söze istinaden soru$turma açılmı$tır:
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9164268.asp?gid=229&sz=93386
ki$ileri herhangi bir argümanla "bile" genellemek imkansızken, binlerce insanı kendi mabadından ihrazatta bulunduğu farazi tespitlerle (tespit eyyy gidi) genelleyen insanların (insan?) hayata bakı$ açıları için kullandıkları söz öbeğidir.
tezin, "zengin görünmesi" için yapılmı$ bir eylemdir.
nilgun uysal’ın ilber ortaylı ile yaptığı röportajların toplamından olu$an ve otobiyografik değeri olan kitap.
kitapta ortaylı ile ilgili / dü$ünceleriyle ilgili, ivme kazandırılması / incelenmesi / üzerine dü$ünülmesi gereken onlarca konu var bir de tabi... lakin, benim kitabı bitirdikten sonra "aklıma takılı" kaldığını dü$ündüğüm durum, ortaylı’nın kitabın ba$larında,
"ben küçükken de grup oyunlarına katılmazdım. paket program sevmiyorum" demesi... dolayısıyla; büyük bir ihtimal, ortaylı’nın kim olduğunu belirleyen / ba$arılarına kaynak sağlayan ilk neden; "kümelenmekten ho$lanmaması / kendi tabiriyle paket program sevmemesi" $eklinde bir intiba olu$tu bende.
son olarak 2006 basımı olduğuna da ekliyeyim.
kitapta ortaylı ile ilgili / dü$ünceleriyle ilgili, ivme kazandırılması / incelenmesi / üzerine dü$ünülmesi gereken onlarca konu var bir de tabi... lakin, benim kitabı bitirdikten sonra "aklıma takılı" kaldığını dü$ündüğüm durum, ortaylı’nın kitabın ba$larında,
"ben küçükken de grup oyunlarına katılmazdım. paket program sevmiyorum" demesi... dolayısıyla; büyük bir ihtimal, ortaylı’nın kim olduğunu belirleyen / ba$arılarına kaynak sağlayan ilk neden; "kümelenmekten ho$lanmaması / kendi tabiriyle paket program sevmemesi" $eklinde bir intiba olu$tu bende.
son olarak 2006 basımı olduğuna da ekliyeyim.
ruha dinginlik verirken, tüm acıklı haliyle de kulakları tırmayan güzellik.
kendisiyle ilgili bir röportaja $uradan ula$ılabilir:
http://www.renkhaber.com/haberler/roportaj.56/nihat_genc’in_kusuruna_bakmiyorum/6883.html
havada spoiler kokusu var:
röportajda guru, ek$isozluk ile bağının sadece hissi olduğundan / ahbap çavu$ eksenli olduğundan söz etmi$. lakin, bunları yaparken (diğer soruları da yanıtlarken) öyle politik / objektif / nötr yorumların yapmı$ ki, bi’ an roportaj; ek$isözlükte’ki yazar / moderatör guru ile değil de, sanki ek$i sözlük’teki ceo ile yapılmı$ gibi geldi bana. (neden ceo dediğimi okuyanlar anlar) ilginç. neyse. hepsinin diline sağlık.
havadaki spoiler, yerini balkanlar’dan gelen yüksek basınca bıraktı.
http://www.renkhaber.com/haberler/roportaj.56/nihat_genc’in_kusuruna_bakmiyorum/6883.html
havada spoiler kokusu var:
röportajda guru, ek$isozluk ile bağının sadece hissi olduğundan / ahbap çavu$ eksenli olduğundan söz etmi$. lakin, bunları yaparken (diğer soruları da yanıtlarken) öyle politik / objektif / nötr yorumların yapmı$ ki, bi’ an roportaj; ek$isözlükte’ki yazar / moderatör guru ile değil de, sanki ek$i sözlük’teki ceo ile yapılmı$ gibi geldi bana. (neden ceo dediğimi okuyanlar anlar) ilginç. neyse. hepsinin diline sağlık.
havadaki spoiler, yerini balkanlar’dan gelen yüksek basınca bıraktı.
kendisiyle ilgili türkiye’de bulunan birçok ki$inin alakası / ilgisi / bilgisi olan adam. fakat bu eğilim / ilgi türevi olaylardan daha önemli bi konu var ki, evet belki bunu geç fark etmi$ olmaktan dolayı bir parça kusurlu sayabilirim kendimi. o durum ise $u: bu ülkede, bu adamla (bu derken sayın ahmet çakar müstesna ki$iliği yanlı$ anla$ılmasın) ilgili herkesin bir anı’sı var. hatta evet artık benim de var. $öyle ki:
bugün birtakım i$lerim vardı halledilmesi gereken, hatta geceden üzerime dert olma potansiyelini hissettiğim... neyse, gündüz gözüyle yarasalar sokaklara dolu$madan hepsini hal çaresine sokayım, faturalar temerrüde dü$mesin, dostlarım kırılmasın, sonra sayın ev’ime geri döneyim tandanslı tahayyüllerim vardı evden çıkarken... çıktım evden, sonradan (nasıl oldu bilmiyorum) sallana sallana hallettim bütün olaylarımı ve ak$am üstü evime doğru yollandım ve evime ula$tım. standardize bir durum yani. normal. evet. (inanın mutluy(d)um hatta) elhasılı, eve gelip oturma i$lemini ba$lattıktan sonra; tv denilen eloğlu men$eli alette, fransa’nın euro 2008 maçı olduğunu gördüm... bu görme a$amasında da, önce, nedeni bilinmez bi’ halde pek bir heyecanlandım, pek bir sevindim; bu maçı izleme konusunda pozitif dü$üncelerim geli$ti hatta... akabinde en sevdiğim gıda kahveceğimizi alıp, atv’de maç öncesi kiritik / analiz / sentez olaylarının hepsine birden tur bindirilen eoruikibinsekizbizdensorulurgerisikakayesin muhteviyatlı yayınını dikizlemeye koyuldum. evet.
ve o anda, müstesna adamla kar$ı kar$ıya kaldık. ahmet çakar, bo$ bir oda ve ben... itiraf etmeliyim ki, önce biraz çekinmedim de değil hani, o sol i$aret parmağını ekranları ba$ında oturan (sayısını benim hesaplayamadığım) “millonlara” (öyle mi deniyordu) savurmasından... sonradan, “vardır bi bildiği ”moduna geçip, duvardaki saat ile tv ekranı arasında gözlerime egzersiz yaptırmaya karar verdim... 1 dakika, 2 dakika, 3 dakika, çakar konu$uyor, 4 dakika, 5 dakika, 6 dakika, çakar konu$uyor, 7 dakika, 8 dakika, çakar konu$uyor, 9 dakika, 10 dakika.... ve i$te tam o anda, tam o anda beynimde tüm paratonerlere bağı$ıklık kazanmı$ bir fikir peyda oldu:
-yahu bu adam her $eyi biliyor!!!!!
kesinlikle doğru. ben de ilk dü$ündüğümde “ya olmaz öyle hede ” dedim, lakin bu durum realite... futbolcuların (ömründe bir kere bile profey$ınıl futbolcu olmadığı halde) yaptıkları antrenmanların uzunlukları / sürelerinden, topçuların yatma / kalkma vakitlerinin anla$mazlık olmasın halinde maç saatinde ya$ayacak uyumsuzluktan, fifa ba$kanının hakem atamalarında yaptığı izafi durumların; maçların sonucunu müspet / menfi $ekilde etkilediğinden, insanların (tümevarımı futbol dünyasında bulunan ki$ilerden yapıyor) toplum içerisinde yaptıkları davranı$ların kariyerlerini etkilediğinden, bu etkileni$ halinde yapılması gerekenlerden... her $eyi... her $eyi...
ve tam bu fark edi$ anında, o anda istedim ki, ke$ke bütttüüüün bu i$leri ahmet çakar yapsa. yani fifa ba$kanı koltuğundan “hoop” kaldırsak da, yerinde çakar geçse. fifa 2008’deki “12 hakemi”n (sayısı öyleymi$) hepsinin sözle$melerini iptal etsek de, tüm bu maçları yalnız ba$ına ahmet çakar yönetse... hatta milli takım oyuncularımızı haber etsek de, yerlerini “her konudaki enformasyona nükteli yorum yapabilme uzmanı ahmet çakar”a devretseler.. hatta milli takımın helldorado’lu reklamında; servet yerine sağdan ortayı ahmet çakar yapsa, emre yerine de voleyi ahmet çakar vursa...
ne güzel olurdu...
***
i$te sonuç itibarıyla benim kendisiyle ilgili güzel fikirlerim olu$mu$ bulunmakta, bundan dolayı ayrı bi celebrity hissediyorum kendimi.
ha maç mı ne oldu. bilmem. sonradan geli$ gidi$ yönünü çözemediğim bir $evksizlik olu$tu o maçı izleme konusunda... ya bu arada bu saat fazla gürültülü çalı$ıyor sanki.
bugün birtakım i$lerim vardı halledilmesi gereken, hatta geceden üzerime dert olma potansiyelini hissettiğim... neyse, gündüz gözüyle yarasalar sokaklara dolu$madan hepsini hal çaresine sokayım, faturalar temerrüde dü$mesin, dostlarım kırılmasın, sonra sayın ev’ime geri döneyim tandanslı tahayyüllerim vardı evden çıkarken... çıktım evden, sonradan (nasıl oldu bilmiyorum) sallana sallana hallettim bütün olaylarımı ve ak$am üstü evime doğru yollandım ve evime ula$tım. standardize bir durum yani. normal. evet. (inanın mutluy(d)um hatta) elhasılı, eve gelip oturma i$lemini ba$lattıktan sonra; tv denilen eloğlu men$eli alette, fransa’nın euro 2008 maçı olduğunu gördüm... bu görme a$amasında da, önce, nedeni bilinmez bi’ halde pek bir heyecanlandım, pek bir sevindim; bu maçı izleme konusunda pozitif dü$üncelerim geli$ti hatta... akabinde en sevdiğim gıda kahveceğimizi alıp, atv’de maç öncesi kiritik / analiz / sentez olaylarının hepsine birden tur bindirilen eoruikibinsekizbizdensorulurgerisikakayesin muhteviyatlı yayınını dikizlemeye koyuldum. evet.
ve o anda, müstesna adamla kar$ı kar$ıya kaldık. ahmet çakar, bo$ bir oda ve ben... itiraf etmeliyim ki, önce biraz çekinmedim de değil hani, o sol i$aret parmağını ekranları ba$ında oturan (sayısını benim hesaplayamadığım) “millonlara” (öyle mi deniyordu) savurmasından... sonradan, “vardır bi bildiği ”moduna geçip, duvardaki saat ile tv ekranı arasında gözlerime egzersiz yaptırmaya karar verdim... 1 dakika, 2 dakika, 3 dakika, çakar konu$uyor, 4 dakika, 5 dakika, 6 dakika, çakar konu$uyor, 7 dakika, 8 dakika, çakar konu$uyor, 9 dakika, 10 dakika.... ve i$te tam o anda, tam o anda beynimde tüm paratonerlere bağı$ıklık kazanmı$ bir fikir peyda oldu:
-yahu bu adam her $eyi biliyor!!!!!
kesinlikle doğru. ben de ilk dü$ündüğümde “ya olmaz öyle hede ” dedim, lakin bu durum realite... futbolcuların (ömründe bir kere bile profey$ınıl futbolcu olmadığı halde) yaptıkları antrenmanların uzunlukları / sürelerinden, topçuların yatma / kalkma vakitlerinin anla$mazlık olmasın halinde maç saatinde ya$ayacak uyumsuzluktan, fifa ba$kanının hakem atamalarında yaptığı izafi durumların; maçların sonucunu müspet / menfi $ekilde etkilediğinden, insanların (tümevarımı futbol dünyasında bulunan ki$ilerden yapıyor) toplum içerisinde yaptıkları davranı$ların kariyerlerini etkilediğinden, bu etkileni$ halinde yapılması gerekenlerden... her $eyi... her $eyi...
ve tam bu fark edi$ anında, o anda istedim ki, ke$ke bütttüüüün bu i$leri ahmet çakar yapsa. yani fifa ba$kanı koltuğundan “hoop” kaldırsak da, yerinde çakar geçse. fifa 2008’deki “12 hakemi”n (sayısı öyleymi$) hepsinin sözle$melerini iptal etsek de, tüm bu maçları yalnız ba$ına ahmet çakar yönetse... hatta milli takım oyuncularımızı haber etsek de, yerlerini “her konudaki enformasyona nükteli yorum yapabilme uzmanı ahmet çakar”a devretseler.. hatta milli takımın helldorado’lu reklamında; servet yerine sağdan ortayı ahmet çakar yapsa, emre yerine de voleyi ahmet çakar vursa...
ne güzel olurdu...
***
i$te sonuç itibarıyla benim kendisiyle ilgili güzel fikirlerim olu$mu$ bulunmakta, bundan dolayı ayrı bi celebrity hissediyorum kendimi.
ha maç mı ne oldu. bilmem. sonradan geli$ gidi$ yönünü çözemediğim bir $evksizlik olu$tu o maçı izleme konusunda... ya bu arada bu saat fazla gürültülü çalı$ıyor sanki.
kutsal nehir olmasının haricinde; içine, şehir kanalizasyonun aktığı nehir -imi$-
negzel.
negzel.
yatmadan önce bir tablet sigur ros dinleyin. geçer.
sonuç itibarıyla toprak kortta her daim rakiplere toz yutturan nadal karde$imiz, 2008 roland garros’u almı$tır.
roland garrosta final maçıdır ve an itibarıyla oynanmaktadır.
ek: $u anda nadal setlerde 2-0 öne geçmi$tir.
ek: $u anda nadal setlerde 2-0 öne geçmi$tir.
ki$inin kontrol mekanizmasını istediği gibi yönlendirebilme yetisine denir.
john lennon ve yoko ono lennon’nun 1973 yılında new york’ta açıkladıkları; sınırları, toprakları, pasaportu olmayan ütopya ülke.
beyaz bir bayrağa sahiptir.
beyaz bir bayrağa sahiptir.
pink floyd’un time $arkısında yer alan, ve "bir nefeslik ömrün var ve bir gün daha yakınsın ölüme" $eklindeki manasıyla acıtan cümle.
"her boku bilen ya$lı amcalar"ın geli$mi$ bi üst modelidir.
öyledir.
öyledir.
sesine yorum yapamayacak durumda olduğum; madredeus grubunun solisti portekizli kadın sanatçıdır.
(bkz: teresa salgueiro)
doğru telaffuzu "ram$tayn" dir.
$arkı sözlerinin söylenilmediği, garip bi mırıldanma türüyle haykırıldığı bi $arkıdır. anlatılamazdır.
daha önceden b side larda yer almı$ radiohead eseri. son haliyle in rainbows da kar$ımıza çıkmı$tır ki, thom amcanın "dont get any big ideas" $eklinde agresif / depresif solosu alır götürür...
öyledir.
öyledir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?