hz muhammed i eleştirmek

0 /
31subat
yuzde doksandokuzu musluman oldugu soylenen bu ulkede interaktif ortamlarin hemen hepsinde yapilan bir olaydir. zira bu ulke icin ataturk bir tabu ama hz muhammet tabu degildir. ataturk basligi altina "devletcilik ilkesi coktugu icin ileri goruslulugu tartisilabilecek eski lider" yazarsam insanlar beni topa tutacakken (bilgiler dogru olsa bile); hz muhammet basligina "artik modasi gecmis bir din adami" yazarsam bu sanki benim entelektuel biri oldugum imajini verirmis gibi bir durum soz konusu. oysa ateist olmak nasil modern bir olguysa; "dindar" olmak, tanriya, onun son mesajcisina, hz muhammet’e inanmak da modern bir olgu sayilmalidir. zira bu sadece kisisel bir tercih meselesidir.
varilmak istenen nokta sudur; eger bu sozlukte ataturk elestirilemiyorsa; "benim peygamberim" de elestirilememelidir. zira sizin "ataturk"unuzden, benim hz muhammet’im cok daha kiymetlidir. nokta.
tiryaki
daha kırkı çıkmamış kız çocuklarının, analarının feryatları içerisinde diri diri topağa gömülmesine son verdi:tabii ki eleştiriceğiz,özgürlük diye bir şey var nasıl olsa!...

hepimizin tekmeleyip,nankör diye attığımız kedilere bile kendi ellerinden su içirdi:eleştiriceğiz doğal olarak,en büyük meziyetimiz eleştirmek nasıl olsa!...

iyi ahlakı,güzelliği,kardeşliği,barışı öğretti her daim,hiç bir dilenciyi boş çeviremedi diye,çocukların ağladığını duyunca namazını yarım bırakıp onların sorunlarıyla ilgilendi diye...

aç susuz biraktilar diye, kendisini en sevdiği memleketinden,akrabalarından,eşinden ayrı bıraktılar diye,tüm bunlara’’of’’ bile demediği için...suçlu tabii ki,niye eleştirmiyeceğiz ki?alıştık bir kere nasıl olsa herşeyi eleştirmeye!...

kaçamadığımız korkularımız var,altından kalkamadığımız günahlarımız var,hazzımızdan başka yöneleciğimiz kapı kalmadı; tabii ki bunlara bahaneler gerek!tabii ki eleştireceğiz.


defrost
eleştirerek öğrenmek daha iyidir, aynı şekilde sorgulamadan inanmak da çok saçmadır. ancak sorgunun ve eleştirinin de bir amacı olmalı, hz. muhammed’i eleştirerek kimse bir şey elde edemez, hiçbir yere varamaz.
seyhmerat
hz.muhammed’i neye göre eleştireceğiz ki? hz.muhammed inananlara göre -ki bende bir inananım- allah’tan aldığı emirleri uygulamıştır yani kendisi özel olarak bir düşünce tarzı ve olay ortaya koymamıştır, ortaya koyduğu tanrı’dan aldığı vahiyler yoluyla gelen ve tüm insanlığın kavraması gereken mesajlardır. bunlar belki hz.peygameber’in aklından geçen şeylerdi ama bunları o ortaya çıkarmadı ki. bu anlamda hz.muhammed’i eleştirmek bir anlamda tanrı’yı eleştirmektir.

herkesin böyle bir eleştiri lüksüne sahip olduğuna inanıyorum insan olduğundan ötürü ve düşünen bir varlık olduğundan dolayı ancak bu eleştiri lüksü insanın kendi içdünyasında olmalıdır bu dışarı vurulursa başkalarının inançlarına saygısızlığa kadar gider.

atatürk ile hz.peygamber ne zamandan beri aynı kefeye konur oldu onu hiç anlayabilmiş değilim, biri tamamen teolojik yani dinle alakalı ve dinsel bir durum ve işin içinde nakli bilimler var. diğerinde ise tamamen bilimsel, akli bilimleri esas alan bir ideoloji var ki aynı zamanda tüm inançlara da laiklikle birlikte saygı duymaktadır. ikisi farklıdır aynı kefeye konulamaz, tek benzerlikleri de ikisi de yaşadıkları dönemin en büyük adamlarıydılar. birisi neredeyse 1400 senedir gelen bir inancı son derece güzelce insanlığa anlatmıştır barışın insanı olmuştur, diğeriyse neredeyse 100 yılı bulacak ve ebediyete kadar sürecek olan bir yapıyı kurmuştur ve son derece barışçıl ilkeleri benimsemiştir ki nitekim doğumunun yüzüncü yılında 1981’de mustafa kemal unesco tarafından dünyadaki barışın esas mimarı diye ilan edilmiştir.

hz.muhammed eleştirilmez diye bir şey yoktur ki onu eleştirmek tanrı’yı eleştirmektir ancak bu kişinin iç dünyasında olmalıdır ki bu da laiklik ilkesidir zaten. atatürk’te eleştirilemez diye bir şey yok eğer eleştirilebilecek yanını bulabilirseniz eleştirebilirsiniz.
falconslx
hz muhammed’in allah’ın elcisi olduguna inanan hickimsenin yapmayacagı seydir.o elestirilmez sadece ornek alınır.eger o da elestirilme hakkına sahip olsaydı ortada mukemmel bir varlık kalmazdı.
emir
hz muhammet eleştirilecek biri olsaydı bizler onu efendimiz olarak, allahta onu peygamberi olarak seçmezdi...
tasar
inanca saygı çerçevesinde değerlendirdiğimizde yapılması kanaatimce makul olmayan davranıştır, lakin sadece bu noktada... işin esasında ise bilimsel ve fikirsel sistemi geliştirmek babında, tabuları, dogmatizmi yıkmak adına inanca saygı esasına bağlı kalarak ve o kişiye inananları incitip kırmayacak şekilde eleştirilmesinde hiç bir beis görmüyorum. gerektiğinde isa’yı da, musa’yı da ali’yi de eleştirirsiniz. nihayetinde bugün mizah babında adem havva mitosunda vuku bulan elma ve yılan öyküsünün mizaha böylesine konu olup, karikatürüze edilmesi de böylesine bir davranışın ürünüdür... çünkü eleştirmek ve eleştirilmek insanın özüne sinmiş bir davranıştır.
ilseyim
isteyen herkesin yapabileceği bir eylem. ve bunu sesli de yapabilmeli. aksi takdirde düşünceler yayılmaz, düşünceler yayılmazsa eleştirilmez, eleştirilmeyen düşünceler de gelişmez. "hz. muhammed’i eleştirmek kimin haddine." demek yanlıştır. bir müslüman eleştirebileceği gibi bir ateist de eleştirir. ateist veya deist olan biri zaten hz. muhammed’in allah’ın peygamberi olduğuna inanmaz, bu durumda "kimse allah’ın elçisini eleştiremez." yargısını ırgalamazlar. ama şu durum oldukça yanlıştır: kimi insanlar, dindarları oradan buradan duyduklarına inanıyorlar, araştırmıyorlar diye eleştiriyor. evet, hz. muhammed’le ilgili anlatılan pek çok olumlu şeyin de kanıtı yok gördüğüm kadarıyla, zamanla ağızdan ağıza dolaşmış, belki bir zaman sonra kitaplara geçmiş ama yine de sağlam kanıtları olmayan şeyler. zaten nasıl bir kanıtı olabilir ki her yaptığının o dönemde. bu durumda hz. muhammed hakkında anlatılan olumlu şeyler gibi olumsuz şeylerin de kesinliği yoktur. bu durumda kesin yargılar getirmek yanlış olacaktır. böyle durumlarda hz. muhammed’i eleştirenler de söylentilerden yola çıkıyordur. bir de kimi zaman ateistler, deistler de çok dogmatik olabiliyor. dinsizliğin dogmatizmi. eğer eleştiriyorlarsa onlar da objektif olmalılar. aksi takdirde dindar yobazlardan bir farkları kalmaz.
elbette eleştiriyle hakaret arasındaki ince çizgiyi kaçırmamak gerekir ama hz. muhammed’i eleştirmek de inananlara saygısızlık demek değildir. insanlar düşüncelerini paylaşmalı, tartışmalıdır ki insanlık ve toplum gelişme kaydetsin. aksi takdirde olduğumuz yerde kalırız ve başkaları bizi ezip geçer.
nickten yana sansim yok
islam’ın yeni yeni duyulmaya başladığı zamanlar...müşrikler hz. muhammed’i kötülemek için ellerinden geleni yapıyorlardı fakat yaptıkları her şey etkisiz kalıyordu. bu sebeple yeni iftiralar bulup efendimizin üzerine atmaya çalışıyorlardı. 5 dakikanızı ayırıp şu olayı okumanızı rica ediyorum..

...günden güne gelişen, gönüllere saâdet bahşeden îmân, islâm davası ve onun temsilcisi olan resûl-i kibriyâ efendimiz hakkında konuşmaya başladılar.
fikir babalarından biri olan velid bin muğire, etrafında toplanmış, yüzlerine şirkin çirkinliği aksetmiş bulunan arkadaşlarına,
"ey kureyşliler," dedi, "işte hac mevsimi de gelip çattı. arap kabileleri yurdumuza akın edeceklerdir. muhakkak onlar, şu adamımız muhammed’in meselesini de duymuşlardır. size bir takım sorular soracaklardır. bu sebeple onun hakkında bir fikir etrafında birleşmemiz gereklidir. tâ ki, aramızda ihtilâfa düşmeyelim."
bu, kurnazca bir teklifti. ayrı ayrı fikir beyan etmeleri elbette onları inanılmaz ve sözlerine güvenilmez bir duruma sokacaktı. dolayısıyla gelen halk üzerinde de pek tesirli olamayacaklardı.
kureyşliler, bu kurnaz teklifin sahibini tedbir hususunda da dinlemek istediler.
"sen," dediler, "bize bu husustaki görüşünü, kanaatini ve tedbirlerini de söyle. biz de aynısını söyleyelim ve aynı şekilde hareket edelim."
fakat, velid, önce onların kanâat ve görüşlerini öğrenmek istiyordu. kureyş müşrikleri fikirlerini beyân ettiler.
"kâhindir deriz."
velid bu fikirlerine katılmadı.
"hayır," dedi, "vallahi o, bir kâhin değildir. biz kâhinleri görmüşüzdür. onun okuduğu şeyler, öyle kâhin mırıldanışları ve düzmeleri cinsinden değildir. kâhin doğru da söyler, yalan da. amma, biz muhammed in hiçbir yalanını görmedik ki!"
müşrikler,
"o halde "mecnûn (deli)" diyelim" dediler.
velid, bu görüşe de itiraz etti:
"hayır," dedi. "o mecnûn da değildir. delileri görmüşüz. deliliğin ne olduğunu biliriz. onun hali bir delininkine asla benzemiyor."
topluluktan üçüncü teklif geldi:
"öyle ise ’şair’dir deriz."
velid bu görüşü de doğru bulmadı.
"hayır, o şâir de değildir, biz şiirin her çeşidini biliriz. onun okuduğu bunların hiçbirine benzemez."
müşrikler,
"o halde ’sihirbaz (büyücü)’ deriz."
bu fikirler de velid’ce makbul sayılmadı.
"hayır, hayır! o sihirbaz da değildir. biz hem sihirbazları, hem de yaptıkları sihirlerini görmüşüzdür. onun okudukları, ne sihirbazların okuyup üfledikleridir, ne de düğümleyip bağladıkları," diye konuştu.
bütün tekliflerinin reddedildiğini gören müşrikler, işi velid’e havâle ettiler:
"o halde ey abdüşşems’in babası, ne diyeceğimizi sen söyle" dediler.
velid’in konuşması şaşırtıcı oldu:
"vallahi," dedi, "onun sözlerinde apayrı, bambaşka bir tatlılık vardır. onun okuduğu sözden tatlı söz olamaz. o bir nurdur. onun öyle bir tatlılığı vardır ki, sanki kökü çok verimli toprakta, suyu bol bahçelerde yükselen, dalları ise etrafa uzanan gür meyveli bir hurma ağacıdır, o."
müşrikler, bu ifadelerden telâşa kapıldılar. yoksa akıl danıştıkları ve fikir babalarından biri saydıkları velid de mi müslüman olmuştu? hele kendilerini terk edip, evine dönmesi telaş ve endişelerini bütün bütün artırdı. öyle ki,
"velid, dininden döndü" diye söylenmeye bile başladılar.
ancak, velid’in dininden döndüğü filan yoktu. hangi itham ve iftiranın daha uygun olacağını düşünmek için evine çekilmişti. kararını verdikten sonra, geri dönüp kureyşlilere şöyle dedi:
"sizin, asılsız ve yalan olduğu kısa zamanda anlaşılacak olan bu dedikleriniz içinde yine akla en yakın olanı ona sihirbaz demenizdir. çünkü, o öyle büyüleyici bir sözle gelmiştir ki, o söz evladla babanın, kardeşle kardeşin, karı ile kocanın, kavim ve kabilesiyle şahsın arasını açıyor."
bu görüş etrafında birleştiler. artık, peygamber efendimize (hâşâ) sihirbaz diyecekler, bu itham ve iftira ile halkı kendisinden uzak tutmaya çalışacaklardı!
cenâb-ı hak indirdiği âyet-i kerimelerde, velid bin muğire’nin bu kurnazca tedbir ve plânından,
"kahrolası, nasıl da ölçüp biçti" buyurarak bahsediyor ve âkibetini de şöyle ilân ediyordu:
"düşündü, taşındı, ölçtü, biçti. kahrolası, nasıl da ölçüp biçti! yine kahrolası, nasıl da ölçüp biçti! sonra baktı. sonra kaşını çattı, suratını astı. sonra sırt çevirip kibirlendi. ’bu olsa olsa eskiden kalma bir sihirdir’ dedi. ’bu ancak beşer sözüdür’ dedi.
ben onu sakara sokacağım. sakarın ne olduğunu bilir misin? o yakmadık birşey bırakmaz; azâbı tekrarlamaktan da vazgeçmez." müddessir suresi
kâinatın efendisi müşriklerin iddiâ ettiği gibi bir kâhin değildi. çünkü, kâhinin sözleri karışık ve tahminîdir. halbuki, onun söyledikleri hak ve hakikattı. her selim aklın tasdik ettiği gerçeklerdi. karışıklıktan, tahminden uzak, kesinlik ifâde eden sözlerdi.
o, iddia edildiği gibi mecnûn da değildi. çünkü yalnız dostları değil, en azılı düşmanları bile yeri geldikçe aklının mükemmeliyetine şehâdet ediyorlardı.
server-i kâinat, iddiâ ettikleri gibi bir şâir de değildi. çünkü, onun bahsettiği parlak, nûrlu hakikatlar şiirin hayallerinden berî ve süslemelerine muhtaç olmaktan uzak idi.
cenâb-ı hak, müşriklerin bütün bu iftira, isnad ve tertiplerinden sonra indirdiği vahiy ile resûlüne şöyle hitap etti:
"o halde ey resûlüm, sen öğüt vermeye devam et. rabbinin sana verdiği peygamberlik nimeti hakkı için, sen ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun."



müşriklerin en azılısı olan velid bin muğire bile böyle derken onu nasıl eleştirebiliriz, daha doğrusu neyini eleştirebiliriz ki...
biskuvit
her insanın eleştirilme ve eleştirme hakkının olduğunu düşündüğümden dolayı sınırlarını bilerek yapılmasında bir sakınca görmediğim durum.
x
sözlükteki bir çok dini başlıkta yaşadığımız olay gene gerçekleşmiş ve bu başlığa bile atatürk ile kıyaslamaya girilmiş.

atatürkü, hz muhammed ile aynı kefeye koymak hangi akla hizmettir ? elma ile armut kıyaslanır mı?

demekki neymiş bu tür bilgiçlerimiz atatürkü çok seviyormuş tabiki sevecekler, seveceğizde. fakat böyle her başlığa ulu önderi katarak ne yapmak istediğini anlamış değiliz bu tür yazarlarımızın. provokasyon mu yoksa sözlükteki sol görüşlü yazarların sempatisini mi kazanmak ? kardeşim madem atatürkü çok seviyorsun neden onun izinden gitmiyorsun? atatürk türk öğün çalış güven dememişmiydi? ne bok işin var internetin başında git çalış bişeler üret vatana millete hayrın olsun.

peygamberlerin sıfatları vardır, hatalardan arındırılmıştır. fakat insanoğlunun böyle bir sıfatı yoktur. eğer olsaydı şuan dünyada 5 milyar küsür yaşayan peygamber olurdu.

bok yeme de otur oturduğun yerde dedirtesi bir başlıktır.
ozerezgi
belki eleştirmek ağır gelir ama eleştirel gözle bakarak doğruyu bulmaya yönelebilmek. bunca hurafenin içinden gerçekleri ayıredebilmek için gereklidir şarttır kaçınılmazdır.
cocabora
eleştiri deyince akla hemen kötü şeyler geliyor.biz de iyi yönde eleştirmeliyiz zaten...kötü yönde eleştri;bizi aşar!
cuzaco
ben bu insanın niye birbirine karşıymış gibi gösterildiğini anlamıyorum.aslında ikiside çok büyük insanlar.sanki atatürk müslümanlığı reddediyomuş gibi bi yaklaşım içinde herkes,saçma ve gereksiz
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol