ilk başlarda aslan formunda fakat sonradan efendisinin isteğiyle insan olan büyük başkandır. saklı ve gizli olan şeyleri doğru olarak cevaplar. hastalıklara neden olur ve onları iyileştirir. mekanik sanatlarda bilgelik ve bilgi verir ve insanları istediği şekile sokabilir. 36 ruh lejyonuna hüküm eder.
29 şeytan lejyonunu kontrol eden şövalye ve cehennemin yüksek başkanı. at üstünde giden, noktalı ok taşıyan, uzun sakal ve beyaz saçlı bir erkek gibi görünür. bitki, değerli taşlar, mantık, estetik, kiromansi, piromansi, retoriğin özelliklerini öğretir. birini görünmez, becerikli ve duygu ve düşüncelerini rahatça dile getirir yapabilir. ayrıca kayıp eşyaları bulabilir ve hazineleri keşfedebilir.
bir canavar benzeri gibi görünür. birini astrolojide marifetli hale getirebilir, gezegenlerin mansiyonlarını deklare edebilir, bitkilerin, değerli taşların ve odunların gücünü ve değerini mükemmel bir şekilde anlayabilir, ölü vücutları bi yerden başka bir yere taşıyabilir, ölülerin mezarları üstünde mum yakar. 26 lejyona hükmeder.
cehennemin yüksek bakanı ve şeytanlar konseyinin yüksek başbakanıdır. bazen bir katır veya tavuskuşu gibi görünür. sepharvaim ve assyrians şehrinin insanlarının çocuklarını ona kurban ettiği söylenir
cinler içinde en zeki olanına verilen isim.
anton szandor lavey tarafından kaleme alına satanik incil.
hermetic order of the golden dawn (altın şafak)cemiyetinin kurucusu ve teorisyeni.
goldenn dawn geleneğin kökenleri nedir? ilginçtir ki, bu sorunun cevabı cemiyetin kökenindeki esrarla ilgilidir. golden dawn simya geleneğin esas kısmı kenneth mackenzie ve frederick hockley tarafından kurulan "hermanubis temple n° 2"den gelmektedir. a.e. waitein araştırmalarına göre mackenzie ve hockley meşhur golden dawn şifre elyazmasını yazan kişilerdi. bu tez r.a. gilbert gibi birkaç modern araştırmacı ve golden dawn üyesi tarafından desteklenmektedir.
bu konuda yaptığım tarihi incelemeler bu savı doğrulamaktadır. her ne kadar westcott şifre elyazmasının woodffordda devralındığını iddia ettiyse de, bu elyazmaları en olası olarak kocasının ölümünden sonra bayan alexandrina mackenzieden almıştır (bayan mackenzie gerçekten golden dawna inisiye edilen ilk kişiler arasındandır ve sloganı (majikal adı) anlamlı bir şekilde cryptonymadı).
federick hockley, golden dawnnın ilk üyelerine aktarılan simya bilgisinin en önemli kaynağı olarak gözükmektedir. özel kütüphanesinde sahip olduğu binlerce kitaplar arasında, bir çok eski simya eserleri bulunmaktadır, ancak simya konusunda pratik bilgisi kesin olarak sigismund bacstromden gelmektedir. bilinir ki, frederick hockley, dr. sigismund bacstromin simya günlüğünü ve 12 eylül, 1794 tarihinde earl louis de chazal tarafından mauritius adasında societas rosae+crucise giriş sertifikasına sahipti. hockley, bu dokümanın birkaç kopyasını "a journal of a rosicrucian philosopher" (bir gül haç filozofun hatıraları) başlığı altında hazırladı ve s.r.i.a.nın (hockley s.r.i.a - ingiliz gül haç cemiyeti üyesiydi) dergisinde the rosicruciande yayınladı. hockleyin ölümünden sonra dr. percy bullock (ilk golden dawn üyelerinden biri) bu eserlerin bir suretini a.e. waitee göstermişti.
ilginçtir ki, bullock için bacstrom günlüğünde betimlenen felsefe taşın simyasal işlemi gül haç sertifikasında daha ilgi çekiciydi, oysa waite bir tarihçi olarak sertikaya daha fazla önem vermişti. zira bu sertifika fransız egemenliğinde (mauritius adası) 18. asırda halen gerçek bir gül haç aktarımın mevcut olduğunu kanıtlıyordu. bacstrom alexander tilloche 16 mart 1804te yazdığı bir mektupta louis de chazalın 1740 yılında pariste bir gül haç locasına muhtemelen ünlü kont de saint-germain tarafından inisiye anlatmıştı. gül haçın geleneksel kurallarına göre, chazal earli sigismud bacstrome büyük çalışma konusunda tam bilgi vermişti, çünkü ölmeden önce en az bir çırak yetiştirmesi göreviydi (bunu yaptığında 97 yaşındaydı).
dr. bacstromun 1805e doğru londranın mary-le-bone mahallesinde oturduğunda birkaç örencisi olması ilginçtir (örneğin, aralarında dr. ford adında biri gözükmekte). aynı sıralarda, mary-le-boneda francis barrettin de bulunması garip bir rastlantı. barrett, the magus or the celestial intelligence (magus veya semavi zeka) adında ünlü bir kitap yazmıştı, ayrıca bir gül haç kardeşi olduğunu da iddia ediyordu. 1801 yılına doğru mary-le-bonede 12 öğrenciyle bir maji akademisi kurmuştu. hockley ağırlıklı olarak okült kitaplar üzerinde yoğunlaşan kitap satıcısı arkadaşı john denley aracılıyla barretti tanıyordu (hockley denley için çalıştı ve satışa çıkarılan birçok okült el yazmasının suretlerinin çıkarılmasıyla ilgiliydi). hockleye göre denley, barrette kitabı magus için epey malzeme vermişti.
ayrıca, lord bulwer-lyttonun ünlü "zanoni" romanını yazmak için kullandığı şifre elyazmasını veren esrarengiz gül haç kardeşini tanıştığı kitap dükkanı denleynin kitap dükkanıydı. lyttonun gül haç romanı oldukça otobiyografiktir; örneğin glyndon zanoniye (kendi gül haç üstadı) nden kendisne simyanın sırlarını öğretmek istediğini sorduğu zaman, zanoni, glyndonun atalarından birinin kardeşliğe üye olduğunu bildiğini söyler, dolayısıyla, kardeşliğin kurallarına göre onu eğitmekle görevliydi. aslında, bu hikaye lord bulwer-lyttonın hikayesidir, çünkü atalarından biri, 16. asırda yaşayan john bulwer, bir simyacıydı ve gül haç kardeşliğine dahil olduğu inanılırdı.
dr. bacstrome dönersek, hockleynin irwine yazdığı bir mektuba göre bacstrom yaşamın sona dek büyük çalışmayı takip etti, ancak çok fakir ölmüş. dolayısıyla, olası olarak earl louis de chazalden aldığı ve "simya makaleleri" ("bacstroms alchemical anthology" olarak kessinger publishing company tarafından yeniden basıldı) anlattığı talimatlara göre felsefe taşını elde etmeye başaramadı. de chazal ve bacstromun kullandığı simya yönteminin antimon yöntemiydi. bacstromun kullandığı işlemleri konusunda ünlü fransız simyager fulcanelli kitabı les demeures philosophalesde değerli bilgi vermiştir. fulcanelli bu işlemin aslında simya (alchemy) değil "archimie", yani altının yükseltilmesi ile ilgili bir işlem olduğunu yazmıştır. fulcanelli, bacstrom ve hockley konusunda garip bilgiler verip şöyle yazdı: "başarılı bir formül sayesinde, altını artırmak için altını kullanan archemistler arasında ingiliz yardley keşfettiği bir yöntemi 1716 yılında londralı bir eldivenci olan bay gardene aktardı, o da bay f. hockley tarafından dr. sigismund bacstrome (o da hint denizinde mauritius adasında oturan üstad de chazal tarafından fransız ihtilali sırasında kurulan hermetik cemiyete üyeydi) aktarıldı. bu işlem 1804 yılında bacstromun bay l. sande yazdığı bir mektubun konusuydu."
dolayısıyla, fulcanellinin bilgileri doğruysa, hockley de bacstroma bir simya yöntemi aktardı, bu durumda onun da bir uygulamalı bir simyager olması muhtemeldir. her halükârda, bacstrom çok fakir olarak öldü, ancak hockley için durum böyle değildi. öldüğü zaman büyük bir servet geride bıraktı, yaklaşık olarak £ 3.500 (1885 yılında bu oldukça yüksek bir meblağdı). tabii ki, hockley bir muhasebeciydi ve zengindi, ancak onun servetinin bir kısmını simya çalışmalarından elde etmiş olabilir. eğer felsefe taşını elde etmediyse de (o 77 yaşında çok hasta bir şekilde öldü), o belirli bir simya yöntemiyle altın yapmayı başarmış olabilir. görülüyor ki, bacstrom, chazal earlinden sadece belirli bir simya yönteminin sırrını devralmıştı, ancak bu gerçek felsefe taşı değildi.
bacstrom tarafından alexander tilloche yazılan bir mektupta öğreniyoruz ki chazal earlı "lapis philosophorum (felsefe taşı) ve "pierre animale"ı (hayvan taşı) elde etmişti. birincisiyle servetini ve ikincisiyle sağlığını 97 yaşına dek korumuştu."
bu bilgi oldukça değerlidir ve chazal earlinin gerçek gül haç kardeşliğine inisiye olduğunu kanıtlamaktır. hayvan taşının ne olduğunu bilen çok az kişi vardır. hayvan taşının sırrını aktarılması sadece kadim ve gerçek aureae roseae+crucis kardeşliğin "iç koleji"ne (veya iç cemiyet) mensup olan üyelerine verilirdi ve halen "iç simya"nın esas sırrını oluşturmaktadır. elimde bulunan evraklara göre, bu kardeşlik 1580 yılında almanyada kuruldu, 1666 yılında yenilendi ve 1777 yıllında gold und rosenkreuz orden masonik cemiyeti olarak yeniden ortaya çıktı. dr. bacstromun ingiliz societas rosae+crucis - gül haç cemiyetinin operatif simya külliyatında "hayvan taşı"nı elde etme yöntemi alman aureae+crucis fraternitatise çok yakın olması çok ilginçtir. hatta, dr. bacstrom alman altın gül haç localarıyla temas halindeydi ve ingilizceye mathadanus, anton kircheweger, dorothea wallachin gibi birçok alman fratres & sorores (erkek ve dişi kardeşler) tarafından yazılan gizli evrakları ingilizceye tercüme etmişti.
fransada 1624 yılında aureae crucis fraternitatis adında bir gül haç locası kurulmuştu. hermetik tradisyonu esas olarak 18. asırda fransız masonik illuminist localar ve 19. asırda mısır framasonluğu aracılıyla varlığını sürdürebildi.
19. asırda (cagliostro tarafından kurulan) mısır masonculuğunun simyanın gelişmesinde önemli bir rolü vardı. örneğin, fulcanellinin mısırdaki süez kanalın inşaatıyla ilgili olan de lesseps ailesiyle ilişkisi olduğunu biliyoruz. ferdinan de lesseps mısır masonculuğun yüksek bir derecesine sahipti, ayrıca son derece gizli bir mısırlı ezoterik cemiyetinin üyesiydi. ayrıca, fulcanellinin parisli bir kitap satıcı olan ve simya ve hermetizm konularında derin araştırmalarda bulunan dujols ile yakın bir dostluğu biliyoruz. dojolsın bir astrolog olan ve parisde gökkuşağı adıyla anılan mısır masonik locasının başkanı olan alberic thomas ile yakınlığı vardı. volguinee (bir fransız astrolog olarak bir kaç yıl önce "astroloji ve gizli cemiyetler" başlığı altında çok ilginç bir yazı yazmıştı) alberic thomas bazı ahathoör temple n° 7 (ahathöorm mabedi 1894 yılında macgergor mathers tarafından pariste kurulmuştu) üyeleriyle yakın temastaydı. alberic thomas, ünlü bir astrolog ve ahathöor mabedin hierophanti frater ely star (eugène jacob) ile yakın bir arkadaşlığı vardı. mısır masonik memphis ritin yüksek derece ritüellerinin golden dawn ritüellerine benzerlik arz ettiklerini belirtmekte önem vardır (örneğin görevlilerin adları aynıdır).
ancak bu ritüeller golden dawn ritüellerinden eskidir! dolayısıyla şifre golden dawn ritüellere esas menşei olabilirler. her halükârda, hockley ve mackenzienin neden mısır masonculuğun kurucusu cagliostroya karşı bu denli ilgi duyduklarını ve neden birlikte ingilterede kurdukları onu "the brotherhood of fratres lucis" kardeşliğinin amir ruhu olarak kabul ettiklerini açıklayabilir. mackenzie ve hockley fransadaki fratres lucis kardeşliğine pariste inisye olmuşlardı ve muhtemelen bu kardeşliğe üye olduğu varsayılan eliphas levi tarafından inisiye edilmişti.
esas fratres lucis veya "işık kardeşliği" almanyada altın gül haçın (golden rosy+cross) eski bir üyesi olan ve asyalı kardeşleri (asiatic brethren) kurucusu baron ecker von eckhoffen tararfından kurulmuştu. bütün bu alman kardeşlikleri simyanın uygulanmasıyla derinden ilgiliydiler. bu konularda tarihsel araştırmalarım asyalı kardeşleri veya işık kardeşliğin birçok üyesi 1807 yılında frankfurt-on-mainde kurulan laurore naissante (doğan şafak) adında bir alman masonik locaya üye oldular. westcotta göre bu loca "lord bulwer lyttonun adept/üstad olarak inisiye olduğu frankfurt-on-mainde çok eski bir gül haç locası". bulwer-lyttonun 1841-1843 yılları arasında almanyaya uzun bir süre ziyarette bulunduğu doğrudur ("zanoni" romanı ilk kez 1842 yılında basıldı), dolayısıyla o sıralarda da mevcut olan doğan şafak locasına inisiye olması olasıdır. ancak, bu olaydan önce 1833-34 yılları arasında lytton olası olarak bir altın gül haç kardeşliği üyesi olan san severo tarafından bazı okült talimatlar aldığı italyada napoli de bulundu.
gerek bulwer lytton, gerekse de kenneth mackenzie operatif bir simyager olan ünlü fransız majisyeni eliphas léviyi iyi tanıyorlardı. 1861 yılında ingiltereye ikinci ziyaretinden hemen önce, eliphas levi sonradan ünlü papusun arkadaşı olan öğrencisi dr. fernand rozier (1839-1922) ile bazı simya denemelerinde bulundu. ayrıca, levinin en yakın arkadaşlarından biri louis lucas, ünlü bir simyager ve "alchimique" romanını yazarıydı. eliphas levi dönüşümün sırrını bildiğini iddia ederdi. bir mektupta yazdığına göre, "hermetik ilmin çok ilginç bazı elyazmalarına sahibim ve bu ilmin sırları konusunda çok engin bilgiye sahibim. gizli ateşin çıkışını gördüm, cıvayı andıran beyaz ve erimiş kükürtte benzeyen yapışkan kırmızı yağ olan iki metalik meninin oluşunu gördüm. altınla neler yapılabileceğini biliyorum, ama hiç bir zaman yapmayacağım dediğim zaman bana inanabilirsin." levinin söz ettiği ilginç hermetik sanatla ilgili eserler arasında 1861 yayınladığı kitabı "büyük misterlerin anahtarı"nın (la clef des grands mystères) ekinde bulunan æsch mezareph en önemlisi olduğu görülüyor. dr. westcott ayrıca æsch mezareph kitabının rosenrothun latincesinden eski bir ingiliz tercümesini (1714 tarihli) yayınladı.
dolayısıyla, eliphas lévinin æsch mezareph kitabını ingiliz üstadlar sayesinde bilmesi olasılığına rağmen, onu bir kilisede saklı olarak bulduğunu yazmıştı. eliphas lévinin 1861 yılında framasonluğa inisiyasyonundan hemen sonra öğrencisi ve koruyucusu kont alexander braszynsky eşliğinde ingiltereye tekrar ziyaret ettiğini de dikkate almakta fayda vardır. kont alexander braszynskynin mme de balzacin evi villeneuve-saint-georges şatosunda bir simya laboratuar sahip operatif bir simyagerdi. kont alexander braszynsky, aynı eliphas levi gibi lord bulwer-lyttonun arkadaşıydı ve ikisi lyttonun hertfordshiredaki şatosu knebworthte buluşup kaldılar. ayrıca aynı yılda (1861) kenneth mackenzie eliphas leviyı pariste ziyaret etti. golden dawnın simyageri alexander ayton simyasal yaşam iksirini yaptığını ve eliphas levinin ingiltereye 1861 yılında ziyaret ettiğinde ona iksirini gösterdiğini w.b. yeatse anlatmıştı.
şimdi bu kişilerin arasındaki ilişki, onların her zaman en gizemli okült bilimi olan simyanın etüdü ve uygulamasıyla ilgili olan gül haçın iç kolejine üye olduklarını idrak ettiğimizde açığa çıkar. fransada halen mevcut olan son derece gizli bir cemiyet olan f.a.r+c (frères ainés de la rose+croix veya gül haç büyük kardeşleri) geleneğe göre 1849 yılında lord bulwer-lytton bu cemiyetin 51inci imperatorü (başkanı) olarak seçildi ve bu görevi 1865 yılına dek devam etti; 52inci imperatorü alphonse louis constant idi (eliphas lévi) ve bu görevi 1865den 1874e kadar devam etti; 53üncü imperator william wynn westcott idi (1874-1892); 54üncü imperatorü samuel liddell macgregor mathers idi (1892-1898) ve bir sonraki rudolf steiner idi (1898-1900). legenda of f.a.r.+c başlıklı cemiyetin tarihini veren dahili bir evrakı fransız ve ingiliz üstadlar arasındaki ilişkiyi açıklayabilir. cemiyet 1316 yılında fransız kralı philippe le belin templier şövalyeleri (tapınakçıları) zülüm görmesinden sonra kuruldu. birkaç şövalye ingiltereye ve sonradan iskoçyaya kaçtı. bunlardan biri, baron guidon de montanor, orta-doğuda simyanın sırlarına inisiye edilmişti ve gaston de la pierre phoebusü bu sanatta eğitti. bunlar ikisi birlikte yeni bir cemiyet kurmaya karar verip gül haç büyük kardeşleri (elder brethren of the rosy+cross) kurdular. o sırda fransanın güneyinde, avignonda bulunan papa jean xxiiın gizli koruması altında 25 templier şövalyesi ile birlikte fransaya geri döndüler.
dolayısıyla, eğer westcott ve mathers gerçekten f.a.r+cın imperatorları olarak seçildilerse, macgregor mathersin neden "gizli üstadların" paris, fransada oturduklarını açıkladığını anlarız. dikkate alınmalıdır ki, esrarengiz fransız simyageri fulcanelli, bu sıralarda orada bulunmaktaydı ve mart 23, 1895 tarihinde ahathöor mabedinde inisye olan papusün (dr. gerard encausse) etrafındaki okültistlerin arasında bir çok tanıdığı vardı. yine de, mathers iskoç soyundan olduğunu ve macgregor aşiretin fransız templier şövalyelerin sığındıkları mull adasına yakın argylle countyden geldiklerini hiç bir zaman unutmadı ve onun üstatlarından biri, frater ex lux septentriones pariste oturan bir iskoçyalı idi.
bu konuda yaptığım tarihi incelemeler bu savı doğrulamaktadır. her ne kadar westcott şifre elyazmasının woodffordda devralındığını iddia ettiyse de, bu elyazmaları en olası olarak kocasının ölümünden sonra bayan alexandrina mackenzieden almıştır (bayan mackenzie gerçekten golden dawna inisiye edilen ilk kişiler arasındandır ve sloganı (majikal adı) anlamlı bir şekilde cryptonymadı).
federick hockley, golden dawnnın ilk üyelerine aktarılan simya bilgisinin en önemli kaynağı olarak gözükmektedir. özel kütüphanesinde sahip olduğu binlerce kitaplar arasında, bir çok eski simya eserleri bulunmaktadır, ancak simya konusunda pratik bilgisi kesin olarak sigismund bacstromden gelmektedir. bilinir ki, frederick hockley, dr. sigismund bacstromin simya günlüğünü ve 12 eylül, 1794 tarihinde earl louis de chazal tarafından mauritius adasında societas rosae+crucise giriş sertifikasına sahipti. hockley, bu dokümanın birkaç kopyasını "a journal of a rosicrucian philosopher" (bir gül haç filozofun hatıraları) başlığı altında hazırladı ve s.r.i.a.nın (hockley s.r.i.a - ingiliz gül haç cemiyeti üyesiydi) dergisinde the rosicruciande yayınladı. hockleyin ölümünden sonra dr. percy bullock (ilk golden dawn üyelerinden biri) bu eserlerin bir suretini a.e. waitee göstermişti.
ilginçtir ki, bullock için bacstrom günlüğünde betimlenen felsefe taşın simyasal işlemi gül haç sertifikasında daha ilgi çekiciydi, oysa waite bir tarihçi olarak sertikaya daha fazla önem vermişti. zira bu sertifika fransız egemenliğinde (mauritius adası) 18. asırda halen gerçek bir gül haç aktarımın mevcut olduğunu kanıtlıyordu. bacstrom alexander tilloche 16 mart 1804te yazdığı bir mektupta louis de chazalın 1740 yılında pariste bir gül haç locasına muhtemelen ünlü kont de saint-germain tarafından inisiye anlatmıştı. gül haçın geleneksel kurallarına göre, chazal earli sigismud bacstrome büyük çalışma konusunda tam bilgi vermişti, çünkü ölmeden önce en az bir çırak yetiştirmesi göreviydi (bunu yaptığında 97 yaşındaydı).
dr. bacstromun 1805e doğru londranın mary-le-bone mahallesinde oturduğunda birkaç örencisi olması ilginçtir (örneğin, aralarında dr. ford adında biri gözükmekte). aynı sıralarda, mary-le-boneda francis barrettin de bulunması garip bir rastlantı. barrett, the magus or the celestial intelligence (magus veya semavi zeka) adında ünlü bir kitap yazmıştı, ayrıca bir gül haç kardeşi olduğunu da iddia ediyordu. 1801 yılına doğru mary-le-bonede 12 öğrenciyle bir maji akademisi kurmuştu. hockley ağırlıklı olarak okült kitaplar üzerinde yoğunlaşan kitap satıcısı arkadaşı john denley aracılıyla barretti tanıyordu (hockley denley için çalıştı ve satışa çıkarılan birçok okült el yazmasının suretlerinin çıkarılmasıyla ilgiliydi). hockleye göre denley, barrette kitabı magus için epey malzeme vermişti.
ayrıca, lord bulwer-lyttonun ünlü "zanoni" romanını yazmak için kullandığı şifre elyazmasını veren esrarengiz gül haç kardeşini tanıştığı kitap dükkanı denleynin kitap dükkanıydı. lyttonun gül haç romanı oldukça otobiyografiktir; örneğin glyndon zanoniye (kendi gül haç üstadı) nden kendisne simyanın sırlarını öğretmek istediğini sorduğu zaman, zanoni, glyndonun atalarından birinin kardeşliğe üye olduğunu bildiğini söyler, dolayısıyla, kardeşliğin kurallarına göre onu eğitmekle görevliydi. aslında, bu hikaye lord bulwer-lyttonın hikayesidir, çünkü atalarından biri, 16. asırda yaşayan john bulwer, bir simyacıydı ve gül haç kardeşliğine dahil olduğu inanılırdı.
dr. bacstrome dönersek, hockleynin irwine yazdığı bir mektuba göre bacstrom yaşamın sona dek büyük çalışmayı takip etti, ancak çok fakir ölmüş. dolayısıyla, olası olarak earl louis de chazalden aldığı ve "simya makaleleri" ("bacstroms alchemical anthology" olarak kessinger publishing company tarafından yeniden basıldı) anlattığı talimatlara göre felsefe taşını elde etmeye başaramadı. de chazal ve bacstromun kullandığı simya yönteminin antimon yöntemiydi. bacstromun kullandığı işlemleri konusunda ünlü fransız simyager fulcanelli kitabı les demeures philosophalesde değerli bilgi vermiştir. fulcanelli bu işlemin aslında simya (alchemy) değil "archimie", yani altının yükseltilmesi ile ilgili bir işlem olduğunu yazmıştır. fulcanelli, bacstrom ve hockley konusunda garip bilgiler verip şöyle yazdı: "başarılı bir formül sayesinde, altını artırmak için altını kullanan archemistler arasında ingiliz yardley keşfettiği bir yöntemi 1716 yılında londralı bir eldivenci olan bay gardene aktardı, o da bay f. hockley tarafından dr. sigismund bacstrome (o da hint denizinde mauritius adasında oturan üstad de chazal tarafından fransız ihtilali sırasında kurulan hermetik cemiyete üyeydi) aktarıldı. bu işlem 1804 yılında bacstromun bay l. sande yazdığı bir mektubun konusuydu."
dolayısıyla, fulcanellinin bilgileri doğruysa, hockley de bacstroma bir simya yöntemi aktardı, bu durumda onun da bir uygulamalı bir simyager olması muhtemeldir. her halükârda, bacstrom çok fakir olarak öldü, ancak hockley için durum böyle değildi. öldüğü zaman büyük bir servet geride bıraktı, yaklaşık olarak £ 3.500 (1885 yılında bu oldukça yüksek bir meblağdı). tabii ki, hockley bir muhasebeciydi ve zengindi, ancak onun servetinin bir kısmını simya çalışmalarından elde etmiş olabilir. eğer felsefe taşını elde etmediyse de (o 77 yaşında çok hasta bir şekilde öldü), o belirli bir simya yöntemiyle altın yapmayı başarmış olabilir. görülüyor ki, bacstrom, chazal earlinden sadece belirli bir simya yönteminin sırrını devralmıştı, ancak bu gerçek felsefe taşı değildi.
bacstrom tarafından alexander tilloche yazılan bir mektupta öğreniyoruz ki chazal earlı "lapis philosophorum (felsefe taşı) ve "pierre animale"ı (hayvan taşı) elde etmişti. birincisiyle servetini ve ikincisiyle sağlığını 97 yaşına dek korumuştu."
bu bilgi oldukça değerlidir ve chazal earlinin gerçek gül haç kardeşliğine inisiye olduğunu kanıtlamaktır. hayvan taşının ne olduğunu bilen çok az kişi vardır. hayvan taşının sırrını aktarılması sadece kadim ve gerçek aureae roseae+crucis kardeşliğin "iç koleji"ne (veya iç cemiyet) mensup olan üyelerine verilirdi ve halen "iç simya"nın esas sırrını oluşturmaktadır. elimde bulunan evraklara göre, bu kardeşlik 1580 yılında almanyada kuruldu, 1666 yılında yenilendi ve 1777 yıllında gold und rosenkreuz orden masonik cemiyeti olarak yeniden ortaya çıktı. dr. bacstromun ingiliz societas rosae+crucis - gül haç cemiyetinin operatif simya külliyatında "hayvan taşı"nı elde etme yöntemi alman aureae+crucis fraternitatise çok yakın olması çok ilginçtir. hatta, dr. bacstrom alman altın gül haç localarıyla temas halindeydi ve ingilizceye mathadanus, anton kircheweger, dorothea wallachin gibi birçok alman fratres & sorores (erkek ve dişi kardeşler) tarafından yazılan gizli evrakları ingilizceye tercüme etmişti.
fransada 1624 yılında aureae crucis fraternitatis adında bir gül haç locası kurulmuştu. hermetik tradisyonu esas olarak 18. asırda fransız masonik illuminist localar ve 19. asırda mısır framasonluğu aracılıyla varlığını sürdürebildi.
19. asırda (cagliostro tarafından kurulan) mısır masonculuğunun simyanın gelişmesinde önemli bir rolü vardı. örneğin, fulcanellinin mısırdaki süez kanalın inşaatıyla ilgili olan de lesseps ailesiyle ilişkisi olduğunu biliyoruz. ferdinan de lesseps mısır masonculuğun yüksek bir derecesine sahipti, ayrıca son derece gizli bir mısırlı ezoterik cemiyetinin üyesiydi. ayrıca, fulcanellinin parisli bir kitap satıcı olan ve simya ve hermetizm konularında derin araştırmalarda bulunan dujols ile yakın bir dostluğu biliyoruz. dojolsın bir astrolog olan ve parisde gökkuşağı adıyla anılan mısır masonik locasının başkanı olan alberic thomas ile yakınlığı vardı. volguinee (bir fransız astrolog olarak bir kaç yıl önce "astroloji ve gizli cemiyetler" başlığı altında çok ilginç bir yazı yazmıştı) alberic thomas bazı ahathoör temple n° 7 (ahathöorm mabedi 1894 yılında macgergor mathers tarafından pariste kurulmuştu) üyeleriyle yakın temastaydı. alberic thomas, ünlü bir astrolog ve ahathöor mabedin hierophanti frater ely star (eugène jacob) ile yakın bir arkadaşlığı vardı. mısır masonik memphis ritin yüksek derece ritüellerinin golden dawn ritüellerine benzerlik arz ettiklerini belirtmekte önem vardır (örneğin görevlilerin adları aynıdır).
ancak bu ritüeller golden dawn ritüellerinden eskidir! dolayısıyla şifre golden dawn ritüellere esas menşei olabilirler. her halükârda, hockley ve mackenzienin neden mısır masonculuğun kurucusu cagliostroya karşı bu denli ilgi duyduklarını ve neden birlikte ingilterede kurdukları onu "the brotherhood of fratres lucis" kardeşliğinin amir ruhu olarak kabul ettiklerini açıklayabilir. mackenzie ve hockley fransadaki fratres lucis kardeşliğine pariste inisye olmuşlardı ve muhtemelen bu kardeşliğe üye olduğu varsayılan eliphas levi tarafından inisiye edilmişti.
esas fratres lucis veya "işık kardeşliği" almanyada altın gül haçın (golden rosy+cross) eski bir üyesi olan ve asyalı kardeşleri (asiatic brethren) kurucusu baron ecker von eckhoffen tararfından kurulmuştu. bütün bu alman kardeşlikleri simyanın uygulanmasıyla derinden ilgiliydiler. bu konularda tarihsel araştırmalarım asyalı kardeşleri veya işık kardeşliğin birçok üyesi 1807 yılında frankfurt-on-mainde kurulan laurore naissante (doğan şafak) adında bir alman masonik locaya üye oldular. westcotta göre bu loca "lord bulwer lyttonun adept/üstad olarak inisiye olduğu frankfurt-on-mainde çok eski bir gül haç locası". bulwer-lyttonun 1841-1843 yılları arasında almanyaya uzun bir süre ziyarette bulunduğu doğrudur ("zanoni" romanı ilk kez 1842 yılında basıldı), dolayısıyla o sıralarda da mevcut olan doğan şafak locasına inisiye olması olasıdır. ancak, bu olaydan önce 1833-34 yılları arasında lytton olası olarak bir altın gül haç kardeşliği üyesi olan san severo tarafından bazı okült talimatlar aldığı italyada napoli de bulundu.
gerek bulwer lytton, gerekse de kenneth mackenzie operatif bir simyager olan ünlü fransız majisyeni eliphas léviyi iyi tanıyorlardı. 1861 yılında ingiltereye ikinci ziyaretinden hemen önce, eliphas levi sonradan ünlü papusun arkadaşı olan öğrencisi dr. fernand rozier (1839-1922) ile bazı simya denemelerinde bulundu. ayrıca, levinin en yakın arkadaşlarından biri louis lucas, ünlü bir simyager ve "alchimique" romanını yazarıydı. eliphas levi dönüşümün sırrını bildiğini iddia ederdi. bir mektupta yazdığına göre, "hermetik ilmin çok ilginç bazı elyazmalarına sahibim ve bu ilmin sırları konusunda çok engin bilgiye sahibim. gizli ateşin çıkışını gördüm, cıvayı andıran beyaz ve erimiş kükürtte benzeyen yapışkan kırmızı yağ olan iki metalik meninin oluşunu gördüm. altınla neler yapılabileceğini biliyorum, ama hiç bir zaman yapmayacağım dediğim zaman bana inanabilirsin." levinin söz ettiği ilginç hermetik sanatla ilgili eserler arasında 1861 yayınladığı kitabı "büyük misterlerin anahtarı"nın (la clef des grands mystères) ekinde bulunan æsch mezareph en önemlisi olduğu görülüyor. dr. westcott ayrıca æsch mezareph kitabının rosenrothun latincesinden eski bir ingiliz tercümesini (1714 tarihli) yayınladı.
dolayısıyla, eliphas lévinin æsch mezareph kitabını ingiliz üstadlar sayesinde bilmesi olasılığına rağmen, onu bir kilisede saklı olarak bulduğunu yazmıştı. eliphas lévinin 1861 yılında framasonluğa inisiyasyonundan hemen sonra öğrencisi ve koruyucusu kont alexander braszynsky eşliğinde ingiltereye tekrar ziyaret ettiğini de dikkate almakta fayda vardır. kont alexander braszynskynin mme de balzacin evi villeneuve-saint-georges şatosunda bir simya laboratuar sahip operatif bir simyagerdi. kont alexander braszynsky, aynı eliphas levi gibi lord bulwer-lyttonun arkadaşıydı ve ikisi lyttonun hertfordshiredaki şatosu knebworthte buluşup kaldılar. ayrıca aynı yılda (1861) kenneth mackenzie eliphas leviyı pariste ziyaret etti. golden dawnın simyageri alexander ayton simyasal yaşam iksirini yaptığını ve eliphas levinin ingiltereye 1861 yılında ziyaret ettiğinde ona iksirini gösterdiğini w.b. yeatse anlatmıştı.
şimdi bu kişilerin arasındaki ilişki, onların her zaman en gizemli okült bilimi olan simyanın etüdü ve uygulamasıyla ilgili olan gül haçın iç kolejine üye olduklarını idrak ettiğimizde açığa çıkar. fransada halen mevcut olan son derece gizli bir cemiyet olan f.a.r+c (frères ainés de la rose+croix veya gül haç büyük kardeşleri) geleneğe göre 1849 yılında lord bulwer-lytton bu cemiyetin 51inci imperatorü (başkanı) olarak seçildi ve bu görevi 1865 yılına dek devam etti; 52inci imperatorü alphonse louis constant idi (eliphas lévi) ve bu görevi 1865den 1874e kadar devam etti; 53üncü imperator william wynn westcott idi (1874-1892); 54üncü imperatorü samuel liddell macgregor mathers idi (1892-1898) ve bir sonraki rudolf steiner idi (1898-1900). legenda of f.a.r.+c başlıklı cemiyetin tarihini veren dahili bir evrakı fransız ve ingiliz üstadlar arasındaki ilişkiyi açıklayabilir. cemiyet 1316 yılında fransız kralı philippe le belin templier şövalyeleri (tapınakçıları) zülüm görmesinden sonra kuruldu. birkaç şövalye ingiltereye ve sonradan iskoçyaya kaçtı. bunlardan biri, baron guidon de montanor, orta-doğuda simyanın sırlarına inisiye edilmişti ve gaston de la pierre phoebusü bu sanatta eğitti. bunlar ikisi birlikte yeni bir cemiyet kurmaya karar verip gül haç büyük kardeşleri (elder brethren of the rosy+cross) kurdular. o sırda fransanın güneyinde, avignonda bulunan papa jean xxiiın gizli koruması altında 25 templier şövalyesi ile birlikte fransaya geri döndüler.
dolayısıyla, eğer westcott ve mathers gerçekten f.a.r+cın imperatorları olarak seçildilerse, macgregor mathersin neden "gizli üstadların" paris, fransada oturduklarını açıkladığını anlarız. dikkate alınmalıdır ki, esrarengiz fransız simyageri fulcanelli, bu sıralarda orada bulunmaktaydı ve mart 23, 1895 tarihinde ahathöor mabedinde inisye olan papusün (dr. gerard encausse) etrafındaki okültistlerin arasında bir çok tanıdığı vardı. yine de, mathers iskoç soyundan olduğunu ve macgregor aşiretin fransız templier şövalyelerin sığındıkları mull adasına yakın argylle countyden geldiklerini hiç bir zaman unutmadı ve onun üstatlarından biri, frater ex lux septentriones pariste oturan bir iskoçyalı idi.
kral süleyman majisi 15.-16. asırda yazılmış ve british museum’de (ingiliz müzesi) bulunan birkaç el yazmasına dayanmaktadır. toplu olarak adı süleyman’ın anahtarı, ’clavicula salomonis’ olan bu yazmalar iki bölümden oluşur. birinci bölüm büyük anahtar(25) hermetic order of the golden dawn kurucularından sl macgregor mathers tarafından ingilizce’ye tercüme edildi ve ilk defa basıldı (daha önce el yazması olarak mevcuttu) . bu kitap m.ö. 10. asırda yaşamış kral süleyman tarafından yazıldığı iddia edilmekte. ancak buna macgregor-mathers dışında çok az kişi itibar etmektedir.
bilindiği gibi kral süleyman, yahudi tarihinin yegane altın çağında tahta oturuyordu, öldükten kısa bir süre sonra israil ikiye bölündü ve uzun sürgün ve dağılma dönemine girmmişti. ünlü süleyman mabedini inşa etmişse de süleyman yahudiler tarafından bir peygamber olarak değil de, bir kral olarak görülürdü. bilgeliği ile ünlü kral süleyman’da hitit kanı vardı, karısı mısır firavun’un kızıydı. güçlü bir majisyen olarak yahudi, hıristiyan ve müslüman efsanelerine adı geçmiştir. bazı metinlere bakılırsa farklı tanrılara, dinlere ve inançlara da itibar göstermekteydi.
ortaçağ avrupa’sında ’grimoire’ denilen birçok büyü reçete kitapları satılıyordu. bunlar çoğu para, şan, şöhret, mevki, aşk, şehvet, düşmana zarar vermek gibi abes konularda başarı vaat eden kara büyü kitaplarıydı. bir yandan büyücünün oruçlar ve riyazetler uygulamaları, isa, meryem anaya, azizlere, tanrıya uzun dualar, haykırışlar sunmaları ön görürken diğer yandan çelişkili olarak şeytan, ifritler ve cinler ordusu çağrılıp büyücünün en nefsi isteklerini yerine getirmek üzerine celp ve çağrılar uygulanıyordu. grimoire’lar satmak üzere düzenlenmişti ve oradan buradan alıntılar yapılır tahrifatlar uygulanıp çarpıtılıyordu. yazarları tanınmış kişilere, papalara, peygamberlere addediliyordu. ancak her ne kadar grimoire’ler zaman zaman süleyman’ın anahtarından alıntılar yapmışsalar, süleyman’ın anahtarı bu sınıflandırmaya girmiyor. menşei ne olursa olsun, kutsal metinleri andıran yetkin ve zengin bir dilde yazılmış ve yahudi kökenlidir. hıristiyan unsuru yoktur. m.s. birinci asır yahudi tarihi yazarı josephus, süleyman’ın yazdığı ve çeşitli varlıkları çağırmak için reçeteler içeren bir kitaptan söz eder. ancak ’süleyman’ın anahtarı’ daha yakın bir tarihte yazıldığı inanılmaktadır.
yine de bu kitapta majisyen için ön görülen dualar, uzun riyazetler, oruçlar ve talimatlar açısından modern majisyenler tarafından çağrılan şer varlıklara kıyasla daha ürkütücü gelmiş olmalıdır ki pek rağbet görmemiştir. süleyman kitaplar arasında ikinci seriyi ve beş kitaptan oluşturan ’legemeton’, modern majisyenler tarafından daha rağbet görmüştür. özellikle birinci kitabı ’goetia - kral süleyman’ın küçük anahtarı’ (26) (goetia, go-eyşia olarak telaffuz edilir) ve ’armadel’ (27) kitapı. goetia majisi üzerinde majisyen aleister crowley bazı denemeler yapmışsa da pek başarı sağladığı söylenemez. kral süleyman’a addedilen kitaplar gibi orta çağı grimoire’lar genelde modern majisyenler tarafından tehlikeli ve uzak durulması gereken uygulamalar olarak görülür. bu yazımızda yer almalarının sebebi bazı güncel yeni çalışmalarda adapte edilmeleridir
bilindiği gibi kral süleyman, yahudi tarihinin yegane altın çağında tahta oturuyordu, öldükten kısa bir süre sonra israil ikiye bölündü ve uzun sürgün ve dağılma dönemine girmmişti. ünlü süleyman mabedini inşa etmişse de süleyman yahudiler tarafından bir peygamber olarak değil de, bir kral olarak görülürdü. bilgeliği ile ünlü kral süleyman’da hitit kanı vardı, karısı mısır firavun’un kızıydı. güçlü bir majisyen olarak yahudi, hıristiyan ve müslüman efsanelerine adı geçmiştir. bazı metinlere bakılırsa farklı tanrılara, dinlere ve inançlara da itibar göstermekteydi.
ortaçağ avrupa’sında ’grimoire’ denilen birçok büyü reçete kitapları satılıyordu. bunlar çoğu para, şan, şöhret, mevki, aşk, şehvet, düşmana zarar vermek gibi abes konularda başarı vaat eden kara büyü kitaplarıydı. bir yandan büyücünün oruçlar ve riyazetler uygulamaları, isa, meryem anaya, azizlere, tanrıya uzun dualar, haykırışlar sunmaları ön görürken diğer yandan çelişkili olarak şeytan, ifritler ve cinler ordusu çağrılıp büyücünün en nefsi isteklerini yerine getirmek üzerine celp ve çağrılar uygulanıyordu. grimoire’lar satmak üzere düzenlenmişti ve oradan buradan alıntılar yapılır tahrifatlar uygulanıp çarpıtılıyordu. yazarları tanınmış kişilere, papalara, peygamberlere addediliyordu. ancak her ne kadar grimoire’ler zaman zaman süleyman’ın anahtarından alıntılar yapmışsalar, süleyman’ın anahtarı bu sınıflandırmaya girmiyor. menşei ne olursa olsun, kutsal metinleri andıran yetkin ve zengin bir dilde yazılmış ve yahudi kökenlidir. hıristiyan unsuru yoktur. m.s. birinci asır yahudi tarihi yazarı josephus, süleyman’ın yazdığı ve çeşitli varlıkları çağırmak için reçeteler içeren bir kitaptan söz eder. ancak ’süleyman’ın anahtarı’ daha yakın bir tarihte yazıldığı inanılmaktadır.
yine de bu kitapta majisyen için ön görülen dualar, uzun riyazetler, oruçlar ve talimatlar açısından modern majisyenler tarafından çağrılan şer varlıklara kıyasla daha ürkütücü gelmiş olmalıdır ki pek rağbet görmemiştir. süleyman kitaplar arasında ikinci seriyi ve beş kitaptan oluşturan ’legemeton’, modern majisyenler tarafından daha rağbet görmüştür. özellikle birinci kitabı ’goetia - kral süleyman’ın küçük anahtarı’ (26) (goetia, go-eyşia olarak telaffuz edilir) ve ’armadel’ (27) kitapı. goetia majisi üzerinde majisyen aleister crowley bazı denemeler yapmışsa da pek başarı sağladığı söylenemez. kral süleyman’a addedilen kitaplar gibi orta çağı grimoire’lar genelde modern majisyenler tarafından tehlikeli ve uzak durulması gereken uygulamalar olarak görülür. bu yazımızda yer almalarının sebebi bazı güncel yeni çalışmalarda adapte edilmeleridir
dantenin toskana italyancas ile ve yüksek bir üslûpla yazdığı divina commedia, italyan edebiyatında bir güneş gibi parlamaktadır. kendi üslûbunu kendi icat eden, italya’yı edebî bir lisan mevkiinde çıkaran dante, bu muhalled eserile italyan dilinin ziyneti ve örneği olmuştur.
danteden bir buçuk asır sonra ingiltere kıraliçesi elizabet devrinin yüksek ve şa’şaalı zamanları şekispiri yetiştirdiği gibi, orta çağdaki katolikliğin yüksek ve imanlı devri de dante’nin dehasına inkişaf vermiştir. bu devirde gotik san’atı ve mimarisi ilerliyor, büyük gütik kiliseleri yapılıyor, hukuk ve ilahiyat tedris eden üniversitelerin nüfuzu artırıyor, edebî bir eserin doğmasına, büyük bir edip ve şairin yetişmesine zaman çok müsaid bulunuyordu.
işte böyle bir zamanda yüksek düşünceli, açık ve tok sözlü, teşebbüslerinde cüretli ve akıllı bir adam olan dante kendini gösteriyordu. yine bu dante; bilgi, icat ve muhayyile kudreti itibarile yer ve gök yüzünün tasvirlerile eşsiz eseri olan ilâhi komediyi yazıyordu. bu eseri 1300 senesi’nin paskalyadan iki gün evvelki cumasında yazmağa başlamış, büyük paskalyanın pazar gününde bitirmiştir. arada ufak fasıla vermek suretiyle epeyce uzamıştır.
divina commedia, üç bölüme ayrılır:
cehennem, âraf, cennet:
ilahi komedinin birinci kısmını teşkil eden:
cehennem, 34 kantodan mürekkep 4720 mısra’lı bir kesidedir. bu uzun manzumede dante, “cehennemi geniş mahruti bir uçurum halinde görür ki inişlere ayrılmış uzun ve dar çıkıntı veya daireler şeklinde darlaşan taraçalarla arzın merkezine varır. hakikaten delâlete düşmüş ruhun günahına göre mücazat görmesi gibi indikçe günahlar ve azaplar artar. dokuz kat veya daire içinde cehennemin müthiş ve korkunç bütün safhaları gösterilir. burada virjil ona rehperlik eder.
araf, 33 kantodan mürekkep 4755 mısra’dır. bu manzume de cehennem ile cennet arasında geçen endişeli anları tasvir eder. burada virjil ateşten duvarın arkasında kendisini beatris’in beklediğini fısıldar. dante de hemen ateşin içine atılır. âraf sekiz daire veya çenbere taksim olunarak tasvir edilmiştir.
cennet, 33 kantodan mürekkep cem’an 4758 mısra’dır. burada “beatrice (beatrice) semavî bir saffet ve halâvetle görünür. şaire cennette rehberlik etmek üzere, meskeninden dokuzuncu cennete iner. onu elinden tutarak birlikte” yıldızdan yıldıza uçurur.
nasıl virjil onu cehennemin katlarında gezdirdiyse, bu sefer de beatrice, cennetin dokuz katında gezdirir. onu uhrevî hayatın bütün yüksek saadetlerini gösterir. oradan yer yüzüne baktırır.
arşıâlâ, burası saf bir nur, saf bir aşk, saf bir saadetti. burada dantenin gözleri kamaştı, heyecanından titreyerek şaşırdı. duada bulundu. niyazı kabul olunarak gözlerinden nur perdesi kalktı isayı gördü.
bu büyük keside veya manzum eser bütün devrin tasviridir. on üçüncü ve on dördüncü asırların içtimai ahvalini ve beşerin efkârını fevkalâde bir surette tersim eyler. uzun bir uykunun müthiş kâbuslarile çırpındıktan sonra ilerilemiş olduklarından şüphe edilmeyen memleketlerde zuhuru evvelden keşfedilen yeni bir âlemin uyanmakta olduğu hissini verir. zaten okadar koyu bir zulmet içinde bunalmış olan italya me’ut tesadüflerin yardımile barbarlık bağlarından çözülüp kurtulmağa başlamıştı.
ilâhi komedi; sanki geçmiş zamanların girdaplarına batıp gömülü kalmış olmasından evvel bütün orta çağın hulâsası olarak vücuda gelmiştir.
ilâhi komedi matbaacılığın icadından evvel 600 nüsha el ile yazılarak etrafa yayılmıştı. sonra bütün dillere çevrilmiştir. 300 den fazla tercemesi vardır. bu eseri tefsir ve medh yollu eserler, risaleler, haşiyeler nihayetsizdir. dante’ye ve cehenneme dair yapılmış tablolar sayısızdır. dante’nin biyografisine ait pek mühim ve meşhur eserler yazılmıştır. italya dante’yi en büyük italyan şairi olarak tanımış ve onun hakkında pek çok merasim yapmıştır.
dante’nin şöhreti yalnız italya’ya münhasır kalmayıp bütün dünyaya yayılmış ve beynelmilel bir ehemmiyet kazanmıştır. “ilahi komedi” klâsik eserlerin en yükseği ve en kıymetlisidir.
bu büyük eser birinci defa olarak hilminin koleksiyonu içinde çıkıyor. eseri büyük bir vukufla dilimize çeviren hamdi varoğlu’nun gayreti takdire şayan bir himmettir. kitaphanem de bu eseri büyük bir fedakârlıkla ve resimli olarak basmakla, kitabın başına dante’nin hayatını yazıp ilâve etmekle memleketine naçizaen bir hizmette bulunduğuna kaildir.
"...kimi hukuk, kimi tıp peşinde koşar,
kimi umudunu papazlığa bağlar,
kimi zorbalıkla, yalan dolanla hüküm sürer,
kimi çalıp çırpar, kimi alıp satar,
kimi şehvet bataklığına saplanıp
vakit yitirir, kimi de miskinlik ederken,
bütün bunlardan arınmış olan ben,
beatrice ile birlikte gökyüzünde
sevgi ile ağırlanmakta idim."
(cennet, xi.kanto, 4-139)
danteden bir buçuk asır sonra ingiltere kıraliçesi elizabet devrinin yüksek ve şa’şaalı zamanları şekispiri yetiştirdiği gibi, orta çağdaki katolikliğin yüksek ve imanlı devri de dante’nin dehasına inkişaf vermiştir. bu devirde gotik san’atı ve mimarisi ilerliyor, büyük gütik kiliseleri yapılıyor, hukuk ve ilahiyat tedris eden üniversitelerin nüfuzu artırıyor, edebî bir eserin doğmasına, büyük bir edip ve şairin yetişmesine zaman çok müsaid bulunuyordu.
işte böyle bir zamanda yüksek düşünceli, açık ve tok sözlü, teşebbüslerinde cüretli ve akıllı bir adam olan dante kendini gösteriyordu. yine bu dante; bilgi, icat ve muhayyile kudreti itibarile yer ve gök yüzünün tasvirlerile eşsiz eseri olan ilâhi komediyi yazıyordu. bu eseri 1300 senesi’nin paskalyadan iki gün evvelki cumasında yazmağa başlamış, büyük paskalyanın pazar gününde bitirmiştir. arada ufak fasıla vermek suretiyle epeyce uzamıştır.
divina commedia, üç bölüme ayrılır:
cehennem, âraf, cennet:
ilahi komedinin birinci kısmını teşkil eden:
cehennem, 34 kantodan mürekkep 4720 mısra’lı bir kesidedir. bu uzun manzumede dante, “cehennemi geniş mahruti bir uçurum halinde görür ki inişlere ayrılmış uzun ve dar çıkıntı veya daireler şeklinde darlaşan taraçalarla arzın merkezine varır. hakikaten delâlete düşmüş ruhun günahına göre mücazat görmesi gibi indikçe günahlar ve azaplar artar. dokuz kat veya daire içinde cehennemin müthiş ve korkunç bütün safhaları gösterilir. burada virjil ona rehperlik eder.
araf, 33 kantodan mürekkep 4755 mısra’dır. bu manzume de cehennem ile cennet arasında geçen endişeli anları tasvir eder. burada virjil ateşten duvarın arkasında kendisini beatris’in beklediğini fısıldar. dante de hemen ateşin içine atılır. âraf sekiz daire veya çenbere taksim olunarak tasvir edilmiştir.
cennet, 33 kantodan mürekkep cem’an 4758 mısra’dır. burada “beatrice (beatrice) semavî bir saffet ve halâvetle görünür. şaire cennette rehberlik etmek üzere, meskeninden dokuzuncu cennete iner. onu elinden tutarak birlikte” yıldızdan yıldıza uçurur.
nasıl virjil onu cehennemin katlarında gezdirdiyse, bu sefer de beatrice, cennetin dokuz katında gezdirir. onu uhrevî hayatın bütün yüksek saadetlerini gösterir. oradan yer yüzüne baktırır.
arşıâlâ, burası saf bir nur, saf bir aşk, saf bir saadetti. burada dantenin gözleri kamaştı, heyecanından titreyerek şaşırdı. duada bulundu. niyazı kabul olunarak gözlerinden nur perdesi kalktı isayı gördü.
bu büyük keside veya manzum eser bütün devrin tasviridir. on üçüncü ve on dördüncü asırların içtimai ahvalini ve beşerin efkârını fevkalâde bir surette tersim eyler. uzun bir uykunun müthiş kâbuslarile çırpındıktan sonra ilerilemiş olduklarından şüphe edilmeyen memleketlerde zuhuru evvelden keşfedilen yeni bir âlemin uyanmakta olduğu hissini verir. zaten okadar koyu bir zulmet içinde bunalmış olan italya me’ut tesadüflerin yardımile barbarlık bağlarından çözülüp kurtulmağa başlamıştı.
ilâhi komedi; sanki geçmiş zamanların girdaplarına batıp gömülü kalmış olmasından evvel bütün orta çağın hulâsası olarak vücuda gelmiştir.
ilâhi komedi matbaacılığın icadından evvel 600 nüsha el ile yazılarak etrafa yayılmıştı. sonra bütün dillere çevrilmiştir. 300 den fazla tercemesi vardır. bu eseri tefsir ve medh yollu eserler, risaleler, haşiyeler nihayetsizdir. dante’ye ve cehenneme dair yapılmış tablolar sayısızdır. dante’nin biyografisine ait pek mühim ve meşhur eserler yazılmıştır. italya dante’yi en büyük italyan şairi olarak tanımış ve onun hakkında pek çok merasim yapmıştır.
dante’nin şöhreti yalnız italya’ya münhasır kalmayıp bütün dünyaya yayılmış ve beynelmilel bir ehemmiyet kazanmıştır. “ilahi komedi” klâsik eserlerin en yükseği ve en kıymetlisidir.
bu büyük eser birinci defa olarak hilminin koleksiyonu içinde çıkıyor. eseri büyük bir vukufla dilimize çeviren hamdi varoğlu’nun gayreti takdire şayan bir himmettir. kitaphanem de bu eseri büyük bir fedakârlıkla ve resimli olarak basmakla, kitabın başına dante’nin hayatını yazıp ilâve etmekle memleketine naçizaen bir hizmette bulunduğuna kaildir.
"...kimi hukuk, kimi tıp peşinde koşar,
kimi umudunu papazlığa bağlar,
kimi zorbalıkla, yalan dolanla hüküm sürer,
kimi çalıp çırpar, kimi alıp satar,
kimi şehvet bataklığına saplanıp
vakit yitirir, kimi de miskinlik ederken,
bütün bunlardan arınmış olan ben,
beatrice ile birlikte gökyüzünde
sevgi ile ağırlanmakta idim."
(cennet, xi.kanto, 4-139)
xentrix ingilterede kurulmuş oldukça iyi thrash yapan bir grup.80 lerin sonlarında kurulan grup 3 albümden sonra dagıldı. daha sonra vokalist değişikliğiyle tekrar başladılar.bu tekrar başlamayla kin adında süper bi albüm geldi. thrash tadında ama çokda hızlı olmayan ama oldukça güzel bir albümdür. mutlaka bulun bi yerlerden. kinden sonra scourge adında bi albüm geldi ve sonra grup yeniden dagıldı. ayrıca grup hayalet avcılarının film müziğinide çok başarılı bir şekilde coverlamıştır.
simon gordon vokal
kristian havard gitar
andy rudd gitar
paul mackenzie bas
dennis gasser bateri
shattered existance 1989
for whose advantage? 1990
dilute to taste 1991
kin 1992
scourge 1996
simon gordon vokal
kristian havard gitar
andy rudd gitar
paul mackenzie bas
dennis gasser bateri
shattered existance 1989
for whose advantage? 1990
dilute to taste 1991
kin 1992
scourge 1996
80li yılların en bi gaz thrash metal topluluğu.
diskografi :
2000 power and pain / ticket to mayhem
1999 messages in blood
1989 insult to injury
1987 ticket to mayhem
diskografi :
2000 power and pain / ticket to mayhem
1999 messages in blood
1989 insult to injury
1987 ticket to mayhem
metallica’nın and justice for all albümünün en hızlı
2.şarkısı.1.si için bkz.dyers eve
suspicion is your name
your honesty to blame
put dignity to shame
dishonor
witchhunt modern day
determining decay
the blattand disarray
disfigure
the public eyes disgrace
defying common place
unending paper chase
unending
deafening
painstaking
reckoning
this vertigo it doth bring
shortest straw
challenge liberty
downed by law
live in infamy
rub you raw
witchhunt riding through
shortest straw
this shortest straw has been pulled for you
pulled for you
shortest straw
pulled for you
shortest straw
2.şarkısı.1.si için bkz.dyers eve
suspicion is your name
your honesty to blame
put dignity to shame
dishonor
witchhunt modern day
determining decay
the blattand disarray
disfigure
the public eyes disgrace
defying common place
unending paper chase
unending
deafening
painstaking
reckoning
this vertigo it doth bring
shortest straw
challenge liberty
downed by law
live in infamy
rub you raw
witchhunt riding through
shortest straw
this shortest straw has been pulled for you
pulled for you
shortest straw
pulled for you
shortest straw
moskova performansında 520.000 kişiye çaldıkları , anlam itibariyle dikkat çeken metallica şarkısı.
pete sandovalın şarkının başından itibaren gösterdiği performans , "sen ne biçim beşer evladısın ulan pezevenk" dedirtir.
konyada bir mezarlıkta yazan mevlana cümlesi ;
"geçtiğin yere iyi bak , burada çok konuşurken susanları göreceksin"
"geçtiğin yere iyi bak , burada çok konuşurken susanları göreceksin"
bazen iki geyiğin konuşmasını bile tercih edebileceğiniz muhabbet tarzı.
heppi börtdey tu yuu.
+ athenanın bateristinin hülya avşarın programında stdüyodaki mini havuza düşmesi.
+ boys anılar , fuat kavgası
+ serap ezgünün programında çocuğunu 19 yıl önce kaybeden annenin stüdyoya giren çocuğa sarılarak ağlaması ve serap ezgünün " biz sizin dürüstlüğünüzü kontrol ettik , o sizin çocuğunuz değil , reji masasından bir arkadaşımız" demesi.
+ turgay şerenin canlı yayında bizim stadyum programında yok ebesinin a.. demesi.
+ show tv gece haberlerine ritchie blackmoreun konuk olması.
+ boys anılar , fuat kavgası
+ serap ezgünün programında çocuğunu 19 yıl önce kaybeden annenin stüdyoya giren çocuğa sarılarak ağlaması ve serap ezgünün " biz sizin dürüstlüğünüzü kontrol ettik , o sizin çocuğunuz değil , reji masasından bir arkadaşımız" demesi.
+ turgay şerenin canlı yayında bizim stadyum programında yok ebesinin a.. demesi.
+ show tv gece haberlerine ritchie blackmoreun konuk olması.
çetin altanın 25 ocak tarihli milliyet gazetesi makalesidir.
onlar-biz ayrımı, bir günlüğüne de olsa aşıldı
hrant dinkin cenaze töreninde yüz bin kişilik bir insan selinin, ellerinde "hepimiz ermeniyiz", "hepimiz hrant dinkiz" pankartlarıyla kilometrelerce yürümesi; bir türlü "gelişmiş"liğe terfi edemediği için, kendi ırk ve inancıyla övünüp durma avuntusunun kapalı çemberi içine hapsedilmiş bir islam ülkesinde; hem rastlanmadık, hem de beklenmedik bir manzaraydı.
***
"vatanı ve milletiyle devletin bölünmez bütünlüğü" türü dogmatik kalıpları; milli gelirin dağılışındaki uçurumlu bölünmüşlük ve hazineden geçinmeli kesimin, kendi saltanatıyla güvencesi için yaptığı harcamaları, sağlık örgütlenmesine yapılmış yatırımlarla kıyaslamada ortaya çıkan vahşi dengesizlikle karşılaştırma; mahkeme mahkeme süründürülmek için de yeterliydi, faili meçhul bir cinayet kurbanı olmaya davetiye çıkarmaya da...
***
vazgeçtik dünya edebiyatını; kendi folkloru ile kendi edebiyatından 10 şairle, 10 yazarı dahi sıralayamayacak kişilerin; "vatan, millet, bayrak, devlet" sevgisini kendi tekellerinde tutarak, tabularla dogmaları çimdikleyen yazı adamlarını, "türk düşmanı" ilan etmeleri işten değildi.
***
böyle bir ülkede bir de ermeni yazarı olmak ve ermeni vatandaşlarla, çoğunluktaki türk vatandaşları arasında eşit haklara sahip, demokratik bir platformun ırkçılıkla hançerlenmeyen diyaloglarını yaratmaya çalışmak...
***
azınlıklara karşı her türlü küfür ve aşağılamanın mubah görüldüğü bir diyarda; hrant dinkin gösterdiği medeni cesaret, kolayından rastlanmayacak bir kalibredeydi.
ve türkiyede hrantı, "onlar-biz" ayrımını aşan bir düzeyde değerlendiren bir insan seli çıkmıştı ortaya.
ne kadar isterdim hrant dinkin de, böyle bir mucizeyi sağlığında görmesini.
***
gerek can dündarın, gerek ahmet hakanın, gerek melih meriçin tv programlarında; enine boyuna objektif gözlemlerle ince eleklerden geçirilip incelendi, yeni kuşakların içine kaydığı psiko-sosyolojik ve patolojik durumlar.
***
gerek hrantın cenaze törenini, gerek tvlerdeki tabu ve dogmaların üstüne çıkmış olan açık oturumları izleyenler arasında; acaba kimler:
- vatan elden gidiyor, din elden gidiyor, diye diş gıcırdatıyorlardı?
***
o diş gıcırdatanların da, ittihatçılardan kalma koltuk değnekleriyle kendi ağırlıklarını göstermeye kalkmaları olası...
ve mevcut "statüko"nun, 21. yüzyıl küreselleşme süreciyle boğaz boğaza gelmeye başlaması; türkiyeyi de itebilir gitgide büyüyen bir çalkantılar dönemine...
***
ülkedeki belalı bir kutuplaşmaya karşı, sağlıklı çareleri hayata geçirmenin yolları, kapanmış mıydı, kapanmamış mıydı?
hrantın cenaze törenindeki insan seli, "onlar-biz" ayrımının aşılmakta olduğunu gösteren bir umut tablosuydu.
ama hrantı korumaya yetmemişti.
***
bendeniz de iyi bilirim, oligarşik bir yapının kendisi için kalkan olarak kullandığı ve kutsallaştırdığı tabu ve dogmaları fiskelemeye kalkmış kalemlere, hangi cehennemlerin gösterildiğini...
***
vaktiyle, hüseyin cahitten, yahya kemale kadar; görmüş geçirmiş yazı ve sanat adamları da beni kibarca uyarmaya çalışmışlardı:
- "acılı dönemler geçmişte kaldı" saptamalarına pek kulak asma, buralarda fazla bir şey değişmez, diye...
ve birden hükümet darbeleriyle idam sehpaları yeniden çıkıvermişti ortaya.
***
geldik 2007 yılına...
"vatan elden gidiyor, parçalanıyor", diye, kendilerini emperyalizme karşı milli mücadeleye adadıklarını söyleyen gençler; cihangirde de kapı kapı dolaşıyorlar evleri...
sınır ötesi askeri operasyon konusu, meclis gündeminde...
ve kör kafalı bir gencin hranta sıktığı kurşunlar...
***
kutuplaşmalarla çalkantılı bir döneme kayılma olasılığı, gelişmiş beyinlere de takılmakta...
bir de kuruyan göllerle, töre cinayetleri ve maganda tabancalarına sık sık hedef olanlar var...
***
bütün bunlara karşın, "onlar-biz" ayrımını aşmış yüz binler de, yükseltiverdiler sesleriyle profillerini...
medyada da, üst düzey bir kalite, "resmi tarih"le maskelenmiş gerçekleri ortaya çıkarmakta...
örneğin sakallı nurettin paşanın izmiri nasıl yaktığı ve kimleri linç ettirerek kendi heykellerini diktirmeye kalktığı, açıklanmaya başlamakta...
***
1866daki girit baş kaldırısı karşısında; sadrazam âli paşa, girite giderek, adaya muhtariyet vermişti.
politik muhalifleri kendisini, vatanı satmakla suçlamaya başlamışlardı. o dönemin gençleri de, sadaret binasının karşısında toplanmış bağırıyorlardı:
- girit bizim canımız, feda olsun kanımız...
âli paşa, toplanmış slogan atan gençlerin askere alınmasını emretmişti. bir tek genç kalmamıştı ortalıkta.
***
bendeniz fakültedeyken de, gençler:
- kıbrıs türktür, türk kalacaktır, kahrolsun komünistler, diye bağırırlardı.
***
kendi siyasal geçmişimizi, şeffaflaştırmaktan ve "resmi tarih"in neleri pas geçtiğinin ortaya çıkmasından korkanlar ve korkmayanlar...
***
kaba kuvvet gösterisine dayalı bir kahramanlık yerine; hiç değilse hrant düzeyinde bir medeni cesaret sahibi olma yürekliliği benimsendiğinde; çok şaşırtıcı bir gelişmişlik çıkacaktır ortaya...
hiç değilse istanbulda, böyle bir potansiyelin de bulunduğu devleşiverdi.
***
siyasal kurnazlıklarla sloganlardan medet ummak yerine; tabu ve dogmaların kelepçelerini kırıp atmanın da; insan olmaya yakışan bir yüceliği yok mu?
var diyenler, karartmasınlar enseyi...
onlar-biz ayrımı, bir günlüğüne de olsa aşıldı
hrant dinkin cenaze töreninde yüz bin kişilik bir insan selinin, ellerinde "hepimiz ermeniyiz", "hepimiz hrant dinkiz" pankartlarıyla kilometrelerce yürümesi; bir türlü "gelişmiş"liğe terfi edemediği için, kendi ırk ve inancıyla övünüp durma avuntusunun kapalı çemberi içine hapsedilmiş bir islam ülkesinde; hem rastlanmadık, hem de beklenmedik bir manzaraydı.
***
"vatanı ve milletiyle devletin bölünmez bütünlüğü" türü dogmatik kalıpları; milli gelirin dağılışındaki uçurumlu bölünmüşlük ve hazineden geçinmeli kesimin, kendi saltanatıyla güvencesi için yaptığı harcamaları, sağlık örgütlenmesine yapılmış yatırımlarla kıyaslamada ortaya çıkan vahşi dengesizlikle karşılaştırma; mahkeme mahkeme süründürülmek için de yeterliydi, faili meçhul bir cinayet kurbanı olmaya davetiye çıkarmaya da...
***
vazgeçtik dünya edebiyatını; kendi folkloru ile kendi edebiyatından 10 şairle, 10 yazarı dahi sıralayamayacak kişilerin; "vatan, millet, bayrak, devlet" sevgisini kendi tekellerinde tutarak, tabularla dogmaları çimdikleyen yazı adamlarını, "türk düşmanı" ilan etmeleri işten değildi.
***
böyle bir ülkede bir de ermeni yazarı olmak ve ermeni vatandaşlarla, çoğunluktaki türk vatandaşları arasında eşit haklara sahip, demokratik bir platformun ırkçılıkla hançerlenmeyen diyaloglarını yaratmaya çalışmak...
***
azınlıklara karşı her türlü küfür ve aşağılamanın mubah görüldüğü bir diyarda; hrant dinkin gösterdiği medeni cesaret, kolayından rastlanmayacak bir kalibredeydi.
ve türkiyede hrantı, "onlar-biz" ayrımını aşan bir düzeyde değerlendiren bir insan seli çıkmıştı ortaya.
ne kadar isterdim hrant dinkin de, böyle bir mucizeyi sağlığında görmesini.
***
gerek can dündarın, gerek ahmet hakanın, gerek melih meriçin tv programlarında; enine boyuna objektif gözlemlerle ince eleklerden geçirilip incelendi, yeni kuşakların içine kaydığı psiko-sosyolojik ve patolojik durumlar.
***
gerek hrantın cenaze törenini, gerek tvlerdeki tabu ve dogmaların üstüne çıkmış olan açık oturumları izleyenler arasında; acaba kimler:
- vatan elden gidiyor, din elden gidiyor, diye diş gıcırdatıyorlardı?
***
o diş gıcırdatanların da, ittihatçılardan kalma koltuk değnekleriyle kendi ağırlıklarını göstermeye kalkmaları olası...
ve mevcut "statüko"nun, 21. yüzyıl küreselleşme süreciyle boğaz boğaza gelmeye başlaması; türkiyeyi de itebilir gitgide büyüyen bir çalkantılar dönemine...
***
ülkedeki belalı bir kutuplaşmaya karşı, sağlıklı çareleri hayata geçirmenin yolları, kapanmış mıydı, kapanmamış mıydı?
hrantın cenaze törenindeki insan seli, "onlar-biz" ayrımının aşılmakta olduğunu gösteren bir umut tablosuydu.
ama hrantı korumaya yetmemişti.
***
bendeniz de iyi bilirim, oligarşik bir yapının kendisi için kalkan olarak kullandığı ve kutsallaştırdığı tabu ve dogmaları fiskelemeye kalkmış kalemlere, hangi cehennemlerin gösterildiğini...
***
vaktiyle, hüseyin cahitten, yahya kemale kadar; görmüş geçirmiş yazı ve sanat adamları da beni kibarca uyarmaya çalışmışlardı:
- "acılı dönemler geçmişte kaldı" saptamalarına pek kulak asma, buralarda fazla bir şey değişmez, diye...
ve birden hükümet darbeleriyle idam sehpaları yeniden çıkıvermişti ortaya.
***
geldik 2007 yılına...
"vatan elden gidiyor, parçalanıyor", diye, kendilerini emperyalizme karşı milli mücadeleye adadıklarını söyleyen gençler; cihangirde de kapı kapı dolaşıyorlar evleri...
sınır ötesi askeri operasyon konusu, meclis gündeminde...
ve kör kafalı bir gencin hranta sıktığı kurşunlar...
***
kutuplaşmalarla çalkantılı bir döneme kayılma olasılığı, gelişmiş beyinlere de takılmakta...
bir de kuruyan göllerle, töre cinayetleri ve maganda tabancalarına sık sık hedef olanlar var...
***
bütün bunlara karşın, "onlar-biz" ayrımını aşmış yüz binler de, yükseltiverdiler sesleriyle profillerini...
medyada da, üst düzey bir kalite, "resmi tarih"le maskelenmiş gerçekleri ortaya çıkarmakta...
örneğin sakallı nurettin paşanın izmiri nasıl yaktığı ve kimleri linç ettirerek kendi heykellerini diktirmeye kalktığı, açıklanmaya başlamakta...
***
1866daki girit baş kaldırısı karşısında; sadrazam âli paşa, girite giderek, adaya muhtariyet vermişti.
politik muhalifleri kendisini, vatanı satmakla suçlamaya başlamışlardı. o dönemin gençleri de, sadaret binasının karşısında toplanmış bağırıyorlardı:
- girit bizim canımız, feda olsun kanımız...
âli paşa, toplanmış slogan atan gençlerin askere alınmasını emretmişti. bir tek genç kalmamıştı ortalıkta.
***
bendeniz fakültedeyken de, gençler:
- kıbrıs türktür, türk kalacaktır, kahrolsun komünistler, diye bağırırlardı.
***
kendi siyasal geçmişimizi, şeffaflaştırmaktan ve "resmi tarih"in neleri pas geçtiğinin ortaya çıkmasından korkanlar ve korkmayanlar...
***
kaba kuvvet gösterisine dayalı bir kahramanlık yerine; hiç değilse hrant düzeyinde bir medeni cesaret sahibi olma yürekliliği benimsendiğinde; çok şaşırtıcı bir gelişmişlik çıkacaktır ortaya...
hiç değilse istanbulda, böyle bir potansiyelin de bulunduğu devleşiverdi.
***
siyasal kurnazlıklarla sloganlardan medet ummak yerine; tabu ve dogmaların kelepçelerini kırıp atmanın da; insan olmaya yakışan bir yüceliği yok mu?
var diyenler, karartmasınlar enseyi...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?