confessions

olu beden

- Yazar -

  1. toplam entry 1074
  2. takipçi 1
  3. puan 22081

herkes kendi gordüğüne doğru der

olu beden
arto tunçboyacıyanın pek vurucu şarkısıdır.
aile muhabbeti albümünde yer alır, hemşo filminin soundtracklerindendir de.

"iki insan bir noktaya bakar dururlar,
herkes kendi gördüğüne doğrudur der ya.
benim için benim hayalim doğru be insan,
senin için senin hayalin doğrudur ey can,
senin için senin hayalin doğrudur ey can...

insana yön göstermek çok zor be ey can,
ruhun alabildiğini aklın anlamaz.
senin yüreğinde yatan en doğrusu can,
senin ruhunda yatan en doğrusu can.

bu bir masal bir hikaye değil be ey can,
doğada var bu gerçekler anla be ey can.
doğa sana tüm gerçeği söylüyor ey can,
doğayı anlamazsan çok zor be ey can,
doğayı anlamazsan çok zor be ey can

senin doğan senin ruhun, saygı göstersen,
sevgini hiçbir zaman eksik etmesen,
aklın gücü ruhuna yetmez be ey can,
aklın gücü doğana yetmez be insan"

ruveyda

olu beden
"fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

adını söylemek istemiyorum
her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
adını söylemek istemiyorum
rüveyda dediğim zaman
anla ki, senin için yürüyor kelimeler
çığlığmın atardamarlarından

hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
kayar da üzerime rüveyda
önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
sonra açılır önümde ıstırab vadileri
silik renkleriyle adımlarıma
çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
hayalin bittiği menfeze doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
oysa rüveyda
baştanbaşa ben
kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim.

kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
bir anlatsam nasıl utandığımı
bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
ağarır tanyeri nilüferlerin
alaca bir at koşar içimde
ezer toynakları ile anılarımı

sular köpürmemeliydi rüveyda
kırılamamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
ben zehire alışkınım, şerbete değil
rüyalar hefret eder avare duruşumdan
kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş
yargılamak için zeval kayıtlarını
inkılab bekliyorum

hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
uzanır da gönlüme rüveyda
derinden bir ok saplanır bağrıma
beynimi çağıran bir sese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

varlığın cinayettir memleketimde işlenen
akıtır kanını en asil pehlivanların
yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

artık eskisi gibi bakamıyorsun
göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda
binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
güneş bir anne gibi dururdu başucunda
artık dokunamıyor kakülün bulutlara
karalara bürünmüş saçlarında dolunay
ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda

hangi ressamı vurur bilmem, nedamın
sarar da benliğimi
ben beni tanımam kaldırımlarda
kafesleri yutan kafese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına
duydun mu orkideye dua eden birini
bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda
bu yapmacık bebekler
gözyaşı akıtırken gülenler yok mu
beni kahrediyor geceler boyu

hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün
soluk bir dünyanın mezarlarına
gömerek gurbetimi
kapadı karanlığa yesrip, kapılarını
meydan okuyuşun çağın ordularına
bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
doruklardan öte hevese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

yasını tutuyorum yarattığım düşlerin
yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
amansız bir ütopya üfleyen pencereler
lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
önümde, haksızlığın hesaba çekildiği
hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
arkamda, kare kare ömrümü belirleyen
hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler

söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
kim giydirir başıma tacını nihayetin
kim takar bileğime hürriyet künyesini
karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle

rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
asırlardır köhne barınaklarda
küflenen, çürüyen çığlıklarımı

at vuruldu; içim paramparça rüveyda
gölgelerin ardına sakladım kusurumu
sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
ben burda damla damla eriyip akıyorum
yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
istenmediğim yeri sessizce terkederim
hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim"

pek bir güzel nurullah genç şiiri.

kral oldu şehir dustu

olu beden
"resimler çizdin karakalem, laf ettiler çala kalem
kitaplar okundu, sen bendim, ben sen
engeller dahil koşuya.
gerisi bahane, sessizlik dahil sohbete
az şey değil bu, vurulmak cephelerde.

gideceğiz günün birinde
gözün kulağın oldum bu süre içinde
aynan oldum, sen bendim, ben sen
bakıyoruz şimdi hesaplara.
kurallar bahane, beklemek dahil acıya

kral öldü, şehir düştü eğlenin doya doya.
o ufak çocuğuz hala, kendi krallığında hükmeden.
sen büyüdüm sandın yalnızca, beyaz eşyalarınla yanyana.

sen varolmak isteyen o kızsın hala.
kariyerler, bariyerler arasında
sen varolmak isteyen o kızsın hala
seçimlerin, geçimlerin arasında.

kral öldü, şehir düştü eğlenin doya doya.
o ufak çocuğuz hala, kendi krallığında hükmeden.
sen büyüdüm sandın yalnızca, beyaz eşyalarınla yanyana.
o ufak çocuğuz hala, kendi krallığında hükmeden
sen büyüdüm sandın yalnızca
gündemler ortasında, insanlarla yanyana.
kral öldü, şehir düştü
düştü, düştü
uyan."
pek düşbaz, her ortamda insanı ağlamaya itekleyen,çok da yüzyüze getiren gerçeklerle;
evet evet cenk taner şarkısı.izin vermedi yalnızlık albümünden.
24 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol