yaran fıkralar

8 /
youngturk
dunya bılım konferansı kopenhag da toplanmıs
her ulke bulduklarını sergılıyor ılk almanlar:makıneye kolunu kaptıran ıscının kolundan ınsan yaptık 5kısıyı ıssız bıraktı...,

sonra amerıkalılar:yangında buldugumuz sac telınden ınsan yaptık 10 kısıyı ıssız bıraktı...
we bızım turkler: yolda gıden adammın ossurugundan got o gotten basbakan yaptık 70 mılyonu ıssız bıraktı....
youngturk
birgün ingiltere başbakanı akıl hastanesine ziyaret etmiş.bir hastanın yanına yanasmıs ve ben kimim diye sormus.hastada ne biliyim ben demiş basbakan nasıl bilmezsin ben ilgiltere basbakanıyım demiş hasta da bende öle diyodum bni buraya getirdiler demiş.....
telli kus
matematik profesörü esine bir faks göndermis: "sevgili karicigim;
54 yasina geldin, bildigin gibi bazi ihtiyaclarimi artik
karsilayamiyorsun.
esim olarak seninle mutluyum ve sana hic yalan söylemedim. bunu da
sana anlatinca anlayisla karsilayacağindan eminim. bu gece 18 yasindaki
asistanimla büyük otelde kalacagim. gece yarisindan evvel gelirim.
kocan

adam eve dönünce yemek masasinin üzerinde bir not bulmus: "sevgili
kocacigim; sen de 54 yasindasin . bu notu aldiginda ben de deniz
otelde 18 yasinda bir delikanliyla birlikte olacagim.
sen ki matematikcisin bu isi
cok iyi bilirsin. 18, 54 ün icinde üc kere ama; 54, 18 in icinde
kac kere???. bilmem anlatabildim mi? onun icin sen bu gece beni bekleme
yarin görüşürüz.
karin
isimsiz kahraman
akşam yemeği esnasında çocuk babasına sorar, kaç çeşit kadın göğsü vardır?
baba şaşkınlık içinde cevap verir, "yavrum 3 çeşit göğüs vardır.
bayan yirmilerde ise aynı kavun gibidir yuvarlak ve sıkı,
otuz ve kırklarda armut gibidir güzel durur fakat biraz sarkıktır,
elliden sonra ise aynı soğan gibidir

"soğan??"
evet, siz onlara baktığınızda, onlar sizi ağlatır."

adamın karısı ve kızı çileden çıkar ve kızı annesine sorar,
"anne kaç çeşit erkek organı vardır?"
anne biraz gülümseme ile cevap verir. "yavrum 3 çeşit erkek organı vardır.
erkek yirmilerde ise aynı meşe ağacı gibidir. sert ve güçlü.
otuz ve kırklarda ise huş ağacı gibidir, esnek ama kullanışlı,
ellisinden sonra ise aynı yılbaşı ağacı gibidir."

"yılbaşı ağacı??"
"kökünden sökülerek ölmüş, toplarla süslenmiş sadece dekor!!!!!!!....."




firambogaz
>>bill gates obur dunyaya gocmus...
>>tanri demis ki: "bill senin durumun hakikaten karmasik. seni cennete
mi
>>cehenneme mi yollamali bilemiyorum. her eve bilgisayar girmesine
yardimci
>>olarak insanliga katkida bulundun ama bir yandan da windows gibi
rezalet
>>bir program da yarattin. ben de senin ozel durumuna gore bir sey
>>yapacagim, cenneti de cehennemi de ziyaret et,
>>hangisine gidecegine karar ver."
>>tamam" demis bill gates,"once cehenneme bir bakayim."
>>ve inmis cehenneme.
>>bir de bakmis berrak sulu bir kumsalda bir guzel kiz top oynuyor
>>egleniyor, gunes parliyor, hava super. "allaah" demis bill gates,
>>"cehennem boyleyse cenneti hakkaten gormek isterim."
>> ve cennete cikmis. bir bakmis, bulutlarin uzerinde bir yer, etrafta
>>melekler ucusuyor, insanlar lir caliyor, guzelce bir yer ama cehennem
>>kadar degil.
>>"tamam" demis tanriya bill gates, "ben cehenneme gitmeye karar
verdim."
>>iki hafta sonra tanri cehennemi ziyaret edip bill gates’in nasil
olduguna
>>bakmaya karar vermis.
>>gitmis bill’in yanina, bill bir duvara zincirlenmis,alevler icinde
>>karanlik bir magarada ve zebaniler iskence ediyor.
>>- nasilsin bill?
>>- korkunc! burasi iki hafta once geldigim cehennem degil! kizlarin
>>oynastiklari o gunesli kumsala ne oldu?
>>
>> tanri cevap vermis: o ekran koruyucusuydu...


le petit prince
karadenizli ve coca cola

aldığı 2 litrelik coca cola’nın kapağında "tekrar deneyiniz" yazısını gören karadenizli, önce denemeleriyle, sonra da açtığı davayla gündeme oturdu...
konuyla ilgili açıklama yapan davacının avukatı idris karadeniz: "müvekkilim marketten aldığı 2 lt.lik kampanyalı coca-cola ürününün kapağını açtığında hediye çıkmadığını ve tekrar deneyiniz
yazısını görmüş. bunun üzerine kapağı kapatıp tekrar açmış ancak yine aynı şey. bunun üzerine tam 4246 defa deneme yapmasına rağmen hediye çıkmamıştır. coca-cola şirketinin tüketiciyi dolandırdığını düşünen müvekkilim şirkete dava açmaya karar vermiştir. biz de bugün gelerek dava dilekçemizi adliyeye teslim ettik. 10 bin ytl. maddi tazminat talep etmekteyiz" dedi.

davadan haberdar olan coca-cola yönetimi adına açıklama yapan bir şirket yetkilisi olayın çok komik olduğunu ve artık karadeniz bölgesine gönderilen ürünlerin kapağına "başka şişede inşallah" yazmayı düşündüklerini söyledi.
firambogaz
köy ebesi doğum yaptırıyordu. doğum yapan kadının kocası, elindeki lambayla ebeye yardımcı olmaktaydı.
bir bebek doğdu. ikinci bebek. derken üçüncü...
koca:
- ebe hanım, dedi, ışığı söndürsek olur mu? işığı gören geliyor da!
telli kus
bir amerikalı, bir ingiliz ve bir irakli kahvede oturmus çayiçiyorlarmis. amerikali çayını bitirince bardagi havaya firlatmis,silahini cikarip bardaga ates edip parcalamis "bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz amerika’da ayni bardakla iki kere çay içmeyiz" demis.ingiliz de bunun üzerine çayını bitirip bardagi havaya firlatmis ve atesederek bardagi parçalamis "bizim ingiliz kumsallarinda bardak yapacak cam için o kadar çok kumsal vardir ki, ayni bardakla iki kere çay içmeyiz"
demis.bunun üzerine irakli da buz gibi sogukkanli bir sekilde çayınıbitirmis, bardagi havaya firlatmis, silahini çekip amerikali ve ingilizi vurup öldürmüs bagdat’ta bu ingiliz ve amerikalilardan o kadar çok var ki,biz ayni adamlarla iki kere çay içmeyiz" demis.

telli kus
çeşitli ülkelerden temsilciler bir masaya oturmuşlar veülkelerinde neyin ünlü olduğunu söylüyorlarmış.
alman:-bizim arabalarımız meşhurdur.
fransız:-bizim kızlarımız meşhurdur.
ingiliz:-bizim biralarımız meşhurdur.
hollandalı:-bizim evlerimiz meşhurdur.
iranlı:-bizim halımız meşhurdur.
rus:-bizim de kgb ajanlarımız meşhurdur.
türkiye adına da temel konuşur ve şöyle der:
bizim de delikanlılarımız meşhurdur.alır
fransızın kızını,atar almanın arabasına,2 tane de
ingiliz birası alır,götürür hollandalının evine,yatırıriranlının halısının üstüne çatır çatır öper; değilkocasının kgb’nin bile haberi olmaz.
nick nicki nickince
yaşlı ve zengin bir adamın hepsi birbirinden zeki 3 oğlu varmış. birgün amansız bir hastalıkla yatağa düşen yaşlı adam verasetini açıklamak için oğullarını yanına çağırmış.
"oğullarım benim vaktim geldi artık,
ecel kapıda. ben ölünce tabi ki mallarımın hepsi sizin ve siz çok zekisiniz, ama siz mallarımı bölüşeceksiniz diye, birbirinize düşmemeniz için
şehrin kadısına gidin. o kadıya benim selamımı söyleyin, o size mirası bölüştürür." ve adam ölüüür...oğulları da babalarının isteği
üzerine, kadıya gitmek için yola düşerler.
tabi yeşillik yerlerden, gölden, yağmurdan, çamurdan falan geçerler. derken önlerine bir adam çıkar ve bizim 3 biradere sorar; "efendiler ben devemi kaybettim siz yolda bir deve gördünüz mü?" der. büyük kardeş sorar;
"tek gözü kör müydü?"
adam "evet" der.
ortanca kardeş sorar; "kuyruğu kesik miydi?" adam "evet" der.
küçük kardeş sorar; "bir ayağı topal miydi?" adam ona da "evet" der.
bu sorulardan sonra 3 birader devesini kaybeden adama; "biz senin deveni görmedik " derler. adam birden sinirlenir. " yaa nasıl olur. hem bütün ozelliklerini bildiniz, hem de görmedik diyorsunuz. ben de sizinle beraber gideceğim ve gittiğiniz yerdeki kadıya sizi şikayet
edeceğim" der.
biraderler de " olur gel" derler. ve sonunda kadının yanına varırlar, huzuruna çıkarlar. 3 birader der ki;
"efendim bizim babamız vefat etmeden önce mirası bölüşmemiz için size gelmemizi aöylemişti. biz de bu yüzden geldik."
kadı devesini kaybeden adama döner ve; "sen niye geldin." der. adam da;
"efendim ben devemi kaybettim. yolda bunları gördüm. onlara devemi gördünüz mü dedim onlar da devemin bütün özelliklerini bildikleri halde görmedik dediler. ben bunlardan aüpheliyim" der. kadı biraderlere döner ve sorar:
"sen nerden bildin tek gözünün kör olduğunu."
" efendim, yolda gelirken yeşillik yerden geçtik. baktım ki yeşillikler hep bir tarafından
yenilmiş, öbür tarafına yanaşılmamış bile. tek gözünün kör olduğunu oradan anladım."
" peki sen nerden bildin kuyruğunun kesik olduğunu."
"efendim, yolda gelirken deve pisliği gördüm. devenin pislikleri hep dağınık düşmüş. halbuki kuyruğu olsaydı hep toplu düşerdi. oradan bildim
kuyruğunun olmadığını."
" peki sen nerden bildin bir ayağının topal olduğunu."
" efendim, gelirken gölden geçtik. baktım ki
devenin 3 ayağının tam izi, bir de yarım ayak izi var. tek ayağının topal olduğunu oradan anladım."
kadı devesini kaybeden adama döner ve ; "kardeşim bunlar senin deveni görmemişler" der. kadı o adamı gönderir ve düşünür;
"ulan bunlar benden zeki, ben bunlara nasıl miras bölüştüreceğim."
neyse ben bunlara bi ziyafet vereyim, sonra da kapı arkasından dinleyeyim bakalım ne konuşuyorlar" diye düşünür ve bizim 3 biraderi evine götürür. hanımına güzel bi ziyafet hazırlattırır,yemek gelir ve kadı;
" siz yemeğinizi yiyin, ben bi yere varıp
geleceğim" der ve kapı arkasına geçer.
büyük kardeş der ki;
"yaa, kuzu çok iyiymiş de, keşke köpek emmeseydi." kadı şaşırır.
ortanca kardeş der ki;
" yaa, şarap iyiymiş de, keşke mezar toprağından
yapmasalardı."
kadı iyice şaşırır.
küçük kardeş de der ki; " yaa, kadı iyiymiş
de, keşke ibne olmasaydı." kadı bu lafı duyar duymaz, gelenlerin zeki olduğunu düşünerek hemen araştırmaya gider.
kuzuyu aldığı adama; "bu kuzu ne emdi" diye sorar. adam da; "kuzunun annesi öldüydü, ben
de kapının önünde yatan köpeğe emzirttim" der.
daha sonra şarabı aldığı adama gider
ve "bu şarabın toprağı nerden" diye sorar. adamda; "valla bizim burada en güzel toprak mezarlıkta var, ben de mezar toprağından yaptım" der.
kadı; " ulan bunlar ikisini de bildi" diye düşünerekten annesinin yanına gider ve " anne ben ibne miyim " diye sorar. annesi de;
"oğlum hatırlamazsın, sen küçükken ormanda sana oduncu tecavüz etmişti" der. kadı bu şaşkınlıklar içinde bizim 3 biraderin yanına gider ve baslar sormaya.
büyük kardeşe; " söyle bakalım, kuzunun köpek emdiğini nerden bildin." " nerden olacak. bak kuzunun budunun bu kenarında yağ olmaz. ama köpeği emdiği için burada yağ var."
ortanca kardeşe; "söyle bakalım, şarabın mezar toprağından olduğunu nerden bildin." "nerden olacak. içiyorum içiyorum zevk yerine keder veriyor."
ve küçük kardeşe sorar;
" söyle bakalım, sen benim ibne olduğumu nerden bildin."
"nerden olacak, ibne olmasan girişe galatasaray bayrağı asmazdın."
louandreassalome
amerika’da adamın biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır. bir süre sonra arabasının yan camına birisinin tıkladığını görür ve camını açar.
-ne var, ne olmuş acaba ozur
-teroristler bush’u yakaladılar.........
eğer 1 milyar dolar verilmezse, üstüne benzin dokup yakacaklarmış.
-haa şimdi anladım bu trafiği...
-ya işte onun için, herkesten biraz yardım topluyoruz
-insanlar ne kadar veriyor ortalama olarak ?
-valla yaklaşık olarak 5 ’er litre ...!!



louandreassalome
yurt dışınnda yaşayan adam karısına bir mail gonderiyor: sevgili karıcığım, bu ay maaşımdan sana para gönderemiyorum, onun yerine 100 öpücük gönderiyorum. sen benim bir tanemsin. kocan allen

karisi da ona cevap veriyor,

sevgili askim,
gonderdigin 100 öpücük için tesekkür ederim. masraflar söyle;
1- sütçü bir aylik süt için 2 öpücügü kabul etti,
2- elektrikçi 7 öpücükten sonra anlasmaya razi oldu,
3- evsahibi kira için hergün 2-3 defa ugruyor,
4- bakkal sadece öpücüge razi olmadi, ona ilave baska seyler de verdim,
5- diger masraflar toplam 40 öpücük...

beni lütfen merak etme, daha 35 öpücük bakiyem var ve bu ayi
çikarabilirim.
gelecek ay için de ayni yönde mi plan yapmaliyim? lütfen bilgi ver.

sevgili karin josephine
van ness
the farmer had 3 sons. after each were grown up, he decided to give them 3 ducks to sell. the older one got the duck and went to downtown. he came back and said to father "i ve got 5 dollars for a duck!". the second went and came back to tell his father as he got "i ve 5 dollars for a duck".
the youngest one got the duck and at that time on the road there was a girl. the girl asked "if you wanna have sex with me, you have to give the duck to me".he approved and after having sex, the girl admired and asked him if he sucseeded to do the same, she’d have given the duck back. while they were making it the duck ran away and on the road a car crashed it and it died. the driver said " i will give you 40 dollars for this duck".
the boy went back home and his father asked him what he did; he said:
"i ve got a fuck for a duck, a duck for a fuck and i ve got 40 dollars for a fucked up duck!!"
capt it all
mahallenin iki afacan kardesi tüm mahalleliyi biktirmis. sürekli ana-babalarina sikayet geliyor mahalleliden. kirilan camlarin, kuyruguna teneke baglanan kedilerin, lastigi indirilen arabalarin sorumlusu hep afacan kardesler. ana-babasi usanip bu durumdan kilisenin papazina anlatirlar durumu ve yardim isterler. papaz "gönderin çocuklari konusayim"der. çocuklari gönderirler. papaz önce büyük oglani çagirir. "söyle bakiim evladim, tanri nerede?". çocuk susar. papaz tekrar sorar:"evladim söylesene tanrimiz nerede?". çocuk susmaya devam eder. papaz israrla sormaya devam eder, çocuk susmaya.. sinirlenir papaz,"konussana be çocuk nerde tanri?".çocuk aniden firlar, kiliseden kosarak kaçiyorken seslenir kardesine "kaçalim çabuk!". eve giderler, odalarina çikip kapiyi iyice kapatirlar, küçük oglan sorar büyügüne "neden kaçiyoruz?" büyük yanitlar: "iste simdi hapi yuttuk, tanri kaybolmus bizden biliyorlar!!!"
capt it all
bir karpuz tarlası olan çiftçi her akşam tarlasına çocukların dadandığını ve birkaç karpuzun eksildiğini fark etti. bir süre düşündükten sonra, tarlaya bir uyarı levhası koymaya karar verdi: "dikkat! karpuzlardan birine siyanür enjekte edildi!" ertesi akşam çiftçi karpuz yiyemeden kaçan çocukları keyifle izledi. bir hafta sonra, çiftçi tarlasında geziyordu. karpuzlarını denetleyerek eksik olmadığını düşünürken gözü kendi levhasının yanına konan bir levhaya ilişti: "şimdi o karpuzlardan iki tane var!"
capt it all
yarmış bitirmiş bir fıkradır;


soguk bir mart gecesinde genc erkek kediler disari cikmak icin susleniyorlar. tam bu sirada kucuk erkek kedi birinin kolunu cekiyor. - "abi nereye gidiyorsunuz? bende geleyim mi?" - "hayir, biz disi kedilerle sevismeye gidiyoruz. sen gelemezsin" kucuk kedi 2. ve 3 .gunde sansini denemis ama hep olumsuz cevap. - "hayir, biz disi kedilerle sevismeye gidiyoruz" kucuk kedi yine bir aksam uzeri disariya cikmaya hazirlanan abilerine yaklasmis - "abi bende gelebilirmiyim" diye sormus. babacan bir kedi; - "hadi gel, lan sende ogren" demis. kucuk erkek kedi ve abileri cok soguk ve karli bir mart gecesinde sokaklarda dolasmaya baslamislar ve hemen bir plan yapilmis. bir evin catisina cikip bekleyecekler ve asagidan disi kediler gecerken saldiracaklar. aynen plandaki gibi catiya cikmislar baslamislar beklemeye, kar yagiyor ve hava cok soguk, aradan gecen 2 saatten sonra yoldan gelip gecen yok. abilerinin yaninda bekleyen kucuk erkek kedi iyice usumus ve titrek bir sesle abisinin koluna durtmus; - "abicim ben bi on dakika daha sevisir sonra giderim" demis.
capt it all
asiri ishalden sikayetci biri cerrahpasa’ya gider hemen.. ama burokrasiden dolayi belgeleri karisir ve kahramanimizi yanlislikla psikiyatri servisine havale ederler.. 15 gun suren tedaviden sonra, taburcu olacagi gun, bir arkadasi karsilamaya gelir - "noldu gecti mi ishal ?" - "hayir gecmedi ama artik takmiyorum...
capt it all
adamın biri iş arıyomuş. çok istediği bir firmanın görüşmelerine girmiş.

sorular, sorular, sınavlar.. yetkililer de fark etmiş ki herif tin tin pek bir işe yaramaz.

neyse, pazarlama ister misin demişler.
"yok ben daha güzel.. daha kalifiye bi iş arıyorum" demiş.

"allah allah şansını zorlama. peki satış düşünür müsün?"
"yok o da olmaz, çok basit bir iş o, ne varki mal satmakta, olmaz.."
"pekii içinde hem sex hem de seyahat olan bi iş sunsak size:"
"işte bu yaa, bunu niye baştan söylemiyosunuz. tam böyle bişey arıyordum. neymiş o..??"
"siktir git"
8 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol