confessions

wereyda

- Yazar -

  1. toplam entry 347
  2. takipçi 1
  3. puan 50201

flaneur

wereyda
gezerken seyreden, kösnül ve karamsar tabiatını sınırsız sorumluluğa lehimleyerek ya$amdan gerekli hazzın alınması gerektiğini dü$ünen ama bunu yaparken de özündeki bilgelik vasfından uzakla$madan, atavik dogmalardan arınmı$ bir özbenlik ile kutsal sırrı kozmopolise açıklama derdine dü$mü$ ya$am acemileri için söylenegelmi$tir çoğu kez.

les fleurs du mal gibi kült bir eserin yaratıcısı charles baudelaire için bir ön ad olmaktan çok bir altkimliktir flaneur; allen ginsberg, gary snyder, william burroughs, jack kerouac, neal cassady gibi beat generation azaları için de söylenegelse de, en çok arthur rimbaud`a yara$ır nezdimde. öyle ki; dağınık saçlarla "dünyanın anasını ben siktim, babası da alkı$ladı" minvalinde adımlamak ya$amı öyle kolay i$ değil. en tâbi haklardan biri olan "tembellik hakkı"nın kullanım limitini geni$ tutmak gerek en ba$ta; pervasız olmak ama kopuk kalmamak, bilmek-yorumlamak ama irdelememek gerek.. birazcık dünyanın anasını sikmek lazım sözüm ona.

walter benjamin yazın literatürüne bu sözcüğü kazandırdığında yusuf atılgan`ın aylak adam`ından bihaberdi elbet.. on the road, her ne kadar bir flanör miti olsa da benim gözümde turist ömer kadar etkili olamadı. ama yine de bu, "türkten flanör planör olmaz ulan, ne o öyle, karı gibin" fikriyatından uzakla$mam için bir neden olamazdı elbette: haksız olmadığımın farkındalığına nailim, çünkü bizden flanör çıkmaz.
-çok $ükür- delikanlımız, aylağımız, serserimiz var bizim. ucuz şarap $i$elerinde balık olan ayya$larımız, zom halde gezen delilerimiz, uçurtmaları elektrik tellerine takılan çocuklarımız falan var. zaten aylaklık bizim içimizde her zaman var: seviyoruz gezmeyi dola$mayı, "uyumuyoruz ulan" demeyi, "ilk uyuyan ibnedir"leri, "alkolizm engellenmez"leri unutamıyoruz. unutmak için hatıra defterlerimizi yakalı çok oldu.

çünkü biz, içimizdeki serserinin sigarasını hâlâ yakamadık. yakamadık.

küçük iskender

wereyda
içinde bulunduğu toplumun psikolojik sanrıları hakkında küçük olarak nitelendirilse de, büyük tahliller yapmı$ bir "gay" olarak addederek bu kült analizle daha ba$tan kendini savunma hakkını zecir usulüne yakın bir minvalle elinden aldığımız, sadist bir ressam babanın oğlu olarak hayata ofsayta dü$erek ba$lamı$ bir toplumbilimci olarak küçük iskender, ya da tam adı ile : derman iskender över,

etkilendiği insanların savruk ya$amlarından kendine çıkarttığı payları okuyucusuyla yürekli, naif ve ötede bir üslupla payla$maktan çekinmeyen bir hayat acemisidir. allen ginsberg`den, paul verlaine`den, boris vian`dan, william burroughs`dan bahsederken, "ben bu adamların ya$amlarına imrendim ve o yüzden bu alacalı yolu seçtim." fikriyatından evvel, "onlar, böylelermi$ ve beğenilmi$ler.. dı$lanmı$lar da!" dü$üncesinin ağır bastığını net bir $ekilde farkedebilmenizi sağlarken, hayatın $iirsel ögelerinden arınıp, kendi tabiriyle, insanlara kendi cesetlerini göstererek, saf ve berrak bir patika izlemi$; kulvarında ilerlerken de, nazım hikmet ran, edip cansever, attila ilhan, ataol behramoğlu gibi ustalardan da kendine bir $eyler katmı$ ancak o`nu o yapan özgünlüğünü kazanması, taklitten sakınması ile vücut bulmu$tur. "etkile$imsiz sanat olamayacağı açıktır" diyorsak eğer, iskender`i de edip cansever`in filigranı olarak nitelendirebiliriz.

$imdi;

sathi anlamların dı$ına ta$an sözcükleri ve imgelemleri ile kendine has bir hinterland olu$turmu$tur iskender.. onun derdi, heteroseksist anlayı$ın körükörüne yardakçılarının ya da savunucularının anlamayacağı bir gerçeği, homoseksüellik gerçeğini onların gözlerine sokmaktır. mehmet tarhan`ın ya$adıklarının fazlasını ya$amı$ biri olarak: trt`den uzakla$tırılmı$, sunuculuğunu yapacağı okudukça programı yayın hayatına ba$lamadan bitmi$ ve ba$ka isimlerle sürdürülmü$, kendi toplumunun yoz zihniyetlerinden de $amar yemi$ ancak kelimeleri silah belleyip, yazmaya giri$mi$tir. kendine has, kendisine farz bir ya$am alanına sahip olduğundan, etliye sütlüye karı$madan bir ya$am sürmektedir. torbacılarla, transvestilerle, hırsızlarla, uyu$turucu bağımlılarıyla, kaldırım insanlarıyla.. kısacası altkültür ile yakın ili$kilerde olması suç ise: evet iskender suçludur. evet iskender bir yeraltı tanrısıdır. öldürülmelidir.

ve;

ân itibariyle bir kez daha bana,
"gelmi$, geçmi$ ve de gelecek en iyi 10 $airden biridir karde$im bu adam !"
lafını söyletmeyi bir kez daha ba$armı$; "ameliyatla $air oldum ben, ameliyatla yalnız kaldım" diyerek kendisini tanımlamayı becermi$ üstinsan..

kendisine hep, o isim babası bellediği alexandros aigos, yani küçük iskender olarak hitap edilmesini isteyen, kanımca; her $eyiyle overdose bir organizmatik yapı-dır iskender..

küt diye dü$en gece`de annesine dediği, "peki neden öyle dayanmı$ kapının pervazına bana bakıyorsun; omzun eskiyecek" lafıyla dahi bunca yıldır içimde biriktirdiğim, dı$ardaki maskeli dünyanın sikindirik oyuncularından kaçırdığım ağlak bakı$larımı if$a etmeme neden olmu$tur.

erotika`yı elime aldığımda 16 ya$ındaydım. büyüdüm sanıyordum; her $eye vakıfım.. nietzsche ve kafka okuduğumu anlattıklarım benden etkileniyorlardı. büyüdüğümü sanıyordum; çocukmu$um. "ya$adığını sanan ölüler tehlikelidir" dediğini öğreniyordum sonraları iskender`in, büyüdüğünü sanan çocuklar da, diyerek editliyordum onun vecizesini. bir ayrılığın anatomisi`nde, "ihanete uğradım güzin abla !?" diyen iskender, mübadil`de ise "mimozalar arasında rakı yudumluyorsun" diyordu sonra. herif sanki bana diyordu. bana beni anlatıyor, bana benim de bilmediğim o ^ben^i anlatıyor ve bunu yaparken de olabildiğine cömert, alabildiğine pervasız davranıyordu. bu lavuk bu cesareti kendisinde nasıl buluyor, diye sorduktan sonra kendimi apayrı kültürel boşluğun içerisinde buluyor ve sırasıyla; anneler oğullarını affetmez, $ehsuvar, $eyh zenne, baç, ıslak mayıs $arkısı, perili nilüfer, etheromanie, garam, adrena line, arabesk, ay, sır göçü, sacrifice, a$k lazım partisi, sıradan bir a$k hikayesi, hüzün mar$ı, cam makas, her yerde bir kedi bakar, çok ayıp bir $ey mutluluk, izole ruh, plastik iki heykel, ölümün akrabası yok, bir sonbahar casusu, kanlı masal, bis, pil, hatırlayan delikanlılar tangosu f vb.. gibi inanılmaz bir kurgu, bilgi terakümü ve beceri ile donatılmı$ $iirleriyle kar$ıla$ıyor ve muğlak sığlığımın mutlakiyeti ile ba$ba$a kalıyordum..

erotika`yı elime aldığımda 16 ya$ındaydım. bir kız arkada$ım vardı. kulağıma eğilip bir keresinde, "bizim için ne dü$ünüyorsun ?" demi$ti. elim ayağıma, ayağım kaldırım ta$ına, kaldırım ta$ı da oradan geçen ya$lı bir kadının ayağına takıldı. tepetaklak olduk! bütün dengem dağılmı$tı. ne diyeceğimi dü$ünürken, bir epsilonluk hayatî bir ân`da aklıma iskender`in, "bileğini kestin / bileğimi kestim : oradan çıkan iki damarı çekip yapı$tırdık birbirine, artık büyük dola$ımın adı sevda`dır" lafı geldi. sevgilim güne$li gözlerle bana bakıyor ve kar$ısındaki imite insanı, bir nedeni yok yalnızca öptüm temalı bir hediye ile $ımartıyordu.

evet erotika`yı elime aldığımda 16 ya$ındaydım. $imdi dönüp bakıyorum da arkama, herkes sevgilisini mutlu etmek için ıssız adaya dü$er diyorum iskender`in de dediği gibi. herkes denize dü$tüğünde, sarılacak bir yılan arar durur. sonra iskender gelir ve der ki : belki de yılan, sadece ayağa kalkıp suçu üstlenemediği için suçlu !

..büyüksün iskender ! pardon, küçük..

hayatı öğrenmek

wereyda
acıların yatay toplamı olduğuna inandığım tecrübelerden dersler almak, kurslar almak; hayattan ikmale kalmamak için uğra$mak amma ba$aramamak, haddızatında yalnız kalmak, hasbelkader kendinle kalmak ...

karatahtalara tebe$ir sürterek öğretilemiyor hayat,
cıvık bir melankoliye esir edilerek dı$lanan anlak, hüzün salgılayan bir "et-organ" olarak tanımlanan kalp, musluklardan rakı akıtan ve gözbebeklerine flöreler, epeler sokan tedavisiz yalnızlık üçgenini yoksaymadan ama tanrıla$tırmadan kutsî bir dengenin sağlanması gerekiyor bir yerde. bir yerde insan olmak gerekiyor, hayatı sevmek gerekiyor nefret ederken.

ân`ın ân`la flörtü değil mi ki sanki $u geçen beyhude zaman; anmak unutmak değil mi özdemir asaf`ın ba$parmağını bastığı müflis husus, kusursuz erozyon değil mi en çıplak toprakların altında kalan en dirimlikli bedenleri az eyleyen? dostluklar değil midir ki kurulup karılıp dağıtılan, elinde be$ as ve gülümseyemiyorsun ... öğrenmek, ağrının e$leniğiyken, gerçekler acı yalanlar vesveseyken, bir kadeh gözya$ı binlerce güne denk iken, hâlâ ellerinde $i$lerle kendine bir evlât örmeye çalı$an ya$lı, vefalı, vebalı bir kadın umudu değil midir kader diye aksettirilen?

her insan, bireysel kaybedi$inin be$ik kertiği.. bir `doğru` için minimum iki nokta gerekli; minimum iki insan; minimum iki enjektör:
"ba$langıç ise bir nokta, diğeri de biti$tir, yoksa ı$ınlanırız" diyen dudaklarda neden hep hidroklorik asit yakıcılığı,

ve neden hep senin,
"dü$ içime uyu ve sonsuz büyü, unut renkleri $ekilleri hepi ve hiçi" buyuran yüreğin?

ayraç, dinamik oysa; sayfalar geçiyoruz, artıyor onlar eksilmeden.. ya$lanıyor insan, ya$-lanıyor ömrü; $emsiyeleri bir yerlerde kalıyor öyle anakronist.. "hayatı öğrendim" diyor bir çocuk dizleri kanarken, bir ihtiyarınsa hafızası kanıyor ona bakarken.

tepkisizlik

wereyda
canlı ve cansızların ortak özelliği.. ne o $a$ırdın; bak bu da bir tepki!

ya$ananlar sonucu varılan bir durak.
beklenen değil, otobüsten palas pandıras iteklenen bir durak; abonman bileti satan çocuğun gözleriyle hayata bakma pratiği, ataraxia`nın devrevi bir arınım formasyonuna girmesiyle bireysel bir rakımın a$ılması durumu.. kesinlikle zaaf değil.

