en olmadık zamanlarda çıkan (sevişirken , otobüs beklerken , çay içerken , maç seyrederken , funk dinlerken) kemik
"too old , too cold" gibi bir punk albümü yapan ve "a blaze in the northern sky" ile "transilvanian hunger" gibi efsane albümlere imza atan pure blackin babaları.
"skald av satans sol" forever
"skald av satans sol" forever
aşmış , yarmış , bitirmiş insan
davulda kim basinger neyse , gitarda da aydemir akbaş odur
davulda kim basinger neyse , gitarda da aydemir akbaş odur
ciforsefiksbeşbinbeşyüz
kafası hep güzel gezen bir homo sapiens
1969 yılının 9 ağustos gecesi, sharon tate için çok olağan gecelerden biriydi. kaliforniya cielo drivedaki evine üç arkadaşını davet etmişti: abigail folger, abigailın erkek arkadaşı voytek frykowski ve uluslararası şöhreti olan saç stilisti jay sebring.
sharon, dünyaca ünlü film yönetmeni roman polanskinın eşiydi ve sekiz aylık hamileydi. polanski avrupada bir film çekimindeydi ama aklı güzel eşi ve bir ay sonra doğacak çocuğundaydı.
cielo drive hollywood zenginlerinin kaldığı çok güzel, sessiz, sakin, güvenli bir zengin bölgesiydi. zengin ve ünlülerin semti olmasının verdiği ayrıcalıkla güvenliği polisler tarafından öncelikle sırada tutuluyordu.
o akşam sharon tate ve roman polanskinın evlerinin bahçe kapısının önüne bir araba sessizce park etti. arabadan üç genç kız ve bir genç erkek indi. bahçe duvarından atladılar. genç çocuk evin ışıkları yanmayan bir odasının açık penceresinden eve girdi ve içeriden dış kapıyı açarak iki kızı içeri aldı. bir müddet sonra sharonun komşularından biri bir kaç el silah sesi işitti. pencereden sharonun evine doğru baktı ama olağandışı bir şey göremeyip uykusuna devam etti. epey uzaktaki başka bir komşu "hayır, yapma, lütfen, tanrım lütfen, yapma!" şeklinde kadın çığlıklıkları duydu. polise haber verdi, polis semti gezdi ama olağan dışı bir şey bulamadı.
evin temizlikçisi winifred chapman sabah sekiz civarı arka bahçe kapısından içeri girerken kapının üstünden geçen telefon kablosunun kesilmiş bir halde aşağıya sarktığını gördü. evin arka kapısından içeri girip mutfaktaki telefonu kontrol ettiğinde telefonun çalışmadığını tespit etti.
oturma odasına girdiğinde gördüklerinden dolayı titremeye başlamıştı. odanın her tarafı kan gölüne dönmüştü. koşarak evden çıktı. bir müddet sonra polisler eve geldiler. bahçede bir erkek ve bir kadın cesedi vardı. bıçak darbelerinden dolayı vücutları delik deşik bir haldeydi. içeri girdiler ve içeride sharonun cesetini buldular. defalarca bıçaklanmıştı. kafası bir iple yanında yatmakta olan başka bir adamın kafasına bağlanmıştı. polis tespiti sonucu gördü ki jay sebring silahla bir kere vurulmuş ve yedi yerinden bıçaklanmıştı. voytek frykowski iki kere vurulmuş ve sert bir aletle kafasına 13 darbe almış ve tam 51 kere -evet 51!- vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklanmıştı. abigail folger tam 28 yerinden bıçaklanmıştı ve polanskinin hamile eşi zavalli sharon tate 16 yerinden bıçaklanmıştı! çok sonraları, bu vahşeti yaratan genç kızlardan biri olan susan atkinsin ifadesine göre sharon ölmek üzere iken susana yalvararak "karnımı kesip bebeği al, lütfen bebeği kurtar" diyordu. karnına 16 bıçak darbesi almasına rağmen aklı hala bebeğindeydi. bebeğinin yaşadığını düşünüyordu. son sözleri bu olmuştu.
peki bu vahşetin yaratıcıları kimlerdi? ne tür insanlar böyle şeyler yapabilirdi? üstelik bu gençler çok güzel bir eğitim almışlar, anne baba sevgisi ile büyümüş üst sınıf ailelerin çocuklarıydı. bu gençlerin 35 kişiyi yukarıda anlatılan şekliyle öldürmelerine sebep neydi? kimdi bunlar?
gençler charles manson adlı eksentirik bir adamın müritleriydiler. manson 1934de doğmuştu. çok sorunlu bir çocukluk yaşamıştı. daha sonraları çocukluğuna ait bir anıyı şöyle anlatacaktı: "bardaydık. annemin kucağındaydım. garson kız beni çok sevmişti ve anneme şaka yollu beni ona satmasını söylüyordu. annem bir biraya olur dedi. kadın birayı getirdi. annem birayı içip bitirdi ve barı bensiz terk etti. daha sonraki hafta dayım şehirdeki barları gezerek beni buldu."
çocukluğu ve gençliği hırsızlıktan dolayı yattığı hapishanelerde geçti. öyle ki 30 yaşına geldiğinde ömrünün yarısından fazlasını hapishanelerde geçirmişti. son içeri girişinde ünlü bir kanun kaçağından gitar çalmayı öğrendi. gitar artık onun birinci saplantısıydı. ikinci saplantısı ise o yıllarda dünya gençliğini sallayan beatles adlı müzik grubuydu. her dakikasını şarkı yazmak ve bestelemekle geçiriyordu. uygun fırsatlar düşerse beatlesdan daha büyük olacağını düşünüyordu.
21 mart 1967de hapisten çıktı. bir süre o yıllarda dünyayı saran hippilerle geçirdi. hippilerin felsefesinden etkilenmese de onlardan uyuşturucu kullanma kültürünü öğrendi. daha sonra müritlerini uyuşturucu yardımıyla manipüle edecekti. hippilerle takılmasından dolayı çevresinde kendisini izleyen gençleri toplamaya başladı. etrafında toplananlar zayıf ve bozuk iradeli, saf, kolay telkin altında kalan, zayıf karakterli, köksüz hippilerdi. insanlarda etki bırakan garip konuşma şekliyle bu gençleri etkiliyor onlara kendi felsefesini uyuşturucu eşliğinde aşılıyordu.
felsefesi "iyi ve kötü diye bir şey yoktur", "no sense makes sense" (anlamsızlık aslında anlamlıdır), "çalma diye bir şey yoktur çünkü her şey herkese aittir", "ölme ve öldürme diye bir şey yoktur çünkü ölüm sadece bir kavramdır" gibi o yıllarda dünyayı saran ve "her şeyin aslında saçma olduğunu" söyleyen varoluşçu felsefenin çok ilkel ve bayağı şekliydi.
bununla birlikte felsefesinin temeli ırkçılık üzerine kuruluydu. mansonunun kehanetine göre, yakın bir zamanda zenciler beyazların hepsini öldürecekti. savaş sırasında manson ve müritleri, ki kendisi bu topluluğu "ailem" diye çağırıyordu, çöle kaçacaklar, orada bir mağara bulacaklar ve orada yaşayıp üreyeceklerdi. savaş sonucunda dünya zencilere kalacaktı ama aşağı ırk oldukları için dünyayı yönetemeyecekler ve kaosa sürükleneceklerdi. işte bu noktada manson ve ailesinin nüfusu birbirlerini hamile bırakma suretiyle 144,000 (yüzkırkdörtbin)’e ulaşmış olacaktı. işte bu 144000’lik "beyaz, saf, arı ırk" dünya yönetimini zencilerin elinden alacaktı. bu saf ırkın başında ise mesih, hz. isa olan charles manson olacaktı.
işte bu sapık, etrafına topladığı zayıf iradeli ve karakter özürlü hippilere manipülasyon yoluyla vahşi bir şekilde cinayet işlettiriyordu. mahkeme sonucunda manson ve "ailesi" 35 kişiyi vahşi bir şekilde katletmekten ölüme mahkum edildiler fakat la o yıllarda ölüm cezasını kaldırdığı için ölüm cezası ömür boyu hapse çevrildi. mahkeme amerikan tarihinin en uzun davası olmuştu. mansonu mahkum ettiren savcı bugliosi şöyle söylüyordu: "bugün, satanistlerden neo-nazilere kadar neredeyse amerikadaki her acayip ve ahlaki olarak çarpık grup mansonu ve onun zehirli felsefesini kabul ediyor/kucaklıyor. manson onların spritüel kahramanları, içlerindeki nefreti en güzel sembolize eden rahipleri/vaizleri oldu."
komik gelse de yakalandıktan sonra amerikada bir kult kahraman haline geldi. hakkında yüzlerce makale yayınlanıyor, şarkılar besteleniyor, oyunlar yazılıyor, belgeseller ve filmler çekiliyordu. inanmayacaksınız ama o yılların amerikan gençliğinde o kadar popüler oldu ki hakkında opera bile yazıldı. amerikan gençliğinin ve çılgınlığının sembolü olmuştu. şimdi sıkı durun, ünlü rock grubu guns nroses (ki bir zamanlar çok dinlerdim) mansonun müziklerinin bir kısmını seslendirdi.
bugün hala hapishanesindeki hücresine binlerce mektup gelmekte ve ailesine katılmak için başvurular yapılmaktadır. bu pisikopat, 20. yüzyılın bu hasan sabbahı, bugün amerika hapishanelerinin en fazla mektup alan tutuklusudur. hala amerikan kult kahramanları arasındadır.
helter - skelter
sharon, dünyaca ünlü film yönetmeni roman polanskinın eşiydi ve sekiz aylık hamileydi. polanski avrupada bir film çekimindeydi ama aklı güzel eşi ve bir ay sonra doğacak çocuğundaydı.
cielo drive hollywood zenginlerinin kaldığı çok güzel, sessiz, sakin, güvenli bir zengin bölgesiydi. zengin ve ünlülerin semti olmasının verdiği ayrıcalıkla güvenliği polisler tarafından öncelikle sırada tutuluyordu.
o akşam sharon tate ve roman polanskinın evlerinin bahçe kapısının önüne bir araba sessizce park etti. arabadan üç genç kız ve bir genç erkek indi. bahçe duvarından atladılar. genç çocuk evin ışıkları yanmayan bir odasının açık penceresinden eve girdi ve içeriden dış kapıyı açarak iki kızı içeri aldı. bir müddet sonra sharonun komşularından biri bir kaç el silah sesi işitti. pencereden sharonun evine doğru baktı ama olağandışı bir şey göremeyip uykusuna devam etti. epey uzaktaki başka bir komşu "hayır, yapma, lütfen, tanrım lütfen, yapma!" şeklinde kadın çığlıklıkları duydu. polise haber verdi, polis semti gezdi ama olağan dışı bir şey bulamadı.
evin temizlikçisi winifred chapman sabah sekiz civarı arka bahçe kapısından içeri girerken kapının üstünden geçen telefon kablosunun kesilmiş bir halde aşağıya sarktığını gördü. evin arka kapısından içeri girip mutfaktaki telefonu kontrol ettiğinde telefonun çalışmadığını tespit etti.
oturma odasına girdiğinde gördüklerinden dolayı titremeye başlamıştı. odanın her tarafı kan gölüne dönmüştü. koşarak evden çıktı. bir müddet sonra polisler eve geldiler. bahçede bir erkek ve bir kadın cesedi vardı. bıçak darbelerinden dolayı vücutları delik deşik bir haldeydi. içeri girdiler ve içeride sharonun cesetini buldular. defalarca bıçaklanmıştı. kafası bir iple yanında yatmakta olan başka bir adamın kafasına bağlanmıştı. polis tespiti sonucu gördü ki jay sebring silahla bir kere vurulmuş ve yedi yerinden bıçaklanmıştı. voytek frykowski iki kere vurulmuş ve sert bir aletle kafasına 13 darbe almış ve tam 51 kere -evet 51!- vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklanmıştı. abigail folger tam 28 yerinden bıçaklanmıştı ve polanskinin hamile eşi zavalli sharon tate 16 yerinden bıçaklanmıştı! çok sonraları, bu vahşeti yaratan genç kızlardan biri olan susan atkinsin ifadesine göre sharon ölmek üzere iken susana yalvararak "karnımı kesip bebeği al, lütfen bebeği kurtar" diyordu. karnına 16 bıçak darbesi almasına rağmen aklı hala bebeğindeydi. bebeğinin yaşadığını düşünüyordu. son sözleri bu olmuştu.
