gerçekten sevenler
iki kez hoşça kal der…
nasıl mı…?
hoşça kal güzel gözlüm hoşça kal...
hoşçakal
harika bir aksamin sabahinda hissettiklerinizden korkar ve hoscakal dersiniz.
siyah beyaz tuşlarında piyanomun
seni çalıyorum şimdi
çaldıkça çoğalıyorsun odada
sen arttıkça ben kayboluyorum
seni doğuruyorum geceye
adını koyuyorum aya bakarak
her şey sen oluyor her yer sen
ben ölüyorum
sesini duyuyorum rüyalarımda
gözlerimi kamaştırıyor ışığın
rüzgar sen gibi dokunuyor bana
ben doğuyorum
duymak istediklerimi söylemiyorsun hiç
dokunmuyorsun bana
sen gibi bir şimşek çakıyor
tam kalbime düşüyor yıldırımı
ben gidiyorum
(bkz: özdemir asaf)
seni çalıyorum şimdi
çaldıkça çoğalıyorsun odada
sen arttıkça ben kayboluyorum
seni doğuruyorum geceye
adını koyuyorum aya bakarak
her şey sen oluyor her yer sen
ben ölüyorum
sesini duyuyorum rüyalarımda
gözlerimi kamaştırıyor ışığın
rüzgar sen gibi dokunuyor bana
ben doğuyorum
duymak istediklerimi söylemiyorsun hiç
dokunmuyorsun bana
sen gibi bir şimşek çakıyor
tam kalbime düşüyor yıldırımı
ben gidiyorum
(bkz: özdemir asaf)
elveda cümlesi gibi dursa da çoğu zaman kavuşma isteği barındırır,üstüne bir sürü şarkı yapılır her insana hissettirdikleri farklıdır.
söylenecek söz olmadığında muhtemeldir gidişlerim.
geriye ne kaldı aslında hiç "biz" olamayan "ben"den?ben..bu isimlendirilmemiş gidişlerini kaybolmuşluk olarak nitelendiren ben..evet tam burda karşında asice dikilen çocukluğum.ve biz..birinci ve ikinci tekil şahıs yerine sadece "ben"den oluşan bir biz..
bir öğle kendimi sokağa atışlarım oldun.bütün nefretimi, gözyaşlarımı, geçmişimi titrek elimde kendi kendine yok olan sigaraya kusuşlarım oldun.
her gözümün önüne dikildiğinde içimde kırılan bir yerler, asla tamiri olmayacak susuşlarım...sen nelere kadirmişsin böyle gözleri derin insan.
iz bırakan sen oldun benim kısa hikayemde kocaman adam.bir tek sözünle yüzümü gülümseten, en unutulmaz anlarım.
gel gör ki ben artık bunca yaşanmışlık arasında kendimi bulamaz oldum.şarkılarında kayboldum saatlerce.ortaköy de ki hayallerimde kaldın sen..bundan ilerisi olamadık..sen ve ben..
seninle birlikte kendimi de dibe batmaya mahkum bırakmaktan korkuyorum.küçük bir çocuğun saf korkuları bunlar.yorgun hayatından elini ayağını usulca çekişi..
kandırmak kendimi çok kolayken ben zor olanı seçiyorum ve gerçeği kabulleniyorum.söylenen sözlerin samimiyetsizliğinden olsa gerek gidiyorum yalnızlığından.
çok büyüdüm sayende..
hoşçakal..
geriye ne kaldı aslında hiç "biz" olamayan "ben"den?ben..bu isimlendirilmemiş gidişlerini kaybolmuşluk olarak nitelendiren ben..evet tam burda karşında asice dikilen çocukluğum.ve biz..birinci ve ikinci tekil şahıs yerine sadece "ben"den oluşan bir biz..
bir öğle kendimi sokağa atışlarım oldun.bütün nefretimi, gözyaşlarımı, geçmişimi titrek elimde kendi kendine yok olan sigaraya kusuşlarım oldun.
her gözümün önüne dikildiğinde içimde kırılan bir yerler, asla tamiri olmayacak susuşlarım...sen nelere kadirmişsin böyle gözleri derin insan.
iz bırakan sen oldun benim kısa hikayemde kocaman adam.bir tek sözünle yüzümü gülümseten, en unutulmaz anlarım.
gel gör ki ben artık bunca yaşanmışlık arasında kendimi bulamaz oldum.şarkılarında kayboldum saatlerce.ortaköy de ki hayallerimde kaldın sen..bundan ilerisi olamadık..sen ve ben..
seninle birlikte kendimi de dibe batmaya mahkum bırakmaktan korkuyorum.küçük bir çocuğun saf korkuları bunlar.yorgun hayatından elini ayağını usulca çekişi..
kandırmak kendimi çok kolayken ben zor olanı seçiyorum ve gerçeği kabulleniyorum.söylenen sözlerin samimiyetsizliğinden olsa gerek gidiyorum yalnızlığından.
çok büyüdüm sayende..
hoşçakal..
hoşçakal ın doğrusu hoşça kal; yalnışın doğrusu yanlıştır ...
kazım koyuncu’nun söylediği ve aynı zamanda beşiktaş’ın tribün lideri optik başkan’ın cenaze törenini gösteren haber programının fon müziği olarak kullandığı hoşçakal kelimesinin anlamını gerçekten en iyi şekilde anlatan bir şarkı.
ovgu sozlerinin yetmedigi bir ictenlikle soylenmis olan sarki.
teoman'ın bir klibinde, pencere buğusuna yazılan veda kelimesi.
"uyandım, bakakaldım, hayali bir parmağın
bıraktığı yazıya, pencere camının buğusuna
hoşçakal..."
(bkz: kupa kızı ve sinek valesi)
"uyandım, bakakaldım, hayali bir parmağın
bıraktığı yazıya, pencere camının buğusuna
hoşçakal..."
(bkz: kupa kızı ve sinek valesi)
kötü biten, bir tarafın seviyeyi düşürdüğü ilişkide edilgen tarafın noktalama işareti ile laf sokucu hal alan kelime: hoş'çakal.
(bkz: hoşçakal sözlük)
birinden kısa bir süreliğine de olsa ayrıldığım zaman hoşçakalkelimesini kullanırım.bu kelimeyi söylemek ve duymak kulağıma öyle hoş geliyor ki..dudaklarımdan eksilmeyen bir kelime..
ho$ça- kal anlamına gelen kelimedir. ho$ ve kal. türkçemi seviyorum.
birinden ayrıldığı vakit elveda sözü kişiye çok zor gelir.elveda...artık geri dönmeyeceğim demek ister kişi.oysa hoşçakal dendiği vakit içimizde adının koyulmadığı güzel bir duygu oluşur.hoşçakal sevgilim dendiği vakit bile kişinin içinde bir umut beliriyor.yani bir veda ancak bu kadar guzel dile getirilebilir.hoşçakal....
bazı yörelerde hoştakal da denirmiş. başta çok komik gelmişti ama aslında anlam olarak çok güzel.
(bkz: hoş çakal)
düş sokağı sakinlerinin bu şarkısında çalınan perdesiz gitar pek bir güzeldir, pek bir hoştur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?