ıssız adam

2 /
john maynard keynes
-------------------------------------------------------spoiler------------------------------------------------------

hikayenin ozeti budur bence; une belle histoire..

il rentra chez lui, là-haut vers le brouillard
elle est descendue là-bas dans le midi
c’est un beau roman
c’est une belle histoire
c’est une romance d’aujourd’hui


alper’in tek derdi bugunun ask sarkısı,yarın umurunda degil,ya da degildi diyelim..

-------------------------------------------------------spoiler------------------------------------------------------
mouscronoise

filmin şarkının isminde olduğu gibi güzel bir hikayesi var,lakin sonu da bu dizede belirtilmiş...
"ils reprirent alors chacun leur chemin"
ilseyim
hakkında duyduklarımdan ve isminden dolayı "aylak adam"a benzeyen bir karakteri anlattığını sanmakta olduğum film.
john milton
film belki iyi değil, oyunculuklar kötü ama hayatınızdan birşey buluyorsanız sizi etkiliyor. bu "birşeyler" o kadar cok genelleme ile serpiştirilmiş ki mutlaka birine çarpıyorsunuz. cıkıp amaçsızca dolaşmalar, eski arkadaslardan kaçmalar ve sayısız nicesi.
herkes iyi-kotü ayrımı yapmış ama asıl başarı bu "birşey" leri bulup izleyiciyi allak bullak etmek değil midir?
insallah ağlayanlar kimi düşünüyorsa, o kisi de bu filmi izlerken onu düşünüyordur.
set me free
esas oğlanımız alperin birlikte olduğu kadınlardan yediği küfürlerin ardından,filmi izlediğim sinemadaki bayanlar kendilerinde ciddi cesaret bulup sağa sola sövmeye başladılar.bunların içinde bazıları vardı ki çok içten söylendiklerinden olsa gerek filmin duygu yoğunluğundan daha çok etkilediler beni.hani ağlayabilsem filme değil de o bayanların küfrederken beyinlerinde sahneledikleri anlara ağlayacaktım.
esther
esas oğlan’ın "ada ben ayrılmak istiyorum" cümlesiyle,sarma tenceresi önünde kriz geçiren ada’yı anında alıp başımın tacı yaptığım film..
bb
#832393 filmle ilgili yorumların hemen hemen hepsine katılmakla beraber, klasik hollywood filmelerinde görsem hiç yadırgamayacağım ziyadesiyle boku çıkarılmış sevişme sahneleri barındırdığını düşündüğüm film. türk filmlerinde iğreti oluyor sanki sevişme sahneleri.
sinsigibi
yüzeysel bir romantizm içeren; klişelerle dolu; hiç kitap okumamış, film izlememiş, hayatında ciddi ilişki yaşamamış ergenlerden başkasını duygulandıramayacak; vasatın altında bir senaryosu olan; kötü oyunculuk performanslarıyla da üzerine tüy diken bir film. 80’lerin arabesk filmlerinden bile kötü.

sevdiceğim ve benim ortak fikrimiz, izlemenin tamamen zaman kaybı olduğu yönünde.

gerçek romantizm arayan frank coppola’nın dracula’sını izlemeli.

"our souls have crossed oceans of time..."
superkahraman
eserlerinde türkiyenin güzide türkücülerine de başroller veren ünlü düşünür, büyük forvet, yeri doldurulamaz gurmelerinden ç.i. ’nın son yapıtı... film alper ve ada isimli iki afacan arasında geçmektedir. ç.i. nın biz zavallı sinema izleyicilerine bu iki sevimli afacanı nasıl sunduğuna alt metinlerle birlikte bakmak gerekir ki filmden çıkarılacak hayat dersi daha iyi kavranabilsin. çok muhteşem ve dikkatli bir sinema izleyicisi olmak için gerekli tüm üstün vasıflara sahip olan "ben" tarafından tespit edilen altmetinler eserde şöyledir;

ada: afacanmı afacan yerinde duramayan sevimlilik muskası biraz göbekli , biraz da gıdılı hanım kızımız. nedenmi? alper karakterinin son sahnede ada’ya "hayat karşıma hep sana benzer yüzler çıkardı, inanmassan anneme sor" derken gördüklerimize dikkat edelim. sahilde tek başına dans eden küçük, masum ve korunmaya muhtaç küçük bir kız çocuğu.

alper: tüm adiliğini ve zehirini kanında yani her daim yanında taşıyan, taşımış olan ve taşıyagelecek olan bir diğer afacan. bunu da "ben bu zehiri kanımda taşıyorum uleen" aforizmasından anlıyoruz vallahada.

sonuç olarak kadınlar masum ve temiz iken erkekler kanlarında hastalık taşırlar. bu kadar. bitti. bravo ç.i.
2026 sonya
filmin ilk yarısında, özellikle ada karakterinin oyunculuğu berbattı. yataktaki didaktik sevisme hakkında yorum bile yapmak istemiyorum. ne zaman ki ada, mutfakta sarma yerken terkedildi ondan sonra o oynamaya; ben de ağlamaya basladim, taa ki eve varana kadar!

cok etkileyici kareler iceren, hepimizin kendimizden kesitler buldugu güzel bir film olmus... cagan ırmak babam ve oglum dan sonra yine yapmış yapacağını..

ben dizine yattım, sen bir hikaye anlattın ve ben büyüdüm ...



rutubet
-----------------------------spoiler----------------------------:
alper’le annesinin yaptığı bi konuşma vardır:
"anne.."
"efendim oğlum"
"çok zor be anne.." iki kez tekrarlanır bu diyalog.ilk koptuğum sahnedir bu.

...
terkedilme sahnesinde ada,alper’e şöyle ağız dolusu küfreder ya,genelde küfür eğreti durur film repliklerinde,özellikle kadın oyuncularda,ya da bana öyle gelir diyim.ama o sahnede,o küfür tamamen gerçeğine uygun olmuş.beğendim şahsen.

...
ve yıllar sonra karşılaşırlar.birbirlerinin gözlerine bakarak içlerinden konuşurlar.alper’in içinden söyledikleri,gözlerinde yaşlar çıkıp gitmesi vs tek kelimeyle feciydi.. -----------------------------spoiler----------------------------
ilseyim
aslında bir aşk filmi değil de günümüzde sorumluluk, özgürlüğün yitimi korkusuyla yapayalnız kalan insanların halini anlatan bir film. aile hayatını banal görüp kendilerini mutsuzluğa mahkum edenlerin.
serefsiz adam
daha izlemeden konusunu, ayrıntısını sagolsun güzel medyamız anlatmıslar, insanda şevk, merak bırakmamıslardır.ne diye gidip izleyeyim ben şimdi?
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol