emir kusturica

0 /
rumuz pilis tiray egen
dünya üzerinde kanımca yaşıyan en büyük yönetmen. kendi tarzını sürekli geliştiren az ve öz filmler yapan biri. keşke daha çok ilm çekse en azından sene de bir tane filmini izlesek.
rumuz pilis tiray egen
akp’nin gündem yaratma adına harcandığına artık kanattim nettir. bakın müneccim gibi söylüyorum yarın öbür gün akp’nin bu balon gündemler sırasında bişeyler karıştırdığı ortaya çıkacak.
yeginoglu
ömer çavuşoğlu, osman tamburacı, heidi üçlüsü de kendi aralarında tartışmışlar bunu, işin içinden çıkamamışlar. bu işin de altında cia ile akp var amına goyim deyü durmuşlar. neyse ki araya heidi’nin dedesiyle kanı yokuşa sıçrayan üç beş ülkücü girmiş de, olayın adı konmuş.

tartışmanın ana fikri, ’etliyi de sikeyim sütlüyü de’ olmuş.
independence
tepki gosterilsin, gosterilmeli, buna a dan z ye taraftarim, ancak bir de madalyonun diger yuzu var.

avrupaya yaranacagim hesabina imrali ile gizli sakli goru$meler yapiliyor bu ulkede. darbeci generaller alti okka edilip resmi torenlerle kirmizi halilarla kar$ilaniyor bu ulkede. teroristin agababalari mecliste sandalyelerde oturuyor, ulke yonetiminde soz sahibi oluyor, okullari boykot ediyor, devletin en ust makamlarinin dogu bolgelerine gitmelerini engellemeye cali$iyor bu ulkede. nobelli tek bir adamimiz var, o da senelerden beri resmi & gayriresmi agizlardan "la bi sigigidin yok oyle bir $ey" dedigimiz $eyleri "var oyle bir $ey" diyerek yalanliyor bu ulkede. bu ulkede cok $ey oluyor siyasi anlamda ve her birinde boka batiyoruz.

bu ulkede sanata dina nadir $eyler oluyor, bari onda boka batmayalim diyoruz ama olmuyor. ba$ka ulkelerde yapilan zulumler bir anda bizi geriyor, gersin amenna, ona da lafim yok, tum insanligin acilarini payla$alim eyvallah. ancak ayni cengaverleri meclisin onunde de gormek ister bu gozler, yine ayni cengaverleri filistin icin yapilan dayani$malarda da gormek ister bu gozler.

adam buraya fikirleri icin degil sanati icin geliyor, sevinmelisin aslinda. sinemanin piri turkiye’ye geliyor ama soyledigi bir kac cumle sebebi ile adami neredeyse sinirdi$i ediyoruz. biz bugun boyle yaptik peki, yarin benzer $artlarda bir ba$kasi daha can guvenligi endi$esi ile bu serzeni$leri bahane ederek turkiye’ye gelmekten vazgecerse ve ertesi gun bir ba$kasi?

ayni zihniyet nicin israil’li, irak’li ve & veya amerika’li devlet adamlarinin yollarinda gosteriler yapmadilar?

atanin huzuruna cikmaktan imtina edenleri gorduk biz, resmi ziyaretleri "cali$ma ziyareti" adi ile kamufle ederek anitkabir’e ziyareti gundem di$i biraknlari taniyoruz. adamin fiilen sana bir zarari yok, tavuguna ki$t dememi$, tavugunun bogazini kesenleri alma ulkene o kadar babayigitsen.

bu ulkenin leyhine olabilecek cok $ey kimi duygusal serzeni$lerle engelleniyor. ulke menfaatlerinde duygusalliga yer olmaz. gun gelir ayni duygusalligi ba$kalari da bize kar$i gosterir, o zaman goruruz dunyanin kac bucak oldugunu.
nanahurra
her an demogojiye hazır ağlak bünyelerin yeni hedefi.
neyi nerede yapacağını bilmezsen yaptığın protesto da ahmakca olur, ettiğin laf da. ülken dünyanın en büyük canavarının kulu kölesi olmuş, gık yok. olumsuz da olsa fikrini beyan eden adama artislik yap he?

bu nedir? şudur bu: mahallenin gudik ergeni, artis abilere diş geçiremez de hıncını mahalleye yeni taşınmış çelimsiz yabancı veletten çıkarır.
sonra da göğsünü kabartır, artis artis döner evine. koçum benim.
yeginoglu
bu ülkenin havasını soluyan, insan vicdanını sızlatan olay ve kişileri izlemek yerine dürüstçe fikrini beyan edebilme yetisine sahip olan insanlar, çentik sırpların tecavüzüne uğrayıp bir de hamile kaldıkları için toplama kampı yolunda kendilerini nehirlere atan kadınlara yönelik ’o kadar da abartmayın’ diyebilen bir yaratığı protesto ederek onurlu bir davranış sergilediler.

kusturica’ya tepki gösterenler bunu,

srebrenitsa’da birkaç günde katledilen 10 binden fazla bosnalı erkeğin farkındalığıyla,

1992 - 1995 yılları arasındaki savaş sırasında dul kalan, tecavüze uğrayan, cinsel organına kalaşnikof namlusu takılan, karnı yarılarak rahmi köpeklere atılan boşnak kadınların farkındalığıyla,

ülkelerinden göç etmek zorunda bırakılan yüzbinlerce mültecinin farkındalığıyla,

insanlık onurunun çiğnendiği kirli bir savaşı ve savaşta yapılanları meşrulaştırmaya çalışanların farkındalığıyla yaptılar.

buna tepki gösterenler, çuvalcı general odierno’nun resmi davetle ankara’ya gelip ata’nın kabrini ziyaret etmesine , vakt-i zamanında talabani ve barzani’ye yeşil pasaport verilmesine, dağdaki 34 teröristin davul zurnayla ülkeye sokulmasına, hocalı’da bebekleri katledenler ile masaya oturulmasına ve buna benzer toplum vicdanini rencide edici bir çok olay ve duruma da tepki gösterdi, göstermeye de devam edecek.

okumayı bilenler görür, kusturica’nın sanatçı kimliği ortada. kimse bu yönünü tartışmıyor. tepki gösterenler, sanatçı kimliği olan, dünyaca kabul görmüş bir zatın vicdanına, vicdanı zedelenen yüzbinler adina ayna tutuyor.

buna yaygaracılık diyenler, nick altı sıçarak nefes alanlar ise, bizim acı dolu bir gülümseme ile baktığımız insanların, kendi beyin zarları elverdiğince kendilerini ifade gayretleri. kimileri de böyle tatmin oluyor, hor görmemek, dışlamamak lazım.

tedavisi var ama, üzülmesinler. istemek başarmanın yarısıdır di mi? aferin.

edit: empati yapabilenlere, bu konuyla alakalı bir de kitap önerisi:

aliya

http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=93860

rumuz pilis tiray egen
indy bey #974337 nolu entry de dünden beri yazmaya üşendiğim (çünkü sinirlendiğim konuları yazmakta üşeniyorum küfür falan kaçıyo ağzımdan ben ona üşenmek diyorum işte) duygularımı bir bir anlatmıştır. ulan nelerini getirdik bu ülkeye baş tacı yaptık. hemde kendi sıkıntılarımızın sebeplerinin başını çeken adamlardı bunlar. ulan kendi dünyasını eleştiren bi adamdan -düşüncesi ama doğru ama yanlış- haz edemedik. adam sinemanın ilahı ve ülkeye sinema için geliyor, bu adam ayrıca bir anti-amerikan falan...bu işte amerika ve israil’in bir parmağı olmasın sakın?
independence
dunya tarafindan sava$ suclusu ilan edilen sudan ba$kanini bile binbir koruma ile ulkemizde agarlayabildik de, iyi ya da kotu fikrini yuksek sesle soyleyen birisini barindiramadik. adam oldurmedi, katliam yapmadi ama adam batti bize i$te ne diyeyim. benim yazarim "ermeni soykirimi yapilmi$tir" dedi nobel odulu aldi, adami pamuklara sardik alti okka ettik ama elin yabancisi "ya buyutmeyin i$te" $eklinde fikrini beyan etti diye itin gotune soktuk.

iyi $eyler soylemi$tir demiyorum, turkiye’de bulunma sebebi ile soylediklerinin tek bir kelimesinin alakasi yok diyorum sadece. bu adami birileri davet etmi$ ki bu etkinlige katilmak adina turkiye’ye geliyordu, davet edilmesi biliniyorsa agirlanmasi da bilinmeliydi. sudan devlet ba$kanini agirliyorsan ulkende, teroriste fiilen destek verenleri, irak cumhurba$kanini ba$bakanini resmi olarak agirliyorsan ulkende, bu adami da agirlamasini bileceksin.
nanahurra
taşlanıp kovuldu. aferin.
adam buraya şahsi fikrini beyana mı geldi be yaygaracılar, son derece yetkin olduğu bir iş için jüri olarak geldi. fesuphanallah.
yeginoglu
kendisine yöneltilen tepkilerden ötürü, 47. altın portakal film festivali jüri üyeliğinden çekildiğini açıklamış. aferin.

öyle sanıyorum ki bugün başta antalya büyükşehir belediye başkanı olmak üzere bir sürü ezik bünye, ekranlara çıkıp tükürükler saça saça ’dünyaca ünlü bir sanatçının jüri üyeliğinden çekilmesi ülkemiz için bık bık’ safsatalarını dillendirecekler.

kusturica’ya hayırlı yolculuklar diler, sakalından severim.
yeginoglu
şu an can dündar’a şunları söylüyor.

- damarlarımda hem hristiyan hem de müslüman kanı dolaşıyor.

- ben devrimciyim, fikirlerimi yüksek sesle söylerim.

- bana savaşın 15. gününde tecavüzler hakkında ne düşünüyorsunuz diye sordular, ben sadece savaşın rakamlarını abartıyorsunuz dedim.

- benim özgürlüğüm pahalıdır.

- ben soykırımdan değil cinayetlerden bahsettim.

- ben damarlarımda çok fazla şark kanı taşıyan bir sırp’ım.

gereksizce uzatılan bir röportaj oldu. biz ne kanıyla ne inancıyla ilgiliyiz. can dündar adamın kimliğini ve kökenini ısrarla sorgulamaya çalışmakla nereye varmak istiyor anlamış değilim. ilgilendiğimiz konu kendisinin tecavüz ve ölümler hakkında söyledikleriydi. ona da net ve doğrudan cevap vermek yerine mini etek giymeyi tercih etti.

sanatçı yönünü de hesaba katınca daha akıllı bir adam olduğunu düşünmüştüm. yanıldım.
yeginoglu
underground, çingeneler zamanı gibi başyapıtların yönetmeni deyip bu taze ortodoks olmuş sezara hakkını verelim.

gel gelelim insan mı? korkarım ki değil. şöyle ki;

bosna savaşı döneminde ülkesinde olan bitenlere kulağını tıkaması bizi ilgilendirir mi? hayır. vicdani tercih. ibne der geçeriz.

2007 senesinde ortodoksluğu tercih edip adını değiştirmesi bizi ilgilendirir mi? hayır. vicdani tercih. ’meşhur olduğunuz kadar cahilsiniz de’ der geçeriz.

e peki ne o zaman?

-----------------------------spoiler----------------------------:
bosna’da olanları bu kadar abartmayın! sonuçta türkler gelmeden evvel biz boşnaklar sırp ve hristiyandık.
-----------------------------spoiler----------------------------

tabi canım. aşırı milliyetçilik yapıyoruz biz. boşnaklar neticede eski hristiyan. hem ne oldu ki. toro topu 100.000 insan katledildi. onlara da insan diyemeyiz zaten. onlar türkler geldikten sonra mutant oldular.

onbinlerce kadın tecavüze uğradı. bunu niye abartıyoruz ki. tecavüz edenler kendi soylarındandı zaten. yabancıya gitmediler yani. sırplar boşnakların eski ataları olduğu için boşnak kadınları vahşice sikmelerinden daha doğal ne olabilir ki? biz türkler niye tepki gösteriyoruz ki? herşey normal, abartmayalım.

bosna’lıların ataları sırplar mıdır bilemem ama, kusturica keşke sinemayı tercih etmeseymiş. slobodan miloseviç ile muhteşem bir eküri olabilirlermiş. sırplar için büyük kayıp.

independence
avrupa sineması’nın ünlü yönetmenlerinden kusturica, balkan kültürü’nü dünyaya tanıtan en büyük isimlerden biridir. yönetmenliğini yaptığı neredeyse bütün filmleri cannes ve venedik film festival’lerinde defalarca ödül almıştır.


24 kasım1954’de saraybosna’da doğdu. müslüman bosnalı olmasına rağmen ailesinin kökeni ortodoks slavlıktan gelmeydi. babası murat diğer yugaslavlar gibi komünistti. babası bosna-hersek istihbarat bakanlığı’nda çalışmaktaydı. emir ailenin tek erkek çocuğu idi ve arkadaş çevresi tasvip edilmiyordu. bu nedenle yurtdışına, prag’a sinema eğitimi alması için gönderildi. 1978 yılında "academy of performing arts"ı bitirdikten sonra yugoslavya’da televizyon programlarında çalışmaya başladı.
1978 yılında "nejeste dolaze", aynı yıl "guernica" ve 1979’da ise "bife titanik" adlı televizyon filmlerini çekti. 1981 yılında "do you remember dolly bell?" adlı filmi yaptıktan sonra şansı açıldı. aynı yıl venice film festivali’nde ödül aldı. 1981’den 1988 yılına kadar saraybosna’da "academy of performing arts"da ders verdi. bir yandan da "open stage obala"da sanat yönetmenliği yapıyordu.

filmlerini kendi dilinde yapmayı tercih ediyordu ancak uluslararası başarılar kazandıktan sonra ingilizce filmler de yapmaya başladı. 1985 yılında politik göndermeler içeren filmi "when father was away on business" adlı filmi çekti. bu film ile cannes film festivali’nde altın palmiye ödülü kazandı.

uluslararası başarısı 1989 yılında çektiği "time of the gypsies" ile oldu. yine kendi dilinde çektiği bu filmde sihirli bir atmosfer içinde çingene kültürünü işliyordu. bu film ile de cannes’da "en iyi yönetmen ödülü"nü aldı.

daha sonra görüntü yönetmeni vilco filac ve besteci goran bregovic ile amerika’ya giderek 1993 yılında johnyy depp, jerry lewis, faye dunaway ve lili taylor’un oynadığı "arizona dream" adlı filmi çekti. orjinal dili ingilizce olan ilk filmiydi. hayaller ve gerçekler arasındaki gidiş gelişlerin fantastik bir kurguyla anlatıldığı film ile berlin uluslararası film festivali’nde "jüri özel ödülü"nü aldı. müziklerini goran bregovic ile iggy pop beraber yapmıştı.

1995 yılında onu üne kavuşturan filmlerden biri olan "the underground" adlı filmi çekti. cannes’da ikinci altın palmiye’yi bu film sayesinde aldı. aynı filmin televizyon versiyonu olan "bila jednom jedna zemlja" adlı televizyon serisini çekti. 1998 yılına gelindiğinde "black cat, white cat" adlı filmi yönetti. bu film ile de venedik film festivali’nde "gümüş ayı" ödülünü almaya hak kazandı. özellikle çingenelerin hayatları üzerine yapılmış filmleri ile balkanların havasını dünya sinemasına kattı. 1988 yılında colombia üniversitesi’nde sinema dersleri vermeye başladı.

yönetmenliğinin yanında "no smoking orchestra" adlı grupta bas gitarist olarak görev aldı. grubun turnesinde yaptığı belgesel niteliğndeki çekimler ile "super 8 stories" adlı çalışmayı hazırladı.

2004 yılına kadar yeni bir çalışması olmayan kusturica, aynı yıl "life is a miracle" adlı filmi ile sinemaya döndü. cannes film festivali’nde ödül alan bu film 1992 yılında bosna’da hayatın çeşitli yönlerini anlatıyordu.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol