i.dünya savaşının sonucunda ağır şartlarla anlaşma yapmak zorunda kalmış alman ulusunun, kendini toparlamaya başlamasıyla bu seferde dünya üzerinde geleneksel düşmanlarına nazaran hiç sömürgeleri olmaması ve tüm dünyaya hükmeden güçlerin pazarlarının yüksek gümrük duvarlarıyla kaliteli alman mallarına kapalı olması sebebiyle, iyi bir hatip olmasından başka bir iyi tarafı bulunmayan bu alman çavuşunun peşinden gitmişlerdir. milliyetçilik,ideoloji veya din soylu yüceltilmesi gereken kavramlardır, fakat insan elinde çılgınca bir katliam aracınada dönüşebilirler. hitler,stalin gibi bunun kanıtıdır.basit bir çavuş olmasına rağmen alman mareşallerine komut verebilme yetkisini kendinde gördüğü içinde alman savaş makinesi yıkıma uğramıştır. bu da haketmediği halde yüceltilen bir insanın yanlış yetkilendirilme hallerini işaret ederki,doğu toplumlarında bu gibi durumlara bol bol rastlanır.
böyle bir durum vardır ülkemizde. ithalse eğer, çin japon bakmadan alırız gerekli gereksiz herşeyi. bir bakmışızki dış ticaret açığı vermişiz, türk işçisi işten çıkartılmak, türk sermayesi çine bulgaristana gitme durumunda kalmış.güney korede trafik polisleri kore malı olmayan arabaya vatanseverlik duygusuyla cart curt neden farın kirli, plakan okunmuyor diye ceza keser. sırf bu yüzden amerika güney koreden halkını ithal mala alıştırmasını istemiştir. ne mi olmuştur? alışmaya başlamışlardır ve asla bir japonya olacak başarıya ulaşamayacakları belli olmuştur. japonyadaki dağıtım kanalların hepsi milli sermayenin elindedir ve gerekli olmadıkça ithal malı dağıtmazlar. o yüzden onlar japonya. fransa ise otomobil endüstrüsini korumak için mesela japon arabalarını sadece birkaç memurunun bulunduğu dağlık bir gümrük noktasından kabul eder. takip edilecek yol, çok gerekmedikçe ve kalite farkı, maliyeti çok farklı olmadıkça bence türk malını tercih etmektir. tabi herkes istediği tercihi yapar.başarımızın ölçüsü, sadece üç beş vasıfsız politikacının yanlış kararları değil, toplum tarafından yapılan toplu tercihlerin sonucuyla ortaya çıkacaktır.
çömez arkadaş.daha hoşgeldin diyeceğidik.
sivil insiyatife saygısı yoktur,dini inançlara saygısı yoktur, kültürel haklara saygısı yoktur, ikinci dünya savaşında nazileri desteklemiştir. halka uzak olduğu için, niyeti belli olduğu için tirajı aşırı şekilde düşmüştür. bugün, (bkz: turhan selçuk) başörtülü bir domuz karikatürüde çizmiştir. dediğim gibi, ağababaları naziydi, bunlar faşist ama sosyalist olarak belleyip sevenleri vardır.
dini inançlarından dolayı türban giymeyi tercih etmiş türkiye cumhuriyeti kadınlarını, dünya görüşü sebebiyle domuz olarak karikatürize ederek aşşağılamış cumhuriyet gazetesindeki faşist ve bölücü kişi. bölücüyü vurgulayarak söylüyorum. bu bir düşmanlıktır,yurdumuzu işgal eden yunanlı bile bu şekilde saldırmamıştı insanlarımızn inaçlarına.
fenerbahçenin futbol anlayışını değiştirmesi gerekmektedir. galatasarayda, evet, yöneticiler ellerini pek ceplerine atmamaktadırlar fakat futbol şubesini modern ve etkili bir şekilde yönetmektedirler. fenerbahçede ise para bolluğu masa başı çirkeflikleri ve demagoji ön plana çıkartılmakta, modern bir anlayış ve oturmuş bir geleneğe önem verilmemektedir. böyle olduktan sonra gelecek seneler her zaman sonunda tükenecek bir umut olarak beklenir.
(bkz: vatanseverlik) yazıp baktığımda hiç bir şey görememiştim, bende yazacak bir şey bulamadım, araştırdım,bir yazı buldum ve copy paste ettim. birden bir hüzün çöktü, osmanlının son günlerini yaşıyormuşçasına. baktım, komunizm, kapitalizm hatta fethullah gülen, fındık dalları ve sanal seks hakkındada güldürmek, düşünmek, puan almak,sıralamaya girmek gibi türlü amaçlarla yazı girmişim ama kendimi sorsanız "ben bir vatanseverim" diye kükreyip atıp tutacağım konu hakkında bir entry girmemişim. düşünüyorumda bir insanın kendini tanımasında ve aydınlanmasındaki en temel ögelerden biri öz eleştiri yapabilme becerisi olmalı.
aynı zamanda kıbrıs çıkarmalarının birincisi "atilla 1" ikinciside "atilla 2" olarak adlandırılmıştır. ayşenin tatile kiminle çıktığıda böylece belli olmuştur.
kim olursa olsun, bir insanı bu durumda yakalayıp, fotoğrafını çekmek, sonrada aşşağılayıcı manşetler altında gazetede yayınlamak iğrenç utanılacak bir şeydir. sadece iğrence talep olan ve utanma hissinin pek bulunmadığı bir ülkede ingiltere’de "the sun" gazetesinde bu fotoğraf kendine yer bulmuştur. yinede bütün genellemeler yanlıştır.
türklerin büyük bir millet olduğunu söylemek, milliyetçiliktir..
türkler dışındaki tüm milletlerin kötü olduğunu seslendirmek, ırkçılıktır..
tüm türklerin bir vatan toprağı altında birleşmesini savunmak, turancılıktır..
türk olmayanlara şiddet uygulamak, faşizmdir..
türk olmayanları yok etmek, nazizmdir..
etnik kökenine bakılmaksızın türkiye’de yaşayan herkese eşit mesafede bakmak, vatanseverliktir..
internethaber yazarlarından fikri akyüzün bugün tarihli yazısından tarafımdan alınarak copy paste yapılmıştır.
türkler dışındaki tüm milletlerin kötü olduğunu seslendirmek, ırkçılıktır..
tüm türklerin bir vatan toprağı altında birleşmesini savunmak, turancılıktır..
türk olmayanlara şiddet uygulamak, faşizmdir..
türk olmayanları yok etmek, nazizmdir..
etnik kökenine bakılmaksızın türkiye’de yaşayan herkese eşit mesafede bakmak, vatanseverliktir..
internethaber yazarlarından fikri akyüzün bugün tarihli yazısından tarafımdan alınarak copy paste yapılmıştır.
çocukluğumdan aklımda kalan prens imajı,gidip pamuk prensesin cam tabutunu kaldırıp onu öpen yada kurbağadan öpücükle türeyen bir imaj değildirde,o fasulyesine oynanan renkli iskambil kağıtlarındaki rengarenk tek boyutlu prenstir. kraliçe de vardı,hatta kralda vardı ama nedense ona papaz derdik.bu arada palyaçoya neden joker derlerdi onuda anlamamıştım.
hay bin kunduz!
canına yandığım !
her ne kadar yabancı çizgi romanlarda geçiyorsada(swing, mister no), orjinalleri bize yansıyan, bazılarımızında zevkle kullandığı bu hallerinden farklıdır.
canına yandığım !
her ne kadar yabancı çizgi romanlarda geçiyorsada(swing, mister no), orjinalleri bize yansıyan, bazılarımızında zevkle kullandığı bu hallerinden farklıdır.
öyledirde bir ülkede gıdaya veya hizmete yönelik olan vergi o ülkenin milli gelirine göre çok alakasızsa, pekde doğru veriyi yansıtmayacak olan endekstir kanımca.
bir gün kendi kendimizi yiyip bitiren ırksal, ideolojik, dini ve mezhepsel çatışmaların, yaşam tarzı, kıyafet farklılaşmalarının, burun kıvırmaların ve niyet tercümanlığının, taklitçiliğin ve toplumsal takkiyeciliğin sayfasını sonsuza dek kapadığımızda, delikanlılığın pahalı orospu düzüp, gazetelerde sırıtmak olmayıp, gidip tozun toprağın içinde batının iğrenç sömürüsü sonucu zenginliğini, millet olma şansını kaybetmiş, şimdiki çerez parası yardımlarıyla aç bilaç yaşamaya çalışıp onurunu kaybetmiş insanların derdine derman olabilmenin, taşın altına elini koyabilmenin, medeniyetinle gurur duymanın, olmadığını düşünüyorsan böyle gurur duyacak bir medeniyetin, yenisini kurmanın gerçek delikanlılık olduğunu anladığımız zaman, omuz omuza verdiğimiz zaman bu soruyu soracağız birbirimize..
- afrika için ne yapabiliriz?
- çok şey kardeşim, çok şey.
- afrika için ne yapabiliriz?
- çok şey kardeşim, çok şey.
bir hayalim var. bir gün, dünyadaki izlenimlerini ve öğrendiklerini paylaşmak için bir araya gelmiş, demokrat, birbirinin düşüncelerine ve inançlarına saygılı,kültür çeşitliliğini zenginlik olarak kabul etmiş ve tüm memleket sorunlarını ortak aydınlanmanın çoktan meyveye durmuş iyi insan çabalarının kutsanası emeğiyle çözmüş, kardeşten öte bir sıcaklıkla samimi ve dostça bir araya gelmiş binlerce dosttan biri olmak ve artık unutulmaya yüz tutmuş o eski çirkefliklerin, çıkar çatışmalarının, birbirimizden çalmaların, rüşvetin, haksızlığın ve küçük küçük parçalara rahatlıkla bölünebilen yapımızın hikayesiyle dolu tarihimizden biraz da utanç duyarak, batının sömürüsü ve şu anki ve gelecekteki bilerek, isteyerek kayıtsızlığı yüzünden bizim için artık eskide kalmış ırkçı, mezhepsel,dini, ideolojik çatışmalar yüzünden bitap düşmüş açlıktan ölen insanlar için, "(bkz: afrika için ne yapabiliriz)?" başlığı açtığımda,başlığımla baş başa kalmamayı hayal ediyorum, kardeşlerimle haksızlığa karşı omuz omuza mücadele etmeyi düşünüyorum. onun ırkı,inancı, giysisi, ideolojisi ne olursa olsun, küçük zenci çocuğu fedakarca çabasıyla hayata döndürürken,duygulanarak "kardeşim" demek ve gururla ve mutlu yağmak istiyorum afrika tepelerine. benim bir hayalim var.
bu isimli bir gazetede vardır, türkçe,ibranice ve seferad ispanyolcasıyla haber verir. hatta bugün tarihli akşam gazetesinde, engin ardıç deyinmiştir.
çocukluktan berri seyrederim, ata sporudur ya, bizimdir ya,bende bayaa milliyetçi bir çocuktum ya, vay canına sayın seyirciler, parlayan kaslı vücutların mücadelesi! hemde ne mücadele, yüzyıllardır süregeliyor. fakat, heyhat, köy bilmiyordum, şehirde doğmuştum ve bu sporun şehrin betonarme ve yeşilden uzak sarhoşluğunda ne mekan ne imkan vardı. ayrıca voltran vardı, he-man, ulan ulan..efemine demiyecem hassas çocuklar için şeker kız candy bile vardı ama artık şehirli bir çocuk için ı-ıh yoktu yağlı güreşler ve olayları biraz daha kötü hale getirircesine uzakdan kumanda icad olmuştu artık..gerçi o zman böyle dendiğini bilmezdim ama iki dakka bakar sonra hemen zaplardım işte bir nesil birazda böyle kayboldu.
içinde soyadımın geçtiği sazlı sözlü hikayesine rastlayınca,bu türk ozanını daha bir sevmişimdir. böyle hep uzun beyaz sakalları vardır. saf türkçe konuşur ve zannederim oğuzdur.
gizemli şifre yumağı.
bir atom bombasından birde hidrojen bombasından bahsedilir, kafalar karışır, iyisimi evin altına sığınak kazayımda ne olur olmaz tedbir alayım denir. liste yapılır: konserveler,damacana su,makarna,tüp,şeker,tuz,yanık kremi,el feneri ha bide bütün banknotlar altına çevrilecek ve bulup buluşturup radyasyon hapı alınacak.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?