werder bremen futbol takımının teknik direktörü.
benfica takımının teknik direktörü.
duvarında çarşı ulan yazan okul.
iç bakalım ne oluyor.
(bkz: sözlük başında ders çalışmak)
şairlerin sultanı necip fazıl kısakürekin çok güzel bir şiiri. şöyledir:
gökte zamansızlık hangi noktada?
elindeyse yıldız yıldız hecele!
hüküm yazılıyken kara tahtada
insan yine çare arar ecele!
gençlik... gelip geçti... bir günlük süstü;
nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
eser darmadağın, emek yüzüstü;
toplayın eşyamı, işim acele!
gökte zamansızlık hangi noktada?
elindeyse yıldız yıldız hecele!
hüküm yazılıyken kara tahtada
insan yine çare arar ecele!
gençlik... gelip geçti... bir günlük süstü;
nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
eser darmadağın, emek yüzüstü;
toplayın eşyamı, işim acele!
sinirden gülmesi muhtemeldir. sonrasında olucak şeyleri düşünme korkusuda gülmeye neden olur. bir anlık ne yaptığını bilememekten kaynaklanır.
hoşgelmiş bilgiç kişi.
sadece bacak ve göğüsten ibaret kişidir.
necip fazıl kısaküreki sevdiğini öğrendiğim bilgiç.
güzel bir necip fazıl kısakürek şiiri. şöyledir:
ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!
sadece beyni zonklayanlardan biri!
bakmayın tozduğuma meşhur babialide!
bulmuşum rahatımı ben bir tesellide.
fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?
evet, kafam çatlıyor, güya ulvi hastalık;
bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.
büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;
milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.
üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! tos!!
sen cüce sanatkarlık, sana büsbütün paydos!
cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;
ve cemiyet, cemiyet, yok edilen güruhiyle...
çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç!
genç adam, al silahı; iman tılsımlı kılınç!
işte bütün meselem, her meselenın başı,
ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!
tırnağı en yırtıcı hayvanın pencesinden,
daha keskin eliyle, başını ensesinden,
ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;
yerleştirse başını, iki diz kapağına;
soruverse: ben neyim ve bu hal neyin nesi?
yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi!
dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,
içimde homurtular, inanma diye gülen...
inanmıyorum, bana öğretilen tarihe!
sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?
üç katlı ahşap evin her katı ayrı alem!
üst kat: elinde tespih, ağlıyor babaannem,
orta kat: (mavs) oynayan annem ve aşıkları,
alt kat: kızkardeşimin (tamtam) da çığlıkları;
bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;
buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!
bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!
koku iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...
rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!
mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!
zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;
yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?
bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!
yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!
bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;
ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.
mavalları bastırdı devrim isimli masal.
yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin;
allah kuluna hakim, kulları heykellerin!
buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;
lafını çok dinledik, şimdi iş inkilapta!
bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!
sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez yeni!
karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!
gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?
ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!
sadece beyni zonklayanlardan biri!
bakmayın tozduğuma meşhur babialide!
bulmuşum rahatımı ben bir tesellide.
fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?
evet, kafam çatlıyor, güya ulvi hastalık;
bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.
büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;
milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.
üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! tos!!
sen cüce sanatkarlık, sana büsbütün paydos!
cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;
ve cemiyet, cemiyet, yok edilen güruhiyle...
çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç!
genç adam, al silahı; iman tılsımlı kılınç!
işte bütün meselem, her meselenın başı,
ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!
tırnağı en yırtıcı hayvanın pencesinden,
daha keskin eliyle, başını ensesinden,
ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;
yerleştirse başını, iki diz kapağına;
soruverse: ben neyim ve bu hal neyin nesi?
yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi!
dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,
içimde homurtular, inanma diye gülen...
inanmıyorum, bana öğretilen tarihe!
sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?
üç katlı ahşap evin her katı ayrı alem!
üst kat: elinde tespih, ağlıyor babaannem,
orta kat: (mavs) oynayan annem ve aşıkları,
alt kat: kızkardeşimin (tamtam) da çığlıkları;
bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;
buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!
bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!
koku iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...
rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!
mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!
zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;
yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?
bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!
yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!
bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;
ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.
mavalları bastırdı devrim isimli masal.
yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin;
allah kuluna hakim, kulları heykellerin!
buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;
lafını çok dinledik, şimdi iş inkilapta!
bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!
sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez yeni!
karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!
gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?
necip fazıl kısakürekin okunası şiiri. şöyledir:
deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
al sana, derya gibi sonsuz karacaahmet!
göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
onda sırların sırrı: bulmak için kaybetmek.
parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;
taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;
ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm...
hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
bu mu dersin, taşlarda donmuş sukuta sebep?
kavuklu, başörtülü, fesli, başacık taşlar;
taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
söyle karacaahmet, bu ne acıklı talih!
taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih
deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
al sana, derya gibi sonsuz karacaahmet!
göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
onda sırların sırrı: bulmak için kaybetmek.
parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;
taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;
ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm...
hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
bu mu dersin, taşlarda donmuş sukuta sebep?
kavuklu, başörtülü, fesli, başacık taşlar;
taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
söyle karacaahmet, bu ne acıklı talih!
taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih
güzel bir necip fazıl kısakürek şiiri. şöyledir:
al eline bir değnek,
tırman dağlara, söyle!
şehir farksız olsun tek,
mukavvadan bir köyle.
uzasan, göğe ersen,
cücesin şehirde sen;
bir dev olmak istersen,
dağlarda şarkı söyle!
al eline bir değnek,
tırman dağlara, söyle!
şehir farksız olsun tek,
mukavvadan bir köyle.
uzasan, göğe ersen,
cücesin şehirde sen;
bir dev olmak istersen,
dağlarda şarkı söyle!
bir necip fazıl kısakürek şiiridir. şöyledir:
perdeler, hep perdeler...
her yerde, her yerdeler.
pencerede, kapıda,
geçitte, kemerdeler...
perdeler, hep perdeler...
ya benim sevdiklerim,
şimdi nemde, nemdeler?
onu bomboş perdenin;
içerde, içerdeler!
perdeler, hep perdeler...
gönülde asil perde;
onu hangi göz deler?
surat maske altında,
sis altında beldeler.
perdeler, hep perdeler...
perdeye doğru akın;
atlılar, piyadeler.
yollar, yönler dolaşık;
değişik ifadeler.
perdeler, hep perdelere.
bir tohumda bin gömlek.
giyim fideler.
kalbiler dilini yutmuş;
bangır bangır mideler.
perdeler, hep perdeler...
son noktada son perde;
çevrilmiş seccadeler.
orada işte işte,
ölümden azadeler!
perdeler, hep perdeler...
perdeler, hep perdeler...
her yerde, her yerdeler.
pencerede, kapıda,
geçitte, kemerdeler...
perdeler, hep perdeler...
ya benim sevdiklerim,
şimdi nemde, nemdeler?
onu bomboş perdenin;
içerde, içerdeler!
perdeler, hep perdeler...
gönülde asil perde;
onu hangi göz deler?
surat maske altında,
sis altında beldeler.
perdeler, hep perdeler...
perdeye doğru akın;
atlılar, piyadeler.
yollar, yönler dolaşık;
değişik ifadeler.
perdeler, hep perdelere.
bir tohumda bin gömlek.
giyim fideler.
kalbiler dilini yutmuş;
bangır bangır mideler.
perdeler, hep perdeler...
son noktada son perde;
çevrilmiş seccadeler.
orada işte işte,
ölümden azadeler!
perdeler, hep perdeler...
şairlerin sultanı.
hevesi kursağında kalan kız.
iğrenç espirilere konu olmuş kahraman.
yazdıkları okunası bilgiç.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?