada hapishane yanında silahsız olarak bulunan ve kubilay bey’in şehadetini gören kır bekçisi hasan çavuş beş dakika mesafede ve ahi hızır mahallesindeki evine koşarak oradan silahını alır ve yetişerek ikinci safha müfrezelerinin ateşine iştirak eder ve kendisi de mürtecilerin mukabil ateşiyle ziraat bankası’nın iç avlusunda şehit oluyor. ikinci bekçi de nalıncı ali usta’nın dükkanı önünde bulunmakta iken şehit düşer.
7- halk ve halkın vaziyeti:
toplanan ve neticeye doğru muhtelif köşe ağızlarında ve kısmen de mürtecilerin yakınında 300 kadar tahmin olunan halkın kısmı azamı lakayt ve seyirci mevkiinde kalmış ve harekete kadar vahşet eseri facianın karşısında donuk ve hissiz görünmüş olmaları lisan ve teessürle telif olunamaz.
bunlardan bir kısmının ayrıca el çırpmak suretiyle alakave tasvip göstermiş olması, bir ikisinin hainlere sigara ve sicim getirmesi, bir kaçının da bayrak altında zikre iştiraki ve bir kişinin mahalle arasında o esnada silah atmak suretiyle halkın bu hadiseye dikkatini celbetmesi bir birini tamamlayan ve irtica temayülünü gösteren kul halinde bir hareket çehresi arzeder. bir fark ile ki bu halk müsellah surette ve fiilen iştirak etmemiştir.
8- mehtinin ve arkadaşlarının hal ve tavırları:
aylardan beri politika cereyanları ile çok tahrik edilmiş ve bir kısım matbuatın zalimane safsataları ile hisleri tağyir edilmiş bir muhiti menemen mürteciler ve onları sevk ve idare edenler bilerek intihap eylemişlerdir. bundan dolayıdır ki kafaları ve ruhları taassubun yaman ateşiyle dumanlaşmış mürteci; esrarkeş tarikatçılar daha bidayetten beri endişesiz idiler. gerek meydanda ve gerek kasabanın içinde pervasızca hareket ettiler. ve herhalde sağlam bir noktai istinatları vardık ki muvaffak olmaları halinde askerin de kendilerine silah atmayacağı ve halkın hep iltihak edeceği hakkında ümitlerini besliyorlardı. bu da itirafları ile sabittir.
9- diğer müfrezelerin müsademesi sekizinci maddede ve vak’a sırasında tarih edilmiştir. jandarma yüzbaşısının tenkidi:
yüzbaşı fahri efendi yalnız üç büyük silah taşıyan şakilere silah adedince dahi vedaha ilk andan beri tefevukku var idi. onlar açıkta kendileri duvar arkasında ve pusuda idi. ve jandarma yazıcısı ali efendi kendi tedbiri ile bu vaziyeti fiilen hazırlamıştı. binaenaleyh yapılacak bir teslim ihtarı bir yaylım ateş halkı dağıtmak ve bizzat halk tarafından bunların bağlattırılması mümkündü. ve bunun için de şahsen gösterilecek bir celalet kaf’i gelirdi. bir taraftan da askeri kumandanlığından yardım istenebilirdi. bahusus ki bizzat telefonla kendisne verdiğim emirde bir iki dakika içinde bunlara ateş açarak izale etmediğiniz takdirde bu vaziyetin vahametini ve ağır mesuliyetini düşününüz demiştim. ve bunu deruhte etmişti. buna rağmen yapamadı ve dahiliye vekili beyefendi ile ordu müfettişi hazretlerinin huzurlarında dahi bunu itiraf eyledi. kendisine evvel ve ahir amil ve müessir olan zihniyet en nihayet askeri müfreze ile olan irtibatını bile düşünemeyecek derecede iradesini sarsmış ve sonuna kadar bunu yürüterek elinde daima düşmanı bir hamlede kıracak kuvvetini de mefluç tutmuştur. kendisinin muhafazakar olarak ve halk ile şakilerin birleştikleri fikirlerini dahi doğru telakki etsek yine bunun tarzı halli vardı kuvvetini toplu tutar, hakim ve başlarında bulunur telefondan askeri müfreze ister irtibatını derhal tesis için bir iki bekçi gönderir askeri müfreze ile bir arada hareketini tanzim eder ve buna intizaren daima yine vaziyete hakim olur ve düşmanını göz önünden ayırmaz. bu takdirde müfreze ile irtibatı olsun olmasın kublay bey’in düşmanla temasını görür görmez kendisi dahi müfrezesiyle teşriki mesai eder. ortaya atılır bunları yakalarlardı. müsademe dahi edilse ve zabit yaralansa bile facia böyle vahşet derecesini bulamazdı. binaenaleyh asabı ve iradesi tamamıyla bozuldu. ilk düşüncesinde ihtiyatkar bir mülahaza dahi olsa ve bunda isabet dahi görülse idaresizlik ve iradesizlik bu neticeyi verdi ve jandarma neferleri dahi bu idaresizlik yüzünden binanın içinde mefluç kaldı.
10- kaymakamın tenkidi ve vilayetin tedabiri:
kaymakam bey’in ilk hamlede kulağına sokulan ve şişirilen büyük ve heyecanlı havadis kendisini haddinden fazla tedbir ve ihtiyat ve tevakkiye sevk etmiş ve çarşıda toplanan halkın ve silahlı mürtecilerin hükümet konağının jandarma kuvvetinin vaziyetini tetkik ve bunlara kendi tedbiriyle hakim olabilmek imkanını aramaktan uzak bulundurmuştur.
telefon hattının bozukluğu hasebiyle hemen jandarma ve mevki kumandanlığı ile temas edememesi mürtecilerin ağzından halk arasına yayılan; müsellah kuvvetlerin sıokakları sardığı ve hatların kesildiği ve otomobillerin durdurulduğu şeklindeki heyecan şayiaları, vaziyeti sükünetle tahlil ve buna göre uygun bir tedbir almasına mani olmuş ve tek başına hükümete gitmeyi mahzurlu görünce daha salim telakki ettiği mevki kumandanlığı nezdine bizzat gitmeyi tercih etmiş ve yapmış ve vilayeti de oradan haberdar etmiştir. kaymakam beyden evvel jandarma yüzbaşısı vilayeti haberdar ettiği gibi menemen telgrafhanesi dahi izmir telgrafhanesi vasıtasıyla bu hadiseyi haber vermişti.
kısa ve dakika farklarıyla olan bu malumat üzerine evvela temasında olan jandarma kumandanına şiddetli emir verildiği gibi kaza kaymakamının da hemen kumandanlığın yardımıyla hükümete gidip vaziyeti görmesi ve hakim olması tebliğ edildi. ve mevki kumandanını da bu vaziyete hakim olmak ve mürtecileri tepelemek ve o anda tasvir ettikleri kasaba sokaklarının daha bazı mürteci silahlılarla işgali yolların kesilmesi, otomobillerin durdurulması gibi şayialara karşı müessir ve seri ve kaymakam beyle müşteriken tedbirler almalarını tavsiye eyledim. ve kumandan bey de müfrezelerin bir birini takiben çıkarıldığını, şümullü tertibatın alındığını telefonla bildirdi. kaymakam bey o anda kendisini ihata eden şeraitin tesiri altında kalmıştır. böyle olduğuna göre mevki kumandanlığından bir yardım alarak süratle ve imkan olan ilk müfrezelerle hükümete ve iş başına yetişmesi lazımdı. kumandanlar kışlada askerin başında olduğuna göre alay karargahına giden kaza kaymakamı orada muhabere etmiş ve kumandanlığın gösterdiği yardımla hükümete gitmiştir. ancak saat dokuzda kaza kaymakamı hükümet telefonundan benimle görüşmüş ve vaziyeti hülasa etmiş ve çıkan şayiaların aslı olmadığını ve sükunetin iade edildiğini bildirmiş ve bazı tedbirler üzerine görüşülmüştü. vilayetin ne suretle haberdar edildiği bertafsil izah edilmiş ve oraca alınması lazım gelen tedbirler telefonla gerek kaymakam, gerek mevki kumandanına ve jandarmaya bildirildiği gibi oradaki şeraitin değişmesi ve kespi zaf eylemesi üzerine ayrıca buradan da yerleri müstahkem mevkiden alınan efratla doldurulan ve hapishane muhafızı bulunan izmir bölüğünden de kamyonla ve bölük kumandanıyla beraber bir jandarma müfrezesi resmi ve sivil polis tahkik heyeti sevk edilmiş, hemen müddei umumi beyefendi ile görüşerek iki muavini ve müteakiben kendisi ve vali muavini saip bey mahalline otomobillerle hareket ettirilmiştir. birkaç saat zarfında orada hem adli hem de idari ve hem de jandarma üzerinde olan tetkikat başlamıştır. bir taraftan da telgrafhaneye gidilerek bütün kazalar ve civar vilayetlere makine başında malumat verilmiş ve icaraatın o anda belirmiş olan hülasaları sırasıyla tebliğ edilerek muhittin teyakkuzu celp edilmiştir. menemen’den savuşan iki silahsız mürteci şakilerin nereye gittikleri belli olmadığından kasaba içinde birkaç saat kadar halk evlerinden çıkmamış ve firarilerin manisa istikametinde kaçmaları ihtimaliyle manisa valisi beyefendi ile görüşülerek müşterek takip tertibatı alınmış ve yarasının müsaade ettiği ilk dakikalarda emrullah oğlu mehmet emin’in verdiği malumatlarla firarilerin hüviyeti tesbit ve tamim olunmuş ve bilhassa hayatı tehlikede olan yaralı mehmet emin’in zaman zaman alınan ifadelerinden hadiseye ve şümulüne nüfuz etmek en birinci vazife olmuştur. bilhassa vekaleti celile’nin birkaç ay evvel mahremane tamim eylediği hilafet komitası ve nakşibendi tarikatının harekatı gözönüne getirilerek irtibat aranmıştır.
11- vali muavini ve telgrafla kuşadası’ndan celp ettiğim vilayet jandarma kumandanı idare ve jandarma mesaisi ile müdde-i umumi beyefendi de adli vaziyetle bizzat meşgul olduğu gibi vilayete ait olan devamlı tedabir dair ittihaz olunmuş ve büyük makamlar vaziyet üzerinde tenvir (aydınlatma) edilmişlerdir.”
http://www.ntvmsnbc.com/news/389589.asp
(bkz: götüm yandı gelemem)
aslında bir kahvaltı yemeği olmakla birlikte, öğrencilerin parasızlık nedeniyle sabah, öğlen ve akşam karınlarını doyurmak için giriştikleri ulusal yemek vakası. bir de yeşil biber varsa değmeğin keyiflerine.
o dönemde amerikanın türkiye büyükelçisi olan kişi hatıralarını yazdığı kitapta kubilayın başının kesilmediğini o dönemki yetkililerin olayı abarttığını yazmıştır cumhuriyet devrimlerini yerleştirmek için böyle bir olaya gerek olduğunu halkla hükümet arasında uçurum olduğunu yazmıştır bu olaydan dolayı birçok din adamı da idam edilmiştir ayrıca.
(bkz: resmi tarih)
(bkz: resmi tarih)
emin çölaşanın yıllarca aynı yazıyı ufak değişiklerle milletin önüne koymasına neden olan olaydır ancak bir iki yıldır bundan vazgeçmiştir genelde yazdığı yazı:
kubilay olayını unutmayın
adi mustafa fehmi kubilay. baba adı hüseyin, ana adı zeynep. giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. kubilay bir öğretmen. cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında izmirin menemen ilçesinde askerlik görevini yapıyor. o sırada 24 yaşında.
23 aralık 1930 sabahı, bundan 72 yıl önce, menemende tuhaf bir şeyler oluyor. sabahın erken saatlerinde dördü silahlı altı kişi, belediye meydanında tekbir getirerek gezinmeye başlıyor. hepsi çember sakallı. başlarında sarık, sırtlarında cüppe var.
‘‘biz şeriat ordusuyuz deyip müftü camiine giriyorlar. elebaşıları derviş mehmet, camide namaz kılanlara kendini ‘‘mehdi olarak tanıtıyor ve dini korumaya geldiklerini söylüyor. arkalarında 70 bin kişilik halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini tebliğ ediyor!
derviş mehmet isimli sapık ve arkasındaki yobazlar, camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya takıyorlar. yoldan geçen birine meydanda çukur kazdırıp bayrağı oraya dikiyorlar. yobazlar bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye başlıyorlar... ve bağırıyorlar:
‘‘şapka giyen kafirdir. yakında yine şeriata dönülecektir. bize kurşun işlemez.
işin acı yanı, menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutuyor!
***
olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruluyor. alay komutanı, yedeksubay kubilayı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderiyor. kubilay ve askerlerin silahlarında mermi yok. süngü takıp olay yerine gidiyorlar.
kubilay askerlerini meydan girişinde bırakıyor ve yobazlardan teslim olmalarını istiyor. işte bu anda yobazlardan biri ateş ediyor.
kubilay yaralanıp yere düşüyor. ayağa kalkıp cami avlusuna doğru kaçıyor ama orada tekrar yere düşüyor. çevredeki kalabalık paniğe kapılıp kaçışıyor.
derviş mehmet ve arkadaşları, işte o anda kubilayın başına çöküyorlar. mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkarıyor...
ve yaralı yedeksubay kubilayın başını orada kıtır kıtır kesip gövdesinden ayırıyor.
kin ve nefret gözlerini öylesine bürümüş ki, kesik baştan akan kanı içiyorlar. saçlarından tuttuğu kesik baş, şimdi derviş mehmetin elindedir.
yeşil bayrağın sopasına kesik başı dikmeye çalışıyorlar, ancak bir türlü başaramıyorlar. bunun üzerine birileri kendilerine ip getiriyor. kesik baş, yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlanıyor.
***
bütün bunlar olurken yine tekbirler getirilmekte, ‘‘ey ahali din elden gidiyor çığlıkları menemende yankılanmaktadır.
silah seslerini duyan mahalle bekçisi hasan olay yerine koşarak yetişiyor, ateş edip yobazlardan birini yaralıyor. hemen ardından yobazlar ateş edip hasanı orada şehit ediyor. arkadaşının yardımına koşan bekçi şevki de yobazların açtığı ateş sonucu can veriyor.
birkaç dakika içinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmiştir.
yobazlar mutludur! kubilayın kesik başı yeşil bayrağın sopası üzerinde sallanmaktadır. işte bu aşamada asker olay yerine yetişiyor. komutan ‘‘teslim olun diye bağırıyor. yobazların yanıtı kesindir: ‘‘bize kurşun işlemez.
askeri birlik ateş ediyor. yobazlardan bazıları orada yere serilirken, bazıları kaçıyor. daha sonra hepsi birden yakalanıyor.
***
menemen olayı, genç cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki şeyh sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.
hükümet derhal sıkıyönetim ilan etti. general mustafa muğlalı başkanlığında bir harp divanı kuruldu. olaya doğrudan ve dolaylı katılan bütün sanıklar menemende yargılandı. 18 gün süren yargılama sonucunda karar açıklandı:
40 kişi sorumsuzluğu nedeniyle salıverildi, 27 sanık beraat etti, 41 suçlu çeşitli hapis cezaları aldı. 36 kişiye idam cezası verildi. ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezası ağır hapse çevrildi.
28 sanık, 3 şubat 1931 gecesi menemende idam edildi. yobazlardan bazıları, yedeksubay kubilayın başını kestikleri yerde asıldı.
atatürk menemen olayına çok kızdı. söylentiye göre, menemenin haritadan silinmesini emretti. daha 10 yıl önce yunan işgali altında inleyen bir ilçede yobazların yaptığı ve halktan bazılarının bu yobaz sürüsüne arka çıkması, onu çileden çıkarmıştı.
olayın ardından menemende devrim şehidi iki bekçi ve yedeksubay kubilay adına anıt dikildi. üzerinde şöyle yazar:
‘‘inandılar, dövüştüler, öldüler. bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.
dün menemen irtica olayının 72. yıldönümü idi. yılanın başı aradan geçen bunca yıla karşın ezilmedi. yılan pusuda bekliyor, bazen de ülkeyi yönetiyor!
kubilay olayını unutmayın
adi mustafa fehmi kubilay. baba adı hüseyin, ana adı zeynep. giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. kubilay bir öğretmen. cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında izmirin menemen ilçesinde askerlik görevini yapıyor. o sırada 24 yaşında.
23 aralık 1930 sabahı, bundan 72 yıl önce, menemende tuhaf bir şeyler oluyor. sabahın erken saatlerinde dördü silahlı altı kişi, belediye meydanında tekbir getirerek gezinmeye başlıyor. hepsi çember sakallı. başlarında sarık, sırtlarında cüppe var.
‘‘biz şeriat ordusuyuz deyip müftü camiine giriyorlar. elebaşıları derviş mehmet, camide namaz kılanlara kendini ‘‘mehdi olarak tanıtıyor ve dini korumaya geldiklerini söylüyor. arkalarında 70 bin kişilik halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini tebliğ ediyor!
derviş mehmet isimli sapık ve arkasındaki yobazlar, camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya takıyorlar. yoldan geçen birine meydanda çukur kazdırıp bayrağı oraya dikiyorlar. yobazlar bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye başlıyorlar... ve bağırıyorlar:
‘‘şapka giyen kafirdir. yakında yine şeriata dönülecektir. bize kurşun işlemez.
işin acı yanı, menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutuyor!
***
olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruluyor. alay komutanı, yedeksubay kubilayı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderiyor. kubilay ve askerlerin silahlarında mermi yok. süngü takıp olay yerine gidiyorlar.
kubilay askerlerini meydan girişinde bırakıyor ve yobazlardan teslim olmalarını istiyor. işte bu anda yobazlardan biri ateş ediyor.
kubilay yaralanıp yere düşüyor. ayağa kalkıp cami avlusuna doğru kaçıyor ama orada tekrar yere düşüyor. çevredeki kalabalık paniğe kapılıp kaçışıyor.
derviş mehmet ve arkadaşları, işte o anda kubilayın başına çöküyorlar. mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkarıyor...
ve yaralı yedeksubay kubilayın başını orada kıtır kıtır kesip gövdesinden ayırıyor.
kin ve nefret gözlerini öylesine bürümüş ki, kesik baştan akan kanı içiyorlar. saçlarından tuttuğu kesik baş, şimdi derviş mehmetin elindedir.
yeşil bayrağın sopasına kesik başı dikmeye çalışıyorlar, ancak bir türlü başaramıyorlar. bunun üzerine birileri kendilerine ip getiriyor. kesik baş, yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlanıyor.
***
bütün bunlar olurken yine tekbirler getirilmekte, ‘‘ey ahali din elden gidiyor çığlıkları menemende yankılanmaktadır.
silah seslerini duyan mahalle bekçisi hasan olay yerine koşarak yetişiyor, ateş edip yobazlardan birini yaralıyor. hemen ardından yobazlar ateş edip hasanı orada şehit ediyor. arkadaşının yardımına koşan bekçi şevki de yobazların açtığı ateş sonucu can veriyor.
birkaç dakika içinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmiştir.
yobazlar mutludur! kubilayın kesik başı yeşil bayrağın sopası üzerinde sallanmaktadır. işte bu aşamada asker olay yerine yetişiyor. komutan ‘‘teslim olun diye bağırıyor. yobazların yanıtı kesindir: ‘‘bize kurşun işlemez.
askeri birlik ateş ediyor. yobazlardan bazıları orada yere serilirken, bazıları kaçıyor. daha sonra hepsi birden yakalanıyor.
***
menemen olayı, genç cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki şeyh sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.
hükümet derhal sıkıyönetim ilan etti. general mustafa muğlalı başkanlığında bir harp divanı kuruldu. olaya doğrudan ve dolaylı katılan bütün sanıklar menemende yargılandı. 18 gün süren yargılama sonucunda karar açıklandı:
40 kişi sorumsuzluğu nedeniyle salıverildi, 27 sanık beraat etti, 41 suçlu çeşitli hapis cezaları aldı. 36 kişiye idam cezası verildi. ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezası ağır hapse çevrildi.
28 sanık, 3 şubat 1931 gecesi menemende idam edildi. yobazlardan bazıları, yedeksubay kubilayın başını kestikleri yerde asıldı.
atatürk menemen olayına çok kızdı. söylentiye göre, menemenin haritadan silinmesini emretti. daha 10 yıl önce yunan işgali altında inleyen bir ilçede yobazların yaptığı ve halktan bazılarının bu yobaz sürüsüne arka çıkması, onu çileden çıkarmıştı.
olayın ardından menemende devrim şehidi iki bekçi ve yedeksubay kubilay adına anıt dikildi. üzerinde şöyle yazar:
‘‘inandılar, dövüştüler, öldüler. bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.
dün menemen irtica olayının 72. yıldönümü idi. yılanın başı aradan geçen bunca yıla karşın ezilmedi. yılan pusuda bekliyor, bazen de ülkeyi yönetiyor!
yıllardır özellikle tekrarlanan birilerinin geçim kaynağı haline gelen olay sonucunda 29 kişi idam edilmiştir.
bugün danıştay üyelerine yapılan saldırıyla adeta ikincisi yaşanmış olaydır. (bkz: 17 mayis 2006 danistay a yapilan saldiri)
bugun, uzerinden yetmis be yil gecmesine ragmen, benzerleriyle karsilasilan olay.
turkiye cumhuriyetinin 1925te karsilastigi seyh sait isyanindan sonra tanik oldugu en onemli irtica olayidir.olayin elebasisi “mehdi” oldugunu iddia eden giritli mehmet (dervis mehmet) adinda naksibendi tarikatina bagli biriydi. 7 aralik’ta 6 muridiyle (samdan mehmet, sutcu mehmet emin, nalinci hasan, kucuk hasan) manisa’dan yola cikan dervis manisa’dan yola cikan dervis mehmet, 23 aralik sabahi, gun dogarken menemen’e girdi. belediye meydaninda cevresine topladigi yaklasik yuz kisiyle zikrederek seriat ilan etmeye kalkisti. meydandaki kalabaligin bir bolumu cagrisina uymus, bir bolumu ise seyirci kalmayi yeglemisti. silahli olan asiler bir mufrezenin basinda olaya mudahale eden yedek subay astegmen kubilay’i hemen ardindan da hasan ve sevki adindaki iki mahalle bekcisini oldurduler.olay, arkadan yetisen askeri birlikler tarafindan siddetle bastirildi. bu arada dervis mehmet de vuruldu. kacanlar yakalandi, iliskisi olanlar hakkinda hemen kovusturma baslatildi.27 aralik’ta, icisleri bakani sukru kaya ile ordu komutani fahrettin pasa (altay) istanbul’a giderek dolmabahce sarayi’nda cumhurbaskani gazi mustafa kemal’e olay hakkinda bilgi verdiler.mustafa kemal pasa, 28 aralik’ta orduya gonderdigi bassagligi mektubunda soyle diyordu:"murtecilerin (gericilerin) gosterdigi vahset karsisinda menemen’deki ahaliden bazilarinin alkisla tasvipkar bulunmalari butun cumhuriyetci ve vatanperverler icin utanilacak bir hadisedir."
31 aralik 1930’da toplanan bakanlar kurulu, menemen ilcesi ile manisa ve balikesir merkez ilcelerinde bir ay sure ile sikiyonetim ilan edilmesine karar verdi. sikiyonetim komutanligina 2. ordu kumandani fahrettin pasa (altay), divan-i harp reisligi’ne 1. kolordu komutan vekili muglali mustafa pasa atandi.
olay 1 ocak 1931’de denizli milletvekili mazhar mufit (kansu) ve arkadaslarinca verilen soru onergesiyle tbmm gundemine getirildi. soru onergesini basbakan ismet pasa (inonu) cevaplandirdi. daha sonra sikiyonetim ilanina iliskin onerge tartisildi ve oybirligiyle kabul edildi.7 ocak 1931’de cankaya’da, mustafa kemal pasa baskanliginda, basbakan ismet pasa, meclis baskani kazim pasa (ozalp), sikiyonetim komutani fahrettin pasa (altay), icisleri bakani sukru kaya ve milli savunma bakani zekai bey’in (apaydin) katildiklari bir toplanti yapildi ve menemen olayi butun yonleriyle ele alindi. olayin gerici nitelikte, duzenli ve siyasi oldugu gorusune varildi.sikiyonetim mahkemesi, 105 sanigi 15 ocak 1931’de yargilamaya basladi. durusmalar, 25 ocak’ta sona erdi ve 105 saniktan 37’si icin olum cezasi verildi. 6’sinin olum cezasi yas haddi nedeniyle 24 yil “idama bedel hapis cezasi”na cevrildi. diger saniklardan 20’sine bir yil, 14’une uc yil, 6’sina 15 yil, birine 12,5 yil hapis cezasi verildi, 27 sanik beraat etti.karar, 31 ocak 1931’de tbmm’ye sunuldu. ayni gun adalet komisyonu’nda gorusuldu. komisyon, 31 olum cezasindan 28’ini onayladi. 2 kisinin olum cezasini 2 yil hapis cezasina cevirdi. bir kisinin cezasi da, olmesi nedeniyle kalkti. tbmm genel kurulu, 2 subat 1931’de cezalari onayladi.olum cezalari 3 subat 1931’de yerine getirildi.
31 aralik 1930’da toplanan bakanlar kurulu, menemen ilcesi ile manisa ve balikesir merkez ilcelerinde bir ay sure ile sikiyonetim ilan edilmesine karar verdi. sikiyonetim komutanligina 2. ordu kumandani fahrettin pasa (altay), divan-i harp reisligi’ne 1. kolordu komutan vekili muglali mustafa pasa atandi.
olay 1 ocak 1931’de denizli milletvekili mazhar mufit (kansu) ve arkadaslarinca verilen soru onergesiyle tbmm gundemine getirildi. soru onergesini basbakan ismet pasa (inonu) cevaplandirdi. daha sonra sikiyonetim ilanina iliskin onerge tartisildi ve oybirligiyle kabul edildi.7 ocak 1931’de cankaya’da, mustafa kemal pasa baskanliginda, basbakan ismet pasa, meclis baskani kazim pasa (ozalp), sikiyonetim komutani fahrettin pasa (altay), icisleri bakani sukru kaya ve milli savunma bakani zekai bey’in (apaydin) katildiklari bir toplanti yapildi ve menemen olayi butun yonleriyle ele alindi. olayin gerici nitelikte, duzenli ve siyasi oldugu gorusune varildi.sikiyonetim mahkemesi, 105 sanigi 15 ocak 1931’de yargilamaya basladi. durusmalar, 25 ocak’ta sona erdi ve 105 saniktan 37’si icin olum cezasi verildi. 6’sinin olum cezasi yas haddi nedeniyle 24 yil “idama bedel hapis cezasi”na cevrildi. diger saniklardan 20’sine bir yil, 14’une uc yil, 6’sina 15 yil, birine 12,5 yil hapis cezasi verildi, 27 sanik beraat etti.karar, 31 ocak 1931’de tbmm’ye sunuldu. ayni gun adalet komisyonu’nda gorusuldu. komisyon, 31 olum cezasindan 28’ini onayladi. 2 kisinin olum cezasini 2 yil hapis cezasina cevirdi. bir kisinin cezasi da, olmesi nedeniyle kalkti. tbmm genel kurulu, 2 subat 1931’de cezalari onayladi.olum cezalari 3 subat 1931’de yerine getirildi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?