confessions

le petit prince

- Yazar -

  1. toplam entry 459
  2. takipçi 1
  3. puan 50727

junichi inamoto

le petit prince
galatasaray’ın uzun süredir devam eden ön libero arayışı mutlu sonla noktalandı. sarı-kırmızılı yönetim, japonya milli takımı’nda da forma giyen 27 yaşındaki junichi inamoto ile anlaşmaya vardı.

ingiltere 1. lig takımlarından west bromwich albion’da forma giyen japon orta saha oyuncusunun, bugün istanbul’a gelerek kendini galatasaraylı yapan sözleşmeye imza atacağı belirtildi. avrupa macerasına arsenal’de başlayan ardından fulham’a transfer olan inamoto, son olarak west bromwich albion’a transfer oldu, ancak burada bekleneni veremedi. japonya milli takımı formasını 62 kez giyen inamoto, 2006 dünya kupası’nda ise sadece bir maçta 20 dakika oynama şansı buldu. inamoto, bu sezon ise west bromwich albion formasıyla ligde 3 maçta toplam 31 dakika oynama şansı buldu.

kaynak : iha

hayırlı ve uğurlu olsun bakalım.

staj yapmak

le petit prince
evet, güzide üniversitelerimizin 2-3-4 sınıflarına gelmiş, pırıl pırıl beyinleri olan, hayatın zorluklarını görmemiş, çömez mi çömez insanların ilk defa iş ortamına girmesini sağlayan, bir nevi "deneme sürümü" olan işi öğrenme hadisesidir.

stajda ilk günlerini gayet sıkıntılı geçebilir. iş sahasına göre takım elbise giymek ya da giymemek önemlidir. onun dışında çömez olsanız bile asla yelkenleri suya indirmemeye özen göstermek gereklidir. sonuna kadar soru sorulmalı, işin erbaplarından her türlü bilgiyi söke söke alıp bilgi haznenize geçirmek önemlidir. bu zaman zarfında işi sevip sevmeyeceğinizi de tartma şansınza sahip olursunuz.

not: sadece fotokopi işi verilen staj yerlerinden kaçınalım.

alexadex

le petit prince
artık yazılan scriptler sayesinde 2-3 günde 10 milyon dolara çıkılabilecek oyundur alexadex. bir sezon 300 küsürüncü olduktan sonra bıraktım. geliştirilse, %10luk artış kotası koyulsa tadından yenmez.

yeniçeri ocağı

le petit prince
her yeniçeri ortasının nişân denen bir bayrağı ve alâmeti vardı. nişanlar, bayrak üzerine işlenirlerdi.
yeniçeri ocağının bayrağına, ocağın sünnî mezhebe mensup olduğunun işâreti olarak imâm-ı a’zam bayrağı denilirdi. bu; beyaz ipekten, üstüne altın sırma ile bir tarafına, “innâ fetahnâ leke fethan mübînâ”, diğer tarafına da, “ve yensurekellahü nasran azîzâ” âyet-i kerîmesinin işlendiği bir sancaktı.
ordugâhta yeniçeri ağasının çadırı önüne dikilirdi. merâsimlerde yeniçeri ağasının atının önü sıra götürülürdü. bu bayrağı taşıyan yeniçeriye başbayrakdar denilirdi. ocağın bir de alay bayrağı vardı ki, bu da yarısı sarı, yarısı kırmızı ipek bir bayraktı. her yeniçeri ortasının, üzerlerinde orta nişanlarının işlenmiş olduğu uçları çatal bayrağı vardı

her ortanın çorbacı denilen bir kumandanı, odabaşı denilen bir kumandan muâvini, vekilharç ünvânlı bir idâre memuru ve bayraktâr’ı, vardı. ortanın en kıdemlisine başeski, aşçıbaşısına usta, aşçı muâvinine başkarakollukçu denilirdi.

yeniçeriler başlarına börk denilen beyaz keçeden bir külah giyerlerdi. bunun arkasında ise yatırtma denilen ve omuza kadar inen bir parça yer almaktaydı. yeniçeriler börklerini eğri, subayları da düz giyerlerdi.

ayakkabıları şehirde ökçesiz yemeni, seferde yandan kopcalı bir çeşit çizmeydi. zâbitler (subaylar) sarı, neferler kırmızı sahtiyandan ayakkabı giyerlerdi. ocak zâbitleri her türlü tören ve ordu alaylarında özel üniforma kullanırlardı.

her yeniçeri ortasının, içinde yemeklerini pişirdikleri büyük kazanları vardı. harpte kazânın düşman eline geçmesi, o orta için büyük felâket sayılırdı. ortaları ile ilgili bir işi görüşecekleri zaman kazânın etrâfında otururlardı. isyân ânında kışlalardan kaldırılan kazanlar, büyük törenle ihtilâlin idâre edileceği meydana götürülürdü. kazan kaldırmak; hükûmete karşı ayaklanmak, isyân etmek demekti.

istanbul’da eski odalar ve yeni odalar adıyla iki büyük yeniçeri kışlası vardı. eski odalar şehzâde câmiinin karşısında, yeni odalar da aksaray’da etmeydanı’ndaydı. her iki kışla da geniş bir avlunun etrâfını çeviren, önü revaklı odalardan meydana gelmişti. avlunun ortasında, ortacâmii denilen bir mescit vardı. yeniçeri ayaklanmaları arefesinde ilk toplantılar hep bu câmilerde yapılırdı. yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra bu kışlalar
halk tarafından tahrip edildi.

yeniçeri ocağı neferlerine ulûfe denilen maaş verilirdi. acemi bir yeniçeri neferine ilk devirlerde ocağa kaydı ile berâber, iki akçe yevmiye bağlanırdı. sonraları bu beş-altı akçeye çıkarılmıştı. gösterilen yararlıklar ve hizmetler karşılığı da ulûfeleri arttırılırdı. yapılan bu artışlara terakkî denirdi. bu sûretle yevmiyeleri on-on beş akçe olan yeniçeriler bulunurdu. harplerde “serdengeçti”, yâni “fedâi” yazılanlar, sağ döndükleri zaman yevmiye beş-on akçe terakkî alırlardı. ulûfeler üç aydan üç aya, yılda dört taksitte ve dîvân-ı hümâyunda düzenlenen törenle dağıtılırdı. taksitlere mevacib denirdi. neferlerin ulûfesinden başka her yeniçeri ortasına ekmek, et, yağ, bulgur ve mum verilirdi. her nefere de senede, bir kat elbise veya bedeli verilirdi.

yeniçeri ocağının en büyük kumandanı yeniçeri ağasıydı. yeniçeri ağaları, 16. yüzyıl başlarına kadar ocaktan yetişirlerdi. fakat bir süre sonra bunların yolsuzlukları ve itâatsizlikleri görülünce, saraydan yetişmiş, pâdişâhın tam güvenini kazanmış kimseler yeniçeri ağası tâyin edilmeye başlandı. on sekizinci asırdan îtibâren yine ocaktan tâyin edildiler. yeniçeri ağaları süleymâniye’de devlet malı bir konakta otururlardı. yeniçeri ağası, ağa dîvânının reîsiydi. dîvân-ı hümâyûn âzâsı olmamakla berâber, vezîr rütbesine hâiz olursa, dîvân toplantılarına katılırdı. pâdişâhın cumâ namazına çıkışında maiyetindeki yeniçerilerle berâber selâmlıkta bulunurdu. sefer sırasında da pâdişâhın koruyucusu ve has askeriydiler. aynı zamanda istanbul’un en büyük zâbıta âmiriydi. ağalık alâmeti iki tuğ olup bayrağı beyazdı.
yeniçeri ağası sefere çıktığında yerine sekbanbaşı bakardı. yeniçeri ağaları terfi ettirilecekleri zaman, beylerbeyi ve kaptan paşa olurlardı.

yeniçeri ağasının muâvinine kul kethüdâsı, kethüdâ bey veya kahyâ bey adları verilirdi. nefer sayısı 400-500 olan, pâdişâhın av köpeklerine bakmakla vazîfeli bulunan yeniçeri cemâat ortalarından 64. ortanın kumandanına zağarcıbaşı denirdi. sekson denilen ve bâzan ayı avında da kullanılan cenk köpeklerine bakan 71. ortanın kumandanına seksoncu veya samsuncubaşı adı verilirdi. tazılara bakan, turna kuşları besleyen 68. ortanın kumandanına turnacıbaşı, 14, 49, 66 ve 67. ortaların kumandanlarına haseki ağaları denirdi. pâdişâhın cumâ namazı alaylarında kıdemlerine göre, ikisi sağında, ikisi solunda pâdişâhın atının yanısıra yürürlerdi. en kıdemlisine başhaseki denirdi. beşinci bölük ortasının kumandanı ve bütün yeniçeri ocağının çavuşuna başçavuş, bölük ortalarında muayyen olmayan bir ortanın kumandanına muhzir ağa denirdi. dîvânda yeniçeri ağasına hitâben yazılan fermanlar muhzir ağaya verilirdi. muhzir ağadan bir rütbe aşağı olup, muayyen olmayan bir ortanın kumandanına, kethüdâ ağa denirdi. kethüdâ bey sefere gittiğinde ona vekâlet ederdi. yeniçeri ocağına bağlı sanatkârlarla îmâlâthânelerin de en büyük âmiriydi. 101 cemâat ortasının bütün kumandanlarının en kıdemlisine, yayabaşı ağa denirdi. diğerlerine de yayabaşı denirdi. vazîfeleri, ocak beytülmâlciliği, seferde hazîne bekçliği, zahîre tedâriki, kâdılara ve sancak beylerine sefer emirleri götürmek, yaralı nakletmek, kale muhâfızlığıy yapmaktı. bölük ortaları kumandanlarının en kıdemlisine bölükbaşı ağa; 60, 61, 62 ve 63. cemâat ortaları kumandanlarına da solakbaşı ağaları denirdi. cemâat ortalarından muayyen olmayan bir ortanın imâmlık yapmaya ehliyetli olan kumandanına ocak imâmı, bu ortaya da imâm ortası denirdi. beş vakit namazda ağa kapısındaki câmide yeniçeri ağasına imâmlık ederdi. yeniçeri ocağının künye defterini tutan vazîfeliye ocak kâtibi veya yeniçeri efendisi denirdi. bu ağaların hepsine birden katar ağaları denilirdi. içlerinden biri azledilince veya ölünce, alt derecede bulunanlar derece terfî ederek boşluğu doldururdu.

ocak disiplini sağlam olduğu devirlerde yeniçeriler, geceleri kışlalarındaki koğuşlarından başka yerde yatmazlardı. askerlik tâliminden başka bir şeyle uğraşamaz ve emekliye ayrılıncaya kadar da evlenemezlerdi. emekliye ayrılan yeniçeriye oturak denilir ve kendisine ölünceye kadar emekli gündeliği verilirdi. emekli olduktan sonra evlenenler öldüğü zaman, geride bıraktığı dul ve yetimlere fodla denilen maaş bağlanırdı.

suç işleyen yeniçeri ancak kendi ortası neferleri huzûrunda ve kendi koğuşunda cezâlandırılırdı. ocaktan kovulmaya keçe külah etmek denilirdi. bir yeniçeri, ortasını değiştiremezdi. ocak disiplininin bozulduğu devirlerde bir ortadan öbürüne geçmeye semer devirmek denilirdi. suçlu yeniçeri merâsimle ihtar edilir, hapsedilir, kale hizmetiyle sürgün edilir veya keçe külah edilip, ocaktan tard edilirdi. îdâma mahkûm edilen bir yeniçeri evvelâ ocaktan tard edilir, sonra boynu vurulmak sûretiyle îdâm edilirdi.

bir yeniçeriye îdâm hükmü, ancak ağa dîvânında verilirdi. bir odabaşı da, emrindeki yeniçerilere ancak otuz dokuz sopaya kadar dayak cezâsı verebilirdi. yeniçerilerin 15. yüzyıl ortalarına kadar mevcutları 10.000, kânûnî sultan süleymân’ın vefâtı sırasında da 12.000 dolaylarındaydı. bu sayı sultan üçüncü mehmed han zamânında 45.000’e kadar yükseldi. dördüncü murâd han zamânında ocak mevcudu tekrar düşürüldüyse de 17. yüzyılın sonunda 80.000’i bulan ocak mevcudu 19. yüzyılın başından îtibâren 100.000’i geçmiştir.

yeniçeri ocağı 16. asrın sonlarına kadar osmanlı ordusunun tâlimli, mükemmel bir yaya kuvveti olup, savaşlarda vurucu güç durumundaydı. osmanlı devletinin asıl askerî gücünü meydana getiren timarlı sipâhilerin ehemmiyetini kaybettiği 16. yüzyıl sonlarında yeniçeri ocağına, devşirme kânunu’na aykırı olarak, yabancı efrad alınması ve ocak mevcudunun arttırılması yoluna gidildi. böylece tâlimsiz, başıboş kimselerin ocağa girmesiyle bu askerî teşkilât doğrudan siyâsete katılan, devlet adamlarını tâyin veya azlettiren, pâdişâhları tahttan indiren veya tahta çıkaran bir kuvvet hâline geldi. birinci ahmed handan îtibâren osmanlı pâdişâhlarının ilerleme hamleleri veya disiplinli modern ordular kurma teşebbüsleri dâhilî ve hâricî düşmanlar tarafından hep yeniçeri ocağı kullanılmak sûretiyle baltalandı.
düzeltilmesi için, her türlü fedâkarlıkta bulunulan ancak yola gelmeyen ocak, sultan ikinci mahmûd devrinde 15 haziran 1826’da kaldırıldı. hâdise tarihe “vak’a-i hayriyye” olarak geçti.


iced earth

le petit prince
matthew barlow’dan sonra hiçbir şekilde güzelliği kalmadığına inandığım, yeri bende çok sağlam olan gruplardandır. 3 cdlik alive at athens dinlenirken gözler kapanır, benlik bir an yok olunur ve ritmlere odaklanılır.
22 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol