seeyouindisneyland

sadece sonundan bile bir şarkı yapılabilecek öte beste.

alice in chains - would
pearl jam - jeremy

nasa’nın insansız uydularla kaydettiği satürnün halkalarındaki korkunç sesleri , merkürü ve sonsuzluğun sesini duyabileceğiniz gibi okyanus canlılarının sesini , fırtına ve kasırga sesleriyle beraber mükemmel bir stüdyo atmosferinde yaratılmış 200 milyon yıl öncesinin dinazor seslerini duyabileceğiniz harika bir site.dünyanın sonu ne zaman gelecek bilemiyorum ama özellikle uzay seslerini dinledikten sonra kanınızın çekileceği kocaman bir gerçek.

http://www.spacesounds.com

salvador dali’nin tabloları daha bir kazıktır ve bu puzzleları yapabilmeniz için sürrealist olmanız gerekmemektedir.

en popüler puzzle’lardan birisi.

(bkz: bir t1000 alan t800 bedava.)

bir dönem kargo vokalisti koray candemir’le beraber olan hatırladığım en güzel manken / fotomodel kırması.

(bkz: suyunu boşa harcama">[gbkz]suyunu boşa harcama)

bence yaşayan en güzel türk kadını.

türkiyeye gelen en iyi profesyonellerden birisi.

gerçekten tahammül sınırlarını zorlayan görüntüsü , yapmacık ve itici hareketleri , kültürsüz olduğunu bas bas bağıran konuşmaları , tv görür görmez orasını burasını açması , kendini bir nimetten sayarcasına milletin bununla ilgilendiği veya taktığını sanması , müthiş tiksinç yüz hatları , ahlak yoksunu demeçleri , millete akıl vermesiyle televizyon dünyasının aranan maymunu olmakla beraber asla ve hiçbir zaman tvlerde görmek istemediğimiz son dönemlerin en büyük şımarığı ve televizyon maskarası.

ingiltere kariyerindeki tüm gollerini ceza sahası içinden atmış olan hollandalı golcü insan.

mevzu uzun ondandır.

erkek arkadaşının özürlü s..mekten dolayı yargılanmasını istediğim tam aptal sarışın modeli.

örümcek kafalı , tarihin tozlu sayfalarında kalmış , çağı yakalayamamış , irade sahibi olmayan , %85’i kocasının kölesi olmuş , bilgiden-düşünceden yoksun insan güruhunun değil mecliste yer alması , sokakta bile olmaması taraftarıyım.
hepsinden kurtulacağımız günleri ben göremem belki ama onlarla aynı oksijeni solumaktan dolayı insanlığımdan utanıyorum.

mutemath’in mutemath albümünde yer alan ve dinlerken gözlerinizi asla açmak istemeyeceğiniz şarkı.


everyone has their obsession
consuming thoughts, consuming time
they hold high their prized possesion
that defines the meaning of their life


you are mine
you are mine, all mine
you are mine
you are mine, all mine
you are mine

there are objects of affection
that can mesmorize the soul
there is always one addiction
that just cannot be controled


you are mine
you are mine
you are
you are
you are mine

everyone has their obsession
consuming thoughts, consuming time
they hold high their prized possesion
they hold high their prized possesion...

bloc party grubunun 5 şubat 2007 tarihinde piyasaya sürdüğü leziz , tadımlık olmayan albümü.

şöyle bir playlisti var ki ;


1. song for clay (disappear here)
2. hunting for witches
3. waiting for the 7.18
4. prayer
5. uniform
6. on
7. where is home?
8. kreuzberg
9. i still remember
10. sunday
11. srxt

davul sevenlerin daha bir dikkatini çekse de albüm tamamen ele alınmalıdır.

a weekend in the city albümü dinlenesi ingiliz insanları.

tom waits’in cigara ve bourbon’la terbiye edilmiş gırtlağı, crossroads’ta şeytana çalım atan ruhuyla bu kadar ahenk içinde olmasaydı çoktan adını unutmuş olurduk herhalde. rock’n roll mezarlığı nice yırtılmış gırtlakla doludur ve kayıp ruhlar kendilerine yerleşecek yeni canlar ararlar. nitekim tom waits de ölümünden bir gün sonra doğduğu leadbelly’nin ruhunu aldığına inanıyor. "sanki o giderken ben geliyordum. koridorda karşılaştık da bana el verdi gibi hissederim; ruhu benim içime girdi sanki." diyor waits kahramanıyla arasında kurduğu yakınlık için. leadbelly’nin kim olduğunu bilmeyen yeni kuşak google’ı aşındıra dursun biz tom waits’in geçtiğimiz kasım ayı sonlarında piyasaya çıkan son albümüne kulak kabartalım. waits’in bugüne kadar yayınladığı en hacimli çalışma olan orphans üç cd’den oluşuyor. toplam 56 parçalık albümde yer alan şarkıların 14 tanesini başka albümlerde de bulabilirsiniz, ama geri kalan hepsi ilk kez dinleyeceğiniz materyaller. ilk cd brawlers yani "kavgacılar" başlığını taşıyor ve ismiyle müsemma bir şekilde waits’in alabildiğine yırtıcı yanını yansıtıyor. rock’n roll’la başlayan ve 16 parçanın yer aldığı bu ilk cd’de tempo ve distorsiyon eksik olmazken, 7 dakikayı aşan süresiyle albümün en uzun parçası olan ve filistinli bir intihar bombacısını anlatan "road to peace" özellikle akıllarda yer ediyor. ikinci cd olan bawlers yani "ağlaklar" daha çok baladlardan ve ağır şarkılardan oluşuyor. buradaki 20 parça arasında ilk dinleyişte bizi tavlayanlar ise "widow’s grove" ve "little drop of poison" oldu. gelelim albümün bastards yani "piçler" başlıklı son cd’sine. yine 20 parçanın yer aldığı bu son bölümde waits’in edebi ve asıl ebedi yanıyla haşır neşir oluyoruz. kurt weill ve bertolt brecht’in üç kuruşluk opera’sından "what keeps mankind alive" ile başlayan cd’de waits’in jack kerouac ve charles bukowski’nin sözleri üzerine bestelediği parçaların yanı sıra; alemin en sıradışı müzik adamlarından daniel johnston dahil farklı sanatçıların şarkılarına da yer verilmiş. içimizden bir ses üç cd arasında en çok bu sonuncunun dinleneceğini söylüyor. ortaya çıkan bu derlemeye "piçler" adını vermek de boşuna değil elbette, hele walt disney’den skip jones’a, oradan da woyzeck’e uzanan müzikal çizgiyi düşününce.

(rolling stone dergisinden alıntıdır)

mogwai’ın zinedine zidane hakkında çekilen a 21st century portrait adlı film için bestelediği film müziğini, eşlik ettiği görüntüler olmadan değerlendirmek ne kadar doğru olur bilemiyoruz ama kulaklığımızda duyduklarımızdan son derece hoşnut olduğumuz kesin. tabii zidane’ın günün her saatinde her ortamda algılanması zor bir albüm olduğunu da teslim etmek lazım. ambient ağırlıklı albüm sizi oturduğunuz yere daha da yapıştıracak piyano tınılarıyla gece karanlığına daha çok yakışıyor sanki. yer yer atak yapan ağır distorsiyonlu gitarlar biraz dengenizi sarsabilir ama korkmayın, zira mogwai dönüp dolaşıp huzurlu sulara bırakacak sizi; huzurlu ama karanlık yine de. zidane, yani 20 yüzyılın bu son futbol kahramanı 21. yüzyılın da ilk trajik karakterlerinden biri aslında. böyle düşündüğünüzde, douglas gordon’ın filmini izlememiş bile olsanız, mogwai’nin seçtiği yolun ne kadar doğru olduğunu hissedeceksiniz. sakin, patlamaya hazır ve içten içe derin bir karanlık; tıpkı zizou’nun kendisi gibi.