confessions

melankomik

- Yazar -

  1. toplam entry 9888
  2. takipçi 3
  3. puan 200583

dedektor ötmeyince rahatlamak

melankomik
alışveriş merkezi, okul, vapur iskelesi, tiyatro salonu gibi yerlere girerken altından geçilen o dikdörtgen şeye yaklaştıkça hızlanan kalp atışlarının dedektörün altından yapılan başarılı bir geçişin ardından normale dönmesi olayı. (sokakta polis görünce de korkuyorum beni tutuklayacak diye. çocukluktan kalıyordur belki de)

edit: kuş ötmeyince rahatlamak diye espri yapma niyetinde olanlara cop geliyor.

lost un ilk bölümünu saklanarak izlemek

melankomik
etrafında herkes lost denen dizi hakkında konuşurken kendini fransız hissetmeye başlayınca lost’a başlamaya karar veren. lakin lost’un ilk bölümünü izlerken gören arkadaşlarının "aaa ilk bölümü mü izliyon da ehehe", "bak şu şöyle olcak böyle olcak bidi bidi" şeklindeki ataklarından rahatsız olacağını düşünen gencimizin hazin sonu.

kahrolsun popüler kültür.

sifon sesi duyunca sevinmek

melankomik
kalabalık bir umumi tuvalette son derece sıkışmış bir şekilde beklerken sizin önünde sıraya girdiğiniz tuvaletten gelen sifon sesiyle mutlu olma huzur bulma sevinme olayı. tabi duruma göre içeri girdikten sonra hissettikleriniz de buna benzer şeyler olamayabiliyor ama sonuçta sıçmak güzel bir şey. evet.

türkiye

melankomik
yıllardır korkuyla yönetilen, rant sağlanan ülke(m). ne kadar kuklalaştırılmışız, ne kadar birbirimize yabancılaştırılmışız böyle.. şaşırmaya bile alışamadım hala..

solcudur dediler, vurun kafasına ezin, yoksa tepenize çıkar, devleti yıkar..
kürttür dediler, ezin, aman nefes aldırmayın, kendi kimliğini unutturana kadar..
başını mı örtüyor, sakın ha, yasaklayın, evinde otursun hiçbir yere gitmesin.. onunla aynı kafaya sahip olup da erkek olanları unutarak..
köylüdür, kayserilidir, alevidir, şu gazeteyi okur, şu partiye oy verir. aman, korkun ondan, uzak durun...

ne karanlık dönemlerini unuttuk darbenin, birilerini yokedebildik, ne de kürtler kürtlüğünü unuttu, ne de kimse vazgeçti yasaklanandan. aksine daha fazla bölündük. daha sıkı sarıldık yasaklara. daha fazla korkar olduk birbirimizden.

hey güzel ülkem.. ne çıkarlar sağladılar, ne kaymağını yedileri bizi birbirimizden korkutarak.. nere yönlendirirlerse oraya saldırıyoruz, şartlanmışız artık. sonra yapacaklarını yapıp bize yeni bir hedef, yeni bir sınıf bulmakta hiç gecikmiyorlar inanın, hiç...


evet sözlerim bu kadardı, şimdi kaldığınız yerden tekrar girişebilirsiniz birbirinize. kolay gelsin.

türbanlı öğretmenler tarafından eğitim istememek

melankomik
ben de tanıyorum bu türbanlı bölücülerden, cumhuriyet düşmanlarından, körpe zihinlere nifak tohumu saçan öğretmen kılıklı ajanlardan bir tane..

her sabah okula girerken utana sıkıla çıkarıyor türbanını. belki de 10 yıldır aynı şeyi yapıyor ama her seferinde ilk defaymış gibi sıkılıyor. her gün bu baskıyla başlıyor güne.

sonra öğrencileri var bir çok.. çoğu anne babası kadar seviyor onu. evine geliyorlar tatil günlerinde. türbanıylayken..

evde çocuklara zorla sure ezberletip arka bahçede gerilla eğitimi veriyor olmasın diye kıllanıyorum bazen içten içe..

çünkü öyle sokmuşlar ki aklıma bir yerlerden bastıra bastıra. türbanlı; geri, gelişmesini tamamlayamamış bir yaşam formu. o nasıl öğretmenlik yapar, nasıl bir şeyler öğretir ki çocuklara. olacak şey mi.. üniversitede desen, zaten ne işi var. gitsin evinde otursun, bir an önce evlensin, çocuklarına baksın.. çağdaşlaşmamıza yardımcı olsun..


#765566

türban tartışması

melankomik
katı din kurallarının, güçlü önyargıların, resmi yasakların cirit attığı bir alanda konuşmak kolay değil.
ama tartışılmadıkça sorun kangrenleşiyor.
ben konuyu, "inanç hürriyeti" ya da "giyim-kuşam özgürlüğü" boyutunda ele almıyorum.
"isteyen açılır, isteyen örtünür" diyen liberallerden de değilim.
tersine, itikadın yerine aklı koyan cumhuriyeti kollayan, toplumcu, eşitlikçi bir fikir dünyasına mensubum.
buna rağmen -aslında bu yüzden- üniversitede türban yasağına karşı çıkıyorum.
çünkü:
1. yasağın, siyasal simge haline gelen türbanı daha da cazip kılmaktan öte işe yaramadığını görüyorum.
2. cumhuriyetin, özellikle de üniversitenin dışlayıcı değil, kucaklayıcı olması gerektiğine inanıyorum. gençleri kazanması, buluşturup aydınlatması gereken üniversite, türbanlıya kapısını kapatarak en temel işlevini yerine getirmemiş ve asıl ulaşmayı hedeflediği kitleyi sokağa itmiş oluyor.
3. "aynı kafa"daki erkekleri üniversiteye alırken başı örtülü diye kızları almamak, kadını erkekten ayrı yere oturtan softalarınkine benzer bir ayrımcılıktır. insan haklarına aykırı bu yaklaşımla kadını örtünmeye zorladığına inanılan erkekler ödüllendirilirken, "mağdur" cezalandırılıyor.
4. birçok genç kız, ancak örtünerek evdeki baskıdan kurtulabiliyor. bu yasakla, okulda farklı yaşam tarzlarıyla buluşup sosyalleşme imkânı yakalayabilecek genç kızlar gerisin geri baba-koca evine yollanıyor.
* * *
bir de madalyonun öbür yüzüne bakalım:
1. genel olarak örtünün kadını baskı altına aldığına, kadın-erkek eşitsizliğini perçinlediğine inanıyorum.
2. türbanı, kendilerini yeniden tutsak edecek bir tehdit olarak gören laik kadınların kaygılarını anlıyorum. (sadece tepkilerini, bu sürecin mağduru saydıkları kadınlara yöneltmelerini anlamıyorum.)
3. tüm mağdur görüntüsüne rağmen, türbanın son dönemde iktidar olduğunu da biliyorum. hükümet, neredeyse tüm bürokrat atamalarında "eşin türbanlı olması"nı bir koşul olarak dayatıyor. üniversitede negatif ayrımcılık yaratan türban, bürokraside pozitif ayrımcılıkta kullanılıyor.
* * *
dün milliyet’te yayımlanan konda araştırması, türbanı "islam modernleşmesinin simgesi" sayanları doğrularcasına bunun, orta üstü gelir grubundan, eğitimli, genç, kentli kadınların örtüsü haline geldiğini kanıtlıyor.
peki neden, yıllar yılı üniversitede içeri alınmadıkları ve ikinci sınıf muamele gördüğü için gösteri yürüyüşleri yapan türbanlı kızlar, bugün yasak sürdüğü halde o yürüyüşlere son verdikleri gibi "türbanlarıyla eşlerine iktidar kapısını açan ikinci sınıf kadın rolü"ne itiraz etmiyorlar?
* * *
benim türbanlı öğrencilerim oldu; şimdi de okurlarım var.
çoğu, araştırmada çıktığı gibi, varlıklı, en az lise tahsilli, şehirli, genç kadınlar...
eşleri, artık onlar sayesinde iş buluyor, ama kendileri hâlâ üniversitesiz, işsiz durumdalar.
örtülerinden dolayı kendilerini eğitim hakkından mahrum bırakanlar kadar, kendilerini değil örtülerini (ya da eşlerini) taltif edenlerin de onlara parya rolü biçtiğinin, çözüm yerine siyasi rant peşine düştüğünün farkındalar.
ilkin "islamcı feministler"de baş gösteren bu rahatsızlığın yakında daha da yaygınlaşacağına ve burada kadınlar arasında bir çıkar birliği oluşacağına inanıyorum.
yeter ki, dışlamak yerine kazanmayı deneyelim.


can dündar
67 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol