mogan gölü veya yerel adıyla "gölbaşı", ankara’nın 25 km güneyinde gölbaşı ilçesinde bir göldür.
dillere pelesenk olmuş "ankara’da deniz yok" söylemine bir nebze olsun çaredir.
an itibarı ile donmaya başlamış göldür.
bir izmirli olarak beni ankara’ya bağlayan bağlardan biridir.
diğeri ise papazın bağı’dır.
yaz aylarında, tam orta yerinden fışkıran devasa yükseklikte suları görünce;
"a-ha bu gölün de bir canavarı var ve çişini yapıyor şu anda." dediğim göl.
edit: üç haftadır, kelimenin tam anlamı ile buzdur.
2 kat aşağıda oturuyorlar.
küçüğü daha güzel aslında; şebnemler dense ya!
var bi hikmeti demek.
küçüğü daha güzel aslında; şebnemler dense ya!
var bi hikmeti demek.
hiçbiri sebepsiz değildir ayrılıkların; ve tarafların birini sevindirirken, diğerini üzmüştür hep.
her iki tarafında da olmayı istemeyeceğim yegane durumdur kendisi.
her iki tarafında da olmayı istemeyeceğim yegane durumdur kendisi.
insan mı hünerli, olta mı akıllı, balık mı aç?
demek, balık acemiymiş!
demek, balık acemiymiş!
kendisiyle soyadı benzerliğim dışında hiçbir alakam yok, bilin istedim.
ben erkeğim.
ve evet, ben de "yatar ve kalkabilirsem" taparım bu hatuna.
ama yatarsam, kalkamam gibi bi his var içimde.
ve evet, ben de "yatar ve kalkabilirsem" taparım bu hatuna.
ama yatarsam, kalkamam gibi bi his var içimde.
zerafet değil, zarafet.
demokraasi değil, demokrasi.
amarika değil, amerika.
püskevit değil, bisküvit.
demokraasi değil, demokrasi.
amarika değil, amerika.
püskevit değil, bisküvit.
rusçada lipa adıyla anılan ağaca ait çiçekler. mayıs gelse de sokağımızı boydan boya kaplayan mis kokular sarsa.
buna neden etek traşı denildiğini anlamak için uzun bir süre traş olmamak kafidir sanırım.
sözlüğe kabulümün sene-i devriyesi olacak her yıl.
hiç unutmayacağım bu tarihi.
allah utandırmasın.
hiç unutmayacağım bu tarihi.
allah utandırmasın.
yıllardır ankarada yaşamaya çalışan bir izmirli olarak, bu yıl içinde kaleme aldığım bir şiirime konu olmuş yüce kuş.
düşünsenize; gün boyunca nereye gitseniz, altın sarısı taçlar takınmış milyonlarca yeşil kafa sürekli size bakıyor!
rahatsız olmaz mıydınız?
o yüzden, yerinde olmayı hiç istemeyeceğim şeylerin başını çeker güneş!
hoş istesem nasıl yerinde olacağım güneşin, o da ayrı bir şey tabi.
rahatsız olmaz mıydınız?
o yüzden, yerinde olmayı hiç istemeyeceğim şeylerin başını çeker güneş!
hoş istesem nasıl yerinde olacağım güneşin, o da ayrı bir şey tabi.
entry’leri okurken "bedelli hamilelik" başlığı gözüme çarpmasa;"eline silah almadan askerlik mi olur?" diyecektim, vazgeçtim. hakkatten olmaz yani.
öyle mesud, öyle bahtiyarım ki; bir ömür sürer inşallah. hep birlikte yani.
"akıllı ol" butonu sayesinde önümüze serilen kurallara göre sadece "doğum günüm" yazıp kaydetseydim "sözlükteki akıbetim ne olur acaba?" diye kıllandım şimdi. çömezim ya, ondan.
doğduğum aydır.
sevdiğim aydır bu yüzden.
adına şiirler yazdığım; keşke bir gün daha fazla olsaydı da doyasıya yaşasaydık dediğim aydır.
nisan
ak tüylü bir çağladır ağaçta,
tezgâhta yeşil bir can eriğidir nisan.
neden otuz gün verdiler ki takvimde sana?
belki de sırf bu yüzdendir aceleleri,
yapraklanmadan çiçek açar erguvanlar.
muharrem doğan
sevdiğim aydır bu yüzden.
adına şiirler yazdığım; keşke bir gün daha fazla olsaydı da doyasıya yaşasaydık dediğim aydır.
nisan
ak tüylü bir çağladır ağaçta,
tezgâhta yeşil bir can eriğidir nisan.
neden otuz gün verdiler ki takvimde sana?
belki de sırf bu yüzdendir aceleleri,
yapraklanmadan çiçek açar erguvanlar.
muharrem doğan
çömez olduğumdan mıdır, nedir?
şimdilik bulamadığım buton.
o gün de gelecek elbet!
inat ettim.
şimdilik bulamadığım buton.
o gün de gelecek elbet!
inat ettim.
izmirli birisi olarak;
-"ne işin var senin ankarada?" şeklinde, asılsız-astarsız sorulara muhatap olduğum,
-doyduğum,
-hayatımın en değerli iki insanına da (eşim ve oğlum) yuva olan şehir.
izmir gibi bir yer, bırakılıp gelinir miymiş buraya!
siz izmirde kaç hafta yaşadınız ki?
hiç değilse burada yazları rahat rahat uyuyabiliyosun.
ne sıcak var ne sivrisinek.
neymiş efendim; deniz yokmuş!
neymiş efendim, griymiş!
neymiş efendim, mekân yokmuş!
duyan da sizi her gün denize giriyor; her gün alem yapıyor sanacak.
-"ne işin var senin ankarada?" şeklinde, asılsız-astarsız sorulara muhatap olduğum,
-doyduğum,
-hayatımın en değerli iki insanına da (eşim ve oğlum) yuva olan şehir.
izmir gibi bir yer, bırakılıp gelinir miymiş buraya!
siz izmirde kaç hafta yaşadınız ki?
hiç değilse burada yazları rahat rahat uyuyabiliyosun.
ne sıcak var ne sivrisinek.
neymiş efendim; deniz yokmuş!
neymiş efendim, griymiş!
neymiş efendim, mekân yokmuş!
duyan da sizi her gün denize giriyor; her gün alem yapıyor sanacak.
bir gün önce bayan nöbetçi müdür yardımcısı tarafından traş olması konusunda uyarı alan öğrenci ’terslik ya bu’ aynı hocayla karşılaşır okula girişte.
-ben sana traş ol demedim mi dün?
öğrenci sırıtarak, başını hafiften önüne eğer;
+valla oldum hocaaaam!
- ...!!
-ben sana traş ol demedim mi dün?
öğrenci sırıtarak, başını hafiften önüne eğer;
+valla oldum hocaaaam!
- ...!!
orta yaşın üzerinde olmamla alakalı "çocukluk yaşlarıma dönme özlemi" içimi yiyip bitiriyorken; sözlük dilinde çocukluk olarak adlandırılan ve şu anda içinde bulunduğum bu "çömez"lik durumundan kurtulmak istemem arasındaki çelişkiyi çözmeye çalışıyorum. ama nafile! kaç entry oldu acaba? saymayı neden akıl etmedim ki ben?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?