-vurduğun yerden ses gelmez: vururlar senden ses gelmez-

ki$ilerin ki$ilere verdiği tepkiden değil, ki$ilere ki$inin vermediği tepkiden bahsetmek yaptığım gibi. rahman ve rahim. nokta.

pornografi

wereyda
kapitalizmin heteroseksüelizm dayatmalarıyla,
tuvallere, beyaz perdeye, sararacak kâğıtlara dökümü yapılan ve yapılmaya devam edilen bir olgu olmasının yanında olmakla kesinlikle gerçeği ve gerçeğin deği$tirilemez iç hukukunu(hakimi, mahkumu, zanlısıyla) afi$e eden bir realite toplamı olduğunu söylemek gerek..

cumhuriyet dönemi edebiyatın cinsellik üzerine eğilmemesinin ardında yatan asıl sebebi dönem $artlarına bağlayan sözüm ona dönem edebiyatçıların/türkçe edebi ürün sahiplerinin,
yatakodasında geçenlerin kaleme alınmasının etik bir hareket olmayacağına dair görü$ belirtmelerinin nüvesinde yatan esas, anti-üretkenliklerinin ceremesini gelecek ku$akların çekmesi olarak algılanırsa daha mantıkî olur.

evlerdeki çocuk sayısı, evlerdeki kitap sayısından büyük ya da büyük e$it ise(kuran-ı kerim hariç!);
pornografi insanlara bir kıyım, bir ahlaksal çökü$ olarak lanse ediliyorsa ve cinsel kimliğinin in$asını bedeniyle sağlayan bir toplum olu$uyorsa orada underground`a, suç`a, marjinal olana gösterilecek talep güç odaklarının ho$una gitmeyecek elbet.

"sapkınlık olsun diye ciddiydim" afrozimiyle dünyaya kafa tutan arthur cravan`a biraz kulak verilmeli.. görselliğin bir ticari meta kalıbına uydurulduğu dünya düzeninde, onun bunu, $unun da ötekini düzmesi kaçınılmazdır..
dogmalarla beslenen fundementalist paradigma, günümüzde, kimseye foucault olma $ansı tanımamı$ ve "yarrak" yerine "tarrak" yazan bir insanlık yeti$mi$tir. sözüm ona; penis`i kamı$ diye kamufle edenler, vajina`ya ne diyecek, merak konusudur.

"sevi$mesini bilmeyen intihar etsin"

ruh üşümesi

wereyda
ruhu çıplak bırakmak cesurun ve vazgeçmi$in kararı olabilir. ama kuru ve ayaz kalabalıklarda nü takılmak kendini ancak açık hale getirir, kelimenin her anlamıyla. ba$ta söyledik, cesur adam i$idir.

öyle çırılçıplak yürür geçerken çizilir, kanar. acıyla beslendiği için dokunmaz. ama soğuk fenadır. $anslıysa, donmaya yakın kendi gibi birine tümüyle yapı$arak ısınır biraz, kar$ındakinin gözlerine bakmaktan kaçınarak. çıplak ya o da, utanmasın diye.

sonra yine ayazın içine yürür, teninde ikizlerinden birinin uçan sıcaklığıyla. ruh çatlaklarını açıklayan da bu ani ısı deği$iklikleri olmalı; yol yol yarıklar... ne fena!

izm

wereyda
fastfood dü$ün yörüngesi.. istiyorlar ki herkes bir ideolojiye kanalize olsun. derim ki;
i: insan
z: zaman
m: mekân

hepsinin ba$ına "doğru" getirirsen ba$ka "-izm"e ihtiyacın kalmayacak.

sevilmeyeceğini anlamak

wereyda
sanırım yaratılanların,
ölüm, ayrılık -söyletmeyin lan- gibi nihai ve geri dönü$ümsüz durumlar hariç tutulduğunda en fazla canını yakan olaylardan biridir.."genelleme lan!" diyenlere "canın sağolsun" diyemeyecek kadar agresyon yüklü olduğumdan mıdır bilinmez, kaale bile almıyorum..

neyse, biz insanlardan bahsedelim.. o yüzyıllardır çözülememi$, kendini tanıma fırsatını hep kaçırmı$ ama tekrar yakalamı$, ardülkelerinin ke$fine çıkarken yanına azık almayı bir borç bilmi$ zavallı canlıdan dem vuralım.
insandır neticede, deriz ya hani.. evet insandır, sevecek kadar insan. sevilmemek nasıl bir $ey öyleyse, yaradılı$a uygun mu, kanatır mı, sevmemek`ten mi gelir kökü, kare kökü nedir?

anlarsınız.. sevmeyecek! hani paslı hançer derler ya, öyle.. (ne çok ku$ ölür $u sktimin türkçe $iirlerinde)
buram buram, yaprak yaprak, adım adım burukluk.. insanî ama oldukça da yıkıcı. ama insanî de. insan. inansan. olmaz mı? peki.

-sen, sen ol; sevme beni-

turan dursun

wereyda
ahmed arif babanın güzel ellerinden çıkmı$ ve cem karaca tarafından töre albümünde seslendirilmi$ 33 kur$un`un ithaf edildiği yiğitlerden biri.

hiçbir din mensubu kendisiyle aynı platformda tartı$mayı göz(t)e alamadığından, bahsettiklerinin koordinatsız karalamalar değil de kar$ıla$tırmalara dayalı gerçekler olduğunu bildiğinden ve bu yüzden en basit yolu seçerek yobazlık yaftasını yapı$tırdığından, gelecek nesillerin "orospu çocuğu" diye nitelemesine maruz kalacak bir ara$tırmacı yazar. düsturunu sktimin tibet öküzü gözlüğü feti$istlerinin, karapaksını kıramamı$ naylon din hamilerinin, tarantula zihniyetiyle arz-ı endâm edip kom$u bakkalın karısının basenleriyle fantazyalarını temellendirenlerin, logosu ampul olan bir siyasi gruba içkinlerin, aydın kanlarıyla abdest alan fa$istlerin öldürdüğü yiğitlerden biri.

ulan karanlıkları ne de seviyormu$uz? hepimizin allah belasını versin.

inancı olmayan insan

wereyda
namümkün..
-aradığınız inançsıza ula$ılamadı-

insanın içindeki inanma ve tapınma güdüsü, öyle istemdı$ı ve co$kun bir $ekilde cereyan eder ki böyle birini bulamazsınız. inançsızlık kendisi zaten rölatif bir kavram: inanılan ya da inanılmayan durumun da bir tür iç dinamiği söz konusu. tanrı`nın orada olduğuna inanmak ile orada tanrı`nın olduğuna inanmak bile farklı iki konu iken, bir de "allahsızlık" olarak yaftalandı mı joker oluyor. dini bir inançsızlık mı yoksa genel bir inançsızlık durumu mu tartı$ılan, önce buna karar vermek gerekiyor.
nezdimde insan inançla yaratılmı$tır: gördün mü yaradılı$a inanıyormu$um.

mutat tenkitlerinizin bayağılığından basbayağı rahatsız olduğunuz gün yüzünüzdeki rengi bana söylemenizi rica edeceğim. tuvaleti boyatacağım da.

mehmet tarhan

wereyda
e$cinsel olduğu için askere alınmayan vicdani retçi. (pozitif tanım!)
homofobik pu$tlar tarafından vatanî görev yapamayacağında karar kılınmı$ türk -evet bunu duymak istediğinizi biliyordum- genci.

ulan vatanı hep ibneler yönetti!? nerdeydi o zaman homofobiniz. fikri hür, vicdani hür halkım benim..

ya hep ya hiç

wereyda
ya herro ya merro felsefesidir bu.
mahallenin bıçkın delikanlılarına sorarsak eğer zaten bundan gayrı çözüm yok; bundan sonrası olayın gidi$atına ve gösterilecek reaksiyonların $iddetinin senin e$ik değerine olan etkisine bağlı.. yani aslında kaybedilecek ile kazanılacak arası bir uzun ve deruni dü$ünsel seans ki almı$ ba$ını gitmekte. aslına bakarsan (bak artık istersen!);
gerçekten istediğini bildiğin bir$ey için sava$maktan daha doğrusu olmaz diyen tarihsel kahramanlara, alplere, yiğitlere bir noktada hak vermemek ve "lan sanki ne kaybedeceğim ki? zaten benim değil; en azından $ansımı denerim!" diye dü$ünmemek elde değilken, bir paket sigaranın tüketim süresi beynini yiyen ve seni diğer yükümlü olduklarından istemsizce arındıran habis hislerin giderek büyümesi ile pozitif yönlü ili$kiye girmi$ken, ezcümle; çarenin çaresizliğiyle ile güre$ tutarken sen, cesaretinin kumbarasını kır ve git yakla$ ona!

membranı yırt!

ya çık son nefesine kadar oyna topunu, göster kendini, çalımını at. çelme tak, kazanmak için enerji ve sinerji içeceği kullan. zaten senin olmayandı o, minimumdan dene.
korkma; tekrar ölmez ölüler ne de olsa.

aşkı yaşatmak için çabalamak

wereyda
"kırılıyorsa eğer, ta$tan değil midir zaten kalp?" diye soran bir his ivme kazanır içinde.
yaratılan bir $eyi öldürmek: bir resmi yakmak kö$elerinden, bir büstü parçalarına ayırmak mesnetsiz bir nefretin uyarısıyla, bir $ehri terketmek gibi mesela; istekleri isteksizce bitirme ritüeli hani, her bahar biraz daha kanar sol memenin altındaki cevher.

a$kı ya$atmak ha? kuvözde kalır cicim bu bebek, bırak, ya$amasın!

diledigince yaşamak

wereyda
(bkz: azrail ile konu$tum haberler kötü)
zaman daralıyor.. daral geliyor zaman zaman.. yapmak istedikleri, yapmak zorunda kaldıkları ve yapamadıkları arasındaki üçgende pythagoras`a küfredesi gelse de insanın, ya$am denen labirentte asla olmayan bir dilim gravyer peynirinin arayı$ında olduğunu unutuyor çoğu kez.. ân`ı ya$amak, tabula$tırılıyor.. ân, zamlanıyor bo$lukta, zaman daralıyor.. dar bir amın içinde kayganla$ıyor ceninsi tenler.. dilediğince ya$amak bir hayâl oluyor kö$elerine değmeye çalı$ırken kürenin.. kür, sürüyor.. hastalık ilerlemekte.. maa$ kuyrukları ve taksitler, sorumluluklar ve bedbinlikler, doğu$ ve batı$ arasındaki nihai menzil, etrafı kanlı bıçaklarla donatılmı$ bumerang sadakatindeki aranjman ili$kiler, ikincillik tasavvurları, komplimanlar vs.. vs..

(..) demi$tim; zaman daralıyor.. hayâl oluyor dilediğince ya$amak..

"rahman ve rahim değilim" diyor zaten satırların yazarı.. koy göte!

sevmeye çalışmak

wereyda
(nesnenin belirtisiz ya da belirtili olduğuna sizin karar vermeniz için cümleyi yazmıyorum.)
öyle sereserpe kımıltısızca beklemektir aslolan; yoğunla$tıktan sonra tekrar dağılan toz zerrelerine benzer bu durumda akıldan geçenler. neritel, üzer; mutluluğu çevrede arayarak kendi içinden çıkarmaya çalı$ırsın ve godot gelir. çok kırılmı$ bardakların, çok dağılmı$ parçalarını bulmayı denersin. havadisler. abajurlar. lekeler. eskiyenler.

"sen de hayatın altına süpür beni; deği$sin ivmem!" dersin.

deme.

ders çalı$maya benzemez sevmeye çalı$mak: ayna gerekli, ayna.. siktir git $imdi.

17 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol