(bkz: bartoloma de las casas)
ispanyol rahip bartoloma de las casas tarafından kaleme alınmış kızılderili katliamını rapor eden iki kitabından biri.
arka kapaktan bir bölüm:
amerika kıtası keşfedildiğinde oraya medeniyetten önce ölüm gitti. vahşet, hırsızlık, soykırım gitti. peki daha sonra medeniyet gitti mi? hayır! çünkü oranın yerlileri beyaz adamdan çok daha medeniydiler. hırsızlığı, insan öldürmeyi bilmiyorlardı. huzur içinde yaşayan büyük bir aile gibiydiler.
beyaz adam gelince onu misafirperverce ve samimiyetle ağırladılar. yiyeceklerinden bol bol ikram ettiler. topraklarını açtılar. hatta altınlarının da çoğunu karşılığında hiçbir şey beklemeksizin bu yeni misafirlerle (!) paylaştılar. fakat beyaz adamın gözü doymuyordu. ne kadar verirlerse hep daha fazlasını istiyordu. en sonunda canlarını da istedi. verdiler...
piskopos bartolome de las casas, bu kitapta anlattığı her şeyi bizzat yaşadı. o bir beyazdı. fakat bu vahşete duyarsız kalamayacak kadar da insandı...
arka kapaktan bir bölüm:
amerika kıtası keşfedildiğinde oraya medeniyetten önce ölüm gitti. vahşet, hırsızlık, soykırım gitti. peki daha sonra medeniyet gitti mi? hayır! çünkü oranın yerlileri beyaz adamdan çok daha medeniydiler. hırsızlığı, insan öldürmeyi bilmiyorlardı. huzur içinde yaşayan büyük bir aile gibiydiler.
beyaz adam gelince onu misafirperverce ve samimiyetle ağırladılar. yiyeceklerinden bol bol ikram ettiler. topraklarını açtılar. hatta altınlarının da çoğunu karşılığında hiçbir şey beklemeksizin bu yeni misafirlerle (!) paylaştılar. fakat beyaz adamın gözü doymuyordu. ne kadar verirlerse hep daha fazlasını istiyordu. en sonunda canlarını da istedi. verdiler...
piskopos bartolome de las casas, bu kitapta anlattığı her şeyi bizzat yaşadı. o bir beyazdı. fakat bu vahşete duyarsız kalamayacak kadar da insandı...
ispanyol rahip bartoloma de las casas tarafından kaleme alınmış, raporlardan oluşan iki kitaptan biri.
arka kapaktan bir bölüm:
bartolomo de las casas tarafından 1542’de ispanya prensi ii. philip’e ithafen yazılan kızılderili katliamı, amerika kıtasının nasıl ele geçirildiğini eski dünya’nın gözlerinin önüne sermiş ve birçok dile tercüme edilmiş çarpıcı bir tarihî eserdir.
’sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarlandığını kendi gözlerimle gördüm. bazen de insanların üzerine köpek saldıklarına, yerlilerin bu şekilde paramparça edildiğine, çok sayıda ev ve yerleşim merkezini yaktıklarına şahit oldum. memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar...
arka kapaktan bir bölüm:
bartolomo de las casas tarafından 1542’de ispanya prensi ii. philip’e ithafen yazılan kızılderili katliamı, amerika kıtasının nasıl ele geçirildiğini eski dünya’nın gözlerinin önüne sermiş ve birçok dile tercüme edilmiş çarpıcı bir tarihî eserdir.
’sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarlandığını kendi gözlerimle gördüm. bazen de insanların üzerine köpek saldıklarına, yerlilerin bu şekilde paramparça edildiğine, çok sayıda ev ve yerleşim merkezini yaktıklarına şahit oldum. memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar...
amerika kıtasındaki yerlilerin soykırıma uğradıkları dönemde keşfedilen toprakların gerçek sahiplerine hıristiyanlığı anlatmak ve yaymak üzere, ispanya kralı tarafından amerika kıtasına gitmekle görevlendirilmiş ispanyol rahip.
bartelomo de las casas, önceleri topraktan ve yerli kölelerden payına düşeni almaya tereddüt etmezken, tanık olduğu vahşet ve kıyımın boyutları karşısında vicdanıyla hesaplaşmış ve ömrünü kızılderililer’in haklarını korumaya adamıştır. ispanyolların güney amerika’yı keşfi sırasında gördüklerini, duyduklarını ispanyol krallarına rapor etmeyi, durumu değiştirmek için mücadele vermeyi ve genel olarak tanık olduklarını kayda geçirmeyi vicdan borcu bilmiştir. aynı zamanda gördüğü herşeyi ayrıntısıyla anlatmaya çalıştığı kizilderililer nasil yok edildi ve kizilderili katliamı olarak türkçeye çevrilmiş çarpıcı iki adet kitabı da mevcuttur.
