(bkz: bende bi aşk var)
göksel in ocak 2012 tarihli albümünün adı.
bende bi aşk var albümünden göksel şarkısı.
ve durdu saatler
susuyor seni zaman
sesin döndü kulağımda
dedi uykudan uyan
yine böyle bir akşamdı
sen gülüyordun gözlerimin içine
fesleğenler boy vermişti
gökten parlak bir yıldız düştü peşime
sakladım gözyaşlarımı
bir gün geri dönersin diye
soldu resimler hatıranla
geçti baharım, söndü bile bile
şarkılar söyledi rüzgar
boş bir şarap şişesinin dudağından
kalbim öyle bir yanmış ki
silinmiyor yüzün hiç yüzümün yarısından
dinle&yaz aktardım sözleri, hatamız olduysa affola.
ve durdu saatler
susuyor seni zaman
sesin döndü kulağımda
dedi uykudan uyan
yine böyle bir akşamdı
sen gülüyordun gözlerimin içine
fesleğenler boy vermişti
gökten parlak bir yıldız düştü peşime
sakladım gözyaşlarımı
bir gün geri dönersin diye
soldu resimler hatıranla
geçti baharım, söndü bile bile
şarkılar söyledi rüzgar
boş bir şarap şişesinin dudağından
kalbim öyle bir yanmış ki
silinmiyor yüzün hiç yüzümün yarısından
dinle&yaz aktardım sözleri, hatamız olduysa affola.
göçebe’ den bir cemal süreya şiiri.
sonra o gider sesini yıkardı
telefonda saatlerce seviştiğinden
o diye biri vardı galiba
ağzı da iyice vardı galiba
gece çiçeklerinden bir orman
pejmurde atlar pahasına
bira içerken saçları uzun
parmakları korkunç ve kalabalık
bir gece aksaray’da hiç unutmam
yüzümü ellemişti galiba
denize doğru gittikçe artan
bu yüz benim yüzümdü olsa olsa
yakasında kocaman bir düğme
sevinci bitiştiren acıya
ayıran kuşkuyu inançtan
yağmurun yağması iyidir
bir çerkez mızıkası gibi rengarenk
iki adet kuş çantasında
sonra o gider sesini yıkardı
telefonda saatlerce seviştiğinden
o diye biri vardı galiba
ağzı da iyice vardı galiba
gece çiçeklerinden bir orman
pejmurde atlar pahasına
bira içerken saçları uzun
parmakları korkunç ve kalabalık
bir gece aksaray’da hiç unutmam
yüzümü ellemişti galiba
denize doğru gittikçe artan
bu yüz benim yüzümdü olsa olsa
yakasında kocaman bir düğme
sevinci bitiştiren acıya
ayıran kuşkuyu inançtan
yağmurun yağması iyidir
bir çerkez mızıkası gibi rengarenk
iki adet kuş çantasında
sen kalabalıkta bulup bulup yitirdiğim kimya
yokluğun gayri şuradan şuraya geldi
bir günler şölenlerle egemen ülkende
şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
nolur ağzından başlayarak soyunmaya
bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
çık gel bir kez daha yıkıntılardan
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat
(bkz: ülke)
yokluğun gayri şuradan şuraya geldi
bir günler şölenlerle egemen ülkende
şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
nolur ağzından başlayarak soyunmaya
bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
çık gel bir kez daha yıkıntılardan
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat
(bkz: ülke)
http://www.standart.fm/ adresinden ulaşılabilen internet radyosu.
şu an yayında kaybedenler kulübü ile kaan çaydamlı ve mete avunduk yayında.
şu an yayında kaybedenler kulübü ile kaan çaydamlı ve mete avunduk yayında.
hedefe kilitlenmiş bir cemal süreya şiiri.
bir de sen varsın koynumda yatıyorsun
güzelsin güzelliğin mutlak amenna
kızlığın masanın üstünde
kocana saklıyorsun
oysa koca da ne benim kollarım var
soy bir portakal yedir bana dilim dilim
ben uzunminareliyimdir doğma büyüme
ne yapıp yapıp denizi görmek isterim
(1954)
bir de sen varsın koynumda yatıyorsun
güzelsin güzelliğin mutlak amenna
kızlığın masanın üstünde
kocana saklıyorsun
oysa koca da ne benim kollarım var
soy bir portakal yedir bana dilim dilim
ben uzunminareliyimdir doğma büyüme
ne yapıp yapıp denizi görmek isterim
(1954)
bir cemal süreya şiiri.
ben nerde bir çift göz gördümse
tuttum onu güzelce sana tamamladım
sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu
bir bunun için yaptım
..................... - garson bira getir
....................... garsonun adı barba
ben nereye gittimse bütün zulumlardı
bütün açlıklardı kavgalardı gördüğüm
kötülüklerin büsbütün egemen olduğu
namussuz bir çağ bu biliyorsun
..................... - garson rakı getir
....................... garsonun adı hakkı
sen belki de bir resimsin ne haber
kırmızı bir beykoz’ un yanında duruyorsun
yapın bir de ağaç yapmış yanına
dallarına konsun diye kelimelerin
..................... - garson şarap getir
....................... garsonun hali harap
ben nerde bir çift göz gördümse
tuttum onu güzelce sana tamamladım
sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu
bir bunun için yaptım
..................... - garson bira getir
....................... garsonun adı barba
ben nereye gittimse bütün zulumlardı
bütün açlıklardı kavgalardı gördüğüm
kötülüklerin büsbütün egemen olduğu
namussuz bir çağ bu biliyorsun
..................... - garson rakı getir
....................... garsonun adı hakkı
sen belki de bir resimsin ne haber
kırmızı bir beykoz’ un yanında duruyorsun
yapın bir de ağaç yapmış yanına
dallarına konsun diye kelimelerin
..................... - garson şarap getir
....................... garsonun hali harap
zaman aşımı kararı vermiş mahkeme.
sanıklara ceza yok.
sanıklara ceza yok.
bir cemal süreya şiiri.
bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
bak bu sensin çocuğum enine boyuna
bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
sabahlara kadar koynumda yatmışsın
bak bende yalan yok vallahi billahi
sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur
işe bak sen gözlerin de burda
gözlerinin uca da burda yaşamaya alışık
iyi ki burda yoksa ben ne yapardım
bak çocuğum kolların işte çıplak işte
bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
gözlerin sabahın sekizinde bana açık
ne günah işlediysek yarı yarıya
sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
bunların konuşması olur öpülmesi olur
seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
vapurdaydık vapur kıyıdan gidiyordu
üç kulaç öteden istanbul gidiyordu
uzanmış seni usulca öpmüştüm
hemen yanımızdan balıklar gidiyordu
(1954)
bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
bak bu sensin çocuğum enine boyuna
bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
sabahlara kadar koynumda yatmışsın
bak bende yalan yok vallahi billahi
sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur
işe bak sen gözlerin de burda
gözlerinin uca da burda yaşamaya alışık
iyi ki burda yoksa ben ne yapardım
bak çocuğum kolların işte çıplak işte
bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
gözlerin sabahın sekizinde bana açık
ne günah işlediysek yarı yarıya
sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
bunların konuşması olur öpülmesi olur
seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
vapurdaydık vapur kıyıdan gidiyordu
üç kulaç öteden istanbul gidiyordu
uzanmış seni usulca öpmüştüm
hemen yanımızdan balıklar gidiyordu
(1954)
http://tinyurl.com/7wg98uc adresinde klibi izlenebilir.
mesai biter.
dört gözle beklersin, diğer bütün bahaneler gibi bunu da; sesini duyabilmek için.
telefonu alır ve bir iki tuşa bastıktan sonra beklersin o hayat veren sesi sanki ilk defa, sanki son defa duyacakmış gibi. gülümsediğini hissedersin ilk hecesinde, bir sıcaklık kaplar içini. sonra, severek alıp giydiği yeni ayakkabının bütün gün canını yaktığını anlatırken, işten eve yolculuğunda eşlik etmeye başlamışsındır o’ na. kimi zamanlar öyle kaptırır kendini konuşmaya, her gün gittiği yolu şaşırır, yanlış sokaklara dalar. ardından kabak sana patlar "sen şaşırtıyorsun beni" diyerek, gülmek için vesile olur... evin kapısına kadar bırakıp, telefonu kapattığında, senin hala devam eden mesaine dönersin, yüzünde bir türlü silemediğin bir gülümseme ile.
güzeldir saatin beş’i vurması.
güzeldi bir zamanlar...
dört gözle beklersin, diğer bütün bahaneler gibi bunu da; sesini duyabilmek için.
telefonu alır ve bir iki tuşa bastıktan sonra beklersin o hayat veren sesi sanki ilk defa, sanki son defa duyacakmış gibi. gülümsediğini hissedersin ilk hecesinde, bir sıcaklık kaplar içini. sonra, severek alıp giydiği yeni ayakkabının bütün gün canını yaktığını anlatırken, işten eve yolculuğunda eşlik etmeye başlamışsındır o’ na. kimi zamanlar öyle kaptırır kendini konuşmaya, her gün gittiği yolu şaşırır, yanlış sokaklara dalar. ardından kabak sana patlar "sen şaşırtıyorsun beni" diyerek, gülmek için vesile olur... evin kapısına kadar bırakıp, telefonu kapattığında, senin hala devam eden mesaine dönersin, yüzünde bir türlü silemediğin bir gülümseme ile.
güzeldir saatin beş’i vurması.
güzeldi bir zamanlar...
filmden sahneler eşliğindehttp://tinyurl.com/7pkgugx adresinden kulak verebileceğiniz kıvırcık ali türküsü.
baharlarım aynılaştı
ilki sonu kalmadı
tavırlarım farklılaştı
sabrım uykuya daldı
dünya saçmalaştı
garipsememeye başladım
huzuru kim kaybetmiş ki
ben bulmaya çalıştım
her aşk incelip incelip vadesi dolunca kopuyor
bitince bile bir nergis kadar güzel kokuyor
biz dünyanın en şanssızları
tüm zamanların en haksızları
günün en büyük tutarsızları
ama en zararsızları
biz dünyanın en şanssızları
tüm zamanların en haksızları
günün en büyük tutarsızları
ama en zararsızlarıydık
sen zahmet etme ne gerekiyorsa ben yaparım
hatta gerekirse sen olurum kendimi aldatırım
şeklinde h. çağın bodur a ait sözleri ile bir toygar ışıklı parçası.
her dem nergis kokusu duyanlara gelsin.
http://tinyurl.com/6rwqvbd
ilki sonu kalmadı
tavırlarım farklılaştı
sabrım uykuya daldı
dünya saçmalaştı
garipsememeye başladım
huzuru kim kaybetmiş ki
ben bulmaya çalıştım
her aşk incelip incelip vadesi dolunca kopuyor
bitince bile bir nergis kadar güzel kokuyor
biz dünyanın en şanssızları
tüm zamanların en haksızları
günün en büyük tutarsızları
ama en zararsızları
biz dünyanın en şanssızları
tüm zamanların en haksızları
günün en büyük tutarsızları
ama en zararsızlarıydık
sen zahmet etme ne gerekiyorsa ben yaparım
hatta gerekirse sen olurum kendimi aldatırım
şeklinde h. çağın bodur a ait sözleri ile bir toygar ışıklı parçası.
her dem nergis kokusu duyanlara gelsin.
http://tinyurl.com/6rwqvbd
2011 tarihli lynne ramsay filmi.
başrollerinde tilda swinton, john c. reilly ve ezra miller yer alıyor.
izleyecek olanlar için fazla detaya girmeden, kevin ve annesi eva arasındaki, kevin’ in dünyaya geldiği andan itibaren sorunlu olan ilişki temelinde, bir kartopunun yıkıcı bir çığa nasıl dönüştüğünü işliyor film diyebiliriz.
mutlu bir çift ile başlıyor film, ya da en azından mutlu görünen. ama eşine güvenmeyen bir babanın akıllı bir evlat tarafından nasıl manipüle edilebildiğini görüyoruz sonrasında. aile olabilmek, bir evi yuva kılmak, bir çok şeyin bir araya gelmesi ile mümkün. bazı şeylerin eksikliğinin ne gibi yıkımlara yol açabileceğini gösteriyor bize film.
sonrasında, düzen suçlu bulduklarını, parmaklıklar ile birbirinden ayırıp, biri içeride biri dışarıda cezalandırıyor. peki ya kayıplar? alınan ders ne? düzenin soruna getirdiği çözüm nedir?
adalet pek de o kadar adil bir şey değil!
"matematikten a alamadığım için mi izliyorsunuz beni?" diye soruyor kevin bizlere. evet bizlere. sonuçta filmi izlerken biz de kevin’ i ve o’ nun hikayesini izliyoruz. düzen, kartopunun çığ olup düşene kadar aldığı yolda ne gibi bir rol oynuyor? bu düzeni kuran ve yaşatan nedir? düzenin aksayan yerleri ile ilgili kim ne yapmalı?
çocukluktan kalma, masal kahramanlarına olan inancımızla, bir peri ya da iyi niyetli bir büyücü bekliyoruz; gelip sihirli değneğinin bir dokunuşu ya da tek bir büyülü sözü ile her şeyi olması gerektiği gibi kılsın diye. kendi adımıza sorumluluk almadan, çocuklarımıza kendi sorumluluklarını nasıl alacaklarını öğretmeden.
suçluyu bulmak çok kolay düzen için, sonrasında adalet(!) yerini buluyor. peki çözüm için adalet yeterli mi?
sahiplikler ve aidiyetler üzerine kafa yormak gerekiyor sanki biraz.
bir insanın kendini tamamlayabilmesi için ihtiyaç duyacaklarını ona verebileceğinden emin olmadan, onu sırf sahip olma arzusu ile dünyaya getirmeden , iyice bir düşünmek gerekiyor.
gerçek bir aşkın meyvası ile, altın yumurta için, evliliğe onu yumurtlayacak kaz muamelesi yapan kadın ve erkeğin evladı arasındaki fark burada yatıyor. bizler kadar çocuklarımızın da bizim aşkımıza ihtiyacı var.
başrollerinde tilda swinton, john c. reilly ve ezra miller yer alıyor.
izleyecek olanlar için fazla detaya girmeden, kevin ve annesi eva arasındaki, kevin’ in dünyaya geldiği andan itibaren sorunlu olan ilişki temelinde, bir kartopunun yıkıcı bir çığa nasıl dönüştüğünü işliyor film diyebiliriz.
mutlu bir çift ile başlıyor film, ya da en azından mutlu görünen. ama eşine güvenmeyen bir babanın akıllı bir evlat tarafından nasıl manipüle edilebildiğini görüyoruz sonrasında. aile olabilmek, bir evi yuva kılmak, bir çok şeyin bir araya gelmesi ile mümkün. bazı şeylerin eksikliğinin ne gibi yıkımlara yol açabileceğini gösteriyor bize film.
sonrasında, düzen suçlu bulduklarını, parmaklıklar ile birbirinden ayırıp, biri içeride biri dışarıda cezalandırıyor. peki ya kayıplar? alınan ders ne? düzenin soruna getirdiği çözüm nedir?
adalet pek de o kadar adil bir şey değil!
"matematikten a alamadığım için mi izliyorsunuz beni?" diye soruyor kevin bizlere. evet bizlere. sonuçta filmi izlerken biz de kevin’ i ve o’ nun hikayesini izliyoruz. düzen, kartopunun çığ olup düşene kadar aldığı yolda ne gibi bir rol oynuyor? bu düzeni kuran ve yaşatan nedir? düzenin aksayan yerleri ile ilgili kim ne yapmalı?
çocukluktan kalma, masal kahramanlarına olan inancımızla, bir peri ya da iyi niyetli bir büyücü bekliyoruz; gelip sihirli değneğinin bir dokunuşu ya da tek bir büyülü sözü ile her şeyi olması gerektiği gibi kılsın diye. kendi adımıza sorumluluk almadan, çocuklarımıza kendi sorumluluklarını nasıl alacaklarını öğretmeden.
suçluyu bulmak çok kolay düzen için, sonrasında adalet(!) yerini buluyor. peki çözüm için adalet yeterli mi?
sahiplikler ve aidiyetler üzerine kafa yormak gerekiyor sanki biraz.
bir insanın kendini tamamlayabilmesi için ihtiyaç duyacaklarını ona verebileceğinden emin olmadan, onu sırf sahip olma arzusu ile dünyaya getirmeden , iyice bir düşünmek gerekiyor.
gerçek bir aşkın meyvası ile, altın yumurta için, evliliğe onu yumurtlayacak kaz muamelesi yapan kadın ve erkeğin evladı arasındaki fark burada yatıyor. bizler kadar çocuklarımızın da bizim aşkımıza ihtiyacı var.
(bkz: lars and the real girl)
varlığınızla da yokluğunuzla da verebilirsiniz bunu bir insana.
sırf bu sebepten hiç varolmamış olmayı dilersiniz. varolmamış olmak! varolmadan nasıl olunabilirse artık.
ama sonra varlığınıza anlam katan bir kaç anı gelir gözünüzün önüne ve "lanet olsun" dersiniz, "biz de mutsuz olalım".
geriye paylaşılamayan, ayrı ayrı yaşanan mutsuzlukların acısı kalır.
ve bir de şarap.
"ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata." diyerek konuyu özetler bizler için birhan keskin.
sırf bu sebepten hiç varolmamış olmayı dilersiniz. varolmamış olmak! varolmadan nasıl olunabilirse artık.
ama sonra varlığınıza anlam katan bir kaç anı gelir gözünüzün önüne ve "lanet olsun" dersiniz, "biz de mutsuz olalım".
geriye paylaşılamayan, ayrı ayrı yaşanan mutsuzlukların acısı kalır.
ve bir de şarap.
"ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata." diyerek konuyu özetler bizler için birhan keskin.
benim gibi; hoplayıp zıplayan, sivri dişli, siyah saçlı, taş yapıda hatunlara hasta kişiler için on numara film.
taş gibi bir hatun var başrolde, habire kurt adam pataklıyor. silahlar, mermiler gırla gidiyor. bende şahsen konulu film etkisi yaratıyor. gerçi bu konulu filmdi değil mi? neyse işte, hatunu izlerken film bitmiş, tadı damağımda kaldı.
güzel film.
taş gibi bir hatun var başrolde, habire kurt adam pataklıyor. silahlar, mermiler gırla gidiyor. bende şahsen konulu film etkisi yaratıyor. gerçi bu konulu filmdi değil mi? neyse işte, hatunu izlerken film bitmiş, tadı damağımda kaldı.
güzel film.
genç nesillerimizi, imanlı gençliğimizi, yavrularımızı tinerci olmaktan korumak için yapılmış, süphanallah ahretlik bir paylaşım dostlar.
paylaşalım, kinimize sahip çıkalım.
amin.
http://tinyurl.com/73coowc
paylaşalım, kinimize sahip çıkalım.
amin.
http://tinyurl.com/73coowc
(bkz: intimité)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?