filozoflara göre insanın aklında,beyninde a prioriolarak bulunan zihinsel bir kategori. yani hepimiz zaman kavramını bilerek dünyaya geliyoruz. bunu öğrenmek için extra bir çaba sarfetmemize gerek yok.( bu durumda benim zihinsel kategorilerimde bir sorun var demektir.)
bu tarz insanlar suçu sürekli dünyaya atarlar. hep şu neden böyle,bu neden şöyle? diye sorarlar ama kendilerinin ne yapmakta ya da ne yapmış olduklarını asla sorgulamazlar. sürekli herşeyi eleştirip dururken,kendilerini her zaman bu eleştirinin dışında tutarlar. zaten asla eleştiriye açık olmazlar. her zaman dediğim dedik olarak yollarına devam ederler. sürekli önlerine çıkana tekme atarken,kendilerinin de bir gün fecii bir tekme yiyeceklerini tasavvur edemezler.
(bkz: frankfurt okulu)
1923 yılında kurulan okuldur. enstitünün ilk yöneticisi max horkheimer dır. enstitü yaygın bilinen adıyla eleştirel teorinin kurucusudur. marksizmi dayanak almalarına rağmen,sonradan marksizmin eksik yönlerini eleştirerek bir teori oluştururlar. teori modernizm,post modernizm,akılcılık ve araçsal akılcılık üzerine çalışmalar yapmıştır. kültür teorisi olarak adlandırılan teorileri,tüketim toplumuna atıflarda bulunmaktadır. almanyada faşizmin yayılmaya başlamasından rahatsız olan bir takım filozof ve sosyoluğun oluşturduğu enstitü,bir süre sonra almanyada barınamayıp parise taşınmıştır.. marxın teorosine uygun olarak devrimin neden daha az gelişmiş olan rusyada olduğunu ve neden batı toplumlarında gerçekleşememiş olduğunu sorgularlar. modern toplumların ideolojisini autoritarisme olarak adlandırırlar. faşizm nasıl ki baskıcı bir rejimse,modern toplumlarda da arzuları doyurmaya çalışmak ve insanları medya ve tüketim yoluyla manipüle etmek de baskıcı bir rejimdir. yöntemleri farklı olsa da amaç her zaman aynıdır. faşizm,komünizmve de tüketim kültürü(amerikan medya politiği),hepsinin aslında amacı standart bir kültür yaratmak,ve insanları içinde bulundukları toplumun "en iyisi"olduğuna inandırarak,sorgulamalarını önlemektir. modern toplumlarda bu politikayı kültür endüstrileri olarak adlandırırlar. kültürün bir madde gibi tüketildiğini vurgularlar.en öenmli isimleri: max horkheimer,theodor adorno,herbert marcuse,jurgen habermas ve walter benjamindir.
(bkz: substance)
töz,özdek. latince;altta bulunan şey.descartes,tözü var olmak için kendinden başka hiç bir varlığa muhtaç olmayan şey olarak açıklar.
illet bir durumdur. adamı çileden çıkartır. insan,her şeye bağımlılık geliştirebilir. maddelere,psikolojik durumlara,hayvanlara,insanlara.. önemli olan şudur ki,insan bağımlı olmaya meğilli bir yaratıktır. bağımlılıklar,onu boşluktan kurtaracakmış gibi görünselerde,bağımlıllık durumu geliştikçe daha çok boşluğa düşer insan. zaten bu kısır döngü nün ta kendisidir bağımlılık. örneğin kahveye bağımlılığınız varsa ve kurtulmak istiyorsanız,bir süre de çay içeyim dersiniz ve bir bakmışınız çaya bağımlı olmuşsunuz. dedik ya bağımlı olma potansiyeli taşıyoruz. bu meğil, insanı insan yapan özelliklerdendir. bir kere bağımlı oldunuz mu,etrafınızda ki herkesi bağımlı hale getirmeye çalışrsınız.
(bkz: aman diyim)
(bkz: aman diyim)
kızılderileri kasabası anlamına gelmektedir.
kurgusu gerçekten iyi olan,uzun süre etkisinden kurtulamayacağınız bir kitap. felsefi sorgulamayı,gündelik hayatla birleştiren saheser. joker öğesiyle anlatılmaya çalışılan, tam da günümüz sorgulayan insanın içine düştüğü durumu yansıtmaktadır. joker bir delidir. ne karo,ne maça,ne sinek ne de kupadır. onlarla aynı destede bulunan,ama onlara dışarıdan bakabilen,farkında olandır.
dimyatla karıştırdığım yer ismi.
gümünüzde din kurumunun gözlemlendiği her yerde gerçekleşen olgudur. ülkemizde de yoğun bir şekilde gerçekleşmektedir, hıristiyan dünyasının (özellikle de katoliklerin) da aşağı kalır tarafları yoktur. avrupa birliğinin aynı zamanda bir hristiyan birliği olarak düşünülmesi de cabası. dinin siyasallaşması olarak da gözlemleyebileceğimiz bu olguyu,insan varlığının kendi iktidar hırsına nasıl yenik düştüğünün bir göstergesi olarak değerlendirebiliriz. inanç ve vicdan hürriyeti tüm demokratik toplumların ortak özelliği olmak zorundaysa da,dinin siyasallaşması bu türden bi özgürlüğü ortadan kaldırmaktadır. dolayısıyla demokratik toplum,ya da demokrasi ütopik bir kavram olmaktan uzağa gidememektedir. inançlar,saf bir ahlak düşüncesi içerisindedirler özlerinde ,fakat dinin siyasallaşması insanların inançlarına ne kadar sadık olduklarını da tartışmaya açmaktadır.
günlük hayyatta miili duyguları ön plana çıkararak,politikayı ya da milliyetçiliği dinleştirmek. özellikle amerikanın günümüzde yaygın olarak kullandığı bir politikadır. insanları milli seromonilerle biraraya toplamak.
hariçten gazelciler de kullanılan bir müzik aleti.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?