http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=3718
bartelomo de las casas, önceleri topraktan ve yerli kölelerden payına düşeni almaya tereddüt etmezken, tanık olduğu vahşet ve kıyımın boyutları karşısında vicdanıyla hesaplaşmış ve ömrünü kızılderililer’in haklarını korumaya adamıştır. ispanyolların güney amerika’yı keşfi sırasında gördüklerini, duyduklarını ispanyol krallarına rapor etmeyi, durumu değiştirmek için mücadele vermeyi ve genel olarak tanık olduklarını kayda geçirmeyi vicdan borcu bilmiştir. aynı zamanda gördüğü herşeyi ayrıntısıyla anlatmaya çalıştığı kizilderililer nasil yok edildi ve kizilderili katliamı olarak türkçeye çevrilmiş çarpıcı iki adet kitabı da mevcuttur.
http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=3718
deli diyorlar bana
desinler degisemem,desinler degisemem...
mısralarını bir başka sevdiğim, ajda pekkan, hümeyra ve zuhal olcay tarafından da yorumlanmış ama hiçbirinin teoman kadar başarılı olamadığı parça.
desinler degisemem,desinler degisemem...
mısralarını bir başka sevdiğim, ajda pekkan, hümeyra ve zuhal olcay tarafından da yorumlanmış ama hiçbirinin teoman kadar başarılı olamadığı parça.
adriano celentanonun susannasını ingilizce olarak nefis coverlayan grup.
we sit together on the sofa
with the music way down low
waited so long for this moment
its hard to think its really so
the door is locked theres no one home
theyve all gone out were all alone
su-sanna, su-sanna
su-sanna im crazy loving you
i put my arm aroud her shoulder
run my fingers through her hair
its a dream i cant believe it
it took so long its only fair
and then the phone begins to ring
and a strangers voice on the other end of the line
says oh, wrong number, sorry to waste your time
and i think to myself,
why now,
why me,
why.......
su-sanna, su-sanna,
su-sanna, im crazy loving you
su-sanna, su-sanna,
su-sanna, im crazy loving you
again i sit myself beside her
try to take her hand in mine
the moments gone, the feelings over
she looks around to find the time
then she says could we just sit and chat
and i think well thats that
susanna, susannna,
susanna, im crazy loving you
still we sit here on the sofa
with the stereo on ten
the magics gone, its a disaster
there seems no point to start again
she says i think id better go
she says goodbye and i say... no!
su-sanna, su-sanna,
su-sanna, im crazy loving you
su-sanna, su-sanna,
su-sanna, im crazy loving you
im so crazy loving you
we sit together on the sofa
with the music way down low
waited so long for this moment
its hard to think its really so
the door is locked theres no one home
theyve all gone out were all alone
su-sanna, su-sanna
su-sanna im crazy loving you
i put my arm aroud her shoulder
run my fingers through her hair
its a dream i cant believe it
it took so long its only fair
and then the phone begins to ring
and a strangers voice on the other end of the line
says oh, wrong number, sorry to waste your time
and i think to myself,
why now,
why me,
why.......
su-sanna, su-sanna,
su-sanna, im crazy loving you
su-sanna, su-sanna,
su-sanna, im crazy loving you
again i sit myself beside her
try to take her hand in mine
the moments gone, the feelings over
she looks around to find the time
then she says could we just sit and chat
and i think well thats that
susanna, susannna,
susanna, im crazy loving you
still we sit here on the sofa
with the stereo on ten
the magics gone, its a disaster
there seems no point to start again
she says i think id better go
she says goodbye and i say... no!
su-sanna, su-sanna,
su-sanna, im crazy loving you
su-sanna, su-sanna,
su-sanna, im crazy loving you
im so crazy loving you
adriano celentano’nun art company tarafından da başarıyla coverlendiği sakinleştirici şarkı.
sette giorni a portofino
piu’ di un anno a st. tropez
poi m’hai detto "cocorito
non mi compri col pate’..."
e sei scappata a malibu’
con un grossista di bijoux
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
io turista ticinese...
tu regina di pigalle...
indossavi un pechinese
ed un triangolo di strass
e sei scappata a malibu’
con un grossista di bijoux
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
e ora sono sulle spese
in balia degli usurai
sovvenziono quattro streghe
per poi sapere dove stai...
e il tuo marito sta qui da me
che mangia e dorme come un re
susanna
susanna
susanna
susanna dove sei...
o-o... o-o... o-o... o-o...
son tre mesi che t’aspetto
in quel solito bistrot
ho firmato un metro quadro
di cambiali agli usurai
ma piu’ niente so di te
forse un giorno ritornerai
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
io ti aspetto mon amour...
(bkz: art company)
sette giorni a portofino
piu’ di un anno a st. tropez
poi m’hai detto "cocorito
non mi compri col pate’..."
e sei scappata a malibu’
con un grossista di bijoux
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
io turista ticinese...
tu regina di pigalle...
indossavi un pechinese
ed un triangolo di strass
e sei scappata a malibu’
con un grossista di bijoux
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
e ora sono sulle spese
in balia degli usurai
sovvenziono quattro streghe
per poi sapere dove stai...
e il tuo marito sta qui da me
che mangia e dorme come un re
susanna
susanna
susanna
susanna dove sei...
o-o... o-o... o-o... o-o...
son tre mesi che t’aspetto
in quel solito bistrot
ho firmato un metro quadro
di cambiali agli usurai
ma piu’ niente so di te
forse un giorno ritornerai
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
susanna
susanna
susanna
susanna mon amour
io ti aspetto mon amour...
(bkz: art company)
(bkz: full metal jacket)
(bkz: full metal jacket)
stanley kubrick’in uzun bir süre yasaklı kalan, savaşın çirkinliğini, savaş halindeki insanın psikolojisini, mükemmel bir dille ve tüm samimiyetiyle ortaya koyduğu,oldukça açık bir biçimde amerikan savaş politikalarına mermi sıktığı,belgesel tadındaki başyapıtı.
ilk bölümde askeri eğitim adı altında insanların acıma duygusunun yok edilirken maruz bırakıldıkları psikopatlıkların ve uğradıkları kişilik erozyonunun boyutlarını, ikinci bölümde ise neden amerikanın çıkarttığı savaşlardan sonra ülkesine dönen askerlerin bazılarının caddelerde sivilleri avlayan sniper’lara dönüştüklerinin, bazılarının ise ağır ruh hastaları olarak hayatlarına devam ettiklerinin anlaşılmasına vesile olacak çarpıcı sahnelerle yansıtılıyor.
(bkz: paint it black)
(bkz: vietnam savaşı)
(bkz: savaş)
ilk bölümde askeri eğitim adı altında insanların acıma duygusunun yok edilirken maruz bırakıldıkları psikopatlıkların ve uğradıkları kişilik erozyonunun boyutlarını, ikinci bölümde ise neden amerikanın çıkarttığı savaşlardan sonra ülkesine dönen askerlerin bazılarının caddelerde sivilleri avlayan sniper’lara dönüştüklerinin, bazılarının ise ağır ruh hastaları olarak hayatlarına devam ettiklerinin anlaşılmasına vesile olacak çarpıcı sahnelerle yansıtılıyor.
(bkz: paint it black)
(bkz: vietnam savaşı)
(bkz: savaş)
full metal jacket adlı harika filmi seyrettikten sonra akan cast yazılarını sonuna kadar izlemenizi sağlayacak olağan üstü güzel şarkı.
(bkz: paint it black)
bir yakıt türü olarak kömürü tercih eden bir aileden bahsedildiği ortamlarda kömür taşımak eyleminin baş aktörü olarak geçer.bir de bu arkadaşlar uzaktan kumanda icat edilip mertlik bozulmadan önce harika kanal değiştirirlerdi.
diş doktorunun randevu defterinde ismi sık geçecek kişi.
japon sinemasının imparatoru unvanına sahip akira kurosava 1910 yılında yedi çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak tokyo’da dünyaya geldi. babası askeri okulda öğretmendi.
sakin bir çocukluk geçiren kurosava’nın bu dönemde etkilendiği en önemli kişi bir benşi (sessiz film döneminin japonya’sında film anlatıcısı) olan en küçük ağabeyi haiko idi. onun önerileri doğrultusunda birçok sinema klasiğini izleme fırsatı bulan kurosawa, resim ile de uğraşmaktaydı. ağabeyinin erken yaşta intiharıyla büyük bir sarsıntıya uğrayan kurosawa bir süre sonra pcl yapım şirketinde yardımcı yönetmen olarak sinemaya başladı. hidesuke takizawa, kajiro yamamoto, mikio naruse gibi dönemin tanınmış yönetmenlerinin asistanlığını yapan kurosawa, ilk filmi sugata sanjiro’yu (büyük judo efsanesi) 1943 yılında yönetti.
ardından çevirdiği içiban utsukuşiku (en güzel; 1944), tora no o wo fumu otokotaçi (kaplanın kuyruğuna basanlar; 1945), vaga seişun ni kuinaş (gençliğime hayıflanmıyorum; 1946), yoidore tenshi (sarhoş melek; 1948), nora inu (kuduz köpek; 1949), shubun (skandal; 1950) gibi filmlerle japonya’nın en önemli film yönetmeni konumuna geldi.
onu batı dünyasına tanıtan film, venedik film festivali’nde en iyi film ödülünü alan 1950 yapımı rashomon’du. bir haydutun ormanda bir samurayı öldürüp karısına tecavüz etmesi sonrası, haydutun, samurayın, tecavüze uğrayan kadının ve tüm bunları izleyen oduncunun olayı farklı açılardan anlattıkları film, gerçeğin görece bir kavram olması üzerine etkileyici bir yapım idi. yeni çekim ve anlatım teknikleriyle kurosawa’ya uluslararası düzeyde de başarı getirdi.
sonrasında, dostoyevski uyarlaması hakuçi (budala; 1951), ikiru (yaşamak; 1952), shichinin no samurai (yedi samuray; 1954), şekspir uyarlaması kumonosu jô (kanlı taht; 1957), gorki uyarlaması donzoko (ayaktakımı arasında; 1957), kakuşi toride no san akunin (saklı kale; 1958), yojimbo (koruyucu; 1961), akahige (kızıl sakal; 1965) adlı filmleri yönetti.
1940’lardan 1960’ların ortalarına kadar kurosawa aynı ekiple çalışmaya özen gösterdi. fumio hayasaka müziklerini, asakazu naki ise kameramanlığını yaptı. takaşi şimura ve toşiro mifune’de oyuncu olarak kurosava’nın birçok filminde başroller üstlendiler.
kurosawa’nın çok sayıda filmi hollywood filmlerine esin kaynağı oldu. örneğin, yedi samuray yedi silahşör’e , saklı kale yıldız savaşları’na, koruyucu ise bir avuç dolar için’e kaynaklık etti.
60’ların sonunda tora tora tora adlı filmle hollywood’a giden yönetmen, filmi yarım bırakarak ülkesine döndü. 70’lerin ortalarında sovyetler birliği’ne giden kurosawa, rus bir subayla moğol bir avcı arasında yüzyılın başında geçen bir dostluk öyküsünü anlatan dersu uzala filmini çevirdi. film 1976 yılında en iyi yabancı film oskar’ını aldı .
yönetmenin son dönem çalışmaları olarak kagemusha (gölge savaşçı; 1980), yine bir shakespeare uyarlaması olan ran (1985), yume (düşler; 1990), hachi-gatsu no kyôshikyoku (ağustosta rapsodi; 1991) sayılabilir. bu filmlerden ran dört dalda oskar ödülü almıştır.
akira kurosawa’nın türkçe’ye çevrilmiş, kurbağa yağı satıcısı adlı afa yayınevinden basılmış bir kitabı bulunur.
http://tr.wikipedia.org sitesinden alıntıdır.
sakin bir çocukluk geçiren kurosava’nın bu dönemde etkilendiği en önemli kişi bir benşi (sessiz film döneminin japonya’sında film anlatıcısı) olan en küçük ağabeyi haiko idi. onun önerileri doğrultusunda birçok sinema klasiğini izleme fırsatı bulan kurosawa, resim ile de uğraşmaktaydı. ağabeyinin erken yaşta intiharıyla büyük bir sarsıntıya uğrayan kurosawa bir süre sonra pcl yapım şirketinde yardımcı yönetmen olarak sinemaya başladı. hidesuke takizawa, kajiro yamamoto, mikio naruse gibi dönemin tanınmış yönetmenlerinin asistanlığını yapan kurosawa, ilk filmi sugata sanjiro’yu (büyük judo efsanesi) 1943 yılında yönetti.
ardından çevirdiği içiban utsukuşiku (en güzel; 1944), tora no o wo fumu otokotaçi (kaplanın kuyruğuna basanlar; 1945), vaga seişun ni kuinaş (gençliğime hayıflanmıyorum; 1946), yoidore tenshi (sarhoş melek; 1948), nora inu (kuduz köpek; 1949), shubun (skandal; 1950) gibi filmlerle japonya’nın en önemli film yönetmeni konumuna geldi.
onu batı dünyasına tanıtan film, venedik film festivali’nde en iyi film ödülünü alan 1950 yapımı rashomon’du. bir haydutun ormanda bir samurayı öldürüp karısına tecavüz etmesi sonrası, haydutun, samurayın, tecavüze uğrayan kadının ve tüm bunları izleyen oduncunun olayı farklı açılardan anlattıkları film, gerçeğin görece bir kavram olması üzerine etkileyici bir yapım idi. yeni çekim ve anlatım teknikleriyle kurosawa’ya uluslararası düzeyde de başarı getirdi.
sonrasında, dostoyevski uyarlaması hakuçi (budala; 1951), ikiru (yaşamak; 1952), shichinin no samurai (yedi samuray; 1954), şekspir uyarlaması kumonosu jô (kanlı taht; 1957), gorki uyarlaması donzoko (ayaktakımı arasında; 1957), kakuşi toride no san akunin (saklı kale; 1958), yojimbo (koruyucu; 1961), akahige (kızıl sakal; 1965) adlı filmleri yönetti.
1940’lardan 1960’ların ortalarına kadar kurosawa aynı ekiple çalışmaya özen gösterdi. fumio hayasaka müziklerini, asakazu naki ise kameramanlığını yaptı. takaşi şimura ve toşiro mifune’de oyuncu olarak kurosava’nın birçok filminde başroller üstlendiler.
kurosawa’nın çok sayıda filmi hollywood filmlerine esin kaynağı oldu. örneğin, yedi samuray yedi silahşör’e , saklı kale yıldız savaşları’na, koruyucu ise bir avuç dolar için’e kaynaklık etti.
60’ların sonunda tora tora tora adlı filmle hollywood’a giden yönetmen, filmi yarım bırakarak ülkesine döndü. 70’lerin ortalarında sovyetler birliği’ne giden kurosawa, rus bir subayla moğol bir avcı arasında yüzyılın başında geçen bir dostluk öyküsünü anlatan dersu uzala filmini çevirdi. film 1976 yılında en iyi yabancı film oskar’ını aldı .
yönetmenin son dönem çalışmaları olarak kagemusha (gölge savaşçı; 1980), yine bir shakespeare uyarlaması olan ran (1985), yume (düşler; 1990), hachi-gatsu no kyôshikyoku (ağustosta rapsodi; 1991) sayılabilir. bu filmlerden ran dört dalda oskar ödülü almıştır.
akira kurosawa’nın türkçe’ye çevrilmiş, kurbağa yağı satıcısı adlı afa yayınevinden basılmış bir kitabı bulunur.
http://tr.wikipedia.org sitesinden alıntıdır.
1952de çekilmiş, japon sinemasının imparatoru yönetmen akira kurosava imzalı, ölüme doğru çok kısa bir yolculuğu kaldığını anlayan bir adamın dramatik bir şekilde daha önce hiç yaşamamış olduğunun farkına vararak,tüm yaşamında hiç olamadığı kadar özgürleşmesini konu alan modernize edilen japon hayat tarzının eleştirildiği felsefeyle işlenmiş eser.
kasten dinlenirse ruhsal çöküntü yaşayabileceğiniz, tesadüf eseri duyarsanız uzun süre görülmemiş birini akla getiren,her dinlendiğinde farklı manalar çıkarılabilecek şarkı.
kaçınılmazdır. ancak dünyadaki en sevdiğiniz insansa ve henüz çocuksanız; kapı çalar geldi sanırsınız, telefon çalar ilk koşan siz olursunuz, sokakta arkadan görüp biraz olsun benzettiğiniz birini takip edip yüzüne bakar geri dönersiniz. bir süre rüyalarınıza girer.uzun bir süre beyninizi tuhaf bir yoksunluk hissi kemirir.yorulursunuz.
bataklık özelliği taşıyan sulak alanlarda hayatını idame ettirmeye çalışan, uzun gagası vasıtasıyla yaşadığı sulak alanlardaki balçığın içinden bulup çıkardığı solucan , kurtçuk vb. türdeki canlılarla beslenen, güzel görünümlü nesli tükenmekte olan bir tür kuş.
bkz:http://www.wildbirdgallery.com/images/birds/gallinago_gallinago/gallinago1.jpg
http://www.univ-lehavre.fr/cybernat/images/gallgall.jpg
bkz:http://www.wildbirdgallery.com/images/birds/gallinago_gallinago/gallinago1.jpg
http://www.univ-lehavre.fr/cybernat/images/gallgall.jpg
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?