peki bu vahşetin yaratıcıları kimlerdi? ne tür insanlar böyle şeyler yapabilirdi? üstelik bu gençler çok güzel bir eğitim almışlar, anne baba sevgisi ile büyümüş üst sınıf ailelerin çocuklarıydı. bu gençlerin 35 kişiyi yukarıda anlatılan şekliyle öldürmelerine sebep neydi? kimdi bunlar?
gençler charles manson adlı eksentirik bir adamın müritleriydiler. manson 1934de doğmuştu. çok sorunlu bir çocukluk yaşamıştı. daha sonraları çocukluğuna ait bir anıyı şöyle anlatacaktı: "bardaydık. annemin kucağındaydım. garson kız beni çok sevmişti ve anneme şaka yollu beni ona satmasını söylüyordu. annem bir biraya olur dedi. kadın birayı getirdi. annem birayı içip bitirdi ve barı bensiz terk etti. daha sonraki hafta dayım şehirdeki barları gezerek beni buldu."
çocukluğu ve gençliği hırsızlıktan dolayı yattığı hapishanelerde geçti. öyle ki 30 yaşına geldiğinde ömrünün yarısından fazlasını hapishanelerde geçirmişti. son içeri girişinde ünlü bir kanun kaçağından gitar çalmayı öğrendi. gitar artık onun birinci saplantısıydı. ikinci saplantısı ise o yıllarda dünya gençliğini sallayan beatles adlı müzik grubuydu. her dakikasını şarkı yazmak ve bestelemekle geçiriyordu. uygun fırsatlar düşerse beatlesdan daha büyük olacağını düşünüyordu.
21 mart 1967de hapisten çıktı. bir süre o yıllarda dünyayı saran hippilerle geçirdi. hippilerin felsefesinden etkilenmese de onlardan uyuşturucu kullanma kültürünü öğrendi. daha sonra müritlerini uyuşturucu yardımıyla manipüle edecekti. hippilerle takılmasından dolayı çevresinde kendisini izleyen gençleri toplamaya başladı. etrafında toplananlar zayıf ve bozuk iradeli, saf, kolay telkin altında kalan, zayıf karakterli, köksüz hippilerdi. insanlarda etki bırakan garip konuşma şekliyle bu gençleri etkiliyor onlara kendi felsefesini uyuşturucu eşliğinde aşılıyordu.
felsefesi "iyi ve kötü diye bir şey yoktur", "no sense makes sense" (anlamsızlık aslında anlamlıdır), "çalma diye bir şey yoktur çünkü her şey herkese aittir", "ölme ve öldürme diye bir şey yoktur çünkü ölüm sadece bir kavramdır" gibi o yıllarda dünyayı saran ve "her şeyin aslında saçma olduğunu" söyleyen varoluşçu felsefenin çok ilkel ve bayağı şekliydi.
bununla birlikte felsefesinin temeli ırkçılık üzerine kuruluydu. mansonunun kehanetine göre, yakın bir zamanda zenciler beyazların hepsini öldürecekti. savaş sırasında manson ve müritleri, ki kendisi bu topluluğu "ailem" diye çağırıyordu, çöle kaçacaklar, orada bir mağara bulacaklar ve orada yaşayıp üreyeceklerdi. savaş sonucunda dünya zencilere kalacaktı ama aşağı ırk oldukları için dünyayı yönetemeyecekler ve kaosa sürükleneceklerdi. işte bu noktada manson ve ailesinin nüfusu birbirlerini hamile bırakma suretiyle 144,000 (yüzkırkdörtbin)’e ulaşmış olacaktı. işte bu 144000’lik "beyaz, saf, arı ırk" dünya yönetimini zencilerin elinden alacaktı. bu saf ırkın başında ise mesih, hz. isa olan charles manson olacaktı.
işte bu sapık, etrafına topladığı zayıf iradeli ve karakter özürlü hippilere manipülasyon yoluyla vahşi bir şekilde cinayet işlettiriyordu. mahkeme sonucunda manson ve "ailesi" 35 kişiyi vahşi bir şekilde katletmekten ölüme mahkum edildiler fakat la o yıllarda ölüm cezasını kaldırdığı için ölüm cezası ömür boyu hapse çevrildi. mahkeme amerikan tarihinin en uzun davası olmuştu. mansonu mahkum ettiren savcı bugliosi şöyle söylüyordu: "bugün, satanistlerden neo-nazilere kadar neredeyse amerikadaki her acayip ve ahlaki olarak çarpık grup mansonu ve onun zehirli felsefesini kabul ediyor/kucaklıyor. manson onların spritüel kahramanları, içlerindeki nefreti en güzel sembolize eden rahipleri/vaizleri oldu."
komik gelse de yakalandıktan sonra amerikada bir kult kahraman haline geldi. hakkında yüzlerce makale yayınlanıyor, şarkılar besteleniyor, oyunlar yazılıyor, belgeseller ve filmler çekiliyordu. inanmayacaksınız ama o yılların amerikan gençliğinde o kadar popüler oldu ki hakkında opera bile yazıldı. amerikan gençliğinin ve çılgınlığının sembolü olmuştu. şimdi sıkı durun, ünlü rock grubu guns nroses (ki bir zamanlar çok dinlerdim) mansonun müziklerinin bir kısmını seslendirdi.
bugün hala hapishanesindeki hücresine binlerce mektup gelmekte ve ailesine katılmak için başvurular yapılmaktadır. bu pisikopat, 20. yüzyılın bu hasan sabbahı, bugün amerika hapishanelerinin en fazla mektup alan tutuklusudur. hala amerikan kult kahramanları arasındadır.
helter - skelter
eğer bir parmak sana güneşi gösteriyora ve sen güneşe bakıyorsan cahilsindir , çünkü güneş gözlerini yakar.
parmağa bakarsan daha da cahilsindir , çünkü güneşi göremezsin.
senin bakman gereken güneşle parmak arasında uçan kuştur.
subcommandante marcos (zapatista lideri)
parmağa bakarsan daha da cahilsindir , çünkü güneşi göremezsin.
senin bakman gereken güneşle parmak arasında uçan kuştur.
subcommandante marcos (zapatista lideri)
batıdan bakarak asla anlayamayacağımız ırk
gelecekle ilgili plan yaparken akıp giden şey
çilekeşin küçük dev adamı
iyi müzik dinler ,iyidir , dosttur , gülen bir adamdır , winning eleven manyağıdır.
kanımca yaptıkları en güzel şarkı dünya yalan söylüyor albümünün bonus tracki.
olmasa da olur bir adam
onsuz bu spor çok daha çekilmez olurdu
hiç duymadım
iyi şeyler yapmaya çalışan ama böyle bir müzikte kaybolup giden tatoo kataloğu
cynic grubunda davul adına inanılmaz şeyler yapan ve hafızalarımıza "lack of comprehension" klibiyle kazınan ve set-upının sadeliğine rağmen , 40 öküz gücünde gürültü yapan kan ve etle çalışan makine
symbolic albümünü dinleyen insanların verdiği ilk tepki şöyleydi ;
- alla alla
yürüme zorluğu çektiği için bastonuyla stüdyoya gelen ve yaptığı kayıtlarla kendisinden sonraki tüm davulculara ilham kaynağı olan zat-ı muhterem.
64’lük twin’in üzerine mambo ritmi atacak kadar orjinal (crystal mountain) , hicaz makamının altında grind davulu çalacak kadar zeki (nothing is everything) ve soloyla beraber elinizin ,ayağınızın oynamasına sebep olacak kadar da (without judgement) iyi bu davulcu için bakın richard christy ne diyor ; - benden önce gene hoglan vardı , bizden sonra da o olacak
- alla alla
yürüme zorluğu çektiği için bastonuyla stüdyoya gelen ve yaptığı kayıtlarla kendisinden sonraki tüm davulculara ilham kaynağı olan zat-ı muhterem.
64’lük twin’in üzerine mambo ritmi atacak kadar orjinal (crystal mountain) , hicaz makamının altında grind davulu çalacak kadar zeki (nothing is everything) ve soloyla beraber elinizin ,ayağınızın oynamasına sebep olacak kadar da (without judgement) iyi bu davulcu için bakın richard christy ne diyor ; - benden önce gene hoglan vardı , bizden sonra da o olacak
savaşta kaybedilen ilk şey masumiyettir
ariel orteganın idmanı izlerken , "bu adam varken beni neden aldınız" dediği , yeteneklerinden şüphe olunmayan ancak futbolcu ahlakı ve disiplininden zerre kadar nasibini almamış futbolcu
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?