confessions
  1. toplam entry 2863
  2. takipçi 1
  3. puan 51550

bamya

su hayat bitsede gitsek
koyde iken yetistirilmesi eziyet olan yaz bitkisi, hergun cicek acan ortalama 1 ile 1,5 metre boya sahıp arıların pek sevdigi benım cicegini topladıgım ipe dizdigim cicegini doktugum ve ellerimi lastık eldıven taktıgım halde delen eziyet bitki.yemedigim nadine yemeklerden biri.

kedi

su hayat bitsede gitsek
doganın ıcınde varolan mukemmel avcı oldugnu solenır.kedılerın salyasında kendısı icin antıbiotik/dezenfektan bir salgı bulunurmus.(bkz: wolverine).aynı salyada ısırdıgı avının yarasının iyilesmesini engelleyen bi salgı bulunurmus.olum makınesi.

çanakkale şehitleri

su hayat bitsede gitsek
sole anlatayım acızane.
arı burnunda en yuksek mevkii de (bkz: talip ozkan)(bkz: koroglu)nu soylemektedir(http://www.macknortshs.qld.edu.au/anzac/sphinxside2.jpg)
hey hey genede hey hey
ben bir korogluyum dagda gezerim
(bınlerce anadolu aslanına selam ediyorsunuz)
esen o ruzgardan hile sezerim
(keskın bakısları ile(bkz: mustafa kemal ataturk)ile goz goze geliyorsunuz.http://www.diggerhistory.info/images/enemy-ww1/kemal-ataturk.jpg)
simdi demır topuz ile basın ezerim
(256 kiloluk tok mermısını kaldırırken koca(bkz: seyyid onbası)ya bakıyorsunuz.http://user.glo.be/~snelders/gossip/seyit.jpg)
ver yolun pagcını gel gec (bkz: bezırgan)
(bınlerce dusmus anzak ıngiliz askerine neden geldınız neden diye solenerek bakıyorsunuz.http://www.diggerhistory.info/images/memorials/arlington2.jpg)
tokat illerinden alın bakırı
(cepheye mermi yapan kucucuk ellere bakıyorsunuz kadının emegine.http://www.mkutup.gov.tr/12a.html)
incitmeyin fukarayı fakırı
(http://img148.imageshack.us/img148/7747/adszhg2.png)
(http://img95.imageshack.us/img95/5541/sadfur4.png)
tuna seli gibi babam bozu rakıyı
(buz gibi soguk canakkale suları)
icirin beylere (bkz: tabe) gelirler.
(http://www.gallipolidigger.com/2004.site/002g.gel.sav.komutanlar.ing/ing.kom.htm)
(http://www.gallipolidigger.com/2004.site/002h.gel.sav.komutanlar.frans/fran.kom.htm)
ne yapılsa az dır efendım.

çanakkale şehitleri

su hayat bitsede gitsek
şu boğaz harbi nedir? var mı ki dünyada eşi?
en kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

- tepeden yol bularak geçmek için marmara’ya
kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir avrupalı”

dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

eski dünya, yeni dünya bütün akvam-ı beşer
kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; kanada!

çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
sade bir hadise var ortada : vahşetler denk.

kimi hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...
hani tauna da zuldür bu rezil istila...

ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

kustu mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
döktü karnındaki esrarı ! hayasızcasına,

maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz...
medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
öyle müthiş ki: eder her biri bir mülkü harab.

öteden saikalar parçalıyor afakı;
beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
atılan her lağımın yaktığı: yüzlerce adam.

ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
o ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer...

kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

bu göğüslerse huda’nın edebi serhaddi;
“o benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.

asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
işte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
o, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
bir hilal uğruna, ya rab, ne güneşler batıyor!

ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhid’i...
bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.

herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
seni ancak ebediyetler eder istiab.

“bu, taşındır” diyerek ka’be’yi diksem başına;
ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
yedi kandilli süreyya’yı uzatsan oradan;

sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
şarkın en sevgili sultanını salahaddin’i,

kılıç arslan gibi iclaline ettin hayran...
sen ki, islam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

o demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... heyhat,
sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
sana ağuşunu açmış duruyor peygamber.


mehmet akif ersoy |
bunu yazdırmıs/ gelenıde gidenıde yarmıs/ ortalıgın cıhanı alemın .mına konus adamlardır.
ruhunuz sad olsun.
138 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol