onu kendi benliğinizden saymaktır..zordur bir insana alı$mak..
bir insanı alıp taa hayatınızın içine sokmaktır..
gülü$üne,bakı$ına,dokunu$una,cümlelerine alı$maktır..
devrik cümlelerinizin en güzellerini seçip onu anlatmaya çalı$maktır..
daha önce alı$tıklarınızın da gittiğini,günü gelince alı$tığınız bireyin de gideceğini bilerek bir $eylere emek verme çabasıdır..
hatta kimi zaman kendinizden önce onu dü$ünmektir ..
konu$madığınızda / görmediğinizde merak etmektir..
hep o olsun,daha fazla daha da fazla olsun istemektir..
ve en sonunda;
alı$tığınız insan günü gelince herkes gibi olduğunda lök gibi ortada kalmaktır..
sonunda elinizde bir tane fazladan bir insana alı$maya çalı$mak kalır..
o saatten sonra atsanız atılmaz,satsanız satılmaz,anlatsanız da anla$ılmaz..
bir insana alışmak
yaşamın mutlaka bir döneminde seve seve veya ske ske yaşamak zorunda kaldığımız durum..
evliliklerde bir süre sonra kadın/erkek için, (bkz: eş)
sevabıyla/günahıyla okul, cezaevi, askerlik vs. gibi yerlerde ev/oda/koğuş arkadaşlıkları gibi.
evliliklerde bir süre sonra kadın/erkek için, (bkz: eş)
sevabıyla/günahıyla okul, cezaevi, askerlik vs. gibi yerlerde ev/oda/koğuş arkadaşlıkları gibi.
eğer babası memursa insana alışmaya alışmıştır
(bkz: bağlanmak) bir insana alışmak da hoştur kimi zaman ayrılık gelip çatıncaya kadar. can yücelin bir şiiri de bunu çok güzel anlatır.
(bkz: körü körüne yaşamak)
bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"o olmazsa yaşayamam" demeyeceksin.
demeyeceksin işte.
yaşarsın çünkü.
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.
ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin onu sevdiğinden.
çok sevmezsen, çok acımazsın.
çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
senin değillermiş gibi davranacaksın.
hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
çok eşyan olmayacak mesela evinde.
paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
gökyüzünü sahipleneceksin,
güneşi, ayı, yıldızları...
mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"o benim" diyeceksin.
mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
mesela turuncuya, ya da pembeye.
ya da cennete ait olacaksın.
çok sahiplenmeden,
çok ait olmadan yaşayacaksın.
hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak...
(can yücel den körü körüne yaşamak)
(bkz: körü körüne yaşamak)
bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"o olmazsa yaşayamam" demeyeceksin.
demeyeceksin işte.
yaşarsın çünkü.
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.
ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin onu sevdiğinden.
çok sevmezsen, çok acımazsın.
çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
senin değillermiş gibi davranacaksın.
hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
çok eşyan olmayacak mesela evinde.
paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
gökyüzünü sahipleneceksin,
güneşi, ayı, yıldızları...
mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"o benim" diyeceksin.
mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
mesela turuncuya, ya da pembeye.
ya da cennete ait olacaksın.
çok sahiplenmeden,
çok ait olmadan yaşayacaksın.
hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak...
(can yücel den körü körüne yaşamak)
her sabah ayni yerde ayni saatte binilen otobusun soforune karsi hissedilen duygudur..
saçma bir duygudur.
sabah kalkınca kahvaltı yaparsınya, ve hani bu sana hiç tuhaf gelmez; işte tam olarak bu saçmalıkta. yok yok aslında daha da saçma. tam olarak entrynin şu ana kadar olan kısmının saçmalığında bir duygudur bu.
mesela film seyretmek deyince herkesin kafasında farklı farklı kareler canlanır; çoğunluğun gözüne bir sinema salonu gelir, içerisinde benim de bulunduğum azınlığın aklına evde tv karşısında seyredilen dvdler gelir... ya da yemek yemek deyince mutfaktan tutun da bir ayak üstü lokantasına kadar türlü türlü fotoğraflar canlanabilir insanların kafasında.
ama bir insana alışmak durumu söz konusuysa eğer, kafanızda canlanan her karede o da yer edinir kendine. evde film seyretmeyi hayal ederken ya da sinemada ya da herhangi başka bir yerde, neresi olursa olsun mutlaka yanınızda onu da hayal edersiniz. ve isteyerek yapmazsınız bunu. mutfakta kahvaltı yapmayı hayal ederken içtiğiniz çayı o yapmıştır mutlaka. bunları düşünmeye bile gerek. o çayı hep o yapar çünkü.
ve en kötüsü; o alıştığınız kişi bir şekilde çıkarsa hayatınızdan ne bir şey yemeyi, ne bir şey seyretmeyi... hiç bir şeyi hayal edemez olursunuz.
sabah kalkınca kahvaltı yaparsınya, ve hani bu sana hiç tuhaf gelmez; işte tam olarak bu saçmalıkta. yok yok aslında daha da saçma. tam olarak entrynin şu ana kadar olan kısmının saçmalığında bir duygudur bu.
mesela film seyretmek deyince herkesin kafasında farklı farklı kareler canlanır; çoğunluğun gözüne bir sinema salonu gelir, içerisinde benim de bulunduğum azınlığın aklına evde tv karşısında seyredilen dvdler gelir... ya da yemek yemek deyince mutfaktan tutun da bir ayak üstü lokantasına kadar türlü türlü fotoğraflar canlanabilir insanların kafasında.
ama bir insana alışmak durumu söz konusuysa eğer, kafanızda canlanan her karede o da yer edinir kendine. evde film seyretmeyi hayal ederken ya da sinemada ya da herhangi başka bir yerde, neresi olursa olsun mutlaka yanınızda onu da hayal edersiniz. ve isteyerek yapmazsınız bunu. mutfakta kahvaltı yapmayı hayal ederken içtiğiniz çayı o yapmıştır mutlaka. bunları düşünmeye bile gerek. o çayı hep o yapar çünkü.
ve en kötüsü; o alıştığınız kişi bir şekilde çıkarsa hayatınızdan ne bir şey yemeyi, ne bir şey seyretmeyi... hiç bir şeyi hayal edemez olursunuz.
bir selami şahin şarkısında söylendiği gibi; bazen sevmekten zor olan durumdur.
ayrılık vakti geldiğinde yüreğinizden birşey kopacağının göstergesidir.
hiç umulmayan bir anda farkında olmadan ona bağlandığınızı farketmektir.
genelde hayatınızda özel bir yeri olan ki$ilere kar$ı gerçekle$tirilen eylemdir.yoksa ben sanmıyorum ki ki$i durup dururken bakkal hasana,tüpçü osmana,manav recebe alı$sın.
doğup büyüdüğü bir şehirden,ilk aşklarını,dostlarını,ilk hatalarını yaptığı,hatıralarını bıraktığı bir şehirden nasıl ki ayrılır da yeni bir donuk,soluk bir şehre göçer insan...işte öyle birşeydir bir insana alışmak...
onu o kadar benimsersiniz ki her anınızda onu düşünürsünüz.her yerde sizinledir o artık.nereye gitseniz ne yapsanız onu hissedersiniz.
aslında çok güzel bir duygudur;öyle ki yalnız hissetmezsiniz kendinizi hiçbir zaman.
garip bi mutluluk vardır içinizde.
çoğu zaman kendinizden önce onu düşünürsünüz,onu kaybetmemek için elinizden ne geliyosa yaparsınız.
sizsinizdir bi nevi artık ve kaybetmeye dayanamazsınız,canınızdan bi parça koparılmış gibi olursunuz aksi takdirde.
ona alıştığınız gibi onun yokluğuna alışamazsınız..
aslında çok güzel bir duygudur;öyle ki yalnız hissetmezsiniz kendinizi hiçbir zaman.
garip bi mutluluk vardır içinizde.
çoğu zaman kendinizden önce onu düşünürsünüz,onu kaybetmemek için elinizden ne geliyosa yaparsınız.
sizsinizdir bi nevi artık ve kaybetmeye dayanamazsınız,canınızdan bi parça koparılmış gibi olursunuz aksi takdirde.
ona alıştığınız gibi onun yokluğuna alışamazsınız..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?