ing. varsayılanları yada fabrika ayarlarını geri yükle anlamındadır.
(bkz: reset to defaults)
biraz olgunlaştırıldığında onlie oyunlarda okeye dörtlü arayan kız ve erkeklerin grup yapma olayı olarak ta nitelendirilebilir.
(bkz: gözünü kırpma düşerim)
+geliyorum!
-lütfen gelme!..
+geliyoruum..
-biraz sabret, lütfen..
+geliyoruuummm
-biraz daha sabret..
+geliyorumm!
-biraz daha..
+gelmiyoruumm..
-yalan söylüyorsun!
-lütfen gelme!..
+geliyoruum..
-biraz sabret, lütfen..
+geliyoruuummm
-biraz daha sabret..
+geliyorumm!
-biraz daha..
+gelmiyoruumm..
-yalan söylüyorsun!
(bkz: bülent ecevit)
karikatür karelerindeki nam-ı değer ecovit.
(bkz: anüsten kuş gribi kapmak)
yere düşmüş kelebeğin tül kanatlarının pırıltılı tozları
parmak uçlarıma karıştı.
onlar oradan ne zaman uçarlar,
sen yüreğimden ne zaman?
...
1996 yılında basılan şiir tadında öykülerden oluşan bir gazetecei fügan ünal şen kitabıdır.
...
dün gece, boyunca ağaçlar arasında dolaştım. serindi. karanlıktı. ıssızdı. tanıdık bir yerdeydim ama yine de ürperdim doğrusu. hazırlıksız bir anımda yakalanmaştım yanlızlığa. gökyüzünde ay ve yıldız da yoktu. bildiğim aylı, yıldızlı, samanyollu şarkılar geçti aklımdan.
...
öyle içimdesin ki. yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. yani öylesine, o kadar bensin ki. ah nasıl anlatsam. boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.
yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. kelimeler eksik, kelimeler yaralı. kelimeler cılız.
taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. ben de. çok başka bir şey. sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?
gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? dedim ya, başka bir şey bu. ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. en derinlerde tuttum. bana sakladım. derine, hep daha derine.
seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. paylaşamadım yanlış yaptım. sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. kendimi oradan oraya vurmam. sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.
duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. tutunamıyorum. renklerim, gün içinde değişiyor. soluyorum, soğuyorum. güneş ulaşmıyor içerilerime. küfleniyorum, yaşlanıyorum. yalnızlıklar peşimde. dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.
seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. yollar, gitgide uzadı ve karıştı. ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. ah onun ne olduğunu biliyorum. sonu sana geliyor her cümlenin. her şeyin başında içinde ve sonundasın. bu değişmiyor. öyle içimdesin ki. birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.
çok mutluydum. gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.
"yine zamansız yağmurlar" dedim, "daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. çok uzun bir mektup oldu. başından sonuna kadar okudum.
neler yazmışım diye merakımdan.
sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. büyük harflerle, yalnızca adını. adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. mektup cebimde. cebim yüreğime yakın. yüreğim sende. sen yüreğime yakın. öyleyse mektup sende.
...
parmak uçlarıma karıştı.
onlar oradan ne zaman uçarlar,
sen yüreğimden ne zaman?
...
1996 yılında basılan şiir tadında öykülerden oluşan bir gazetecei fügan ünal şen kitabıdır.
...
dün gece, boyunca ağaçlar arasında dolaştım. serindi. karanlıktı. ıssızdı. tanıdık bir yerdeydim ama yine de ürperdim doğrusu. hazırlıksız bir anımda yakalanmaştım yanlızlığa. gökyüzünde ay ve yıldız da yoktu. bildiğim aylı, yıldızlı, samanyollu şarkılar geçti aklımdan.
...
öyle içimdesin ki. yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. yani öylesine, o kadar bensin ki. ah nasıl anlatsam. boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.
yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. kelimeler eksik, kelimeler yaralı. kelimeler cılız.
taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. ben de. çok başka bir şey. sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?
gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? dedim ya, başka bir şey bu. ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. en derinlerde tuttum. bana sakladım. derine, hep daha derine.
seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. paylaşamadım yanlış yaptım. sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. kendimi oradan oraya vurmam. sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.
duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. tutunamıyorum. renklerim, gün içinde değişiyor. soluyorum, soğuyorum. güneş ulaşmıyor içerilerime. küfleniyorum, yaşlanıyorum. yalnızlıklar peşimde. dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.
seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. yollar, gitgide uzadı ve karıştı. ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. ah onun ne olduğunu biliyorum. sonu sana geliyor her cümlenin. her şeyin başında içinde ve sonundasın. bu değişmiyor. öyle içimdesin ki. birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.
çok mutluydum. gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.
"yine zamansız yağmurlar" dedim, "daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. çok uzun bir mektup oldu. başından sonuna kadar okudum.
neler yazmışım diye merakımdan.
sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. büyük harflerle, yalnızca adını. adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. mektup cebimde. cebim yüreğime yakın. yüreğim sende. sen yüreğime yakın. öyleyse mektup sende.
...
fügen ünal şenin, insanın ruhuna dokunan sonbahar yakın isimli kitabında bahsedilir, hiç bir yere gitmeyen gidemeyen ve içinde büyüttüğü sevgiliyi temsil eder.
(bkz: küçük beyaz bulut)
(bkz: sen benim şarkılarımsın)
belki bir şarkının her sesinde
belki bir sahil meyhanesinde
belki de içtiğim sigaranın dumanısın
bir yıldız gökte kayıp giderken
islak bir yolda yalnız yürürken
bambaşka bir şeyi düşünürken aklımdasın
geçmiş değil bugün gibi
yaşıyorum hala seni
sen hep benim yanımdasın
gündüzümde gecemdesin
çalınmasın söylenmesin
sen benim şarkılarımsın
sanki hiç gitmemiş hep var gibi
bir sırrı herkesten saklar gibi
sessizce sokulup ağlar gibi yanımdasın
beni birşeylerden aklar gibi
koparmadan çiçek koklar gibi
hiç bozulmamış yasaklar gibi aklımdasın
geçmiş değil bugün gibi
yaşıyorum hala seni
sen hep benim yanımdasın
gündüzümde gecemdesin
çalınmasın söylenmesin
sen benim şarkılarımsın
söz ve müzik: ilhan şeşen
belki bir sahil meyhanesinde
belki de içtiğim sigaranın dumanısın
bir yıldız gökte kayıp giderken
islak bir yolda yalnız yürürken
bambaşka bir şeyi düşünürken aklımdasın
geçmiş değil bugün gibi
yaşıyorum hala seni
sen hep benim yanımdasın
gündüzümde gecemdesin
çalınmasın söylenmesin
sen benim şarkılarımsın
sanki hiç gitmemiş hep var gibi
bir sırrı herkesten saklar gibi
sessizce sokulup ağlar gibi yanımdasın
beni birşeylerden aklar gibi
koparmadan çiçek koklar gibi
hiç bozulmamış yasaklar gibi aklımdasın
geçmiş değil bugün gibi
yaşıyorum hala seni
sen hep benim yanımdasın
gündüzümde gecemdesin
çalınmasın söylenmesin
sen benim şarkılarımsın
söz ve müzik: ilhan şeşen
ing. sayılamayan.
ing. sayılabilir.
(bkz: asmayalim da besleyelim mi)
öncelikle bu işi muhtemelen hiç hissettirmeden yapacak cücedir çünkü kırmızı başlıklı kız onu donundan çıkartır.
ayrıca iranda yaşasa aleti kesilesi cücedir.
ayrıca iranda yaşasa aleti kesilesi cücedir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?