yeni hayat

31subat
bir gun bir kitap okudum ve hayatim degisti gibi oldukca iddiali bir cumleyle baslayan eser, bir gencin okudugu bir kitaptan etkilenerek surekli ciktigi yolculuklari etrafinda anadolunun giderek degisen yuzunu anlatmaktadir. bir taraftan degisimle zenginlesen batici, yenilikci burjuvalar, diger taraftan; gerek dini, gerek geleneksel, gerekse cikarlari acisindan hala daha bati ve batinin getirdiklerine siddetle karsi cikan gizli esnaflar orgutunun faaliyetlerini anlatan yazar; kucuk bir kitaba adeta tum cumhuriyet sonrasi turkiye tarihini sigdirmistir. oldukca akici bir uslubu vardir.
stella
1) karakterler

osman
osman’ın annesi
rıfkı amca
rıfkı amca’nın karısı
canan
mehmet-nahit
dr. narin
dr. narin’in kızları
dr. narin’in karısı
dr. narin’in adamları
bayiiler


2) özet

her şey kendi halinde bir üniversite öğrencisi olan osman’ın (tabii adını önce bilmiyoruz) eline bir kitabın geçmesiyle başlar. bu kitabı okur ve hayatı değişir. hayatına yeni sözcükler girer kitap sayesinde: aşk, yenilenme, yabancılaşma. kitabı okuyan her kişinin yapacağı gibi, kitabı okuyan diğerlerini aramaya başlar. sonradan öğreneceği, kendine bu oyunu düzenleyen kişilerle, canan ve mehmet’le tanışır. canan’a aşık olur. ondan, kitabı okuyanları vuran bir şebekenin varolduğunu öğrenir. bir zaman sonra da, mehmet’in o adamların biri tarafından vurulduğuna kendi gözleriyle şahit olur. ardından canan kaybolur, uzun bir süre izine rastlayamaz.

küçük bir yalanla canan’ın ev adresini bulur ve bir ziyarete gider. ailesi de onun gibi merakta, canan arada bir telefon ediyormuş onlara, aile, kızlarının siyasi bir örgüte katıldığından şüpheleniyor.

osman, bambaşka biri olmuştur artık. yaşadığı hayatın sahibi, o değildir bundan böyle. derslere girmez, tek kaygısı oyalanacak bir şeyler bulmasıdır ve ayrıntılarda bulur bunu. yeni bir hayat aramaya girişir bunun farkına vardıktan sonra. onu, şimdiki hayatına bağlayan her şeyi terk eder ve otobüs yolculuklarına başlar, rehberi yalnızca kitaptır. ulaşmak istediğiyse, canan ve vaat edilen dünya. günleri gecelere yetiştirir, karanlığın içine gider. şaşar bizim gibi, nasıl kararlı olduğuna, bilinmeyen ülke yolunda.

bindiği bir otobüs, çimento kamyonuyla yaptığı kaza sonucu, o dışında tüm otobüs can verir. osman onları izler, mutludur hepsi. o zaman anlar ölümün şefkatini.

şirinyer şehri’nde bir süre konakladıktan sonra tekrar başlar otobüs yolculuklarına, hala canan’ı bulmaktır umudu. bu otobüs yolculuklarından edindiği deneyimlerle, her yolcunun ölümü sabırsızlıkla beklediğini düşünmeye başlıyor. o kazalarda ölmemesini talihsizlik olarak nitelendiriyor, daha tehlikeli yollar, daha çürük otobüsler, daha uykulu şoförler seçiyor. böylece bir soru doğuyor okuyucunun kafasında: yeni hayat, ölüm mü?

yine bir otobüs kazası.. canan da onların arasında. şaşırtmayan bir tesadüf. beraber devam ediyorlar yolculuklarına. sonra bir gün, ilk defa kitaptan konu açılıyor. kitap; kırık kalpler, kayıplar, katiller ülkesi.

bir de melek var, kitaptan fırlamış. onunla konuşuyor, kendi kendine, arada sırada osman.

yolculuklarının üçüncü ayı, sürekli film izleyip duruyorlar. filmlerdeki gibi öpmek istiyor canan’ı, ama o buna karşı koyuyor. ikisi de bekliyor, ya da yalnızca osman, hala ne olduğunu bilmediği bir şeyi. derken bir kaza daha geçiyor başlarından, onlar yine seyirci..

bir kaza daha.. sonrasında ölmek üzere olan bir kızı görüyorlar, canan’a melek diyor, o da okumuş kitabı. sevgilisi de, sevgilisi kitabın tüm kötülüklerin kaynağı olduğunu düşünüyor. bu yüzden, yazıya ve kitaba düşman olan dr. narin’in peşinden gidiyorlarmış. amaçları kitabın eseri kırık hayatlar ve hayal kırıklıkları için intikam almakmış. kimliklerini alıyor canan ve osman onların, onlar oluyorlar: ali ve efsun kara, güdül’e bayiler toplantısına gidiyorlar.

kasabadalar, toplantıda. uyduruk insanlar içinde. ali-efsun kara çifti. evren paşa portresi, belli belirsiz bir alkol ve opa kokusu.. günün gecesinde, otele dönerken iyiliklerinin karşısında istediklerinin oyu olduğunu söylüyor, onu yakalayan bay baykuş. sonra bir de öğüt veriyor osman’a, kendimiz olmalıymışız, olgunluk buymuş. bu konuşmanın ardından, osman annesini arıyor ve canan’la, melekle evlendiğini söylüyor annesine. otele döndüğünde canan’a sarılamadığı için dışarı çıkıyor, ‘adam tavlayıcılar’ ona pusu kurmuş.. bir süre onlarla oluyor.

ertesi gün, kaymakam (o da onlardan biri) onu terziye gönderiyor. televizyonun içine bomba yerleştirmişler, onu gösteriyorlar.. bayiler için. birkaç gün sonra da 61 model kuyruklu chevrolet ve opa kokulu şoförle dr. narin’e götürülüyor ikisi. masallardaki bambaşka ülke burası. eski bir otel-konak gibi evi, hepsini sevecenlikle karşılıyor dr. narin. canan meraklı, ama korkuyor da.

aileyi tanıyorlar, konaktaki gizli iz ve işaretlerin farkına varıyorlar.sonra birden, beklemediğimiz bir sır, mehmet’in asıl adının nahit oluşu, pardon bunun ötesinde, nahit’in dr. narin’in oğlu oluşu.. anısına bir oda yaptırmış, gösteriyor. osman kendini onla özdeşleştiriyor, öfkeli. odada rıfkı amca’nın çizgi romanları gözüne çarpıyor?

bir zaman sonra, dr. narin osman’ı oğlu gibi görmeye başlıyor. hayatını, bildiklerini ona aktarıyor. hem de övüp duruyor oğlunu. oğlunun yapma dediği her şeyi yapmış dr. narin, çünkü tüm bunları büyük kumpasçıların elinden çıkmışmış. ona da kanıtlarmış! hatta kırık kalpli anti-kumpasçılar varmış, onun önderliğinde.

bunlar geri kafalı mı? korkuyorlar mı, el değmemiş o eski ve orijinal hayatlarını mı özlüyorlar, bu kitabı okuyanların tam tersine? uluslar arası şirketler de düşmanları, onlar sorumlu özlerinden kopmalarından.

bir zaman daha sonra, dr. narin ona çalışma odasının kapısını açıyor. tüm tutulan raporları okutuyor, böylece osman, tüm olayların kolaylıkla kalbine giriyor.

hayatını değiştiren o kitap, öğreniyor ki, babasının meslektaşı, arkadaşı, rıfkı amca’nın elinden çıkmaymış! hatta mehmet-nahit, bunu önceden keşfedip adresini bile bulmuş. bir kez görüşmüşler bile fakat bu yalnızca mehmet-nahit’in derin bir buhrana girmesine sebep olmuş. görüşmelerinin bir ikincisi de oluyor. ardından mehmet-nahit, kitabı çevresindekilere sunmaya başlıyor. ve otobüs yolculukları.. bir selamet ekspres kazasında mehmet ışığına kavuşuyor.

biz, çaresiz okuyucular, anlıyoruz ki kitabın ne olduğunu bulmak anlamsız. düşünmemiz gereken belki de içinde ne yazdığı, gizinin ne olduğu.

dr. narin osman’ı bir noter ve bir başka önemli, karanlık adamla tanıştırıyor. bundan böyle osman’ımızın yeni rolü, büyük işler başaracak ağırbaşlı, ciddi ve tutkulu bir genç. okuduğu raporlardan kendisi de bir rapor hazırlıyor. kendisinin kantinde canan ve mehmet tarafından hazırlanan bir oyuna kurban gittiğini öğreniyor. kitabı okuyanların bir listesini çıkarıyor.

tüm mehmetlerin peşine düşüyor, askerlik arkadaşları olarak.. ihbarcılarla konuşuyor. canan’ın mehmet’ini bu şekilde değil, bir rastlantı sonucu buluyor, daha doğrusu rastlıyor ona. ölmemişmiş selamet ekspres kazasında, oyun yapmışmış. yeni ismi osman.. kendi ismi, nedeniyse onu ilk gördüğünde sevmesiymiş. walther’ı yanında gerçek osman’ın. hedefi de mehmet-nahit-osman. kurbanıyla önce kahvaltı yapıyorlar, ona yeni hayatını anlatıyor eski mehmet. kitabı kopyalıyormuş. babasından da bahsediyor, zırdeli olduğundan, yaptıklarından da haberdar. bizim osman da rıfkı amca’dan bahsediyor..

