confessions

tayfa75

- Yazar -

  1. toplam entry 2868
  2. takipçi 2
  3. puan 64068

kimliksiz değişim

tayfa75
iii

...................................gazino mon amour’da tüccar hulusi’nin
.................................gecenin geç saatinde şarkıcı gülen ay’a
..........................................perde perde gerçeğini açışıdır

akışsız ırmağa benzer kadının gülmeyeni
köpüksüz denize uçuşsuz turnaya
işveyi, nazı, bir incecik sözü
bir içten hareketle demeyi bilmeyeni
eksikti güzelliği...

otur yanı başıma bilerek yanıldığım
zayıflığım benim, bayramlık sevincim
otur yakınıma, otur yalnızlığıma...
yalan bile olsa, yanlış bile, suç bile
dokun hayal ellerinle kalbimin derinine.
essin teninden dişiliğin o bin yıllık
insanı baştan çıkaran havva rüzgarı
ayıplarla yasaklarla yoksul düşmüş
şu kapalı ömrümün donuk ülkesine...

bahar toprakları gibi derinden derine
kabarıp durdu bunca yıl içimde
bir kadını gün ışığında sevmek tutkusu
tutup ince bileklerinden, başını
gezdirmek omzumda, göğsümde
yollar çarşılar içli sözler boyunca
olmadı bir türlü olmuyor
bilmem ki nelerin yürek bağı dilimde
utandım sıkıldım beceremedim...

ne içtiğim rakı ne şu yayvan şarkı
ne de etin açlığı bu
bir çift güzel söz söyle yeter
bir çift güzel söz
gülüşünle süslü, halimle uyumlu...

spectrum

tayfa75
fena halde gaz, bir florence and the machine parçası.


when we first came here
we were cold and we were clear
with no colors in our skin
we were light and paper thin

and when we first came here
we were cold and we were clear
with no colors in our skin
’til we let the spectrum in

say my name
and every color illuminates
we are shining
and we will never be afraid again

and when we come for you
we’ll be dressed up all in blue
with the ocean in our arms
kiss your eyes and kiss your palms

and when it’s time to pray
dressed up all in grey
with metal on our tongues
and silver in our lungs

say my name
and every color illuminates
we are shining
and we will never be afraid again

and when we come back we’ll be dressed in black
and you’ll scream my name aloud
and we won’t eat and we won’t sleep
we’ll drag bodies from a ground

so say my name
and every color illuminates
and we are shining
and we’ll never be afraid again

say my name
we are shining
say my name
say my name
and we will never be afraid again

bir şiir öncesinde

tayfa75
xv

ne mi yapıyoruz
bunca kuşatma ortasında
-içki sığınakları kadın bacakları hayal oyunları-
iliştirip yavan bir günü iğdiş bir geceye
çırpınan istekler çözülen dirençler içinde
duygular düşünceler
dünyalar köreltiyoruz.

...

la chanson des vieux amants

tayfa75
bir jacques brel parçası.

bien sûr, nous eûmes des orages
vingt ans d´amour, c´est l´amour fol
mille fois tu pris ton bagage
mille fois je pris mon envol
et chaque meuble se souvient
dans cette chambre sans berceau
des éclats des vieilles tempêtes
plus rien ne ressemblait à rien
tu avais perdu le goût de l´eau
et moi celui de la conquête

mais mon amour
mon doux, mon tendre, mon merveilleux amour
de l´aube claire jusqu´à la fin du jour
je t´aime encore, tu sais, je t´aime

moi, je sais tous tes sortilèges
tu sais tous mes envoûtements
tu m´as gardé de pièges en pièges
je t´ai perdue de temps en temps
bien sûr tu pris quelques amants
il fallait bien passer le temps
il faut bien que le corps exulte
finalement, finalement
il nous fallut bien du talent
pour être vieux sans être adultes

oh, mon amour
mon doux, mon tendre, mon merveilleux amour
de l´aube claire jusqu´à la fin du jour
je t´aime encore, tu sais, je t´aime

et plus le temps nous fait cortège
et plus le temps nous fait tourment
mais n´est-ce pas le pire piège
que vivre en paix pour des amants
bien sûr tu pleures un peu moins tôt
je me déchire un peu plus tard
nous protégeons moins nos mystères
on laisse moins faire le hasard
on se méfie du fil de l´eau
mais c´est toujours la tendre guerre

oh, mon amour...
mon doux, mon tendre, mon merveilleux amour
de l´aube claire jusqu´à la fin du jour
je t´aime encore, tu sais, je t´aime.

zaz

tayfa75
dün gece küçükçiftlik’ teydi kendisi. sesi, enerjisi, neşeli, yaramaz kız çocuğu halleri ile yaptığı müziği sevenlere görkemli bir gece yaşattı. nasıl bir gırtlak yapısı var ben anlamıyorum şahsen! sigara içiyor oluşuna rağmen, o kadar hoplayıp zıplamaya, o gırtlağını yırtarcasına kendini kaybedip söylediği şarkılara rağmen, biste bile 5 şarkı filan söyledi sanırım.

canlı canlı izlemek büyük bir keyifti. ama tabii paris sokaklarında izlemekle aynı şey değil. bir gün parayı bulunca o da olur inşallah!

haftaiçi olmasına rağmen ve fransız olmasına rağmen, sağlam bir kalabalık vardı konser alanında. şaşırmadım dersem yalan olur.

biste sahneye döndüğü parça ile entry son bulsun artık: la chanson des vieux amants
http://tinyurl.com/7jygnws

kuzey güney

tayfa75
kuzey, güney, barış filan için değil, sırf can için izlenilecek dizidir. allah neler yaratıyor ya rabbim!

yok lan benim böyle dememem lazımdı.
yok zaten ben onun için izlemiyorum, ben ali için izliyorum.
yok lan o da olmadı!

ya tamam lan itiraf ediyorum: cemre için izliyorum. ya da ben hiç bilemedim şimdi!

çiçekli şiirler yazmak istiyorum bayım

tayfa75
goetica’ ya tüm sevgim ve saygımla; kitaptaki biçimi ile şu şekildedir şiir:


çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
bilmiyorsunuz darmadağın gövdemi
çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum
karanlıkta oturuyorum, ışıkları yakmıyorum
çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
yıllardır kendini bulutlarda saklayan
illegal bir yağmurum.
bir yağsam pahalıya malolacağım.
ben bir bodrum kat kızıyım bayım
yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
fakat korkuyorum.birazdan da
kırk üç numara ayakkabılarınızla
bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
bu iyi olmaz bayım!

"gün akşam oldu" diyorum.
ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara,
cam kırıkları yiyorlar.
rüyamda bir kâse dolusu suyun içinde
rengarenk yap-boz parçacıkları
anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.
hayır sanırım sabahı bekleyemem.
bilmiyorum.
insanlar rüyalarını acilen anlatmalı.

ondört yaşındaydı ruhum bayım
bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.
protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz
gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri.
protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar
o ara içimde çiçeklerden oluşmuş
bir silahsız kuvvet ablukaya alındı
sinemalarda da "organzm gıcırtıları" oynuyordu.
kaçmaya çalıştım. olmadı.
bu nedenle çiçekli şiirler yazmayı
ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.
neyse işte
ben her filmi hatırlarım
sinemaların hiç bitmeyen gecesine
sığındığım çok oldu.
"sofi’nin tercihi"ni seyrederken çok ağlamıştım
öpüşen guramilerle ilgili bir film yapsalar
onu da mutlaka hatırlardım.
insan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?
hem sonra ben hatırlamaya alışkınım.
bir "eşya toplayıcısıyım" bayım

büyük gemiler de yok artık
büyük yelkenler de
büyük kağıtlar yakmak istiyor şimdi canım
işte az önce karabatak daldı suya
bir süredir de kayıp
dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
ölüm çok iri bir sözcük değil bayım
kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum
ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
bir gül bir güle derdi ki görse...
yalan söylüyorum
güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.
23 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol