18 agustos 1969 kolombiya dogumlu basarili aktor.
rol aldigi filmler:
italian job, the (2003)
25th hour (2002)
red dragon (2002)
frida (2002)
death to smoochy (2002)
score, the (2001)
keeping the faith (2000)
fight club (1999)
american history x (1998)
rounders (1998)
everyone says i love you (1996)
people vs. larry flynt, the (1996)
primal fear (1996)
edward norton
(bkz: american history x)
yakisikli olmayan ama garip bir sekilde insani ceken hatta cok etkileyen adam. ayrica basarili da bir aktor ozellikle the score filmindeki spastik taklidi takdire sayandir.
bu kadar siradan bir tipi omasina ragmen hastasi oldugum $ahsiyet.
tam adi edward james norton, jr. olan edward norton, 18 agustos 1969’da boston’da dogdu. babasi, tarihi eserlerin korunmasina adanmis bir kurumda avukat olarak calisiyordu. ogretmen olan annesi ise ayni kurumun eski yoneticilerindendi. kendisinden genc ikiz kardesleri (james ve molly) bulunan edward, 5 yasindan itibaren oyunculuga karsi ilgisini diri tuttu. metod oyunculugunun ilkelerini oylesine cabuk benimsemisti ki, daha 8 yasindayken, bir musamere provasinda ogretmenine “benim bu sahnedeki motivasyonum nedir?” diye sorabiliyordu!
biraz tuhaf ve fazla desifre olmayan biri diye tanimliyordu onu arkadaslari. uzun zaman boyunca cesitli tiyatro gruplari dahilinde yetenegini ve bilgisini pekistiren norton, bu arada yale universitesi’nin tarih bolumunden de mezun oldu. bunun ardindan bir sure japonya’da kaldi. dondugunde, kentsel yozlasma sorunlarina karsi faaliyet gosteren bir sivil toplum kurulusunda aktif gorev yapti. bu sure icinde tiyatrodan kopmamisti. edward albee’nin oyunlarini sahneleyen bir new york tiyatrosunda sahneye cikma sansi buldu ve bunu iyi degerlendirdi.
fragments adli eserinin hollywood turnesinde rol aldigi sirada, gerilimli bir “mahkeme draminda” richard gere’la birlikte rol alacak genc bir oyuncu araniyordu. leonardo di caprio, bu rolu geri cevirerek kendisinden cok daha buyuk bir oyuncunun onunu acacagini bilemezdi elbette. gere ise, soz konusu yeni yetenegin uzun uzun aranmasindan o denli sikilmisti ki, tazminatini odeyip projeyi terk etmeye bile hazirdi. neyse ki edward norton, 2000 civarinda adayi geride birakarak, yapimcilara “aradigimiz adam bu” dedirtmisti. yapilan deneme cekimlerinde gosterdigi performans oyle etkileyici idi ki, cesitli ortamlarda insanlarin birbirine izlettirdigi bu cekimler sayesinde daha film vizyona girmeden norton bir hollywood sansasyonuna donusmustu :
cinayetle suclanan kentuckyli bir genci canlandiran norton, deneme cekimleri oncesinde verdigi mulakatta yapimcilari gercekten de kentuckyde dogup buyudugune inandirmayi basarmisti: filmin adi primal fear, yapim yili ise 1996 – baska bir deyisle, hollywood’un yeni marlon brando’sunu buldugu yil.
priamal fear’daki basarisi, norton’a “yardimci bir roldeki en iyi oyuncu” dalinda bir altin kure’nin yanisira, bir de oscar adayligi kazandirdi. “galibiyet serisi”, woody allen filmi everyone says i love you ve milos forman’in people vs larry flynt’i ile devam etti. hustler dergisinin sahibi flynt’in avukatini canlandirdigi bu yapimdaki rol arkadaslarindan courtney love ile bir donem ask yasadi norton.
oglunun yildizi parlarken, robin norton’in hayat isigi sonuyordu: edward’in annesi, 6 mart 1997’de beyin kanserine yenik dustu.
1998’de ise, kilo alip kas yaparak yetenegini bambaska taraflara dogrulttu norton: irkci bir amerikaliyi canlandirarak, ikinci oscar adayligini (bu kez en iyi basrol kategorisinde) aldi. keeping the faith ile gectigimiz yil ilk kez profesyonel anlamda kamera arkasina gecen edward norton, tum diger filmlerini golgede birakan fight club’la kazindi zihnimize
o, jack’in kirilan kemikleriydi... uykusuzluk cekiyordu... tyler durden (‘a hayran) idi... her sey marla adinda bir kadinla baslamis, ve buyuk bir patlama ile sona ermisti... 11 eylul 2001 tarihinde ikiz kulelere yapilan saldiriyla birlikte farkli bir kontekste burunen, sarsici bir patlama!.
“ustasi” marlon brando ile birlikte rol aldigi the scoredan sonra, televizyon yildizlarinin savasini anlatan, ilgi cekici death to smoochyde rol alir norton. ardindan gelen film ise, fbi ajani will grahami canlandiracagi kizil ejderdir.
evet, edward norton sinema seruvenini cesitli kimliklerle surduruyor. simdi de, spike leenin yonetmenligini ustlendigi 25. saat ile karsimizda. hollywood sinemasinin yuz aki, iceri girmeden onceki son saatlerini yasayan bir uyusturucu saticisini canlandiriyor.
bir cocuga daha sekiz yasindayken “bu sahnedeki motivasyonum ne?” diye sorduran egitim disiplini ise, gelisebilecek yeteneklerin aptalca dizilerde carcur edildigi ulkelerden hâlâ cok uzakta ne yazik ki...
biraz tuhaf ve fazla desifre olmayan biri diye tanimliyordu onu arkadaslari. uzun zaman boyunca cesitli tiyatro gruplari dahilinde yetenegini ve bilgisini pekistiren norton, bu arada yale universitesi’nin tarih bolumunden de mezun oldu. bunun ardindan bir sure japonya’da kaldi. dondugunde, kentsel yozlasma sorunlarina karsi faaliyet gosteren bir sivil toplum kurulusunda aktif gorev yapti. bu sure icinde tiyatrodan kopmamisti. edward albee’nin oyunlarini sahneleyen bir new york tiyatrosunda sahneye cikma sansi buldu ve bunu iyi degerlendirdi.
fragments adli eserinin hollywood turnesinde rol aldigi sirada, gerilimli bir “mahkeme draminda” richard gere’la birlikte rol alacak genc bir oyuncu araniyordu. leonardo di caprio, bu rolu geri cevirerek kendisinden cok daha buyuk bir oyuncunun onunu acacagini bilemezdi elbette. gere ise, soz konusu yeni yetenegin uzun uzun aranmasindan o denli sikilmisti ki, tazminatini odeyip projeyi terk etmeye bile hazirdi. neyse ki edward norton, 2000 civarinda adayi geride birakarak, yapimcilara “aradigimiz adam bu” dedirtmisti. yapilan deneme cekimlerinde gosterdigi performans oyle etkileyici idi ki, cesitli ortamlarda insanlarin birbirine izlettirdigi bu cekimler sayesinde daha film vizyona girmeden norton bir hollywood sansasyonuna donusmustu :
cinayetle suclanan kentuckyli bir genci canlandiran norton, deneme cekimleri oncesinde verdigi mulakatta yapimcilari gercekten de kentuckyde dogup buyudugune inandirmayi basarmisti: filmin adi primal fear, yapim yili ise 1996 – baska bir deyisle, hollywood’un yeni marlon brando’sunu buldugu yil.
priamal fear’daki basarisi, norton’a “yardimci bir roldeki en iyi oyuncu” dalinda bir altin kure’nin yanisira, bir de oscar adayligi kazandirdi. “galibiyet serisi”, woody allen filmi everyone says i love you ve milos forman’in people vs larry flynt’i ile devam etti. hustler dergisinin sahibi flynt’in avukatini canlandirdigi bu yapimdaki rol arkadaslarindan courtney love ile bir donem ask yasadi norton.
oglunun yildizi parlarken, robin norton’in hayat isigi sonuyordu: edward’in annesi, 6 mart 1997’de beyin kanserine yenik dustu.
1998’de ise, kilo alip kas yaparak yetenegini bambaska taraflara dogrulttu norton: irkci bir amerikaliyi canlandirarak, ikinci oscar adayligini (bu kez en iyi basrol kategorisinde) aldi. keeping the faith ile gectigimiz yil ilk kez profesyonel anlamda kamera arkasina gecen edward norton, tum diger filmlerini golgede birakan fight club’la kazindi zihnimize
o, jack’in kirilan kemikleriydi... uykusuzluk cekiyordu... tyler durden (‘a hayran) idi... her sey marla adinda bir kadinla baslamis, ve buyuk bir patlama ile sona ermisti... 11 eylul 2001 tarihinde ikiz kulelere yapilan saldiriyla birlikte farkli bir kontekste burunen, sarsici bir patlama!.
“ustasi” marlon brando ile birlikte rol aldigi the scoredan sonra, televizyon yildizlarinin savasini anlatan, ilgi cekici death to smoochyde rol alir norton. ardindan gelen film ise, fbi ajani will grahami canlandiracagi kizil ejderdir.
evet, edward norton sinema seruvenini cesitli kimliklerle surduruyor. simdi de, spike leenin yonetmenligini ustlendigi 25. saat ile karsimizda. hollywood sinemasinin yuz aki, iceri girmeden onceki son saatlerini yasayan bir uyusturucu saticisini canlandiriyor.
bir cocuga daha sekiz yasindayken “bu sahnedeki motivasyonum ne?” diye sorduran egitim disiplini ise, gelisebilecek yeteneklerin aptalca dizilerde carcur edildigi ulkelerden hâlâ cok uzakta ne yazik ki...
(bkz: american history x)de oynadigi zor karakterin altindan basariyla kalkmis olan fight clubta da kendini en iyi sekilde kanitlayan amerikali muthis aktor.
(bkz: norton antivirus)
salma hayek tamam da neden courney love? diye soracam eger bir gun karsilarsirsak.oysa ki akli basinda yale den cikmis bir cocugun boyle courtney gibi groupie kizlariyla ask mask yasamasi yazik dedirtti.gerci
(bkz: gonul boka kondun yine allahsiz)
(bkz: gonul boka kondun yine allahsiz)
fight clubtaki mukemmel oyunculuguyla o filmde belki de hayatinin en sekil rolunu oynamis olan brad pitti bile geride birakmis oyuncu.
hem yetenekli, hem zeki, hem de yakışıklı aktör.
the illusionist filminde mukemmel bir oyunculuk sergilemi$ olan karizma kelimesinin e$ anlamlısı aktör.
kapağında kendisini görmemle down in the walley filmini bana aldırtarak bir dvd paramı daha sokağa atmama sebep olmuş aktör.
sihirbaz filminde karizması göklerde olan aktöring.
25th hour filmiyle oyunculuk konusunda aşmış bir şahsiyet olduğunu cümle aleme ilan etmiştir.
doğum: 18 agustos 1969, boston.
aile: babası avukatlık yapıyor. annesi robin norton 1997de beyin kanserinden öldü. ilk yönetmenlik denemesi olan "keeping the faith"i annesine adadı. james ve molly adlı iki küçük kardeşi var.
ilişkiler: courtney love ve salma hayek.
eğitim: yale üniversitesi mezunu (tarih konusunda ihtisas yaptı).
ilk filmi: 1996 yapımı "primal fear"da richard gerele birlikte oynadı. rol daha önce leonardo dicaprioya önerilmiş, o geri çevirince de yapımcılar yeni birini aramaya başlamışlardı. role tam anlamıyla oturan görünüşü ve aksanı sayesinde 2100 kişi arasından seçilen nortonun filmdeki performansı ise gerei gölgede bıraktı ve bir anlamda filmin kurtarıcısı oldu.
ödüller: 15 kilo aldığı tony kayein tartışmalı filmi "american history x"deki rolüyle oscara aday oldu.
rol: "primal fear"deki güneyli aksanına, tommy lee jones ve sissy spacekin oynadığı "coal miners daughter" filmini izleyerek hazırlandı. ama yönetmene güney bölgesinde büyüdüğü için böyle konuşabildiğini söylemişti.
biliyor musunuz?: üniversiteden sonra japonyada bir yıl geçiren norton, mükemmel derecede japonca konuşabiliyor.
sigara içmekten nefret eden norton, "rounders" da senaryoyu değiştirterek karakterinin sigara içmemesini sağladı.
"the people vs. larry flynt"i izleyen yönetmen david fincher, fight club için nortonu seçmeye karar verdi. ilginç olan fincherin, nortonun sadece bu filmini izlemiş olmasıydı.
bunu biliyor musunuz:? "saving private ryan"daki matt damonun oynadığı er ryan rolü ilk önce nortona teklif edilmişti fakat norton reddetti.
söz: "samimi olarak söylemek gerekirse kendimi karizmasına güvenip poposunun üstüne oturan 15 milyon dolarlık bir aktör gibi göremiyorum. yüzümün asla bir filmin açılışını yapacağını sanmıyorum."
"pokerde olduğu gibi hayatta da risk faktörü var. bundan kaçmak yerine bununla yüzleşmelisiniz."
aile: babası avukatlık yapıyor. annesi robin norton 1997de beyin kanserinden öldü. ilk yönetmenlik denemesi olan "keeping the faith"i annesine adadı. james ve molly adlı iki küçük kardeşi var.
ilişkiler: courtney love ve salma hayek.
eğitim: yale üniversitesi mezunu (tarih konusunda ihtisas yaptı).
ilk filmi: 1996 yapımı "primal fear"da richard gerele birlikte oynadı. rol daha önce leonardo dicaprioya önerilmiş, o geri çevirince de yapımcılar yeni birini aramaya başlamışlardı. role tam anlamıyla oturan görünüşü ve aksanı sayesinde 2100 kişi arasından seçilen nortonun filmdeki performansı ise gerei gölgede bıraktı ve bir anlamda filmin kurtarıcısı oldu.
ödüller: 15 kilo aldığı tony kayein tartışmalı filmi "american history x"deki rolüyle oscara aday oldu.
rol: "primal fear"deki güneyli aksanına, tommy lee jones ve sissy spacekin oynadığı "coal miners daughter" filmini izleyerek hazırlandı. ama yönetmene güney bölgesinde büyüdüğü için böyle konuşabildiğini söylemişti.
biliyor musunuz?: üniversiteden sonra japonyada bir yıl geçiren norton, mükemmel derecede japonca konuşabiliyor.
sigara içmekten nefret eden norton, "rounders" da senaryoyu değiştirterek karakterinin sigara içmemesini sağladı.
"the people vs. larry flynt"i izleyen yönetmen david fincher, fight club için nortonu seçmeye karar verdi. ilginç olan fincherin, nortonun sadece bu filmini izlemiş olmasıydı.
bunu biliyor musunuz:? "saving private ryan"daki matt damonun oynadığı er ryan rolü ilk önce nortona teklif edilmişti fakat norton reddetti.
söz: "samimi olarak söylemek gerekirse kendimi karizmasına güvenip poposunun üstüne oturan 15 milyon dolarlık bir aktör gibi göremiyorum. yüzümün asla bir filmin açılışını yapacağını sanmıyorum."
"pokerde olduğu gibi hayatta da risk faktörü var. bundan kaçmak yerine bununla yüzleşmelisiniz."
the illusionistte feridun düzağaça benzediğini fark ettiğim aktör.
üstün bir oyun gücüne ve etkileyici bir seksapaliteye sahip amerikalı aktör.
yeni hulk.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?