karanlık sinema salonunda, yeni osman eski osman’ın walther’ıyla veda ediyor yaşama. kahramanımız osman, dr. narin’in konağına geri dönüyor. canan yok. arıyor, fakat bulamıyor.

canan yok, dr. narin ve adamlarından haber yok. kendi evine dönüyor, dersleri bitirip askere gidiyor. annesi de bırakıyor onu sonra.. kitabı tekrar okuyor, etkisini yitirmiş. diğer kitapları da okuyor sessizliği bozmak için. tekrar canan’a rastlarım umuduyla otobüs yolculuklarına devam ediyor kaldığı yerden.

yine bir rastlantı sonucu canan’ın o bir zaman ziyaret ettiği listede bulunan doktor mehmet ile evlenip ülkeyi terk ettiğini öğreniyor. kendisi de belediye imar müdürlüğü’nde çalışıyor, çocuğu bile var.

bir gün o fısıltıyı tekrar duymak için kitabın kapağını açıyor. sonra ilk okuduğu gün gibi dışarı çıkıp sokakları dolaşıyor. rıfkı amca’nın evine gidiyor, ratibe teyze’yle tv karşısına oturuyorlar. rıfkı amca’nın kitabı yazdığı zamanlarda okuduğu kitapları buluyor, rıfkı amca’dan konuşuyorlar bir süre. hoşnut değil bu durumdan ratibe teyze. kitapları alıp gidiyor osman.

günlerden bir gün, kızıyla beraber tren istasyonuna gidiyor. o sırada çocukluğunda rıfkı amca’yla yaptığı bir sohbeti hatırlıyor.

yine yolculuk.. eskişehir’e, yeni hayat karamelalarının üretim yerine gidiyor. ama yolculuğu orada bitmiyor, yeni adresi kütahya. yedi yıl üretimden sonra faaliyetin durduğunu öğreniyor. her şey satılmış. izini buluyor eski sahibinin, karamelacı süreyya bey’le altı saat sohbet ediyor. melekler manilerindeymiş, kendisinin yazdığı manilerde.

eve dönüş yolunda, otururken koltuğunda, hayatını sevdiğini fark ediyor. evini, kızını, karısını özlediğini. önceden tatmadığı, tadacağını sanmadığı duygular. bir an önce eve dönmek istiyor. fakat melekle randevusu var, hep beklediği melekle. kaza kaçınılmaz.. hiç kimse böyle bir son beklemiyordu herhalde..
stella

düştüğüm kesinlikle derin ve acımasız bir boşluktu. bu boşluk zaten beni bekliyordu, ama beni elimden tutup ona götüren kitaptı; ama yine de minnettarım kitaba..

herkesin okuduğu, aynı masal. fakat herkes farklı anlar. biri bir serüven romanıymış gibi okurken, diğeri çok daha ciddi, gerçek bulur kitabı. mesela ben.. yazarın kahramanının okuduğu yeni hayat’ta, onun hayatının yazıldığını düşünmesi gibi ben de yazılanların benim hayatımdan aşırılmış parçalar olduğunu düşündüm. aklım almıyordu bir başkasının da böyle düşünebileceği, yaşayabileceği.

okumak, asla görev gibi gelmez bana. okumaktan keyif alırım; ama daha çok gereksinim duyduğum için okurum. bana farklı yaşamlar gösterip kendiminkini unutmamı sağlar romanlar. diğerlerini gelişmek için okurum. fakat bu sevgili roman, hiç de uzaklaştırmadı beni hayatımdan. hayat, -ım iyelik ekini almayı hak ediyor muydu? yaşadığım hayat, benim hayatım mıydı? yoksa başkalarının elinde şekillenmiş, hatta çok daha büyük oyunlar için benim gibi yüzlercesine sunulmuş ve zorla seçtirilmiş miydi?

pek emin değilim ama, farklı şeyler bulmuşsunuzdur siz kitapta. benim bazen gözlerim iyi görmez.

ben de, okurken kitabı, yabancılaşmaya başladım hayatıma. sonra gizlenmiş küçük şeyler aradım arkamda bıraktıklarımda. yoktu. o şanslıydı, perdeler arkasında ona yer vardı. renkliydi hayatı, geç fark ettiyse de. hem o meleği gördü, benim daha görmeme uzun zaman var.

sonra fark ettiği her tanıdık ayrıntıyı aradım hayatımda. ilgimi çekmedi, çünkü onunkiler gibi değillerdi. “neden adam gibi okumuyorum şu kitabı?” dedim. dedim ama değiştiremedim. ağladım, kitaba ağladım, okurken. kapağını kapatıp ağlamadım, ondan uzaklaşıp. kitabın içine ağladım, sebebi barındırdığı gerçeklerdi. benim hayatımın gerçekliği.

düşündüm; sarının sarı, insanın insan olduğu bir yer nasıldır acaba diye. bozulmamış, saf haliyle? dr. nadir eşyalarda arıyordu bunu, memnundu. o tür eşyalar da yoktu bende, eski bir duvar saatinden başka. ama dedem de vermedi onu, bilmem kimden yadigarmış. ben bu türlü kumpasların iyice genişledikleri zaman doğdum. büyüdüm, onların istediği gibi genç bir tüketici oldum. tüketirken iştahla, bir baktım, ben tükenmişim.

“bir kitap okudum, hayatım değişti”. nasıl olurmuş dedim? neymiş bu kitap. okurken de yazarın oyununa gelip kafa patlattım bu kitap ne diye. sonra sonra, düşünmeye başladım, acaba içinde ne yazıyor diye. bu giz çözülmedi, bahsedilen kitap, elimizdeki kitaptı belki..

hakkında yazacağım daha fazla şey vardı. geciktirince, hepsi aklımdan uçtu. kalanlar bunlardı işte. tabi otobüs yolculuklarına başlama girişimlerimi de söylememek olmaz. sonuçlanmadı tahmin edildiği üzere. kaçıp keşfe çıkamadım. zaten onlarınki gibi olmazdı, her şey bozulmuştu artık. gecikmiştim.

bu kitabı anlamazsın dendiği zaman insan ister istemez çekinerek çeviriyor sayfaları. her sözcüğün arkasında bir sır arıyor. ne saçma oysa. okudum ve eksik yanlış biraz bir şey anladım. belki tekrar okur, yazar ve takdir edilmeyi beklerdim; ama bunla yetinmelisiniz. çünkü ben de daha fazla irdelemek istemiyorum, yoksa zaten vazgeçtiğim her şeyi bırakıp meleğe koşabilirim.
falconslx
yolculuğun bir yaşam biçimine dönüşmesi, eşyanın canlı bir varlık olarak algılanması, melek arayan insan, ölümün sıcak yüzü... çok şey anlatan bir orhan pamuk kitabı.
birgezegenli
gün geçmiyor ki ülkede bir gazete kapanıp bir gazete açılmasın... yarın yeni hayat adında bir gazete daha yayına başlıyor. basınımız çok renkli dönemler yaşıyor. tarih bugünleri acaba nasıl anlatacak? 1860'lar, 1910'lar, 1950'ler, 1990'lar yaşanıyor sanki. hayırlısı...
independence
eger iktidar tarafli bir yayin yapmazsa yayin hayatinin ilk 3 senesinde en az 5 kere toplatilir, bu banko. ayrica muhabirleri feci dovulur, yazarlari iceri atilir.

simdiden gecmis olsun diyorum.
josef k
bir gün bir kitap okudum bütün hayatım değişti cümlesiyle başlayan kitap,yarattığı atmosfer ile masadan kalkmanıza mani olur.kahraman osmanla kitabı okur bulursunuz kendinizi,o anda kahramanın okuduğu kitap sizin okuduğunuz kitaptır ama fark etmezsiniz.orhan pamuk farkı işte okuyucuyu bir eş,dost,arkadaş gibi karşısına alıp onunla konuşur,sohbet eder.şiirsel diliyle okuyucuyu kendinden geçiren bu kitap,hayatınızı değilse de edebiyata olan yaklaşımınızı değiştirecek potansiyele sahiptir.unutulmaz bir aşkın yolculuğu olan bu kitap,okuyucuyu neon ışıklarının altında otogardan otogara,şehirden şehire,uzun otobüs yolculuğunda meleği bulmaya davet eder.
underpressure
okuyucuya oldukça karmaşık gelen bir orhan pamuk romanıdır. bu romanın ilk paragrafları, orhan pamuk yurtdışına yazarlar konferansına gittiği zaman, bir otel odasında yazılmıştır. o dönemlerde benim adım kırmızı üstünde çalışan orhan pamuk, romanın ilk paragrafını yazdıktan sonra benim adım kırmızıya ara verip yeni hayat’a yoğunlaşıp romanı da iki sene de bitirmiştir.

şehir şehir otobüs yolculuğu yapıp okuduğu kitabın yazarını ve yeni hayanını arayan bir gencin yaşadıkları konu edilir romana.
stella
ba$liginin altindaki isim kapatilsa bile degerinden hiçbir $ey yitirmeyecek, hayatin her yerine deginen, giz dolu, akici bir kitap. yari-emin denilebilir ki, okuyan herkes kendi için yazilmi$ sanir. fazla irdelendiginde, zaten vazgeçmi$ olanlari, meleklerine dogru sürüyebilme ihtimali vardir?

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol