ıssız adam

3 /
rutubet
-----------------------------spoiler----------------------------:
alper ayrılıktan sonra dağılmıştır baya baya.bi gün işe gelir,restoranda kimsecikler yok.bakınır sağa sola,mutfağa doğru ilerler,mutfak da bomboştur."şenol" diye seslenir ürkerek.ses yoktur.kalbi daralır alperi’in.nefesleri sıklaşır.tuhaf bi korku sarmıştır.bi kaç nefes sonra içerden hep bir ağızdan "iyi ki doğdun" nidaları atan çalışanlar güruhu çıkagelir."vay eşşoleşşekler" diyesiniz de gelir aynı zamanda.alper’in halini görünce "ne halt yedik lan biz" dercesine tedirginleşir nidalar.olay aydınlığa kavuşmuş olsa da alper’inki alper’e yetmiştir. o nasıl bi duygudur abi ya.tekrar yaşadım yeminlen.
-----------------------------spoiler----------------------------
lost kidy
ilk defa oray eğin ile benzer bir düşünceyi paylaşıyorum. alper escinsel olmasa bile kesinlikle biseksüel. nedense biz sadece görmek istediklerimizi görüyoruz ve filmde görmek istediğimiz kırık bir aşk hikayesi. oysaki daha ilk sahnede bi grup seks ayarlanıyor ve kimse bu sahneden bahsetmiyor. düşünülmüyor alper in neden çok zor be anne dediği, virüs var bende dediği... zannediyor musunuz ki sadece özgürlük için bu kadar büyük bir aşk bitirilsin. o olsa olsa bir ara olur. çünkü kavuşmak bir noktada engellenemez. ama biz yine sadece görmek istediğimizi gördük ve reddettik bize sunulan gerçekleri...
quantitatif
özellikle istanbul’da yaşayanlar için sanki semtinizin sokaklarında dolaşıyormuşsunuz havası hakim olan filmde,buram buram taksim kokuyor.(belki de şehirden uzak olmamdan kaynaklanabilir)basit bir senaryosu olmasına rağmen duygulu ve hemen hemen herkezin başında geçebilecek birkaç şeyi barındırdığından etkili olmayı başarmıştır.oyunculuklar detaycılıktan uzak olmaya çalışlmıştır, sanki.birkaç denemeden sonra çekilmiş kolay sahneler hakimdir.özellikle erkeğin cinsellikteki anlayışını-bakışını irdelemesiyle önemlidir.kadına bakışı ise tamamen anne kimliği ile kalmış ne yazık ki.sevgili rolündeki kadın bile bir
’anne’kimliği ile yaklaşıyor,erkeğe.biraz daha feminist bir hava katılabilirdi. sanırım yönetmen filmin adından da anlaşılacağı üzere sadece erkek kimliği ön plana çıkarmaya çalışmıştır.sahneler biraz daha farklılaştırılsaydı sanırım fransız flimlerine benzer bir flim seyredebilirdik.kadın-erkek arasındaki diyolagların bazıları oldukça at seviyelerde olmasına rağmen kadının erkeğe oranla daha aklı başında şeyler söylemesi sevindiricidir.bazı yönleriyle n.bilge ceyla’nın iklimler filmini anımsattı.
subuti
atlas pasajında izleyince daha bir koyan film.
hele birde içinden <abi burda kız arkadaşınla izlemek vardı bu filmi, bide bize bak erkek erkeğe izliyoruz> diyorsan daha yüreğini burkan film, bırakın ulen yakıcam kendimi.
futurelover
hoştu güzeldi...ama ne sinema ağlama duvarı ne de oyunculuk ve özellikle ada karakteri insanı duygulanmaya sevk ediyor.
çoğu şey klişeydi,hiçbir şey "aaa nası yani ya" dedirtmedi,hepimiz alper’in değişeceğini,altta yatacağını,ada’dan sonra değişeceğini,çarşafları değiştirmeyeceğini falan ama en sonunda onu terk edeceğini falan biliyorduk zaten.duygusal şarkılarla,hemen hepimize aşina sahnelerle,kendimizi görmemiz ağlattı belki bizi,ama film bitince salonu tarayıp kim ağlamış,kimin damla sayısı daha fazla,aa şu kadın sümkürüyo resmen geyikleri yerine içimizde babam ve oğlum’daki gibi bir lezzet bıratı mı?hayır
madeline
benim için hayal kırıklığına uğratan filmdir.babam oğlum gibi sağlam bi filmden sonra çağan ırmak’tan bu derece zayıf bir film beklemiyordum açıkçası.

spoiler var buralarda dikkatli okuyun..

senaryo zayıf bir kere.kurgu desen yok.ıssız adam neden o kadar ıssız?destekleyecek hiçbir hikaye yok film de.beğenilmesinin tek sebebini terk edilmiş fazla sayıda insana ve bu terkedilişlerin sebebini bilmemelerinden kaynaklanan acizliklerine veriyorum.yani ağlayan insanlar aslında filme değil kendilerine ağlıyorlar.e bu durum da, filmin ne kadar başarılı olduğunu değil aslında hayatta ne kadar başarısız olduklarını gösterir.
sonuna gelince;film de asıl acınası insan durumunda bir ada karakteri mevcut.bizse kalkıp yine ıssız adam’a üzülüyoruz.ıssız adam sorumsuz adam aslında.ve pek bir savunulacak yanı yok aslında.bırakıcaksın kendi hallerine kendi denizlerinde boğulsunlar.nitekim ada’da öyle yapıyor.

tüm bunların yanı sıra filmden nefret etmemi sağlayan yan ögelerde mevcut.adanın başarısız oyunculuğu ve ses tonu,ıssız adamın suratına yapışmış olan pis gülümseme..film de beğendiğim tek başarılı insan ıssız adamın annesi rolündeki güzide teyzemiz...o kadar doğal ve hakkını vermiş ki oynadığı rolün,gözlerimin yaşardığı tek sahne suyu masaya döktüğü sahneydi.sen büyüt o yaşa getir sudan bi sebeple sana höykürsün.olucak iş mi?ıssız adamdan daha bir nefret ettim bu sahne sayesinde.

nacizane fikirlerim bunlar filmle alakalı.kesinlikle tavsiye etmem gitmenizi.bu aralar bu kadar popüler olan bir film hakkında en azından bir fikriniz olması gerektiğini düşünüyorum.bunun nedeni ise arkadaş ortamlarında konuşurken "çok güzelmiş,ağla ağla öllmüşler" tarzı cümleler kurmamanız.
her konu hakkında insanın kendi fikri olmalı zannımca.ondan bundan duyma saçmalıklar değil.bu konuyu başka bir entry de tartışmak üzere.elveda diyor.entrymi noktalıyorum.
rutubet
filmin klişelerle dolu olduğu izleyenlerce malum.bunu kabul edelim öncelikle.ama,ıssız adam,izleyicisine adanmış film olduğundan,izleyicinin "kendisine" ağlaması yadırganmamalıdır.ve çağan ırmağın altını doldurmadığı "ıssız adam neden ıssız?" temasını,belki bir devam filmi çekerekten işlemelidir.bu da öle bir fikir.
angelus
izlemediğim için kınandığım film. neden izleyeyim anlayamadım bir türlü. misal bikaç gün önce, aile efradı ile birlikte arog u izlemeye gittim. neyse film iyiydi kötüydü bi şekilde izledk çıktık, biz çıkarken de karşı salonda bulunan ve ıssız adam filmine giden bireyle rçıkmaktaydı. hepsi bi hüngür, bi gözyaşı. şimdi ben bunun için mi bu filme gitmeliyim anlamadım; ağlamak için mi? ağlamak için bi filme gitmektense gülmek için muro ya gitmeyi tercih ederim sanırım. evet.
orqn
çok başarısız bulduğum filmdir.ve bunu her söylediğimde nedense bir çok insanla tartışmak zorunda kalıyorum.
mitili
bu tip filmler izlenecekse hemen izlenmeli. sonra hiç olmuyor çünkü. hakkında o kadar çok konuşuluyor ki daha izlemeden bıkıyorsunuz filmden. müziklerini bile duymak istemiyorsunuz.
independence
hakkinda yazilan entryleri okudugumda bir yandan aklimda $unu bulundurmayi gorev bildim kendime;

"tum bilgi sozluk yazarlari muhte$em birer film ele$tirmenidir ve her ele$tirileri gerceklik arzeder."

vay be arkada$, filmi itin gotune sokmayan kalmami$ neredeyse(aradaki bir kac olumlu entryi konu di$i birakiyorum).

eh ben de bilgi sozluk yazari olduguma gore, benim de kanimda film ele$tirmenligi var default $ekilde. ben de du$uncelerimi sunayim bari okura.

film tamamen olmasi gerektigi gibi olan nadir turk filmlerinden. oncelikle mekanlarin tamamen tanidik olmasi insanin filme kar$i icini daha bir isitiyor. istanbul da ya$amayanlar bu kaniya katilmayabilirler ancak bir istanbul insani olarak filmin cekildigi hemen her mekani adim adim bilmek, filme kar$i ilginizi daha bir arttiriyor.

filmin muzikleri ben ya$ insanlarini alip ta gecmi$e goturuyor, gozlerini kapatip sadece muzikleri dinliyorsun bir sure sonra, kimi sahneleri sirf bu yuzden kacirmi$ligim var.

alper’in $erefsiz hayat duzenini izleyene tum netligi ile yansitabilmek adina tum o seks sahnelerine kesinlikle ihtiyac vardi. yoksa oyle bugulu camlar ardindaki golgelerin hareketleri ve gozumuzle goremedigimiz faaliyetlerin sesleri bu devirde kesmez bizi. eskidendi onlar.

alper’in "ada. ben ayrilmak istiyorum" cumlesi 8,5 litrelik bir kaynar su kazanini tam kafamin yukarisindan tum $iddeti ile doktu uzerime. orospu cocugu dedim icimden ama etraftakiler de duymu$ nasil duymu$larsa. sonra bir ara sag caprazimda bulunan genc birisinin "abi rol yapiyorlar" dedigini i$ittim kisik bir sesle ama domedim o tarafa.

ada’nin alper’in evine gitmesi ve kucuk arda isimli plagi almasi, onun uzerine yazdigi hikaye ve anlatim tarzi tuylerimi diken diken etti. bir o kadar tuylerimi diken diken eden diger nokta ise ada’nin konu$arak sevi$meyi yonlendirmesi ve alper’e "bak olm bak da ogren nasil sevi$ilir, beni dinle, belki sen her gun 5 ayri kadinla sevi$iyorsun ama ben ayda bir kere sevi$erek senin aldigin toplam hazzin kat be kat fazlasini aliyorum" tadindaki hikayesi ve baki$lariydi.

ba$ta cagan irmak olmak uzere tum oyunculari bir bir alinlarindan opmek geldi icimden film boyunda. enfes bir film olmu$, tam olmasi gerektigi gibi olan turk filmlerinden birisi cikivermi$ kar$imiza.

3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol